2011 Ocak Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2011 Ocak Sayı - xn--sevgiyaynlar
OCAK 2011 Sayý: 505 Fiyat: 5 TL UYANIK ÝNANÇ LEY HATLARI DOÐRU YOLUN YOLCUSU ÝÇÝNDEKÝLER Uyanýk Ýnanç ...................................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Materyalizmin Devasý Parapsikoloji ........................................ 6 Ahmet Kayserilioðlu Cilt: 43 Sayý:505 Ocak 2011 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 0542 676 83 47 fax: (0212) 872 74 01 P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Ceylan Sk. No: 9/bod.kat Güzelyalý, Pendik/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 5 TL Yýllýk Abone: 60 TL Yurt Dýþý: 70 TL Doðru Yolun Yolcusu ......................... 16 Güngör Özyiðit Tanrý, Fizik ve Yaratýlýþ ............................................. 22 Zuhal Voigt Özgürlük Üzerine - I .......................... 27 (Osho’dan Görüþler) Özetleyen: Nihal Gürsoy Ley Hatlarý ......................................... 32 Þule Kayserilioðlu “Ama Ulusumuz Öylesine Saðlam ki...” ....................... 37 (Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) Thom Hartman/Arýn Ýnan Depremler: Ne Yükseliyor Þimdi ......................... 41 (Kirael Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Günümüzde teknolojik geliþmelerin birbirimizin gizliliðine ve özelliðine daha rahat ve kolay girebilme, bunlarý ortaya çýkarýp meydana verme yollarýný gösteriyor olmasý, “Siz kimsenin gizliliðine el vurup kulak verici olmayýnýz” önerisini artýk geçersiz mi kýlmaktadýr? Bu konuda durup derin düþünmekte yarar çoktur. Akýl, imkânlarý ve fýrsatlarý eriþilir bulunca, ondan yararlanmayý söyler durur bize. Düþüncelerimiz aklýmýzla gönlümüzü, vicdanýmýzý bir etme yönünde olursa, o zaman “dur” diyebiliriz kendimize; ilkelerimizi, en baþta “kendimize yapýlmasýný istemediðimiz bir þeyi baþkasýna yapmama” ilkesini hatýrlarýz, uygulamaya koyarýz. Bir insanýn önce kendinden utanmasý, kendine dürüst olmasý ne erdemli bir tutum... Ýnternette gizli çekilmiþ mahrem görüntüler, insanlarýn baþkalarý hakkýnda tek yanlý yorumlarý, her gün dolaþýp duruyor aðda, onlara el atýp, izlenmesi için. Her þeyin ortada olmasý, o þeyler hakkýnda herkesin bir sözünün olmasý, hükümler, zanlar, senaryolar, gizli açýk alaylar, “ölü eti yemek gibi” diye nitelendirilen dedikoduyu normal bir eylem haline getirir mi, onu aklar mý sizce yoksa o veriler saklanýp kalabileceði, akýllara iyice yerleþeceði için eskisinden daha da sorunlu ve tehlikeli durumlara mý yol açabilir? Ýmkânlarýmýz geliþtikçe, iyi ile kötü, doðru ile yanlýþ, güzel ile çirkin arasýndaki sýnýrý gözetmemiz daha bir incelik, hüner, daha bir nezaket, daha bir soyluluk gerektirir hale gelmekte. Aslýnda bu dünyanýn dýþýnda “lûzumlu lûzumsuz her þeyin çýrýlçýplak ortada olduðu” bir yer var elbette ve biz insanlarýn emellerimizden biri de dünyamýzý o yer haline getirmek; ama orada iyi insanlar, bir olmayý çoktan baþarmýþ olanlar yaþayacak. Yoksa bugünkü gibi yüze gülerken gizliden yumruðunu sýkmýþ, ilk fýrsatta ötekinin kafasýna indirmek için hazýr bekleyen, kendi ile uðraþýp geliþeceðine, hoþuna gitmeyen ne varsa onun sebebini baþkasýnda arayan gergin ve korku dolu insanlarýn elinde o dünyanýn imkânlarý çok yaralayýcý olabilir. Öylesine özgür dünyaya lâyýk olabilmek için, gönlümüzdeki, ne kadar cilalayýp parlatsak bile, apaçýk görünen kini, öfkeyi, tüm olumsuzluklarý sevgi ve iyilik sularýyla yýkama hünerini bir an önce edinebilmeliyiz. En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 SEVGÝ DÜNYASI 2 ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR Uyanýk inanç sahibi, daima mantýðýný, aklýný iþletmekte, edindiði yeni bilgi ve tecrübelerle inancýnda devamlý rötuþlar yapmaktadýr. Uyanýk inanç, insanýn eskiye veya bir noktaya baðlanýp kalmasýný önler, þahsýn devamlý ilerlemesini ve yükselmesini saðlar. Çünkü inançlar ruhumuzun benimsediði bilgilerdir. Yapýlacak tecrübeler benimsenen bilgilerin ýþýðýnda yapýlýr. O tecrübeden elde edilen yeni bilgiler aklýmýzý geliþtirir. Akýl aldýðý yeni bilgileri ruha benimsettirerek ruhumuzu yükseltir. Bu böylece devam eder gider. Uyanýk Ýnanç Dr. Refet Kayserilioðlu SEVGÝ DÜNYASI Erdem - Ýnanmaktan, iman etmekten bahsetmiþtik. Ýnanmadýðýmýz þeyleri düþünerek, araþtýrarak ve elde bulunan delilleri deðerlendirerek bir inanca varacaðýmýzý söylemiþtiniz. Ben bu sözleriniz üzerine düþündüm. Fakat inanmanýn, iman etmenin mahiyeti hakkýnda tam bir hükme varamadým. Ýnanmak nedir? Ýnanç nedir? Lütfen bana bunlar hakkýnda biraz bilgi verir misiniz? Özden - Ýnanmak deyince sadece manevi âleme, üstün idareci varlýklara ve bir ölüm ötesi hayata, en büyük olarak Allah'a inanmayý deðil, hayatýmýzda peþinden gittiðimiz her fikre baðlanmayý da kabul etmek lâzýmdýr. Ýnanmak hayatýmýzýn en önemli kararlarýndan birisidir. Biz ancak inandýðýmýz þeyi istekle, kudretle ve sürekli olarak yapabiliriz. Ýnanamadýðýmýz þeylere dýþtan uyar görünsek de içten uymayýz. Ýnanmadýðýmýz þeyleri ne zorla, ne de gösteriþ için yapmaya 3 uzun süre devam edemeyiz. O halde inanmak nasýl bir þeydir? Erdem - Tamam ben de bunu rica ediyorum. Özden - Ýnanmakta önce, zihnen yapýlmýþ bir akýl yürütme neticesinde vardýðýmýz bir hüküm vardýr. Bu hükme bizim bir inanç diye baðlanabilmemiz için de þu dört þartýn olmasý lâzýmdýr. Evvela vardýðýmýz hüküm doðruluk yönünde olmalýdýr. Yani biz 'bu bilgi, bu söz veya bu adam doðrudur' diyebilmeliyiz. Vardýðýmýz hüküm yanlýþtýr yolunda olursa o þey bizim inanç konumuz olmaktan derhal çýkar. Ýkinci olarak, evet bu doðrudur, ayný zamanda benim için faydalýdýr dememiz gerekir. Üçüncü olarak yalnýz faydalý ve doðru deðil, ayný zamanda benim için lüzûmludur diyebilmeliyiz. Dördüncü olarak da 'Bu þey yalnýz doðru, faydalý ve lüzûmlu deðil, ayný zamanda benim için zaruridir ve hayati ehemmiyeti haizdir' diye- bilmemiz icap eder. Ýþte o þey bu takdirde bizim için gerçekten inanýlan ve peþinden gidilen þey olur. Sadece doðruluðunu veya sadece faydalý olduðunu kabul etmemiz o þeye inanmamýz için kâfi gelmez. Ýnanmak için dört unsurun bir arada bulunmasý lâzýmdýr. Doðru olmasý, faydalý olmasý, lüzûmlu olmasý ve zaruri olmasý lâzýmdýr. Erdem - Peki inanmadýðýmýz þeylerde de bunun dört zýddý mý vardýr, yoksa iþimize gelmediði için mi inanmayýz? Özden - Ýþimize gelmemesi demek, onu faydalý görmememiz demek deðil midir? Erdem - Ama Rehber varlýðýn "Ýnanmayanlar, doðru olmayanlardýr" diye bir sözü var. Bununla onu nasýl izah edersiniz? Özden - Orada bahsedilen inanma, manevi âleme, Rehber varlýðýn bilgilerine (ki o SEVGÝ DÜNYASI 4 bilgiler yüksek idare mekanizmasýnýn, yüce âlemin bilgileridir) ölümden sonra bir hayat olduðuna ve o hayatýn, dünya hayatýndaki davranýþlarýmýza uygun bir þekil aldýðýna inanmaktýr. Bunlara inanmak doðru olmayanlarýn iþine gelmez. Çünkü onlar eðri ve kötü yollardan kazançlar, menfaatler saðlamaya alýþmýþlardýr. Bu kazançlarýnýn geçici olduðunu, huzur verici olmadýðýný düþünmezler bile. Ýnanmakla hem ayýplarýnýn ortaya dökülmesinden ve onlarýn cezalarýna çarptýrýlmaktan, hem de kârlý yollarýnýn kapanacaðýndan korkarlar. Onlar doðru ve iyi yollarýn daha kazançlý, daha huzur verici ve daha devamlý olduðunu idrak edemeyenlerdir. Biz burada þimdi genel olarak inanmaktan bahsediyoruz. Genel olarak inanýlmayan þeyler için de yine dört unsur rol oynar. Bu þeyler yanlýþtýr, faydasýzdýr, lüzûmsuzdur ve hattâ zararlýdýr. Kesin olarak sakýnýlmasý gerekir. Ýþte gerçek inanmayý ve gerçek inanmamayý oluþturan dört unsur bunlardýr. Bu bilgilerin ýþýðýnda, gerçek inanç sahibinin inandýðý þey peþinde, neden hayatýný fedâ edercesine koþuþunun mânâsý, gerçek inanmayanýn da inanmadýðý þeyden vebadan kaçar gibi kaçmasýnýn nedeni anlaþýlýr. Ýnanýlan þeyler bizim hayatýmýza yön veren, davranýþlarýmýzý þekillendiren þeyler olduðu için onlarýn üzerinde titizlikle durmak herkesin hakkýdýr. Ýnanýlacak þeyleri ince eleklerden elemek, düþünce ve mantýk tezgâhlarýnda en ince tahlillere tabi tutmak, herkesin hem hakký hem de vazifesidir. Böyle yapýlmadan, acele hükümle varýlan inançlar ömürsüz olurlar. Bir de inanmýþ görünmeyi çýkarlarýna uygun bulan ikiyüzlüler vardýr ki, bunlar önce kendilerine, sonra da etraflarýna kötülük yapan kimselerdir. Erdem - Kendilerine ne kötülüðü olur bu inanmýþ görünmelerinin, bilâkis menfaat saðlamaktadýrlar. Özden - Ýnanarak ulaþacaklarý neticelerden, yüksekliklerden ve mertebelerden uzak kalmaktadýrlar. Kendilerine zaman kaybettirmektedirler. Ayrýca hiçbir zaman huzur ve mutluluk içinde olamamaktadýrlar. Çünkü ikiyüzlülük baþlý baþýna huzursuzluk kaynaðýdýr. Etraflarýna zararý ise onlara bel baðlayanlarý, vazife verenleri, peþinden gidenleri hüsrana uðratmaktadýrlar. Çünkü gerçek inanmayanýn inançsýzlýðý birgün bir yerden mutlaka patlak verir. ESKÝ VE YENÝ ÝNANÇLAR Erdem - Eskiden inanlar inandýklarý bilgilere onlarýn doðruluðunu iyice inceleyerek mi inanmýþlardýr? Özden - Eski devirdeki insanlar olaylara ve mucizelere bakarak verilen bilgilerin üstün bir kay- SEVGÝ DÜNYASI naktan verildiðine, onlarýn doðru olduðuna inanmýþlardýr. Onlarýn inançlarý da idrakli ve þuurlu bir inançtýr. Sadece atalarýnýn taklidi olarak yapýlan þeyleri bir inanç kadrosuna sokamayýz. Onlar alýþkanlýklardýr, otomatizmalardýr. Ýnanç olabilmesi için doðru, faydalý, lüzûmlu ve zaruri olduðuna inanýlmasý gerekir. Onlar, olaylarla, etraflarýnda cereyan eden mucizelerle yetinmek, delil olarak o olaylara ve mucizelere sarýlmak zorunda idiler. Çünkü o zaman ilim ilerlememiþti. Bilgilerin doðruluðunu tahkik etme imkânlarý onlar için azdý. Hâlbuki bugün ilim geliþmiþ, bilgilerin deðerlendirilmesi için elimizde yýðýnla materyal birikmiþ haldedir. Bu sebeple bizim bugünkü inancýmýz olaylardan, mucizelerden çok, bilgilerin deðerlendirilmesiyle olacaktýr. 5 Böyle bir inanç, þuurumuzu, mantýðýmýzý ve idrakimizi daima uyanýk bulundurmayý, her okuduðumuz, her öðrendiðimiz þeyi o güne kadar edindiðimiz bilgilerle ölçüp biçmeyi emreder. Böyle bir inanç, her an geniþlemek, geliþmek, büyümek istidadýnda olan canlý, dinamik bir inançtýr. Onun için ben bu tarz inanca "UYANIK ÝNANÇ" diyeceðim. Uyanýk inanç sahibi, daima mantýðýný, aklýný iþletmekte, edindiði yeni bilgi ve tecrübelerle inancýnda devamlý rötuþlar yapmaktadýr. Uyanýk inanç, insanýn eskiye veya bir noktaya baðlanýp kalmasýný önler, þahsýn devamlý ilerlemesini ve yükselmesini saðlar. Çünkü inançlar ruhumuzun benimsediði bilgilerdir. Yapýlacak tecrübeler benimsenen bilgilerin ýþýðýnda yapýlýr. O tecrübeden elde edilen yeni bilgiler aklýmýzý geliþtirir. Akýl aldýðý yeni bilgileri ruha benimsettirerek ruhumuzu yükseltir. Bu böylece devam eder gider. SEVGÝ DÜNYASI 6 Materyalizmin Devasý Parapsikoloji Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog Daniel Dunglas Home SEVGÝ DÜNYASI HAYIR ÇEÞMESÝNÝN SUYUNU HAZIRLAYANLAR ABD Kaliforniya'da bir medyum aracýlýðý ile 21 yýldan beri mesajlar veren rehber varlýk Kryon, dünya insanýnýn olgunluk düzeyinin her 25 yýlda bir, ruhsal yönetici varlýklarca ölçüldüðünü söyler. 1987 ölçümünde, ön tahminleri aþan öyle parlak bir sonuç elde edilmiþ ki, neredeyse sevinçden ruhsal âlemde þölenler yapýlmýþ. Artan bunca kötülüklere raðmen, aramýzdaki iyi insanlarýn gayretlerinin boþa gitmediðini, pek farkedilmese bile 1987'den önceki 50 yýlda, bu dip dalgasýnýn dünyamýzda çok olumlu deðiþimler saðladýðýný, Kryon mesajlarýnda sýk sýk tekrarlar. 1987 ye 25 yýl eklediðimizde o týlsýmlý 2012'ye ulaþýrýz. Kryon en son ölçümün 2012'de yapýlacaðýný ve artýk sonraki yýllarda tekrarýnýn olmayacaðýný belirterek, o yýlýn insan tekâmülünde yepyeni bir yýl olmasý dileðinde ve tahmininde bulunur. Kryon mesajlarýnýn 9 çeviri kitabý yurdumuzda da çok okuyucu bulmuþ ve yeni baskýlarý yapýlmýþtýr. Çok yaklaþtýðýmýz 2012'nin insanlýða yeni bir atýlým döneminin kapýlarýný açmasý için elbette hepimiz Kryon'un dileðine tüm gönlümüzle katýlýyoruz. Ancak bu sonuca dünyanýn her tarafýndaki iyilik çabalarýnýn artmasýyla, saniyelerin gün gibi deðerlendirilmesiyle ve gönül birliðiyle ulaþabileceðimizi unutmamamýz gerektiðinin de farkýndayýz. Kryon 1987'den önceki 50 yýlda yapýlanlarý övgüyle dile getirir. Hayýrlý insanlarýn doðrulukla, iyilikle, çalýþ- 7 mayla, bilgiyle ve sevgiyle yaptýklarýnýn, ölçümdeki o parlak sonucun elde edilmesindeki payýný sevinçle tekrarlar. Ýyi ama, bunca materyalist, inkârcý, her þeyin boþ olduðu nihilist inançlarýn dört bir tarafý sardýðý o 50 yýlda, ümidini yitirmeden gayretlerini sürdüren iyi yürekli insanlarýn hayat görüþlerinin temellerini oluþturan taþlarý, daha önceden kimler döþemiþti acaba diye sormayacak mýyýz hiç?! Bu sorunun cevabýnda gözümüzü 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda parapsikolojinin geliþmesinde büyük emekleri geçen insanlara ve yýllarca büyük ruhsal denemeler yaparak ömür geçirmiþ büyük bilim adamlarýna çevirmemiz son derece doðal. Biz onlarýn yaptýklarýnýn büyük önemini ne kadar biliyor ve alkýþlýyor olsak da, günümüz tarihçilerinin, bunlarý bir o kadar az dile getirdiklerinin de kuþkusuz farkýndayýz. Ýþte iki örnek: Server Tanilli "Yüzyýllarýn Gerçeði ve Mirasý" kitap dizisinin 5. Cildinde 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýný anlatýrken neredeyse sadece tek bir satýrla yetinir: "Teozofi ve spiritüalizmin arkasýndan bir çok insan gider" (S.337) Eric Hobsbawm, o âbidevi 3 ciltlik "19. Yüzyýl Tarihi" kitabýnýn ikincisinde biraz daha uzun yazar. Ama hepsi iþte o kadar: "Ýlk kez 1850'lerde moda halini alan tinselciliðin (ruhçuluðun) halktan gördüðü büyük raðbet de, büyük olasýlýkla din özleminden kaynaklan- 8 maktadýr. Özellikle, baþlýca yayýlma merkezi olan Amerika Birleþik Devletlerinde ilerlemeyle, reformla ve radikal solla olduðu kadar, kadýnlarýn kurtuluþu hareketi ile de siyasi ve ideolojik yakýnlýðý bulunmaktaydý. Fakat baþka çekiciliklerinin yanýnda, ölümden sonra yaþamayý, deneysel bilimin hattâ belki de yeni fotoðraf sanatýyla gösterilmeye çalýþýldýðý gibi nesnel imgenin temelleri üzerine görünürde yerleþtirmek gibi önemli bir üstünlüðü de vardý. Mucizeler artýk kabul görmediðinde, parapsikolojinin potansiyel dinleyicileri çoðalýr." (S.297) 3. Cilt’te ise bugünlerde o çalýþmalarý görmezden gelmemizin itirafý var: " Bugün bizler, batý kültürünün kýyýlarýnda dolanan ezoterizmi, ruh çaðýrmayý, büyüyü, önde gelen bazý Britanyalý aydýnlarýn zihinlerini meþgûl eden parapsikolojiyi ve doðu gizemciliðinin ve sofuluðunun çeþitli yorumlarýný, moda olarak nitelendirip görmezden gelme eðilimindeyiz." ( S.284) Ama ne gam. Kimse aldýrýþ etmese bile bahçývan için önemli olan tohumun varolmasýdýr. Verimli topraðý bulur bulmaz her yanýn meyvelerle dolacaðýna inancýndandýr bu. Günü geldiðinde, þimdi kimse ilgilenmese de, kitaplýklarý dolduran onlarýn eserlerinin, yeni nesillerce nasýl deðerlendirileceðine insanlýk tanýk olacak. Hatýrlayacaksýnýz: Tanrý inancý konusundaki yazý dizisinde Türkiye'deki parapsikoloji çalýþmalarýndan uzunca SEVGÝ DÜNYASI söz etmiþtim. Ancak o çalýþmalarýn da temellerini oluþturan 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýndaki büyük deneyleri anlatmazsak hem tarihi inkâr etmiþ hem de onlara olan övgümüzü ve þükrümüzü dillendirmemiþ oluruz. Ýþte birkaç sayýda bunu yapacaðýz TEK GERÇEÐÝ GÖREN GÜLYÜZLÜLER Geçip giden kervanýn ayak izlerini ve kalýntýlarýný inceleyerek, kervan hakkýnda önemli bilgiler elde edebiliriz. Ýþte bilimsel çalýþmalarýmýzda da yaptýðýmýz tamamen bu. Ama ya kervaný yola koyan sahibine ulaþýp bilgiler alsak, elde ettiklerimiz hem daha kesin hem de daha detaylý olmaz mý?.. Hele sahibinden ilerideki planlarýný da öðrenirsek, bilgilerimizin çerçevesi daha da geniþleyip büyümez mi? Deneysel bilimde sadece izlerinden hareketle kýsýtlý bilgi almamýzýn yanýsýra, gelecekte olacaklarla ilgili yalnýzca tahminlerde bulunabiliriz ancak. Ýþte gülyüzlü peygamberlerin Âlemlerin yaratýcýsý ve sahibinden aldýklarý öz bilgilerden ve Tanrýnýn gelecek planlarýndan doðrudan haberdar olmalarýndan, bu onlarý kati bilginin sahipliði ayrýcalýðýna yükseltmiþtir. Ýþte bundan dolayýdýr ki Hz. Ýsa, kendisinden 600 yýl sonra gelecek son nebinin müjdesini Ahmet adýyla verirken, Yaradan'dan aldýðý bilginin ýþýðýyla bunu müjdelemiþ ve aynen de gerçekleþmiþtir. Kuran'da Saf sûresinin 6. âyetinde bundan söz edilir. SEVGÝ DÜNYASI Ayný olay bizim celselerimizde ne güzel dile getirilir: “...Ýsa, kendinden sonra gelecek gülyüzlünün AHMET adýyla müjdesini verdiði bir yerde, hayýrdan uzak, belâ çukuruna yakýn biri çýktý ve sordu. Dedi ki: 'Sen ey her þeyi haber veren, her þeyi bildiðini söyleyen, bilir misin ki, þimdi þu anda benim evimde ne vardýr, bana ait olan? Ve bilir misin ki, þimdi þu anda ne vardýr benim evimde, senelerdir biriktirdiðim kendim için?' Bir çýrpýda söyledi onlara ismini bildiðiniz, o adamýn evinde olaný. Ve o adamýn evinde olanýn, aslýnda o adamýn olmadýðýný. O adam öylece dondu, öylece kaldý, soru sorduðu yerde piþman...” Kuranda Kehf sûresinde yaptýklarý uzun uzun anlatýlan Zülkarneyn'i peygamberler tarihinde hiçbir yere yerleþtiremiyoruz. Sanki önceki Âdemin neslinden bir gülyüzlü gibi anlaþýlýyor. Onun dökme demir kullanarak inþa ettiði ve üzerini koruyucu bakýrla kapladýðý set'in ileride ortaya çýkacaðý ve insanlarý Yecüc Mecüc'ün yapacaðý þerre karþý uyaracaðý da Kuran'ýn Enbiya sûresi 96. âyetinde bir gelecek haberi olarak, altý çizilerek anlatýlýr. Âlemlerin Sahibinden baþka kim bunlarý bilebilir ve söyleyebilir? Günü gelip bu olay gerçekleþir, bakýr kaplý demirden duvar ortaya çýkarsa kutsal bildirilerin deðeri bir kez daha anlaþýlmaz mý? Bütün bunlarýn ýþýðýnda bizim celselerimizde gülyüzlü peygamberlerin þu sözlerle anýlmasýný nasýl garip karþýlayabiliriz: 9 “Ýnsanlar gözlerini kullanmayý öðrenselerdi, görüleceklerin hepsini göreceklerdi þüphesiz bugüne dek. Ýþte yalnýz baþlangýçtan bugüne tek gerçeði gören gülyüzlülerdir. Her þeyi alan sizler onlara benzemek dururken kendinizi topraða çakýp durmaktan vazgeçiniz. Hayra dönünüz, O'na el açýnýz ki, elleriniz dolsun, her þey sizin olsun.” "ALLAH ÖLDÜ" SANILIRKEN!.. Ýnsan aklý, tecrübe edebildiði, görüp, duyup, düþünebildiði kadarýna eriþebildiðinden, kendi baþýna býrakýldýðý zaman yanlýþ yollara, çýkmazlarla dolu labirentlere dalmakta gecikmez. Ama eline, her zaman doðru yönü gösteren pusulasýný, gülyüzlülerin Yaradan'dan aldýklarý öz sözleri alýp yoluna kýlavuz edince, hedefe varmak için yan yollarda vakit kaybetmez. Artýk ondan sonrasý onun aklýna, azmine, gayretine kalýr. Ne yazýk ki insanoðlu gönlüne ibadet etmeyi, Yaradan'ýna ibadetten daha önde tutma kolaylýðýna kaçtýðýndan, her defasýnda gülyüzlü peygamberlerin getirdiði saf gerçekleri deðiþtirmekte, çarpýtmakta gecikmez. Nesilden nesile, bozula - daðýla, bir de bakýlýr ki birliði, sevgiyi, kardeþliði ve barýþý emreden din; ayrýlýðý, bencilliði, kavgayý, kini körükler olmuþ. Ýnsan soyunun en zor çaðý baþlar böylece. Doðruyu gösterdiðini sandýðý pusulasý onu çýkmazlarda, çöllerde, bataklýklarda oyalar durur. Akýl ve bilgi sahipleri ise yanlýþlarý göre göre bu kör kýlavuzlarý neden izlesinler? Adým adým terk eder- 10 ler. Bir de görülür ki din, düþünce dünyasýndan sürülüp atýlmýþ. Sonra ne mi olur? Yanlýþ pusulanýn esaret zincirlerinden kurtulmuþ olmanýn sevinci, tamamen pusulasýz yola koyulmanýn korkusu... Bu iki duygu arasýnda bocalar durur insan. Ýþte 150 yýl kadar önce, o zamanlar dünyanýn düþünce merkezi olan Avrupa, böyle bir büyük bocalamayý yaþýyordu. Kilisenin asýrlar süren baðnazlýðý ve zulmü, büyük mücadelelerle, hayat sahnesinden geri dönmemecesine sürülüp atýlmýþtý. Tabii ki Allah, öbür dünya, ruh ve maneviyat gibi kavramlarý da beraberinde götürerek. Tabuta son çiviyi "Allah öldü" diyerek çakan filozof Nietzsche olmuþtu. Doðu'da Ýslâm dünyasýnda ise eski nesillerin sözlerine, yorumlarýna bir virgül ilavesi bile büyük günah sayýldýðýndan, hür düþünce sahibi aydýnlar, yavaþ yavaþ dine sýrt dönmekteydi. Allah'ýn ve O'nun gerçek sözlerinin batýdan da, doðudan da kovulmakta olduðu bir acayip dönemdi bu!. Yaradanýn'dan bu denli kopmuþ insanoðlu, sadece aklýyla ve deneye dayanan bilgisiyle gerçekleri nasýl bulacak, vesvese verenin üstesinden gelip kardeþliði, barýþý, üzerinde rahatça yürüdüðü dünyasýnda nasýl tesis edecekti? Yanlýþlarý ortadan kaldýrýrken, yeni yanlýþlara düþmemeyi nasýl becerecekti?. Kapitalist sömürünün karþýsýna haklý olarak çýkarken, sosyalizm adý altýnda yine kavgayý ve ayrýlýðý esas alýp, "Tanrýsýzlýðý" bir de ekonomik doktrinin temeli yaparak, saðdaki çýkmaz sokaktan, soldaki çýkmaza mý sapacaktý? SEVGÝ DÜNYASI Darwin'in hayvanlar dünyasý için haklý olarak saptadýðý "türlerin evrimi" teorisini, tamamen tesadüflere baðlayarak, canlýlardaki bu olaðanüstü düzeni, kör bir doðaya teslim edecek, insaný da bu kör zincirin halkasýna mý oturtacaktý? Ýste o zamanlar dünyanýn efendisi Avrupa'da bütün bunlar olmakta ve tüm dünya düþünürleri de körükörüne onlarý izlemekteydi. Dinsel düþüncenin ve manevi kavramlarýn sýðýnacak delik aradýðý böyle bir dünyaya, üst âlemin yardým eli elbette uzanacaktý. O günün bilim adamlarýna, düþünürlerine, aydýnlarýna uzanacak bu yardým elinin, her þeyden önce onlarýn dilinden konuþmasý gerekiyordu. Öyleyse önce gözleme, deneye, delile, ispata dayanacak bir metotla insanlara, dinlerin temelini oluþturan ruhun ölmezliði, öbür âlemin varlýðý, ruhun madde üzerindeki etkileri gösterilmeliydi. Bunlarýn benimsetilmesinden sonra ise üst âlemin yüce rehber varlýklarýnýn, insanlara doðru yaþam kurallarýný, ahlâki prensipleri yeniden duyurmasý, insanýn kendine, diðerlerine ve Yaradaný'na görev ve sorumluluklarýnýn iyice belirtilmesi gerekiyordu. Üst âlemin bu yüce planýnýn ilk þimþeði, 1848 yýlýnda yeni dünyada Amerika'da New York yakýnlarýnda Hydeswille köyünde küçük bir evde çakmaya baþlamýþtý. Fox ailesinin iki kýzýyla birlikte bu eve taþýnmasýndan üç ay sonra bütün aile deðiþik zamanlarda, sebebi belirsiz darbe ve benzeri sesler duymaya baþlamýþlardý. Daha sonra darbe sesleri gecelere de taþmýþ, aile zaman zaman geceyi uykusuz geçirir SEVGÝ DÜNYASI 11 Bodrum kazýldýðýnda bulunan insan kemikleri söylediðini doðruluyordu. Fox kardeþlerin evi, Hydeswille, New York olmuþtu. Nihayet darbelerin bilinçli bir varlýðýn eseri olduðunu keþfettiler. Ellerini kaç kere çýrparlarsa darbe de o sayý kadar tekrarlanýyordu. Madem ki bilinçli idi, bu darbeleri yapan her kimse onunla konuþmak kolaydý artýk. Hemen formülü buldular: a=Bir vuruþ, b= iki vuruþ. c= Üç vuruþ...... Zahmetli de olsa arada diyalog böylece baþlamýþtý. Ve sistematik darbe seslerinden bu davetsiz misafirin kimliðini, hayattayken ne yaptýðýný mesleðini öðrenmiþlerdi. Davetsiz misafir sandýklarý; aslýnda bu evin eski sakini olduðunu, cinayete kurban gittiðini, cesedinin bodruma gömüldüðünü de onlara söylemiþti. Ýnsanoðlu yeryüzünde çoðalmaya baþladýðýndan beri spiritüel olaylarý yaþaya gelmiþti. Bunlar çokça bireysel, kesintili, sistemsiz olduðundan ve çevrede duyulmasý sakýncalý olduðundan unutulup gidiyordu. Ama bu defa ruh gücü geri dönmemek üzere dünyaya temel atacaðýndan, eskisi gibi olmayacaktý. Olay hýzla tüm Amerika'ya yayýldý. Fox kardeþler þehir þehir dolaþarak ayný olayý herkesin önünde tekrarladýlar. Gazeteler, kurulan kulüpler, dernekler bu olayý ve benzerlerini hararetle tartýþmaya baþlamýþlardý bile. Yeni dünyada ilk köprübaþý kurulmuþtu. Her tarafta pýtrak gibi ruhsal kökenli benzer olaylar sergilenmeye baþlamýþtý. Madem ki bilim çaðýna girilmiþti, öyleyse insanlarýn beþ duyusuna hitap edilecekti. Devir fizik medyumlarýn devriydi. Evet, bunca olayla kamuoyunun dikkati öte âleme çekilmiþ, ilk 12 düþünce ýþýklarý kafalarda çakýlmýþtý. Ama sadece beþ duyuya hitapla kalýnýrsa, üst âlemin esas amacý toz duman arasýnda kaybolur giderdi. Ýþin fikriyatýnýn da bununla atbaþý gitmesi gerekirdi. Nitekim Fox kardeþler olayýnýn baþlamasýndan üç yýl sonra 1851 yýlýnda Andrew Jackson Davis'in "Ruhlarla iliþki kurmanýn felsefesi" isimli eseri bu boþluðu dolduruyordu. Bütün Amerika'da üstün güçleri ve medyumluðuyla tanýnan Davis, bu kitabýný, 60 sene önce ölmüþ olan Amerikan devlet adamý ve paratoneri icat eden bilgini Benjamin Franklin'in ruhundan aldýðý bilgilerle derlediðini, sakýnmadan söylüyordu. Spiritüel gözlemlerin ve yorumlarýnýn temel taþlarýnýn yerli yerine konmasýyla olay, tahminlerin üstünde yayýlmasýný sürdürdü. 1855'de ülkede iki milyona yakýn spiritüalist olduðunu dergiler yazmaktaydý. Spirit olaylar Amerika'nýn dýþýndaki diðer uygar ülkeleri de etkilemekte gecikmedi. Amerika'da deðer kazanan medyumlar, Avrupa'ya da geçip gösterilerini tekrarladýlar. Sýký kontrol þartlarý altýnda ve seçkin izleyiciler arasýnda yapýlan bu denemelerde yine beþ duyuya hitap eden fizik olaylar ön plandaydý. Özellikle Amerikalý Daniel Dunglas Home'un, Avrupa'ya geçip 20 yýl boyunca yaptýðý fizik medyumluk gösterileri ve öte âlem varlýklarýyla görüþmeleri, izleyenleri hayretten SEVGÝ DÜNYASI Daniel Dunglas Home hayrete düþürüyordu. Aðýr masalar havalanýyor, müzik âletleri el dokunmadan çalýyor, medyumun kendisi yerinde yükselerek boþlukta duruyor ve hattâ bazen üst katýn penceresinden dýþarý, boþluða doðru süzülüyordu. Bunlar sahnede olmuyordu, oturumda bulunanlarla iç içeydi medyum. Toplantýlarda devrin ünlü bilginleri, aydýnlarý, zenginleri, hattâ zaman zaman Fransa kralý III. Napolyon, Alman imparatoru, Rus Çarý bulunuyordu. Bunlar arasýnda sihirbaz hilelerini, göz boyama hünerlerini bilen ve hattâ bizzat yapan kiþiler de vardý. Ancak 20 yýl boyunca Avrupa'nýn hemen bütün ülkelerinde ve Amerika'da, sýký denetim altýnda bunca akýl almaz olaylarý sergileyen Home'un, bir tek defa olsun aldatmacasýna rastlanmamýþtý. BÜYÜK BÝLÝM ADAMLARI ÝÞE EL ATIYOR Home'la deney yapanlar arasýnda ünlü Ýngiliz bilgini Sir William Crookes da SEVGÝ DÜNYASI 13 ederek baþka bilginlerin de misafir olarak bulunduðu ruhsal deneyleri detaylý olarak anlatýr. Keþif yapmýþ bir bilim adamýnýn titizliði içinde hileyi önleyecek her türlü þüpheyi önleyecek önlemleri alarak yaptýðý medyumluk denemelerinde kesin sonuçlara ulaþýr. Satýn alýp eve getirdiði, medyuma elini bile dokundurmadýðý müzik aletinin seans esnasýnda kendi kendine melodik bir þekilde çalmasý, bir ara havalanarak çalmaya devam etmesi herkes tarafýndan gözlemlenir. Bu esnada medyumun elini tutuyorlar ve ayaklarý üzerine de kendi ayaklarýný koyuyorlardý. Sir William Crookes (1832- 1919) vardý. Kimyasal element Thallium'u keþfeden, maddenin radyant halini ve kendi adýyla anýlan Crooks tüplerini bularak X ýþýnlarýnýn incelenmesini kolaylaþtýran bu büyük bilgin, yýllarca ruhsal seanslara katýlmýþ, bizzat deneyler yapmýþ ve bu arada medyum Home'un celselerinde de bulunmuþtu. Bakýnýz, çaðdaþýmýz ünlü kristal bilgini J. D. Bernal "Materyalist Bilimler Tarihi" kitabýnda onun bu bilimsel buluþunu kahinlik diye vasýflandýrarak nasýl övmektedir: "Crookes bu katod ýþýnlarýný maddenin ýþýn gibi saçýlan yeni bir biçimi olarak adlandýrdý. Bu, kahince bir görüþtü. Çünkü yeni fizik bilimi böyle yüksek hýzlý ya da ýþýn gibi saçýlan parçacýklarýn incelenmesi sonucu kuruldu." (S.479) Crookes dilimize 'Ruh Kuvveti' adýyla çevirisi yapýlan kitabýnda medyum Home'u defalarca kendi evine davet Medyum Home'un odanýn döþemesinden kendi kendine yükselerek boþlukta bir süre durduðunu, yine kendi evinde üç ayrý zamanda gözlemlediðini de Crookes bu kitabýnda bizlere anlatmaktadýr. Ayrýca diðer medyumlarla yaptýðý deneylerde de masa, sandalye, kanepe gibi aðýr eþyalarýn hiçbir el temasý olmadan kendi kendine hareket edip odada dolaþtýklarý da kitabýnda yazdýðý ruhsal olaylar arasýndadýr. Kendi kurduðu bir bilim dergisinde Home'un medyumluk yetenekleri ile ilgili olarak vardýðý þu sonucu açýklamaktan çekinmemiþti: "Home'un medyumluk yetenekleri üzerinde yapýlan laboratuar araþtýrmalarý, henüz bilinmeyen tarzda insan organizmasýyla iliþkisi bulunan ve ruhsal güç diye adlandýrýlabilecek yeni bir kudretin varlýðýný göstermektedir." 14 Sir William Crookes yakaladýðý bir gerçeði yarýda býrakacak maymun iþtahlýlardan deðildi. Zaten öyle olsaydý bunca fiziksel buluþu Florence Cook nasýl gerçekleþtirebilirdi. Ruh gücünün ortaya koyduðu bu normal dýþý olaylarý ve onlarýn arkasýnda yatan asýl gerçeði araþtýrmaya hiç ara vermedi. Zaten devir de öyle bir devirdi ki, özellikle fizik medyumlar, üstelik büyük güçlerle donatýlmýþ olarak her tarafta faaliyet halindeydiler. Bunlar arasýnda Miss Florence Cook adýnda deðiþik biri vardý. Transa girdiði zaman vücudundan "Ektoplozma" dediðimiz akýþkan, þekilsiz, çok ince bir madde çýkýyor ve yavaþ Katie King SEVGÝ DÜNYASI yavaþ katýlaþýp þekillenerek, medyumdan ayrý, deðiþik bir kadýn hayali olarak beliriyordu. Medyum, kabin içinde derin trans uykusundayken kabinin dýþýnda beliren bu ikinci varlýk, kendisini "Katie King" diye tanýtýyordu. Kendisinin daha önce Kraliçe Katharine zamanýnda yaþadýðýný söylüyordu. 1873 yýlýnda "Katie King'in" materyalize olarak göründüðü böyle bir spiritizma seansýnda beklenmedik bir olayla karþýlaþýldý. Konuklar arasýnda bulunan þüpheci bir adam, aniden yerinden fýrlayarak Katie King'in üstüne atýlýp, orasýný burasýný ellemeye baþladý. Katie King bu ani saldýrýya ayný þiddetle karþý koydu. Nihayet diðer konuklarýn da yardýmýyla adam etkisiz hale getirilebildi. Sonradan anlattýðýna göre Katie King'i tamamen maddesel bir insan vücudu gibi hissetmiþ. Saldýrýdan birkaç dakika sonra kabinin perdeleri açýlýnca, medyum Florence'in iskemlesinde oturmuþ inlemekte olduðu görüldü. Kendisini baðlayan ipler yerli yerindeydi ve düðümlerdeki mühürlü mumlarda hiçbir deðiþiklik yoktu. Bütün bu olanlar Sir William Crookes'un kulaðýna gidince, medyuma beraber çalýþma teklifinde bulundu ve çeþitli evlerde deðiþik kiþiler arasýnda seanslar düzenlemeye baþladýlar. 1874 Mart'ýnda yapýlan bir seansta Katie King, üstünde beyaz bir elbise ve baþýnda bir türbanla ortada belirip bilginle konuþmaya baþladý. Kendisine kabine girip Florence'a yardým etmesini, çünkü kanepeden devrildiðini söyledi. Crookes, hayaletin önünden geçerek kabine SEVGÝ DÜNYASI 15 Deðiþik kontrol koþullarý altýnda yapýlan bu sürekli seanslar sonunda Crookes, iyice anlamýþtý ki, medyumun beden maddelerinden yararlanarak materyalize olup görünen öte âlemdeki bir ruhsal varlýk Katie King adý altýnda kendini tanýtýyordu. Eskilerin hayalet hikâyeleri bu suretle deneylerle doðrulanýyordu. Crookes bu sonucu açýklýkla söylüyordu: "Miss Florence Cook ile Katie King'in iki ayrý varlýk olduðuna kesinlikle inanýyorum." Katie King (ayakta duran) ve medyum Florence Cook girdi ve Florence'ý yerden kaldýrdý. Yeni yeni seanslar yapýlýrken Crookes, akla gelebilecek her kuþkuyu önleyecek deðiþik önlemler almaktaydý. Bir defasýnda, medyumun telle baðlý elerini çözme giriþimini anýnda gözlemleyebilmek için tellere hafif bir elektrik akýmý verilmiþ ve bir galvanometreye baðlanmýþtý. Seans boyunca galvanometrede en ufak bir kýpýrdanma görülmemiþti. Crookes bunlarla da yetinmeyip, göz yanýlmasý kuþkusuna cevaben Katie King'le fotoðraf da çektirmiþti. Bir baþka deneyde ise, her ikisinin ayrý ayrý nabzý ölçüldü. Florence'ýnki dakikada 90 atýyordu. Katie King'inki ise ondan hayli düþüktü: Dakikada sadece 75. Gelecek sayýda dünya çapýnda ünlü baþka bilim adamlarýnýn en kuþkucu yaklaþýmlar ve olaðanüstü kontrol koþullarýyla yaptýklarý deneylerden ve aldýklarý dört dörtlük delillerden, vardýklarý sonuçlardan söz edeceðiz. Thallium elementini keþfeden, radyometreyi bulan, ismiyle anýlan tüpleri insanlýðýn yararýna sunan, katot ýþýnlarý üzerinde deneyler yapan, ünlü Ýngiliz fizik bilgini Sir William Crookes'un, konuk olarak bulunduðu veya bizzat yönettiði yýllar süren ruhsal araþtýrmalarý sonucunda eriþtiði kanaati, kendi aðzýndan naklederek yazýmýzý noktalayalým: “Gerçekliðine inanmýþ olduðum spiritizma olaylarý hakkýndaki tanýklýðýmý inkâr etmek ahlâki bir alçaklýk olur.. Ben bunlarýn mümkün olabileceðini söylemiyorum, BUNLAR VARDIR DÝYORUM..” 16 SEVGÝ DÜNYASI Doðru Yolun Yolcusu Güngör Özyiðit, Psikolog Dünyayý tanýmak ve keþfetmek için, nasýl yolculuklar yapmak, dünyayý gezip görmek gerekliyse, kendini daha derinden tanýmak, tanrýsal tarafýnýn farkýna varmak için de ayný þey geçerlidir. Tasavvuftaki "seyr u sülük" insanýn içine yönelik bu erdirici yolculuðunu tanýmlar. Ve yolunca yürünürse, kiþiyi cehaletten ilme, düþük ahlâktan yüce ahlâka, kendi geçici varlýðýndan Hak'kýn mutlak varlýðýna ulaþtýrýr. Ne var ki, bu yolculuða çýkan kiþinin, yolundan sapýp þaþmamasý için, daha önce yolunu tamama erdirmiþ bir erin eteðini tutmasý gerekir. Ýþ bu kývama geldiðinde, Hak yolcusundan, iradesini kendi rýzasýyla Hak'ka ve þeyhe (manevi eðitmene) teslim etmesi istenir. Yolculuðun en zor ve zarif tarafý budur. Zira O'nun yolunda, varlýðýný ve isteklerini O'na satmadan yol alýnmaz. Bu, en kârlý ticarettir ayný zamanda. Çünkü egosundan vazgeçen, gerçekte asýl kendini ve kendinde Tanrý'yý bulur. Ýradesini þeyhe, yani Hak'ka baðlayan anlamýnda mürit, manevi eðitmenin bir dizi sýnavýndan geçerek, kendi ile cenge girerek, içini yýkayýp temizleyerek gönlünü Yaratan'ýn belirmesine hazýr hale getirir. Ve O'nun SEVGÝ DÜNYASI yeryüzünde eli, dili olur. Dünyaya böyle kutlu bir yazgýyý yaþamak için gelenler vardýr. Ýþte 1545'te Bursa'ya yakýn Koçhisar'da doðup Sivrihisar'da çocukluðunu geçiren Aziz Mahmud da bunlardan biridir. Gençliðinde daha çok okuyup öðrenmek, ilim ve irfanýný artýrmak için, zamanýnýn en iyi öðretim kurumlarýndan Ýstanbul'daki Küçükayasofya medresesinde tahsilini tamamlar. Ve müderris (ders veren hoca) olur. Diðer yandan fýkýh (Ýslam hukuku) da okuyarak kadý (hâkim) payesi de alýr. Mýsýr ve Þam'da kadýlýk yapar. Oradan hem kadý, hem müderris olarak Bursa'ya atanýr. Törenle karþýlanýr. Hizmetlerine karþýlýk, kendisine 30 akçelik maaþ baðlanýr. Öylece adaleti uygulamada etkili ve yetkili bir hâkim görevini yerine getirirken, hoca olarak da medresede gençleri eðitir. Daha otuzlu yaþlarda bilgili bir hoca, adil bir hâkim (yargýç), mevki sahibi, varlýklý bir insan olarak toplumda saygýn bir yer yapar. Ancak bütün bunlar ona yetmez. Ýçinde dolduramadýðý bir eksiklik hisseder. Yunus'un "Gitmez gönülden darlýk / Var iken bunca varlýk" dizelerini anýmsar. Herkesin hayalini süsleyen kadýlýk ve hocalýk bile ona "gam ve belâ" mesleði olarak görünür. Öte taraftan gönlünde hiç sönmeyen ilâhi aþkýn ateþi ve itiþiyle þu sözler dökülür dilinden: "Ezelden aþk ile biz yana geldik Fukikat-i semine (mumuna) pervane geldik" MÜRÞÝTLE BULUÞMA O sýrada Bursa'da gönüleri Þeyh Üftade'nin sohbetlerine katýlýr. Ve onda içindeki aþký tutuþturacak nuru görerek, ona 17 pervane olur. Sonunda Þeyh Üftade'nin huzuruna çýkarak onun manevi eðitimine girmek istediðini belirtir. Ve iradesini onun iradesine teslim ederek, kendini onun mübarek ellerine býrakýr. Daha doðrusu Þeyh'in müridi olma isteðini dile getirir. Þeyh Üftade, Aziz Mahmud'u þöyle tepeden týrnaða süzdükten sonra, sarsýcý bir uyarýda bulunur: "Yanlýþ kapý çaldýn Kadý Efendi! Burasý yokluk kapýsý. Biz o kapýnýn kuluyuz. Sen ise varlýk kapýsýnýn adamýsýn. Týka basa varlýkla dolusun. Ýkimiz nasýl baðdaþýrýz. Senin bilgin var, yetkin var, þanýn, þerefin, mevkiin var; dahasý malýn mülkün var. Kýsaca Allah'tan baþka her þeyin var. Bizim ise Allah'tan baþka hiçbir þeyimiz yok. Varlýðýn yükünden kurtulup özgürleþmiþiz biz." Aziz Mahmud, bu yaman söyleme þu sözlerle karþýlýk verir: "Her þeyimi bu kapýnýn dýþýnda býrakýyorum. Malýmýmülkümü, ünümü ünvanýmý, her þeyi boþluyorum. Yeter ki siz, elinizi üzerimden çekmeyin." Þeyh Üftade "Þartlarýmý kabul edersen, ben de seni müritliðe kabul ederim" diyerek þartlarýný sýralar: "Mal ve mülkten vazgeçip, fakirlere daðýtacaksýn. Memuriyetleri (kadýlýk ve hocalýk) býrakacak, öylece payelerden paklanacaksýn. Ve en önemlisi nefsini ayaklar altýna alacaksýn." Aziz Mahmud, asýl dileði olan Mevlâ'sýna ermek için, söylenilenleri aynen yerine getirir. Malýný-mülkünü, fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine daðýtýr. Hocalýk ve kadýlýktan bir çýrpýda istifa eder. Nefsi ayaklar altýna almaya gelince, Üftade'nin emri, nefsin baþýna balyoz gibi iner ve onu yere serer: "Sen artýk bu kapýnýn 18 kulu oldun. Haydi, evladým, þu üzerinde ciðerler asýlý sarýðý omzuna alýp, mahalle mahalle dolaþarak satmalýsýn. Aziz Mahmud, sarýðý omuzlayýp, mahalle mahalle dolaþarak "ciðerci" diye baðýrarak satmaya baþlar. Bunu gören halk "Kadý kafayý üþütmüþ" diye dedikodu yaparak, alay eder, dalgasýný geçer. Bir süre bu böyle sürer gider. Ciðer satma iþini bitirdikten sonra, Üftade öðrencisine tuvaletleri temizleme görevini verir. Günün birinde tuvaleti temizlerken, dýþarýdan kulaðýna davul-zurna sesleri gelir. Mahmud, bunun yeni kadýyý (hâkimi) karþýlama töreni olduðunu bilir ve nefsinin kýþkýrtmasýna kapýlarak "Vay canýna! Yeni hâkim geliyor ha! Biçare Mahmud, sen böyle þerefli bir mesleði býraktýn, burada helâ temizleyicisi oldun" diyerek hayýflanýr. Sonra birden toparlanýr ve kendine çýkýþýr: "Mahmud! Hani sen, nefsini ayaklar altýna alacaðýna dair þeyhine söz vermiþtin ya?!" Hemen tövbe edip, bir daha böyle yapmamak üzere baðýþlanmak diler. Ve nefsini iyice aþaðýlayýp, yere yapýþtýrmak için, elindeki süpürgeyi atýp, taþlarý sakalýyla süpürmeye kalkar ki, tam o anda þeyhi Üftade, Hýzýr gibi yetiþir ve: "Evladým, sakal mübarek þeydir, onunla böyle bir þey yapýlmaz. Amaç bu nefis sýnavýný atlatmaktý ve sen bunu baþardýn" der. O arada ilk dersini de verir: "Hakký sevmek, halký sevmek ve ona hizmet etmekle gerçekleþir. Her zerrede Hakký göreceksin ve her zerreye Hak muamelesi yapacaksýn. Bunun baþka bir yolu yok." Aziz Mahmud, nefsinden sýyrýlýp özgürleþtikçe, tanrýsal esine açýk olur ve dili þiir okur: "Su gibi arýnmazsan Yerlere sürünmezsen SEVGÝ DÜNYASI Taþlara urunmazsan Umman eline geçmez" Esas muradýnýn Mevlâ'sý olduðunu anlar da "Bana seni gerek" diyen Yunus gibi söyler: "Dertli dermanýn ister Kullar sultanýn ister Âþýk cananýn ister Bana Allah'ým gerek" Gönlüne anlayýþlý (arif) olmasýný, olgunlaþýp kemâle ermesini ve ben demekten utanmasýný öðütler: "Arif ol ey dil (gönül) Ola gör kâmil Ben diyen gafil Utanýr yarýn" Þeyh Üftade, Mahmud'daki ilâhi cevherin günden güne parladýðýný, ýþýk saçtýðýný görür. Bunu diðer öðrencilerine de göstermek ister. Ve öðrencilerini bir kýr gezintisine göndererek "Dönüþünüzde bana doðanýn güzelliklerinden armaðanlar getirin" der. Her biri ellerinde demet demet, mis kokulu çiçeklerle döner. Ve bunlarý þeyhlerine sunarlar. Mahmud ise dalý kýrýk bir çiçek getirir sadece. Üftade "Oðlum, arkadaþlarýn demet demet çiçekler getirdiler. Sen bize dalý kýrýlmýþ, yaþam enerjisi solmuþ bir tek çiçeði mi lâyýk gördün" der. Boynu bükük Mahmud "Efendimiz, her dediðinizi yapmak bize farzdýr. Ve size ne yapsak azdýr. Ancak, koparmak için hangi çiçeðe el uzattýmsa, orada hayatýn akýþýný, canlýlýðý gördüm. Ve yaþayan her canlýyý caným gibi aziz bildim. O nedenle dalý kýrýlmýþ, öksüz kalmýþ bu çiçeði sizin merhametli kalbinize sundum. Lütfen kabul edin" diye ricada bulunur. Þeyh Üftade'nin yüzü aydýnlanýr, anlamlý bir þekilde gülümser ve öylece müritlerine Mahmud'un manevi derecesini göstermek ister. Þu dizeler SEVGÝ DÜNYASI Aziz Mahmud'un Mevlâ'sýna olan baðlýlýðýna tanýk, nereden gelip nereye gideceðini bilen âþýklarýn kulaðýna küpe olur: "Âþýklar, sadýklar iþitmiþ olun Haktan geldim, yine Hakka giderim! Mevlâ'sýndan gayrý kimi var kulun Haktan geldim, yine Hakka giderim!" Aziz Mahmud, nefsini iyice terbiye edip, ruhaniyetini daha çok ortaya çýkarmak için sýký bir riyazata soyunur. Üç yýl boyunca az yer, az içer, az uyur ve az konuþur. Sýk sýk halvete girer, yani tenhada Hak ile baþ baþa kalýr. Öyle ki riyazat sýrasýnda bir elmayý koklayýp, üç günde bir iftar ettiði söylenir. Kendisi riyazat günlerinde sadece kuru ekmekle yetindiðini dile getirir. Ve bu yüzden çarþýda dirilerden çok ölülerle karþýlaþtýðýný þeyhine söyler. Þeyhi de "Riyazatla bedenini boþlayýp, ruhunu öyle kuvvetlendirdin ki, dirilerden çok ölülerin ruhlarýný görür oldun. Ayný þey, daha önceleri benim de baþýma geldi" der. Ruhunun derinliklerine indikçe, gönül aynasýný parlattýkça baktýðý her yerde Tanrý'nýn nurunu görür, kendinde ve evrende O'nun eserini ibretle seyreder, þaþkýnlýkla hayranlýk arasýnda gidip gelir: "Nedir bu ellerle ayak Nedir bu dillerle dudak Aç gözün ibretle bak Âlem bir temaþa-gâh (seyir yeri) imiþ" MÜRÝTLÝKTEN ÞEYHLÝÐE Aziz Mahmud, üç yýllýk bin bir günlük çile döneminde ciðer satmaktan tuvalet temizliðine, çamaþýr yýkamaktan bulaþýða, odun taþýmaktan soba yakmaya, yemek piþirmekten sofra kurup kaldýrmaya, çarþýda alýþ-veriþ yapmaya kadar her türlü hizmeti hiç gocunmadan en iyi 19 þekilde yerine getirir. Öylece hem her türlü yaþam pratiðini ve becerisini kazanýr, hem de kibir, gurur gibi benlik kirlerinden arýnýr. Bir de þunu öðrenir: Ýnsana hizmete yönelik iþlerin büyüðü küçüðü yoktur. Ýyi yapýlan veya yapýlmayan iþ vardýr. Ve bir iþ yapýlacaksa, en iyi yapýlmaya deðerdir. Þeyh Üftade, Mahmud'u kendisine daha yakýnlaþtýrmak için, son iþ olarak onu, kendisine abdest suyu hazýrlamakla görevlendirir. Aziz Mahmud, þeyhine abdest suyunu ýsýtarak hazýrlar. Bir gün suyu ýsýtmakta gecikince, ibriði kalbinin üzerine koyar ve Allah'ý anar. Su fokur fokur kaynamaya baþlar. Isýnan suyu þeyhinin eline dökünce Üftade "Oðlum, bu su ateþ ile ýsýnmýþ deðil. Bundaki sýcaklýk kalbindeki Allah aþkýnýn harareti. Haydi, artýk senin zamanýn göründü. Bir post iki aslana dar gelir. Sana Üsküdar tarafý göründü" buyurur. Üç yýlda þeyhinden icazet ve hilafet, yani yol göstericilik izni ve yetkisi alarak Üsküdar'a doðru yola koyulur. Þeyhi ona gider ayak, Hüda'ya mensup, doðru yolun yolcusu anlamýna Hüdayi ismini verir. O günden bugüne, bu Hak yolcusu Aziz Mahmud Hüdayi olarak anýlýr. Ve Üsküdar, onun manevi varlýðý ile taçlanýr. Dergâhýnda, aklýnda ve gönlünde biriktirdiði tüm zenginlikleri insan kardeþleriyle paylaþýr. Her þeyin gerçek sahibinin, her þeyi Yaratan olduðunu bilir. Ýnsanlarýn O'nun hayrýný birbirine taþýyan vasýtalar olduðunu görür. Ve dili þükürle çiçeklenir: Senindir kuvvet ve kudret "Arada gayriler alet Bulunmaz lütfüne gayet Þükür ya Rab, þükür ya Rab" Artýk yol gösterme, aydýnlatma makâmýndadýr. Öncelikle dünyaya bel SEVGÝ DÜNYASI 20 baðlayanlarý, aymazlýk uykusundan uyandýrýr: "Sakýn dünyaya aldanma Aç gözün gafletten uyan Bunda kimse kalýr sanma Aç gözün gafletten uyan" Gerçek sevginin VERMEK olduðunu, sevdiðinin varlýðýnda kendini eritmek gerektiðini belirterek, O'ndan baþkasýndan yardým dilememe konusunda Hak yolcularýný uyarýr: "Gerçek seven cananýný Verir tenini canýný Derdi odur ki dermanýný Hak'tan gayrý bilmez ola" Ýyiliðin de kötülüðün de dönücü olduðunu, kötülüðe bile iyilikle karþýlýk vermenin deðerine deðinir: "Býrak kötülüðü, yasakla onu kendine Ýyilik et sana kötülük edene" Kötülük iyilikle yenilir ve kul bilmese de Tanrý onu bilir: "Edip iyiliði suya eyle ilka (býrak) Balýk bilmezse bilir onu Mevla" Dünya büyük bir denge ve uyum içindedir. Her þey yerine ve mevsimine göredir. Þöyle ki: "Karpuz mu muteberdir, kar buz mu derler ise Kýþ günlerinde kar buz, yaz günlerinde karpuz" PADÝÞAH DOSTLUÐU Aziz Mahmud Hüdayi'nin yüzyýla yaklaþan ömrü sekiz Padiþah (Kanuni Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmed, I.Ahmed, I.Mustafa, II. Osman (Genç Osman), IV. Murad,) dönemini kapsamaktadýr. Bunlardan III. Murad, I. Ahmed, Genç Osman ve IV. Murad'ýn, kendisine büyük bir hürmetle baðlý olduklarý bilinmektedir. Dost olduðu Padiþahlarý yerine göre uyarýr, öðüt verir ve hep doðruya çeker. Rüyalarýný doðru yorumlayarak yollarýna ýþýk tutar. Sultan I. Ahmed, rüyasýnda Nemçe (Avusturya) kralý ile güreþ tutup, kendisinin arka düþüp tuþa geldiðini görür. Zamanýn yorumcularý, bu rüyayý tabir etmekte çekimser kalýr. Sonunda Padiþah bir mektupla, Aziz Mahmud Hüdayi'den rüyasýnýn yorumu için yardým ister. Hüdayi, rüyaya þöyle bir yorum getirir: "Toprak kuvvettir. Üzerinize oturan ve sizi tuþa getiren Kral ise, ikinci bir kuvvettir sizin için. Siz, bu iki kuvvet arasýnda bulunduðunuza göre, yakýnda büyük bir zafer kazanacaksýnýz demektir." Gerçekten bir süre sonra Estergon geri alýnarak Avusturyalýlar'a karþý büyük bir zafer kazanýlýr. Daha sonra Hüdayi'ye daha yakýn olan I. Ahmed, onun sadýk bir bendesi olur. Sultan Ahmed Camii'nin temel atma töreninde duasýný Hüdayi yapar, Sultan da eteðiyle toprak taþýr. Ve o camide her Cuma düzenli olarak vaaz verir. KERAMETLERÝ Hüdayi güç gösterisi olan keramete karþýdýr. Zira dünyevi bir çýkarla keramet göstermek, Hak yolcusunu yolundan eder. Hüdayi bir kitabýnda þu hikâye ile konuya açýklýk getirir: "Adamýn birisi Þeyh Ebü Said'e 'Filan kiþi havada uçuyor' deyince Þeyh 'Kuþlar da havada uçuyor' der. Adam bu sefer 'Filan kiþi denizin üstünde yürüyor' der. Þeyh de 'Balýk ve kurbaða da bunu yapar' der. Adam bu kere 'Filan, bir anda Doðu'yu ve Batý'yý katediyor' der. Þeyh 'Ýblis de böyle yapýyor' deyince adam 'Peki, sizce SEVGÝ DÜNYASI Kâmil kiþi kimdir?' der. Þeyh de þu karþýlýðý verir: 'Ýçinde Hak ile dýþýnda halk ile olandýr.'" Keramete meraklý biri, Hüdayi'ye kimya bilip bilmediðini sorarak onu sýnamak ister. Hüdayi yanýt olarak altýnda oturduðu asma aðacýndan üç yaprak koparýp üfleyerek onlarý altýna çevirir. Ayný þeyi yapmaya çalýþan meraklý, bunu baþaramayýnca, þeyh Hüdayi ona "Oðlum kimya öðrenmek, nefsini kimya etmektir" der. Gerçekten insan öfkesini anlayýþ ve merhamete, korkusunu sevgiye dönüþtürdüðünde, düþmanýný dost haline getirdiðinde kimyacýlýktan da öte, simyacýlýðýn sýrrýna erer. Sultan Ahmed, Üsküdar'a gittiði bir gün çarþýda dolaþýrken Hüdayi'ye rastlar. Derhal atýndan inerek yerine Þeyhini oturtur, kendi de ardýndan yaya olarak yürür. Hüdayi biraz atýn üzerinde gittikten sonra "Sýrf Þeyhim'in (Üftade'nin) 'Padiþahlar arkanda yaya yürüsün' duasý yerini bulsun diye ata bindim" der ve hemen attan iner. Hüdayi, sarayda konuk olduðu bir günün sabahýnda abdest alýrken, suyunu bizzat Sultan Ahmed döker, havlusunu da Padiþah'ýn annesi (Valide Sultan) tutar. Valide Sultan havluyu verirken "Þeyh'imin bir kerametini görseydim" diye içinden geçirir. Bunun üzerine Aziz Mahmud Hüdayi ona doðru dönerek "Hayret ki hayret, bazý kimseler bizden keramet isterler. Cihan Padiþahý elimize su döküyor, valideleri de havlu tutuyor; bundan büyük keramet mi olur?!" buyurur. Hiçbir kayýkçýnýn denize açýlmaya cesaret edemediði bir kasýrga sýrasýnda Hüdayi, Sultan Ahmed Camii'nde Cuma vaazýna yetiþmek üzere bir kayýða biner ve denize açýlýr. Kayýðýn dört bir yaný süt 21 liman kesilir. Bu olaydan dolayý kayýkçýlar Üsküdar'dan Sarayburnu'na giden özel bir yolun varlýðýna inanarak; söz konusu yola "Hüdayi yolu" derler. Ayný gün Topkapý Sarayý'nýn Sultan Kasrý'na bir yýldýrým düþer. Kasrýn bir süre yýkýlmayýp, o sayede Sultan Ahmed'in canýný kurtarmasý da Hüdayi'nin kerameti sayýlýr. Aziz Mahmud Hüdayi, çýktýðý iç yolculuðunda Mevlâ'sýný bulur, akýldan gönüle inen neþe'nin bayramýný yaþar ve bunu dostlarýna da yaþatýr. Hak'tan aldýðýný halka taþýr. Bir ve hür olmanýn mutluluðu ile coþar taþar: "Bayrama ol âþýk erer Kim Hak cemalin görer Dost bezminin (meclisinin) zevkini sürer Pür-nur olur dil-hanesi (gönül evi)" Gönül ehline göre Hak, halkýn görünmeyen yüzü, halk ise Hakkýn görünen yüzüdür. Ne var ki, görünüþ, görünene perde olur bir yerde. Çoðu kez gün ýþýðý gözümüzü kamaþtýrýr da güneþi görmemize engel olur. Týpký Hüdayi'nin dediði gibi: "Zuhuru perde olmuþtur zuhura Gözü olan delil ister mi nura!" Aziz Mahmud Hüdayi, uzun ömrünün sonunda dostlarý için, þöyle bir dilekte bulunur Mevla'sýndan: "Benden olanlar denizde boðulmasýn, benim yolumdan gelenler fakirlik nedir bilmesin, beni tanýyanlar imanlarýný kurtarmadan ölmesin…" Ne güzel bir dilek ve ne temiz bir yürek!.. SEVGÝ DÜNYASI 22 Tanrý, Fizik ve Yaratýlýþ Zuhal Voigt Bilim Adamlarý ve Ýnanç Bilim Adamlarýnýn ve Teologlarýn Tanrý konusundaki tartýþmalarý yüzyýllardýr bitmek bilmiyor. Son olarak günümüzde, ünlü Ýngiliz fizikçisi Stephen Hawking geçtiðimiz Eylül ayýnda yayýmlanan "Büyük Taslak - Evrenin Yeni Açýklamasý" adlý kitabý ile tartýþmalarýn yeniden alevlenmesini saðladý. Çaðýmýzýn en tanýnmýþ fizikçisi sayýlan Hawking bu kitabýnda, evrenin kendi kendisini meydana getirmiþ olabileceðini savunuyor ve yaratýlýþ için bir "Tanrý"nýn gerekli olmadýðýný ifade ediyor. Bir ateist olduðunu itiraf eden Hawking'e karþý tabii ki çeþitli çevrelerden derhal itirazlar yükseldi. Ýngiliz Piskopos Lee Rayfield: "Bilim Tanrý'nýn var olmadýðýný hiçbir zaman ispat edemez" diye fikrini ifade etti ve devam etti: "Aynen var olduðunu hiçbir zaman ispat edemeyeceði gibi." Bilim adamlarý tarih boyunca, araþtýrdýklarý bilim dalýnýn sýnýrlarýný aþarak, zaman zaman teolojiye el attýlar ve Tanrý ile yaradýlýþ konularýnda edindikleri kanaati de dünya ile paylaþtýlar. Bunlar içinde tabii ki, sadece ölçüp tartabildiklerini gerçek olarak kabul edenler olduðu gibi, düþünceleri ölçülüp tartýlabilenin ötesine geçenler ve maddi evrenin perde arkasýný sezebilenler de oldu. Bilim adamlarýnýn "Tanrý" fikrine karþý takýndýklarý tavýr genelde iki görüþte toplanabilir: 1) Tanrý evreni yarattý ve evren, aþaðý yukarý 13,7 milyar sene önce kozmik bir patlama ile meydana geldi. Bu patlama öncesinde hiçbir þey yoktu. Tanrý önce zamaný ve mekaný yarattý. Büyük patlama öncesinde zaman da olmadýðýndan, "patlama öncesi"nden de söz edilemez. Bu görüþteki bilim adamlarýný kýsaca "Tanrýya inananlar" olarak tanýmlayabiliriz. 2) Doða kendiliðinden meydana geldi, yani sebepsiz netice olarak. Tanrýsal bir kaynaðý yoktur. Bu gruptakilere de, Hawking gibi ateist olanlar, yani "bir Tanrý'nýn mevcudiyetine inanmayanlar" diyebiliriz. Birinci gruba dahil edebileceðimiz bilim adamlarý arasýnda, örneðin Isaac Newton 300 yýl önce þöyle söylüyordu: "Evrenin þahane kurgusu ve harmonisi ancak, her þeyi bilen ve her þeye kadir olan bir varlýðýn planý dahilinde meydana gelmiþ olabilir. Bu benim edindiðim en son ve en ileri SEVGÝ DÜNYASI 23 seviyedeki idrakimdir." Bu sözlerle Newton, fizik biliminin kendisini getirmiþ olduðu son noktayý, açýkça ortaya koyuyordu. Günümüz fiziðinin tartýþýlmaz temel taþlarýndan sayýlan Albert Einstein yaratýlýþ ve Tanrý konusundaki fikirlerini þöyle ifade ediyordu: "Benim ateist olduðum konusundaki inanç tamamen yanlýþtýr. Benim teorilerimden bu sonucu çýkaran her kim ise, teorilerimi hiç anlamamýþ demektir. Kavranmasý güç olan evrende, sýnýrsýz biçimde üstün olan bir akýl, kendisini ifade etmektedir." Tesadüf ve Yeni Konumu Ayný Einstein, evrenin tesadüfler neticesi oluþtuðunu savunanlara karþý , tesadüfün yaratýcý olamayacaðýný söylüyor ve "Eðer öyleyse, fizikçi olmak yerine, bir ayakkabýcý ya da kumarhanede çalýþan biri olmayý tercih ederdim" þeklinde eðlenceli bir cevap da veriyordu. "Tanrý'nýn elindeki kartlara bakabilmek zordur ama O'nun zar attýðýna bir an için bile inanamam" diyen de yine kendisiydi. Einstein, tesadüf denen þeyin arkasýnda, henüz ortaya çýkarýlamamýþ sebep ve netice prensiplerinin bulunduðuna inanýyordu. Einstein Tanrý'nýn varlýðýna kanaat getirdiðini, çeþitli biçimlerde dile getirmiþti. Onun zamanýnda henüz yeni geliþmekte olan Kuantum fiziðinin keþiflerine de þüpheci gözlerle bakýyor, örneðin birbiriyle çarpýþan iki elektronun farklý yönlerde birbirlerinden uzaklaþtýktan sonra bilinmeyen sebeplerden ayný özelliklere bürünmesi fenomeni (uzaktan etki) karþýsýnda da, ayný fikirde olmadýðýný belirtiyordu. Anton Zeilinger Kuantum fizikçisi Anton Zeilinger ise bir adým daha ileriye giderek, tesadüfü, Tanrý'nýn planýnda olmayan bir olgu þeklinde tanýmlamýyor, tersine "tesadüf" kavramýna yepyeni bir anlayýþ getirerek "Eðer dünyanýn gidiþatýna müdahale eden bir Tanrý varsa, o takdirde "tesadüf" Tanrý'ya doða kanunlarýyla çeliþkiye düþmeden aktif olabilmesi imkânýný saðlayan bir seçenektir" açýklamasýný yapýyor. Bu yeni bakýþ açýsý gerçekten de, "Tesadüf"çüler ile "Tanrý"cýlar arasýnda bir uzlaþma saðlanmasýný gerçekleþtirebilecek kapasitede. Olaylar arasýndaki sebep netice baðlantýlarýný görmeyen veya görmek istemeyen, mevcut evrenin büyük bir akýl tarafýndan tasarlanmýþ olmayýp, kendiliðinden ve tesadüfen meydana gelmiþ olabileceðini iddia edenlere karþý, "tesadüf" denen olgunun da aslýnda Tanrý'nýn planýnýn bir par-çasý, yani tabiri caizse, büyük makinenin küçük diþlilerinden biri olduðunu gösterebilmek, aslýnda yüzyýllardýr süregelen bir çeliþkiyi bitirebilecek bir imkân olabilir. Olaylar arasýndaki baðlantýlardan ve sebep netice zincirinden kopuk olarak, birden SEVGÝ DÜNYASI 24 ortaya çýkan deðiþiklik veya etkenlerin de, aslýnda büyük makinenin arýzasýz iþleyebilmesi için özenle düþünülmüþ ve tüm planýn içine yerleþtirilmiþ olan püf noktalarý olabileceklerini düþünmek ve hattâ Tanrý'nýn bu baðlantýlarý, kendisinin doða kanunlarýna iliþmeden olaylara müdahale edebilmesi için doðanýn dokusuna bizzat yerleþtirmiþ olduðunu düþünebilmek de, her þeyi yepyeni bir açýdan görebilmeyi saðlayabilir. Konu üzerinde biraz daha düþünürsek, "tesadüf" diye nitelediðimiz olgularýn, bizim görüp anlayabildiðimiz ya da teþhis edebildiðimiz olaylar zinciri arasýnda, baðlantýlarýný göremediðimizden teþhis edemediðimiz "birleþtiriciler" þeklinde iþlev yaptýðýný farkedebiliriz. Bu anlaþýlmasý ve tasavvur edilmesi zor olan konuyu, basit bir örnek ile açýklamak istersek, örneðin uzun zamandýr görmediðiniz bir tanýdýðýnýzý bir sebepten aramak istiyorsunuz ama adresini, telefonunu filan bilmiyorsunuz. Bir toplantýda ya da bir alýþveriþ esnasýnda bu tanýdýðýnýz birden bir köþeden karþýnýza çýkýyor. Tesadüf iþte! Çünkü ne sizin ondan ne de onun sizden ve yapmak istediðinizden haberi var. Ona ne bir haber yollayabilmiþ, ne de nerede olduðunu öðrenebilmiþ deðilsiniz. Olayý açýklayabilecek, bizim anlayýþýmýza göre, mantýki bir konum olmadýðýndan, sebepsiz bir netice olarak kalýyor ortada. Oysa acaba perdenin arkasýný görebilsek, durum böyle mi? Belki tesadüf dediðimiz olgular da, çok ince bir hesapla olaylarýn dokusuna yerleþtirilmiþ ve þimdiye kadar açýklanamamýþ mutasyon olaylarý gibi dahiyane iþlevi olan fenomenlerdir ve Zeilinger tamamýyla haklýdýr. Iþýk Hýzýndan Hýzlý Hýz Einstein'ýn ölümünden sonra, araþtýrmacýlar modern Laser ýþýnlarýyla gizemli "uzaktan etki" olayýný daha derinlemesine araþtýrma olanaðýný buldular. 2008 senesi yazýnda, Ýsviçre'li fizikçi Nicolas Gisin Cenevre'de bir deneme yaptý ve mavi bir ýþýk demetini bir kristalden geçirerek, "çaprazlanmýþ protonlar" denen ve birNicolas Gisin birlerinin ikizi olan ýþýk çiftini elde etti. Bu çiftten biri, cam lifinden kablo içinde Cenevre'nin doðusunda bir köye, diðeri de, tamamen aksi bir yöne, yani batý yönüne gönderildi. Her iki parçacýk da Cenevre'den eþit olarak 17.5 km. uzaða gönderilmiþti. Nicolas Gisin ve araþtýrmacý takýmý, her iki parçacýðýn, geldikleri yerdeki özelliklerini ölçtüklerinde, bu özelliklerin tamamen ayný olduðunu gördüler. Ýþin ilginç yönü, parçacýklar baþtan itibaren ayný özellikleri almýþ deðildiler, ama tam ölçmenin yapýldýðý anda, parçacýklardan biri, diðerinin özelliklerine bürünüvermiþti. Araþtýrma ekibi, bunu bekliyordu ama bu "uzaktan etki" olayýnýn ne kadar zaman içinde gerçekleþtiðini ölçtüklerinde ise, asýl þaþkýnlýkla karþýlaþtýlar. Olay ýþýk hýzýndan en az on binlerce defa daha hýzlý olarak ve hattâ belki de ayný anda gerçekleþmiþti. SEVGÝ DÜNYASI Araþtýrmacýlarý hayretler içinde býrakan bu yeni gözlem, þu soruyu dikiyordu karþýlarýna: Birbirlerinden bu kadar mesafe uzaklýktaki iki parçacýk, bir diðerinin durumunu nereden biliyordu? Ve daha da önemlisi de bunu ýþýk hýzýndan kat kat üstün bir hýzda nasýl öðreniyordu? Hem de rölativite teorisine göre, evrende hiçbir þey ýþýk hýzýndan daha hýzlý olamazken? Aklýmýzýn bilinen þemalarýna göre böyle olaylarý açýklamak olanaksýzdý. Böyle olaylar acaba biz insanlarýn giremediðimiz, tanrýsal bir ortamda mý gerçekleþiyordu? Acaba bu tarz olaylar, Tanrý'nýn gizemli fizik kanunlarýna kýsacýk bir göz atabilmemizi saðlayan anahtar delikleri miydi? Kuantum fizikçileri þu anda bunlarý kendilerine soruyor ve bu sorulara bir cevap bulamýyorlar. Hiper Uzay ve Reenkarnasyon Ancak aralarýnda bazýlarý, yepyeni bir teori üzerinde düþünmekten kendilerini alamýyorlar: Bu teoriye göre, üç boyutlu evreni de içine alan dört veya daha fazla boyutlu ve araþtýrmacýlarýn þimdilik "Hyperraum" (Hiper Uzay) diye tanýmladýklarý bir mekân var. Bu uzay öyle yapýlmýþ ki, onun içinde hareket edenler, üçten fazla boyut kullandýklarý için, bir yerden bir yere ulaþmak için ýþýk hýzýndan daha hýzlý gitmek zorunda deðiller. Bir baþka Kuantum Fizikçisi Michael König, "Hiper Uzay yapýsýnýn merkezinde, her þeyin kendisinden yaratýlmýþ olduðu bir kaynak barýndýrýr. Her þeyin, yani dünyanýn, evrenin, paralel dünyalarýn ve hattâ hiper uzayýn kendisinin de yaratýldýðý bir kaynak, bu kaynaðý ben "Tanrý" olarak nitelendiriyorum" diyor. 25 Kuantum fizikçiler düþün-meye devam ederek, eðer Hiper Uzay varsa, bu takdirde Hawking'in düþüncelerinin bile bu açýklamalara ters düþmeyeceðini söylüyorlar. Bu durumda, þu kendisinden çok bahsedilen "Ýlk Patl-ama"nýn daha önceki bir evrenden bu evrene geçiþ durumu olabileceðini ilave ediyorlar. Hattâ bu önceki evren, gitgide geniþlemek yerine, gitgide küçülmüþ ve sonunda tasavvur edilemeyecek bir yoðunlukta bir nokta haline dönüþmüþ ve sýfýr noktasýna varýldýðýnda, ters istikametteki geliþme baþlamýþ olabilir diyorlar. Hattâ bazý kuantum fizikçiler, insanýn birçok paralel dünyalarda, ayný anda yaþayabileceði ihtimalini bile artýk imkânsýz olarak görmüyorlar. Örneðin Volker J. Becker, "Tanrýnýn Gizli Düþünceleri" adlý kitabýnda þöyle devam ediyor: "Eðer böyleyse, o zaman insan ölümsüzdür ve istediði sayýda ve istediði sýklýkta, deðiþik dünyalarda reenkarne (defalarca bedenlenme) olabilir." Kuantum fiziðinin vardýðý bu noktalar, bugünün insaný için gerçekten de yepyeni bir çýðýr açacak kalitede. Bu sayfalarda, bunu sýk sýk dile getiriyoruz ve þu an için henüz bilimin bütün bunlarý tam olarak kabul edemediðini görsek bile, yakýn bir gelecekte insanýn dünya ve dünya ötesi, yaþam ve ölüm hakkýndaki düþüncelerinin kökünden deðiþeceðini de. Nasýl Bir Tanrý? Bugün birçok bilim adamlarý, yaratýcý bir gücün, yani Tanrý'nýn varlýðýný artýk kabul etme noktasýna gelmiþ görünüyorlar. Ancak birçoklarý, din kitaplarýnda sözü edilen, SEVGÝ DÜNYASI 26 yani insaný yaptýðý iþlere göre cezalandýrýp mükafatlandýran, dualarýna kulak veren ve her insanýn kaderiyle yakýndan ilgili bir Tanrý düþünmek yerine, onu her þeyin ilk sebebi ve çýkýþ noktasý olan, her þeyi kapsayan ve her þeyi kendi içinde birleþtiren bir yüce akýl olarak tanýmlamak eðilimindeler. Bazýlarý ise onu "doða" olarak adlandýrýyorlar. Yazýmýzýn baþlarýnda sözünü ettiðimiz Einstein, kendi Tanrý anlayýþýnýn, Spinoza'nýn anlayýþýyla örtüþtüðünü ifade ediyor: "Spinoza'nýn, kendisini tüm var olanlarýn varoluþlarýndaki harmonik kanunlar halinde ifade eden Tanrýsý'na" inandýðýný söylüyor. Filozof Baruch de Spinoza 1650'de bunu þöyle açýklamýþtý: "Tanrý sonsuz; kendi özellikleri içinde daimi, eþit ve ilelebet bir mevhumdur." Bununla Spinoza, Tanrý,"Her þeyi kapsayan, her þeyin sebebi olan ve tek ve sonsuz olandýr" demek istemiþtir. Tüm varlýðýn ve evrenin yapýsýnda gördükleri müthiþ zekanýn, doða kanunlarýndaki þaþmazlýðýn ve mükemmelliðin, araþtýrdýkça karþýlarýna çýkan muhteþem sistemin karþýsýnda, bütün bunlarýn bir yapýcýsý ve yaratýcýsý olmasý gerektiði gerçeðini artýk inkâr edemeyen bilim adamlarýnýn bir kýsmý, "Tanrý" demek yerine "doða" demeyi tercih ediyor ve tabii ki bununla bir yerde yapan ile yapýlmýþ olaný ayný tutmuþ oluyorlar. Bununla birlikte, yaþamda ve var olandaki gerçeðe bu kadar yaklaþmýþ olmalarý elbet ki sevindirici ve bilimin "gerçek" yolunda bir hayli mesafe katetmiþ olduðunu da göstermekte. Yalnýzca ölçüp tartabildiðini varsayan bir anlayýþýn, bugün asýl gerçeðin aralanan kapýlarýný çalmakta olduðu, olaylara ve var olana baþka açýlardan bakanlarý tabii ki memnun ediyor ama, bilimin, Spinoza'nýn Tanrý anlayýþý ile dualara kulak verip, en küçük ve önemsiz gibi görünen bir yaratýðýn bile yaþamý ve kaderiyle, aracýsýz ve mesafesiz doðrudan baðlantýlý bir Tanrý düþüncesinin, aslýnda ayný yüce ve kadir zekayý betimlemekte olduðunu þimdiden kavramasýný beklemek de, þu an için herhalde çok fazla þey istemek olurdu. Ama, bilimin gidiþini gözlemledikçe, o zamanýn da mutlaka geleceðini düþünebilmek, gerçekten çok umut verici. Günümüzün bilimi son hýzla asýl gerçeðe doðru yol almakta ve dünyamýzýn bilmediðimiz baþka bir kaderi yoksa þayet, yakýn bir gelecekte ona ulaþabileceðini de kolayca tasavvur edebiliriz. Kuantum Mekaniðini keþfeden ve bununla, 1932'de Nobel bilim ödülünü almýþ olan Werner Heisenberg, aþaðýdaki cümlesiyle, bunu tam ifade edebilmiþti: "Bilimin kasesinden alýnan ilk yudum, kiþiyi ateist yapar, ama kasenin dibinde insaný Tanrý beklemektedir." Alýntýlar: PM Welt des Wissens Bilim Dergisi/ Martin Tzschaschel Resim: Werner Heisenberg Özgürlük Üzerine - I Osho’dan Görüþler Özetleyen: Nihal Gürsoy Filozoflar hep özün varoluþtan önce geldiðini, insanýn kaderinin doðmadan belli olduðunu düþünmüþlerdir. Týpký bir tohum gibi insan tüm programýný içeriyor; sorun o çiçeðin açýlmasýnda. Özgürlük diye bir þey yok. Geçmiþteki filozoflarýn eðilimi böyleydi, insanýn deðiþ-mez bir kaderi olduðuna inanýyorlardý. Senaryo önceden yazýlmýþ olduðu için insan önceden belirlenmiþ bir rolü oynamaya mahkûmdu. Sen bunun farkýnda deðilsen, bu ayrý bir sorun, ne yaparsan yap senin elinde deðil. Bunu sana Tanrý veya baþka bilinçdýþý doðal güçler yaptýrýyor. Bu tavýr determinizme, kaderciliðe aittir. Ýnsanlýðýn büyük çoðunluðu bundan dolayý büyük zarar gördü, çünkü bu yaklaþýma göre köklü deðiþiklikler yaþanmasý imkânsýz. Ýnsanýn deðiþimi adýna hiçbir þey yapýlamaz; ne olacaksa zaten olacak. Doðu, bu tavýrdan daha çok zarar gördü. Hiçbir þey yapýlamayýnca insan her þeyi kabullenmeye baþlýyor. Kölelik, açlýk, fakirlik, çirkinlik insan bunlarý kabullenmesi gerekiyor. Oysa bu ne anlayýþ ne de farkýndalýk deðildir. Bu bazý kelimelerin arkasýna saklanmýþ çaresizliktir, ümitsizliktir. Sonuçlarý felâket derecesinde oluyor. 28 Hindistan'da bunu en uç noktasýnda görebilirsiniz. Fakirlik, dilencilik, hastalýklar, sakatlar, körlerle dolu bir toplum ve kimse buna aldýrmýyor. Çünkü hayat böyleydi ve hep böyle olacak. Ýnsanýn ruhuna çöken uyuþukluðu görebiliyor musunuz? Bu yaklaþým temelinden yanlýþ. Bu bir teselli. Gerçeðe bakýp da edinilen bir görüþ deðil. Bir þekilde yaralarý saklamaya yarýyor, onlarý kendi mantýk çerçevesine oturtarak gerçekleri saklamak, kapatmak ise eninde sonunda toplumu karanlýða gömülmeye mahkûm ediyor. Ýnsan yeryüzünde seçme hakký nedeniyle özgürlüðe sahip en yüce varlýktýr. Seçme þansý vardýr, deðiþime açýk bir yaratýlýþa sahiptir. Bu noktada insan benzersizdir, muhteþemdir ve en büyük özelliði de budur. Ýnsan kendi sayfasýna yazmak istediði her þeyi kendisi yazmak zorundadýr. Bu onun eseridir. Ýnsanýn özgürlük olarak doðduðu anlaþýldýðýnda tüm boyutlar geliþime açýlýyor. Ne olacaðý veya olmayacaðý senin seçimine kalýyor; bu senin eserin olacak ve hayatýn bir maceraya dönüþecek. Önceden yazýlanýn gerçekleþmesi deðil, yepyeni bir arayýþ, keþif dolu bir süreç. Onu sen yaratacaksýn, bir anlamda sen her an kendini yaratýyorsun. Kader teorisini kabul edersen bile, bu yaþamýn hakkýnda karar vermenin diðer bir yolu oluyor. Seçim yine senin. Kaderciliði kabullenerek bir kölenin hayatýný seçiyorsun. Demek ki, hapse girmeye, zincire vurulmaya razýsýn. Ýstersen hapisten çýkabilirsin oysa. Tabii ki insanlar özgür olmaktan korkuyorlar, çünkü özgürlük çok risklidir. Ýnsan ne yaptýðýný, nereye gittiðini, tüm bunlarýn sonu- SEVGÝ DÜNYASI cunun ne olacaðýný tam olarak kestiremez. Önceden hazýrlanýp paketlenmemiþsen tüm sorumluluk sana ait oluyor. Bu sorumluluðu kadere yükleyemezsin. Sonuçta varoluþun önünde durduðunda tamamen kendinden sorumlu olacaksýn. Her ne isen, her kim isen bundan kaçamazsýn, iþte korku veren budur. Bu korku yüzünden insanlar çeþitli determinist tavýrlar takýnmaktadýr. Ben sana diyorum ki; tamamen kayýtsýz þartsýz özgürsün. Bu sorumluluktan kaçma; kaçmak bir iþe yaramayacak. Ne kadar çabuk kabullenirsen o kadar iyi edersin, çünkü hemen kendini yaratmaya baþlayabilirsin. Kendini yarattýðýn anda müthiþ keyif alýrsýn ve týpký bir ressamýn tuvale son fýrçayý vurduðunda hissettiði gibi. Ýyi yapýlan iþ büyük bir huzur verir. Ýnsan bütünle iþbirliðine girdiðini hisseder. Tek gerçek dua, yaratýcý olmaktýr, çünkü ancak yaratýcýlýk sayesinde bütünle iþbirliði yapabilirsin; bunun baþka bir yolu yoktur. Tanrý'yý düþünmek yetmez, bir þekilde iþbirliði yapmalýsýn. Gözlemci olarak kalamazsýn, ancak katýlýmcý olabilirsin. O zaman gizemin de farkýna varabilirsin. Bir resim yapmak hiçbir þeydir. Kendini, kendi bilincini, kendi varlýðýný yaratmanýn yanýnda þiir yazmak, müzik yapmak birer hiçtir. Ama insanlar korkuyorlar ve bunun nedenleri var. Birincisi, önce de söylediðim gibi riskli olmasý çünkü sorumluluk sadece sende. Ýkincisi, özgürlük hatalý kullanýlabilir, yanlýþ yolu seçebilirsin. Özgürlük bir anlamda doðruyu SEVGÝ DÜNYASI veya yanlýþý seçebilmek oluyor çünkü. Sadece doðruyu seçebilirsen bunun adý özgürlük olmazdý. O zaman Ford'un ürettiði otomobiller gibi olurdu, hepsi siyahtý onlarýn. Müþterilerini garaja sokup "Ýstediðiniz rengi seçebilirsiniz, siyah olmak kaydýyla!" diyordu. Peki, bu ne biçim özgürlük? On Emir'e uymasý Tevrat'a veya Bhagavad Gita'ya ters düþmesi, Buda'nýn aðzýndan çýkmýþ olmasý kaydýyla bile olsa yani tamamen doðru olmasý bile sizin mutlaka bunu yapmanýz anlamýna gelmiyor! Özgürlük temelde, özünde þu demek; her ikisini de yapacak kapasitedesin. Doðruyu veya yanlýþý seçebilirsin. Ve tehlike þu ki -dolayýsýyla korku- yanlýþ olaný yapmak her zaman daha kolay oluyor, daha kolay geliyor. Çünkü yanlýþ yokuþ aþaðý, doðru yokuþ yukarý gidiyor. Yokuþ yukarý çýkmak zor ve zahmetli ayrýca yükseldikçe daha da zorlaþýyor. Ama aþaðý inmek çok kolay. Hiçbir þey yapman gerekmiyor, yerçekimi senin adýna çalýþýyor. Tepeden bir kaya parçasý gibi yuvarlanýyorsun ve en dibe eriþiyorsun, hiçbir þey yapmaný gerektirmiyor. Eðer bilincini yükseltmek, güzellik, gerçek, mutluluk dünyasýnda yükselmek istiyorsan o zaman en yüksek tepelere ulaþmak gerekir ve bu da elbette çok zordur. Dahasý, yükseðe çýktýkça düþme riski artar, çünkü yol daralýr ve etrafýn karanlýk vadilerle doludur. Tek bir yanlýþ adýmla kendini boþlukta bulabilirsin. Yüksekler-de çok daha büyük bir farkýndalýk ve dikkat gereklidir. O nedenle özgürlük; sana meleklerin mertebesine ve yukarýsýna eriþme veya hayvan- 29 larýn düzeyine inme þansýný tanýyor. Özgürlük bir merdivendir. Bir ucu cennete diðer ucu cehenneme uzanýr. Merdiven aynýdýr, seçim senindir. Sadece hangi yöne gideceðine karar vermelisin. Yönünü sen belirleyeceksin. Bana kalýrsa özgür deðilsen özgürlüðünü yanlýþ kullanamazsýn. Esaret yanlýþ kullanýlamaz, zincirlenmiþtir, hiçbir þey yapmak için serbest deðildir, tutukludur. Çok az insan risk almayý, yükseklere çýkmayý, en tepeleri keþfetmeyi seçer. Buda, Ýsa gibi çok azdýrlar, iki elin parmaklarýný geçmezler. Düz yolda yürümek, yükseklere heves etmemek kolay ve rahattýr. Neden bütün insanlýk Buda'nýn mutluluðuna, Ýsa'nýn sevgisine, Krishna'nýn kutsamasýna eriþemiyor? Neden? Sebebi basit; çünkü o tepelere bile bile heves etmenin çok tehlikeli olduðunu düþünüyorlar. En iyisi oralarý hiç düþünmemek ve bunu yapmanýn en iyi yolu da özgürlük diye bir þey olmadýðýný düþünmek ve kabullenmek. Aslýnda, düþünmemek. Nasýlsa her þey önceden belirleniyor. Sana doðmadan belli bir senaryo veriliyor ve sen ona uymaktan baþka bir þey yapmýyorsun. Sadece özgürlük yanlýþ kullanýlabilir, kölelik yanlýþ kullanýlamaz. Bu yüzden dünyamýz kaos içinde bulunuyor. Daha önceleri bu kadar çok kaos yoktu; çünkü bu kadar özgürlük de yoktu. Amerika'da daha çok karmaþa görünüyor çünkü oradakiler henüz dünya tarihinde baþka bir toplumun olamadýðý kadar özgürler. Özgürlüðün olduðu yerde kargaþa yaþanýr ama buna deðer. 30 Çünkü yýldýzlar da kaostan doðar. Ben size herhangi bir disiplin sunmuyorum çünkü her öðreti bir çeþit esarettir. Sana kutsal emirler sunmuyorum. Neden mi? Çünkü dýþarýdan verilen her emir seni köleleþtirmeye yarar. Ben sana sadece özgürlüðün ne olduðunu ve ne olmadýðýný anlatýyorum. Sizleri kendinizle baþ baþa býrakýyorum. Böylece elinizdeki özgürlükle istediðinizi yapabilirsiniz. Hayvanlar düzeyinde yaþamak istersen bu senin kararýndýr. Buna hakkýn da vardýr, bu senin hayatýn, senin seçimin. Eðer özgürlüðün deðerini anlar ve onu seçersen hayvanlar düzeyine inmek yerine, meleklerin üstüne yükselebilirsin. Ýnsan, iki sonsuzluk arasýndaki köprüdür. Varoluþtan Tanrý'ya kadar uzanan bu yolda bilinçsizlik ve bilinç arasýnda da seçim yaparsýnýz. Ýsterseniz, bilinciniz geliþir, özgürlüðünüz artar. Her adýmýnýzý kendi seçiminizle atar, kendinizi her an yeniden yaratýr ve bunun tüm sorumluluðunu üstlenirsiniz. Özgür olup olmadýðýný baðýmlýlýklarýnýzý aþtýðýnýzý anlamanýz çok kolaydýr. Baðýmlýlýklarýný aþýyorsan daha saðlýklý, daha mutlu olursun, yaþamýn neþeyle dolar. Her iyi þeyin kriteri budur. Neþe kriterdir. Eðer neþen artýyorsa geliþiyorsun ve eve doðru yola çýktýn demektir. Eðer hissettiðin, en iyisinden kayýtsýzlýksa neþenin artmasý mümkün deðildir. Hattâ birazcýk neþelensen bile hemen geçecektir. Mutluluk, neþe ve saðlýktýr. Unutma, doðru yoldaysan iþler yoluna girecek, her an sana daha çok mutluluk getirecektir. Sanki güzel bir bah- SEVGÝ DÜNYASI çeye giriyormuþçasýna. Siz yaklaþtýkça; hava daha taze, mis kokulu bir hale gelecek. Bu sana doðru yolda olduðunu iþaret ediyor. Hava, daha az taze ve daha az güzel kokuyorsa o zaman tam tersi yoldasýn demektir. Varoluþun ham maddesi neþedir. Bu onun özüdür. Varoluþ neþe hamurundan yoðrulmuþtur. O yüzden daha varoluþçu bir duruma doðru ilerlediðinde hiçbir neden olmaksýzýn gittikçe daha keyifli ve neþeli olacaksýn. Baðýmlýlýklarýný aþma noktasýnda aþk, neþe duygularýn artacak, sadece baðýmlýlýklarýndan kurtulacaksýn. Çünkü baðlýlýklar mutsuzluk getirir, seni köleleþtirir, özgürlüðünü yok eder. Ama eðer kayýtsýzlaþýyorsan… Kayýtsýzlýk sahte para gibidir. Ýçinde hiçbir deðer yoktur. Onunla hiçbir geliþme yaþayamazsýn. Sadece sen, küçülür ve yok olursun. Git de bak; Dünya'da bir sürü keþiþ var, Katolik, Hindu, Budist, onlarý izle. Sende parlak bir his uyandýrýyorlar mý? Mis kokulu bir havalarý var mý? Senden daha canlýymýþ gibi duruyorlar mý? Sanki sakatlanmýþ veya felce uðramýþ gibiler deðil mi? Elbette ki kontrollüler ama derin bir içsel disiplin þeklinde deðil; kontrollü ama bilinçsiz. Toplumun onlara yüklediði bir vicdanýn peþinden gidiyorlar. Bu yüzden bilinçli ve özgür deðiller. Henüz birer birey bile deðiller. Sanki çoktan mezara girmiþ de ölmeyi bekliyormuþ gibi yaþýyorlar. Yaþamlarý monoton, karanlýk, üzüntülü hale geliyor. Bu bir tür çaresizliktir. Dikkat! Bir þeyler ters gittiðinde hemen benliðinde belirtiler oluþur. Üzüntü bir belirtidir, depresyon da öyle. Neþe, keyif de birer belirtidir. SEVGÝ DÜNYASI Eðer aþma noktasýnda ilerliyorsan, hayatýn þarkýlarla bezenecek, daha çok dans edecek, daha sevecenleþeceksin. Unutma, aþk bir baðlýlýk deðildir. Aþk baðlýlýk tanýmaz ve tanýyaný da zaten aþk deðildir. Bu sahiplenme, baský kurma, tutunma, korku, açgözlülük olabilir -bin bir türlü þey olabilir- aþk adýna bambaþka duygular resmigeçit yapmaktadýr. Ýçinde baþka þeyler saklanmaktadýr ama paketin üzerinde aþk yazmaktadýr. Ruh, ancak özgürlükle geliþebilir, gerçek aþk onu özgür kýlar. Özgürlük verebiliyorsan sen de özgürsün demektir, baðlýlýðý aþmak kadar. Dünya çok mutsuz bir yere dönüþtü. Dünya mutsuz bir yer olduðu için deðil, biz burada ters bir þeyler yaptýðýmýz için. Ayný dünya coþku, neþe ve sevgi dolu hale de gelebilir. Sen doðduðun anda içinde hassas bir detektör vardýr. Sana yerleþtirilmiþ olan detektör sayesinde sen neyin doðru, neyin yanlýþ olduðunu anlayabiliyorsun. Kimse kendine yaptýðý eylemin neticesinde mutlu mu yoksa mutsuz mu olduðunu sormuyor. Ýçindeki detektörün devreye girmesine izin vermiyor. Býrak içindeki detektör devreye girsin. O zaman hayatta yanlýþ yapmazsýn. Bana soruyorsan derim ki, eðer kendini mutlu hissediyorsan, içinde geliþenler seni memnun ediyorsa, eskisinden daha saðlam, daha merkez odaklý, daha canlý hissediyorsan, o zaman balýklama dal!.. O zaman, korkacak bir þey yok. Býrak kriterin mutluluk olsun, baþka hiçbir þey kriter olamaz. 31 Osho birçok ülkeden takipçileri olan ve uluslararasý bir üne sahip Hintli bir mistik, düþünür ve spirituel bir hocadýr. 21 yaþýnda aydýnlanmýþ, bu tarihten itibaren de akademik çalýþmalarýna devam etmiþtir. Yýllar boyunca Jabalpur üniversitesinde felsefe hocasý olarak dersler vermiþ, sonradan da Hindistan’ý baþtan baþa dolaþarak halka açýk konuþmalar yapmýþtýr. 1960’larýn sonlarýna doðru kendine has dinamik meditasyon tekniklerý geliþtirmiþtir. Osho modern insanýn geçmiþin arkaik (antik çaðdan bile çok çok eski) geleneklerinden olduðu kadar modern yaþamýn kaygýlarý altýnda ezildiðini hissediyor bu nedenle de meditasyonun, içinde hiç bir düþüncenin bulunmadýðý gevþetici halini keþfetmeyi ummadan önce derin bir arýnma sürecinden geçmesi gerektiðine inanýyordu. Osho’nun felsefi, ahlâki ve dini farklý sistemlerin bir araya getirilip birleþtirilmesinden yola çýkan öðretileri meditasyonun, farkýndalýðýn, sevginin, hayatý kutlayarak yaþamanýn, yaratýcýlýðýn ve mizahýn onemini vurgulamaktadýr. Osho altýný çizdiði bu özelliklerin aslýnda statik inanç sistemlerine dinsel geleneklere ve sosyalleþmeye baðlanma neticesinde bastýrýlmýþ olduðuna inanýyordu. Batý dünyasý Osho ismini ilk kez 1970’lerin baþýnda duymaya baþladý. 1974 yýlýnda etrafýnda bir topluluk oluþmaya baþlamýþtý bile. Derken ardýndan gelenlerin sayýsý öylesine arttý ki adeta bir sele dönüþtü. Batýlý new age düþüncesi üzerinde hatýrý sayýlý bir etki býrakmýþ olan Osho’nun öðretilerinin popülaritesi ölümünden itibaren artmaya devam etmektedir. 20 yýllýk bir periyod içinde binlerce saat tutan ve insanlarýn gönullerine olaðanüstü þekilde nüfuz eden konuþmalarý görsel iþitsel yöntemler kullanýlarak kayýt edilmiþ olup herkes tarafýndan her yerde dinlenilebilir veya izlenebilir. Konuþmalarý altý yüzden fazla ciltten oluþan kitaplarla insanlara sunulmuþ 30’dan fazla dile çevrilmiþtir. SEVGÝ DÜNYASI 32 Ley Hatlarý Þule Kayserilioðlu Okültizm Dünya gezegenini bir insan bedeni gibi ele alýr. Nasýl insan bedeninde çeþitli dolaþým ve sinir sistemleri varsa, yerkürede ve hatta kozmozda da böyle dolaþýmlar ve içinde bir tür tesir akýmlarýnýn aktýðý kanal sistemleri vardýr. Ýþte mistik, okült ve psiþik terimlerle ifade etmek gerekirse, yerkürenin organlarýný, çakralarýný, akupunktur meridyenlerini, bunlarda dolanan akýþkan akýmlarý ve psiþik-inisiyatik merkezlerin konumlarýný konu alan coðrafyaya "kutsal coðrafya" denir. "Dünya ölü bir beden deðildir." Ortaçað'da yaþamýþ bir simyacý olan Basilius Valentinus'un Yerküre'nin kendi baþýna canlý bir varlýk olduðunu dile getiren bu sözü Anima Mundi'nin (Dünya canýnýn) var olduðunu savunan birçok okültist düþünceyi özetleyen bir SEVGÝ DÜNYASI sözdür. Dünya'nýn canlý bir varlýk oluþu kavramý 19. yy.'dan itibaren teozoflarca da benimsenmiþtir. Batýlý okültistlere göre yerküre aynen insan vücudundaki kan damarlarý ve sinirlere benzeyen enerji kanallarýyla örülü durumdadýr. Okültizme göre, peygamberlerin ve kimi mistiklerin spiritüel temaslarýnýn hep daðlarda olmasý rastlantý deðildi ve ley hatlarýný konusunda uzmanlaþmýþ bazý eski uygarlýklar tapýnaklarýný ve kutsal merkezlerini rastgele yerlerde deðil, bu hatlar üzerinde, özellikle bu hatlarýn kesiþtiði kavþak noktalarýnda kurmuþlardý. Batý dünyasýnýn Ley Hatlarý adýný verdiði akýþkan özellikli enerji kanallarýyla yeryüzünün örülmüþ olduðu artýk kesinlikle biliniyor. "Dünya Enerjisi", "Telürik Enerji" veya "Küresel Biyoenerji" gibi isimlerle de anýlan bu hatlar yerkürenin manyetik gücünden farklý olarak, dünyayý yerküre üzerindeki belirli doðrusal çizgilerde dolaþtýðý varsayýlan bir enerji türüdür. Bu terim ilk olarak 1921 yýlýnda bu hatlarý "yeniden" keþfeden Ýngiliz araþtýrmacý Alfred Watkins tarafýndan kullanýldý. Konu 1921 yýlýnda Batý dünyasýnýn gündemine ilk kez geldi. Arkeolog Alfred Watkins, aslýnda Britanya'nýn kullandýðý yollara temel olan eski Roma yollarýný inceliyordu. Bunlarý incelerken o yollarýn da daha eski uygarlýklara ait yollarýn üstüne kurulduðunu buldu. Ýnsanlar bir þekilde gözle görülmeyen bir akýþý hiç terk etmemiþlerdi. Uygarlýklar uygarlýklara 33 yerlerini devrederken, ley hatlarýna sadýk kalmýþlardý. Ley akýþlarý üzerine anayollarýný kuruyor ve yol boyunca bu enerjiden hayat bulmak istiyordu. Ley akýþlarýnýn merkez olduðu yerlere kiliselerini, mabedlerini ve hipodrumlarýný, stadyumlarýný inþa etmiþlerdi. Alfred Watkins, yararlandýðý antik haritalar, yer isimlerinin eski dillerdeki isimlere benzerliði ve çatal çubuk yöntemiyle ley hatlarýný tespit etti. Modern haritalarda görünmeyen çoktan kaybolmuþ, toprak altýnda kalmýþ eski yapýlara ulaþtý. Teoriyi destekleyecek þekilde, gerçekten de bugün ortada hiçbir izi görünmeyen gömülmüþ bu arkeolojik eserler, ley hatlarý üzerinde uzmanlarý bekliyordu. Tek yapýlmasý gereken, leyin nereden nereye gittiðini bulup takip etmekti. Sonralarý konu derinden incelenince bu eski yapýlarýn zincir halinde Avrupa boyunca gittiði anlaþýldý. Özellikle Keltler ve Druidler doða ruhlarýna yakýn inanýþlarý ile dünya enerjilerinin güçlü olduðu yerlerde tapýnaklar inþa etmiþ, kurban alanlarý, dinlenme ve toplanma yerleri yapmýþtý. Ýþin ilginci zamanla Avrupa kýtasýna yayýlan Hýristiyanlýk dini ayný yerlerin üstüne yeni tapýnaklarýný kurmuþtu. Bu ilginç adetin Türk medeniyetleri tarafýndan da aynen uygulandýðý da çok iyi bilinir. Köklü kiliseler ve binalar, bugün cami olarak ibadet amaçlý kullanýlmaktadýr. Avrupada'ki eski toplumlara dönecek olursak, özellikle Druidlerin ve Keltler'in Avrupa üzerinde bir omurga kemiði gibi birbirini izleyen taþ 34 yapýlarý, megalitleri, altarlarý, dolmen ve menhirleri arka arkaya dizmeleri müthiþ bir hat gibidir. Bu açýdan bakýldýðýnda Stonehenge gibi noktalar yine bunun parçasý gibi görülmelidir. Özellikle bir kaç ay önce Stonehenge yakýnlarýnda þu anda bir gölün altýnda kalmýþ olan yine benzer bir yapý keþfedildiðinden beri bu sýradýþý yapýlar daha bir titizlikle iliþkilendirilir oldu. Stonehenge tek örnek deðildir. Bu taþ dizilimi sýk sýk uygulanmýþtýr. Bu gözle baktýðýmýzda kimi kadim öykülerde bulduðumuz, zamanýnda dünya enerjisindeki hastalanmalarý onarmak için zincirler halinde yapýlmýþ eski binalar, dikilitaþlar bambaþka açýlýmlar getiriyor. Bu binalar akupunkturdaki minik ince iðneler gibi dünyanýn belirli noktalarýna saplanýp enerji akýþýný yeniden düzenliyorlardý. Hattâ dünyanýn her büyük þehrindeki dikilitaþlarý düþünürsek ve bunlarýn Mýsýr kaynaklý olduðunu SEVGÝ DÜNYASI düþünürsek bu görüþ daha da güçlenecektir. Bildiðiniz gibi Ýstanbul'da da bir Dikilitaþ bulunmaktadýr. Bir zamanlar spiritüel coðrafyanýn en uygun olduðu bölge Mýsýr'da idi. Bu enerji sýrasýyla Delf'e, Ýsa peygamberin doðacaðý yer olan Kudüs ve Kabe'nin bulunduðu Mekke'ye kaymýþtýr. Son üç dinin geliþiniden bu sonra bu merkez tekrar yer deðiþtirdi ve ve bunun haricinde irili ufaklý merkezler ortaya çýktý. Hint'te Meru Daðý, Tibet'te Himalayalarýn güney eteklerindeki noktalar, Delf'te Onfolos Daðý, Musa peygamber zamanýnda Sina Daðý, Ýsa peygamber zamanýnda Zeytinlik Daðý, Muhammed peygamber zamanýnda Hira Daðý, Çanakkale'deki Troya kentinin bulunduðu tepe, Bursa'da Uludað, 7 tepeli Ýstanbul'un belirli bölgeleri bu kutsal coðrafyanýn noktalarýna denk gelen merkezlerdi. Hangisinin hâlâ iþler olduðu hakkýnda kesin bir bilgimiz mevcut deðil. Dinler için binlerce insanýn gerektiðinde öldüðü ve elden býrakmamak için herþeyi yaptýðý özel yerler meselâ Kudüs Tapýnaðý, Kabe gibi kutsal yerlerin de bu büyük anahatlarýn kesiþimi üzerine kurulu olduðu da söylendi. Böylece sadece dünya hat- SEVGÝ DÜNYASI larýnýn deðil, göksel hatlarýn da kesiþimindeki bu binalara dönülerek yapýlan ibadetler (kýble kavramý) o canlýnýn o yönden yayýlan bu hayatiyet akýþýna, kendi çakra sistemini açmasý, beslenmesi ve temizlenmesi imkânýný tanýyordu. Dünya gezegeni, hayat enerjisini Güneþe ve galaksi sistemine baðlý olan bu devasa LEY akýþýndan alýyordu. Gözle görünmez bir göbek baðý gibi LEY akýþý örgü halinde uzaklardaki yýldýzlarýn etkilerini ve gezegenlerin yaþamlarýný birleþtiriyordu. Böylece Mýsýr piramitlerinin belli odalarýnýn baktýðý Sirius gibi yýldýzlar aradaki mesafeye raðmen organik bir baðla dünyayla bu müthiþ enerji hatlarýyla baðlýydý. Ýnsan ruhsal varlýðý da kökleri topraðýn hemen üstünde bulunan bir aðaç gibi bu enerji alanýndan besleniyordu. Bu enerjinin canlý ve cansýz maddeler üzerinde fiziksel etkiler meydana getirdiði istatistiki verilerden elde edilebilmiþtir. Ýnsan zihni üzerindeki çok yoðun olan bu enerjinin özellikle psiþik enerjiyle etkileþim içinde olduðu, hattâ psiþik çalýþmalarda baþarýyý artýrýcý bir fonksiyonu olduðu ileri sürülüyor. Mitolojilerde geçen kutsal ýrmaklar, aslýnda bu Ley Hatlarýný yani yerküre "çakralarý" nýn haritasýný ifade ediyor. Bu haritalarý çok iyi bilen ve bu enerjiden psiþik ve fiziksel faaliyetlerde yararlanabilen Mu ve Atlantis halklarý da, kýtalarýndan göç etmek zorunda kaldýklarýnda rastgele yerlere deðil, bu enerjinin yoðun olduðu bölgelere göç 35 etmiþlerdir. Bu bölgeler þunlardý: - Orta Asya Özellikle Tibet, Gobi ve Doðu Türkistan arasýnda kalan bölge - Mýsýr - Yucatan - Arjantinin kuzey bölgesi - Anadolu Mýsýr ve Tibet gibi eski uygarlýklar bu hatlarý biliyor ve mabedlerini özellikle bunlarýn kesiþme noktalarýnda inþa ediyorlardý. Ley araþtýrmacýlarýna göre ley hatlarý söz konusu gücün eþit oranda aktýðý birbirine denk hatlar deðildir. Enerji hatlarýn bazý noktalarýnda, kesiþme kavþaklarýnda ve yayýldýðý lokal merkezlerde güçlenmektedir. Öte yandan, bu enerji doðrusal yollar izlemekle birlikte, yoðunlaþma ya da yer üstüne çýkma noktalarýnda dairesellik göstermekte, yani çevreye dairesel dalgalar halinde ya da bir spiral biçiminde yayýlmaktadýr, týpký biyoenerjinin vücudun belirli yerlerinde dairesel biçimde yoðunlaþmasý gibi. Ley araþtýrmacýlarý ley hatlarýnýn kesiþtiði kavþaklarda kaynaðý belirsiz sesler iþitilmesi, garip görüntüler algýlanmasý, levitasyon gibi paranormal fenomenlerin yoðunlaþtýðýný bildirmektedirler. Ýngiltere'deki Chanctonbury halkasý bu tür yerlere örnek olarak gösterilir. Piri Reis'in haritasýndaki kerte hatlarýnýn ana ley hatlarý olduðu ileri sürülür. Ley hatlarýyla ilgili bir baþka iddia Ufologlardan gelmiþtir: Bazý UFO'lar 36 ley hatlarýndaki güçten yararlanmaktadýr, çünkü ley hatlarýný çok sýk kullanmaktadýrlar. UFO'larýn ley hatlarýný izleyerek uçtuklarýna ilk dikkat çeken araþtýrmacý Fransýz ufolog Aime Michel'dir. Aime Michel Fransa UFO Akýný denilen, Fransa'da UFO gözlemlerinin yoðunlaþtýðý dönemde (1954) UFO gözlemlerini Fransa haritasýnda iþaretlemiþ ve þunu saptamýþtý: Yalnýz bir gün içinde görülen UFO gözlemleri bile bir merkezden çýkan ýþýnlarý andýrmaktaydý. Ley araþtýrmacýlarýnýn ley hatlarýný saptamada yararlandýklarý araçlar çeþitlilik göstermekteyse de baþlýcalarý þunlardýr: *Çeþitli ölçeklerdeki coðrafi haritalar, arkeolojik sit alanlarýný gösteren haritalar ve cetvel. (tarih-öncesi dikili taþlar, eski uygarlýklara ait yerleþim merkezleri, tapýnaklar, höyükler, eski mistik merkezler vs. Harita üzerinde iþaretlenip, cetvelle hangilerinin ayný doðrular üzerinde bulunduklarýna bakýlýr.) *Radyestezide (dowsing) kulanýlan araç gereçler (sarkaç, çatal çubuk vs.) *Parapsikoojide kullanýlan bazý araçlar, enerji algýlama hassasiyetine ve çeþitli yeteneklere sahip medyumlar. *Ufo gözlemlerinin sýklaþtýðý yerlerin iþaretlendiði haritalar. *Akupunkturdaki iðneleme sistemine benzer þekilde kullanýlan kazýklar. *Manyetik alanlarýn ölçümünde kullanýlan aygýtlar. Ley araþtýrmacalarý günümüzde bilgisayarlardan da yararlanmaktadýr. SEVGÝ DÜNYASI Günümüzde toprak altýnda kalmýþ eski kentler ve arkeolojik eserler, ley hatlarý bilgisiyle kolayca gün ýþýðýna çýkarýlabilirler. Tek yapýlmasý gereken, oradan geçen ley hattýnýn saptanmasýdýr. "Kutsal Coðrafya" konusunu iþleyen yazarlar, ley hatlarýnýn yanýsýra insandaki gibi yeryüzünde de 7 çakranýn (enerji giriþ ve daðýlýþ noktalarý) bulunduðunu ve tarih boyunca yeryüzündeki kutsal ve mistik merkezlerin 7 çakrayla ilgili olarak konumlanmýþ olduðunu söylemektedir. Bunlarýn tamamý henüz tam kapasite ile çalýþmýyor. Ýþte tam kapasite ile çalýþma gerçekleþtiðinde beklenen uyanýþ meydana gelecek ve "Altýn Çað" baþlayacak. SEVGÝ DÜNYASI 37 Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan “Ama Ulusumuz Öylesine Saðlam ki...” -Bazý okuyucular, Norveç, Almanya, Ýtalya gibi nüfus artýþ hýzlarýný belli bir seviyede dondurmuþ olan bazý Avrupa ülkelerini bu kuralýn istisnalarý olarak göstermektedirler. Bu ülkeler ve diðerleri nüfus artýþlarýný belli bir seviyede durdurmada (elbet ki bunu doðum kontrol yöntemleriyle yapmaktadýrlar) baþarýlý olurken hâlâ sürdürülebilir bir varlýk göstermemektedirler. Bu uluslar, týpký hükümran olan þehirlerdeki genç kültürler gibi, ürettiklerinden çok daha fazlasýný tüketmektedirler. Batý Avrupa'daki enerji tüketimi Amerika Birleþik Devletlerinde kiþi baþýna düþen enerji miktarýndan düþük olmasýna raðmen, bu devletler göreceli bir barýþ ve bolluk içinde var olmakta, çünkü onlar bir gün tükenecek olan eski gün ýþýðýndan faydalanabilmekte- 38 dirler. Buna ilaveten, bu devletler göreceli stabilite ve bolluðun da keyfini çýkarmakta çünkü dünyanýn fakir bölgelerindeki hükümetleri ikna ederek, ürettikleri mallar karþýlýðýnda onlardan ucuz iþ gücü temin etmektedirler. Bu ülkeler diðerlerinin topraklarýnda (bir zamanlar kabilelerin yaþadýðý topraklar) bulunan madenleri ve petrolü çýkarma izni almaktadýrlar. Bu ülkeler þu an için stabil durumda olsalar bile, uzun vadede böyle olmayacaklardýr. Týpký bir tümör veya Ponzi þemasýnda olduðu gibi, bunlar büyümeye bel baðlamýþ ülkelerdir. Bunlarýn gayri safi milli hasýlalarý olumsuz deðerler vermeye baþladýðýnda, sýklýkla karmaþa neticesinde çökmekte veya komþularýna sert ve ani çýkýþlar yapmaktadýrlar. Bu ülkelerde merkezi yönetim iþ baþýnda olmakta, varlýklý ve güçlü kiþiler her þey yolunda gittiði müddetçe iyi sayýlmakta ve zorluða düþtüklerinde iþ gücü ve doðal kaynaklarý temin edebilecekleri uzak bir diyarýn nasýl olsa bulunacaðý varsayýlmaktadýrlar. Norveç benzeri ülkelerde yaþam konforludur, okuma yazma oraný yüksektir, suç oraný düþüktür, fakirlik nadirdir. Ancak Kuzey Denizinden kendisine pompalanan petrol olmasaydý, Norveç yoksul ve fakir olurdu. SEVGÝ DÜNYASI Anarþi mi Kabilecilik mi? Buraya kadar anlattýklarým modern þehir veya eyalet yaþamýnýn yürürlükten kaldýrýlmasýný istiyormuþum gibi gelebilir ancak esas amacýmýn bu olmadýðýný belirtmek isterim. Komünizm ile ilgili tecrübelerimiz bize, hangi kültür hükümran ise kendine ait ekonomik ve politik sistemini yerleþtirmeye çalýþtýðýný böylece boþluðu dolduran her ne ise, onun hükümran olduðunu göstermiþtir. Bu nedenle elinizde tuttuðunuz kitap sizi hiçbir þekilde bir devrime veya anarþiye davet etmemektedir. Dahasý, kabile yaþamýnýn da ütopik bir ideali temsil ettiðini önermek istemiyorum. Bir çok kabile insaný konforlu ve lüks hayatlar sürerken, zorluklar, kabalýklar ve terörle dolu yaþamlar sürdüren kabile insanlarý da vardýr. Evet kabilelerin yaþamý sürdürülebilir bir özellik taþýmaktadýr ancak bununla birlikte konforlu olmasý gerekmemektedir. Elbet ki yeniden kabile hayatýna dönelim veya modern medeniyeti yok edelim diye bir fikir önermiyorum. Bunun yerine dünyada yaratmýþ olduðumuz durumun soðuk gerçekliðini ve ardýnda yatan þu gerçekleri kabul etmemiz gerekmektedir: *Þehirler ve eyaletlerde yaþayan ve baskýn olan genç kültür dünyadaki her þeyi potansiyel gýda veya kendisi için SEVGÝ DÜNYASI kullanabileceði bir meta þeklinde algýlamaktadýr. *Böylelikle tüketecek ve sonunda tüketecek bir þey kalmayacaktýr. Bunun ardýndan kültürümüz, ekosistemlerimiz çökecek geriye açlýkla boðuþan insanlar, kirletilmiþ bir toprak, hava, su ve milyonlarca ölü tür kalacaktýr. *Atalarýmýzýn bize öðretmeye çalýþtýðý bazý dersleri ve dünya görüþlerini adapte ederek, yönümüzü deðiþtirebilir ve en azýndan gezegenimizin küçük bir kýsmý için sürdürülebilir ve yaþanabilir bir gelecek hazýrlayabiliriz. Ya Darwin'e Ne Demeli? Kazanýlan Zafer Doðru Bir Zafer Miydi? Bu kitaptaki fikirler ön plana geldiðinde insanlar þu soruyu soruyorlar: Kabile hayatý bu kadar iyi idiyse onlarý neden ele geçirdik? Kazanan, üstün anlamýna gelmez mi? Buna verilebilecek en kolay cevap þudur: Hitler'in yaþam tarzý Fransýzlarýn'kinden üstün müydü? Amerika'nýn Avrupalýlar tarafýndan ele geçirilmesinin klâsik hikâyesi þudur ki, Avrupalýlar o zamanlar, orada yaþayanlarýn nasýl kullanacaklarýný hesap edemedikleri dev topraklar bulduklarý için ya da orada yaþayan yerlilerden daha akýllý, daha medeni olduklarý ve de ellerinde kazanmalarýný garantileyecek olan silahlarý olduðu için oralarý ele geçirmiþlerdir. 39 Gerçekte bu görüþlerin hiçbirisi doðru deðildir. Ellerinde üstün güçlü silahlar olsa bile Avrupalýlar o topraklarda, Amerikan Yerlileriyle rekabet edecek düzeyde baþarýlý olamadýlar. Kuzey Amerika'da koloni kurmayý mümkün kýlan þey ise bir hastalýk oldu. Aslýnda bu gerçek birçok lise tarih ders kitabýnda görmezden gelindi. Çiçek hastalýðýndan oldukça korkunç biçimde etkilenen George Washington gibi, Avrupalýlar yüzyýllarca çiçek hastalýðýndan muzdarip oldular ve bu hastalýktan canýný kurtaranlar hastalýða karþý genetik bir direnç kazandýlar. Avrupalýlar arasýnda su çiçeði, influenza, bubonik veba ve sarýlýk oldukça yaygýndý ancak bunlar, oldukça küçük sayýdaki vakada ölümcül oluyordu. Bu durum yerli Amerikalýlar açýsýndan ayný deðildi. Avrupalýlar nereye giderse gitsinler, Yerli Amerikalý'lara bu hastalýklarý bulaþtýrdýklarýndan dolayý binlercesini öldürmüþ oluyorlardý. O zamanlar Kuzey Amerika'daki yerli nüfus (1600'lü yýllarda) yaklaþýk 100 milyon idi. Þimdiyse saf kan yerli Amerikalýlar'ýn nüfusu bir milyondan azdýr. Püritenler Massachusetts bölgesine gelmeden önce yerli halk Felemenk, Fransýz ve Ýngiliz balýkçýlarýyla kýyý ticareti yapýyordu. Bunlar da bu hastalýklarýn bazýlarýný yerlilere bulaþtýrmýþlardý. Öyle ki Püritenler geldiklerinde yerli halkýn sadece yüzde beþi hayatta kalabilmiþti. Köylerin 40 çoðu silinip gitmiþ geriye insanlarýn kafataslarý ve kemikleri kalmýþtý. Hayatta kalmayý bir þekilde baþaran yerliler ise daha Batý'ya doðru kaçmýþlar, ancak hastalýklarýn mikroplarýný bedenlerinde kaçýnýlmaz biçimde taþýmýþlardý. Avrupalýlar ile Yerli halk arasýndaki anlaþmazlýklar, Avrupalýlar'ýn Batý'yý ele geçirme çabasýyla yeniden baþladýðýnda Püritenler'in baþýndaki kiþi þöyle yazmýþtý: "Tanrý yerli halka (Kýzýlderililer'e) çiçek hastalýðý göndererek aramýzdaki anlaþmazlýðý ortadan kaldýrdý. Onlarýn bütün kasabalarý haritadan silindi.". Kuzey Amerika'daki bu salgýn hastalýklar sonunda Florida'dan Maine'ye, Massachusetts'ten Kaliforniya'ya kadar uzandý. Böylece Avrupalýlar'ýn baþarýyla koloniler kurmaya devam ettiler. SEVGÝ DÜNYASI yapmanýz gereken tarih boyunca hayatta kalmayý baþaran binlerce türü incelemektir. Gelecek için neye ihtiyaç duyacaðýmýzý tahmin edebilmek için yalnýzca geçmiþi göz önüne almamalý, geleceðe bakmalýyýz. Kabile toplumlarýnýn en büyük deðerleri iþbirliði idi. Ýþ birliðinden asla vazgeçmiyorlardý. Dolayýsýyla bunu her þartta Avrupalýlar'a gösteriyorlardý. (Gelecek AY: Konumuza kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz) Charles Darwin'in 1839 yýlýnda yazdýðý gibi: "Avrupalýlarýn ayak bastýðý her yerde ölüm yerlileri kovalýyordu." Darwin'in en güçlü olanýn hayatta kalma ilkesi dünyanýn nasýl iþlediðiyle ilgili birbirimize anlattýðýmýz hikâyelerin merkezi parçasý haline gelmiþtir. Bununla birlikte yakýn geçmiþte hayatta kalma, gelecekte hayatta kalmayý tahmin edemez. Bunun farkýna varmak için Charles Darvin SEVGÝ DÜNYASI 41 KÝRAEL Celsesi “Depremler: Ne Yükseliyor Þimdi” Çeviren: Saffet Güler KIRAEL: Umut ediyorum ki bu oturum sizin depremlere bakýþ açýnýzý deðiþtirecek. Dünya þu anda hýzlý deðiþen bir periyot içinde dolayýsýyla bilinçteki büyük sýçrayýþa yaklaþýlýyor. Bu dönüþüm zamanýnda geçmiþte deneyimlediðiniz depremlerden daha þiddetlisini bekleyin. Bazý bilgi taþýyýcýlarý bu depremlere yakalanacaklar ve onlara tavsiyemiz bu süreçte düþmekte olan þeylerden uzak kalmalýlar ve kendi içlerine yönelmeleri yönündedir. Diyebilirsiniz ki Kirael bunu bize neden söylüyorsun bu zaten bilinen bir þey. Ben de o zaman size evinizde veya ofisinizde otururken bu durum size bir anlam ifade etmeli diyorum. Çünkü dünya daha sallanmaya baþlamadý. Eðer aniden sallanmaya baþlarsa ne yaparsýnýz? Böyle bir durumda çok az bir sürede karar vermeniz gerekecektir. Sizler ruhçularsýnýz ve bizim bu dönüþüm zamanýnda size ihtiyacýmýz var. Öyleyse ifade ettiðimiz tarzda bir bölgedeyseniz olacak olanlara hazýrlanýn. Beni dinleyen veya bu oturumun kayýtlarýný okuyanlardan %98'i asla bir deprem deneyimlemeyecek. Hal bu ki eðer siz %2'lik bir kýsýmdaysanýz kendiniz hakkýnda ifade edileni hatýrlayýn. Size daha önceki oturumda ifade etmiþtim korkuyu sevgiye dönüþtürmek için 90 saniyeniz var. Bu 90 saniye mesajýný günlük çalýþmalarýnýzda hatýrlarsanýz sakinliði elde edersiniz. Beyninizin sol lobunun sesini kýsýn sürüþ iznini beyninizin sað lobuna verin Beyninizin sað lobu, sizi, yüksek benliðinize eriþimini saðlayarak sizin olaylara daha üst bir açýdan bakmanýzý saðlayacaktýr. Bu çalýþmayý her gün yapýn. Böylece kendinizi dengelenmiþ ve merkezleþmiþ olarak hissedebilirsiniz. Bu metod deprem vurduðunda sizin sessiz ve sakin kalmanýzý saðlayacaktýr. 42 Bilim adamlarý size meydana gelen depremin dünyanýn mantosundaki gerilimin býrakýlmasý olarak yorumlayacaklar. Henüz bu gerilime neden olan olgunun ne olduðu sorulmadý. Bu gerilimin sebebi beþeriyetin yapmýþ olduðu seçimlerde biriktirmiþ olduðu negatif durumlardýr. Özellikle de genç ruhlarýn seçimleri. Böyle bir negatiflik dünyanýn jeolojik katmanýnda bir zedelenmeye müsait bir zemin yaratmýþ olur. Bunlara bir çok olayda siz doðal felaketler olarak adlandýrýyorsunuz. Bu depremler aslýnda beþeri yapýnýn durumundan kaynaklanmaktadýr. Kýsaca insan yapýmýdýr. Aslýnda deprem insan yapýmý da olsa doðal bir oluþtur çünkü içinde doðayý barýndýrýr. Deprem kötü bir þey deðildir. Bu doðal süreç gereklidir ve gezegene temizliði getirir.Dünya Ana'nýn güzel bedeni bu süreçte neye ihtiyacý olacaðýný bilir. O bu durumu sorgulamaz o neyse odur. O biliyor ki hayatta kalmalýdýr. O ayný zamanda sizin bir ruhçu olduðunuzu biliyordur dolayýsýyla olay esnasýnda sizin çevrenizden dolaþacaktýr. Tabii ki kendinize ruhçu sýfatýný atayamazsýnýz. Öncelikle ruhçu bilginin bizzat sizin tarafýnýzdan yaþanmasý icap etmektedir. Bu olguyu davranýþlarýnýzda göstermelisiniz. Bu geçiþ sürecinde meydana gelen depremlerde oluþan etkiler çeþitli galaktik boyutlarda yaþayan varlýklarýn teknolojileri tarafýndan azaltýlmaktadýr. Bu teknoloji enerjinin geniþ alanlara yayýlmasýný saðlar veya küçük bir alana taþýyarak nüfusun az olduðu bölgelere SEVGÝ DÜNYASI aktarýr. Bu bilgiler sizin bu konular üzerinde düþünmeniz yeterlidir. Þimdi sorularý alacam. KENDÝ ÝÇÝMÝZE DÖNEREK DÜNYADAKÝ HAREKETLER ÝLE UYUMLANMA SAÐLARIZ. Soru: Son dönemde Haiti ve Þili'de meydana gelen depremlerde diðer boyutlardan baþka varlýklar bu sürece dahil oldular mý? KIRAEL: Tabii ki. Haiti depreminin sadece baþkent ile sýnýrlý olduðuna dikkat etmediniz mi? Haiti küçük bir adadýr. Bir çok geniþ kara alanlarýnda yüksek þiddetli deprem olmasýna raðmen bu depremde ölü sayýsý fazla oldu. Dikkat ettiniz mi Þili'deki depremde, deprem 8.0 ölçeðinde olmasýna raðmen Haiti'de meydana gelen depremden daha az sayýda kiþi ölmüþtür. Daha fazlasý depremin merkezi Þili'de insanlarýn az olduðu bir bölgedir. O bölgede ki bazý insanlar depremi güç belâ hissetti. Evet sizin galaktik kardeþleriniz zararýn fazla olmamasý için ilâhi bir yardýmda bulundular. Bir kere, dünya ana itelerse, onun geri dönüþü olmaz. Bu durumda depremler engellenemez. Sadece etkileri azaltýlabilir. Soru: Bilim adamlarýnýn ifade ettiðine göre Þili'deki deprem þehir planýný bir miktar batýya kaydýrmýþ bizim bir gün içindeki zamanýmýzý kýsaltmýþtýr. Bu oluþan haline bize etkileri çok katlý beden yapýmýza etkileri neler olacaktýr. SEVGÝ DÜNYASI KIRAEL: Dünya sizin gibi yaþayan bir varlýktýr. Onun da sizin gibi dört kattan oluþan bir beden yapýsý mevcuttur. Bu dört beden, ruhsal, zihinsel, duygusal ve fizik bedendir. Dünya üzerindeki beþeriyet dünya ile ayný hýzda titreþmektedirler aksi halde burada olamazdýnýz. O halde dünya ananýn bedenleri arasýnda uyumsuzluk varsa sizinde bedenleriniz arasýnda da vardýr. Dünya sallandýðýnda temizlik ilk önce fizik katmanda gerçekleþir. Dünya ana fiziksel bedenine çarpmakta olan negatif enerjiyi emer. Bu negatif enerji beþeriyetin kestiði ormanlardan, kirletilen sulardan, yaratýlan savaþlardan acýlardan beslenir. Bu kaynaklarý arttýrabiliriz her neyse dünya ana kendini salladýðýnda emdiði enerjiyi temizler. Dünya ana salladýðýnda sonuç bir kaç santim harekete geçmiþ bir tektonik yapýdýr. Bu durumun tüm bedenlerde çok derin etkileri olur. Þimdi þunu þuurlu tahayyül edin dünya ana diðer bedenlerine bir kaç santim yaklaþýrsa ne gibi etkileri olur? Dünya sallandýðýnda duygu bedeni sürücü güçtür. Duygular hareket halinde olurlar. Dünyanýn fizik bedeninin, beþeriyetin üzerinde yürüdüðü topraklar, bundan dolayý beþer fizik bedeni her zaman dünyanýn fiziksel bir parçasý varlýðý olmuþtur. Siz dünyanýn ritmi içinde titreþtiðinizden dolayý mantýk olarak dünya deðiþince sizde deðiþeceksinizdir. Bir ruhçu olarak eðer negatif durumlarý barýndýrmýyorsanýz 43 deðiþimin fiziksel bedeninize negatif bir etkisi olmayacaktýr. Eðer dünya ana ile deðiþmezseniz, onunla uyum içinde olmayacaðýnýzdan dolayý mücadele edecek onunla savaþacaksýnýz. Fiziksel bedeninizi çevreleyen duygu bedeniniz burada çok önemli bir yolculuk yapmaktadýr.Çünkü sevgiyi deneyimlemek istemektedir. Dünyanýn duygu bedeni aktifken günlük yapýlacak bir içe dönme çalýþmasý sizin duygu bedeninizi dengelemek için güzel bir kendinizden kendinize yardýmdýr. Dengelenmiþ bir duygu bedeni sevgiyi deneyimler. Þili'deki deprem sonucu bir günü oluþturan zamanýn kýsalmasýný ancak siz bu durumu dengeleyebilecek bir þey bulduðunuz taktirde düzeltmiþ olursunuz. Aksi taktirde zaman kaybýnýz olacaktýr. Bu süreci dengeleyecek durumu bulmanýz bir yýldan fazla sürebilir. Bir ruhçu olarak, dünya ile ahenk halinde olmak için kendinize dönmeniz gerekir. Sadece içe dönmek size azalan zamaný dengelemek konusunda dengeyi getirecektir. Eðer uyumlanamazsanýz kendinizi dengeden çýkmýþ olarak bulacaksýnýz. Her gün en az yarým saat içe dönme çalýþmasý yapmalýsýnýz. Eðer içe dönme çalýþmasý yapmaya zaman bulamayanlara, sadece bir mum yakmalarýný ve bu mum karþýsýnda 30 dakika süresince tekrarlý bir þekilde ben içime dönüyorum demelerini tavsiye ediyoruz. Bedeniniz bu süreçte kendi içine doðru hareket edecek, siz böylece derinden hareket edeceksiniz. Bu egzersiz ile sade 44 kaybedilen zaman kazanýlmayýp ayný zamanda varolan mekaný tekrardan düzenleyeceksiniz. Böylece dünya ana bir kaç santim ileri doðru hareket edecek. Eðer dünya anaya kaybettiðini kazandýrmak için yardým etmezseniz onunla uyumlanma adýna savaþacaksýnýz Yanlýþ olan þeyler yapacaksýnýz. Siz içeri dönerken çevrenizdekiler dönmüyorsa sizin bir avantajýnýz olacaktýr. Büyük deðiþim geliyor Soru: Depremler bizi daha geniþlemiþ boyutlara taþýma amacýmý taþýmak tadýrlar. KIRAEL: Depremlerin asýl hedefi siz deðilsinizdir. Fakat deprem bir þekilde yinede meydana gelir. Aslýnda depremler dünya ananýn yükseliþi için tezahür ederler. Þu an da siz bir boyutta varoluyorsunuz sizin üstünüzde sizi kapsayan baþka bir boyut mevcuttur. Bir üstünüzdeki boyut içinizde bulunduðunuz boyuttan daha geniþlemiþ haldedir. Bir üst boyut size yaklaþtýkça bir alt boyut içinde -iç dünyasýndagürültüler, depremler diðer doðal olaylar olacaktýr. Bir üst boyut hýzla bir alt boyuta yakýnlaþýr sonra tekrardan geri gider. Çünkü þu anda dünya üzerinde yüksek düzeyde titreþimi barýndýran ruhçu sayýsý azdýr. Dünya ananýn daha fazla bilgisini taþýyan varlýða ihtiyacý vardýr. Böylece bir üst boyut ile sorunsuz iliþkiye girebilir. Fakat þu aralar iliþkisinden fazla zarar görmemek adýna kendini ayrý tutmaktadýr. Ayrý tutmasýnýn nedeni ruhçu olmayanlarýn sayýsýnýn fazlalýðýdýr. Gelecekte yeterli SEVGÝ DÜNYASI ruhçu uyandýðýnda büyük dönüþüm bilinçte güçlenerek dünyayý daha üst boyuta taþýyacaktýr. Ýçinde bulunduðunuz boyut içeri ve dýþarý kýsaca her yöne doðru geniþleyecektir. Böylece bir üst boyuta giriþler çýkýþlar daha kolay, daha yumuþak þekilde tezahür edecektir. Depremler davetsiz gelirler çünkü dünya dönüþmektedir dolayýsýyla sizde dönüþmektesiniz. Dünya sizden önce dönüþecektir. Soru: Ýfade ettiðin üzere depremler gezegenin çeþitli olgulardan temizlenmesini saðlýyor. Bilinen kirliliðin dýþýnda baþka nelerden temizleniyor. KIRAEL: Depremler dünyayý bir çok þeyden temizler. Sadece gezegenin titreþimini yükseltmez ayný zamanda içinde negatifliði barýndýran, acemi, bilgi eksikliði içindeki ruhlarýn etkilerini ve sayýlarýný azaltýr. Çok fazla sayýda insan dünya üzerinde ikamet etmektedir. Dünya 4 milyar insaný tutacak kadar tasarlanmýþtýr. Ancak bu sayý þu anda 7 milyardýr ve neredeyse kapasitesinin iki katý insan ikâmet etmektedir. Depremler vasýtasýyla dünya genç ruhlardan kendini temizler. Yüksek oranda insan deprem bölgesinde yaþýyorsa sebebi genç acemi ruhlarýn odunlarla sarmaþ dolaþ olmasýndan kaynaklanmaktadýr. (Çevirmenin notu: Odun benzetmesi varlýðýn yaptýðý seçim kendisini de yakacaktýr) Acemi genç ruhlar ruhsallýða fazla önem vermezler. Dünya yükseliþini geçirirken onlarý evlerine gönderir. Onlar bu depremlerde sað kalamayacaklar. SEVGÝ DÜNYASI Çünkü bu onlarýn seçimi. Onlar bu gezegendeki planlarýný terk edip, baþka bir gezegenin planýna dahil olup kendi tekamül yollarýnda kaldýklarý yerden devam edecekler. Ruhsal enerjiler, sizin gibi olanlar bu deprem bölgeleri alanlarýnda olmayacaklar. Olabilirsiniz ama kural olarak olmayacaksýnýz. Eðer orda olursanýz ertesi gün oradan uzaklaþacaksýnýz. Ben bir ruhçu bu depremlerde ölmez demiyorum ancak kiþi kendi bilgisinin tatbikatýný yapmadýysa oluþan durum her varlýk için caridir. O halde bu temizlik dünya ananýn fiziksel bedeninin sallanmasýný içermiyor ayný zamanda nüfus fazlasýný oluþturan bu gezegende görgü eksikliði olan acemi genç ruhlarýn negatif etkilerini de azaltmayý içeriyor. Büyük dönüþüm geliyor ve bu temizlenme ayný zamanda hüküm sahibi yapacak. Soru: Depremler olurken dünya ana ne hissediyor? KIRAEL: Kendisinin saflaþtýðýný fark ediyor. Her seferinde 200.000 veya 300.000 varlýðý kendi yolundan çýkartarak daha fazla temizlik saðlýyor. Bu varlýklarý ayný anda hemen gönderemiyor. Ruhlarý gruplandýrarak onlarý kendi birliklerine kendi ruh ailelerine gönderiyor. Soru: Eðer bilgi taþýyacak varlýk sayýsýnda yeterince artýþ saðlaya bilirsek, dünyanýn yükseliþi sýrasýnda 45 meydana gelen olaylarýn yok edici etkilerini azaltabilir miyiz? KIRAEL: Evet, ama bu durumun gerçekleþmesi neredeyse imkânsýz. Yeterli sayýda ruhçu olmadýðýndan geçiþin, yükseliþin, zarafetle olmasýný engelliyor. Dünya sallanacak ve siz bununla yüzleþeceksiniz. Soru: Depremlerin etkisini azaltmak için neler yapabiliriz. KIRAEL: Ayný þeyi tekrar edeceðim kendi içinize dönerek kendi titreþim seviyenizi arttýrmaya çalýþýn, vicdanlý olun, dürüst olun, sevgi ve þefkat dolu olun. Vicdanýnýzý bastýrmayýn. Bir ruhçuysanýz kendi çevrenizdeki her þeyi kontrol etmelisiniz. Fakat daha çok zihninizde olduðunuzdan ya az kontrolünüzün olduðunu veya hiç kontrolünüzün olmadýðýna inanýyorsunuz. Siz hava koþullarýný deðiþtirecek kadar çevrenize etki edemiyorsunuz. Çünkü size göre bu olgu çok büyük ya da bu durumu kontrol edebilecek kadar empati kuramýyorsunuz. Ruhsal olacak kadar güçlü deðilsiniz, kendinizden kopuyorsunuz olaylar içinde olay olduðunuzda enerjinizi kaptýrýyorsunuz. Bir çoðunuz içe dönüþ çalýþmasý yapmýyor. Yapanlar iþin hakkýný vermiyor. Eðer bu içsel çalýþma adý altýnda kullanýlan meditasyon kavramýndan sýkýldýysanýz kendi yüksek benliðinize seslenin ve ‘Beynimin %10'nunda sýkýþýp kalmak istemiyorum’ deyin. Beyninizin %90lýk kýsmýný kullanmayý talep edin, o zaman içinizde dayanýklýlýk inþa edilecek. 46 Konsantrasyonda zorlananlar, mum yakarak pratik yapabilirler. Mumu yakýn ve kafanýzý saða doðru eðin ve mumun alevini izleyin o da sizinle beraber eðilecek. Daha sonra doðrulun ve durun. Bu seferde sola doðru eðilin ve tekrar mumun alevinin sola doðru eðildiðini gözlemleyin. Bir ip ucu baþýnýzý hafif eðdiðinizde alevi sizinle nasýl þekil aldýðýný izleyin. Bu nasýl oldu? Siz ruhçusunuz ve sizin alevi eðecek þekilde gücünüz var. Eðer alev sizi takip etmezse hemen pes etmeyin ve bu egzersizi durum gerçekleþene kadar devam ettirin. Eðer düzenli içe dönüþ çalýþmasý yaparsanýz kendi çevrenizi kontrol edebildiðinizi göreceksiniz böylece siz bir tsunami veya depremde oluþan dalgalarý onlarla konuþarak yönünü deðiþtirebileceksiniz. Dr. Emoto'nun çalýþmalarýný kontrol edin. O suyun iletiþime cevap verdiðini biliyor. Gregg Braden' ý da takip edebilirsiniz. O size bilgi tanesini iterek nasýl baský yaratýlacaðýný ve oluþan etkilerin nasýl azaltýlacaðýný gösterebilir. Hayatýnýzda meydana gelen olaylarýn kontrolü altýndasýnýz. Buna deprem ve tsunamilerde dahildir. Eðer Endonezya'da tsunamiden zarar gören insanlar içsel çalýþmayý pratik olarak yapsalardý ve oluþan tsunamiye karþý "daha fazla yok, etkini azalt" deselerdi belki ýslanacaklardý ama tsunaminin öldürücü etkileri engellenecekti. Dünyada yeterince saflaþmýþ ruhçu olunca dünya gezegeni çevresindeki SEVGÝ DÜNYASI hava koþullarýný etkileyecektir. Her ruhçunun bilmesi gereken - idrak etmesi gereken - siz fizik beden deðilsiniz. Sizin gücünüz bir deprem yaratabilir geçmiþe veya geleceðe gidebilir. Soru: Dünya ne kadar daha sallanacak ve sýradýþý hava koþullarýný daha ne kadar deneyimleyeceðiz? Bilimsel çalýþmalarla hava koþullarýna planlanmýþ bir þekilde etki eden kiþiler kimlerdir? Kimler havayý maniple ediyor? KIRAEL: 8.8 þiddetinde Þili'de olan depremin asýl sebebi Avrupa'daki parçacýk hýzlandýrýcýnda yapýlan deneydir. [1] Basitçe ifade edersek hýzlandýrýcý soðudu sonra kendiliðinden tekrar hýzlýca ýsýndý ve sonra tekrar soðuyarak kapandý. Bu durumu gözlemleyen bilim adamlarý bir þeylerin olduðunun farkýndaydýlar ama ne olduðunu anlamadýlar. Enerji roket hýzýyla dünya çekirdeðine gitti. Daha sonra hýzlýca yukarý doðru Þili'den yukarý doðru çýktý. Bu olay beþer yapýmý bir olaydýr. Enerji sizin zannettiðiniz üzere böyle bir enstrümanda taþýnamaz. Onlar ateþle oynayan çocuklar gibiler. Haiti'de olan depremde insan yapýmýdýr. O depremin arkasýnda da Þili'de olduðu gibi beþeri öðeler vardýr. Bu durum bazý güçlü aileleri içerir. Haiti gibi yerlerde fakirin fakiri yaþarken dünya finansýný yönetenler burada istediklerini yaparak istedikleri patlamalarý yaratarak kimseye haber SEVGÝ DÜNYASI vermeden kargaþa yaratmaktadýrlar. Hava olaylarýnýn arkasýnda paranýn ve gücün beþeri kökleri vardýr. Bu hava desenlerini kontrol eden küçük sýnýfta bir insan topluluðu mevcuttur. Yaklaþýk sayýsý 100.000'dir. Bu az sayýdaki insan dünyadaki paranýn %98'ine sahiptirler. Eðer bunlarýn ruhsallýk hakkýnda bilgileri yok zannediyorsanýz kendinizi kandýrýyorsunuz demektir. Onlar ruhsallýk hakkýnda her þeyi biliyorlar ve onlar güçlerini nasýl kullanacaklarýný da biliyorlar fakat onlar karanlýk amaçlar için bu güçlerini kullanýyorlar. Onlar bunlarý bildiklerini sizin bilmenizi istemiyorlar. Eðer biliyorsan ve çok þey söylüyorsan onlar arkanýzdan geleceklerdir. Bu insanlar gezegende çok sayýda ölümün meydana geldiðini biliyorlar ve bu insanlarý kendi ruh ailelerine göndermenin hiç bir sakýncasýný görmüyorlar. Onlar kendilerinin her istediklerini yapabileceklerini zannediyorlar. Bir çoðu da yapýyor. Bu anlattýklarým size komploymuþ gibi gelebilir fakat bu böyledir. Bu insanlar hiç hatasýz günde dört beþ saat içe dönüþ çalýþmalarý yapýyorlar. Bunlarýn ailelerini siz kendi deyiminizle "eski para" olarak ifade ediyorsunuz. Bu insanlar bu enerjiyi onlardan daha uzun süre taþýyacak varlýklarla çevrilidirler. Bu aileler bu kiþileri bir bariyer gibi kullanýrlar. Adetâ etten bir duvar örerek kendi gizliliklerini ortaya çýkmasýný engellerler. Onlar da ruhçudurlar ancak o kadar iyi ruhçu 47 deðillerdir. Çevrelerindeki kiþilerin onlara inanmalarýný saðlayarak onlarý kandýrýrlar. Yoksa nasýl olsun ki. DEÐÝÞÝM ÝÇÝN AKTÝF OLARAK HAZIRLANIN Soru: Pasifik okyanusunda ateþ çemberi denilen bölgenin enerjisini açýklayabilir misin? KIRAEL: Ruhçular, Ateþ çemberinin merkezinde - bundan bir kaç yüz bin yýl önce- bulunan enerji katmanýný yeterli bir güçle engellemiþlerdi. [2] Dünya ana bu bölgeden yükseliþe doðru harekete edecek ve siz onu bir korku treni ile engelleyemezsiniz. Tekrar ifade etmem gerekirse bir ruhçu olarak içsel çalýþma yaparak etkileri azaltabilirsiniz. Bir çok acemi-genç ruh bu ateþ çemberi alanýnda yaþamaktadýr, enkarne olmuþlardýr. Bu sebepten dünyanýn depremleri ve volkanlarýnýn faaliyetleri en çok bu bölgede olur ve görülür. Dünya ana bu bölgede yükseliþine devam edecek ve neredeyse dünya ana bir sonraki titreþim seviyesini yakalamýþ durumda. Bedeni yeni titreþim seviyesine girmiþtir. Bu noktada onun yolunda her konu sevgi ve ýþýktýr. Soru: Dünyanýn yükseliþi esnasýnda meydana gelecek fiziksel deðiþikliklerden etkilenmemek için bizlerin kendimizi bu durumlara yaklaþýmý nasýl olmalýdýr? Nasýl hazýrlamalýyýz kendimizi? 48 KIRAEL: Dünyanýn yükseliþi esnasýnda meydana gelecek olan deðiþimlere karþý sizin yapacaðýnýz kendinizi bu durum her an olabilecek þekilde hazýrlamaktýr. Kendinizden çýkan tesirleri adeta bir su damlasýnýn suya düþtükten sonra meydana gelen dalganýn yani merkezden dýþarý doðru her yöne yayýlan dalganýn oluþan deprem dalgasý ile yarýþmasýný saðlamaktýr. Sizin göstereceðiniz cehit sizi bu dalganýn tesirinden koruyacaktýr. Hedefiniz her zaman kendiniz olmalýdýr. Enerjinizi kendinizi tanýmaya ve kendinizi güçlendirmeye yönelik olmalýdýr. Beþeriyet içinde dünyadaki deðiþimi hisseden fakat ne olup bittiðinin farkýnda olmayanlar hafifçe tesirler karþýsýnda eðileceklerdir. Esneklikleri artacaktýr. Ancak durumun farkýnda olmayanlar bu gelen dönüþtürücü tesirin etkilerine katlanacaklardýr. Burada tesirin etkileri ile oluþacak olan öfke, sadakatsizlik, hainlik veya herhangi bir þey sizin için iyi deðildir. Bu yetersiz zamanda depremler hakkýnda tüm bilgiyi sizinle paylaþamadým. Dünya ana fiziksel bedeni üzerinde oluþan her türlü Kirael’in medyumu Kahu Fred Sterling SEVGÝ DÜNYASI kirliliðe, beþeriyetin genç ruhlarýnýn yaratmýþ olduðu tüm negatif görüntüye omuz silkecektir. Ruhçular olarak sizler ken-di içinizde birliði saðlayarak Dünya Ananýn yükünü kolaylaþtýrýn. Bu sizin en çok ilginizi çeken durum olmalýdýr. Siz onun güzel varlýðý üzerinde yaþamýyorsunuz ayný zamanda onun ritmini titreþtiriyorsunuz. Öyleyse içsel çalýþmalarýnýza dönün ve sadýk olun. Eðer sadýk olursanýz her hangi bir probleminiz olmayacaktýr. Sadýk olursanýz sevgi tezahür zemini bulabilir. Sevgi dünyayý ve sizi þifalandýrmak için kafidir. Ýyi akþamlar. [1] Efendi Kirael burada devasa hadron parçacýk hýzlandýrýcýsýna atýfta bulunmaktadýr. Bu parçacýk hýzlandýrýcýsý 27 kilometre uzunluðunda 175 metre çapýnda bir daire þeklindedir. Bu parçacýk hýzlandýrýcýsý Fransa-Ýsviçre sýnýrýnda Cenova yakýnlarýndaki Ýsviçre'deki Cern þehrinde yer almaktadýr. [2] Pasifik Ateþ Çemberi (Ateþ çemberi olarak da bilinir) Pasifik okyanusunda büyük depremlerin ve volkanik patlamalarýn görüldüðü bölgenin adýdýr. At nalý þeklinde 40000 km uzunluðunda bir görünüm arzeder. Buraya volkanik yay volkanik kemer, tektonik tabakalarýn kesiþim noktasý olarak da izah edebiliriz. Bu kemer üzerinde 452 volkan bulunmakta olup %75'i aktif durumdadýr. Dünyadaki depremlerin %90'ý ve dünyadaki büyük depremlerin %80'i burada görülür. “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu’na [0542 676 83 47 - fax: (0212) 872 74 0] abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... Yurt içi (60 TL) ................ Yurt dýþý (70 TL) ................ Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)
Benzer belgeler
2008 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar
Uyanýk Ýnanç ...................................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
2007 Ekim Sayı - xn--sevgiyaynlar
Cilt: 43 Sayý:505 Ocak 2011
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kur...
bitkilerin sessiz dili - xn--sevgiyaynlar
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 46 Sayý: 549 Eylül 2014
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiði...
2009 Nisan Sayı
Uyanýk Ýnanç ...................................... 2
Dr. Refet Kayserilioðlu