Aralık 2005
Transkript
Aralık 2005
29.11.2005 05:22 Seite 1 Ýþveren ile iþçi arasýndaki ... 26 Kasým’da bir geçit töreni Ýþ Sözleþmesinin süresi dolma- ve havai fiþeklerle, Belçika’nýn kuruluþunun 175. yýlý ve Federalizm’in 25. yýlý kutlamalarý sona erdi... LEYLA ERTORUN 4 Tozpembe Belçika dan sözleþmenin taraflardan herhangi biri tarafýndan bitirilmesinde, taraflarýn birbirine karþý kanuni yükümlülükleri vardýr... SÜLEYMAN AKKOÇ kı 4. ’la ak 2 dız h en Yıl ma em . Ay a ara çin h akın v i b da k a be tme yfay e e sa eld Belçika 175, Federalizm 25 yaþýnda 9 Belçika’ya gelin veya damat olarak gelecek olanlar, buraya gelmeden önce hayal kurmaya baþlarlar. Ýnsanlar hayal kurarken, her þeyi kendi istediði gibi kurar... ADNAN YILDIZ www.binfikir.be Sayfa 1.qxp 10 Binfikir ailesine iki sanatçý daha katýldý: Ressam Mehmet Aydoðdu ve karikatürist Özcan Çalýþkan Ressam Mehmet Aydoðdu ile röportaj s.17 Okuyun, bir fikir edinin Sayý 2 - Aralýk 2005 Sendikalar ‘Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý’ný sorguluyor Federal Hükümet “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý” üzerinde sendikalarýn isteði doðrultusunda deðiþiklikler yaptýðýný bildirdi ama sendikalar sonuçtan memnun deðil. stihdam Yaratma Anlaþmasý’na göre Federal Hükümet; erken emeklilik yaþýný kademeli olarak artýrýrken, belirli bir süre için iþten ayrýlýp tekrar iþe baþlamayanlara ceza olarak vergi artýrýmý uygulamayý planlýyor. Bunlarýn yanýnda, sert önlemlerle gençler arasýndaki iþsizliði azaltmayý hedefliyor. ‘Ý Federal Hükümet yeni düzenlemelerle hazýrladýðý son metnin sendikalar tarafýndan kabul edileceðini umarken, ABVV-FGTB metni oybirliðiyle, ACVCSC ise oyçokluðuyla reddetti. Sendikalar 25 Kasým’da üyelerini bilgilendirmek amacýyla iþ býraktýlar. Ancak henüz genel grev kararý almadýlar. Sayfa 4’te Flaman beyin takýmý Belçika’nýn bölünmesini istedi þadamlarý, gazeteciler ve entellektüellerden oluþan Flaman beyin takýmý (think tank) Warande grubu Flaman bölgesinin AB içinde baðýmsýz bir devlet olmasýný isteyen bir bildiri yayýnladý. Grup, Brüksel’in de AB kontrolündeki bir “Avrupa Bölgesi” haline getirilmesini istiyor. Sayfa 11’de Ý editör’den aman durmuyor… Ýlk sayý, basým, daðýtým, yeni sayý hazýrlýklarý derken, bir ayý arkamýzda býraktýk... Z 3. sayfada erel siyasetçilerimiz Selahattin Akkoç (SP.a), Sait Köse (MR) ve Halis Kökten (CdH) ‘Fransa olaylarý, gettolaþma ve gençlik’ konusunu deðerlendirdiler 19. sayfada Y Karakýþ can aldý Olumsuz hava koþullarý, Brüksel’de 40 yaþlarýndaki iki evsizin yaþamýný yitirmesine neden oldu. ýþýn ilk karýyla birlikte Avrupa'nýn batýsý kara kýþa teslim olurken, Belçika’da yaþam felce uðradý. Tren, otobüs ve tram ulaþýmýnda gecikmeler olurken, bazý uçuþlar iptal edildi, iniþler gecikti. Kimi bölgelerde elektrik kesintisi yaþandý. Kabul merkezlerinde yeterince yatak olmadýðý için evsizler zor anlar yaþadýlar. K Sayfa 2.qxp 29.11.2005 02:48 Seite 1 Sayfa 3.qxp 29.11.2005 05:26 Seite 1 Aralýk 2005 YORUM Þiddetin altýndaki ‘Öteki Fransa’ 3 editör’den [email protected] Yeni ‘merhaba’lar aman durmuyor… Ýlk sayý, basým, daðýtým, yeni sayý hazýrlýklarý derken, bir ayý arkamýzda býraktýk. Belçika’nýn ve dünyanýn gündemi de durmuyor, gündem haberleri hayatýmýzýn içinden hýzla akýp giderken, bazý haberler insanlýk tarihine bir çizgi atarak geçiyor. Bizler bir taraftan Binfikir’in ilk sayýsýný elimize almanýn heyecaný ve gazetemizi Belçika’da yaþayan tüm vatandaþlarýmýza ulaþtýrarak, bu sevincimizi paylaþma telaþý içindeyken, diðer taraftan da Belçika Belçika’nýn ve gündemini takip dünya’nýn gündemi etme, yorumlama ve aktarma gayrede durmuyor, güntindeydik. Bu çadem haberleri hayatýbayla hazýrladýðýmýz ikinci sayýmýzýn içinden hýzla mýzda; Fransa’da akýp giderken, bazý yaþanan ve insanhaberler insanlýk tarilýk tarihine derin bir çizgi atan olayhine bir çizgi atarak larý haber, röportaj geçiyor. ve yorumlarla anlamaya ve anlatmaya çalýþtýk. Brüksel Hükümeti Temizlik, Spor ve Tarihi Eserlerden Sorumlu Devlet Bakaný Emir Kýr’ýn, gazeteci Mehmet Köksal’a “kiþisel sataþma” ve “basýn özgürlüðünü kötüye kullanma” gerekçesiyle açtýðý davayý kaybetmesi, Türk toplumu’nun olduðu kadar Belçikalýlarýn da yakýndan izlediði önemli bir gündem maddesi olarak Binfikir’in de takibe aldýðý konular arasýnda yerini aldý. Uzun bir süredir Belçika’nýn gündemini iþgal eden ve çalýþanlar, iþsizler ve emekliliði yaklaþanlar için yaþamsal kararlarýn alýndýðý “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý”nýn Federal Hükümet ile Sendikalar arasýnda nasýl anlaþmazlýða dönüþtüðünü aktarmaya çalýþtýk. Karakýþa teslim olan Batý Avrupa ülkeleri ve Belçika’da ulaþým aksarken, soðuktan donarak ölen iki vatandaþýn yaþadýðý trajedi, politikacýlarýn refah cenneti olarak nitelediði Belçika’da gerçekleþti. Dünyada ve Belçika’da geliþmeler devam ederken, Binfikir ailesi de yeni üyeleri ve onlarýn katkýlarý ile içeriðini zenginleþtiriyor. Her yeni üye Binfikir’e yeni bir renk katýyor. Ýkinci sayýmýzda aramýza katýlan ressam Mehmet Aydoðdu, hem sanatçý kiþiliði hem de içinde yaþadýðý topluma duyarlýlýðý ile Binfikir ailesine, düþ ve düþünce dünyasýnýn zenginliðini katacak. Yaþamýný Türkiye’de sürdüren ve Binfikir’in kuruluþundan beri, yaratýcýlýðý ile hep aramýzda olan karikatürist Özcan Çalýþkan, þimdi de mizah sayfamýzda çizgileri ile hem görsel hem de düþünsel katkýlarýný sürdürecek. Bu sayýda aramýza katýlan ilk fikirciklerimizden de bahsetmeden geçemeyeceðim. Çocuk sayfamýzýn ilk minik konuklarý Berdan (11), Miray (8) ve Sinem (4), hayal dünyalarýnýn sýrlarýný bizimle paylaþtýlar. Önümüzdeki sayýlarda yeni fikircikler ve onlarýn düþlerinden bizim sayfalarýmýza ulaþanlarla tekrar “merhaba” diyebilmek umuduyla… Z ine bir ay boyunca Avrupa’da göçmenler, toplumsal ve kültürel kaynaþma ve Ýslam tartýþýldý. Önce Fransa’da meydana gelen göçmen isyaný, ardýndan da Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’nin, türban konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin tutumunu haklý bulmasý, taban tabana zýt ve deðerlendirilmesi son derece zor görüþler doðurdu. Fransa olaylarýnýn neden kaynaklandýðý, yanýtý uzun süre aranacak bir soru. Öncelikle Y sunun azalmasýna ve yaþama karþý umutsuzluðun doðmasýna yol açtý. Fransa’da resmi olarak 1974’ten beri göç yok! Devlet bu tarihten sonra yeni ilticacý istatistiði ve dolayýsýyla da bu göçmenleri sindirecek bir plan oluþturmadý. Saðcý hükümetin geliþinden beri de zaten az olan sosyal ödenekler ve dernekçilik yerle bir edildi. Sivil toplum giriþimleri yok edildi. Varoþlarýn kendilerini ifade edebilecekleri tek yer, zaten bütün siyasilerin “güvensizlik” abidesi olarak gör- Son olarak da R.T.Erdoðan’ýn ilginç açýklamasýný öðrendik: Fransa’da türbanýn yasaklanmasý, Müslüman aðýrlýklý varoþlarý kýzdýrmýþ. Zaten Ýslam’ý içine sindirmekte son derece çekinceli olan Fransýz toplumunda ipleri tamamen gerecek bir görüþ. Ayný günlerde AÝHM’nin türban yasaðýný onaylamasý ve demokratik toplumlarda böyle bir yasaðýn da gerekli olabileceðini açýklamasý, aslýnda Ýslam sorununun ne denli yanlýþ biçimde tartýþýldýðýný gözler önüne serdi: dýþlan- Fransa olaylarýnýn neden kaynaklandýðý, yanýtý uzun süre aranacak bir soru. Öncelikle belirtilmesi gereken unsur, bu olaylarýn kesinlikle “68 kuþaðý” veya sonraki sosyal ve kültürel devrimlerle karþýlaþtýrýlamayacaðý. belirtilmesi gereken unsur, bu olaylarýn kesinlikle “68 kuþaðý” veya sonraki sosyal ve kültürel devrimlerle karþýlaþtýrýlamayacaðý: bu kez harekete geçen gençlerin savunduklarý belirli bir amaç, istek, dünya görüþü ve siyasi düþünce yok. Çoðunlukla çocuk sayýlabilecek kadar genç ve örgütlenmemiþ bir kitle var karþýmýzda. Bu baðlamda Fransa’daki olaylar ne kültürel, ne de toplumsal bir “devrim” teþkil etmiyor. Ancak bunlarý savunurken bazý çevrelerde belirtildiði gibi de bu baþkaldýrmayý sadece bir “varoþ isyaný”na indirgemek yanlýþ. Tabii ki isyancýlarýn neredeyse tamamý, alt tabaka sayýlabilecek, iþsiz, eðitim seviyesi düþük ve yabancý kökenli gençlerden ibaret. Fakat bu gerçeklerin hiçbiri, olaylarý tek baþýna açýklamaya yetmiyor. Fransa’nýn yýllardýr hafife aldýðý göç ve entegrasyon politikalarý, gettolaþma ve sosyal dýþlanmýþlýk; “varoþ”larda vatandaþlýk duygu- düðü ve seçim malzemesi yaptýðý, onlarýn “sokaklarý”ydý. Ve yine seslerini duyurmak için, herkesin zaten “onlara mahsustur” diye tanýmladýðý dýþa vurma biçimini, yani “þiddet”i kullandýlar. Ancak yukarýda da belirttiðimiz gibi, bunun arkasýnda bilinçli bir istek ve sosyal söylem yoktu. Medyanýn sýkça rastlanan bir baþka söylem de, olaylarýn çýkmasýnda Afrika ve bilhassa Maðrip kökenli isyancýlarýn rolüydü. Hatta Time dergisi bile Almanya karþýlaþtýrmasý yapýp Türklerin daha saðduyulu olduklarýný yazdý. Son derece hassas bu konuda ýrkçý söylemlerden kaçýnmak ama tüm gözlemleri de yazmakta yarar var: evet, Maðripli gençlerin yaklaþýmý Türklere göre çok daha þiddetli, fakat bunun açýklamasý ýrk veya kültürde deðil, bu iki toplumun tamamen farklý göç psikolojileri içinde olmalarýnda gizli. Ýsyancýlar pekala Maðripli de olmayabilirdi. ma ve kültürel özgürlük derecesi, sadece azýnlýklarýn davranýþlarýný kalýplaþmýþ bir biçimde her yerde uygulayabilmeleriyle ölçülmüyor; asýl sentez, belli bir toplumun, farklýlýklarý kendi içine sindirirken herkesin kabul ettiði yeni modeller üretme gücünde saklý. Baþbakan, hukuk devleti ilkesini neredeyse hiçe sayarak “türban hakkýnda kararý, mahkemeler deðil Ulemalar (din bilginleri) verir” dedi. Hatýrlatalým: dýþlanmalarýna raðmen Fransýz varoþlar, daha birkaç yýl öncesine kadar kendilerini hala “cumhuriyet evladý” olarak görüyorlardý. Ýlginç bir tesadüftür ki bu duygunun azalmaya baþladýðý son on yýl boyunca, siyasi ve sivil toplum güçlerinin boþ býraktýðý banliyölerde o “ulema”larýn görüþlerini yayan Ýslami oluþumlar etkisini arttýrdý. Erdoðan bunu biliyor muydu ? ERDEM RESNE Ýmtiyaz Sahibi OPEN WINGS BVBA Genel Yayýn Yönetmeni Serpil Aygün Genel Yayýn Koordinatörü Erdem Resne Haber Koordinatörü Fikret Aydemir Yayýn Kurulu Ýlknur Cengiz, Leyla Ertorun, Serpil Aygün, Erdem Resne, Erdinç Utku, Fethi Gümüþ, Fikret Aydemir Lay-out Deniz Aydýn REKLAM [email protected] ADRES Max Roosstr. 39, 1030 Brussel TEL 0032 2 242 01 53 e-mail [email protected] WEB www.binfikir.be Serpil Aygün sayfa 4.qxp 29.11.2005 05:27 Seite 1 Aralýk 2005 GÜNDEM 4 Sendikalar “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý”ný sorguluyor Serpil Aygün [email protected] Belçika 175, Federalizm 25 yaþýnda Kasým’da bir geçit töreni ve havai fiþeklerle, Belçika’nýn kuruluþunun 175.yýlý ve Federalizm’in 25. yýlý kutlamalarý sona erdi. Belçikalý, ne tam olarak Fransýz, ne Hollandalý ne de Almandýr ama biraz bunun hepsi diyebiliriz. 1830’da Belçika’nýn kuruluþuna kadar, Belçika, önce Ýspanya Habsburglarýna, sonra Avusturya, sonra Fransýz Cumhuriyeti sonra I. Ýmparatorluða baðlý, Viyana Kongresinden Üç yabancý sonra Hollandalý. Nihayet asýllý bakanýn Büyük güçlerin rýzasý ile bulunduðu 1830’da baðýmsýz olmuþtur. Parlamenter bir monarþi ile Belçika’da yönetilen ülke, 25 yýl önce, bir gün yani 1980’de bölgesel sýnýrlarýna bir de Federalizmi neden bir ekleyerek bölgelere ve farkFrankofon lý topluluklara özerk yönebaþbakan tim sistemini getirdi. Böylece Valonlar, Valon olmasýn? hükümetine; Flamanlar, Flaman Hükümetine ve bu ikisi tarafýndan paylaþýlamayan Brüksel de özerk bölge olarak parlamentosuna kavuþtu. 70.000 civarýnda olan Alman Kökenli vatandaþlar ise yerleþtikleri bölge, Valon bölgesi kapsamýnda olduðu için onlarýn parlamentosunda kontenjana sahiptirler ve yine Fransýz Topluluðu içinde temsil edilirler. Birçok kiþi Belçika’yý bir arada tutanýn, Kral olduðunu düþünmektedir. Bu arada, Flaman halký diðerlerinden sayý olarak daha fazla olduðu için, Belçika’nýn baþbakaný hep bir « Flaman » olmaktadýr. Bir Frankofon’un þansý yok mu dersiniz ? Var Bir ara bu Frankofon baþbakanýn diðer Flaman liberallerin desteði ile Louis Michel olabileceði söyleniyordu. Nitekim Liberal Louis Michel, Sosyalist Parti Baþkaný Elio Di Rupo’nun da desteðiyle Avrupa Birliði Komisyonu’na Komiser oldu. Senaryo bu kadar mý ? Hayýr. Gelecek genel seçimlere Hristiyan Demokratlar toparlanarak geri geliyor gibiler. Liberal Flamanlarýn Sosyalistlerle iþbirliðinden var olan sürtüþmelere raðmen memnun olduðunu varsayarsak Hristiyan Demokratlarýn önünü kesmek için Frankofon Sosyalistlere buyrun baþbakanlýk sizin diyebilirler. Ve Ýtalyan asýllý bir Belçikalý olan Sosyalist Parti ve Valon hükümeti baþýnda olan Elio Di Rupo bu göreve çaðrýlabilir. Diðer bir senaryo da bölgede ki yolsuzluk söylentilerinden sonra Valon Hükümeti’nin baþýna geçip sosyalistlerin hükümdarlýðýný devam ettirmeye çalýþan Di Rupo’nun bu görevi bir hanýma, þu anki baþbakan yardýmcýsý ve adalet bakaný Laurette Onkelinkx’e verebileceði. Bu soruyu TÖSED derneðinin yemeðinden sonra kendisine sorduk « hayýr, bu göreve talip deðilim, ülkemizin diðer diline henüz yeteri kadar hakim deðilim » dedi. Joker baþka birine rastlayabilir, o zaman da gerçekten joker olur. Þimdilik biz de kalsýn. 26 ederal Hükümet “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý” üzerinde sendikalarýn isteði doðrultusunda deðiþiklikler yaptýðýný bildirdi ancak sendikalar sonuçtan memnun deðil. Erken emeklilik ve sosyal güvenlik sistemi gibi konularý içeren anlaþmanýn her baþlýðýný görüþen sendikalar, Hükümet ile anlaþamazlarsa grev sözkonusu olabilir. Þimdilik herhangi bir genel grev kararý alýnmazken sadece Vorst’ta bulunan Wolkswagen fabrikasýnda grev yapýldý. “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý” na göre çalýþanlar, 2011 yýlýna kadar 56 yaþýndan itibaren erken emekli olabilecekler. Her 2 yýlda bir, 1 yýl artacak olan erken emeklilik; 2013 yýlýnda 57, 2015 yýlýnda ise 58 veya 60 yaþtan itibaren uygulanacak. Ýkinci deðiþiklik, “Canada-dry” kuralý olarak isimlendirilen ve iþsiz kalma süresi belirli bir zaman dilimini aþan kiþilerle ilgili olarak yapýldý. Buna göre belirli bir süre için iþsiz kalan ve bir daha hiç çalýþmayanlar iki kat daha fazla vergi ödeyecekler. F Son olarak Federal Hükümet, gençler arasýndaki iþsizliðin azaltýlmasý konusunda sert yöntemler uygulanmasýna olanak saðlayan düzenlemeler getirilmesi konusunda karar birliðine vardý. Sendikalar, Federal Hükümet ile “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý (Genaratiepact)” üzerinde anlaþamadýðý konular hakkýnda, üyelerini bilgilendirdiler. Bu bilgilendirme çerçevesinde iþ býrakan eylemciler toplantýlar yaparak “Ýstihdam Yaratma Anlaþmasý”ný görüþtüler. Valon Sosyalist Partisi (PS) baþkaný Elio Di Rupo ise Sendikalarý uyararak iþçilerle iþverenler arasýnda ulusal düzeyde sosyal uzlaþmanýn saðlanmasý gerektiðini vurguladý. Di Rupo ayrýca “uzlaþma saðlanamamasý durumunda istihdam konusunun bölgeselleþtirileceðini ve bu durumda da Valon bölgesindeki þirketlerin rekabet edilebilirliðinin zarar göreceðini” söyledi. Brüksel Mahkemesi kararýný açýkladý ‘Emir Kýr haksýz’ Mahkemenin açýkladýðý kararý "þok edici" bulduðunu ifade eden Emir Kýr, temyize baþvurup karara itiraz edeceðini söyledi. Erdem Resne rüksel bölgesi devlet sekreteri Emir Kýr’ýn, serbest gazeteci Mehmet Köksal hakkýnda “kiþisel sataþma” ve “basýn özgürlüðünü kötüye kullanma” nedeniyle açtýðý davada mahkeme, Emir Kýr’ý haksýz buldu. Mehmet Köksal, Kýr hakkýnda sitesinde (suffrageuniversel.be ve minorites.org) “eksik seçim harcamasý beyannamesi”, “Ermeni soykýrýmýný tanýmama”, ve “yanlýþ tahsil beyaný” konulu haberler yayýnlamýþtý. Ýddialarýn asýlsýz olduðu ve kendisine yönelik kiþisel sataþma yapýldýðý gerekçesiyle Emir Kýr, Mehmet Köksal’a dava açmýþtý. 14 Kasým 2005 tarihinde açýklanan nihai kararda mahkeme, - seçim harcamalarýnýn tamamýyla bildirilmediði, ve dolayýsýyla gazetecilerin ithamlarýnýn asýlsýz olmadýðýný; - Ermeni soykýrýmý konusunda B Emir Kýr’ýn inkar etme hakký bulunduðunu, fakat bazý platform ve Ermeni anýtýna karþý yürüyüþlerde yer almasýndan dolayý, en azýndan bu durumu kabul etmesi gerektiðini, ve dolayýsýyla da kendisini inkarcý diye tanýmlayan gazetecilerin yazýlarýnýn hatalý olmadýðýný; - diplomasý bulunmamasýna karþýn eðitimini tamamlamýþ hissi veren özgeçmiþler yayýnladýðýný; tüm bu sebeplerden dolayý gazetecilerin, mesleklerini ahlaki deðerlerden sapmadan yapmýþ olduklarýný saptadý. Kararda mahkeme, Mehmet Köksal ve Pierre-Yves Lambert'in yazýlarýnda Emir Kýr hakkýnda kullandýklarý "menteur" (yalancý), "délinquant" (suçlu, halk dilinde serseri) ve "négationniste" (inkarcý) tabirlerinin, kiþisel sataþma olmadýðýný açýkladý; Yargý kararý, inkarcýlýk hakkýnda Emir Kýr'ýn "söylemlerini bilinçli olarak belirsiz ve anlaþýlmaz tuttuðundan dolayý, bu durumu kendisinin yarattýðý"ný belirtti. Ayrýca bazý Türk yayýn organlarýnda yayýnlanan, ancak seçim harcamasý olarak beyan edilmeyen reklamlarýn da, "yalancýlýk" olarak deðerlendirilebileceði açýklandý. Emir Kýr, bu reklamlarýn kendi inisiyatifi dýþýnda ve haber olarak yayýnlandýðýný savunuyordu. Oysa mahkeme, imzasýnýn bulunmasý itibariyle bu durumun, bilgisi dýþýnda olamayacaðý kanýsýna vardý ve gazetecileri haklý buldu. Mahkeme ayrýca Mehmet Köksal’ýn her ithamýný gerekli belgelerle desteklediðini ve düzeyli araþtýrma yaptýðýný da ekleyip, Emir Kýr’ýn “yazýlarý siteden kaldýrma” isteðini reddetti. Mahkemenin açýkladýðý kararý "þok edici" bulduðunu ifade eden Emir Kýr, temyiz’e baþvurup karara itiraz edeceðini açýkladý. Sayfa 5.qxp 29.11.2005 05:29 Seite 1 Aralýk 2005 GÜNDEM mir Kýr’ýn siyasi yükseliþi hýzlý oldu. 2000 yýlýnda katýldýðý seçimlerdeki oy oraný, kendisine StJosse Belediyesi’nde encümenlik getirir. 2004 bölge seçimlerinde Brüksel’in PS listesinde Charles Picqué’nin ardýndan en iyi ikinci skoru elde eder. Belçikalý bir gazetecinin belirttiði gibi bu skorun en prestijli yönü, “Emir Kýr’ýn Brükselli Türk asýllý siyasetçiler arasýnda en çok dinlenen ve saygý gören isim olmasýdýr”. Ama asýl ikilemin baþladýðý yer de burasýdýr: halk desteði bir insaný güçlü kýldýðý kadar, zora da sokabilir. Ermeni soykýrým tartýþmasýnda Emir Kýr, bu acý gerçeðin kurbaný oldu. Brüksel mahkemesinin kararýný açýklamasýyla zor duruma düþtü Kýr. Kendisine karþý kullanýlan “inkârcý, yalancý ve suçlu” kelimelerinin haklý olduðu karara baðlandý. Temyiz’e gitse de, bu kararýn deðiþmesi çok zor. Daha ilk duruþmayý izledikten sonra binfikir.be’de þunu yazmýþtým: “Avrupa’nýn baþkentinde, basýnýn bu denli koruma altýna alýndýðý bir toplumda, bir gazeteciye bu davayý açmak, bence Emir Kýr açýsýndan siyasi bir intihardý.” Nitekim siyasi kariyeri sallantýya girdi. Brüksel Parlamentosu’ndaki muhalefet partileri, istifasýný istediler. Peki bu karardan çýkarýlacak sonuçlar ve alýnacak dersler nedir? 1. Belçika partilerinin yabancý kökenli adaylara karþý yaklaþýmlarýnýn ciddi þekilde sorgulanmasý gerekir. 5 E [email protected] Yüce toplum, kötü Kýr Mahkeme kararýndan sonra herkes olaya tek yönden baktý: inkârcý olduðu hukuken kabul edilen Kýr’ýn, partisine ve Belçikalý seçmenlere karþý sorumluluðu dile getirildi. Ben þeytanýn avukatlýðýný yapýp ters yönden bakacaðým... Sadece oy kazanmak için seçmene sunulan bu adaylar, Kýr vakasýnda olduðu gibi kendi seçmenlerine karþý sorumluluklarýný getirmek zorunda kalýnca böyle ikilemlere düþüyorlar. Kýr’ýn, gerçekten öyle düþünse bile, Türk seçmenlerine “soykýrýmý tanýyorum” diyebileceðine kim inanýr? Öte yandan kendi partisi soykýrýmý tanýma taraftarý. Bu durumda kariyerine son vermekten baþka ahlaki bir yol, var mýdýr? Her ne kadar Emir Kýr’ýn hatasý olsa da, duruma bakýlýrsa çýkýþ yolu daha baþtan kapalýydý. 2. Bu kararla Brüksel Mahkemesi, Ermeni soykýrýmýnýn tanýnmasý yönünde adým atmýþ mýdýr? Bizce, henüz hayýr. Zaten karar metninde “Mahkeme, Ermenilerin […] yaþadýklarýnýn soykýrým olup olmadýðýna hükmetmek için yetkili deðildir” ifadesi mevcut. Fakat soykýrýmý inkâr etmenin suç olup olmamasý bu durumda önemsiz. Söz konusu olan, bir gazeteciye soykýrýmý tanýmayan biri hakkýnda inkârcý kelimesini kullanabilme hakký doðmasýdýr. Bu detay neden mi önemli? Davalý gazeteci Mehmet Köksal savunmasýnda “biz bu kelimeyi kötü imaj vermek amacýyla deðil, kamu görevi yürüten birinin bu konuda ne düþündüðünü topluma aktarmak için kullandýk. Siyasilere oy verilecekse, herkes bunlarýn fikirlerini bilmeli, ona AIDS-SÝDA yükseliþte Leyla Ertorun Aralýk Dünya AIDS’le (SIDA) mücadele günü. Dünyanýn birçok yerinde olduðu gibi maalesef Belçika’da da bir yükseliþ kaydedildiði belirtildi. Bilindiði gibi AIDS (SIDA) cinsel iliþki ile olduðu gibi kandan geçen bir hastalýk. Afrika’da hastalýk çok vahim bir þekilde yayýlmakta. Bir taraftan korunmasýz cinsel iliþkiler, diðer taraftan hijyenik ortamýn saðlanmadýðý saðlýk birimlerinde bakým esnasýnda alýnan ve verilen kanlarýn yeterince kontrol edilmemesi hastalýðýn bütün kesimlere yayýldýðýný gösteriyor. Çok sayýda çocuðun da maruz kaldýðý bu hastalarýn sayýsý Afrika’da milyonlarla ifade ediliyor. Henüz bir aþý ya da baþka týbbi bir tedbir bulunamadýðýndan kiþilerin ve saðlýk birimlerinin önlem almasýndan baþka çare kalmýyor. Bilgilendirme kampanyalarýnýn da süre- 1 Noel aðacý izin alamadý kli tekrarlanmasýnda fayda var. Özellikle gençleri korumanýn yolu bilgilendirmeden geçiyor. Yetkililer, Belçika gibi Avrupa’nýn geliþmiþ ülkelerinde saðlýk birimlerinde kan nakli ve temasý yoluyla hastalýðýn geçmesini önlemek için yeterli önlemin alýndýðýný ancak yine de tedbiri elden býrakmamak gerektiðini vurguluyorlar. Açýlmýþ bir yara, sterilize edilmemiþ bir diþçi aleti buna sebebiyet verebilir. Ayrýca gençlerin cinsel eðitimlerinde de prezervatif kullanýlmasýnýn önemini vurgulamak, konuyla ilgili kampanyalarý belli aralýklarla tekrarlamakta fayda var. Brüksel’de 10 yýldýr düzenlenen bu yürüyüþ 1 Aralýk’ta saat 19.00’da Place Fernand Cocq’tan yola çýkarak Grand Place’ta bitecek. Brüksel Belediyesi’nin sergi salonu Salle Gothique’te ölenlerin anýsýna yapýlan bir pacth work’le sona erecek. er yýl Brüksel kent merkezini süsleyen noel aðacýnýn Brüksel’e getirilmesinde sorunlar yaþanýyor. Polis yetkililerine göre halen Verviers kentinde bulunan 18 metre boyundaki noel aðacý çok geniþ ve þehir merkezine yerleþtirilmesi için henüz izin alýnamamýþ durumda. Gerekli iznin alýnmasý halinde Noel aðacý’nýn ýþýklarý 2 Aralýk saat 17:00’de yanacak. H göre oy verilmeli.” Emir Kýr’ýn Ermeni soykýrýmý hakkýnda sözleri þunlardý: “Olaylarý inkâr etmiyorum, fakat bir uzman komisyonu konuyu karara baðlamadýkça, soykýrým kelimesini kullanmam.” Mahkeme kararýndan sonra herkes olaya tek yönden baktý: inkârcý olduðu hukuken kabul edilen Kýr’ýn, partisine ve Belçikalý seçmenlere karþý sorumluluðu dile getirildi. Ben þeytanýn avukatlýðýný yapýp ters yönden bakacaðým: sözlerinden anlaþýlýyor ki uzman komisyonu “soykýrým vardýr” dese, Emir Kýr da olaylarý kabul edecek. Peki neden kimse bu durumda Emir Kýr’ýn, soykýrýmý tanýmayan Türk toplumuna karþý sorumluluðunu da dile getirmiyor? “Soykýrým iddialarýna karþý” yürüyüþe katýlan Emir Kýr, ayný düþüncedeki halktan aldýðý oylarla o mevkiye gelmedi mi? Uzmanlar soykýrýmý tanýmaya mecbur etseler, Kýr’ýn söylem deðiþtirmesi mümkün müdür? Seçmenini aldatmak olmaz mý bu? Uzun lafýn kýsasý, eski tas eski hamam. Halkçý söylemlere kapýlýp (partiler yüzünden olsa bile...) siyaset yapmanýn sýnýrlarý belli oldu yine. Herkese yaranmak adýna gerçek düþüncenizi söylemezseniz, durumu idare etmek zorlaþýr. Hatasýný kabul etsek bile, Emir Kýr’ýn bir konuda hakkýný vermek gerekiyor: öyle bir ikilemdeydi ki, yukarý tükürsen býyýk, aþaðý tükürsen sakal. Bu konuda toplum da, partiler de, Emir Kýr kadar sorumluluklarýnýn farkýnda olmalýdýr. Belçika’da boþanma kolaylaþýyor Fikret Aydemir elçika Baþbakan Yardýmcýsý ve Adalet Bakaný Laurette Onkelinx, ülkede boþanma oranýnýn yüksek olduðunu belirterek, hukuk alanýnda boþanma iþlemlerini kolaylaþtýran bir yasa tasarýsý sundu. Belçika Ýstatistik Enstitüsü (INS) verilerine göre ülkede boþanma oranýnýn rekor düzeye çýktýðýný belirten yetkililer, 2004 yýlýnda 43 bin 326 çift evlenirken, 31 bin 418 çiftin boþandýðýný bildirdiler. INS, 2004 yýlýnda kýyýlan nikahlarýn 2 bin 207'sinin eþcinseller arasýnda olduðunu, bunlarýn 1267'sinin erkekler, 940'ýnýn kadýnlar arasýnda yapýldýðýný bildirdi. Boþanma oranýnýn yüzde 75'i bulduðuna dikkati çeken uzmanlar, 1920 yýlýnda 106 bin çiftin evlendiðini ve boþanma oranýnýn sadece yüzde 2 olduðunu, 1980'de evliliklerin yüzde 25'inin boþanmayla sonuçlandýðýný hatýrlattý. Boþanan çiftlerin yüzde 70'inin ''uzlaþarak'' bu kararý aldýðýný, adli alanda karþýlaþýlan sorunlarýn ve boþanma iþlemlerinin uzamasýnýn çiftlere, ailelere ve çocuklara acý vediðini belirten Onkelinx'in sunduðu tasarý, bu iþlemleri kolaylaþtýracak B ve süratlendirecek yasal deðiþiklikler getiriyor. Onkelinx, “sevginin ölümünden sonra'' ayrýlmaya karar vermiþ olan çiftlere yasal zorluk çýkarýlmamasý gerektiðini düþünüyor. Brüksel hükümetinin, yeni yasa tasarýsýný yýl sonundan önce parlamentoya sunacaðý belirtildi. Tasarýya göre iki tarafýn birlikte boþanmak istemesi durumunda “çiftin 6 ay ayrý yaþamasý” boþanma kararý için yeterli sayýlacak. Taraflardan sadece birinin boþanma istemesi halinde ise “çiftin 1 yýl ayrý yaþamasý” mahkemenin boþanma kararý vermesi ile sonuçlanacak. Taraflardan birinin diðerine þiddet uygulamasý durumunda ise hakim anýnda boþanmaya karar verebilecek. AB Ýstatistik Kurumu Eurostat'ýn verilerine göre, AB ülkeleri genelinde evliliklerin 1960'lý yýllarda yüzde 14'ü, 1970'li yýllarda yüzde 22'si, 1980'li yýllarda yüzde 27'si boþanmayla sonuçlanýrken, 1990'lý yýllarda bu oran yüzde 35'i, son dönemde ise yüzde 40'ý buluyor. AB üyeleri arasýnda en fazla boþanma görülen ülkelerin baþýnda Belçika geliyor. Belçika'yý Ýsveç (yüzde 50), Finlandiya (yüzde 49), Ýngiltere (yüzde 45) ve Danimarka (yüzde 41) izliyor. Sayfa 6.qxp 29.11.2005 02:54 Seite 1 Sayfa 7.qxp 29.11.2005 05:31 Seite 1 Aralýk 2005 .beMLEKETTEN 7 Belçika’da halk müziði rüzgarý esti Hüseyin Turan, geniþ bir repertuarla verdiði konserde, kendisini izlemeye gelen Kubat’ý sahneye davet etti. Ece Ayaydýn 26-27 Kasým tarihlerinde Brüksel ve Gent’te iki ünlü halk müziði sanatçýsý hayranlarýný türkülere doyurdular. 26 Kasým Cumartesi gecesi Brüksel’de Kubat, 27 Kasým Pazar gecesi ise Gent’te Hüseyin Turan verdikleri muhteþem konserlerle Belçika’da halk müziði rüzgarý estirdiler. Kültür Sanat Vakfý’nýn organize ettiði “Kubat Konseri” kötü hava þartlarý nedeniyle yarým saat gecikmeyle baþlasa da sanatçýnýn Belçika’daki sevenleriyle buluþmasýna engel olmadý. Konsere yeni albümüyle ayný ismi taþýyan ‘Yare Doðru’ adlý parçayla baþlayan Kubat, yeni albümünün yaný sýra önceki albümlerinden de parçalar seslendirdi. Kimi zaman türkülerle duygulanan kimi zaman da hareketli ezgilere karþý gelemeyip kalkýp, oynayan Belçika’daki Kubat hayranlarý için türkü dolu bir gece oldu. Konserin sonlarýna doðru sazýyla sevenlerinden gelen istek parçalarý da seslendiren Kubat sahnede de sevenlerini sempatik hareketleriyle eðlendirdi. Diðer taraftan De Centrale Kültür Merkezi’nin düzenlediði [email protected] Barýþa dair sohbetiniz olsun “Hüseyin Turan Konseri” Gentlileri olduðu kadar þehir dýþýndan gelen izleyicileri de konser salonuna doldurdu. Yaklaþýk 400 kiþinin izlediði konserde Hüseyin Turan, geniþ bir repertuarda türkülerini seslendirirken, kendisini izlemeye giden sanatçý Kubat’ý sahneye davet etti. Kubat, seslendirdiði Emirdað türküsüyle konsere renk kattý. Yaklaþýk 3 saat süren konserde Hüseyin Turan hayranlarýnýn isteklerine de bolca yer verdi. FC Türkspor gençlere ve ailelere yeni mekanlar sunuyor Serpil Aygün Türkspor’un yönetimini 9 ay önce devralan Baþkan Mehmet Özcan ve ekibi, 21 Kasým akþamý basýn mensuplarýna verdiði yemekte, yönetim kurulunu, çalýþma ekibini ve projelerini tanýttý. FC Türkspor yönetim kurulu adýna konuþma yapan ikinci baþkan Yýlmaz Özcan, amaçlarýnýn sokaklarda futbol oynayan gençlerimize imkan sunmak olduðu kadar kadýnlarýmýza, çocuklarýmýza ve ailelerimize de farklý yöntemlerle sosyal, kültürel etkinlik imkanlarýný yaratmak olduðunu belirtti. Bu amaçlarla þu anda 27 bin metrekare olan tesislerini 75 bin metrekare olarak geniþletmek üzere gerekli giriþimleri baþlattýklarýný belirten baþkan yardýmcýsý Yýlmaz Özcan, açýk ve kapalý alan spor tesisleri ile ailelere piknik yapabilecekleri yeþil alan yaratma çalýþmalarýnýn da olduðunu iletti. 400’e yakýn aðaç dikiminin planlandýðý yeþil alanda ayrýca yürüyüþ, mini golf, kum havuzlarý gibi ailelerin çocuklarý ile birlikte vakit geçirebilecekleri mekanlar yaratýlacak. Bugüne kadar yapýlan kültür ve spor faaliyetlerinde “futbol olmuþ, kültür olmamýþ” diyen FC Türkspor Sosyal ve Kültürel Faaliyetler FC Sorumlusu Þamil Bilgiç, Türk Halk Müziði ve Türk Sanat Müziði korolarýnýn yanýnda, tiyatro, satranç, yoga, daðcýlýk gibi farklý alanlarda da çalýþmalar yapacaklarýný belirtti. Anvers çevresinde faaliyet gösteren FC Türk Spor, A takýmý, B takýmý, junior, okul çaðý, vs. olmak üzere toplam 16 futbol takýmý ile maçlara katýlýyor. 22 Aralýk’ta Ýsatanbul’da Beþiktaþ ile bir hazýrlýk maçý yapacak olan A takýmý’nýn çalýþmalarýna deðinen takým antrenörü ise gelecekte Avrupa’nýn büyük futbol kulüplerinin düzenledikleri turnuvalara katýlmayý hedeflediklerini bildirdi. Çocuklarýn ev ödevlerinde onlara yardýmcý olacak üniversite öðrencisi abi ve abla projesi ile çocuklarýnýn derslerine katkýda bulunamayan anne babalara destek olmayý da hedefleyen FC Türkspor, hedeflediði faliyetlerle, sadece bir futbol kulubü olmaktan öte geniþ bir yelpazede kültür ve spor faaliyetleri merkezi olmayý amaçlýyor. Son olarak yönetimde þeffaflýðý ön plana çýkaran bir anlayýþla çalýþmalarýný sürdüreceklerini belirten baþkan yardýmcýsý Özcan, bu amaçla hazýrladýklarý web sitelerinde kendileri ve çalýþmalarý ile ilgili her türlü bilgiye ulaþýlabileceðini belirtti. on zamanlarda cereyan eden olaylara bakarsak barýþ, dostluk ve kardeþliðin ne kadar zor günler yaþadýðýný görünce üzülmemek elde deðil. Baksanýza Amerika’nýn gaddarlýðý, Afrika Tanrý’larýnýn gökyüzünden düþmeleri, Avrupa ülkelerinin yüzsüzlüðü ve Türklerin çýldýrma süreci gibi çeþitli gözlemler ve olaylar akýp gidiyor. Ortada bir yýðýn çýlgýnlýk olduðu açýk. Ama iþin bir baþka yönü de, unutulmamalý bence. Çaðdaþ söylemlerden uzak olan çoðunluðumuzun ve bir mevsimlik bilgisizlikleHiçbir yerde ve rin gerçek yüzü; “saðduyu” hiçbir zaman ve “duygu”nun denetlemekimse “sizi anladiði düþünceyi zararlý sayan þu eski ve kokuþmuþ mýyorum, öyleyse karanlýkçýlýk söylemidir: budalasýnýz” “Bilgi, Kötülük”tür. Çoðulcu demokrasi anlayýþýndan diyemez. Þiddetin yavaþ yavaþ uzaklaþarak, uygun veya olumçoðunlukçu demokrasiye suz þekli yoktur. gider gibi görünen Fransa’da yaþanan son olaylarý Söylemler ve sözdeðerlendirecek olursak, ler de birer þiddet bunu daha iyi anlayabiliriz. Açýkgöz karcher horifadesidir. tumlar (tazyikli su hortumu) kralý I. Sarkozy’nin yabancýlara karþý olan anlayýþsýzlýðý, bilgisizliði ve özellikle doyumsuzcasýna “zararlý” eski yürek ve kafa kökenli çýkýþlarý, çaðdaþ insanda – yani her birimizde – sahici ve otantik bir kanýt aranmasýnýn ne denli bir gereksinim olduðunu açýkça göstermektedir. Eðer adý geçen zatýn sözlerini ve verdiði demeçleri deðerlendirirsek þöyle bir gerçek ortaya çýkar: “Sözlerimin hepsi, sizlerde varolan bir anlayýþsýzlýðý ifade ediyor: ‘bönlüðe öykünmek’. Ama gerçek amaç sizleri daha iyi kýzdýrmak, böylece kendi iþimize daha uygun biçimde sizleri bir güçsüzlük suç ortaklýðýndan bir akýllýlýk suç ortaklýðýna sürüklemektir.” Bence bu tür düþünceler afyonlu felsefelerde gerçeklik bulur ancak. Hiçbir yerde ve hiçbir zaman kimse “sizi anlamýyorum, öyleyse budalasýnýz” diyemez. Þiddetin uygun veya olumsuz þekli yoktur. Söylemler ve sözler de birer þiddet ifadesidir. Bir seçenek ve amaç olarak ya da istenilen haklarýn garantisi gibi sunulan sözlü veya devingen þiddete inanmamalý artýk hiçkimse. Haklarý ve haklýlýðý savunmanýn bir yýðýn yolu yordamý var. Bunlarýn hepsinin tek adresi de “Barýþ kültürü” olmalýdýr. Bunu söylerken de bu güne kadar barýþ üzerine düþünülmüþ bütün kuramsal kaygýlardan ve kahvehane hesaplarýndan uzak olmaya dikkat edilmelidir. Çünkü ateþ artýk sadece düþtüðü yeri yakmýyor. Barýþ kelimesi içinde daima ve yalnýzca insan esasý söz konusudur ve öyle kalmalýdýr. Yani bir baþkasýnýn hayatýna gösterilen ilgidir, kültürüne verilen ifade hakkýdýr, daha da önemlisi ona karþý duyulan kardeþlik sevgisi olmalýdýr, barýþ. Modernleþmenin arka bahçesine saklanmaktan vazgeçerek çaðdaþlýk kapýsýný hep birlikte aralamanýn olanaklarýný zorlamak daha verimli olacaktýr. Bir gün barýþa dair anlatacaðýnýz bir anýnýz, bir hikayeniz olmasý dileðiyle. S Sayfa 8.qxp 29.11.2005 01:46 Seite 1 Aralýk 2005 SÝZbize 8 Speakers Televizyon, gerçekler VE ütopya [email protected] “Aþk bulabildiði her yerde saklanýr” ýllardýr, Brüksel Kuzey tren istasyonuna bitiþik Aarschot caddesinin imajý seks endüstrisi tarafýndan belirleniyor. Bu cadde çoðu Türk, Faslý ve diðer yabancýlardan oluþan müþterilerin, arabalarýyla yavaþ yavaþ kýrmýzý neon ýþýklarla göz kamaþtýran vitrinlerdeki, çoðu eski Doðu Bloku ülkelerinden gelen fahiþelere bakarak ilerlediði ve adeta bir izleme trafiði oluþturduklarý bir mekan. Bangýr bangýr bir Hakký Bulut þarkýsý inletiyor ortalýðý: “Yola çýkmýþ arýyorum, kaybettim aþkýmý...” Acaba bu insanlar buralarda kaybedilmiþ aþklarýn avuntusunu neon ýþýklý ikinci el yaþamlarda mý buluyor? Yoksa “aþk ancak sipariþ üzerine” mi saðlanabiliniyor? Serbest Pazar Ekonomisinin vardýðý en son nokta “insanýn vücudunu pazarlamak zorunda kalmasý” mý? Bu derin sorularý bir tarafa býrakýp kýrmýzý ýþýklardaki renkli dünyaya bir yazý ile selam gönderelim mi? Zaten Türkiye’de de iktidar içkili mekanlarý kentlerin dýþýna çýkarmayý, genelevleri de “Avrupa’da olduðu gibi kýrmýzý ýþýklý bölgeler haline getirmeyi planlýyor. Ben de kendilerine geçen Mayýs ayýnda düzenlenen bir etkinliði anlatarak katkýda bulunmak istiyorum: Binalarýn bir kýsmýnýn Türklerin olduðu bu caddede vitrindeki kadýnlardan baþka þeyler de izlenebildi, ”fahiþeliði konuþulabilir bir olgu yapmak” isteyen, Aarshot caddesinde ikincisi gerçekleþtirilen “Neon Nord Sanat Projesi” sayesinde. Proje kapsamýnda farklý mekanlarda fotoðraf ve resim sergileri, video, dans ve tiyatro gösterileri gibi sanatsal çalýþmalar gerçekleþtirildi. Örneðin vitrinlerin karþýsýnda, konan dövizlerde fuhuþ üzerine ilginç tümceler yazýlmýþtý. Çok uzun bir de fiyat tarifesi vardý. Pozisyonlarýn ve hizmetlerin her birinin 50 Euro olduðu tarifede, aþk ancak sipariþ üzerine saðlanabiliyor. Her uzaklýða sipariþ garantisi verilen tarifede müþteriler, “Dikkat! Piþmanlýk geri alýnmaz, deðiþtirilmez” diye de uyarýlýyor. Ýþte birkaç örnek;”18 saniyeden aþaðýsýna yasak!”,”Ücret anlaþmaya tabi, SÖMÜRÜ de dahil”, “Gir, öde, yok ol”, “Gülümse, yalan söyle, yeniden baþla”, “Arzu sürekli bakire kalýr”, “Aþk bulabildiði her yerde saklanýr”,”Yeni! Devamlý müþteri kartý:10 kez gelen, 11. kez bizi dinleyecek”, , “Sadýk bir fahiþe: ‘Ýþ iþtir’”,“Bir müþteri: ’Colruyt süpermarketlerinden aldýðým ürünün piyasada daha ucuzunu bulursam, aradaki farký geri ödüyorlar” Bu etkinlikler zinciri, Türklerin yoðun olarak yaþadýðý Nord(Kuzey) bölgesine; bütün sakinlerin birbiriyle iletiþimini saðlayarak, samimi ve sevimli bir yöntemle tabularýmýzý yok etmeyi amaçlayan, farklý bir bakýþtý aslýnda. Y Corner Televizyonu açýyorum. Kimse diðerinin hakkýna göz dikmiyor. Haberlerde yine “Kongo’da açlýktan ölen Gençler, aþýk olmaktan korkmuyorlar. çocuklarý” gösteriyorlar. “Amerika, Irak’ta fosfor Sevgilerini sonuna kadar yaþayabiliyorlar, bütün bombasý kullanmýþ.” Giysiler saðlam fakat altýnkaygýlardan uzak. Televizyonun ekranýndan içedaki et ta kemiklere kadar erimiþ. Aklým almýyor; riye giriyorum. Kendimi, bir tepelik alanda çimleinsan insana böyle bir þeyi tasarlayýp nasýl yaparin üzerinde buluyorum. Rengarenk çiçeklerle bilir? Irak halkýnýn kaderi, 1988’de Halepçe’de bezenmiþ yeþil çimler. Güneþ ýþýðýnýn parlaklýðý, Saddam tarafýndan Irak’ta kendi halkýna karþý yeryüzünün pýrýl pýrýl görüntüsü, gözlerimi kimyasal silah kullanýlmýþtý. Þimdi de Saddam’ý kamaþtýrýyor. Ne toprak kirli artýk, ne de hava. yaptýklarýndan dolayý Yürüyorum yeryüyargýlamaya geldiðini zünde. Hiçbir Açlýk, yoksulluk, eþitsizlikten kaynaðýný söyleyen devletler, Irak yerde sýnýr yok. halkýna karþý ayný yönbulan sosyal felaket haberleri, çevre kir- Yeryüzünün her temi kullanýyorlar. yaný geliþmiþ, açlýk liliði haberleri birbirini izleyip gidiyor. Bunlarý yargýlamaya ve yoksulluk yok. kimler gelecek bakalým? Ýnsanlar paranýn Kapatýyorum televizyonu! Çünkü halkýn direnme arkasýnda göç hakký, kimyasal silahlaretmiyorlar, gezip la durdurulmaya çalýþýlýyor. Halkýn yargýlama görmek için yer deðiþtiriyorlar sadece. süreci baþlatmasý engellenip, dýþarýdan gelenler Milliyet ve inanýþ farklýlýklarýndan kaynaklý kavbu iþi üstlendiklerini söylüyorlar. galar yok artýk. Kavgalarý ve savaþlarý besleyen Açlýk, yoksulluk, eþitsizlikten kaynaðýný bulan bu ideolojik kaynaklar, kuruduðu için, kardeþçe sosyal felaket ve çevre kirliliði haberleri birbirini bir yaþam hüküm sürüyor yeryüzünde. Yaþamak, izleyip gidiyor. insanýn içindeki yaþam sevincini daha da artýrýKapatýyorum televizyonu. yor. Üretmek, yaþama bir anlam katma biçimi Ben artýk söyleneni deðil, istediðimi duymak, olduðu için zevkle ve neþelerinden hiç bir þey istediðimi görmek istiyorum. Televizyon kapalý, yitirmeden çalýþýyorlar. Ýnsanlar, insan gibi yaþýsiyaha yakýn grilikte ekran, bana, duymak ve gör- yorlar. Televizyon ekranýndan dýþarýya çýkýyorum. mek istediklerimi gösteriyor. Kendimi baþtan aþaðý insan hissediyorum. Bugün, açlýktan ölen çocuklarý görmek deðil; Televizyonun karþýsýnda oturuyorum, siyaha yeryüzünde, herkesin ihtiyacý kadar yiyecek bulyakýn grilikte bir ekran; televizyonu açýp açmaduðu haberlerini izliyorum. Afrika’daki, açlýktan makta bir süre tereddüt ettikten sonra, televizyotakati kesilmiþ, gözlerine, aðzýnýn kenarlarýna nu tekrar açýyorum. Haberler, ‘Pinochet yargýlakonan sinekleri dahi kovalayamayan çocuklarý namýyor’ diyor. Üstelik yargýlanabilseydi, halkýn deðil; neþe ve sevinçle her türlü oyuncaðýn oluþturduðu bir mahkeme olmayacaktý bu. Ama bulunduðu bir oyun bahçesinde oynayan çocukinsanlýk suçu iþlemiþ bu ve bunun gibiler yargýlalarý izliyorum. Savaþlarý ve kan göllerini görmek namazsa, insanlar nasýl insan gibi yaþarlar? istemiyorum. Siyaha yakýn grilikteki ekran bana Korkmadan, aç kalmadan, iþkence görmeden, bunlarý deðil, insanlarýn birbirleriyle yardýmlaþahaklarýný çaldýrmadan, nasýl yaþarlar? rak, ortaklaþa çalýþtýklarýný gösteriyor. Herkes birbirine yardým ediyor, birlikte üretiyorlar. Elele SADIK AYGÜL vermiþler, çölleri tarým alanlarýna dönüþtürüyorlar. Fransa’daki olaylar Belçika’ya da sýçradý Ýsmail Doðan Sayfa 9.qxp 29.11.2005 01:49 Seite 1 Aralýk 2005 SÝZbize 9 ‘Onlar en az suçlu olanlar’ Binfikir, Brüksel’in Schaerbeek semtinde yaþayan halkýn Fransa olaylarý konusundaki görüþlerini sordu. Niyazi Karaçor 43 - Kahvehane sahibi Fransa’daki olaylar tasvip edilemez tabi ki. Ama devletin de bu þekilde davranmamasý gerekir. Bu belki de gizli kalmýþ bir ayrýmcýlýðýn patlamasý oldu. Devletlerin, toplumlarýn kaynaþmasýna yardýmcý olmasý gerekir. Gençlerin sokaklardan alýn- masý onlarýn sosyalleþmeleri için kültürel, sportif aktivitelere yönlendirilmesi ve de eðitimin arttýrýlmasý gerekiyor, bu halklarýn yaþadýðý bölgelerde. Dünyanýn her tarafýnda olduðu gibi Fransa’da da iþsizlik var. Bu elbette gerginliðe yol açýyor. Ama önemli olan eðitilmiþ saðlýklý düþünebilen gençler yetiþtirmek. Cengiz Yýldýzhan 38 - Ýþsiz Fransa’daki olaylarýn geliþmesinin temel nedeni bence insanlarýn iki kültür arasýnda kalmasý. Ýnsanlar hangi kültüre ait olduklarýný bilemiyor ve kafalarý sürekli karýþýk. Dil problemleri, milliyetçilik bir de iþsizlik olunca halk galeyana geliyor. Ayrýca geçmiþten gelen, Fransýzlara duyduklarý bir kin var. Hepsi birbirini tetikledi ve en sonunda bu olaylar patlak verdi. Bu olaylara Türkler karýþma- Ýþ ve iþçi arasýndaki iþ sözleþmesi mýþ olsa da tetikte olmalýyýz. Bizi bu ülkede de temsil edecek temsilcilerimiz olmalý. Halk da birbirinin hatalarýnýn üstüne gideceðine, toplumumuzu ilgilendiren bu konularda siyasi görüþünü kenara koyarak ortak noktalarda buluþmaya çalýþmalý. Herkes seçim zamaný sözünü tercihiyle söyler. Birgül Ýlkme Ýhsan Akbulut 43 - Lokanta sahibi 20 - Öðrenci Ben yirmi beþ yýldýr burada yaþýyorum. Ýki tane çocuðum var. Ýkisini de büyüttük, okuttuk. Bizim hiç böyle korkularýmýz olmadý. Çünkü bence böyle olaylarýn en baþta ailelerin çocuklarýna gerçekten sevgi vermemeleri yüzünden oluyor. Çocuklar orada çok baþýboþ ve eðitimsiz býrakýlmýþlar. Birçok aile devletin vereceði çocuk parasýný düþünüyor. Gençler çalýþmýyor, sonunda sevgisizlik, iþsizlik yüzünden kendilerini baþka þeylerle ifade etmek için baþka yollar arýyorlar. Tabii ki Sarkozy’nin de hatasý oldu. Halklarý birbirine düþman edecek sözler bunlar. Ben bu eylemlere ister istemez hak veriyorum. Fransa’daki Cezayirliler yapýlan katliamýn kinini hala yaþýyor. Ve þu anda da kötü günler yaþamaya devam ediyorlar. Ýþsizlikle uðraþýyorlar. Fransýz halký önceliði hep kendine tanýyor ve yabancýlara hak vermiyorlar. Araplara ve zencilere karþý ýrkçý bir politika sergiliyorlar. Böyle bir ortamda göçmen halk özellikle de gençler bir þeyler yapmak için yer arýyor, isyan etmek istiyorlar. Bence Sarkozy’nin istifa etmesi lazým. Adnan Kotaoðlu 49 - Seramik sanatçýsý Fransa’daki olaylar çok fazla konuþuldu ama bence sonuç, hem Fransýz devletinin, hem göçmenlerin, hem de göçmenlerin devletlerinin sýnýfta kalmasý oldu. Çünkü bu göçmen halkýn çocuklarýnýn oralara yerleþeceði- [email protected] ni, bir gün baþlarýna bela olacaðýný hiç düþünülmediðinden onlara eðitim verilmedi. Göçmenlerin devletleri de ebeveynleri yetiþtirmedi. Çocuklar gettolarda kaldý. Ýyi eðitim alamadýlar. Bence o çocuklarýn psikolojilerinin incelenmesi lazým. Bu olaylarda en az suçlu, bu eylemleri yapan çocuklar. Kötü deðiller ama psikolojileri kötü. Ece Ayaydýn Belçika iþ kanununda üç çeþit iþ sözleþmesi vardýr: 1. El iþçisi için iþ sözleþmesi (iþçi sýfatýnda) 2. Beyin iþi için iþ sözleþmesi (memur sýfatýnda) 3. Temsilcilik sözleþmesi (müþteriler ile sözleþme imzalayan) Bu yazýmda iþçi sýfatý ile çalýþanlarýn iþ sözleþmesine deðinmek istiyorum. Belçika iþ kanununa Ýþ Sözleþmesinin göre, iþ sözleþmeleri mutlaka yazýlý sözleþmelerden süresi dolmadan ibaret deðildir. Fakat genel sözleþmenin usul yazýlý iþ sözleþmelerinden ibarettir. Ýþ sözleþtaraflardan hermeleri taraflarca karþýlýklý hangi biri tarasözlü anlaþmadan da ibaret olabilir ve iþ kanununfýndan bitirilmeda bunun yeri vardýr. sinde, taraflarýn Örneðin bir iþe iþ sözleþmesi imzalamadan baþlabirbirine karþý yabilirsiniz. Bu tür karþýlýkkanuni yükümlülý sözlü anlaþmanýn çalýþma süresi belirsizdir ve lükleri vardýr. burada deneme süresi de söz konusu deðildir. Eðer çalýþma süresi belirli bir tarihe kadar olmasý gerekiyor ise, o zaman haliyle yazýlý bir iþ sözleþmesi mecburidir. Bu tür iþ sözleþmeleri iþçi tarafýndan iþe baþlamadan önce mutlaka imzalanmalýdýr, aksi taktirde geçersizdir. Pratikte biliyoruz ki, iþçi genelde iþe baþladýktan birkaç gün veya birkaç hafta sonra iþ sözleþmesini imzalýyor. Bu durumda imzalanan iþ sözleþmesinin süresi belirli bir tarihe kadar da olsa, bu iþ sözleþmesi süresiz kabul edilir. Bu gibi durumlarda iþçiye çýkýþ verilme anýnda, iþveren tazminat ödemek zorunda kalýr. Ýþ sözleþmesinin süresi dolmadan sözleþmenin taraflardan herhangi biri tarafýndan bitirilmesinde, taraflarýn birbirine karþý kanuni yükümlülükleri vardýr. Ýþveren iþçisine çýkýþ verdiðinde, çalýþma süresi ile orantýlý, çýkýþ tazminatý ödemesi yapmak zorundadýr. Ýþçi, iþten ayrýlmak istiyorsa iþverenine yazýlý ve taahhütlü olarak bildirmelidir. Ýþçi kendiliðinden ve geçerli herhangi bir sebep göstermeden sözleþmesinin iptalini isterse veya iþten ayrýlmasý kendi kusuru ise, bu tür durumlarda sorun yaþar. Ýþçi, C4 formunda iþveren tarafýndan belirtilmesi gereken çýkýþ sebebini kabul etmiyorsa, sendikasý aracýlýðýyla iþverenine itiraz mektubu göndermesi iyi olur. Aksi taktirde iþsizlik ödeneði (dop-þomaj) alma hakký varsa da, bir müddet alamaz. Kendi isteði ile çýkýþ alma durumlarýnda, iþçi en az 4 hafta baþka bir iþyerinde çalýþtýktan sonra iþsizlik ödeneðine baþvururabilir. Aksi taktirde RVA-FOREM tarafýndan konu araþtýrýldýktan sonra cezalandýrýlabilir. Ýþçi, iþten kendi iþ yerini kurma amacýyla çýkýþ alýr ve belirli bir zaman sonra kendi iþini de býrakýrsa, iþsizlik ödeneði alabilmesi için öncelikle, son iþ verenine tekrar iþe dönmek istediðini bildirmesi gerekiyor. Ancak iþveren yazýlý olarak müracaat eden eski iþçisine onu tekrar iþe alamayacaðýný bildirdikten sonra, iþsizlik ödeneðine müracaat edebilir. Sayfa 10.qxp 29.11.2005 01:52 Seite 1 Aralýk 2005 GÜNDEM 10 Þarkýlardaki ateþ sokaklara sýçradý [email protected] Tozpembe Belçika elçika’ya gelin veya damat olarak gelecek olanlar, buraya gelmeden önce hayal kurmaya baþlarlar. Ýnsanlar hayal kurarken, her þeyi en iyi þekilde ve kendi istediði gibi kurar. Her þey tozpembedir hayallerimizde. Bir filmin yayýnlanmýþ kitabýný okuyanlar derler ya: “kitap’ta filmden daha iyiydi” diye. Filmde sahne nasýl hazýrlanmýþþsa öyle görürsünüz. Ama kitabý okuyan, o sahneyi kendi zevkine göre düzenler, renk ve dizaynýný, kendi hayal dünyasýna göre yapar. Belçika’ya gelecekler de kim ne derse desin, fazla dinlemez, anlatýlan olumsuzluklara kulak asmaz ama olumlu þeyleri anlatýldýðýndan daha iyi, daha güzel olarak algýlar. B Caddeler, evler boþ ve balkonsuz, evlerin içi daracýktýr.Belki de evlerin içini olduðundan daha dar algýlar. Çünkü o, büyük ve güzel bir ev hayal etmiþtir. Ýlk günden þok olan gelin veya damadýn, ileriki günlerde þaþkýnlýðý giderek artar Belçika’ya yeni gelecek damat ve gelinler de zaten evlenmenin heyecaný ve mutluluðu ile en güzel hayallerini kurarak gelir, buraya. Hayallerinde gördüðü Belçika, onun için dünyanýn en güzel yeridir. Köyünden , þehrinden heycanla kalkar gelir. Ýlk defa uçaða binmiþtir, havaalanýndaki lüks maðazalarý görmüþtür, yeni evine gelirken bu görüntülerle bir kat daha heyecanlanýr ve geleceði ülkeyi daha da güzel hayal eder. Ancak Belçika’ya gelir gelmez, havaalanýnda baþlar, hayal kýrýklýðý. Türkiye’de býrakýlan güneþli havadan sonra, hem havasýnýn hem de insanýnýn soðukluðuyla karþýlaþýr, Belçika’nýn yeni gelini ya da damadý. Ýkinci hayal kýrýklýðý, yeni yaþamýn sürdürüleceði evin bulunduðu sokakta yaþanýr. Sokaklar da bu ülkenin havasý gibi gri, soðuk ve içinde kaybolacaðýnýz duygusunu veren labirent þeklindedir. Caddeler, evler boþ ve balkonsuz, evlerin içi daracýktýr. Belki de evlerin içini olduðundan daha dar algýlar. Çünkü o, büyük ve güzel bir ev hayal etmiþtir. Ýlk günden þok olan gelin veya damadýn, ileriki günlerde þaþkýnlýðý giderek artar. Türkiye’de görmeye alýþtýðý; yeni evli çiftlerin elele göz göze, kumrular gibi dolaþýp pastanelerde, çay bahçelerinde oturmasý, burada ayýptýr (Özellikle Anvers’te). Yaþanan bu kültür þokundan kurtulmak için Türkiye’de yaþayan Türklerle Avrupa’da yaþayan Türkler arasýnda farklýlýklar olmasýnýn doðallýðýný kabul edip, gerçekçi bir plan ve programla bu yeni hayatýnýzý düzenlemeniz gerekir. Benim tavsiyem; bir an evvel dil öðrenin ve bu ülkeyi tanýyýn. Dil öðrendikten sonra baþkalarýna baðýmlý olmaktan kurtulacak, çocukmuþsunuz gibi davranýlmayacak artýk. Okula baþlayabilir, meslek edinme kurslarýna devam edebilirsiniz. Böylece bu ülkede kendinize iþ edinme olanaðý yaratýp, yeni hayatýnýzý þekillendirebilirsiniz. Çoluk çocuða karýþýp, hayal ettiðiniz tozpembe Belçika’nýzý kendi çabalarýnýzla yaratabilirsiniz. e Fransa uyanýp, sessiz azýnlýðýyla karþý karþýya kaldý. Ýki gencin Polis tarafýndan kovalanýrken ölmesi ve Ýçiþleri Bakaný Nicolas Sarkozy’nin “bunlarý Karcher’le (tazyikli su temizlik cihazý) temizlemek gerekir” diye çýkýþý, banliyö þiddetini fitilledi. Ýki hafta boyunca binlerce araç yakýldý, okullarda vitrinler tahrip edildi. Oysa bu olaylar karþýsýnda þaþkýna dönen Fransa’nýn elinde yeterince ipucu vardý. Siyasiler ihmal etse de, sanatsal belirtiler vardý. Birkaç yýl öncesine kadar hâlâ dinlediðim rap þarkýlarýndan biri “Ateþ salmak için ne bekliyoruz?” diyordu. Bu müziði üretenler dünün varoþlarýydý. “Serseri” denip geçildi. Fransa’nýn banliyö gerçeðini yalýn bir biçimde açýklayan müzik piyasasýna kimse kulak asmadý. Bu müzikten kâr edildikçe herkes memnundu. Neden þiddet dolu þarký yapýldýðýný ise kimse araþtýrmadý. Onlar belki serseriydi. Fakat onlarý dinleyen gençlik, toplumun her kesiminde çoðunluk oluþturuyordu. Çoðunluða ulaþmak da sesini duyurmaya yetmeyince, þarkýlardaki ateþ sokaklara sýçradý. Sinema piyasasý da varoþlarýn durumundan yararlandý. Oradaki karelerin de gerçek olabileceðine kimse inanmadý. “La Haine” (Nefret) filminde anlatýlan Fransýz toplumsal çöküþü, þu cümlelerle son buluyordu: “Þu an her þey yolunda, fakat asýl önemli olan düþüþ deðil, yere varýþtýr.” Ve Fransa yere çakýldý. V Erdem Resne Olaylarýn Fransa’da patlak vermesi tesadüf deðil ki hafta boyunca þiddetin nedenleri tartýþýldý. “Belçika ve Almanya da nasibini alacak” ve “Türk gençleri de katýlabilir” korkusu yaþandý. Olaylarýn açýklamasýný Liège üniversitesi Göç Araþtýrma Merkezi Müdürü Altay Manço’dan istedik. Ý E. RESNE: Fransa’da yeni bir toplumsal devrim mi yaþanýyor? Olaylarýn özü nedir? A.Manço: Olaylarý tetikleyici unsur olarak iki gencin ölmesi ve Ýçiþleri Bakaný’nýn sözleri gösterilebilir. Ama bunlar uzun süreli bir dýþlanmýþlýðýn son noktasý. Aslýnda Fransa’nýn entegrasyon politikasýnýn yetersizliði, en önemli neden. Bakarsanýz Fransýz banliyöleri, iþsizliðin yoðun, gelir düzeyinin düþük ve yabancý nüfusunun yüksek olduðu yerler. Tüm bunlar, genç insanlarý umutsuzluða sürüklüyor. Dýþlanmýþlýk hissi, sonunda kabul görme ve sesini duyurma isteði doðuruyor. Ancak bu dýþa vuruþun bir devrim olduðuna inanmýyorum. Kültürel model veya siyasi söylem yok. E. RESNE: Belçika’ya þu ana kadar pek sýçradýðý söylenemez. Bunu neye borçluyuz? A. Manço: Belçika’ya bakarsak, siyasi alanda çok daha fazla yabancý kökenli insan olduðunu görürüz. Bu, entegrasyon alanýnda daha baþarýlý bir sistemin kanýtý. Ayrýca sosyal alanda aktif bir çok kurum var, çoðu devlet destekli. Vatandaþlýðýný hissettirme olsun, sosyal yardým veya eðitim olsun, devletin boþ býraktýðý yerleri dolduracak aktörler var. Mesela bazý þehirlerde gettolar olsa bile, Fransa’nýn aksine bunlar þehir içinde, yani toplumsal kaynaþma daha fazla. Oysa Fransa’nýn son dönem siyaseti, özellikle sosyal alanda çok yetersizdi. Güvenlik eksenli saðcý hükümet, neredeyse bütün dernek/sosyal ödenekleri kesti. Eðitim ve iþ alanýndaki bütçeler kýsýldý. E: RESNE: Ünlü TIME dergisi bile, Fransa’yla Almanya’yý kýyaslarken “orada Türkler çoðunlukta” diye olay çýkmaz dedi. Maðripli gençlerin olaylarýn çýkmasýnda önemli rol oynadýðý, baþka yerlerde de söylendi. Bunlar aceleci yorumlar deðil mi? A. Manço: Fransa’da olaylara daha az Türk’ün karýþtýðý doðru, fakat burada da sosyal nedenler var. Kýsaca Türkler, yerel meselelerle daha az ilgileniyorlar, kendilerini olaylarýn içinde görmüyorlar. Sonuç olarak da beklentileri daha az. Mesela göçün ilk yýlarýnda Türkler’de dönme isteði mevcuttu. Buraya alýþmak için özel bir çabalarý yoktu. Oysa Arap kökenli vatandaþlar daha baþtan geleceklerini burada gördüler. Okula daha düzenli gittiler. Belçika ve Fransa’daki Araplarýn eðitim seviyesi Türklere oranla daha yüksek, ama diplomalarýna uygun iþlerde deðiller. Sonuç olarak beklentileri karþýlanmayýnca kendilerini aldatýlmýþ hissettiler. O yüzden tepkileri daha sert olabilir. Ýkinci bir gözlem daha var: geleceklerini burada gören Araplar, dil olsun, aile düzeni olsun Türklere oranla kimliklerini daha az korudular. Bunun nedeni tartýþýlýr. Ama sonuçta kimlik arayýþýnda daha büyük sorunlarla karþýlaþmalarýna da neden olabilir. Tabii bütün bunlar gözlem. Her þeyi açýklamaya yetmiyor. E: RESNE: Türkler yerel meselelerle daha az ilgileniyorlar diyorsunuz. Bu bir entegrasyon sorunu mu? A. Manço: Hayýr illa öyle görmemek gerekir. Ben tam tersi, her gittiðim yerde Türklerin baþarýlý sayýlmalarý gerektiðini söylüyorum. Evet az ilgileniyorlar, ama sonuçta buraya fazla sorun yaþamadan yerleþmeyi baþardýlar. Zor þartlarda geldiler. Her þeye raðmen burada evler aldýlar, bu önemli bir unsur. Ayrýca iþ dünyasýnda giriþim oraný oldukça fazla. Belki Avrupalýlarýn beklediði þekilde yerleþmedi Türkler, ama sonuçta yerleþti. Bunu anlamak ve alkýþlamak da gerekir. Daniel Ducarme (MR, Frankofon Liberal Parti) “entegrasyon baþarýsýzlýkla sonuçlandý” demiþti. Katiyen katýlmýyorum. 27 Ekim'de Kuzey Afrikalý iki gencin polisten kaçarken trafonun üzerine düþüp elektrik akýmýna kapýlarak ölmesiyle patlak veren ve Ýçiþleri Bakaný Sarkozy’nin Maðrepli gençleri ‘ayak takýmý’ olarak nitelendirmesi sonucu artan þiddet olaylarý, Fransa'nýn yakýn tarihinin en büyük isyanlarýndan birine dönüþtü. Binlerce otomobilin yakýldýðý olaylar sonucunda Fransa hükümeti sokaða çýkma yasaðý ve yurtdýþý etmeleri de içeren sert önlemler aldý. Hatta parlamentoda kabul edilen bir yasa tasarýsý, gerektiði taktirde güvenlik gerekçesiyle camilere kamera yerleþtirilmesine olanak saðladý. Sayfa 11.qxp 29.11.2005 05:33 Seite 1 Aralýk 2005 GÜNDEM 11 T ürban konusu Türkiye’nin yýllardýr üzerinde en fazla polemik yapýlan, tüm kesimden siyasilerin oy avcýlýðý için kullandýðý, zaman zaman raftan indirilip ýsýtýlmaya çalýþýlan konularýn baþýný çekiyor. Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi Büyük Dairesi’nin 10 Kasým’da açýkladýðý kararýn yarattýðý yankýlar da bu konudaki tartýþmalarýn Türkiye’nin ayrýlmaz parçasý olmaya devam edeceðinin göstergesi niteliðindeydi. Siyasetin üst kademelerinden karara gelen bazý mesajlar ise anlaþýlýr olmaktan çok uzak olmalarýyla dikkat çektiler. Bu mesajlarýn en vahimleri ve hedefi tamamen ýskalayanlarý arasýnda “AÝHM’nin kararý baðlayýcý deðil”, “Mahkeme’nin bu konuda söz söylemeye hakký yok” ve “Söz söyleme hakký ulemanýndýr” dikkat çekenlerdi. Mahkeme’nin kararýnýn baðlayýcý olmadýðýný iddia edenler ve bu kararýn sadece Leyla Þahin davasýyla sýnýrlý olduðunu düþünenler için yapýlabilecek tek bir analiz var, o da bu söylemlerin sahiplerinin AÝHM’nin iþleyiþinden, sisteminden ve Türkiye’nin bu sitemdeki yerinden haberdar olmadýklarýdýr. Hatta bunu anlatabilmek için bir kaç örnek de verilse iyi olur. Madem AÝHM kararlarý baðlayýcý deðildi Türkiye, neden Rum Titiana Loizidu’ya tazminatýný, o güne kadar Kýbrýs konusunda izlediði stratejiyi bir kenara itme riskini [email protected] AÝHM ve türban Madem AÝHM kararlarý baðlayýcý deðildi, neden bu kararlar nedeniyle Türkiye yýllardýr milyonlarca euro tazminat ödüyor?... alarak týkýr týkýr ödedi? Madem AÝHM kararlarý baðlayýcý deðildi neden Öcalan konusunda verilen karar kabul edildi ve belki de dosyanýn yeniden açýlmasý gündeme gelecek? Madem AÝHM kararý baðlayýcý deðildi neden Leyla Zana ve arkadaþlarý hakkýnda yeniden yargýlama süreci baþlatýldý? Madem AÝHM kararlarý baðlayýcý deðildi neden bu kararlar nedeniyle Türkiye yýllardýr milyonlarca euro tazminat ödüyor? Bu “madem” ve “neden”ler CD&V/N-VA ittifaký çýkýþýný sürdürüyor e Standaard ve VRT tarafýndan 2-16 Kasým tarihleri arasýnda yapýlan kamu oyu yoklamasý sonuçlarýna göre CD&V/NVA ittifaký ilk sýraya yerleþti. Flaman Bölgesi Hükümet Baþkaný Yves Leterme (CD&V) ilk kez en popüler politikacý seçildi. (Jean-Luc Dehaene (CD&V) ikinci Freya Van den Bossche (SP.A) ise üçüncü.) SP.a-Spirit ittifaký üzerinde ise kara bulutlar dolaþýyor. 2004 Bölge seçimlerine göre D CD&V/N-VA ittifaký oylarýný 3.2 oranýnda artýrdý. Diðer partilerdeki artýþ ya da azalmalar kamuoyu yoklamasýnýn hata payý içinde kalýyor. Mayýs ayý kamuoyu yoklamasýna göre SP.A-Spirit % 20’nin altýna düþtü. CD&V/N-ittifaký ise oylarýný % 2,1 arttýrdý. Flamanlarýn 2/3’ü Leterme baþkanlýðýndaki Flaman bölge hükümetine güveniyor. Baþbakan Verhofstadt ise popülerlik sýralamasýnda 6. sýraya indi. Deðiþim Güvenilen kurum ya da kiþi Belçika Federal Hükümeti Baþbakan Verhofstadt Flaman Hükümeti Flaman Hükümeti Baþkaný Leterme (Mayýs 2005) yoklamasýna göre+- 50% 56% 65% 67% -2% -4% 0% 3% istenildiði kadar uzatýlabilir ama sonuç deðiþmeyecektir. AÝHM’nin aldýðý kararlar Türkiye açýsýndan baðlayýcýdýr. Tartýþmalarda dikkat çekilmesi gereken bir baþka nokta da davayý Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanmýþ ve türban yasaðýnýn Büyük Daire önündeki savunmasýný da AKP hükümetinin yapmýþ olmasýdýr. Türkiye’nin AÝHM önünde yaptýðý en kýsa savunma olarak kurum tarihine geçse de, devlet politikasýndan vazgeçilmediðini yansýtan bir Flaman beyin takýmý Belçika’nýn bölünmesini istedi çizgiyle, AKP tabanýna türban yasaðýnýn savunulduðu görüntüsünü vermeyecek bir çizgi arasýna sýkýþsa da bu Türkiye Cumhuriyeti’nin ve onu temsilen AKP iktidarýnýn savunmasý olarak kayýtlara geçmiþtir. Savunmanýn son maddesinde “AÝHM’nin 4. Dairesi tarafýndan alýnan kararýn aynen onaylanmasý saygýyla talep olunur” görüþüne yer verilmesi de bu tartýþmada unutulmamasý gereken unsurlardan birini oluþturuyor. Türban yasaðýný ilke olarak meþru, ulaþýlmak istenen amaçlara uygun ve bu baðlamda demokratik bir toplumda gereklilik olarak deðerlendiren AÝHM’nin aldýðý kararýn, mevcut yasaðýn haklýlýðýný konfirme ettiðini ancak türban konusunda yeni yasal düzenleme yapýlmasýný yasaklamadýðýnýn altýný çizmekte de fayda var. Ancak Türkiye’nin gerçekleri ve Anayasa Mahkemesi’nin aldýðý kararlar göz önüne alýndýðýnda bunun zor hatta çok zor olduðunu söylemek de yanlýþ olmaz sanýrým. Son olarak türban tartýþmalarýnda AB’nin rol üstlenmesini ve yasaðýn kaldýrýlmasý yönünde baský yapmasýný bekleyen kesimlere de deðinmek gerek. Bu kesimlerin beklentilerinin karþýlanmasý söz konusu deðil. Bunun da iki nedeni var. Birincisi AB içinde türban konusunda ortak bir uygulama yok. Ýkincisi de AÝHM’nin türban kararý... Ebru Van Gogh Haber Merkezi þadamlarý, gazeteciler ve entellektüellerden oluþan Flaman beyin takýmý (think tank) Warande grubu, Flaman bölgesinin AB içinde baðýmsýz bir devlet olmasýný isteyen bir bildiri yayýnladý. Grup, Brüksel’in AB kontrolündeki bir “Avrupa Bölgesi” haline getirilmesini istiyor. Flaman özerkliðini sosyo-ekonomik bir perspektifte deðerlendiren bildiri sahipleri, Valon bölgesiyle, Flaman bölgesinin her geçen gün çok daha farklý dünyalar haline geldiklerini belirttiler. Grup, Belçika federal yapýsýnýn küreselleþmenin getirdiði yeni fýrsatlardan yararlanmada yetersiz kaldýðýný bildirdi. Grup ayrýca bu yapýnýn etkisiz ve hantal olduðunu Brüksel ve Valon bölgelerinin yararýna, ancak Flaman bölgesinin zararýna çalýþtýðýný açýkladý. Grup, Brüksel’in AB kontrolündeki bir “Avrupa Bölgesi” haline getirilmesini istedi. 'Le Soir' gazetesine konuþan Belçika’nýn federal birlikteliðinden yana olan tarihçi Marc Reynebau “bildiriye imza atanlarýn demokratlýðýnýn tartýþmalý olduðunu ve istemlerinin hiçbirinin yeni olmadýðýný” belirtti. Ý Fikret Aydemir ollanda’da öldürülen Theo Van Gogh’un 1 yýldýr boþ olan köþesini Ebru Umar yazacak Hollanda’nýn baþkenti Amsterdam’da tam bir yýl önce sokak ortasýnda öldürülen yönetmen Theo Van Gogh’un Metro gazetesindeki köþesini Ebru Umar adlý bir Türk kýzý yazacak. Ebru Umar, Rotterdam’da eðitimini tamamladýktan sonra beþ yýl, ING’de çalýþtý. Umar’ýn “Burka & Blahniks” adlý bir kitabý bulunuyor. H Sayfa 12.qxp 29.11.2005 05:38 Seite 1 12 SÖYLEÞTÝK Aralýk 2005 ‘Sanat da bir dua þeklidir’ Mehmet Aydoðdu Serpil Aygün M ehmet Aydoðdu kendisini nasýl tanýmlar? Kimdir Mehmet Ay- doðdu? Her þeyden önce bir insan var. O insanýn anne ve babasýnýn verdiði bir isim bu. Bunun ötesinde Mehmet Aydoðdu, 7-8 yaþlarýnda Tommix okuyup onun kopyelerini yaparak sanat hayatýna baþlayan bir insan. O dönemlerde televizyonlar falan yoktu. Sadece radyo vardý. Onun için biz, el becerilerimizle kendi dünyamýzý yaratýyorduk. “Mehmet Aydoðdu ne zaman Mehmet Aydoðdu oldu” diye soracak olursak; bana olduðum yerel çevrenin dýþýna çýktýðýmda “Mehmet Aydoðdu” oldum. Çünkü ondan önce baþkalarýnýn bana verdiði adlarla, baþkalarýnýn yarattýðý koþullarla varolan bir çocuk, bir insandým. Ne zaman “Mehmet Aydoðdu” olmaya karar verdim, bana verilen adýn dýþýna çýkmaya baþladým. Yani benim için suni bir þekilde çizilmiþ olan yaþam anlayýþýnýn dýþýnda bir vücut, bir mekan, yaþam aramaya koyuldum. Size verilen ad ve soyadýn dýþýna çýkarak, siz kendiniz oluyorsunuz. Resimle 7-8 yaþlarýnda, göçle 11 yaþýnda tanýþtý. 17 yaþýnda ilk sergisini açtý, 20 yýl sonra Belçika kültürüne iz býrakanlar arasýna girdi. Kalbi ile beyni arasýndaki yolda kendini aradý, Sanatýyla dua etti. Ýnsaný kutsadý, ona hizmet etti. Eþi ve çocuklarýyla Liegé’de yaþýyor, üretiyor ve bu hayatýn içinde ben de varým diyor, Mehmet Aydoðdu. Y ani Mehmet Aydoðdu, Türkiye’de doðan ve Türkiye’de annebabasýnýn ona verdiði isim ve deðerlerle yetiþen ama bunlarý alýp ancak bun larla yetinmeyip kendini arayan bir Belçikalý ve Türkiyeli sentezi. Tabii tabii. Benim sanat anlayýþým olsun ya da faal olduðum ortamlardaki giriþimlerde üretimlerine de baktýðýnýzda ben hiçbir zaman “yalnýz bir þeyin bir yerde olduðuna” inanmýyorum. Ben þimdi Amerika’da ya da baþka bir yerde yaþayacaðým ve sürekli sadece Anadolu’da olup bitenlerle ilgileneceðim. Siz yaþadýðýnýz yerden toplumdan da bir þeyler almak ve onlara da bir þey vermek zorundasýnýz. “Yeryüzü, eðer yeryüzü diyorsak bir tek yeryüzü var. Bir Amerikalý için ayrý yeryüzü, Türkler için ayrý yeryüzü yok. Evren herkese ait.” Siz kapýnýzý dýþ dünyaya kapatýp, sonra baþka insanlarýn sizin hayatýnýzda etkili olacak kararlar almasýný bekleyemezsiniz. Bir þey isteyebilmek için bir þeyler de yapmanýz lazým. ‘Y aþamda aktif olmak lazým, deðiþtirip dönüþtürmek için de yaþamýn içinde olmak gerekir’ diyorsu nuz. Tabii. Biz Türkiyeliler olarak çok büyük bir yanlýþ içindeyiz. Biz modernleþme akýmýnýn içinde yer alabilmek için her þeyi kabul eder hale geldik. En Sanatçýlar dünyanýn neresinde olursa olsun sürgünde yaþýyorlar. Onun için de var olan zenginliði ifade edebilecekleri noktalardan uzaklaþtýrýlýp yalnýzca atölyelere, galerilere, þimdi bir de müzelere ve çaðdaþ sanat merkezlerine mahkum ediliyoruz. Oralar bizim hapishanelerimizdir. aþaðýlayýcý davranýþlarý bile. Bir dönem burnumuzdan kýl aldýrtmayacak kadar “bir Türk dünyaya bedeldir” diyorduk. Bugün bir Türk yine dünyaya bedel olabilir. Ama “ bir tek evren içinde varolan dünyanýn içinde yer alan ve o desenin bir parçasý olarak siz, kendiniz, o dünyaya bedelsiniz. Ama bir parça olarak o dünyanýn bütünlüðü içine girmediðiniz zaman da siz, sessiz bir güçsünüz. Ve etkisiz bir güçsünüz. Siz geleceðin deseninin, çizgilerinin içinde yer almadýðýnýz sürece ayvayý yemiþsiniz demektir. Ancak ayva reçeli olursunuz. Ö zellikle Belçika’da yaþayan Türkleri düþündüðümüzde dünya ile birleþmek, o desenin içinde yer almak için somut olarak neler yapmak gerekir? Her þeyden önce herkesin yaþadýðý ülküde olup bitenlerle ilgilenmesi gerekir. Duyarlý olmak; her þeyden önce kendi adýnýn, soyadýnýn ne olduðunu ve hangi sokakta hangi nolu evde yaþadýðýný bilmektir. Bazý hemþehrilerimiz arasýnda, yaþadýðý sokaðýn adýný bilmeyenler var. Geçmiþle ilgili konuþmuyorum. Onlar yaþanmýþ bitmiþ artýk. Ben þimdiden bahsediyo- rum. Biz þu anda, þu saatte burada sohbetimizi yapýyorsak birkaç saniye sonra olacaklara bir þeyler atmak zorundayýz. Düþüncelerimiz bir bumerang olsun. Onu attýðýmýzda ileriye gidiyor. Sizin fiziksel ve düþünsel olarak bulunmadýðýnýz bir yere kadar gidiyor. Ve dönerek bize geri geliyor. Bumerangýn gidip gelerek çizdiði daire bizden ileride, bizim bulunmadýðýmýz bir yerden dönüp geliyor. Çocuklarýmýz gibi yani. Kimimiz büyük özverilerle, kimimiz rastlantý sonucu çocuk sahibi oluyoruz. Ama onlar yarýnýn geleceði, bedensel ve fiziksel dünyalarý yaratýyorlar. Onlarda bizim geleceðe atmýþ olduðumuz, ama hiçbir zaman hakim olamayacaðýmýz, uzaktan bile ilgilenemeyeceðimiz, müdahale edemeyeceðimiz varlýklar. Sanýyorum ki sorunuzun cevabýna þimdi geleceðim. O zaman, bir: her þeyden önce aile yaþamýmýzý ona göre ayarlamamýz lazým, iki: çocuklarýmýzla ve gençlerimizle iliþkimizi daha saðlýklý ve daha gerçekçi bir zemin üzerine çekmemiz lazým. S anatýnýza gelecek olursak... Siz kendi kültürümüzdeki çeþitliliðimiz varken tutup batýya özenme dav ranýþý baþarýsýzlýða götürüyor diyorsu nuz. Peki siz kendi sanatýnýzda Anadolu’yu, Asya yüzünü nasýl kullanýyorsunuz? Asya felsefesinde her þeyin bir sonu vardýr. Ölümsüzlük diye bir þey yoktur. Her þey her an gelip, yaþar ve kaybolur. Örneðin bir sinek 3-4 gün yaþar. Sineðe benziyoruz, geçiciyiz. Asya felsefesinde geçicilik var. Zaman geçiyor, doða deðiþiyor, o da geçici. Hiçbir þey ayný kalmýyor deðil mi? Ýnsanoðlu da ayný. Ama ne zaman siz, Avrupa ve Katolik kültürüne yaklaþýyorsunuz sürekli bir ölümsüzlük söz konusu ve tecimsel deðerler söz konusu. Bugün bakýyorsunuz; sanki bir milyon dolara satýn alýnmýþ bir Picasso, artýk hiçbir zaman yeryüzünden kaybolmayacak. Aman tanrým, nereye gidiyoruz yani! Biz insanlar bir gün kaybolacaksak, bir milyon dolarlýk Picasso da kaybolacak yani. Ýnsanoðlu kaybolmaya mahkumsa, insanoðlunun yapmýþ olduðu þeyler de kaybolmaya mahkumdur. Tekrar Asya felsefesine dönecek olursak, insanoðlunun yapmýþ olduðu her þey bir baþka insanoðlu içindir. Hiçbir çýkar beklemeden, doðal bir þekilde. O zaman yaþamýn içinde var olan her devingenlik , her hareketlilik, her yaratýcýlýk insan içindir. Öyleyse sanat da insan içindir. Sayfa 13.qxp 29.11.2005 05:40 Seite 1 13 Aralýk 2005 S izin sanat anlayýþýnýz gerçeküstücü olarak tanýmlanýyor. Ama siz konuþmalarýnýzda hep gerçeði vurguladýnýz. Peki sanatýnýzdaki gerçe küstücülük nereden geliyor? Sanýyorum ki ben gerçeðin ötesindeki noktalarda gezinen bir insaným. Ama maalesef batý dünyasýnda yaþadýðýnýz için belirli bir sanat ekolünün içinde yer almadýðýnýz taktirde, uluslararasý sanat ortamýna girmeniz çok zor. 80’li yýllarda sanat ortamýna girdiðimde, Alman ekspresyonist ekolü ivme noktasýnda idi. Ben o dönemde sürrealizme daha yakýn düþsel, düþündürücü belirli bir çalýþma içindeydim. Ýnsanlar o dönemlerde benden sürrealist ekolün mirasçýsý diye bahsettiler. Ýnsanlar adlandýrmayý çok seviyor. Bir konu üzerinde yetersiz bilgiye sahip olduklarý için, görüþ darlýðý içinde olduklarýndan, birileri “þu þudur” diye adlandýrýnca, insanlar da öyle söylüyor. Aslýnda benim sürrealizmle herhangi bir iliþkim yok. Ben dadaizmde olduðu gibi dýþkýmý boyamýyorum. Benim son yaptýðým çalýþmalardan birisi 1100 tane kurumuþ yapraðý 10cm. aralýklarla çivileyip, küçük bir yazýyla “sanat bir baþka dua þeklidir” diye yazdýðim çalýþmadýr. Sanatýn gerçeði, insanoðlunun yaþam gerçeði ile ilgili olamayabilir. Ama görünen her þey yaþamýn içindeki her an ifade deðiþtirebilir, kullaným þekli deðiþebilir, bizim anlayýþýmýzdaki ifadesi de deðiþebilir. O zaman deðiþim aniden modernite akýmýnýn getirmiþ olduðu noktada birleþiyor. Fakat benim çýkýþ noktam daha farklý. Ben Asya kültürüne daha yakýn bir insaným. Ben her þeyin deðiþebileceðine, kaybolabileceðine, geçici olduðuna inanýyorum ve savunuyorum. izin “Belçika Kültürüne Ýz Býrakanlar” kitabýnda adýnýz geçiyor. Türkiye’de doðup Belçika’ya geliyorsunuz ve Belçika kültüründe iz býrakan biri oluyorsunuz. Nasýl geliþti bu süreç? Burada aileme selam yollamak istiyorum. Ailem evine kapanýp kalmadý. Kendi ihtiyaç ve ideallerini fazlaca abartmadan yaþamýþlar ve çocuklarýný okutmak için çaba sarfetmiþler. Bunun için onlara minnettarým. Babam her ne kadar avukat, doktor olmam için ýsrar etse de sanat alanýnda okulda baþarýlý olmam onlarý etkiledi. Ama ilk zamanlar zor olmuþtu. Kafirler gibi insan S resimleri yapmak, insan yüzlerini aslý gibi yapmak, “bu adam kendini tanrý mý sanýyor” þeklinde yorumlara neden oluyordu. Ýlk sergimi 17 yaþýnda açtým. Hiç Türk yoktu sergilerimde. Hep Belçikalýlar geliyordu. Ne zaman ki Belçikalýlar beni anlatmaya baþladý, Belçikalý televizyonlarda gösterilince Türkler de beni tanýdý. Bir de Türkiyeli Türkler beni Avrupalý Türklerden daha önce tanýyýp sahiplendi. Bu da ilginç bir durumdur. S anatçýsýnýz ama bunun yanýnda politika da yap mak istiyorsunuz. Sanatla anlatmak istediklerinizi anlata madýnýz mý? Bu sebeple mi politika yapmak istiyorsunuz? Hayýr hayýr. Sanýyorum ki sanatýmýn içinde insan unsuru yoðun bir yer tuttuðu için siyasette aktif olmamak, benim için bir hayal kýrýklýðý olurdu. Siyasette bir þeyler yaparak, baþkalarýnýn sýrtýndan, danýþmanlarýn sýrtýndan bir þeyler yapmak istemiyorum. Belçikalý ya da Türkiyeli siyasetçi arkadaþlarým gibi benim, kendimi siyasette ispatlamaya ihtiyacým yok. Benim kendi düþüncelerim var. Bu düþüncelerimi, o günün þartlarýnýn vermiþ olduðu olanaklarla, gerçeðe en yakýn noktaya götürmek istiyorum. Ýnsanoðlunu bu kadar kutsayan bir sanatçý olarak siyasette bulunmam çok doðal. Bakýnýz, siyasetteki sanatçýlarý, düþünürleri kimler dýþladýlar? Bu endüstriyel denilen akým, bizleri tecimsel (ticari) bir ortama itti. Aslýnda bütün uygarlýklara bir bakýn; hepsinde o dönemdeki mimarlar, yaratýcýlar, sanatçýlar, zanaatçýlar önemli bir yer tutmuþlardýr. Ne zaman bu liberal düzen yerleþti, biz doðal olan yerimizden mahrum edildik. Sanatçýlar dünyanýn neresinde olursa olsun sürgünde yaþýyorlar. Onun için de var olan zenginliði ifade edebilecekleri noktalardan uzaklaþtýrýlýp yalnýzca atölyelere, galerilere, þimdi bir de müzelere ve çaðdaþ sanat merkezlerine mahkum ediliyoruz. Oralar bizim hapishanelerimizdir. Orada dünyaya tek bir gözümüzle bakýyoruz. Ama bizim de iki gözümüz iki kulaðýmýz var. Neden iki gözümüzle bakmayalým? Çünkü tecimsel ortamýn gerektirdiði yaptýrýmlar var. Onun gereklerini yerine getiremediðinizde uluslararasý ortamda yer alamýyorsunuz. Çünkü siz tecimsel askersiniz. Mehmet Aydoðdu’nun hayatýn devingenliðini anlattýðý ‘dokuz yaþam’ eseri Sayfa 14.qxp 29.11.2005 01:54 Seite 1 Aralýk 2005 HAYIF-life 14 Alamancý Hababam Sýnýfý Burdur’da - II [email protected] Radika olduk * rta yol, orta þeker, aþýrý idarecilik. Son yýllarda, orta þekerlilik salgýný yaygýn. “Aman kýzdýrmayalým, sakýn ha fazla tepki almayalým”, tasalarý almýþ baþýný gidiyor. Meydan, meþru olabilme uðruna, kendi kimliðini saklayanlarýn, yadsýyanlarýn, ödlek saklambaç oyununa dönüþmüþ. Emperyalist sistemin dünya düzenini tek baþýna belirlediði þu son 15 yýldýr, hayatta tek önemli ölçü ticaret ve iktisat. Önemsenmenin tek yolu ekonomik baþarý. Baþka bin bir türlü baþarýlar, baþarýdan sayýlmýyor. Her þey ama gerçekten her þey, spor, sanat, eðitim, O Emperyalist sistemin dünya düzenini tek baþýna belirlediði þu son 15 yýldýr, hayatta tek önemli ölçü ticaret ve iktisat. Neo-liberal gözlükten baþka gözlük takýlmýyor gözlere. ulaþým, sosyal hizmet, çocuk bakýmý, hava raporu, saðlýk hizmetleri, … ekonomik getirisi yoksa (financial return), var olma hakkýný kaybediyor. Ya yok olmalý veya yeni (tabi parasal ölçülere göre) yapýlanmaya gitmeli. Deðiþimlerin zorunlu olduðunu da, mümkünse kapitalizmin resmi dili olan, Ýngilizce deyimler kullanarak, savunmalýsýn. Milyonlarca Yahudinin imha edildiði dönemde, Yahudi toplumunun eleþtirilecek, kýzýlacak önemli bir özelliði vardý bence. O karanlýk soykýrýmý yaþarken, Yahudilerin kayda deðer hiç bir baþkaldýrýya, direniþe geçmemeleri, inanýlmaz bir gerçek. Göz göre göre, Hz. Ýbrahim’in kurbanlýk koçu gibi, kuzu kuzu kurbanlýk olmaya razý halleri, beni çileden çýkarýyor. Tekrar bizim orta þeker, hay hay efendiciliðimize gelelim. Bu diktatörlük henüz yeni, biliyorum, ama insan bu kadar da sessiz kalamaz ki. Ortalýkta hiç ciddi organizeli bir karþý düþünce (contre discours), direnme belirtisi yok. Radikallik, bu kadar ölmüþ olamaz! Eski ve yeni kuþaklarý izliyorum, biraz tutarlý radikal kýpýrtýlar görsem, dünyalar benim olacak. Benim bildiðim, yeni kuþaklar radikal, sivri çýkýþlar yaparak, kuþak çatýþmasýna girmeliler. Sorgulamayý, âsiliði, son dönemlerde yalnýz Ýslami hareketlerde görebildim. Savunduklarý dünya görüþleri, kesinlikle benim þahsen benimseyemediðim þeyler. Yöntem ve görüþlerini kýnamaya kýnasam da en azýndan bir baþkaldýrý söz konusu. Ha doðru bir de sendikalar var, hiç de politik olmayan, salt ekonomik pastadan pay almak için, ara sýra sokaklara dökülüp, düdüklerini üfleyerek yürüyen bir kalabalýðýn çobanlýðýný yapmaktalar. Aah ah! Radikal derken, kala kala radika* kaldýk. *Radika=yapraklarý salata olarak yenilen bitki 21 gün deyip geçmeyin! Yýllarca anlatsan da, yazsan da bitmiyor... Erdinç Utku Yýllarca askerlik anýlarýmý anlatýp kafa þiþirmektense... Bizde âdet olduðu gibi yýllarca askerlik anýlarýmý anlatýp tanýdýklarýmýn kafasýný þiþirmektense izlenimlerimi yazmayý yeðledim. attýðýmýz çöpler yine bizler tarafýndan toplanýyor. 21 gün boyunca bir kez de koðuþ temizliði (tuvaletler de dahil) sýrasý geliyor. 42 yaþýnda gecikerek askere baþvurduðu için 7668 Avro ödeyen bir arkadaþýmýzýn sözleri hâlâ kulaðýmda: “Bok temizlemek için 7668 Avro veriyorum.'' Mantýk yok, “Mýntýka temizliði” var! ''Askerlikte mantýk yok'' mu bilmem ama ''mýntýka temizliði'' var! Kahvaltý sonrasý günün ilk yoklamasýna kadar daha önce belirlenmiþ bir alanda (mýntýka) 15-20 dakika temizlik yaptýrýlýyor. Bu bölgede çoðunlukla bizlerin içtikleri sigaralarýn izmaritleri ve Kaytaran kaytarana 21 günün içinde 4 gün de istirahat var. Doktora “görünüp” istirahat(doktor raporu) almak isteyenlerin çoðuna istediði kadar izin veriliyor. 4 günlük süreyi herkes sanki kaytarýlmasý gereken yasal bir hak gibi görüyor. Burdur'da Atatürkçülük ve milliyetçilik aþýlanýyor Biraz abartýlý da olsa içeriði iyi hazýrlanmýþ konferanslarla genç subaylar, emperyalist ABD ve diðer komþularýmýzýn Türkiye üzerine oynadýðý oyunlar konusunda bilgi veriyorlar. Salt verilmiþ olmak amacýyla peþ peþe düzenlenen ve dinlenmeye fýrsat bulamayan askerlerin biraz da ''zoraki'' dinledikleri sunumlarýn etkililiði konusunda þüphelerim var. baþkaný seçiliyor. Yöntem çok basit; 25 kiþi uzundan kýsaya doðru sýralanýyor ve hepsine 1'den baþlayarak 25'e kadar numara veriliyor. En uzunu, yani 1 numara da manga baþkaný oluyor. Alay komutaný dertli… Patates soyma, bulaþýk yýkama Yemekhanede orta kalitede yemek veriliyor. Yemekleri özel sektör hazýrlayýp daðýtýyor. Patates soyma, bulaþýk yýkama ve yemek daðýtma tarihe karýþmýþ. Akýl yaþta deðil “BOY”dadýr! Asker adaylarý kayýt sýrasýna göre 25'lik gruplara (manga) ayrýlýyorlar. Bu gruplara bir manga Bir sonraki dönemde (Ocak 2006) Burdur’a gideceklere öneriler; Havlu(banyo ve yüz için), pijama, eþofman(Alayýn kantininde kamuflaj desenli ve Burdur armalý pijamalar satýlýyor), terlik, iki takým elbise, bolca yeþil fanila, atýlabilecek don ve siyah uzun çorap, postal için tabanlýk (ortopedik bir þey alýrsanýz ayaðýnýz daha rahat eder, - postalýnýzý iki boy büyük almayý unutmayýn), boyuna asýlan cinsten para kesesi, gözlük kýlýfý - yedek gözlük (gözlük takýyorsanýz), týrnak makasý, ayak için pudra, yara bandý, postal vurmasý halinde kullanýlacak cinsten ortasý delikli nasýr bantlarý, kulak týkacý (koðuþtaki horlamaya karþý), göz baðý (koðuþlar her zaman karanlýk deðil, özellikle ranzanýn üst katýnda yatýyorsanýz), þampuan, diþ macunu, diþ fýrçasý, týraþ býçaðý ya da týraþ makinesi ve en önemlisi grip ve soðuk algýnlýðýna karþý ilaçlar ve aðrý kesicileri mutlaka çantanýza alýn. Eðer Belçika vatandaþý deðilseniz T.C. pasaportunuzu yanýnýzda götürmeyi aman ha unutmayýn. Fotoðraf makinesi, cep telefonu ve her türlü elektronik cihaz yasak. Fotoðraf makinesi götürürseniz teslim olunca alýp, son gün geri veriyorlar. Cep telefonlarý ise çarþý iznine çýkarken veriliyor ve dönüþte geri alýnýyor.(Kýþlada kartlý telefonlardan uygun koþullarda telefon görüþmesi yapmak mümkün. Telefon kartlarý kantinlerde satýlýyor) Ýçinde uyuþturucu olan ilaçlar da yasak. Giriþte doktorlar getirdiklerinizi kontrol ediyorlar. Alay komutaný Albay Mustafa Bingül, Burdur'da askerlik yapanlarýn deneyimlerini gerçekçi bir þekilde diðerlerine aktarmadýklarýndan yakýnýyor, olumsuz anlatýmlardan kaçýnmamýzý istiyor. Fahiþeler ve dilenciler konusunda uyanýk olmamýzý isteyen komutan, fiyatlar konusunda da dikkatli olmamýzý salýk veriyor. Normal askerler de bizim yüzümüzden alýþveriþ yapamaz olduklarýný, fiyatlarýn yükseldiðini söylüyorlar. Burdur ekonomisi dövizli askerlik yapanlar sayesinde canlanýyor. 3402 kiþi bu küçük kentin ekonomisinde önemli rol oynuyor. Askerlerin karýlarýna kýzlarýna laf atmalarýndan (hatta bazen parmak) korkan Burdurlular askerlerin çarþý iznine çýktýðý günlerde sokaða çýkmýyorlar. Son söz Gelenlerin çoðu gelmeden önce internetten þöyle bir araþtýrma yapýyor ve önceki yýllarda askerlik yapanlarýn “o yýllara ait” deneyimlerinden yararlanýyorlar. Ancak sürekli bir geliþim ve iyileþtirme süreci yaþayan dövizli askerlik uygulamasý her geçen gün daha “düzgün” hale getiriliyor. Bu durumda da birkaç yýl öncesinin deneyimi bile bazen “þimdiki gerçekleri” yansýtmýyor. 21 gün deyip geçmeyin! Yýllarca anlatsan da, yazsan da bitmiyor. BÝTTÝ 29.11.2005 05:43 Seite 1 Aralýk 2005 E S K Ý y a þ a m l a r E S K Ý m e k a n l a r HAYIF-Life [email protected] er yýl Kasým ayýnýn ortalarýnda Brüksel’in merkezini öðrenciler istila eder. Çoðu insan ne olduðunu pek anlamaz ama “Saint-V” bayramý olduðunu bilir ve “tembel öðrenciler yine bira içip sokaklara iþeyecek” yorumlarý yapýlýr. Zamanla eðlenceye dönmüþ olsa da bu gün aslýnda bir anma günüdür. 1843’te Eski Öðrenciler Birliði’nin doðmasýndan itibaren her yýl 20 Kasým’da, 1834’te Brüksel Serbest Üniversitesi’ni kuran PierreThéodore Verhaegen anýlýr. Verhaegen, mason çevrelerinde itibarlý bir avukattý. “Ýnsan Sever Dostlar Locasý”nda faal olan Verhaegen’ýn bu kiþiliði, Brüksel Üniversitesi’nde masonluðun H 15 Haylaz öðrenciler bayramý “Saint-Verhaegen” Erdem Resne daima güçlü olmasýnda en büyük etkendir. 20 Kasým günü Üniversite’de bayram günü ilan edilir, ama baþlarda bu bayram sadece eskilerin bir araya geldiði bir gündür. Zamanla yeni öðrencilerin de katýldýðý bayrama 1888’de bugünkü adý verilir: “Saint-Verhaegen” (Evliya Verhaegen). Mason ve laik eksenli Brüksel Üniversitesi’nde dini aðýrlýklý “evliya” kelimesinin kullanýlmasý, aslýnda o zamanýn en güçlü oluþumu Katolik Leuven Üniversitesi’ne ve dolayýsýyla da Kilise’ye karþý mizahi ve eleþtirel tavrý simgeler. Verhaegen’ýn heykeli önüne çiçek býrakýlmasýnýn yaný sýra zaman içinde birçok yer ve insan bu bayram gününde anýldý: 1963’ten itibaren, II. Dünya savaþýnda 18 öðrencinin infaz edildiði Tir Nati-onal’a da gidilir. Zaman içinde eðlence ve üniversite folklorunun aðýr bastýðý bayramýn tarihinde Manneken-Pis de, çokça uðranan yerler arasýnda: öðrenci kostümleriyle kuþatýlan küçük çocuðun, su yerine bira iþediði günler de oldu! 23 yýldýr Brüksel’de kuþaktan kuþaða aktarýlan kültür sanat mirasý HASRET VÝDEO Sayfa 15.qxp Türkiye ve Avrupa’daki en büyük Türk filmlerinin arþivi Belçika’da ‘Türk toplumunu etkilemenin en etkili yolu’ Binfikir gazetesine ilan vermektir! ARADIÐINIZ HER ÞEYÝ BULABÝLECEÐÝNÝZ TEK ADRES Hiçbir yerde yok demeyin, bir de HASRET VÝDEO’ya sorun Rue Geefs 47, 1030 Bruxelles / Her gün 14:00-22:00 arasý açýk Yaygýn daðýtým aðý, nitelikli içeriði ve güvenilir çizgisiyle BÝNFÝKÝR, reklamlarýnýzýn Türk toplumuna etkili ve inandýrýcý bir þekilde ulaþmasýný saðlar. Amacýmýz ‘siyasi çizgi’ deðil, nitelikli bir ‘yayýn çizgisi’ www.binfikir.be Belçika’nýn ‘Türkçe’ gündemi The Ýmam: el Tayyip ýllar öne bir Muhammed Ali’nin boks maçlarý, bir de Kasparov’un santranç karþýlaþmalarý gecenin geç saatlerinde verilirdi. Kurmalý saatlerimizi ayarlayýp, sabaha karþý uyanýrdýk. Merak ve heyecanla, Muhammed Ali ve Kasparov’un oyunlarýný izlerdik. Kasparov’un o inanýlmaz satranç hamlelerine hayran kalýrdýk... Kültür ve Sanat Vakfý’nýn galasýný yaptýðý, imam hatip kökenli, kimliðini Diyanet’e göre saklayan bir bilgisayar iyi bir imamýn mühendisinin, kansere yakalanan liseden arkaeðitim görmüþ daþý köy imamýnýn isteði olmasý, yabancý üzerine köyüne dönüp imamlýk yapan uzun dil bilmesi; ideal saçlý, motosikletli farklý bir tip, baþarýlý bir tipte ama sevgi ve inanç dolu hitaplarýyla ve örnek bir kiþi, tüm köylülerin sevgisini ahlaklý bir insan kazanan imam Emre’nin (Emrullah) hikayesini olmasý, medyayý anlatan “The Ýmam” filda iyi takip mini izlerken, santranç oyununa takýldým. Göetmesi gerekiyor. rünmez ve bilinmez eller, ustaca santranç oynuyorlar. Tam da bunlara kafa yorarken, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, “bir imamda olmasý gereken özellikleri” belirledi. Diyanet’e göre iyi bir imamýn eðitim görmüþ olmasý, yabancý dil bilmesi; ideal bir tip, baþarýlý ve örnek bir kiþi, ahlaklý bir insan olmasý, medyayý da iyi takip etmesi gerekiyor. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’na göre “misyon sahibi örnek bir imam”ýn özellikleri þunlar olmalý: - Uzmanlýk seviyesinde ilahiyat eðitimi yapmýþ, felsefe tarih, sosyoloji, psikoloji ve eðitim dallarýnda bilgiye sahip olmalýdýr. - Dünyadaki sosyal ve kültürel geliþmeleri yakýndan takip etmelidir. Bunun en güzel yolu yabancý dil bilmektir. - Medyayý sürekli takip etmeli, internetten kendi alanlarýyla ilgili geliþmeleri izlemeli, gerekli yerlerle devamlý temas halinde olmalýdýr. - Daima hayatýn gerçeklerini göz önünde bulundurmalý, insanlarý yargýlayan, mahkum eden, yasaklayan, korkutan bir üslup ve tavýrdan uzak durmalýdýr. - Sadece peþinde namaz kýlanlarýn deðil, herkesin hocasý olmalýdýr. - Siyasi konularda tarafsýzlýklarýný korumalarý gerekir. Çok partili hayat ve demokrasinin gereði bunu gerekli kýlmaktadýr. - Camiler birer halk eðitim merkezi gibi fonksiyon görmelidir. Sosyal, eðitim, saðlýk gibi alanlarda bilgilendirme programlarý düzenlenmelidir. ... Bütün bu geliþmelere Ýngiltere Baþbakaný Tony Blair’in perspektifi olan “büyük resim”ine bakýnca, Hýristiyanlýk aleminin Ortaçað’ýn sonunda yaþadýðý ‘Rönesans’ý hala gerçekleþtiremeyen Ýslam dünyasýnýn ‘reformu’nun karda býrakýlan ayak izlerini merak ve heyecanla izlemeye devam edeceðiz... Y Sayfa 16.qxp 29.11.2005 01:57 Seite 1 Aralýk 2005 ARTfikir 16 Konuþulamayanlar Kadýnlar bu oyun aracýlýðýyla ayný zamanda Belçika seyircisine de dünyalarýný açarak kendi iç dünyalarýnda konuþulmasý 'yasak' olan konulara deðiniyorlar. [email protected] Ýlknur Cengiz Gent’teki “Meleðin Düþüþü” ...Bavuldan çýkarýp giydiði elbiseyi gören babasýndan tokat yiyor. Ve o ana kadar boyun eðme ve kaderine razý olma yolunu seçen kýz, babasýnýn bu tepkisi karþýsýnda, onu öldürüyor. Gent Film Festivali’nde dikkatleri çeken bir diðer Türk filmi de "Meleðin Düþüþü" idi. "Meleðin Düþüþü" Yunanistan'la ortak yapým ve desteðini Euroimage'den alan bir film. Sessizliðin hakim olduðu film; bir yumak ipi, çalýlara dolayarak yokuþ yukarý çýkan bir el ve nefes sesleriyle baþladý. Bu, baþrol oyuncusu Zeynep’in sessiz dünyasýndan bir portre idi. Zeynepi’n dileði yaþadýðý hayattan kurtulmak. Yatýrlara gidiyor, dua ediyor. Sonunda ona, trafik kazasýnda ölmüþ bir kadýnýn elbiseleriyle dolu bir bavul geliyor. Bavuldan çýkarýp giydiði elbiseyi gören babasýndan tokat yiyor. Ve o ana kadar boyun eðme ve kaderine razý olma yolunu seçen kýz, babasýnýn bu tepkisi karþýsýnda, onu öldürüyor. Zeynep’in babasýný öldürüþ nedeni bir nevi özgürlüðüne kavuþmasý oluyor. Bu bavul ona iyilik olarak mý, yoksa kötülük olarak mý geldi, onu bilmiyoruz. Aslýnda bunlar, filmin finali de dahil, hayatla olan baðlarýmýz üzerine herkesin baþka bir þekilde yorumlayacaðý þeyler. Çünkü hiçbirimiz ne tam iyiyiz, ne de tam kötü. Bazen þeytanýn oyununa geliyoruz, bazense meleksi yanýmýzý dinliyoruz. Þu var ama; biz aslýnda hiçbir zaman kendi kaderimizi belirleyemiyoruz. Film, tamamen düþündürmek üzerine kurulu. Öykü sonlanmýyor. Zeynep'in balkona çýktýðý sahneyi yaþadýðý kötü hayata meydan okuma olarak da yorumlayabilirsiniz, intihar giriþimi olarak da... "Meleðin Düþüþü", Kaplanoðlu'nun ilk filmine göre daha karanlýk, karamsar, belki daha simgesel, mekânlarýn geri plânda kaldýðý; karakterlerin, hatta Zeynep karekterinin üzerine kurulmuþ bir film. Bence filmin adý baþrol oyuncusu olan Zeynep’in bir süreçten baþka bir sürece geçiþini anlatýyor. Bu filminde, tercihler ve suç olgusu etrafýnda gezinen Kaplanoðu, "Meleðin Düþüþü” ile Antalya Altýn Portakal Film Festivali'nden 6 ödülle dönmüþtü. 9 Eylül Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü mezunu olan Semih Kaplanoðlu, 2001'de çektiði "Herkes Kendi Evinde"nin ardýndan "Meleðin Düþüþü" ile yoluna devam ediyor. 32. nderhuids-derinin altýnda’ Brüksel’deki yabancý kadýnlara destek olan bir derneðin kanatlarý altýnda sahnelendi. Oyun Belçika'da yaþayan yabancý kökenli kadýnlarýn hayat hikayalerini anlatýyor. Farklý nesilden kadýnlarýn hikayelerinin anlatýldýðý oyun espiritüel, içten ama ayný zamanda da acý gerçekleri ortaya koyarak burada yaþayan yabancý kökenli kadýnlarýn hayatlarýndan kesitler veriyor. Oyunda Flamanca’nýn yanýsýra Türkçe þarkýlar ve hikayeler de yer alýyor. Oyuncular çok farklý kökenlerden olunca bu renklilik oyuna da yansýmýþ. Oyun sonrasý yönetmen Willy Thomas'la kýsa bir söyleþi yaptýk: ‘O Oyunun konusunu kýsaca anlatýr mýsýnýz? Göçmen kadýnlarýn hikayeleri. Kadýnlar göçmenin, ülkelerinden ayrýlýþýn beraberinde getirdikleri ve ayrýldýktan sonra yaþadýklarý zorluklarý ve mutluluklarý anlatýyorlar. Bunlar genelde þimdiye kadar gizli kalmýþ, anlatýlmamýþ hikayeler. Oyunun deðindiði bir diðer konu da farklý kültürlerin birbiri hakkýndaki görüþleri, birbirleriyle paylaþtýklarý veya paylaþamadýklarý. Bunun iç dünyalarýna yansýmasý veya etkisi. Farklý kültürlerdeki kadýnlar bu oyunda biraraya geldiler ve hikayelerini samimiyetle birbirleriyle paylaþtýlar. Kadýnlar bu oyun aracýlýðýyla ayný zamanda Belçika seyircisine de dünyalarýný açarak kendi iç dünyalarýnda konuþulmasý 'yasak' olan konulara deðiniyorlar. bayanlarýn hikayeleri. Bu bayanlarla sohbetler düzenlendi. Sultan Ballý bu sohbetlerde konuþulan konularý not aldý ve elimizdeki birçok malzeme arasýnda seçim yaparak yine sohbet þeklinde sahneledik. Bizim için farklý konulara deðinebilmek çok önemli idi. Bu konuda çok titiz davrandýk. Willy Thomas rini rahatça anlatabilmeleri seyircide bir iz býrakabiliyor. Oturup üzerinde düþündüðümüz deðil, gerçekten yaþanmýþ ve duygunun hakim olduðu hikayeler olduðu için hem anlatan bayanlar hem de izleyici için ulaþýlmaz, uzak bir konu deðil. Yasak veya gizli kalmýþ hikayelerin bu kadar kolay anlatýlabilmesinde katkým olsun istedim, bu tür konulara daha çok eðilinmeli diye düþündüðüm için de bu oyunu seve seve yönettim. Hikayelerin gerçekten yaþanmýþ olduðunu söylediniz. Senaryo nasýl oluþtu? Hikayeler oyuncularýn ve hatta bu oyunda rol almayan Oyuncularý nasýl seçtiniz? Bu konuyla da Sultan Ballý ve 'Yabancý Kadýnlara Destek' olan dernek ilgilendi. Oyuncu kabiliyetinden çok hikayeyi anlatýþ tarzý önemliydi. Sonuçta sunulan tam anlamýyla bir tiyatro deðil de, kadýnlar arasýnda yapýlan sohbetlerden kesitler idi. Bizim en büyük problemimiz zamanýmýzýn kýsýtlý olmasý idi. Normal bir tiyatro oyununa iki yýlda hazýrlanýrken bu oyunu 34 ay içerisinde çýkarmak zorunda idik. Bu biraz da kendi seçimimizdi. Dolayýsýyla oyunu rahat ve çok sade gerçekliðiyle sahneledikleri için oyuncularýmla gurur duyuyorum. Bu oyunu yönetmek istemenizdeki neden nedir? Doksanlý yýllarýn baþýnda 'Dito Dito' adlý bir Tiyatrocular Derneði ile birlikte çalýþmalarýmýz oldu. Dernek aþýrý saðýn ön plana çýkmasý sonucunda çalýþmalarýný daha çok yabancýlara yönelik yaparak bütün oyunlarý iki dilde uyarlamaya baþladý. Böylece yabancýlara ulaþma þansý daha da arttý. Sanat dünyasýnýn bu konuya eðilmesi çok önemli, çünkü aþýrý sað (hatta aþýrý sol dahi) bu sorunsalý zaman zaman gizlemeye calýþýyorlar. Biz bu konulardan kaçmamaya çalýþýyoruz, hatta gerekirse üstüne üstüne gidiyoruz. Bu oyunda ayný zamanda dini inançtan da bahsediliyor. Ben inançlý deðilim ama oyuncularým inançlarýndan bahsedebilmeliler. Artýlarýný ve eksilerini bu podyumda tartýþabilmeliler. Onlarý sýnýflara ayýrmadan konu tartýþmaya sunulmalý. Hikayele- Sayfa 17.qxp 29.11.2005 01:58 Seite 1 Aralýk 2005 ARTfikir Neden giriþ sahnesini hamile bir kadýnla yapýp, oyunu bir anda yalnýzca iki kadýnýn eline býrakarak teyatral bir þekilde son verdiniz? Hamile kadýn yeni bir geleceðin metaforu. Bu hepimizin daha iyi bir gelecek beklediði ve umudumuzu yitirmememiz gerektiði yönünde bir mesaj. Buradaki herkesin biraraya gelip bir þeyler yapabilmesi ve öðrenmesi hala bir umut kapýsýnýn açýk olduðuna iþarettir. Böyle olanaklar sunarak bu insanlarla biraraya gelmek ve daha da ötesi onlarla bir eser ortaya koymak çok lüks bir imkan bence. Örneðin Fransa’daki olaylar birbirini anlamak istememekten kaynaklanýyor ve bunu tekrar düzeltebilmek için de çok çaba gerekiyor. Oyunun son sahnesine gelince, amacýmýz bir 'tiyatro' oynamak deðil de bu hikayeleri anlatmaktý. Baþlangýçtan bu yana oyuncularla bu konuþuluyordu. Onlar için tiyatro oynamak hikaye anlatmak deðil, daha farklý bir þeydi. Zaman da kýsýtlý olduðu için tarz seçimi üzerinde tartýþma lüksümüz yoktu. Ýki tarzý bu kadar kýsa süre içerisinde birleþtirmek imkansýzdý. Tarz seçimi konusun- ‘Ýstanbul Hatýrasý’ ve ‘The Imam’a yoðun ilgi Canvas’ýn ‘Animasyon Filmi’ ödülünü Köksal aldý Erdem Resne ent Görsel Sanatlar Akademisi (KASK) öðrencisi Erkan Köksal, Canvas TV’nin düzenlediði kýsa metraj yarýþmasý'nýn Animasyon filmi dalýnda birincilik ödülü aldý. En Attendant (Beklerken) adlý animasyon filmi, okula G da da çok net olunmasý gerektiðini düþünüyorum çünkü seyirci oyunun konusunu ve içeriðini iyi anlayabilmeli. Oyunun çizgisini belirlemek çok önemli. Son sahnede asýl anlatýlmak istenen insanlarýn tiyatro hakkýndaki genel görüþlerinin ne olduðu. Yani bir oyunun abartýlar ve gerçek üstü taklitlerle daha teyatral olduðu. Tiyatro olabileceði. Bunu sohbet esnasýnda birbirlerine tiyatro oynayarak anlatmaya çalýþýyorlar. Belki de onlarýn hayal ettikleri tiyatro daha çok bu son bir iki dakikada sunulandýr. gitmek üzere otobüse binen genç bir öðrencinin hikayesini anlatýyor. Fakat beklenmedik bir biçimde hareketlenen yolculuk boyunca, aralarýnda bale dansýna yeltenen vücut geliþtirme uzmanlarýnýn da bulunduðu birbirinden ilginç karakterler sahne alýyor. Jüri deðerlendirmesinde Erkan Köksal’ýn yaratýcýlýðý yaný sýra, filmdeki neþe unsurunun beðeni topladýðý belirtildi. ültür Sanat Vakfý tarafýndan galasý yapýlan Fatih Akýn’ýn yönettiði Ýstanbul Hatýrasý filmi belgesel niteliði nedeniyle bazý izleyicilerin beklentilerini karþýlayamadý ancak filmi izleyenlerin çoðu Akýn’ýn yapýtýný beðendiðini söyledi. Galayý kokteyl ve Gent’ten Ibýdýklar Grubu’nun verdiði bir konser izledi. Ayný vakfýn gösterime sunduðu The Imam’a da Belçikalý Türkler yoðun ilgi gösterdiler. Galaya katýlacaðý açýklanan filmin baþrol oyuncusu Eþref Ziya’nýn gelemediði etkinlikte, film farklý konusu ve anlatýmýyla ilgi çekti. K kü l t ü r s a n a t etkinlik takvimi PARDON EÐRETÝ GELÝN Mert Baykal’ýn yönettiði Ferhan Þensoy, Rasim Öztekin ve Ali Çatalbaþýn da aralarýnda bulunduðu deneyimli oyuncularýn yer aldýðý film, gerçek bir yaþam öyküsünün sahneye aktarýlmýþ hali. Atýf Yýlmaz’ýn yönettiði filmde Nurgül Yesilçay, Müjde Ar ve Onur Ünsal gibi oyuncular yer alýyor. Film 1930’lara deðin uygulanan “Eðreti gelinlik” olgusunu iþliyor. – Saat: 20.00 DE CENTRALE KÜLTÜR MERKEZÝ 16 Aralýk Cuma Saat – 20:00 DE CENTRALE KÜLTÜR MERKEZÝ Kraankindersstraat 2, 9000 Gent Kraankindersstraat 2, 9000 Gent 11 Aralýk Pazar ZEYNEP BASKAN & DEVRÝM KAYA Türk Halk Müziði Konseri Bu Topraðýn Sesleri Halk Müziði yarýþmasýnda 2. ve 3. olan sanatçýlar Gent’te sahneye çýkacaklar. 18 Aralýk Pazar – Saat: 20.00 DE CENTRALE KÜLTÜR MERKEZÝ Kraankindersstraat 2, 9000 Gent ÖZCAN DENÝZ KONSERÝ ALÝ GÜVEN KONSERÝ 9 Aralýk Cuma Saat: 20.00 Rue de Launoy 58, 1080 Bruxelles 16 Aralýk Cuma Saat: 22.00 Metropol Disko Rue Jan Bollen 51, 1020 Laken 17 [email protected] Gizli kahramanlar evgili dostlar bu yazýmý yazarken “Belçika’daki toplumumuza nasýl faydalý olabilirim” diye çok düþündüm. Bunun neticesinde ilk gözüme batan, “toplumsal destek” diye nitelendirdiðimiz olgunun yetersiz olduðuydu. Aramýzdan çýkan baþarýlý kahramanlarýmýzýn daha Onlarý alkýþçok desteðe ihtiyacý oldulamak ve ðunu gördüm. Onlarýn yanýnda olalým motive etmek sevgili dostlarým. Çünkü adýna, büyüonlar,baþarýlarýyla itibarýmýzý ve tanýtýmýmýzý en tecimi alýp güzel þekilde temsil eden Belçika’daki birbirinden deðerli arkadaþlarýmýz. Onlarýn ardýnkahramanladan övgüyle bahsedelim rýmýzý inceleve onlarý alkýþlayalým ki daha da baþarýlý olsunlar. meye baþlaBelçika’dan Avrupa’ya, dým. Avrupa’dan dünyaya bayraðýmýzý ve kültürümüzü dalgalandýrsýnlar. Neden gençlerimiz onlarý örnek alýp, içlerindeki yeteneði en güzel þekilde deðerlendirip baþarýya ulaþýp birer kahraman olmasýnlar. Onlarý alkýþlamak ve motive etmek adýna, büyütecimi alýp Belçika’daki kahramanlarýmýzý incelemeye baþladým. Bilmem duydunuz mu; Belçika’da pek çok zorluðu aþýp bir ilke imza atan sevgili arkadaþým, baðlama üstadý Mahir Tezerdi Anvers’te ‘Tambura’ adýnda bir Türk televizyon stüdyosu kurdu. Ayný zamanda içinde bir ses kayýt stüdyosu da barýndýran bu kuruluþun amacý, Belçika’daki Türk toplumuna yönelik yararlý televizyon programlarý yapmanýn yanýsýra buradaki genç yeteneklerimize kendilerini ifade etme olanaðýný saðlamaktýr. Mahir arkadaþýma, TVT televizyonu için hazýrlayýp sunduðu “Hicazz” programýnýn hayýrlý olmasý dileklerimi iletirken baþarýlarýnýn devamýný diliyorum. Umarým, Tezerdi’nin bu projesi sanatla ilgili birçok baþarýlý genç arkadaþlarýmýn önünü açacaktýr. Sporla ilgilenen arkadaþlarýmýz onu mutlaka tanýrlar. Küçük yaþta topla tanýþýp, Anvers Emirdað Spor ve Berchem Spor’da, gençlik yýllarýnda kendini yetiþtirip, Belçika futbolunun sayýlý teknik direktörlerinden birisi olmayý baþardý. KV Turnhout, Patro, Maasmechelen ve Beringen Heusden Zolder gibi ikinci lig takýmlarýný yönetti. Ýlk hedefinin, bir ikinci lig takýmýný birinci lige taþýmak olduðunu söyleyen arkadaþým Fuat Çapa, baþarýsýnýn böylece cok daha kalýcý olacaðýna inanýyor. Oynanacak bütün maçlarýnda sevgili Çapa’ya baþarýlar diler, onu en kýsa zamanda birinci ligte görmeyi arzuladýðýmýzý belirtmek isterim. Eminim ki toplumumuzdan sivrilerek ileri çýkýp, bu toplum adýna yararlý iþler baþaran nice Tezerdi ve Çapa’larýmýz var. Daha sonraki yazýlarýmda, bu gizli kahramanlarýmýzý irdeleyip su yüzüne çýkararak size tanýtmaya devam edeceðim. S Sevgilerimle… Sayfa 18.qxp 29.11.2005 02:00 Seite 1 Aralýk 2005 18 Hayt Huyt Park Haydar Abi “Delikanlý adamýn köþesi... Lightlar ve yumuþaklar okumasýn!” Evrimini tamamlaymayýp magandalýkla delikanlýlýk arasýnda kalmýþ, harbi yazarýnýz Haydar abi AB-T.C. iliþkilerinden kadýn-erkek iliþkilerine; þomaj – dop basýmýndan sahte para basýmýna; gerdek gecesinden Kadir gecesine; beyaz ticaretinden beyaz kadýn ticaretine; BABArazziden külüstür-sanata; silahlý çatýþmadan kuþak çatýþmasýna aklýnýza gelebilecek her konuda engin birikim ve deneyimlerini sizlerle paylaþýyor. BELÇÝKA, OLAYLARI UCUZ ATLATMASINI BANA BORÇLU Yaban ellerde bizim týfýl gençlere abilik yapmak kolay deðil koçlar. Çocuklarýn üzerinden gözümü ayýramýyorum. Fransa’daki karýþýklýðý fýrsat bilen bir grup, bizim gençlerin aklýný çelmek için az çaba harcamadý. Haydar abinizin haberi olmadan Brüksel’de yaprak kýmýldayamaz. Haber alýr almaz anýnda olaya müdahale ettim. Mahalle mahalle dolaþýp, kýþkýrtmalara kulak asmamalarýný istedim bizim gençlerden. Saðolsunlar, birkaç kendini bilmez dýþýnda hepsi de Haydar abilerinin sözünü dinledi. Diyanet Camilerinde okutulan “Olaylara karýþmayýn” hutbelerinin etkisi ya da Belçika baþbakanýnýn söylediði gibi “sokak bekçileri”nin baþarýsý deðil bu. Ben medyatik biri olmadýðým ve övünmeyi sevmediðim için baþkalarý ön plana çýkýyor. Benim için hiç mühim deðil, önemli olan gençlerimizi kollamýþ olmamdýr. EMÝR ÝYÝ ÇOCUKTUR Alýn iþte size sonuç. Ulan yaptýðýnýzý beðendiniz mi þimdi? Aramýzdan eli yüzü düzgün, aðzý laf yapan biri çýkmýþ. Hem de iþçi çocuðu. Taa bakanlýk makamýna kadar yükselmiþ. (Bazýlarý hala bakan yerine “Devlet Sekreteri” demekte ýsrar ediyor.) Belçika’daki Türklerin yüzaký ve baþarý simgesi birini bu hale düþürdünüz de n’oldu? Mahkeme Emir’e “Yalancý, inkarcý” anlamýna gelecek laflar etti. Bakanlýk koltuðu da sallanmaya baþladý. Þimdi Emir’i bu duruma düþüren “araþtýrmacý-karýþtýrmacý” gazeteciler bayram ediyordur. Kendilerine “bombalý kýna” paketi gönderecektim ama Emir, “Abi sen bu iþlere bulaþma ben temyize baþvuracaðým” dedi. TEMYÝZden biþey çýkmazsa ben gerekeni yapýp, “sorunu” TEMÝZleyeceðim! Emir Kýr’ýn ufak-tefek hatalarýný görmezden gelmek lazým. “Kol KIRýlýr yen içinde kalýr” diyebilmeliyiz gerekirse. Demezseniz sizin kolunuz kýrýlýr. Benden uyarmasý! KONSOLOSLUK AÇIN, ÝYÝ PARA VAR! Bir kaðýda iki cümle yazýyorlar, al sana 13 Euro. Konsolosluða adým atýnca nefes almaktan bile korkuyor insanýmýz. Belki bundan da para alýrlar diye... Bizim koçlara talimat verdim, araþtýrýyorlar. Yasal bir engel yoksa hemen Brüksel ve Anvers T.C. Konsolosluklarýnýn karþýlarýna birer konsolosluk da ben açacaðým. Acayip para var bu iþte. Üstelik ben fiyatlarý kýracaðým, konsolosluk fiyatýnýn yarýsýna vereceðim istediðiniz belgeyi. Promosyon olayýna da gireriz artýk; “Ýki belge alana, üçüncüsü bedava”, “Toplu pasaport uzatmalara grup indirimi” v.b. Dönerci falan deðil, bu zamanda konsolosluk acacaksýn abi, konsolosluk. Ben bunu bilir, bunu söylerim. Gerisi boþ! Dönerci açar gibi, gazete çýkaranlarýn ya da reklam þirketi kuranlarýn halini görüyoruz. MEHMET AYDOÐDU EKSÝKTÝ SANKÝ! Beni dinleyen yok bu gazetede. Entellik düzeyini azaltýn diye yýrtýnýyorum adamlar gidiyor bir entel daha transfer ediyorlar. Mehmet iyi çocuktur ama ne söylediðinden, ne de yazýp çizdiðinden biþey anlamam. Ee adam gerçeküstücü ressam. Bize gerçeküstücü deðil, gerçeklerle ilgilenen yazar çizer lazým. Üstü size kalsýn, entel-dantellere bahþiþ olarak yani. Gerçek bize yeter de artar bile. mazsýn. Çanak (Ýnsanýmýz AVRUPALI TÜRKLERE antenine yýldýrým çaða ayak düþer, ömür boyu uyduruyor, TRT-INT’e mahbeddua ve kum olursun hakaretlerini inþallah. de doðal ola-Seni gidi charter rak uyarlýyor. uçaklarýnda periBinfikir gizli þan olasýca seni... Döviz hesabý açtýðý mikrofonuyla iki komþu Türk kadý- banka batasýca! nýnýn sokak kavgasýný kaydetti. -Kýzýn turiste kaçar inþallah! Virgülüne dokunmadan yayýnlýyo-(Ayaðýndan çýkarttýðý terliði diðer ruz.) post-modern beddualar - Ulan þýllýk garý, benim herife Polonyalý hatunla kalýyo diye iftira atmýþsýn. Ferrarisine gaz takýlasýca orýspý seni... Senin kocan da seni Flamanla aldatýyo.. Hemi de bir homoyla... Yaa -Git ordan kudurmuþ. Ýftira atma benim adama. Konsolosluk kapýlarýnda sürüm sürüm sürünürsün inþallah. -Beddua etme... Aþýrý dozdan geberesice seni -Fark etmeden domuz eti yiyesice karý. Brüksel-Halle-Vilvoorde gibi caaart diye ikiye bölerim aðzýný! -Kafamý bozma, bi vurdum mu Cordon Sanitaire çarpar, Vlaams Belang’dan beter olursun! Ýktidarsýzlýk ilaçlarý da kavuþturamaz seni bi daha iktidara.... -Hadi ordan þýllýk, kýlýma bile dokuna- kadýna atarak devam eder.) Flaman kadýnlarýna abone olmuþ kocanýn yüzünü göremezsin inþallah. -Benim kocam mý? Otobana ters yönde giresice karý... - Kesin dönüþ yapar da Türkiye’de yaþamaya mahkum olursun inþallah! -(Çantasýný komþusunun kafasýna geçirdikten sonra) Ömür boyu gurbetçi diye anýlýrsýn inþallah! -Alaturka tuvalet bulamayasýca... -Sen de sen de...Hormonal dengen bozulsun. Ýki cinsiyet arasýnda kal! Gidecek tuvalet bulama! -AIDS ol da mum gibi eri emi! -Ömrün boyunca Türkiye’de “Alamancý” muamelesi görürsün inþallah! ERDÝNÇ UTKU Sayfa 19.qxp 29.11.2005 02:01 Seite 1 Aralýk 2005 19 Paris olaylarý ve biz SAÝT KÖSE eçenlerde konuþtuðum, sosyal konular, Fransa ve göçmenleri iyi bilen bir tanýdýðým, bu vahþi sosyal patlamanýn kökenlerinin 1983 yýlýna dayandýðýný söylüyordu. Kasým ve Aralýk 1983 yýlýnda “ýrkçýlýða karþý eþitlik” baþlýðý altýnda, ikinci kuþak on binlerce göçmen kökenli gencin Marsilya’dan Paris’e kadar yürüyüþü bir uyarýydý.Topluluk, Paris kapýlarýna geldiðinde sayýlarý yüz bini G aþmýþtý. 3 Aralýk 1983 günü, Cezayir kökenli genç Toumi Djaidja dönemin Cumhurbaþkaný François Mitterand tarafýndan kabul edildi. Gençler, iþ pazarýnda kendileri için yer ve Fransýz toplumunda fýrsat eþitliði istiyorlardý. Gençlere Sosyalist Parti tarafýndan pek çok söz verildi ama kýsa zamanda unutuldu. Olayý daha iyi anlayabilmek için eylemcilere bakmakta yarar var. Bu gençler, 30-40 yýllýk evlerde, kýþýn iþlemez ýsýtma sistemleri, kirli, köpek pislikleri dolu koridorlar arasýnda, sýnýrlý alýþ veriþ merkezleri olan, eðlenme, dinlenme tesisleri olmayan, viran, karanlýk yerlerde yaþýyorlar. Bu mahalleler genellikle iþçi mahalleleri olmasýna raðmen, oturanlarýn büyük kesimi iþsiz ve iþ bulma þansý çok zayýf kiþilerdir. Devlet, göçten kaynaklanan toplumla ilgili sorunlarý, hukuk ve polis yoluyla çözme eðilimindeydi. Son dönemde Sarkozy baskýcý politikalara yöneldi. Aþýrý hareketleri ve sözleri basýnda geniþ yer buldu. Fransa’nýn kendine özgü “Cumhuriyetçi” tavrý olaylarýn çýkmasýný olumsuz olarak etkilemiþtir. Fransa için ilkesel olarak, dinsel, etnik, kültürel kökenleri, geldikleri ülkeler ne olursa olsun devletin gözünde bütün vatandaþlar ve Irkçýlýða raðmen bu ülke bizim SELAHATTÝN KOÇAK on haftalarda en çok karþýlaþtýðým soru; Belçika’da da böyle bir durum olabilir mi? Bunu soranlar unutmuþ olmalý galiba; 1989-1991 arasýnda Brüksel’de Faslý gençler ve yine bir kaç yýl önce Anvers’te Abou Jah Jah’ýn piyasaya çýktýðý anlarda böyle manzaralar maalesef oldu. Her ne kadar ayný seviyede çevreye zarar verilmediyse de, bu tatsýzlýklarýn temelinde azýnlýk gruplarý dedikleri bilhassa Müslüman gençlerin isyaný vardý. Fransa’daki olaylar, polis tarafýndan kovalandýðý öne sürülen iki Afrika S kökenli gencin elektrik akýmýna kapýlýp ölmeleriyle baþlamýþtý. Irkçýlýk iddialarý ve Fransýz toplumundan dýþlanmalarýndan ötürü öfke duyan ve aðýrlýklý olarak Afrika ve Arap kökenli olan gençler bu olaylardan sorumlu tutuluyor. Belçika’daki durum bu tablodan daha mý farklý? Gerçekleri söylemek gerekirse, Belçika’daki durum sadece bir konuda farklý, o da burada azýnlýk toplumu diye tabir edilen yabancý gruplarýn “banliyö” denilen semtlerde kendi baþlarýna býrakýlmamalarý. Diðer taraftan çatýþmaya yol açan, ýrkçýlýk, iþsizlik, iþ alanýndaki ayrýmcý tavýr Belçika’da da ayný. Hatta Belçika, Avrupa’nýn içinde yýllardýr ýrkçýlýk cetvelinde zirveye oturmuþ. 11 Eylül olaylarýndan sonra Avrupa’nýn her ülkesi, hem kendi ülkesi içinde hem de Avrupa’da terröre karþý önlemler aldý. Gümrüklerde ve havaalanlarýndaki önlemleri bilhassa müslüman imajý veren herkes biliyor. Bu güvenlik tedbirleri alýnýrken, hiç bir Avrupa ülkesi ayný anda ve ayný ciddiyetle ýrkçlýða karþý ekstra bir önlem almadý. Örnek olarak, Belçika ceza kanunundaki ýrkçýlýkla ilgili maddeler 1980’den kalma. 2003’te ufak bir deðiþiklik yapýldý. Irkçýlýkla mücadele etmek isteyen kurumlarýn elindeki enstrüman sadece bu! Eþit haklar açýsýndan, bazý politikacýlar baðýrýyor; Gençlik, þiddet ve varoþlar HALÝS KÖKTEN elçika’da ilk gelenlerden bu yana dördüncü kuþaða eriþtik, ancak hayatýn zorluklarý ve dertleri bu kuþaðýn da gündeminde. Bunun böyle olmasýnda sebeplerin baþýnda ekonomik sorunlar geliyor. Dünya ekonomisinin içinde bulunduðu durgunluk ister istemez Avrupa’yý da etkiliyor. Belçikalý iþverenlerin, yurt dýþýna yönelerek ucuz iþ gücü arayýþý, Belçika’da ister istemez, binlerce insaný iþsiz býrakýyor. Globalleþen dünyanýn beraberinde getirdiði sorunlar bunlar. AB’nin Euro’ya geçmesinden bu yana hayat pahalýlýðýnýn getirdiði zorluklarla aileler B geçimlerini zor saðlýyorlar. Ekonomide yaþanan görünmeyen ama hissedilen kriz ister istemez beraberinde bir sýnýflandýrmanýn doðmasýna ve bireyler arasýndaki iliþkilerin olumsuz yönde degiþmesine sebep oluyor. Genç nesil bir boþluk içinde kývranýrken, bu boþluða bir de dünyada yaþanan sýkýntýlar eklenince, yavrularýmýz bu þiddet kültüründen kendilerinikorumakta zorlanýyorlar.Yaþadýðýmýz bu ülkede hala ciddi anlamda bir yabancýlar politikasý yok. Adaptasyonda yaþanan zorluklar toplumumuzu kendi kendine yönlendirmeye sevk etmiþtir. Gençlerimiz iþ ararken ayrýmcýlýkla karþýlaþýyor. Bu oran zannedildiðinin tersine çok yüksek. Bizlerden önce buralarda ikamet eden ve maddi durumunu düzeltenlerin, baþka semtlere taþýndýklarýný hepimiz biliyoruz. Onlarýn döneminde eskimeye yüz tutmuþ asýrlýk binalara artýk bizler yerleþtik. Yaþam kalitesinin düþük olduðu yerlerde, maalesef bizler gettolaþmýþ durumundayýz. Bu þartlar altýnda baþarý ve entegrasyon, zor. Buna raðmen, toplumumuzun içinden, sayýlarý az da olsa siyasetçi, sanatçý, sporcu ve iþadamý çýktý. Bu sayýnýn zamanla artacaðýna inanýyorum. Peki yatýrýmlar yerini buldu mu? Gençlerimizin iki kültür arasýnda bocaladýðý bir gerçektir. Toplumumuzun bir kesimince hor görüldükleri de biliniyor. Gençlerimizin eleþtiriden çok yardýma ihtiyaçlarý var. Onlara yaþadýklarý top- Fransa’da yaþayan her kiþi eþit ve farksýzdýr. Kaðýt üzerinde kalan bu ilkeler, söylendiðinde kulaða çok hoþ gelmektedir. Ama uygulamada bu ilkeler olumlu sonuç vermemektedir. Deðiþik kiþilerin deðiþik olmalarýndan gelen gereksinimleri vardýr ve Fransa’da bu dikkate alýnmamaktadýr. Türklerin böyle bir ayaklanmaya katýlmalarý söz konusu olabilir mi ? Türkiye kökenli göçmenlerin sosyal, politik ve ekonomik koþullarý deðiþiktir. Türkiye kökenli gençler, olasý münferit olaylarýn dýþýnda bu tür olaylara karýþmayacaklardýr. Bu vahþi ayaklanmanýn etkileri Avrupa’da da görülecektir kanýsýndayým. Yüksek oranda göçmen almýþ olan ülkeler göçmenlerin sorunlarýný çözme yolunda bir takým önlemler alabilirler. Belki de bu ayaklanmanýn tek yararý bu olacaktýr. “oy hakkýnýz yar ya!... Bir Türk genci okulunu bitirmiþ, iþ pazarýnda arayýþa girmiþ fakat her kapýdan yabancýsýn damgasýyla geri dönmüþ ise, neye yarar oy hakký?.. Son günlerde bilhassa Flamanlarla konustuðumda, bana diyorlar ki, sizin anne ve babalarýnýzla bir problemimiz yoktu, ama sizin gençlerinizle hep problem çýkýyor. Bunun cevabý kolay, ‘bizim’ babalarýmýz madende çalýþmaya getirildi. Orada çalýþtýklarý sürece sizin gözünüzde iyiydiler. Ne zamanki o annebabalarýn çocuklarý Belçikalý çocuklar gibi, diploma sahibi oldular, Belçikalý gençler gibi iþ istemeye basladýlar, iþte o zaman “kötü” oldular. Peki, yabancý toplumu içerisinde yapýlacak bir þey yok mu? Var tabii. Eðitim, eðitim, eðitim. Çünkü iyi eðitimden sonra bulunduðumuz toplum içerisinde artýk gerek politika, gerek iþ, gerekse de sanat dünyasýnda, topluma faydalý olabiliriz. Unutmamalýyýz ki, ýrkçýlýða raðmen bu toplum, artýk bizim de toplumumuz... lumda her iki kimliði rahatça taþýyabilecekleri yolu bizler iyi göstermeliyiz. Toplumumuzun en büyük ihtiyaçlarýndan biri, uzun vadeli projeler üretmek suretiyle, zor bir dönemden geçen gençlerimize yardým eli uzatabilmektir. Ancak bu sayede, kendimizi ve gençlerimizi geleceðe iyi bir þekilde hazýrlayabiliriz. Fransa da yaþananlar hakikaten duüþündürücüdür.Bu olaylarý doðru tahlil etmemiz gerekiyor. Yasananlarýn trajikliðini, sekiz yaþýndaki, mahallesinin okulunu yakan çocuk, yeterince anlatýyor. Aslýnda geleceðinin garantisi sayýlan bir okulu nasýl yakabiliyor? Tabii iktidardaki partinin Ýçiþleri Bakaný’nýn sözleri olaylarýn büyümesine sebep olmuþtur. Saðcý partinin oylarýnýn da paralel olarak artmasý ise düþündürücüdür. Fransýz devleti, bir an önce o gençleri tekrar sistemin icine cekebilmeli, vatandaþlýk duygusunu ve “eþitlik kardeþlik ve özgürlük” gibi cumhuriyetçi deðerlerin toplumun bütünü tarafýndan hissedilmesine çalýþýlmalýdýr. Sayfa 20.qxp 29.11.2005 02:03 Seite 1 Aralýk 2005 Sivil Toplum 20 Belçika Alevi Dernekler Federasyonu Belçika’da Federasyon olarak mücadele ve kaygýmýzýn özü ayný: Aleviliði korumak, kültürümüzün devamýný saðlamak. Bizim de var olma hakkýmýzýn olduðunu ve eþit haklarlarla tanýnmamýz gerektiðini gündemde tutmak. [email protected] Fethi Gümüþ General Garcia’ya mektup götüren adam eneral Garcia, Meksika’da hükümet kuvvetlerine karþý savaþan bir özgürlük hareketinin komutanýdýr. Günün birinde emrindeki birliklerden biri hükümet kuvvetleri tarafýndan pusuya düþürülür. Generale durumun haber verilmesi ve yardým istenmesi gerekir. Birliðin komutaný bir köylüyü yanýna çaðýrýr ve ona bir mektup vererek bunu General’e götürmesini ister. Köylü, “emredersiniz“ diyerek mektubu alýr ve General’i bulmak üzere yola çýkar. Yolda atý ölür, geçtiði ýrmakta timsahlarýn saldýrýsýna uðrar, boðulma teh- G Ýþ dünyasýnda da en üstteki iþverenden en alttaki iþçiye kadar, doðru görev daðýlýmýnýn ve doðru görev anlayýþýnýn yapýlmakta olan iþte, baþarýyý da beraberinde getireceðine inanýyorum. likeleri geçirir, uçurumlardan düþme riski ile daðlarda yol alýr ve General’e mektubu ulaþtýrýr. Mektup, General’e zamanýnda ulaþmýþtýr ve General, savaþ yerine gelerek birliðini kurtarýr. Bu olay gerçekten olmuþ mudur, pek bilinmez. Ama burada önemli olan, hikayenin gerçek olmasý deðil, anlatmak istediðidir. Amerika’nýn, ekonomik atýlýmý, bildiðiniz gibi 1.Dünya Savaþý’ndan sonra baþlamýþtýr. Ýnanýlmaz bir hýzla büyüyen bu ekonominin temel felsefesinin, yukarýda anlattýðým hikayedeki anlayýþ olduðu konusunda ekonomik düþünürler hemfikirdir. Genç köylüye bir görev teklif edilmiþ, O da bunu kabul ederek mektubu almýþtýr. Dikkat ederseniz köylü, komutana “General kimdir, nerededir, nasýl ulaþýlýr“ gibi sorular sormaz, yolda baþýna gelenlerden yýlgýnlýk duyup geri dönmez. Üzerine aldýðý sorumluluðu sonuna kadar yerine getirir. Baþarý böyle oluþur. Gerek komutan, gerek köylü, gerekse de General üzerlerine aldýklarý sorumluluðu sonuna kadar yerine getirmiþler ve baþarýya ulaþmýþlardýr. Amerika’nýn ekonomisinde hatta ordu sisteminde inisiyatif alma ve kullanma vardýr. Ýþ dünyasýnda da iþverenden iþçiye kadar, doðru görev daðýlýmýnýn ve anlayýþýnýn yapýlmakta olan iþte, baþarýyý da beraberinde getireceðine inanýyorum. Ýyi bir iþveren; “nasýl yapýlacak“ gibi sorularý sormadan, sorunlarý kendisi çözecek doðru elemaný doðru yerde ve zamanda görevlendirir, inisiyatif kullandýrarak sonuç ister. Buradan þu sonucu çýkarmak mümkün; beraber çalýþacaðýnýz elemaný iyi seçmek ve inisiyatif vermek baþarý kapýsýný açan anahtarlardan biridir. Federasyon Baþkaný Þahmettin Özden: Belçika Alevi Dernekler Federasyonu 2002 yýlýnýn ekim ayýnda kuruldu. Federasyonumuzun amacý Alevi kültürünün Belçika’da devamýný saðlamak, geliþtirmek ve tanýtmak. Belçika’da ilk örgütlü hali 1978’de Türkiye’de Maraþ olaylarýndan sonra La Louviere’de baþladý, sayýlýr. Federasyonumuzun 4 üye derneði ve bir tane de sýký iþbirliði yaptýðýmýz dernek var. Üye derneklerimiz: Limburg’dan Aleviler Birliði (1990-1991’de kuruldu.) Charleroi’dan Alevi Kültür Merkezi (1999’da kuruldu) Anvers’ten Alevi Kültür Merkezi (2001’de kuruldu) Brüksel’den Alevi Sosyal Kültür Merkezi, (2004’de kuruldu) Ve dediðim gibi La Laouvière derneðiyle yakýn iliþkilerimiz var. Liège’de de yakýnda bir derneðimiz açýlacak, þu an binalarý inþaat halinde. Avrupa boyutunda da iyi bir örgütlenmemiz var. Biz, Avrupa Aleviler Birliði Konfederasyonu’na baðlýyýz. Avrupa Konfederasyonumuzun yaklaþýk 200 üye federasyonu var. Almanya’dan 100 üyesi var, diðer 100 üyesi de Avrupa’nýn çeþitli ülkelerindeki federasyonlardan oluþuyor, örneðin Ýsveç’ten, Ýsviçre’den, Fransa’dan, Hollanda’dan, Avusturya’dan, Norveç’ten, Danimarka’dan. Federasyonun misyonu Federasyonun ilkeleri ve hedefleri aslýnda tamamýyla Birleþmiþ Milletler bünyesinde belirlenen, Helsinki Evrensel Ýnsan Haklarý beyannamesiyle özdeþleþiyor. Yani: Fikir ve inançlarýn özgür ifade edilebilme hakký Her insanýn eþit deðerde olmasý ve dolayýsýyla insanlarýn hiçbir türlü ayrýmcýlýða maruz kalmamasý Din ve devlet idaresinin (yani laïklik ilkesi) ayrý olmasý Uluslararasý hukuk ilkelerininin tanýnmasý ve o ilkelere saygýlý kalýnmasý Sonuçta, Federasyon olarak demokrasinin temel prensiplerinin her zaman savunucusu olacaðýz. Peki “Alevilik bir inanç ve daha fazla dini gayeleri olmalý, ama sayýlan amaçlar daha fazla politik veya siyasi konular” diye tepki gösterebilirsiniz. Aleviliðin temel felsefesine biraz sonra deðineceðim, o zaman bu sayýlan misyonlarýn hiç de felsefemizden uzak olmadýðýný, umarým daha iyi anlayacaksýnýz. Alevi felsefesine gelmeden önce, Federasyon olarak Belçika’da ne tür kaygýlarýmýz var, biraz bunlar üzerinde durmak istiyorum. Anadolu’daki Alevi Toplumu, asýrlardýr baský ve yýldýrma politikalarýna raðmen, kendi kültür, gelenek ve inancýný korumayý hep baþarmýþtýr. Sürgünlerin, yasaklarýn ve her türlü acýmasýz zulüm ve ayrýmcýlýðýn, üstesinden gelmiþtir, Alevi Toplumu. Anadolu’da Aleviler hiçbir zaman durduk yere isyan etmemiþlerdir, kendilerini yok etme, “temizleme” giriþimlerine karþý baþkaldýrýlarda bulunmuþlar. Tabii bugün Belçika’da elbette öyle bir baský söz konusu deðil. Ama Belçika’da Federasyon olarak mücadele ve kaygýmýzýn özü ayný: Aleviliði korumak, kültürümüzün devamýný saðlamak. Bizim de var olma hakkýmýzýn olduðunu ve eþit haklarlarla tanýnmamýz gerektiðini gündemde tutmak. Bazen aklýmdan þöyle geçiriyorum: Belçika’da bizim çocuklarýmýza, gençlerimize, kültürümüzü, inançlarýmýzý ve en önemlisi, felsefemizi aktarmak çok daha zor sanki. Burada yetiþen kuþak, bir hayli rahat, ekonomik durumlarý fena sayýlmaz, Alevi kimlikleriyle ciddi sorunlar yaþamýyorlar. Osmanlý döneminde ve daha sonra Türkiye’de Alevi kimliðini taþýmak, nerden baksan bir Þahmettin Özden sorundu. Çünkü sürekli bir tehdit, bir horlanma ve dýþlanma söz konusu idi. Böylece kimliðinle daha içli dýþlý oluyorsun, kimliðinden dolayý haksýzlýklara maðruz kaldýðýn zaman, duyarsýz kalamýyorsun, kalýnmamalý da. Buradaki yetiþen kuþaða Aleviliði yaþatmak, duyarlý kýlmak için bir hayli zorluk çekiyoruz. Belçika’da ve Avrupa’da Aleviliðe karþý dýþarýdan köklü tehditler var diyemeyiz, belki de asýl tehdit kendi içimizde yaþanan duyarsýzlýktýr, diye düþünüyorum bazen. En zor mücadelelerden birisi, duyarsýzlýða karþý mücadeledir. Federasyon olarak bir nevi ne yapýp edip bunun üstesinden gelmemiz gerekiyor. Türkiye’de bu duyarlýlýk yine var. Gariptir Türkiye’de hala bir tehdit söz konusu. Unutmayalým Sivas’ta Madýmak Oteli’nin kundaklanmasý, yakýn bir geçmiþte oldu. Ýþte maalesef korku da önemli bir motivasyondur. Türkiye’de Alevilerde hala haklý olarak, bir korku, bir endiþe var. Þimdi buradaki gençleri motive etmek için burada da mý o tür korkular yaþansýn istiyorum? Elbette hayýr! Kesinlikle bir daha asla yaþamayalým, o günleri diyorum. Demek istediðim, Federasyon olarak gençlerimizin motivasyonunu, duyarlýlýðýný tekrar kazanmak için, hangi tür çalýþma yöntemlerine baþvurabiliriz ve nasýl faaliyetler yapabiliriz? Bu soruyu sormayý ve cevaplarýný aramayý sürekli canlý tutmalýyýz. Gelecek sayýmýzda, baþkanlýðýný Rýfat Can’ýn yaptýðý Türk Dernekler Birliði’ni tanýtacaðýz. Sayfa 21.qxp 29.11.2005 02:09 Seite 1 Aralýk 2005 SPOR 21 Türkiye Futbol Federasyonu’nun Belçika’daki tek temsilcisi Binfikir’e konuþtu: Genç yetenekler peþindeyiz Türkiye’ye Galatasaray ile UEFA kupasýný getiren ilk hoca olan Teknik Direktör Fatih Terim ile birlikte yeni bir çýkýþ yolu arayan Milli Takýmlar, yurtdýþýnda da ataða kalktý. Caner Özkara vrupa’da yetiþen genç futbolcularý Türkiye Milli Takýmlarýna kazandýrmak isteyen Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) Belçika’daki tek temsilcisi Beytullah Yöney, Belçika’da da genç yeteneklerin peþinde olduklarýný duyurdu. Yurtdýþýnda genç futbolcularý Türkiye Milli Takýmlarýna kazandýrmaya çalýþtýklarýný belirten Yöney, “Belçika’da da genç yetenekler peþindeyiz. Gençlerimizi milli takýmlarýmýza kazandýrmaya çalýþýrken, bize en büyük engeli babalar oluþturuyor. Bir anlam veremiyoruz ama durum bundan ibaret. Babalar, çocuklarýnýn daha çok Belçika milli formasýný giymelerini istiyorlar. Oysa, babalar unutmamalý ki, Türkiye milli takýmlarýna davet edilen futbolcularýn kendi baðlý bulunduklarý kulüplerinde de deðerlerini artýyor” dedi. Belçika’da 1. lig takýmlarýnda ve bu A Beytullah Yöney Belçikalý Galatasaraylýlar takýmlarý için Ýstanbul’daydý Belçika Milli Piyango Ýdaresi futbol maçý bahislerini düzenlemek istiyor Serpil Aygün illi Piyango Ýdaresi (MPÝ) yöneticisi Joseph-Emile Vandenbosch, önümüzdeki sezon futbol maçlarý bahislerini kendilerinin organize etmek istediklerini açýkladý. Geçtiðimiz günlerde ortaya çýkan Belçika futbol maçlarý bahislerindeki rüþvet skandalý ile ilgili araþtýrma Brüksel Mahkemelerince araþtýrýlýken MPÝ, kendilerinin organize edeceði bahislerle, yolsuzluk ve rüþvet ihtimalinin ortadan kaldýrýlacaðýný belirtti. Brüksel Mahkemelerinin iki haftadýr araþtýrdýðý rüþvet skandalýnda Çinli bir iþadamý olan Zheyun Ye’nin, Sint-Truiden’la yapýlan maçlarda skorlarýn deðiþtirilmesi için rüþvet verdiði iddia ediliyor. Ayný iþadamýnýn Germinal Beerschot-Lierse maçýna 370 bin Euro yatýrdýðý ve 4-0 biten bu maçýn skorunun da þu an da þüphe altýnda kaldýðý bildirildi. Bunun üzeri- M Ýstanbul Ali Sami Yen Stadý’nda oynanan ve 45. dakikada Nobre’nin attýðý golle Fenerbahçe’nin 1-0 kazandýðý Galatasaray – Fenerbahçe derbisini EuroAslan Derneði organizasyonuyla Belçika’dan 86 Galatasaray taraftarý da izledi. ne Lierse Kulubü yöneticilerinin þikayette bulunduklarý ancak isim bildirmedikleri iletildi. Sint-Truiden Roland Duchatelet’in Baþkaný Eylül ayý sonunda gerçekleþen La Louvière-Racing Genk maç bahislerine dünya çapýnda ilgi olduðunu belirtirken bu maçýn skoru hakkýnda da þüphe uyandý. Milli Piyango Ýdaresi ayrýca bu bahisleri baþka ülkelerde onlarýn milli piyango idareleri ile birlikte düzenlemeyi planlýyor. Ýspanya, Portekiz, Ýsveç, Hollanda ve Lüksemburg ile görüþmelerinin sürdüðünü belirten MPÝ yöneticisi Vandenbosch, Almanya, Fransa ve Ýngiltere’den olumsuz yanýt aldýklarýný iletti. Belçika’da AnderlechtStandard gibi büyük futbol maçlarýnýn bahislerini organize edecek olan Milli Piyango Ýdaresi’ne Hükümet yeþil ýþýk yaktý. takýmlarýn alt yapýlarýnda ya da 2. ligde futbol oynayan süper yetenekler peþinde olduklarýný vurgulayan TFF Belçika Temsilcisi Yöney, geçtiðimiz yaz dünya kupasýnda yarý final oynayan 17 yaþ altý gençlerden oluþan, U17 Milli Takýmý gençlerinin geleceðin yýldýzlarý olacaðýný söyledi. Yöney, geleceðin yýldýzlarý arasýnda yer almak isteyen ve yurtdýþýnda yaþayan Türk genç futbolcularýnýn da bu þansý iyi deðerlendirmelerini istedi. Belçika’da 5 yýldýr bu görevi gönüllü olarak yapan Beytullah Yöney, “Fatih hocanýn gelmesiyle birlikte dünyanýn hiçbir ülkesinde olmayan bu görevimiz de profesyonel hale getirildi. Almanya’da 6, Belçika, Hollanda, Fransa, Danimarka ve Norveç’te de 1’er kiþiye Türkiye Futbol Federasyonu’nun yurtdýþý temsilciliði görevi resmen verildi. Bu görevin dünyada bir baþka benzeri yok. Çünkü, hiçbir ülkenin bu kadar çok vatandaþý yurtdýþýnda yaþamýyor” diye konuþtu. Haber Merkezi harleroi, Limburg, Anvers, Gent ve Brüksel kentlerinden aralarýnda 3 Faslý ve 1 Ýspanyolun da bulunduðu 86 Galatasaray taraftarý, 27 Kasým Pazar günü gerçekleþen Galatasaray – Fenerbahçe derbisini izlemek üzere Ýstanbul’a gitti. EuroAslan Derneði organizasyonuyla gerçekleþtirilen bu etkinliði, Binfikir Gazetesi adýna Caner Özkara yerinde izledi. Ali Sami Yen Stadý’ndaki maçta takýmlarý- C nýn Fenerbahçe’ye 1-0 yenilmesi nedeniyle maçtan buruk ayrýlan Galatasaray taraftarlarý, maç esnasýnda taraftarlarýn sergilediði çýlgýn ve fanatik tavýrlarý yadýrgadýklarýný belirttiler. Arkadaþýmýz Caner Özkara, maçtaki taþkýnlýklar nedeniyle maç bitmeden apartopar stadyumdan ayrýldý. Belçika’dan özellikle maç izlemeye Ýstanbul’a giden Galatasaray taraftarlarý Ýstanbul’da doya doya eðlendiler ve yenilgiyi unutarak Brüksel’e döndüler. Sayfa 22.qxp 29.11.2005 02:37 Seite 1 GÜLEN FÝKÝR GÜLEN ÇOCUK 22 Ç ocuklarýmýzý tanýmadan onlara yardým edemeyiz. Ýç dünyalarýný, neler yaþadýklarýný anlayabilmemiz için çocuklarýmýzýn yaþlarýna göre özelliklerini bilmemiz gerekir. Onlara armaðan alýrken, küçük yavrularýmýzý yaþama hazýrlarken; beklentilerimize hedef koyarken yaþ gruplarýna göre özelliklerini bir yerlere not edip, arada sýrada göz ucuyla bakmak, iliþkilerimizi çok iyi bir yerlere getirecektir. Çocuðumuzun gelecekteki günlerine kendimizi hazýrlamak için de bu bilgiler yararlý olacaktýr. Onlar için yatýrým yapacak olanlar veya eðitimciler de hazýrladýðým (yaþ gruplarýna göre) özelliklerinden yararlanacaklardýr. Filiz TOSYALI Çocuklarýmýzý tanýyalým 7 yaþýnda bir çocuðun dünyasý Sessizleþir. Ben-merkezcilikten kurtulur. Arkadaþlýk çok önem kazanýr. Kendini kabul ettirmek için arkadaþ grubunda önem kazanmak ister. En saðlýklý dönemi geçirir. Ýyi yemek yer. Üþümek nedir bilmez. Ýlgi alaný çok geniþler. Cinsel konulara tamamen uzaktýr. Kurallý oyunlarý sever. Gammazlýk yapan, kurallara uymayan, mýzmýz çocuklarýn sonunu görür, bu huyu ya hiç benimsemez ya da böyle biri olmanýn zararlarýný anlar. Toplumsal deneyimleri oyun içinde elde eder. Ýþbirliði, Elbirliði, Karþýlýklý yardým, Suça ortak olma. Yaþamýnda doða çok önemlidir. Bütün baðlarý kurulabilir. Ýzcilik giysi olarak algýlanmadan verilmelidir. Kýz erkek farklýlýklarý çýkar. Bu yaþ grubunda atýlmazsa yadýrganýrsa ömür boyu sürer. Aralýk 2005 Kýzlar erkeklere, erkeler kýzlara ilgi duyar ama arkadaþlýk etmek istemezler. Toplumun yadýrgamasý, ayýplamasý onlarý uzaklaþtýrýr. Karþý cinsi beðenmez gibi davranýrken onlarý genelleþtirerek hareketlerine anlam yükler. Koleksiyon meraklarý vardýr (Ýlkel dönemlerden gelen aç kalma korkusu nedeniyle). 8 yaþýnda bir çocuðun dünyasý Fiziki yapýsýnda gözle görülür bir deðiþim olur Gözleri iyi uyum saðlar. Gürültülü patýrtýlý oyunlardan hoþlanýr. Öðretmenine baðlýlýðý yoktur. Arkadaþlarýn kümeliðini benimser. Grup önem kazanýr. Resimli dergiler önem kazanýr. Anne baba hayranlýðý baþlar. Cinsel sorular baþlar, saygýlý sorulardýr. Ölümü anlar. Ölümden korkmaz. Baþarýsýzlýðý sevmez, dert yanar. Dýþarýdaki olaylarý eve taþýr, anlatýr. Bilgiç bir hal alýr, büyükleri rahatsýz edebilir. Denge ustalýðý geliþir. Cesaret kazanýr. Yemek seçer. Odasýna çekilir kitap okur. Baþkalarýnýn kendisine okumasýndan çok zevk alýr. Coðrafya ve seyahat kitaplarý önem kazanýr. Kýzlar ayrý oynamayý baþlatýr. Arkadaþlýk çok önemlidir. Erkekler kýzlara kýrýcý davranabilirler. FÝKÝRCÝKLER Berdan/ANVERS (11) Miray/NAMUR (8) Sinem/BRÜKSEL (4) Sevgili çocuklar Bu sayfada yayýnlanmasýný istediðiniz resim, þiir, öykü ve yazýlarýnýzý Rue Max Roos 39, 1030 Schaerbeek/ Bruxelles posta adresine ya da [email protected] e-posta adresine gönderebilirsiniz. Sayfa 23.qxp 29.11.2005 02:41 Seite 1 Sayfa 24.qxp 29.11.2005 02:43 Seite 1 Belçika’daki telekom çözümünüz Bedava arama hakkı! 31 Aralık 2005 tarihinden önce Ay Yıldız Faturalı Hat müşterisi olun, Ay Yıldız veya BASE müşterilerini aramak için ayda 1 saatten 7 saate varan bedava konuşma hakkı kazanın. Daha fazla bilgi için hemen yakınınızdaki bir BASE-shop’a gidin! www.ayyildiz.be
Benzer belgeler
Aralık 2006
ve aktarma gayrede durmuyor, güntindeydik. Bu çadem haberleri hayatýbayla hazýrladýðýmýz ikinci sayýmýzýn içinden hýzla
mýzda; Fransa’da
akýp giderken, bazý
yaþanan ve insanhaberler insanlýk tarilý...
Şubat 2006
tarihten sonra yeni ilticacý istatistiði ve dolayýsýyla da bu göçmenleri sindirecek bir plan oluþturmadý. Saðcý hükümetin geliþinden beri de zaten az olan
sosyal ödenekler ve dernekçilik
yerle bir ...
Kasım 2005
açýkladýðý hükümet programýnda erken emeklilik yaþýnýn, 2008’e kadar kademeli
olarak 58’den 60’a yükselmesini öngörürken, aðýr
iþçiler ve uzun süre çalýþanlar için istisnalar olacaðýný