PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
Transkript
PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
İSTOÇ TİCARET MERKEZİ’NİN ÜCRETSİZ YAYIN ORGANIDIR. NİSAN - MAYIS - HAZİRAN 2015 SAYI: 43 I R A L A Y L I B O BAHÇE M MLIK TAŞIYOR DEKORATIF BIR KI SUZAN KARDEŞ: “Her şeyin temelinde çok çalışmak var” AIZANOI ”Dünyanın 1750 yaşındaki ilk ticaret borsa binası” 1 l İSTOÇHayat başyazı UZLAŞMA ZAMANI Türkiye’nin son yıllarda alışık olmadığı durumların gündeme gelmesi, demokrasinin kılmış olduğu alternatifli uzlaşmanın hangi neticenin ne zaman oluşacağına bakarak, herkesin demokratik kural ve koşullara saygılı olup, bir an evvel çözüm yolunu bulması gerekiyor. Zaman faktörü hiç göz ardı edilecek bir durum değildir. Egolarımızı bir tarafa bırakıp, asgari müştereklerde birleşmenin tam zamanıdır. Süreç uzadıkça sorunlar büyür, problemlerin sayısı ve boyutları daha kabarık olur. Bazı olaylar vardır ki zamana ve sürelere bağlıdır. Ancak bazı olayların da zamana tahammülü yok denecek kadar azdır. Bir an evvel karar verilmesi gerekir ki bu da istikrarı doğurur. Dünya, hızla gelişiyor ve değişiyor. Bu gelişmeleri takip etmek için karar mekanizmasının çalışır olması ve karar mercilerinin oluşması gereklidir. Gerek ekonomik, gerekse siyasi platforma baktığımızda, çevremizde ve ülkemizde hızlı çözülmesi ve izlenmesi gereken konuların sayısı ve boyutları her gün artıyor. Bunların bir an evvel ele alınması gerekiyor. Güçlü ve istikrarlı bir oluşumun, bu meselelerin çözümü ve bizi güzel günlere götürmesi için şarttır. Yaptığımız 35. İSTOÇ Olağan Genel Kurul Toplantımızın, alınan müşterek kararlarla üyelerimize hayırlı olmasını diler, genel kurulumuza göstermiş olduğunuz katılımdan dolayı da teşekkür ederim. İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’nın hepinize sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini diler, bütün üyelerimizin ve tüm İslam aleminin bayramını canı gönülden kutlarım. Saygılarımla, NAHİT KEMALBAY İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı İSTOÇHayat l 2 14 10 43 YIS-H N-MA NİSA içindekiler AZİR AN 2 015 4 30 28 34 3 l İSTOÇHayat 20 24 İmtiyaz Sahibi İSTOÇ Ticaret Merkezi Adına Nahit Kemalbay Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cumhur Savaşkan Yayın Kurulu Mehmet Duyulmuş Salih Türkay M. Mustafa Gönül Mehmet Özcan Necati Yaşar Adres İSTOÇ Ticaret Merkezi 34217 Bağcılar / İstanbul Tel: (0212) 659 45 00 www.istoc.com.tr [email protected] 4 Haberler 14 Sektör İnceleme Mobilya Sanayi İşadamları Derneği Reklam için Nilgün Arda 0212 659 45 00 (4 Hat) (MOBSAD) Genel Sekreteri Barış Görgüç ile, bahçe mobilyaları sektöründe yaşanan gelişmeleri konuştuk. 16 Üyelerimizi Tanıyalım 20 Gezi Dünyanın 1750 yaşındaki ilk ticaret borsa binası Aizanoi’de 24 Ünlü Söyleşisi Suzan Kardeş: “Her şeyin temelinde çok çalışmak var” 28 Centilmen İmza markasıyla erkek koleksiyonları hazırlayan Niyazi Erdoğan ile, erkek modası üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 30 Teknoloji 32 Ramazan’da beslenme Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen İSTOÇ Hayat Dergisi 3 ayda bir yayımlanan bedelsiz süreli yayın organıdır. Yayına Hazırlık Canan Aksoy, Ramazan ayında nasıl beslenilmesi gerektiğine dair bilgileri bizimle paylaştı. 34 Spor Naz Aydemir Akyol: “Sporda hedef koymak Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş çok önemli” 38 Kültür Sanat 42 Bunları biliyor musunuz? Hayatınızı kolaylaştıracak bilgiler bu sayfalarda... 44 Sağlık KadıköyŞifa Sağlık Grubu Genel Yönetmen Yardımcısı Eser Soygüder Yıldız Uzman Klinik Psikolog Merve Büyükkucak, “Artık daha kolay boşanıyoruz” Görsel Yönetmen Hakan Kahveci 47 Fuar Takvimi Editör Betül Topaklı Grafik&Tasarım Tijen Kızıler Şahman Fotoğraf Editörü Eren Aktaş Kurumsal Satış Yöneticisi Özlem Adaş Tel: 0212 440 27 65 İletişim Tel: 0212 440 27 63 - 0212 440 29 68 [email protected] ajansdyayincilik.com Baskı Gezegen Basım Ltd. Şti. www.gezegenbasim.com.tr Tel: 0212 325 71 25 38 44 İSTOÇHayat l 4 İSTOÇ Olağan Genel Kur S.S. İstanbul Toptan Ticaret Depolama ve Küçük Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi’nin 2014 Hesap Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı, 23 Mayıs 2015 tarihinde Bağcılar Holiday Inn Otel’in Balo Salonu’nda gerçekleştirildi. 5 l İSTOÇHayat rulu 23 Mayıs’ta yapıldı 23 Mayıs’ta yapılan İSTOÇ Olağan Genel Kurulu Toplantısı’nda saat 12:30’da yeterli çoğunluk sağlandı. Bunun üzerine toplantı, İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay tarafından açıldı. Atatürk ve şehitler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldıktan sonra İstiklal Marşı okundu. Divan başkanlığına Atıf Ketenci, divan üyesi olarak Fuat Çiftçi, yazmanlığa M. Yaşar Solmaz, oy sayım memurluklarına Kısmet Şener, Hikmet Bilen, Abdullah Uludağ ve Ahmet Acar oy birliğiyle seçildi. Divan başkanı, gündeme madde ilave etmek isteyen azınlığın olup olmadığını sordu. Olmadığı görüldüğünden mevcut gündemin oylanmasına geçildi, okunan gündem oylandı ve oy birliğiyle kabul edilerek, gündeme devam edildi. Divana, Genel Kurul tutanağının imzalanması yetkisi oy birliğiyle verildi. Yönetim Kurulu’nun 2014 yılı İSTOÇHayat l 6 çalışma raporu, Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay tarafından okundu. Kooperatifin genel durumuyla ilgili detaylı bilgiler verildi. Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay, 2014 yılı ile 2015 Mayıs ayına kadar yapılanlar ve faaliyet konularıyla yeni üye kayıtlarına dair bilgilerin üyelere taahhütlü mektupla bildirildiğini söyledi. Taleplerin değerlendirileceğini belirten 7 l İSTOÇHayat Kemalbay, İSTOÇ Saray ve AVM inşaatı ile ilgili bilgiler de verdi. Kemalbay, sitenin kooperatif tüzel kişiliğince yönetilmesi, kooperatif kat malikleri adına dava açılması, toplu yapı site yönetim planının kooperatif yönetimince uygulanması konularında yönetim kuruluna yetki verildiğini aktardı. Tapu dağıtımında sona gelindiğini, bazı 2141 ada 7 parsellerle ilgili tapu dağıtımının önündeki engellerin kaldırıldığını anlattı. Nahit Kemalbay, sözlerine şöyle devam etti: “Dönem dönem danışmanlarımızla toplu olarak istişare ediyoruz ve alınan geri dönüşümleri değerlendiriyoruz. Trafik yoğunluğuyla ilgili olarak üniversiteye proje hazırlatıyoruz. Üyelerin ihtiyaçlarına göre projenin uygulanması planlandı. Yeni inşaat projelerimizle yeni ilgili üye kaydı yapmayı planlıyoruz. Oto Ticaret Merkezi’ndeki iş yerlerine üye kaydı için fuara katıldık ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık verdik. İSTOÇ Saray ve AVM’nin satılmasını değil, bir proje olarak üyelerimize gelir temin eden bir yer olmasını istiyoruz. Çoğunluk olarak üyelerimizde bu şekilde olmasını istiyor.’’ Denetim Kurulu’nun 2014 yılı Denetim Kurulu raporu; Denetim Kurulu Üyesi Yaşar Gönenç tarafından Genel Kurula okundu. Yaşar Gönenç, faaliyet raporunun, tüm kayıt İSTOÇHayat l 8 ve vergilerin usulüne ve yasaya uygun olduğunun, bilgilendirme ve aydınlanma konusunda Yönetim Kurulu’nun gerekli titizliği gösterdiğini söyledi. Aidat ödemelerinin artırılmasının zorunluluğuna değinerek, genel kurulların kooperatif en üst kurul olarak karar alması gerektiğine vurgu yaptı. Kasan mevcudu ve aktifleri konusunda detaylı bilgi veren Gönenç, hesapların ve işlemlerin incelenmesinin yapıldığı, tartışılan konular ve kararlar konusunda Yönetim Kurulu toplantısına katılarak bilgi alındığını aktardı. Kooperatifin 2014 yılı bilanço ve gelirgider farkı hesapları ve kooperatifin 2015 yılı çalışma programı ile tahmini bütçesi Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mehmet Duyulmuş tarafından Genel Kurula okundu. Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararlar şöyle: 2014 Yılı Yönetim Kurulu çalışma raporu, denetleme raporu bilanço, gelir- gider hesapları görüşülüp, Yönetim ve Denetim Kurulu’na ibra edildi. Genel giderlere katılım payı (aidat) ödemelerinin artırılması konusunda Yönetim Kurulumuz ayrıntılı olarak Genel Kurula bilgi verdi. Tapu dağıtımıyla birlikte kooperatifimiz işletme kooperatifine dönüşeceğinden, kooperatif üyelerine ait olan kooperatif gelirlerinin hukuken artık işletme giderlerine harcanması mümkün olamayacak. Bu nedenle 2007 yılından bu yana yani sekiz yıldır artış yapılmayan site 9 l İSTOÇHayat aidatlarının mutlaka artırılması gerektiğini ve zaman içinde de işletme giderlerine denk hale getirilmesinin zaruri olduğu önemle vurgulandı. Sonuç olarak, C tipi iş yeri bazında KDV dahil 40,00 TL olan aidatların, 1 Haziran 2015 tarihinden itibaren KDV dahil 60,00 TL’ye çıkarılmasına karar verildi. Gecikmeli ödemelere uygulanacak vade farkı oranının aylık yüzde 1,5 olarak uygulanmasına oy çokluğuyla karar verildi. Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerimizin ücret artış talebinde bulunmadıklarından dolayı, aylık ücretlerinin artırılmadan devam edilmesine oy birliğiyle karar verildi. Yönetim Kurulu’na bütçede fasıllar arası aktarma yapma yetkisi oy çokluğuyla kabul edildi. 2015 yılı çalışma programı ve tahmini bütçesi oylandı. Tahmini bütçe bütün kalemleriyle birlikte 65.532.520,00 TL olarak oy çokluğuyla kabul edildi. 2134 ada 1 parsel İSTOÇ Saray’ın kiralanması ve gerektiğinde tapuya kiralama şerhi verilmesi konusunda Yönetim Kurulu’na oy çokluğuyla yetki verildi. Kooperatife yeni üye kayıt olacak ortaklardan metrekare bazında asgari 1.500,00 TL alınması oy çokluğuyla kabul edildi. Genel kurul toplantımıza katılarak ilgi ve alaka gösteren ortaklarımıza teşekkür ederiz. İSTOÇHayat l 10 Nahit Kemalbay İSTOÇ İlkokulu öğrencilerini makamında ağırladı İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay, 2007 yılında İSTOÇ Ticaret Merkezi tarafından Göztepe mahallesinde yapılan İSTOÇ İlkokulu öğrencilerini, makamında ağırladı. Öğrenciler, bu yıl çıkartacakları okul dergisinde yayınlamak üzere başkana hazırladıkları soruları yöneltip, röportaj yaptı. Ziyarete; okul müdürü Olcay Yılmaz, müdür yardımcısı Eylem Sezgin, Türkçe öğretmeni Seda Akdağ, öğrencilerden Emel Mina Ay, Biraysu Özdemir, Esra Bal ve Efkan Özeren katıldı. Okul müdürü Olcay Yılmaz, okulda 2 bin 100 öğrencinin eğitim gördüğünü belirterek, okula hizmetlerinden, desteklerinden ve her zaman yanlarında olmasından dolayı İSTOÇ Ticaret Merkezi Yönetimine teşekkür etti. Öğrencilerle tek tek ilgilenerek, ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirten Nahit Kemalbay, “Çocuklarımızın aile, toplum ve vatanlarına bağlı, çalışkan, öz güven ve sorumluluk sahibi yetişmeleri için yönetim olarak okuldan gelen talepleri her zaman karşılamaya hazırız. Okulumuzun eğitim ve başarı seviyesinin yükselmesi için gerek fiziksel gerek donanımsal olarak desteklerimiz sürecek” dedi. Öğrencilerin sorularını içtenlikle yanıtlayan Nahit Kemalbay, ziyaretten çok mutlu olduğunu ifade ederek, röportajdan sonra öğrencilere hediyeler vererek, hatıra fotoğrafı çektirdi. devam ediyor İSTOÇ Ticaret Merkezi; site bazındaki tamir, temizlik ve bahçıvanlık hizmetleri kooperatifimiz bünyesindeki toplam 46 kişilik personelle yürütülüyor. Site ortak alanlarında bulunan rögar-kanal yol tretuvar tamirleri ve ortak alanların bahçıvanlık ve temizlik işleri ekibimiz tarafından gerçekleştiriliyor. Ayrıca iş yerleri çatılarında oluşan hasarlar da malzemesi üye tarafından alınmak kaydıyla ekibimiz tarafından tamir ediliyor. Bu doğrultuda ekibimiz, önemli bir kısmını tamamladığı yol-otopark ve tretuvar tamirleri, bahar temizliği, yol bordür boyama işleri, yeşil alanların bakımı ve budama işlerinin yapımı her yıl bahar aylarında yapıldığı üzere bu yıl da devam ediyor. Çalışmalar esnasında, kooperatife ait bir traktör ve su tankeri kullanılmakta olup, gerektiği hallerde iş makinesi kiralamak suretiyle çalışmalar aksatılmadan yürütülüyor. 11 l İSTOÇHayat e d n i s e t e z a g Sabah i” z e k r e M t e r a c i T “İSTOÇ özel eki çıktı destekli, renkli ve Haziran’da haber İSTOÇ Yönetimi, 8 özel eki çıkardı. Ç Ticaret Merkezi TO İS ılı sk ba iye rk Tü malbay’ın lu Başkanı Nahit Ke ru Ku tim ne Yö Ç İSTO kezi özel İSTOÇ Ticaret Mer ı ığ ald r ye da ın röportajın siyle birlikte tüm arak Sabah gazete eki, yüksek tirajlı ol ı. ki bayilerde yer ald Türkiye genelinde İSTOÇHayat l 12 Name Ambalaj İSTOÇ’ta Name Ambalaj İSTOÇ mağazasının açılışı, 16 Mayıs 2015 Cumartesi günü gerçekleştirildi. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkeye streç film, çöp poşeti, koli bandı ve havlu peçete gibi ürünler ihraç eden firmanın açılış töreninde, mehteran takımı hazır bulundu. Firma 22’nci Ada No:19’da faaliyet göstermeye başladı. Topçu Plastik, İSTOÇ’ta showroom açtı Tuppex markasıyla faaliyet gösteren Topçu Plastik, İSTOÇ’taki İstanbul Bölge Satış şubesinden sonra, 25’inci Ada’da yer alan Kuzey Plaza’nın zemin katında genel merkez ofisi ve showroom açtı. 1 Nisan 2015 Çarşamba günü gerçekleşen açılış törenine İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay ve İSTOÇ Yönetim Kurulu Üyeleri’nden de katılım oldu. Konya’da üretim fabrikası bulunan firma, mutfak ve ev gereçleri, temizlik ve bahçe gereçleri imalatı yapıyor. 13 l İSTOÇHayat İSTOÇ’ta ortak alanların kullanımı hakkında önemli uyarı! İSTOÇ Ticaret Merkezi’nde faaliyet gösteren iş yerlerimizin dükkanlarının önlerine, yaya yoluna, iş yeri arkasına, otopark alanına, ana ve ara yollara mal ve araç koyarak, kooperatifimizin ortak alanlarını işgal etmemelerini önemle rica ederiz. Söz konusu alanlar sitemizin ortak kullanım alanları olup, herkesin kullanımına açıktır. 31. Olağan Genel Kurul Toplantısı 15. maddesinde alınan kararla, site kurallarına uymayan, ortak alanları maksadı dışında işgal eden, ana ve ara yollara araç park eden şahıs ve tüzel kişilere ceza kesme ve tahsil etme, her türlü yasal işlemlere başvurma yetkisi yönetim kurulumuza verilmiştir. Değerli site sakinlerimizden bu konuya dikkat göstermelerini rica ederiz. Nahit Kemalbay, İSTOÇ İlkokulunu ziyaret etti İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay, 27 Mayıs Çarşamba günü İSTOÇ İlkokulu’nu ziyaret edip, sınıfları gezdi. Sınıflarda öğrencilerle sohbet eden Kemalbay, çocuklara yaz tatilinin yaklaştığını ve tatillerini iyi değerlendirmelerini önerdi. Okul ziyareti sırasında okul müdürü ve öğretmenleriyle de görüşen Nahit Kemalbay, çalışmalar hakkında bilgi aldı. Kemalbay, “Okulumuzun ihtiyaçları noktasında yapılması gerekenleri yapacağız, çocuklarımızın çağın gereklerine uygun eğitim almaları için desteğimizi devam ettireceğiz” dedi. İSTOÇ Yönetimi olarak tüm üyelerimizin ve İslam âleminin Ramazan Ayı ve yaklaşan Ramazan Bayramı’nı kutlar, hayırlara vesile olmasını temenni ederiz. sektör inceleme İSTOÇHayat l 14 dekoratif bir kimlik taşıyor Türkiye’nin mobilyada bölgesi için trend belirleyici hale gelmesinde TV dizilerinin de rolünün büyük oluğunu belirten MOBSAD Genel Sekreteri Barış Görgüç, “Bahçe mobilyaları artık sadece fonksiyonel ve mevsimlik değil, aynı zamanda dekoratif bir kimliği de bünyesinde taşıyor. Bu nedenle yılın hemen hemen tamamında kişilerin hayatında yeri olan ‘vazgeçilmez’ bir dekoratif kombinasyon olarak sunulmalı” dedi. Bahçe mobilyasının, fonksiyonel ve mevsimlik olarak algılandığını söyleyen Mobilya Sanayi İşadamları Derneği (MOBSAD) Genel Sekreteri Barış Görgüç, Türkiye’nin güneş ısı ve ışığından yılın büyük bölümünde yararlanmasına rağmen bahçe mobilyaları sektörünün önündeki önemli fırsatı değerlendiremediğine dikkat çekti. Türkiye’nin mobilyada bölgesi için trend belirleyici hale gelmesinde TV dizilerinin de rolünün büyük oluğunu belirten Görgüç, “Bahçe mobilyalarının artık sadece fonksiyonel ve mevsimlik değil, aynı zamanda dekoratif bir kimliği de bünyesinde taşıdığının tespitinin yapılması gerekiyor” dedi. Mevcut pazarın büyütülmesinde ve niteliği farklı yeni bir pazarın açılmasında temel belirleyicinin, algının yönetilmesi olduğunu belirten Görgüç, bahçe mobilyasının yılın sadece birkaç ayında yazlıklarda, büyük bahçeli evlerde ya da otellerde kullanılabilen ‘ertelenebilir’ bir ihtiyaç olmaktan ziyade, yılın hemen hemen tamamında kişilerin hayatında yeri olan ‘vazgeçilmez bir dekoratif kombinasyon olarak sunulması gerektiğini söyledi. Dünyada ve Türkiye’de dış mekân (outdoor) mobilyaları kategorisinde önde gelen alt katmanlardan biri olan bahçe mobilyalarının ülkemizde haksız rekabetin baskısı altında ezildiğine oluşturduğunu söyledi. Hızlanan otel ve tatil köyü yatırımlarının da ivmesiyle kısa sürede büyüyen yerli üretimin kalite olarak Avrupalı rakipleriyle başa baş mücadele eder hale geldiğini belirten Görgüç, sektörün özellikle yerli ağaçlardan mamul masif ahşap dışında metal ve plastik ağırlıklı bahçe mobilyasında da önemli üretim hacimlerine ulaşıp, katma değer oluşturulmaya başlandığını dile getirdi. değinen Görgüç, “Türk mobilya sektörü, beş altı yıl öncesine kadar masif ahşap da dâhil olmak üzere metal ve plastik bahçe mobilyalarında yüksek üretime sahipti. Bugün ise Çin ile kategorize edilen Uzakdoğu menşeli ithalata karşı koymakta güçlük çekiyor” diye konuştu. Çin’den önce bahçe mobilyası üretiminin iç piyasaya yetmediğini ve sektörün söz konusu eksikliği yüksek katma değere sahip Alman, İtalyan ve İspanyol kökenli ithalatla kapattığını aktaran Görgüç, sektörün rekabet koşullarını da buna göre belirlediğini ve başarılı bir fiyat-kalite dengesi Çin’in pek çok sektörü etkilediğinden çok daha güçlü bir şekilde bahçe mobilyacılarını vurduğuna dikkat çeken Görgüç, sözlerine şöyle davam etti: “Çin faktörü tüm fiyat-kalite-maliyetpazar dengelerini altüst etti. Bir anda Türkiye’de üretilen bahçe mobilyasının önemli bir kısmı “çok pahalı” hale geldi. Oysa yerli firmaların üretim maliyetleri artmasına rağmen fiyatları aynı kalmış, ciroları ise hızla düşmeye başlamıştı. Bu süreçte kısa sürede belli başlı bazı bahçe mobilyası üreticileri sektörden çekilmek zorunda kalırken, devam edenler de kârlılıklarını önemli oranda kaybetmeye razı oldular. Fakat bilhassa Uzakdoğu ve Güney Asya’ya has bazı egzotik ağaç, çalı ve otlarının bahçe mobilyalarında kullanımının dünyada ve ülkemizde kabul görmesiyle yerli üreticinin bu alandaki rekabet şansının tamamıyla yok olmasına neden oldu.” 15 l İSTOÇHayat “Markalaşmaya yatırım yapılmalı” Yerli bahçe mobilyası üreticilerinin çıkış yolunu bulmasının birkaç özel koşula bağlı olduğunu ileten Görgüç, bunları şöyle açıkladı: “İlk olarak mukayeseli üstünlük kurulan alanlardaki üretime yoğunlaşılmalı. Takiben asla maliyet avantajı yakalanamayacak bir kısım ithal hammaddeye dayalı alanlar terk edilmeli. Üçüncü olarak, inşaat ve proje firmalarıyla eşgüdümlü çalışma gerçekleşmeli. Son olarak, toplu konut ve otel/tatil köyü projelerinde toplanması gibi başlıklar önem arz ediyor.” Görgüç, bunların da öncesinde genel anlamda mobilya sektörü de dahil olmak üzere tasarım, Ar-Ge ve katma değerli ürün imalatına ağırlık verilip, markalaşmaya yatırım yapılması gerektiğine işaret etti. Aksi takdirde bahçe mobilyaları sektöründe adeta bayraktarlık yapan az sayıdaki başarılı yerli üreticinin Çin faktörüne dayanmasının mümkün olmadığına değinen Görgüç, dış ticaret açığı verdirmeyen hatta ihracatı ithalatının iki mislinden fazla olan mobilya sektörünün en az yabancı girdi kullanan sektör olması da dikkate alınınca maalesef bahçe mobilyasının karşı karşıya kaldığı ithalat kaynaklı haksız rekabet baskısıyla sektörün yumuşak karnı haline geldiğini söyledi. Görgüç, “Dış ticarete bırakınız ihracat katkısı yapmayı yapılan ithalatın fazlalığı ile cari açığın müsebbiplerinden biri olmaması için bahçe mobilyasında radikal bir vizyon değişikliği gerekiyor” diye konuştu. Önümüzdeki beş yılın ardından, 2020’de yaklaşık 28 milyar dolarlık bir hacim hedeflenen dünya dış mekan mobilyası pazarının büyüme ivmesinin ev ve ofis mobilyasına göre çok daha yüksek olduğunu söyleyen Görgüç, sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin, en büyük tüketici ABD’deki bir milyar doları aşkın bir üretim ile 5 binden fazla bu alanda çalışan sayısı gözönüne alınınca önümüzdeki fırsat ve tehditleri daha dikkatli analiz etme gereği ortaya çıkıyor. Üretimde Vietnam, Çin ve Endonezya Asya’dan ihracatın bayraktarlığını yapıyor. Avrupa’da ise önde gelen üreticilerden Almanya ve İtalya ihracata ağırlık verirken, Fransa ve Birleşik Krallık daha çok iç pazara yönelik üretim yapıyor.” İSTOÇHayat l 16 Mete Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Karadeniz: “İSTOÇ yeni müşterilerle tanışmamızı sağlayacak önemli fırsatlar yaratıyor” üye tanıtımı Plastik bahçe mobilyaları, stadyum koltukları, gıda kapları ve endüstriyel ürünler alanında faaliyet gösteren firmalarının ürün yelpazesiyle birlikte hizmet alanını büyüttüğünü belirten Mete Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Karadeniz, “Firmamız, İSTOÇ’taki potansiyelin farkında olduğu için burada bir satış mağazası açtı. İSTOÇ, yeni müşterilerle tanışmamızı sağlayacak çok önemli fırsatlar yaratıyor” dedi. Prima markası adı altında 1982 yılında faaliyete başladıklarını söyleyen Mete Plastik Yönetim Kurulu Üyesi Pelin Karadeniz, sağladıkları büyümeyle Tahtakale’deki satış mağazalarının yanı sıra, İSTOÇ’ta da bir satış mağazası açtıklarını ifade etti. İSTOÇ’a geçiş ile birlikte ürünlerini rahatlıkla sergileyebilecekleri bir alana sahip olduklarını vurgulayan Karadeniz, “İSTOÇ’a ulaşımın çok kolay olması, rahat ürün sevk edebilme imkânımızın bulunması, depolama sorunu olmaması ve park probleminin bulunmaması bizler için çok önemli faktörler” diye konuştu. Pelin Karadeniz ile firmalarının yanı sıra, İSTOÇ hakkında konuştuk. Kısaca kendiniz ve firmanız hakkında bilgi verir misiniz? Mete Plastik olarak Prima markamız ile 1982’den beri plastik bahçe mobilyaları, stadyum koltukları, gıda kapları ve endüstriyel ürünler alanında hizmet veriyoruz. Ürün yelpazemiz her geçen gün artıyor buna paralel olarak üretim hizmeti verdiğimiz alan da giderek genişliyor. Şirketimiz, üretimine ev gereçleri ile başladı. Çağın gelişen teknolojisi ve müşteri talepleri doğrultusunda ürün gamımızı ev gereçleri ve plastik bahçe mobilyasının akabinde stadyum koltukları, gıda kapları ve endüstriyel ürünlerle tamamladık. Büyümenin düzenle geleceğini bilen firmamız, kurumsallaşma adına önemli kararlar alıp uyguluyor. Sektörünüz hakkındaki görüşleriniz ne yönde? Türk firmalarının yurt dışı pazarlama, fuar katılımları ve girişken çabaları sonucu Türkiye bahçe mobilyaları sektöründe bir ihracat üssü konumuna geliyor. İtalyan mobilyacılar bile İtalya’da işçilik maliyetlerinin yüksek olduğunu ve bazen satış noktasında sıkıntılar yaşayabildiklerini belirtip Orta Doğu’da satılacak ürünlerin üretimini Türkiye’de yapmak istediklerini dile getiriyorlar. Türkiye üretim anlamında coğrafi konumunun avantajıyla Avrupa ve Orta Doğu arasında bir köprü görevi gördüğünden çok önemli bir pazara sahip. Yeni yatırımlar ve ihracatta artış ile birlikte çok daha iyi bir konuma geleceğimize inanıyoruz. Biraz da sektörde yaşanan sorunlara değinir misiniz? Geçmiş yıllarda olduğu gibi bugün de devam eden yerli ham madde arzında yaşanan sıkıntı, plastik sektörünün en önemli sorunu olmayı sürdürüyor. Bu sorun, ithalatta dışa bağımlılığımızı artırıyor, rekabette dezavantajlı duruma düşmemize neden oluyor. Sektörün maliyetlerinin çoğunluğunu oluşturan ham madde fiyatlarının yüksekliği de sektör açısından bakıldığında plastik üreticisi firmaların en önemli sorunlarından biri. Bunların yanı sıra enerji maliyetlerinin yüksek olması, maliyetlerde belirsizlik, haksız rekabet ve enerji temininde düzensizliği beraberinde getirdiği için sektörümüz açısından sorun teşkil ediyor. İSTOÇ Ticaret Merkezi hakkında neler söylemek istersiniz? Uzun yıllar Tahtakale’de satış mağazası bulunan firmamız, İSTOÇ’taki potansiyelin farkında olduğu için burada da bir satış mağazası açtı. Tahtakale’de dükkânlar çok büyük değildi, ortak bir kullanım alanını mevcuttu. İSTOÇ’a geçiş ile birlikte bu ortak kullanım alanları kadar ürünlerimizi sergileyeceğimiz bir alana sahip olduk. İSTOÇ’a ulaşımın çok kolay olması, rahat ürün sevk edebilme imkânımızın bulunması, depolama sorunu olmaması ve park probleminin bulunmaması bizler için çok önemli faktörler. Bunların yanı sıra İSTOÇ, yeni müşterilerle tanışmamızı sağlayacak önemli fırsatlar yaratıyor. Birçok sektörden firmanın bulunduğu İSTOÇ, gerek yurt içi gerekse yurt dışından müşterilerin uğramadan geçemediği bir ticaret merkezi konumunda. Yeni yapılacak projelerle İSTOÇ’un kendi içinde bir şehir haline geleceğine inanıyoruz. İSTOÇ Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay’a çalışmalarından ötürü teşekkür ediyor ve çalışmalarının devamını diliyoruz. 17 l İSTOÇHayat üye tanıtımı Akyüz Plastik Firma Sahibi Mustafa Akyüz: “Ürünlerimizi 30 ülkeye ihraç ediyoruz” “Mutfak eşyaları, saklama kapları, bahçe mobilyaları ve çiçek saksıları üretimi gerçekleştiriyoruz. Hem iç piyasaya hem yurt dışına satış yapıyoruz. Yaklaşık 30 ülkeye ihracatımız var. Her zaman kalitesi ve ürün yelpazesi ile anılan firmamız, hem mutfakları, hem salonları, hem de balkonları, yenilikçi renkleriyle şenlendirip insanların gönlüne yerleşiyor.” Akyüz Plastik firmasının yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüten Mustafa Akyüz, çeşitli vakıf ve derneklerin yönetim kurulu üyeliğinde de yer almış. Halen İstanbul Sanayi Odası’nda Meclis Üyesi, İSTOÇ Yapı Kooperatifi’nde ise Denetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Akyüz, firma olarak mutfak eşyaları, saklama kapları, bahçe mobilyaları ve çiçek saksıları imal ettiklerini dile getiriyor. Hem iç piyasaya hem yurt dışına satış gerçekleştirdiklerini vurgulayan Akyüz, “Yaklaşık 30 ülkeye ihracatımız var. Her zaman kalitesi ve ürün yelpazesi ile anılan firmamız, hem mutfakları, hem salonları, hem de balkonları, yenilikçi renkleriyle şenlendirip insanların gönlüne yerleşiyor” diyor. İSTOÇ’u, Balkanların ve Orta Doğu’nun en geniş ve en büyük ticaret merkezi olarak nitelendiren Mustafa Akyüz, kimya sektörü ve Türkiye ekonomisi hakkında genel görüşlerini de paylaştı. Kendinizden ve firmanızdan kısaca bahseder misiniz? 1946 yılında Ankara’da doğdum. Ankara Hukuk Fakültesi’nde okuduğum dönemde toptan züccaciye mağazası işlettim. 1980 yılında İstanbul’da plastik imalatına başladım. Halen Akyüz Plastik firmasının yönetim kurulu başkanlığını yürütüyorum. Çeşitli vakıf ve derneklerin yönetim kurulu üyeliğinde de bulundum. İstanbul Ticaret Odası’nda yönetim kurulu üyeliği ve meclis üyeliği yaptım. Halihazırda İstanbul Sanayi Odası’nda Meclis Üyesi, İSTOÇ Yapı Kooperatifi’nde ise Denetim Kurulu Üyesiyim. Akyüz Plastik olarak 1980 yılından bu yana mutfak eşyaları, saklama kapları, bahçe mobilyaları, çiçek saksıları üretimi gerçekleştiriyoruz. Hem iç piyasaya hem yurt dışına satış yapıyoruz. Yaklaşık 30 ülkeye ihracatımız var. Her zaman kalitesi ve ürün yelpazesi ile anılan firmamız, hem mutfakları, hem salonları, hem de balkonları, yenilikçi renkleriyle şenlendirip insanların gönlüne yerleşiyor. Sektörünüzle ilgili genel görüşlerinizi alabilir miyiz? Sektörümüz, Türkiye’nin dünyadaki konumu itibarıyla hem Avrupa, hem Orta Doğu hem de Afrika ülkelerine olan yakınlığı ve ulaşım imkanı ile oldukça iyi bir konumda. Dünya pazarlarında sektörümüz hem kalitesini hem ürün çeşitliliğini ispat etti. Dünyanın tüm pazarlarında Türk malları tercih ediliyor. Kimya sektörü, Türkiye’nin ihracatında otomotiv sektöründen sonra ikinci sırada yer alıyor. İSTOÇ Ticaret Merkezi hakkında düşüncelerinizi paylaşır mısınız? İSTOÇ Ticaret Merkezi’nin tüm sektörlere katkısı şüphesiz ki çok büyük. Yurt dışından gelen müşteriler açısından İSTOÇ, bir fuar görünümünde. Çünkü bütün firmalar bir arada yer alıyor. Türkiye’nin imalatçısından toptancısına kadar çok geniş bir yelpazede hizmet verebilen İSTOÇ, Balkanların ve Orta Doğunun en geniş ve en büyük ticaret merkezi konumunda. Türkiye ekonomisinin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye ekonomisinin, Türk teşebbüslerinin inanılmaz gayreti ile çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Türk KOBİ’ler, gecesini gündüzüne katarak, dünyanın en uzak köşelerine dahi ürünlerini pazarlama gayretinde. Bu azimle Türk ekonomisinin, dünyada daha iyi yerlere geleceği kanaatindeyim. İSTOÇHayat l 18 üye tanıtımı Ar Plastik Firma Sahibi Gökhan Kılnamaz: “Sektörde artan yeni marka ve ürünlerle bölgede lider konuma ulaşacağız” Plastik ham madde ve plastik ürünler ticareti yapan Ar Plastik firmasını kardeşi Hakan Kılnamaz ile birlikte işleten Gökhan Kılnamaz, “Büyüyen sektörde marka sayısı giderek artıyor ve bu durum rekabete olumlu yönde etki ediyor. Her geçen yıl artan yeni marka ve ürünlerle Türk plastik sektörünün önümüzdeki dönemde bölgede lider konuma ulaşacağını düşünüyoruz” dedi. 50 yılı aşkın bir süredir plastik ham madde ve plastik ürünler ticareti yapan Ar Plastik firmasını kardeşi Hakan Kılnamaz ile birlikte işleten Gökhan Kılnamaz, aynı zamanda mali müşavirlik yapıyor. Faaliyet gösterdikleri plastik sektörünün her geçen yıl büyüdüğüne de dikkat çeken Kılnamaz, “Plastik ham madde kullanılarak üretilen ürünlerin kalitesi ve çeşitliliğinin artması sektörümüzü canlı tutuyor. Büyüyen sektörde marka sayısı artıyor ve bu durum rekabete de olumlu yönde etki ediyor. Her geçen yıl artan yeni marka ve ürünlerle Türk plastik sektörünün önümüzdeki dönemde bölgede lider konuma ulaşacağını düşünüyoruz” diyor. Gökhan Kılnamaz ile Ar plastik ve İSTOÇ’un yanı sıra plastik sektörünün başarısıyla bugün geldiği noktayı ve Türkiye ekonomisiyle ilgili öngörülerini konuştuk. Kısaca kendinizi ve firmanızı tanıtabilir misiniz? 1963 yılında babam Mehmet Kılnamaz’ın kurduğu Ar Plastik, 2005 yılına kadar Tahtakale’de, 2005 yılından bugüne de İSTOÇ’ta faaliyet gösteren bir aile şirketi. 50 yılı aşkın süredir plastik ham madde ve plastik ürünler ticareti yapan firmamız, şu anda kardeşim Hakan Kılnamaz ve benim tarafından işletiliyor. 37 yaşındayım. Marmara Üniversitesi Maliye Bölümü’nü bitirdikten sonra mali hukuk alanında yüksek lisansımı tamamladım. Şu anda ticaret hayatımla birlikte aynı anda mali müşavirlik mesleğini de yürütüyorum. 2004 yılında evlendim ve iki kızım var. Avukat olan eşime de yakın zaman içinde İSTOÇ’ta bir büro açmayı düşünüyoruz. Sektörünüzün Türkiye’de bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Plastik sektörünün her geçen sene büyüdüğüne şahit oluyoruz. Plastik ham madde kullanılarak üretilen ürünlerin kalitesi ve çeşitliliğinin artması sektörümüzü canlı tutuyor. Büyüyen sektörde marka sayısı giderek artıyor ve bu durum rekabete olumlu yönde etki ediyor. Her geçen yıl artan yeni marka ve ürünlerle Türk plastik sektörünün önümüzdeki dönemde bölgede lider konuma ulaşacağını düşünüyoruz. İSTOÇ Ticaret Merkezi ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? İSTOÇ, her geçen gün cazibe kazanıyor ve ticarette daha da önemli bir lokasyon haline geliyor. Şehir içindeki konumu ve sektörün önemli firmalarının bu noktada toplanması İSTOÇ’u vazgeçilmez kılıyor. Ancak bununla beraber bazı mimari ve yapısal sorunlar olduğunu; bu sorunlar çözülürse iş yerlerinin daha çok kıymetleneceğini ve fiziki çalışma koşullarının iyileşeceğini belirtmeden geçmeyelim. İş yerlerinin arka kısımlarında kalan atıl alanların dükkanlara katılmasının ve mümkünse kat yükseltme izni alınmasının İSTOÇ’a çağ atlatacağı kanaatindeyim. Önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisiyle ilgili öngörülerinizi paylaşır mısınız? Genel kanının aksine ekonominin, genç nüfus ve yatırıma hevesli aktif girişimci kesim dinamikleri üzerinde yükseleceğini ve yakın vadede herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağını düşünüyoruz. Türk aile yapısından gelen bireysel yaşamdan ziyade toplu yaşama kültürü masrafların paylaşılması, kazançların birleştirilip birikim ve yatırıma çevrilmesi gibi avantajlar sağlıyor. Orta Doğu ve yakın bölgede ihracatçı konumumuzu da tekrar eski aktif haline getirebilirsek ekonominin olumlu yönde ilerleyeceğini düşünüyoruz. 19 l İSTOÇHayat üye tanıtımı Savaş Plastik İhracat Sorumlusu Burak Savaş: “Tilia markasıyla 50’nin üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz” “Yurt dışı fuarlar vesilesiyle Tilia olarak yaklaşık 50’nin üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de rakiplerimiz bizi takip ve taklit etmeye devam edecek. Kataloglarımızın sayfaları, sürekli yeni ürünler ile açılacak.” Savaş Plastik olarak Tilia markasıyla 1990 yılından bu yana plastik iç ve dış mekan mobilyaları ürettiklerini ve üretimlerinin yüzde 50’sini, 50’den fazla ülkeye ihraç ettiklerini ifade eden Savaş Plastik İhracat Sorumlusu Burak Savaş, Tilia markası adı altında yüksek müşteri memnuniyetini sağlamak hedefi doğrultusunda tüm hızıyla faaliyetlerini sürdürdüklerini dile getirdi. Yerli yabancı birçok müşteriye hizmet veren İSTOÇ’un, her zaman önemli merkezlerden biri olduğuna dikkat çeken Burak Savaş ile firmaları ve İSTOÇ’un yanı sıra, Türkiye ekonomisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Kısaca kendinizi ve firmanızı tanıtabilir misiniz? 1985 yılında İstanbul’da doğdum. Yaklaşık yedi senedir aile şirketimizde ihracat işlemleri ile ilgileniyorum. Savaş Plastik, Tilia markasıyla 1990 yılından bu yana plastik iç ve dış mekan mobilyaları üretiyor. Plastik iç & dış mekan mobilyaları ve plastik çöp konteynerleri başlıca üretim faaliyetlerimiz arasında yer alıyor. Üretimimizin yaklaşık olarak yüzde 50’sini, 50’nin üzerinde ülkeye ihraç ediyoruz. Firma olarak sahip olduğumuz belgeler arasında; ISO 9001:2008 Toplam Kalite Sertifikası, EN 840 Çöp Konteyneri TSE Sertifikası ve TUV, CATAS, LP FRANCE Contract Ürünlerimizin Kalite Sertifikası bulunuyor. Ana hedefimiz, Tilia markası adı altında kalitemizi de arkamıza alarak yüksek müşteri memnuniyetini sağlamak. Bu doğrultuda çalışmalarımıza tüm hızımızla devam ediyoruz. Sektörünüzün son dönemdeki gelişimi hakkında görüşleriniz ne yönde? Bu sene 52’nci faaliyet yılı içinde olan Tilia, 2003’ten bu yana Haramidere’deki 15 bin metrekarelik yeni fabrikasında faaliyetlerini sürdürüyor. Yurt dışı fuarlar vesilesiyle Tilia olarak yaklaşık 50’nin üzerinde ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de rakiplerimiz bizi takip ve taklit etmeye devam edecek. Kataloglarımızın sayfaları, sürekli yeni ürünlerle açılacak. İSTOÇ Ticaret Merkezi ile ilgili düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Hizmete başladığından bu yana mağaza sahibi olduğumuz için İSTOÇ’taki büyük gelişimin farkındayız. Yerli yabancı birçok müşteriye hizmet veren büyük bir fuar alanı konumunda olan İSTOÇ, her zaman bizim için önemli merkezlerden biri oldu. Türkiye ekonomisi hakkındaki genel görüşlerinizi alabilir miyiz? Türkiye’de özellikle son yıllarda ekonomik yapısal reformlara büyük önem veriliyor. Geçtiğimiz dönemde özelleştirme süreci hızlandırıldı, kamu maliyesine düzen getirildi, ayıca mali piyasalardan başlamak üzere tarım, sosyal güvenlik, enerji ve iletişim sektörlerinde önemli reformlar gerçekleştirildi. Reformlar sayesinde, ekonomik kurumların altyapısı güçlendirildi, özerk kurumlar oluşturulması suretiyle uluslararası piyasalarda meydana gelebilecek dalgalanmalara karşı ekonomi daha dayanıklı hale getirildi. Sermaye piyasaları, modern çağın anlayışına uygun şekilde yeniden düzenlendi, çoğu bürokratik engel ise kaldırıldı ya da asgarî ölçülere indirildi. Son 10 yılda Türkiye ekonomisi, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin de etkisiyle büyük bir dönüşüm gerçekleştirdi ve pek çok alanda yapısal reformlar hayata geçirildi. İSTOÇHayat l 20 21 l İSTOÇHayat Dünyanın 1750 yaşındaki ilk ticaret borsa binası gezi Aizanoi’de Aizanoi, Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde yapılan kazılarla gün ışığına çıkarıldı. Kentin ismi, Zeus’un kızı su perisi Erato ile Arkadya ulularından Kral Arkas’ın oğlundan geliyor. Kültürel yapısıyla sanat çevreleri tarafından ikinci Efes unvanını alan Aizanoi’de, dünyanın en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, dünyanın ilk örneklerinden stadyum-tiyatro kompleksi ve dünyanın 1750 yaşındaki ilk ticaret borsa binası yer alıyor. İSTOÇHayat l 22 İlk yerleşim izlerinin MÖ 3 bin yılına kadar geriye gittiği Aizanoi, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitislerin ana yerleşim merkezi olarak biliniyor. Bölge, MS 133’te Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine giriyor. Roma döneminde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşen ve ünü bölge sınırlarını aşan Aizanoi, en parlak dönemini MS 2. yüzyılda yaşamış. Bu dönemde büyük imar faaliyetleri görmüş ve bugün ortaya çıkarılan yapılar inşa edilmiş. Efes, Bergama ve Side gibi kentlerle çağdaş olan Aizanoi’de Roma döneminde yaklaşık 80 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Dünyanın ilk borsa binasının burada inşa edilmesinin sebebi de çağının en önemli ticaret merkezlerinden biri olması. 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilen kent, 1830-1840’lı yıllarda incelendi ve tanımlandı. 1926 yılında M. Schede ve D. Krencker başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından ilk kazılar yapıldı. Ara verilen kazı çalışmalarına 1970 yılından bu yana her yıl sistematik olarak devam ediliyor. Roma döneminde antik kentte yaklaşık 80 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Kalıntılar arasında Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, 15 bin kişi kapasiteli tiyatro ve tiyatroya bitişik nizamda yapılmış 13 bin 500 kişilik stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret borsa binası bulunuyor. Bunun yanı sıra kentte, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora, gymnasium, Meter Steunene kutsal alanı, nekropoller, antik bir bent, su yolları ve kapı yapıları yer alıyor. Aizanoi’deki borsa, işlev olarak ticaret borsalarının atalarından… Günümüz finansal sisteminin en önemli yapısı olan menkul kıymet borsalarının tarihi yaklaşık 500 yıl geriye gidiyor. Dünyadaki ilk modern borsanın 16’ncı yüzyılda Belçika’da kurulduğu kabul ediliyor. Başka bir görüşse modern borsanın doğuşunun 17’nci yüzyılda Hollanda’da (Amsterdam) gerçekleştiğini savunuyor. Ancak Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesinde yapılan kazılarla gün ışığına çıkarılan Aizanoi’deki 1750 yıllık borsa binasının yanında, Avrupa’daki bu borsalar daha dünkü çocuk gibi kalıyor. Dünyanın ilk borsası MS 301’de Roma İmparatoru Diocletianus tarafından bugün Çavdarhisar olarak anılan Aizanoi’de kuruluyor. Kentteki borsa, işlev olarak ticaret borsalarının ilk atalarından. Ticaret borsaları bulundukları yerlerdeki mal fiyatlarının serbest rekabet düzeni içinde tespit ve ilanını üstlenen organize pazarlar olarak tanımlıyor. Taş sütunlardaki fiyat listesi 1971 yılında kazısı yapılan Aizanoi borsa binasının en önemli özelliği, MS 300’de İmparator Diocletianus’un çıkarttığı bir kanunun Latince metninin duvarlarında 23 l İSTOÇHayat gezi 13 bin 500 kişilik stadyumun batı yönünde gen işçe bir kapısı, girişte de sporcuların kaza ndığı madalyaların bulu nduğu “Şeref Köşesi” ye r alıyor. yazılı olması. “Maksimum Fiyat Listesi” adı verilen bu kanun, Akdeniz civarındaki Roma topraklarında satışa sunulan mal ve hizmetler için sabit fiyatlar saptıyor. Diocletianus’un amacı, sürekli artan enflasyona karşı, halkın aynı ürünü her yerde aynı fiyata alabilmesini sağlamak. Listede, köleden ayakkabıya, asker ücretinden, bira ve şarap fiyatına, cam bardaklardan seramiklere, çivilerden öğretmen maaşlarına her türlü hizmet ve ürünün fiyatı yer alıyor. Listede, “kuvvetli bir köle iki eşek fiyatına, bir at ise üç köle fiyatına, yani 30 bin dinara eşit” gibi ilginç tarife ve fiyatlar bulunuyor. planlı olarak inşa edilmiş. Bu tapınağın en önemli özelliği, altında tonozlarla örtülü bir başka mekânın olması. Bu, Anadolu’da Roma döneminde pek alışılmamış bir uygulama ve bir benzerine henüz rastlanmamış. Tapınağın önünde bulunan kadın büstü biçimli akroter, tapınağın yalnızca Zeus’a adanmış olmayabileceğini gösterir nitelikte. Son dönem araştırmaları ise, bu tapınağın hem Zeus’a hem de Kybele’ye adanmış olamayacağını ortaya koyuyor. Tapınağın güney kısmında, büyük bölümü Bizans döneminde tahrip edilmiş bir odeon bulunur. Şehrin ana kutsal alanı, Zeus Tapınağı Şehrin ana kutsal alanı olan Zeus Tapınağı’nın yapımına MS 2. yüzyılın ikinci çeyreğinde, İmparator Hadrian döneminde başlanmış. Yapı, 8X15 ölçülerinde 120 adet ion ve dört adet korinti üslubunda sütunlarla dipteras Sporcular için “Şeref Köşesi” Zeus Tapınağı’nın kuzeydoğusunda, stadyumla aynı doğrultuda iki katlı olarak inşa edilen tiyatro bulunuyor. 15 bin izleyici kapasiteli tiyatronun sahne çapı, 56 metre. Yapının duvarlarındaki yazıtlardan, Zeus Tapınağı ve dört numaralı Roma köprüsünde adı geçen Apileius’un bu kompleksin yapımında da rol oynadığı anlaşılıyor. Tiyatroya bitişik 220x50 metre ölçülerindeki Stadyum’un inşası, MS 160’larda başlamış, MS 250’lere kadar da sürmüş. 13 bin 500 kişilik stadyumun batı yönünde genişçe bir kapısı, girişte de sporcuların kazandığı madalyaların bulunduğu “Şeref Köşesi” yer alıyor. Stadyum ile tiyatroyu ayıran mermer kaplı duvarın her iki yüzü av sahnesi betimlemeleriyle süslü. Borsa binasına kuzeydoğudan bitişik dükkân ve galerilerin sıralandığı sütunlu yol, borsadan geçip bir köprüyle Zeus Tapınağı’na oradan Kybele Kutsal Alanı’na kadar uzanıyor. Buraya, Sütunlu Cadde adı veriliyor. Cadde’nin yapımında bir deprem sonucu yıkılan Artemis Tapınağı’nın da mimari elemanları kullanılarak, çok sayıda heykel ve kapıyla süslenmiş. Kentte bulunan Antik Köprüler, Penkalas denilen Kocaçay’ın üzerinde yer alıyor. Antik çağda iki yakayı birbirine bağlayan beş köprü bulunuyor. Bunlardan birisi yayalar için yapılmış olan ahşap bir köprü, diğer dördü ise kemerli taş köprülerdir. Günümüze ise bunlardan sadece iki tanesi ulaşmıştır. İSTOÇHayat l 24 Balkanların büyülü sesi Suzan Kardeş ünlü söyleşisi Her şeyin temelinde çok çalışmak var Çalışmanın kendisi için çok önemli olduğunu söyleyen Suzan Kardeş, “Mesela hayal kurmaktan korkuyor insanlar. Halbuki hayalini kur, sonra o hayalinin gerçekleşmesi için çalış. Basit bir yol. Her şeyin temelinde çok çalışmak var” diyor. Makyaj sanatçısı, sinema ve reklam filmlerinin vazgeçilmezi, BKM tiplemelerinin mimarı, birçok sanatçının en güvendiği, Sezen Aksu’nun deyişiyle sesi toprağın altından gelen Balkan şarkılarına can katan müthiş bir ses… Kosova’da başlayan, göçebe ruhuyla yol bulan bir hikâyeye sahip Suzan Kardeş, şarkı söylemenin kendisine verilmiş en büyük hediye olduğunun altını çiziyor. Makyöz, müzisyenlik, oyunculuk, yemek tarifleri... Gerçekte Suzan Kardeş kendini hangi kulvarda görüyor ve hangisinde başarılı olduğunu düşünüyor? 25 l İSTOÇHayat Asıl mesleğim makyözlük olduğu için o konuda hiç mütevazı olamayacağım. Aşçı değilim fakat 14 yıl boyunca restoranım vardı. Yemek kitabını kız kardeşimle birlikte yaptık. Çok iddialı değiliz aslında. Çünkü biz kendi bildiğimiz şeyleri, özellikle Balkan mutfağını ön planda tutmaya çalıştık. Yemek kitabının ikincisi, albümlerin ise yedincisi yolda. Şarkı söylemenin de bana verilmiş bir hediye olduğunu düşünüyorum. Oyunculuk dersen, sinemanın içinde olmamdan dolayı bana güvendikleri için verilen rollerin üstesinden gelmeye çalışıyorum. Yeni sezonda yeni filmler var. İki filmde oynayacağım. Ama gerçekten en çok sevdiğim Suzan olmak aslında. Yani her yerden bir parça. Çünkü ben tek başına bir şey düşünemiyorum hayatımda. O yüzden de dağınık bir Suzanım, dağınık Suzan olarak yaşayacağım. Samimi sanatçıların azaldığı bu dönemde kendinizi korumayı nasıl başarıyorsunuz ? Öncelikle beni samimi bulduğunuz için teşekkür ederim. Evet böyle şeyler duyuyorum. Hoşuma gidiyor açıkçası, zaten başka türlüsü de bana yakışmaz. Çünkü hep sanat camiasının kulislerinde ve arka tarafında olan biriydim. Dolayısıyla seyircininin önüne çıkan sanatçı ve arkada onu hazırlayanlarla iç içe olunca, başka türlü olmamak gerekiyor bana göre. O yüzden de sevildiğimi hissediyorum. Sevildiğimi hissedince, kendimi daha da şımartıyorum o yüzden de rahatım. Samimiyet, rahatlığın verdiği bir duygu olabilir. Makyözlükte herkesin gerçek yüzünü görüyorsunuz aslında. Bu bir avantaj mıdır? Bize, gördüğümüz ve sevdiğimiz Suzan Kardeş’i mi gösteriyorsunuz yoksa bir makyaj hilesi var mı? Biz aslında var olanı ortaya çıkarmaya uğraşıyoruz, fazla bir şey yapmıyoruz. Eğer bir tipleme ve plastik makyaj yapmıyorsak, sizin gördüğünüzü ben de görüyorum. Benim için çalıştığım oyuncular, şarkıcılar hiçbir zaman değişmediler. Hepsini nasıl tanıdıysam, seyirciye karşı da öyleler. Tabii ki onlarla yakın olmak büyük bir avantaj. Çünkü yarattıkları her şeyin içinde bir zerre oluyorsun. Aldığı alkışta bir payın var, sanatçı sahneye çıkınca sana teşekkür ediyor. Dolayısıyla sen de o yaratılan İSTOÇHayat l 26 ünlü söyleşisi Hayatım boyunca hep bu şekilde olmuştur. Tiyatroculardan çok şey öğrendim. Mankenlerden çok şey öğrendim. Şarkıcılardan çok şey öğrendim. Oyuncudan, yönetmenden, ışıkçıdan, kameramandan, çaycıdan, set görevlisinden, figürasyondan, herkesten bir şey öğrendim. O yüzden de örnek alacağım çok insan var. Ama ben, örnek almak yerine herkesten bir şey öğrenerek yaşıyorum. Madonna olmak veya Sezen Aksu olmak istiyorum diyemem. Hayatta herkes bir tane. Atatürk bir tane, Sezen Aksu bir tane, Tolga Çevik, Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Ayşegül Aldinç bir tane, bunlardan başka yok. Birine benzemek derken; kimse Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Zeki Müren olamaz. Sen kendin olmaya bakacaksın, esas lezzetli olan şey de bence o. Pek çok dalda başarılı bir kadın var karşımızda. Sizce Türkiye, kişinin istediği işi yapması için uygun bir ülke mi? Benim için çalışmak çok önemli. Mesela hayal kurmaktan korkuyor insanlar. Halbuki hayalini kur, sonra o hayalinin gerçekleşmesi için çalış. Basit bir yol. Yurt dışında herhangi bir yere de gitsen istediğini yapamayabilirsin. Her şeyin temelinde çok çalışmak var. Bir de yürürken birilerine çarparak yürümek de gerekli, tabii bu kaba kuvvet anlamına gelmiyor. O çarpmalar sana geri dönüyor. Evde oturarak kimseyi tanıyamazsın ve bir şey yapamazsın. Bir bakkala bile üç kere gitsen, apartmana üç kere beş kere girip çıksan bir şekilde insanlarla karşılaşırsın; maksat, hareketli ve hayatın içinde olmak. şeyin içinde var olmanın keyfini yaşıyorsun. Ben de aynı gördüğünüz gibi biriyim. Benim de bir makyaj hilem var, kırmızı rujum. Rujum olmayınca kendimi gerçekten yorgun ve bitkin hissediyorum. Tecrübeniz kesinlikle tartışılmaz. Ama her insanın etkilendiği ve kendine model aldığı birileri vardır. Suzan Kardeş’in örnek aldığı birileri var mı acaba ? Her insan bana bir şey öğretiyor. Kendinize güvenir misiniz ? Çok güvenirim, özellikle yapabileceğim şeyler konusunda… Ama hangi konuda güvenmek... Mesela çalışma gücüme güvenirim ama enerjin seni de bir yere kadar götürür. Bilgime güvenirim 27 l İSTOÇHayat ama ben bilim adamı değilim. Kendi bildiğim konularla ilgili kendime güvenim tam. Her ortama da uyarım. Zaten meyhaneciyim. Uymamak elde değil. Bu kadar işin içinde bölünüyorsunuz. İnsanlarla ilişkinizin zedelendiği veya size olumsuz döndüğü zamanlar oldu mu? Tabii ki çok çalışmanın eksik bıraktığı şeyler var. Mesela çocuğunla daha fazla zaman geçiremiyorsun ama bir gün geliyor seni anlıyor. Ailen ile fazla olamıyorsun ama onlar da seni anlıyor. Bir süre sonra bakıyorsun ki seni anlayan insanlara ihtiyacın var. Çünkü sen bir işkoliksen, karşındaki insanlar da anlayış göstermek zorunda kalıyor. Ben hâlâ yapacağım çok şey var zannediyorum ama ömür o kadarına izin verir mi bilemiyorum. Baba mesleği olan meyhanecilikten caz bara uzanan bir geçmişiniz var. Biraz o günlerden bahsedebilir misiniz? Ben bir kaza geçirdim, bir gözümü kaybetme ihtimalim vardı. O zaman kendi kendime, “Benden kör makyöz olmaz ama kör meyhaneci olur” deyip kendime meyhane açmıştım. Üç katlıydı. Meyhanenin bir katını caz kulübü yapmaya karar verdim ama öyle bir altyapım fazla yoktu. Çok sevdiğim, kendi mesleklerinde de çok önemli kişiler olan Emel Demirel ve Ayşe Gencer’i çağırdım ve böyle bir fikrim var benimle beraber olur musunuz diye sordum. Kulübün ismini de Jaz Room olarak onlar koydu. Bir hayalimi gerçekleştirdim aslında. Çünkü gerçekten de kolay kolay yapılacak bir şey değildi. Kendimize küçük bir sahne yaptık. Kızımın piyanosu da ana enstrümanımızdı. Bir yıl sonra ise kapatmaya karar verdiğim için ömrü kısa oldu. Meyhanemi kapattığıma üzülürüm fakat Jazz Room’u kapattığım için de ayrı üzülüyorum. Umarım bir gün tekrar açarım. Baktığımız zaman karşımızda kale gibi bir kadın var. Bu güzel kadının özlem duyduğu bir şeyler var mı? Birçok şeye özlem duyuyorum… Zaman senden önce koşuyor ve sen yetişemiyorsun, geri de dönemiyorsun maalesef. Hayatımda geri dönmek istediğim bazı noktalar var. 20 yıl geriye gitmek isterim mesela ama şu anki halimden de memnunum. Ailenizden bahseder misiniz biraz? Biz beş kardeştik. İkisini kaybettik, şimdi bir kız kardeşim ve bir ağabeyim var. Göç eden bir aile olarak bir arada yaşamayı seven bir aileydik, hiçbir “Makyözlük konusunda mütevazı olamay acağım.” zaman birbirimizden kopmadık. Başka bir ülkede yaşamanın sıkıntılarını biz de yaşadık. Azınlık olduğumuz bir ülkede yaşadık. Kendi ana yurdumuza döndük. Tabii ki hayal kırıklıkları oldu ama bilemezsin ki hayat seni nereye savurur. Her şeyden memnun olmak lazım aslında. Bu denli yoğunluğa ciddi bir disiplin gerekir, bunu nasıl sağlıyorsunuz? Zorlandığınız oluyor mu? Aslına bakarsanız kendimi pek disiplinli bulmam. Örneğin, spor yapmam. Ben, görev adamıyım, bana verilen görevi yapmayı severim, bundan asla gocunmam. Bana gösterilen hedefi elde edene kadar şartları zorlar ve yaparım. O gün ne yapmam gerekiyorsa yapmaya çalışırım. Bazen de hiç olmayacak kadar tembelleşirim. Disipline gelecek olursak, maalesef tam anlamıyla disiplinli olamadım hiç. Keşke olabilseydim. Bir de disiplinli olmak yalnız başına olan bir şey değildir. Biraz ekip işi ve organize olmakla ilgili bir şey. İSTOÇHayat l 28 centilmen “Türk erkeklerinin tarzında cesaret eksik” Niyazi Erdoğan, “Her ne kadar markalar ve tasarımcılar farklı alternatifler sunsa da kalıplaşmış renk ve kesimlerin dışına çıkabilen erkek sayısı çok az” diyor. İ stanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nü bitiren Niyazi Erdoğan, bir süre profesyonel olarak mimarlık yaptıktan sonra moda sektörüne geçiş yollarını araştırmış. 2003 yılında, Genç Moda Tasarımcıları Yarışması ile profesyonel anlamda moda dünyasına giriş yapmış. Doğduğu toprakların ilham vermesi konusunda şanslı olduğunu belirten yaratıcı tasarımcı, genellikle tasarımlarında lider erkeklerden ilham aldığını vurguluyor. Niyazi Erdoğan, bir erkeğin gardırobundaki en garanti parçaların siyah ceket, beyaz gömlek, beyaz t-shirt, az taşlanmış jean pantolon ve mokasen ayakkabılar olduğunu söylüyor. Sizi tanıyabilir miyiz? 1978 yılında Mersin Tarsus’da doğdum. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nün ardından Mimarlık Tarihi Yüksek Lisans Programını tamamladım. 2006 yılında kendi tasarım ofisim olan Nesing Design Factory’i kurarak, iç piyasa markalarına ve üreticilere danışmanlık vermeye başladım. 2009 yılında kendi adımlarımla kurduğum “İmza” markamla erkek koleksiyonları hazırlayarak, moda severlerin beğenisine sundum. 11 sezondur erkek koleksiyonları hazırlayarak, moda haftalarına ve uluslararası fuarlara 29 l İSTOÇHayat katılıyorum. Pitti Uomo-Floransa ve Tranoi-Paris katıldığım fuarlardan bazıları… En son 2015 Sonbahar/Kış koleksiyonumu MBFWI kapsamında düzenlediğim defileyle tanıttım. Markanızın karakterini tanımlar mısınız? Erkekler için; lider, mimari, çağdaş ve geleneklere bağlı. Tasarımlarınız nasıl erkeklere hitap ediyor? Markanın karakterini yansıtan erkekler tercih ediyor. Çalıştığı sektör ne olursa olsun, yaratıcı bir duruşu olan lider erkeklerin tercihi. Genelde genç ve stilini kendi yöneten erkeklerin giymekten keyif aldığı bir markayım. Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’u nasıl değerlendiriyorsunuz? Moda haftamızın uluslararası platformda daha kuvvetli hale gelebilmesi için IMG ile birlikte yapılan yenilikleri sonuna kadar destekliyorum. Organizasyonel bazı hataların gün geçtikçe daha iyiye gideceğine inanıyorum. Haftanın takviminin çok geç açıklanması, yaşanan ufak tefek teknik aksaklıklar ve tarihin dünya moda takvimine göre geç olması gibi konular, ilerleyen organizasyonlarda Koleksiyonunuzdan bahseder misiniz? 2015 Sonbahar/Kış koleksiyonumun ilham kaynağı Türkiye’nin yetiştirdiği önemli isimlerinden birisi İlhan Koman ve onun sonsuzluk heykeli… İlham Koman’ın tasarım anlayışına çok yakın bir anlayışım var. Benim için de form her zaman fonksiyonu takip ediyor. Yaptığı eserlerde çok derin bir araştırma ve matematik altyapısı var. Siyah, lacivert, kahverengi ve yeşilden oluşan dört ana renk grubu üzerinde hareket ediyorum. Çok ince mikron yün kumaşların yanı sıra, denim ve yıkamalı pamuklu kaliteler kullandım. Teknolojik kumaşlar ise her sezon ki spor dokunuşu yansıtıyor. Tasarım sürecinde nelerden ilham aldınız? Hayatın kendisi benim için ilham kaynağı… Zaten bu topraklarda yaşayıp ilham sıkıntısı çekmek gibi bir sorunumuz olamaz. Bu anlamda çok şanslıyız. Doğduğum topraklar, bu topraklarda yaşamış medeniyetler, ilham kaynağımın temelini oluşturuyor. Bir de alanında devrim yapmış önemli lider erkeklerden de ilham alıyorum. Türk erkeklerinin tarzlarını nasıl buluyorsunuz? Aslında sektöre baktığımız zaman erkek modasının tarihsel geçmişi daha eski… Ama günümüze geldiğinde kendi stil anlayışından uzak bir sektörle karşı karşıyayız. Tabii bunda giyim kuşam kodlarımızın çok yakın tarihteki ani değişiminin de etkisi var. Kumaş ve kalitenin çok yüksek olmasının yanında cesaretin çok büyük eksiklik olduğunu söyleyebilirim. “İlham kaynağım ı, doğduğum topra klar ve bu topraklarda yaşamış medeniy etler oluşturuyor. Bir de alanında d evrim yapmış önemli lid er erkeklerden de il ham alıyorum.” Artık erkek modası çok cesur, belli bir renk skalası ve çizgisine hakim değil. Bu değişimi neye bağlıyorsunuz? Moda sektöründeki markaların farklı arayışlarına bağlayabiliriz. Ama özellikle ülkemizdeki erkeklere baktığımız zaman tutucu tavrın hâlâ hakim olduğunu görebiliriz. Her ne kadar markalar ve tasarımcılar farklı alternatifler sunsalar da kalıplaşmış renk ve kesimlerin dışına çıkabilen erkek sayısı çok az… 2015 trendlerinden bahseder misiniz? 2015 yazı benim için denimin yükselişte olduğu bir yaz olacak. Özellikle indigonun her tonunun hissedildiği bir yaz… Aktif spor giysilerindeki malzeme ve detayların gündelik yaşama geçtiği, parlak renklerin detaylarda yoğunlaştığı bir yaz bizi bekliyor… Sneakerlar ve sırt çantaları da en önemli tamamlayıcı aksesuarlar olacak. Hayata geçirmeyi hedeflediğiniz projeleriniz var mı? Markamı uluslararası platforma taşımak en büyük hedefim. Bunun için yurt dışı fuarlarına katılıyorum ancak satış ağımızı genişletmek için yurt dışında düzenlenen moda haftalarına katılmayı planlıyorum. centilmen Moda dünyasıyla tanışmanız ne zaman ve nasıl başladı? 2003 yılında İstanbul Tekstil Ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri’nin (İTKİB) düzenlediği Genç Moda Tasarımcıları Yarışması, profesyonel anlamda moda sektörüyle tanışmama vesile oldu. Mimarlık eğitimimden sonra bir süre profesyonel olarak mimarlık yaptım ve moda sektörüne geçiş yollarını araştırdım. Hatta bu alanda eğitim almak için Parsons School Of DesignParis’in yaz üniversitesine bile katıldım. Yarışmadan sonra iş teklifleri gelmeye başladı ve ben kendime en uygununu seçerek sektöre adım atmış oldum. iyileştirilirse sektör için çok daha faydalı bir hale geleceğini düşünüyorum. Senede iki hafta değil, 365 güne yayılmış ve İstanbul’u bir moda şehri yapan farklı organizasyonlar da IMG’den en büyük beklentim… İSTOÇHayat l 30 MEGAMAN’dan cep telefonuyla aydınlatma kontrolü Lenovo’dan projektör devrimi Yenilikçi, çevreci ve enerji tasarruflu ampullerin öncü tasarımcısı ve üreticisi MEGAMAN, 9. Uluslararası İstanbul Light 2015 Aydınlatma Fuar’ında son teknoloji ürünlerini tanıttı. Türkiye distribütörlüğünü Duyulmuş AŞ’nin yaptığı markanın fuarda en çok dikkat çeken ürünü, cep telefonlarının bluethooth özelliğiyle uyumlu çalışan INGENIUM akıllı aydınlatma teknololojisine sahip LED ampuller oldu. Son derece basit ve kullanışlı bu akıllı ampuller sayesinde oturduğunuz yerden ışığı açmak, kapatmak, ışık şiddetini ayarlamak ve farklı aydınlatma senaryoları yapabilmek mümkün. Ayrıca ampulü en düşükten tam parlaklığa kadar açmak üzere önceden zaman ayarı yapmak ve aydınlatma cihazlarını her oda için ayrı kontrol etmek ve programlama yapmak da sadece cep telefonunuza indireceğiniz basit bir uygulama sayesinde mümkün olabiliyor. Daha detaylı bilgi için www.megaman. cc ve www.ingenium.cc sitelerini ziyaret edebilirsiniz. Hantal boyutları nedeniyle ofis kullanımıyla sınırlı kalan projektörleri küçültüp cep boyuna getiren Lenovo, hayatımıza projektörün kolaylığını ve eğlencesini katıyor. Lenovo’nun ürün portföyüne kattığı dünyanın ilk projektörlü tableti ve cep projektörü, eğlenceyi paylaşmayı sevenleri dev ekranlarda buluşturuyor. Yoga Tablet 2 Pro, geniş ekranı ve benzersiz ses kalitesi sunan hoparlörüyle dünyanın en iyi “ev eğlence tableti” olarak iddiasının da hakkını veriyor. 13 inç’lik ekranıyla dikkat çeken Lenovo Yoga Tablet 2 Pro, QHD görüntü kalitesiyle gerçeğe yakın bir görsel deneyim sunuyor. Görüntüyü istediğiniz alana 50 inç’e kadar yansıtabilen Pico projektörü ile tabletten film izleme keyfine bambaşka bir boyut katan ürün, geliştirilmiş ses sistemiyle de dikkat çekiyor. 31 l İSTOÇHayat Toshiba KIRA, Ultrabook serisini yeniden tanımlıyor TNB Bilgisayar ve Görüntü Sistemleri AŞ, yeni KIRATM modeliyle genişletilmiş ve geliştirilmiş premium UltrabookTM serisini tanıttı. Bir dizi yeni özelliğe sahip 33.8 santimetre (13.3”) ekranlı KIRATM modeli en üstün Ultrabook™ olarak hem kişisel hem de iş amaçlı kullanım için performansı ileri boyuta taşıyor. Avrupa’da ilk kez, detay netliğiyle PixelPureTM (2560x1440) dokunmatik ekran ve yansıma yapmayan yeni Full HD (1920 x1080) ekran seçenekleri dahil olmak üzere farklı konfigürasyonlara sahip KIRATM pazara sunuldu. İnce ve seçkin tasarımın ve inanılmaz performansın ideal birleşimini sunarak, kullanıcıların bir Ultrabook™ cihazdan beklentilerini yeniden tanımlıyor. Toshiba’nın KIRATM modeli, üstün performans ve nefes kesen görüntüler sunan yeni beşinci nesil Intel® CoreTM işlemcilere sahip. Beşinci nesile kadar Intel® Core™ i7 işlemcileri performansı artırırken, daha az güç harcayarak daha uzun pil ömrü sağlıyor. Full HD versiyonunda sürekli kullanımda 13 saate kadar ve PixelPureTM modelinde 10 saat 45 dakikaya kadar olağanüstü kullanım süresi sayesinde kullanıcılar, güç kaynaklarından uzaktayken, çalışmayı veya oyun oynamayı sürdürebildiklerinden uzun süreli uçuşlarda, seyahat sırasında veya ofis dışı çalışmada mükemmel çözüm sağlıyor. Geliştirilmiş performansın yanı sıra, tüy kadar hafif, yalnızca 1.10 kilogram olan KIRATM taşınabilirliği daha ileriye taşıyor. Kingston’dan iş dünyası için 960 GB kapasiteli SSD Dünyanın lider bağımsız bellek üreticisi Kingston Technology’nin flash bellek şirketi olan Kingston Digital Inc., 960 GB’lık kapasitesiyle sabit disklerin yerini rahatlıkla alabilecek KC310 SSD (Solid State Disk) modelini duyurdu. Dört çekirdekli, sekiz kanallı Phison PS3110-S10 kontrolcüsüne sahip olan KC310 emsalsiz SATA 3.0 performansıyla çok yüksek okuma ve yazma hızları sunuyor. Giriş seviyesi sunucular ve veri merkezleri için çok uygun bir çözüm olan KC310 daha geniş kapasite ve yüksek performans taleplerini fazlasıyla karşılıyor. Hız ve kapasitenin yanında veri güvenliğini de atlamayan Kingston KC310 ile Advanced SmartECC ve Flash hata kodu düzeltme özellikleri ile uçtan uca veri koruması sağlıyor. KC310, Kingston’ın iş dünyası için geliştirdiği KC300 serisi içinde yer alıyor. 60GB ile 480 KC300 serisinde yer alan SSD modelleri TCG Opal 2.0, IEEE 1667 ve Microsoft eDrive desteğiyle dikkat çekiyor. İSTOÇHayat l 32 a d n ı y a n a z a m “R a ” n ı y a m k a r ı b usuz slenme Ramazan’da be s u z u n u d u c vü Ramazan ayında açlığa kıyasla susuzluğa daha az direnci olan vücudu bu dönemde susuz bırakmamanın önemine değinen Sağlıklı Beslenme Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, oruçlu kalınan süre boyunca vücudun beslenme alışkanlıkları değişeceği için, iftar ve imsak arasındaki sürede vücuda su takviyesinin etkili ve bilinçli yapılmasının hayati önem taşıdığını söyledi. İftar ve sahurda alınan sıvıların yüksek şeker, gaz ve yüksek kafein içermemesine özellikle dikkat edilmesi gerektiğini belirten Canan Aksoy, “İftar sofrasına oturulduğunda mutlaka önceliğin su olmasına özen gösterilmeli. Sonrasında vücudun elektrolit dengesini sağlayabilmesi için açık çay, bitki çayları, ayran, kefir, maden suyu, az şekerli hoşaf ya da komposto tercih edilmeli“ dedi. Su tüketimini cazip kılın Canan Aksoy, gerek iftar sofrasında gerekse iftardan sonra sıvı tüketimini daha cazip hale getirmenin kişide ekstra sıvı tüketim isteği doğuracağını ifade ederek, “Sofranızda görünür bir yere koyacağınız sürahinizin içine ekleyeceğiniz, ikiye bölünmüş dört-beş çilek, çubuk tarçın ve birkaç dal taze nanenin etkisini göreceksiniz. İftardan sonra içilecek ev yapımı limonata da su ve şeker ihtiyacınızı karşılayacak“ diye konuştu. Canan Aksoy, iftar ve sahurda dikkat edilmesi gerekenlerle ilgili olarak şu bilgileri verdi: İftarda nelere dikkat etmeli? • Oda sıcaklığında bir bardak suyla oruç • • • • • açmak, gün boyu kaybedilen sıvının karşılanması için önemli bir adım olur. İftariyeliklere devam ederken beyaz peynir ve kaşar, birkaç tane zeytinle tam buğday ya da çavdar ekmeği, gün boyunca düşmüş olan kan şekerinizi de dengeler. Ana yemeğe geçmeden önce vereceğiniz 10-15 dakikalık bir ara, gün boyunca durmuş olan ve tüm yıl boyunca buna alışık olmayan sindirim sisteminizin doğru çalışmasına yardım eder. Ana yemek olarak az yağlı etli sebze yemekleri, ızgara ya da fırında pişmiş tavuk ve balık yemekleri veya kurubaklagil doğru seçim olur. Havaların sıcak olması sebebiyle tercih edilecek zeytinyağlı sebze yemekleri ise vücudun posa ihtiyacını karşılar. Kalsiyum ve protein ihtiyacınız için ise sofranızda kesinlikle bulundurmanız gereken besinler; cacık, haydari, yoğurtlu salata ve ayran olmalı. Sahurda nelere dikkat etmeli? • Mutlaka sahura kalkılmalı. 16 saat aç ve susuz kalacak vücudunuz, 33 l İSTOÇHayat • • • Doğru bilinen yanlışlar • Önce su içerek iştahımı kapatmayayım. Orucunuzu açarken öncelikle su için, uzun saatler susuz kalmış bünye için en sağlıklısı su içmektir. • Sahura kalkmasam da olur. Mutlaka sahura kalkılmalı. Çünkü sahura kalktığınızda 16 saat kadar süre oruç tutarken, geceden yiyip yattığınızda bu süre 20-22 saate kadar çıkabiliyor. • Hemen karnımı doyurayım. Orucunuzu suyla açtınız, arkasından bir çorba veya biraz iftariyelik yiyip, 10-15 dakika kadar ara vermek, sindirim sistemi aygıtlarının ve hormon ve enzimlerin düzene girmesini sağlar. • İftardan sonra hemen çay içeyim. Çayın içinde kafein benzeri bir madde olan tein bulunur. Kafein ve tein vücuttan su atımını hızlandırır, çay da kahve de su kaybının yerine konmasını sağlamaz. O yüzden mutlaka su içilmelidir. Doğru bilinen yanlışlarla oru cu zorlaştırmayın , iftar ve sahurd a su tüketimine önem verin! Ramazan’da beslenme • geceden yiyip yattığınızda 20-22 saat kadar aç ve susuz kalacağı için vücut direnciniz fazlasıyla düşer. Sahurda kahvaltılık tercih edenler, az yağlı peynir ya da lor peyniri tüketmeli. Bu vücuda, protein ve su sağlar. Sahurda yemek yiyecekler için, ızgara veya söğüş et, tavuk, yanında zeytinyağlı yemekler, yağsız yoğurt, tam tane ekmekleri, mevsim meyveleri doğru tercihtir. Sahurda mutlaka bol sıvı tüketimi olmalı. Yemeğinizi yedikten hemen sonra yatmayın. Sindirimin bitmesi için vücudunuza biraz zaman tanıyın. İSTOÇHayat l 34 spor Sporda hedef koymak Naz Aydemir Akyol çok önemli Voleybolcu olmak isteyen gençlerin çok çalışmaları gerektiğini söyleyen voleybolun altın kızı Naz Aydemir Akyol, gençlerin bunu yaparken eğitimlerini aksatmamaları gerektiğine de vurgu yapıyor. Sporda hedef koymanın önemine de değinen Akyol, kısa ve uzun vadeli hedefler koyarak, gençlerin kendilerine bir gelecek planı yapmaya başlamaları önerisinde bulunuyor. Vakıfbank Voleybol Takımı’nın ve Türkiye Milli Voleybol takımımızın başarılı oyuncusu Naz Aydemir Akyol, ailesinin arkadaş çevresi sayesinde voleybola başlamış. “Sporcu olmasaydım pedagog olurdum” diyen başarılı voleybolcu, “Şu an en çok lisanslı oyuncu voleybolda var. Alt yapılarda, milli takımlarda alınan başarılar da oldukça tatmin edici” diyor. Sporcu bir ailenin kızısınız. Ailenizin voleybolcu olmaya karar vermenizde nasıl bir etkisi oldu? Ailemin arkadaş çevresi sayesinde, aslında farkında olmadan kendimi spor salonunda buldum. Her ne kadar 35 l İSTOÇHayat başlarda sürekli sorulan “ne zaman voleybola başlıyorsun?” sorularından bıkıp voleybol oynamayacağımı söylesem de, süreç voleybolcu olmamla noktalandı. Voleybola dair hatırladığınız en eski anınızı bizimle paylaşır mısınız? Sanırım dört ya da beş yaşındaydım. Annem ve arkadaşları kendi aralarında eğlencesine maç yapıyorlardı ve iki top vardı. Biri inik, diğeri normal oynayacakları toptu. Elimden oynayacakları topu alabilmek için verdikleri vaatleri hâlâ hatırlıyorum. Voleybolcu olmasaydınız, hangi mesleği yapmak isterdiniz, neden? Sanırım pedagog olurdum. Çünkü hem çocukları çok seviyorum hem de psikolojiye büyük bir ilgim var. Türkiye’de voleybol altyapısı hakkında ne düşünüyorsunuz? A takımlar seviyesinde başarılar geldikçe, aileler çocuklarını daha fazla voleybola yönlendirmeye başladı. Şu an Türkiye’de en çok lisanslı sporcu voleybolda var. Altyapılarda milli takımlarda alınan başarılar da oldukça tatmin edici. Ancak altyapının başarısını; bence kazanılan şampiyonluklarla değil, A takıma monte edilebilecek oyuncu yetiştirilebilmesiyle ölçmek gerekiyor. Bu açıdan bakılırsa daha çok çalışmamız lazım... Spor kariyerinizde dönüm noktası olarak değerlendirebileceğiniz bir olay var mı? 15 yaşımdayken Eczacıbaşı A Takımı’nda ilk altıda oynamaya başlamam. Sizi rol model olarak gören ve sizin yolunuzdan gitmek isteyen genç voleybolculara tavsiyeleriniz neler? Çok çalışsınlar, istesinler ve eğitimlerini aksatmasınlar. Bir de sporculukta kendine hedef koymak çok önemli. Kısa ve uzun vadeli hedefler koyarak kendilerine bir gelecek planı yapmaya başlasınlar. Sporcular, saha içinde totemleri ve ilginç alışkanlıklarıyla da bilinir. Bir toteminiz veya uğurlu bir eşyanız var mı? Eskiden çok vardı ancak şimdi saçlarımı topuz yapmamın dışında başka bir uğurum yok. Sadece, değişmez rutinim olarak, maçlardan önce annem, babam ve eşimle konuşurum. İSTOÇHayat l 36 spor “Her gördüğüm ya da her moda olan şeyi almam, zamansız parçaları almayı tercih ediyorum.” 37 l İSTOÇHayat Voleybol kariyeriniz boyunca en unutamadığınız anı bizimle paylaşır mısınız? 15 yaşımdayken yaşadığım ilk A takım şampiyonluğum her zaman ilk günkü gibi aklımda taze kalacak. Yoğun ve disiplinli bir temponuz var. Günün stresini ve yorgunluğunu nasıl atıyorsunuz? Bu aralar kendimi, ne yazık ki sadece ufak tefek şeyler alarak rahatlatabiliyorum. Kariyerinizde bundan sonraki hedefleriniz neler? Kulüpte her sene hedefler yenilenip, tekrardan aynı hedefler için çalışmaya başlanıyor. Milli takımlarda ise önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’nda kürsü ve Rio 2016’ya katılmak. Saha dışında Naz Aydemir Akyol nasıl biridir, neler yapar? Saha dışında Naz, fırsat bulduğunda bol bol uyur, deniz kenarına gider ve bol bol gezer. Karakter olarak, saha içi ve saha dışı olarak pek bir farkım yok. Sporun diğer dallarıyla aranız nasıl? Oldukça iyi. Spor karşılaşmalarını izlemekten ve takip etmekten büyük keyif alıyorum. Eşiniz de sizin gibi bir sporcu. Bu ortak noktanın, ilişkinize yansıyan negatif ve pozitif yanları neler? Negatif tek yanı sanırım az görüşebiliyor oluşumuz. Onun dışında birbirimizi anlayabiliyoruz. Stresli dönemlerde birbirimizin ne yaşadığını biliyoruz. Maçlar sonrası paylaştığınız şeyleri karşınızdakinin gerçekten anlayabiliyor olduğunu bilmek güzel. Beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz? 29 yaşındayım. Söz konusu yaş için koyduğum hedeflere ulaşmış bir sporcu olarak görüyorum kendimi. Özel hayatımda ise planım çocuk sahibi olmak ve kafamdaki, spor dışında kalan projeleri hayata geçirmek. Hobileriniz neler? Boş bulduğum zamanlarda kitap okumak ve denemeler yazmak. En çok neye gülersiniz? Kendime (gülüyor) Modayla aranız nasıl? Modayla aram iyi diyebilirim. Her gördüğüm ya da her moda olan şeyi almam, zamansız parçaları almayı tercih ediyorum. Moda bence sadece pahalı kıyafetler ve aksesuarlardan ibaret değil. Pazardan alınan bir şeyi de güzel bir kombinle oldukça şık hale getirmek mümkün. En büyük hayaliniz nedir? Henüz oluşum aşamasında, çocuklarla ilgili bir projem var. Onu gerçekleştirmeyi çok istiyorum. İSTOÇHayat l 38 DOĞU’NUN MERKEZINE SEYAHAT GRAYSON PERRY ILE CECIL BEATON PERA MÜZESI’NDE ENRIQUE IGLESIAS, TÜRKIYE’YE GELIYOR Tarih: 19 Ağustos 2015 Yer: KüçükÇiftlik Park, İstanbul İstanbul bir dünya starını ağırlamaya hazırlanıyor. Pop müziğinin asi romantiği Enrique Iglesias, Sex&Love turnesi kapsamında 19 Ağustos’ta KüçükÇiftlik Park’ta sahne alacak. Albümleriyle dünya çapında 100 binden fazla satış grafiği yakalayan ve sahip olduğu onlarca Grammy ile milyonlarca müzikseverin kalbini fetheden Enrique Iglesias, muhteşem sahne şovları ve olağanüstü performansıyla Unilife ve VolumeUp organizasyonuyla 2015 yazının unutulmaz gecelerinden birini gerçekleştirecek. Eşsiz bir vokal olmasının yanı sıra, sahnede yarattığı atmosferle her performansında hayranlarını şaşırtacak bir sürpriz yapan Iglesias’ın en sevilen şarkılarını paylaşacağı gece, şüphesiz bu yaza damgasını vuracak. Tarih: 13 Mayıs-26 Temmuz 2015 Yer: Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, kuruluşunun 10. yılında, günümüz çağdaş sanatının yaşayan en sıra dışı isimlerinden Grayson Perry’nin seramik, halı ve baskı çalışmalarından oluşan “Küçük Farklılıklar” sergisiyle ünlü portre fotoğrafçısı ve Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Cecil Beaton’ın “Portreler” sergisine ev sahipliği yapıyor. 13 Mayıs’ta açılan her iki sergi Türkiye’de sanatseverleri Grayson Perry’nin yapıtları ve Cecil Beaton’ın fotoğraflarıyla ilk kez buluşturuyor. Pera Müzesi ve British Council işbirliğiyle düzenlenen “Küçük Farklılıklar” sergisinde Turner ve BAFTA Ödüllü sanatçı Grayson Perry’nin seramik, halı ve baskı işlerinin yanı sıra, British Council Koleksiyonu’ndaki altı halıdan oluşan eser serisi “Küçük Farklılıkların Kibri” de yer alıyor. Ziyaretçiler bu sergiyle, Grayson Perry’nin engin hayal gücünün ayrılmaz parçaları olan uçaklar, alışveriş merkezleri, kiliseler, cep telefonları ve sanatçının yanından ayırmadığı oyuncak ayısı Alan Measles ile de karşılaşma imkanı buluyor. Sotheby’s işbirliği ile düzenlenen Cecil Beaton “Portreler” sergisi ise Londra’daki National Portrait Gallery Fotoğraf Danışmanı Terence Pepper küratörlüğünde gerçekleştiriliyor. Sanatçının 1920’lerden 1970’lere kadar fotoğrafladığı film yıldızı, yazar, sanatçı, kraliyet mensupları ve entelektüellerin portrelerine odaklanan sergi, 100 binden fazla negatif, 9 bin vintage baskı ve 42 kupür albümü içeriyor. Tarih: 4 Haziran-17 Ekim 2015 Yer: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü İSTANBUL, CAZ IŞIKLARIYLA AYDINLANACAK Tarih: 27 Haziran-15 Temmuz 2015 Yer: Çeşitli mekanlar 22. İstanbul Caz Festivali, 250’den fazla yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlayacağı 35’ten fazla konserle 27 Haziran-15 Temmuz 2015 tarihleri arasında İstanbul’u caz ışıklarıyla aydınlatıyor. Joan Baez, Jools Holland, Marcus Miller, Charnett Moffett, Stanley Jordan, Cyrus Chestnut, Jeff Watts, Chris Potter, Dave Holland, Lionel Loueke, Eric Harland, Melody Gardot ve Tigran Hamasyan gibi folk, blues ve cazın farklı sesleri müziği tüm kente yayacak, festival takipçileriyle şehrin farklı köşelerinde buluşacak. Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü sergi salonunda düzenlenen, “Doğu’nun Merkezine Seyahat” sergisi, gezginlerin 18. yüzyılda başlayan ve sonraki yüzyılda dönüşerek devam eden, Doğu topraklarına yolculuklarının İstanbul merkezli öyküsünü anlatıyor. Ekrem Işın ve Catherine Pinguet eş küratörlüğünde gerçekleşen sergi, kitle turizmi ve seyahat kültürünün 1850-1950 yılları arasındaki değişimine odaklanıyor. Sergide, Osmanlı dönemi fotoğrafları ve efemera alanında dünyanın önde gelen koleksiyoncularından biri olan Pierre de Gigord’un koleksiyonundan derlenen, aralarında fotoğraf, kartpostal, afiş, ilan, broşür, yemek menüleri ve objelerin bulunduğu 160 eser izleyiciyle buluşuyor. Gigord’un özellikle eski İstanbul’a ait kültürel ve kent görsellerini içeren koleksiyonu, meraklılara Osmanlı’nın son dönem ve Türkiye Cumhuriyeti’nin erken dönem manzaralarını sunuyor. k it ap KÂBUS Yazar: Suphi Varım Yayınevi: Labirent Yayınları STEVE JOBS GIBI DÜŞÜNMEK Yazar: Daniel Smith Yayınevi: NTV Yayınları SIZIN HIÇ MAVINIZ VAR MI? En büyük çağdaş inovasyonculardan biri olan Steve Jobs bilişim ve müzik endüstrilerinde dönüşüm gerçekleştirerek bize çağdaş dünyanın en çok arzulanan teknolojilerini getirdi. Arkadaşı Steve Wozniak ile 1976’da Apple’ı kuran ve her zaman kötü durumlardan olabildiğince iyi sonuçlar çıkarmayı bilen Steve Jobs, 1985’te Apple’dan kovuluşunu CGI şirketi Pixar’ı satın almak için bir fırsat olarak kullandı. Sonra da 11 yıllık aranın ardından Apple’a dönüp orayı dünyanın en çok sevilen şirketlerinden birine dönüştürdü. Bu başınabuyruk iş adamının görüşlerini ve itinayla bilenmiş becerilerini bir araya getiren bu kitap, STEVE JOBS GİBİ DÜŞÜNMEK okuru Steve Jobs’dan ilham almaya ve dünyaya bir dâhinin gözlerinden bakmaya davet ediyor. Yazar: Özge Uzun Yayınevi: İnkılap Yayınevi Herkes gibi hayallerine tutunan, hayallerini gerçekleştirmek için çabalayan bir kadın Özge Uzun. Sizin gibi, bizim gibi… Âşık olmak, başarılı olmak, anne olmak isteyen bir kadın… Kimi hayaller gerçek olur, kimileriyse başka bir şey… En kötüsü de o “bir şeyi” tanımlayamamaktır. Bu kitap gözün gördüğü, yüreğin duyduğu, dilin söyleyemedikleriyle yazılmış çıplak bir kitap; mış gibi yapmayan, figüransız, çırılçıplak… Bir kadının kendi kalbiyle olan konuşmalarıyla derin, sahici, ama en çok da samimi. Biraz kulak kabartırsanız sesini bile duyabilirsiniz… Sonra yatağa girip düşüncelere daldım. Yetvart’la Marta Pamukyan’ın, Masis Nalbantyan’ın, Garbis Fırıncıyan’ın, Boğos Kilciyan’ın, Kevork Demirciyan’ın, Maryam Dadriyan’ın ve Hayganuş Külcüyan’ın görüntüleri belleğimde resmigeçit yaptı. Aralarında iki bulanık siluet de dolaşıyordu. Baba kız Bakırcıyanlar… Niçin öldürüldüklerini çok merak ediyordum. Kafamda belirsiz bir görüntü daha oluşuyordu. Katilin görüntüsü! Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, padişah hafiyeleri... “Karanlıkta İki Ceset” romanıyla “2014 Polisiye Roman Ödülü” alan Suphi Varım, Simirna Üçlemesi’nin ikinci kitabı Kâbus’la 19.yüzyıl İzmir’inin nostaljik, bir o kadar da tekinsiz atmosferinde peşi bırakılmayacak yeni bir macera sunuyor okurlara... DIRILIŞ Yazar: Stephen King Yayınevi: Altın Kitaplar Elli yıllık bir dönemin anlatıldığı romanda yazar, herkesin kendine sorduğu soruları da sorarak kurgunun içine okuru hızlı ve derin bir şekilde çekmeyi başarıyor! New England’ın ufak bir kasabasında küçük bir çocuk ile kasabanın yeni rahibi arasında gizli bir takıntıyı temel alan derin bir bağ oluşur. Ancak, ailesinin başına korkunç bir felaket gelen genç rahip Tanrı’yı lanetleyerek kasabayı terk eder. Aradan yıllar geçer. Artık bir yetişkin olan küçük çocuk, parçası olduğu rock gruplarıyla bütün ülkeyi dolaşırken eski dostu ile tekrar karşılaşır ve bu karşılaşma şeytanın bile aklına gelmeyecek bir anlaşmayla perçinlenir... ARZUDA BIR SAPMA Yazar: Mehmet Erte Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları Zamanı, olay ve durumları en küçük parçalarına kadar bölen, bir göz kırpma süresi içine nice ayrıntı sığdıran, çözümleyici bir dil… Çözdükçe ötekiyle ilişki kurmanın, bütünün parçası olmanın imkânsızlığıyla karşılaşan bir anlatıcı… Hiçbir sürrealist sahneye yer vermeden gerçekliği sabote eden bir kurgu… Arzunun çarpıttığı perspektif içinde aslını geri dönüşsüz bir şekilde kaybeden yamuk, tuhaf ve kirli görünümler… İSTOÇHayat l 40 NİLÜFER BUBİTUZAK BIR VARMIŞ BIR YOKMUŞ Geçtiğimiz mart ayında vizyona giren “Bir Varmış Bir Yokmuş” isimli duygusal filmin Mert Fırat ve Bubituzak müzik grubu tarafından hazırlanan soundtrack albümü piyasaya çıktı. Albüm, içerdiği özgün müziklerle özellikle soundtrack albüm arşivi yapan müzikseverlerin beğeneceği bir çalışma olarak nitelendiriliyor. TARANTINO KENDI CENNETIM THE COLLECTION Türkiye’nin gelmiş geçmiş en değerli sanatçılarından Nilüfer, altı yıl aradan sonra hazırladığı, “Kendi Cennetim” isimli yeni albümüyle sevenlerinin karşısına yeniden çıkıyor. Sezen Aksu ve Nazan Öncel gibi değerli isimlere ait bestelerin de yer aldığı toplam 13 parçadan oluşan albüm, sanatçının hayranları tarafından oldukça beğenileceğe benziyor. Dünya sinemasının sıra dışı yönetmeni ve yapımcısı Quentin Tarantino’nun filmlerinde yer alan müziklerin, “Tarantino-The Collection” isimli albüm haline getirilmesi, hem ünlü yönetmenin sinema tutkunu hayranları, hem de müzikseverler için muhteşem bir sürpriz oldu. Filmlerinde kulağımıza yer eden birbirinden güzel toplam 16 parçadan oluşan çalışma, müzikseverlerin arşivine şimdiden girmiş tarihi bir yapıt olarak görülüyor. FAZIL SAY YENI ŞARKILAR Enstrümantal müziğinin en önemli temsilcilerinden biri olan Fazıl Say, bir süredir üzerinde çalıştığı yeni albümü “Yeni Şarkılar” ile müzikseverlerle buluştu. Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Nazım Hikmet ve Ömer Hayyam gibi ünlü şairlerin şiirlerine de yer verilerek hazırlanan toplam beş parçalık bu yeni çalışma, daha şimdiden müzikseverlerden tam not almış gibi görünüyor. sinema ÖLÜM ORMANI Yönetmen: Adam Macdonald Oyuncular: Eric Balfour, Missy Peregrym, Nicholas Campbell VICE Yönetmen: Brian A Miller Oyuncular: Bruce Willis, Thomas Jane, Bryan Greenberg Julian Michaels (Bruce Willis), Vice adında bir yapay dünya tasarlamıştır. Burada müşterileri en çılgın fantezilerini tıpkı insan gibi görünen, düşünen ve hisseden yapay kişiliklerle yaşayabilmektedir. Bir gün Kelly (Ambyr Childers) adlı bir robot, kendi gerçekliğinin farkına vararak buradan kaçar. Kaçtıktan sonra Michaels’ın fedaileri ile Vice’ı kapatmayı aklına koymuş Roy adında bir polis memurunun şiddetli çatışmasının ortasında kalır. TERMINATOR: GENISYS Yönetmen: Alan Taylor Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Emilia Clarke, J.K. Simmons İnsan direnişinin lideri John Connor (Jason Clarke), Çavuş Kyle Reese’i (Jai Courtney) Sarah Connor’ı (Emilia Clarke) koruması ve geleceği güvence altına alması için 1984’e geri gönderdiğinde olayların beklenmedik bir şekilde yön değiştirmesi zaman çizgisinde kırılma yaratır. Şimdi kendisini geçmişin yeni ve yabancı bir versiyonunda bulan Çavuş Reese, Gardiyan’ın da (Arnold Schwarzenegger) dahil olduğu olasılık dışı müttefiklerle, tehlikeli yeni düşmanlarla ve beklenmedik “geleceği yeniden başlatmak” göreviyle karşı karşıya kalır. Şehirli bir çift olan Alex (Jeff Roop) ve Jenn (Missy Peregrym) Kanada’nın eşsiz güzellikteki ormanlarına kamp yapmaya gider. Alex, gezi konusunda tecrübelidir, ancak bir avukat olan Jenn bu koşullara alışık değildir. Ormandaki ilk gecelerinde, Brad adında bir adamla karşılaşırlar. Brad (Eric Balfour), son derece maço tavırlıdır ve Jenn’den hoşlandığını açıkça belli eder. Ondan uzaklaşsalar da kendilerini takip edip etmediğinden emin olamazlar. Ancak sorunları bu kadarla sınırlı kalmayacaktır. Ormanın içlerine ilerledikçe geldikleri patikayı kaybederler ve bölgede yaşayan bir ayının alanına girmişlerdir. Bu korku dolu macera boyunca hem hayatta kalmaya çalışacak, hem de zaten sorunlu olan ilişkilerini sorgulamaya başlayacaklardır. KÜÇÜK KARMAŞA Yönetmen: Alan Rickman Oyuncular: Kate Winslet, Alan Rickman, Matthias Schoenaerts 17. yüzyıl Fransa’sında geçen öyküde yetenekli bir peyzaj mimarı olan Sabine’i Kate Winslet canlandırıyor. Sabine, yeteneğine rağmen kırsal kesimde çalışan bir tasarımcıdır. Fransa Kralı 14. Louis’nin saray mimarı olan Andre (Matthias Schoenaerts), Sabine’i Versailles Sarayı’nın en gözde bahçelerinden birini tasarlaması için işe alır. Sabine, bu görkemli sarayda bir yandan sınıfsal ve cinsiyetçi bir savaş verirken, diğer yandan Andre ile tutkulu bir ilişkiye başlar. JURASSIC WORLD Yönetmen: Colin Trevorrow Oyuncular: Katie McGrath, Bryce Howard, Omar Say John Hammond’ın başarısızlıkla sonuçlanan Jurassic Park denemesinin üzerinden tam 22 yıl geçmiştir. Nublar Adası’nda bu kez tam kapasiteyle çalışan, Hammond’ın hayal ettiği gibi bir dinozor tema parkı Jurassic World adıyla kurulmuştur. Ancak kuruluşunun üzerinden 10 yıl geçen parkta müşteri sayısı günden güne azalmaktadır. Parkı işleten şirketin hedeflerini tutturabilmesi için parkta yenilikler yapılır, yeni bir dinozor türü yaratılır. Ne var ki bu yeni tür, adayı ve adadakileri felakete sürükleyebilecek sonuçlar doğuracaktır. İSTOÇHayat l 42 Sağlıkla atan bir kalp için sekiz öneri Vücut için en hayati organların başında gelen kalp sağlığını korumak kaliteli bir yaşamın en önemli koşulları arasında yer alıyor. Yaşam boyunca ortalama 3 milyar kez çarpan kalbimizi korumak için ise bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Harun Arbatlı, kalp sağlığını korumak için aşağıdaki önerilerde bulunuyor. Genetik yapınızı inceleyin Kalp hastalıkları genetik yapıyla yakından ilişkilidir. Eğer kişinin yakın akrabalarında genç yaşta ortaya çıkan bir kalp krizi ya da koroner bypass operasyonu öyküsü varsa bu durumun kendisinde görülme riski de yüksektir. Eğer “Aort Anevrizması” adı verilen ana atar damarın genişlemesi durumu ya da kapak hastalıkları varsa bu hastalıkların görülme ihtimalleri de dikkate alınmalıdır. Herhangi bir akrabada nedensiz gelişen bir toplardamar tıkanıklığı ise doğumsal pıhtılaşma bozukluklarına işaret edebilir ve bu rahatsızlık kişide de görülebilir. Gün içinde ne yiyip içtiğinizi gözden geçirin Sağlıklı beslenmek lezzetten vazgeçmek değildir. Birçok meyve ve sebze içerdiği lifler sayesinde kan dolaşımında bulunan “kötü kolesterol” adı verilen LDL (Low Density Lipoprotein) düzeyinin düşürülmesinde etkilidir. Zeytinyağı, kolesterol düzeyinin kontrol edilmesinde etkili bir besindir. Balık, ceviz ve badem gibi bazı kuruyemişler “omega 3” içerir. Omega 3, kan dolaşımındaki kötü etkili diğer bir lipid grubu olan “”trigliserid” düzeyinin düşürülmesinde oldukça etkilidir. Yemek pişirme tekniği olarak fırın ve haşlama türleri tercih edilmelidir. Kızartmalardan kaçınılmalıdır çünkü kızartmalar kolesterolü artıran doymuş yağ asitlerini fazlasıyla içerir. Bir besin maddesinin kan şekerini ne kadar kısa sürede yükselttiğinin bir ölçüsü olan “glisemik endeks” kavramı benimsenmelidir. Glisemik endeksi düşük olan gıdalar tüketilmelidir. Alkolden uzak durun Alkol trigliserid ve şeker düzeyini direkt olarak artırır. Alkol yerine bilinç düzeyini daha açık tutacak kahve ve çay gibi içecekleri tüketmek daha faydalıdır. Özellikle yeşil çayın antioksidan özellikleri vardır, bolca tüketilebilir ancak şekere dikkat edilmelidir. Düzenli olarak kalp kontrollerinizi yaptırın Hiç doktora gitmemiş olmak kişiyi sağlıklı bir insan yapmaz. Unutulmamalıdır ki birçok şeker hastasının tanısı tesadüfen ilk kez doktora başvurduklarında konur. Ancak çoğu kez hastalığın yaptığı organ tahribatı ilerlemiş olur. Birçok kalp hastası ise kolesterol düzeyinin yüksek olduğunu kalp krizi geçirdikten sonra öğrenir. Mevcut bir hastalık yok ise yılda bir kez, şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon problemi varsa en az altı ayda bir kez doktor kontrolünden geçilmelidir. Sigara ve tütün ürünlerinin bulunduğu ortamlardan uzak durun Sigara, nargile, puro ve pipo kullanımının kalp ve kan damarları üzerine olan etkileri çok net bir biçimde ortaya konmuştur. Sigara dumanı ciğerlere ulaştığı andan itibaren atardamarların duvarlarında bir kasılma görülür ve tansiyon yükselir. Yavaş etki olarak ise “endotel” adı verilen damar iç yüzey tabakasında kimyasal reaksiyonlar başlar. Bu reaksiyonlar, damar iç yüzeyinde çatlaklar oluşmasına ve çeşitli kan hücrelerinin yapışmasına ve damar içindeki akımın bozulmasına sebep olur. Sigarayla savaş genellikle bireysel mücadeleyle kazanılamaz. Kişinin eşi ve arkadaşları da bu mücadelenin bir parçası olmalı, gerektiği takdirde uzman yardımı alınmalıdır. Bir yürüyüş grubuna katılın İnsan vücudu dinamik olmak üzere yaratılmış bir organizmadır. Hareket sayesinde kan şekeri ve kolesterol düzeyi düzenlenir. Yürümek, en iyi tansiyon ilacıdır. Egzersiz, sadece enerji sarf etmeyi değil, günlük stresin azaltılmasını sağlar ve kalp damar sistemine yardımcı olur. Egzersiz vücutta “endorfin” salgılanması için önemlidir. Endorfin, vücudun salgıladığı ve beyine ulaştığında rahatlama ve mutluluk sağlayan bir hormondur. Kişinin daha dingin olmasını sağlar, gündelik stresin etkilerinden kişiyi uzak tutar. Uykunuzdan ödün vermeyin Uyku, vücudun kendisini bakıma aldığı, onardığı ve güç topladığı önemli bir süreçtir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, uyku derinliğinin ve süresinin kalp sağlığı üzerindeki önemini vurgulamaktadır. Uyku problemlerinin bellek üzerinde olumsuz etkileri ve “Alzheimer” gibi hastalıklarla da ilişkilendirilmesi söz konusudur. Eğer kişide uyku problemi varsa, sık uyanıyor ve uyumakta güçlük çekiyorsa, uykuda nefessiz kalma ya da ciddi horlama gibi belirtileri varsa mutlaka bir uzman hekime başvurmalıdır. Kontrol edilemeyen şeker hastalığı ve yüksek tansiyon ataklarının altında yaygın bir uyku problemi olan “uyku apnesi” yatıyor olabilir. Kendiniz ve çevrenizle barışık olun Herkes günlük yaşamında pek çok kez dengesini bozabilecek olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Bu durumda çözüm odaklı olunmalıdır. Sevgi dolu, huzurlu bir ortamda olmak kalp sağlığı için de son derece faydalıdır. 43 l İSTOÇHayat Antioksidan deposu çikolata Çikolata ve kakaonun çok fazla miktarda polifenol içerdiğini söyleyen uzmanlar, polifenollerin antioksidan özelliğe sahip olduğunu ve bakımdan çevre kirliliği, sağlıksız beslenme, alkol ve sigara gibi vücuda zarar veren etkenlere karşı hücre direncini artırdıklarını belirtiyor. Çikolata, phenethylamine (PEA) içerir. Phenethylamine, sinir sistemini uyarır, bazı salgıların salınmasını tetikler, ağrıları dindirir ve kişinin kendini iyi hissetmesini sağlar. Çikolata aynı zamanda cinsel uyarıcı ve keyif vericidir. Çikolata beyindeki serotonin seviyesini artırır ve mutluluk hissi verir. Kadınlar, erkeklere nispeten çikolatanın bu özelliklerine karşı daha duyarlıdır. Çikolata, beyni rahatlatıp gevşetir, beynin endorfin salgılamasına neden olarak mutluluk verir. Bu salgı, mutluluk duygusu duymamızı sağlar. Çikolata ve kakaonun çok fazla miktarda polifenol içerdiğini belirten uzmanlar, polifenollerin antioksidan özelliğe sahip olduğunu ve bu bakımdan çevre kirliliği, sağlıksız beslenme, alkol ve sigara gibi vücuda zarar veren etkenlere karşı hücre direncini artırdıklarını söylüyor. Aksi takdirde bu gibi etkenler hücrelere zarar verip, kansere sebep olabiliyor. Son çalışmalar, çikolatanın sağlığı koruyan “flavonoid”leri de bol miktarda içerdiğini gösteriyor. Çikolatanın kanseri önlemede, kalp hastalıklarını engellemede, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede ve sadece kokusuyla bile ruh halini olumlu etkilemede rol oynadığı belirtiliyor. Uzmanlar, tüm bu olumlu etkilerin ana kaynağının, çikolatanın içerdiği polifenol ve içeriğindeki prosiyanidin, epikateşin ve kateşin gibi antioksidan bileşimler olduğunu söylüyor. Çikolata sayılan tüm bu avantajların yanında, fazla tüketilirse yüksek şeker ve yağ içeriğiyle şişmanlığa ve birçok hastalığa davetiye çıkartabiliyor. Çikolata, özellikle kan şekerimiz düştüğünde, yani acıktığımızda, hızla kana karışıp emiliyor. Ancak hemen ardından negatif feed-back etki ile ilkinden daha fazla acıkma hissettiriyor. Özellikle diyabeti veya hipoglisemisi olan kişiler çikolata tüketirken çok dikkatli olmalılar. Bu kişiler, uygun miktarda diyabetik çikolata tercih edebilirler. Fazla kilo problemi olan kişilerin de çikolata tüketimine dikkat etmesi gerekiyor. Kolay sindirim için kayısı suyu tüketin Kayısı ve kayısı suyu içeriğinde bulunan vitamin ve minerallerin sindirim sistemini düzene soktuğunu belirten uzmanlar, mevsim değişiklikleriyle değişen beslenme düzeninin sindirim bozukluklarına yol açtığını söylüyor. Uzmanlar, sindirimi düzenlemek için günde bir bardak kayısı suyu içilmesini öneriyor. Mevsime bağlı olarak değişen beslenme düzeni halk arasında kabızlık olarak bilinen sindirim sistemi rahatsızlıklarını artırıyor. Uzmanlar, sindirim sisteminde oluşan sıkıntıları gidermek için her gün bir bardak kayısı suyu içilmesini öneriyor. Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, mevsim değişiklikleriyle mevcut yeme düzeninin değiştiğine ve bununla birlikte hazımsızlık ve kabızlık sorunlarının arttığına dikkat çekiyor. Sindirim sisteminde oluşan sıkıntıların giderilmesi için bol sıvı tüketilmesini öneren Prof. İnanç, “Mevsimsel değişikler, düzensiz beslenme alışkanlıkları sindirim sistemini oldukça zorlar. Bu zorlama da önemli sıkıntılara neden olur. Bunların en belirgini, halk arasında kabızlık olarak bilinen rahatsızlıktır. Kayısı bağırsak hareketlerinin düzenlenmesinde etkili olan bir çeşit posa olan selüloz ve pektin içerir. Bu nedenle kabızlığın giderilmesi için her gün bir bardak kayısı suyu içilmesi yararlı olur” diyor. Bir bardak kayısı suyu ile vücudun günlük ihtiyaç duyduğu A vitamininin yaklaşık yarısının karşılandığını ifade eden İnanç, kayısı ve kayısı suyunun içerdiği A vitamininin yanı sıra, C vitamini ile de bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dikkat çekiyor. sağlık İSTOÇHayat l 44 Artık daha kolay boşanıyoruz Ülkemizde son 10 yılda boşanma oranlarında yüzde 30 artış olduğunu söyleyen Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Uzman Klinik Psikolog Merve Büyükkucak, iletişimsizliğin, erken yaşta gerçekleşen evliliklerin, maddi sorunların ve sadakatsizliğin en önemli boşanma sebepleri olduğu konusunda uyarıyor. Hem çok kişisel hem de çok alışılmış ve sıradan bir konu olan boşanma, son yıllarda sıklıkla telaffuz edilen, çevremizde, ailemizde, yakınlarımızda sıklıkla rastlanır ve tabu olmaktan çıkan bir olgu olmaya başladı. Neredeyse bir salgın olarak adlandırılabilecek bu durum, toplumun büyük bir kesimi ve özellikle yeni evliler veya çocuk sahibi olanlar için oldukça kaygı veren, bir nevi bir alarm durumu haline geldi. Son yıllardaki istatistiki veriler boşanma oranlarındaki artışı destekler nitelikte olmakla birlikte, bu artışın yalnızca ülkemizde değil, dünyanın birçok ülkesinde yaşandığını gösteriyor. Türkiye’ye baktığımızda son 10 yılda bu artışın yaklaşık yüzde 30 seviyelerinde olduğunu, ilk beş yılda evliliklerin yüzde 20’sinin, Amerika’da ise her bin evlilikten yaklaşık 3 ila 4’ünün boşanmayla sonuçlandığını söylemek mümkün. Bu oran ikinci ve üçüncü evliliklerde ise daha da yükseliyor. Peki, neden boşanıyoruz?, boşanmaya nasıl karar veriyoruz?, boşanma oranlarındaki artışla alarma geçmeli mi?, bu soruları Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Uzman Klinik Psikolog Merve Büyükkucak’a sorduk. kolog Merve Psi Uzman Klinik Büyükkucak Neden boşanıyoruz? Son yıllardaki bu artışın kaynaklarını anlamaya yönelik yürütülen çok sayıda araştırma, eşler arasındaki iletişimsizliğin, maddi sorunların ve sadakatsizliğin büyük oranda etkisi olduğunu ortaya koyuyor. Bu sebepler elbette ki önceki yıllarda da geçerliliğini korumaktaydı. Ancak yıllar içinde değişen en önemli faktörlerden biri, yaşam süresinin uzamasıyla birlikte kişilerin yaşamdan daha fazla beklentiye 45 l İSTOÇHayat sahip olmaları oldu. En önemlisi de artık günümüz dünyasında bilgiye erişim çok daha kolay. Bu durum hayattan, dünyadan daha fazla haberdar olmayı, daha fazla düşünmeyi ve daha çok ne istediğini sorgulama durumlarını da beraberinde getiriyor. Her ne kadar boşanma kendi içinde oldukça stresli ve zorlayıcı bir durum dahi olsa boşanmadan sonra kendilerine yeni ve daha mutlu edici bir yaşam kurma konusunda insanlar daha büyük bir cesaret gösteriyor. Özellikle erken yaşta gerçekleşen evlilikler sonucu ya da ileri yaşlarda gerçekleşen boşanmalar bu duruma örnek teşkil edebilir. Ne de olsa yaşamın bir noktasında durmak, düşünmek ve farklı yolda ilerlemek istediğinin farkına varmak artık çok da az rastlanır bir durum değil. Bunlarla birlikte önceki yıllara göre çalışma koşullarının giderek daha ağırlaşmasının ve bağlantılı olarak kişilerin günlük yorgunluk ve stres düzeylerinde bir yükselmenin olmasının boşanma üzerindeki etkisinin de oldukça büyük olduğu söylenebilir. Artık ne yazık ki eşler ne çocuklarına ne de eşlerine kaliteli zaman ayırabilmekte ve artan stres düzeyiyle birlikte hayatın ve ilişkinin sorumluluklarına, kadar kadınlar tarafından da sıklıkla ortaya konması bu durumu destekler niteliktedir. zorluklarına karşı toleransları giderek düşüyor. Öyle ki hali hazırda devam eden birçok evlilikte aslında cinselliğin ortadan kalktığını, çocuklar için ya da ailesel normlar sebebiyle “mutsuz ama sorun olmayan, idare edilen” ilişkilerin olduğunu ve ne yazık ki çok daha öncelerden “duygusal boşanma”nın gerçekleştiğini söylemek mümkün. Boşanmaya dair bir diğer önemli sebep ise elbette ki kadınların yıllar içinde eğitim seviyelerinin artması ve bununla bağlantılı olarak kendi ayakları üzerinde daha fazla durabilen ve en önemlisi yeni normlara sahip olan, ilişkiden beklentilerini daha fazla sorgulayan ve ortaya koyabilen bireyler haline gelmeleridir. Özellikle 30 yaş altındaki kadınlarda boşanma oranın daha yüksek olduğunu, yeni bir hayat kurma ve kendi yollarına devam etme konusunda daha cesur olduklarını söylemek mümkün. Boşanma talebinin erkekler Boşanmayla ilgili diğer risk faktörleri neler? Genel olarak boşanmayla ilgili diğer risk faktörlerine baktığımızda, yukarıda sayılanlara ek olarak evlilikle ilgili gerçek dışı beklentilere sahip olmak, evliliğe hazır olmamak, istismar ve şiddet gibi faktörleri saymak mümkün. Son yıllarda yapılan birçok çalışma sosyal ve psikolojik faktörlerin yanı sıra, genetik bir yatkınlığa da işaret etmekte, tek yumurta ikizleri ya da genetik havuzlarını paylaşan kardeşlerin diğer bireylere oranla boşanma anlamında birbirlerine çok daha yüksek oranda benzerlik gösterdiği yönündedir. Erken yaşta evlilik ve boşanmış bir anne babanın çocuğu olmak da kişiyi boşanmaya yatkın kılan risk faktörleri olarak bulunuyor. Boşanmaya nasıl karar veriyoruz? Bir birlikteliğin boşanmayla sonuçlanıp sonuçlanmayacağını açıklayan en önemli faktörlerden biri “bağlılık” olarak ortaya çıkıyor. Burada bağlılıkla kastedilen uzun vadede karşılaşılan problemler ve zorluklarla yenilmemek ve ne kadar zor olursa olsun evliliğin sağlık İSTOÇHayat l 46 devamı için bir isteği sürdürebilmektir. Bağlılık, ileride de o kişinin eşi olmayı arzu etmek, “biz” olma hissini sürdürmek istemek ve bir çift olarak sahip olunan kimlikten memnun olmak anlamına gelir. Bağlılık ne kadar fazla olursa kişi kendini o oranda güvende hissedecektir ve ilişkinin devamı için daha fazla verici olmaya gönüllü olabilecektir. Bir evliliği sonlandırma önündeki engeller sayılabilecek finansal zorluklar ya da çocukların varlığı ancak bir süre söz konusu evliliğin sürmesine yardımcı olur. Uzun vadede bağlılık yoksa o evliliklerin de devamı olmayacaktır. Örneğin, birçok evliliğin eşler arasında çatışma olmadığı halde bittiği araştırmalar tarafından Her kayıp anında olduğu gibi elbette boşanmanın da kendine göre bir yas süreci olacaktır. Fakat bilinen odur ki her kayıp sürecinin kendisine eşlik eden “yas” yanında, bir de kişiyi büyütücü ve geliştirici tarafı bulunur. sıklıkla ortaya konuyor. Fakat çatışma yaşamayan, evliliklerinde mutlu olmayan ancak yine de birbirlerine bağlılığı bulunan kişilerin birlikte kalma olasılıklarının ve gidişatı iyileştirmeye çabalama durumlarının, bağlılığı az olan ve başka bir ilişkide mutlu olabileceğine inanan kişilere oranla daha yüksek olduğu biliniyor. Boşanma oranlarındaki artışla alarma geçmeli mi? Her ne kadar sıkıntılı bir evlilikten çıkılıyor olsa bile, boşanma özellikle bu durumu birebir yaşayan bireyler için oldukça sarsıcı ve zorlayıcı bir durumdur. Her şeyden önemlisi kendi içinde bir “kayıp” olarak nitelendirilebilir; zira devam eden bir ilişki sonlanmakta, alışılagelmiş bir hayat şekli ve ilişkiler ağı değişmektedir. Bu nedenle her kayıp anında olduğu gibi elbette boşanmanın da kendine göre bir yas süreci olacaktır. Fakat bilinen odur ki her kayıp sürecinin kendisine eşlik eden “yas” yanında, bir de kişiyi büyütücü ve geliştirici tarafı bulunur. Elbette ki evlilikler bitmemesi düşünülerek planlanan kurumlardır ancak buradan bakıldığında bu bitişi yalnızca bir kayıp ya da “başarısızlık” olarak görmek çok doğru bir tutum olmayacaktır. Biten bir ilişkiye başarısızlık olarak bakmak yaşanan ilişkiye ve o ilişkideki doyurucu ve besleyici, mutlu eden anlara büyük bir haksızlık olur. Zaman içinde kişiler farklı rotalarda büyüyebilir, gelişebilir, o süreçte eşlerden biri ya da her ikisi de değişebilir, karşılıklı ihtiyaçlar söz konusu ilişkide karşılanmıyor olabilir ve ilişki bitme noktasına gelebilir. Ancak tüm bunlar, bu ilişkinin bir hata ya da başarısızlık olduğu anlamına gelmez. Böyle bakmak o ilişkide yaşanan keyif ve büyümeyi inkar etmekle eşdeğer bir tutum anlamına gelir. Elbette duygusal ve fiziksel anlamda istismar içeren çoğunlukla mutsuz evlilikler için böyle düşünmek çok daha zordur. Artan boşanma oranları kaygı verici hale gelse de her bitiş nasıl yaşandığıyla da bağlantılı olarak kişiyi geliştirir. Yeni bir yaşam kurabilme, ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda hareket edebilme cesareti kişiyi, zenginleştiren bir deneyimdir. Özellikle çocuklu aileler açısından haklı olarak büyük kaygı uyandıran bu durum uzun vadede çocuklar için dahi bir kazanım olabilir. Elbette ki mutlu bir evlilik içinde olmak hem çiftlerin hem de çocukların zihinsel ve fiziksel sağlıkları için çok önemli bir unsurken özellikle çocukları duygusal, fiziksel ve sosyal birçok sorundan koruyan bir durumdur. Ancak her türlü çabaya rağmen yolunda gitmeyen bir ilişkiyi sonlandırmak, sıkıntının içinde çaresizce kalan ve kendisi için olumlu bir çözüm üretemeyen, ayrılamayan yetişkinlere oranla “ayrılabilme” ve “kendi ihtiyaçları doğrultusunda sorunlarını çözebilme” konusunda çocuklara önemli ve yapıcı bir model oluşturur. Bu nedenle her kayıp anında olduğu gibi elbette boşanmanın da kendine göre bir yas süreci olacaktır. Fakat bilinen odur ki her kayıp sürecinin kendisine eşlik eden “yas” yanında, bir de kişiyi büyütücü ve geliştirici tarafı bulunur. 47 l İSTOÇHayat 2015 YILI YURT İÇİ FUARLARI Organizatör Renkli Fuarcılık Malatya Belediyesi İstanbul Fuarcılık Fiera Milano Fuarcılık İZFAŞ Renkli Fuarcılık Türkel Fuarcılık E Uluslararası Fuar İstanbul Fuarcılık E Uluslararası Fuar E Uluslararası Fuar İstanbul Fuarcılık Boyut Fuarcılık IDF Uluslararası Akort Tanıtım Pozitif Fuarcılık Fiera Milano Fiera Milano İFO istanbul Fuar Marmara Tanıtım Marmara Tanıtım İstanbul Fuarcılık İZFAŞ Marmara Tanıtım Marmara Tanıtım Pozitif Fuarcılık UBM NTSR Fuar Renkli Fuarcılık Fuar Adı Edirne Sanayi Fuarı 2015 22. Genel Sanayi ve Ticaret Fuarı Tuning İstanbul Marathon Expo 2015 84. Enternasyonal Fuarı 5. Trakya Autoshow 2015 Medikal Turizm Fuarı IWE-Water Expo Avrasya Shop Dizayn Fuarı IPACK 2015 Worldfood İstanbul 2015 Seafood İstanbul Su Ürünleri Chemspec Eurasia Food&Spirit İstanbul Gapplast Plastik Oyun, oyuncak ve hobi ürünleri PROMOTÜRK 2015 Kurumsal Pazarlama Fuarı Sign İstanbul 2015 19. Uluslararası Isaf 4. Isaf Safety&Health Fuarı 21. Otomotiv Yan Sanayi SHOEXPO 19. Security Fuarı 4. Isaf IT security Fuarı Railway İstanbul 2015 Boat Show 2015 10. Trakya Tarımtech Konu Tarım ekipmanları Sanayi ve ticaret ürünleri Modifiye ve modifiyeli araçlar Spor ve sağlıklı yaşam Genel Ticaret Otomobil, ticari araçlar Medikal turizm, sağlık turizmi Su, atıksu işleme, atık su yönetimi Mağaza market donanımları Ambalaj, paketleme ve gıda işleme Gıda ürünleri ve teknolojileri Su ürünleri ve teknolojileri Özellikli emtia ve petro kimya ürünleri Yeme-içmeye dahil olan tüm firmalar Plastik, ambalaj, kimya teknolojileri Elektronik oyun, oyuncak, hobi ürünleri Profesyonel promosyon ürünleri Sosyal medya, dijital pazarlama Endüstriyel reklam ve dijital baskı Yangın, acil durum, arama ve kurtarma İş güvenliği ekipmanları Otomobili harekete geçiren tüm parçalar Ayakkabı, çanta ve aksesuarları Güvenlik sistemleri hizmetleri Bilgi ve ağ güvenliği Demiryolu teknolojileri Motor ve motor ekipmanları Hayvancılık, tohum, meyvecilik Tarih 22-26 Temmuz 29 Temmuz-2 Ağustos 13-16 Ağustos 22-24 Ağustos 28 Ağustos-6 Eylül 2-6 Eylül 3-5 Eylül 3-5 Eylül 3-6 Eylül 3-6 Eylül 3-6 Eylül 3-6 Eylül 9-10 Eylül 9-12 Eylül 9-12 Eylül 9-13 Eylül 10-13 Eylül 10-13 Eylül 10-13 Eylül 10-13 Eylül 10-13 Eylül 11-13 Eylül 14-17 Eylül 17-20 Eylül 17-20 Eylül 17-20 Eylül 29 Eylül-4 Ekim 30 Eylül-4 Ekim Yer Edirne Mişmiş Park Fuar Alanı İstanbul Fuarcılık İstanbul İzmir Kırklareli İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul Gaziantep İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul İzmir İstanbul İstanbul İstanbul İstanbul Kırklareli 2015 YILI YURT DIŞI FUARLARI Organizatör UİB İTO Meridyen Senexpo UİB Meridyen BAİB UİB İİB Fuar Adı Paace Automechanika 17. Ayakkabı ve Deri Fuarı Beauty Nairobi House ve Gift Fair İntertextile Şangay Home Textiles Facim-Maputo World Food Moscow Heimtextil Russia 2015 Fachpack 2015 Konu Ticari araç yan sanayi ve aksesuarları Ayakkabı ve deri Kimya kozmetik temizlik mamulleri Züccaciye, hediyelik eşya Ev tekstili Genel ticaret Her türlü gıda ve içecek Ev tekstili, tekstil Ambalaj malzemeleri ve makineleri Tarih 15-17 Temmuz 15-17 Temmuz 30 Temmuz-1 Ağustos 15-18 Ağustos 26-28 Ağustos 31 Ağustos-6 Eylül 14-17 Eylül 23-25 Eylül 29 Eylül-1 Ekim Yer Meksika Vietnam Kenya Brezilya Çin Mozambik Rusya Federasyonu Rusya Federasyonu Almanya yaz.pdf 3 30/06/15 15:44 C M Y CM MY CY CMY K yeryüzü ile gökyüzü arasındaki “tek kat” Tel: 0212 850 83 00 Toskana Vadisi Satış ve Tanıtım Ofisi Göl Vadisi Sırtköy Bulvarı No:33 Büyükçekmece/İstanbul facebook.com/ToskanaOrizzonte twitter.com/T_Orizzonte instagram.com/ToskanaOrizzonte
Benzer belgeler
PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
ve bahçıvanlık hizmetleri kooperatifimiz bünyesindeki
toplam 46 kişilik personelle yürütülüyor. Site ortak
alanlarında bulunan rögar-kanal yol tretuvar tamirleri
ve ortak alanların bahçıvanlık ve t...
PDF İndir - İstoç Ticaret Merkezi
İSTOÇ Ticaret Merkezi; site bazındaki tamir, temizlik
ve bahçıvanlık hizmetleri kooperatifimiz bünyesindeki
toplam 46 kişilik personelle yürütülüyor. Site ortak
alanlarında bulunan rögar-kanal yol ...