dünya - Boydak Holding
Transkript
SONBAHAR 2010 • SAYI 22 B‹ZB‹ZE, BOYDAK HOLD‹NG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA B‹R YAYINLANIR. DÜNYA SAYI 22 TÜRK‹YE’Y‹ SONBAHAR 2010 KESFETT‹ . ENERJ‹ SEKTÖRÜNDE ‹LK ADIMLAR ATILDI Yedi EN BÜYÜK Boydak ‹çinde fiirketi 500 Rifat Hisarc›kl›o¤lu: ‹nsan›m›z Kab›na S›¤m›yor Potadaki Gururumuz: Türkiye Dünya ‹kincisi Foto¤raf: FIBA arflivi ÖNGÖRÜYORUZ, ÇAL›fl›YORUZ, BAflAR›YORUZ, GURURLUYUZ Türkiye’nin ve dünyan›n gelece¤ini enerjide gören bir grup olarak, bu sektördeki ilk ad›mlar›m›z› att›k. Stratejik büyüme alanlar›m›zdan biri olan enerjide yat›r›mlar›m›z›n h›z› kesilmeyecek. Yeni proje ve yat›r›mlara kap›m›z aç›k. Gururla görüyoruz ki Türkiye, dünyanın kanaat önderleri, saygın yayınları tarafından son dönemlerde örnek ülke olarak gösterilmeye bașladı. Türk sporcular, sinema yönetmenleri, yazarlar, modacılar dünyanın en büyük ödüllerini elde ediyor. Elbette bu bașarıların en büyüklerinden biri ekonomi alanında yașanıyor. Türkiye, OECD ülkeleri içinde Çin’den sonra en hızlı büyüyen ekonomi olarak karșımıza çıkıyor. Bu gurur veren tablonun olușmasında, ne mutlu ki, bizim de Boydak Grubu olarak çorbada tuzumuz var. İnsan kaynağına verdiğimiz önemin, strateji olușturmaktaki becerilerimizin, yüksek teknolojiye yatırım yapmamızın, titizliğimizin, gayretimizin karșılığını bir kez daha aldık. İstanbul Sanayi Odası’nın hazırladığı “Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Șirketi” sıralamasında bu yıl yedi șirketimiz yer alıyor. Üstelik bunların arasında yer alan beș șirketimiz geçen yılki sıralamaya göre basamak atlamıș durumda. Bu sonucun bizi mutlu eden bir yanı daha var. Bu bașarı gösteriyor ki, doğru bir strateji ve planlamayla zor dönemlerden kârla çıkmak mümkün. Șunu da vurgulamak gerekiyor. Her șirketimiz, inisiyatif kullanarak krize, mevcut koșullarına en uygun bir biçimde hazırlandı. Kendi sektöründeki gelișmeleri değerlendirdi, iç ișleyișini masaya yatırarak en uygun kararları almaya çalıștı. Burada insan kaynağımızın ne kadar iyi olduğunu bir kez daha görmüș olduk. Bașarı, çok çalıșmak, doğru kararları almak kadar ileriyi görmekten de geçiyor. Uzun zamandır enerji konusunda yoğun çalıșmalarımızı sürdürdüğümüzü, yatırım yapma konusunda doğru zamanı beklediğimizi duyurmuștuk. Türkiye’nin ve dünyanın geleceğini enerjide gören bir grup olarak bu sektördeki ilk adımlarımızı da attık. Enerji sektöründe faaliyet göstermek amacıyla kurduğumuz Boydak Enerji, Ataç Șirketler Grubu’na ait Nisan Elektromekanik Enerji'nin yüzde 50, Muradiye Elektrik Üretim’in de yüzde 70 hissesini aldı. Enerji üretimi alanında doğan bu ișbirliklerimiz, çevre kirliliğine neden olmayan, yenilenebilir ve yüksek verimli hidroelektrik santrallar üzerinden sürecek. Stratejik büyüme alanlarımızdan biri olan enerjide yatırımlarımızın hızı kesilmeyecek. Yeni proje ve yatırımlara kapımız her zaman açık. Fırsatları kolluyoruz, çalıșıyoruz, bașarıyoruz, gururluyuz. Saygılarımla, Bekir Boydak B‹zb‹ze 3 6 ı DÜNYA VE B‹Z Enerji sektörüne ilk adımlar Türkiye ekonomisi yabancıları etkiliyor 14 ı ANAL‹Z TOBB Bașkanı Hisarcıklıoğlu: Artık her yerdeyiz, insanımız kabına sığmıyor 18 ı TÜRK‹YE Yedi Boydak șirketi İSO 500 listesinde 22 ı SPOR Milli Takımımız dünyanın en iyi ikinci basketbol takımı 25 ı MARKA Tedarik sıkıntısından liderliğe: Boyteks İstikbal’de bir kıyafetle neler değiști? 30 ı ROTAMIZ Cıvıl cıvıl Eskișehir ‹ç‹ndek‹ler ‹Ç‹NDEK‹LER ‹mtiyaz Sahibi Boydak Holding ad›na Bekir Boydak Yaz›iflleri Müdürü Murtaza Durmufl Editör Belgin Demirer Kreatif Direktör Metin Özkan, Ahmet Akgül Katk›da Bulunanlar Hülya Bal, Selin Soylu Yay›n Kurulu Bilal Uyan›k Halit Bayhan Aygün Baflok Muzaffer Çetinkaya Hasan Ünal Ar›n Saydam Ülkü Karaosmano¤lu Duygu Ülgen Reklam Ebru Çal›flkan [email protected] Yap›mc› Kesiflim Yay›nc›l›k ve Tasar›m Hizmetleri A.fi. Kasap Sokak, Hilmi Hak Han, 22/6 34394 Esentepe-fiiflli/‹stanbul Tel: (0212) 337 51 99 Faks: (0212) 288 62 36 www.kesisim.com.tr Yönetim Yeri Boydak Center, O.S.B. 6. Cad. No: 35 Kayseri e-posta: [email protected] [email protected] Elma Bilgisayar ve Bas›m Tel: (0212) 697 30 30 33 ı BAY‹LER Yay›n Türü Yerel Süreli Yay›n Eskișehir bayilerimize misafir olduk 36 ı RENKLER Gülse Birsel: Mizahın hilesi hurdası yok 40 ı YEN‹ Ağızdan ağıza pazarlama 44 ı ARTI 1 55 Renklerin dili 47 ı HAYATA DA‹R İstanbul’da kristal bir saray 50 ı SA⁄LIK Eyvah yine unuttum! 52 ı LEZZET DURA⁄I Bu kez Oktay Usta’ya konuk olduk 55 ı AKTÜEL Bayramınız kutlu olsun Ders çalıșmak için en uygun ortam 57 ı B‹ZDEN HABERLER 4 B‹zb‹ze 12 Türkiye’nin sanat, spor, ekonomi alan›ndaki performans›n›n s›kça dünya gündeminde yer almas› üzerine biz de ülkemizin geliflim seyrini ve dünyan›n bu seyir karfl›s›ndaki olumlu tepkisini mercek alt›na ald›k. S‹Z‹ GURURLANDIRACAK HABERLER‹M‹Z VAR Ramazan Bayramınızı güzel, gururlandırıcı, iș yönetimlerinize ıșık tutacak haberlerle dolu bir dergiyle kutluyoruz. Bundan sonra da size böyle moral verici haberleri iletmeyi canı gönülden istiyoruz. Türkiye’nin sanat, spor ve ekonomisinin gösterdiği performansla son aylarda sıkça dünya gündeminde yer alması üzerine biz de Türkiye’nin gelișim seyrini ve dünyanın bu seyir karșısındaki olumlu tepkisini uzmanlara kulak vererek mercek altına aldık. CNBC-e Business yayın yönetmeni Aydın Demirer ile İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim üyesi ve Bloomberg TV genel yayın yönetmeni Prof. Dr. Kerem Alkin sorularımızı yanıtladı. AB ülkelerinin içine düștüğü darboğazın, Türkiye’nin 2001 kriziyle mücadelesinde elde ettiği kazanımları daha görünür kıldığını anlattılar. TOBB Bașkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da Türkiye’nin artık tribünde değil, sahada olduğunu, “Mızrak artık bu çuvala sığmıyor, insanımız kabına sığmıyor” sözleriyle vurguladı. Türkiye’nin yıldızının parladığı bir bașka alan da spor oldu. A Milli Basketbol Takımımız, dünyanın en iyi ikinci takımı koltuğuna oturdu. FIBA 2010’un açılıș maçının yapıldığı Kayseri’den bașlayarak, organizasyonun ve milli takımımızın bașarısının dünyadaki yankılarına sayfalarımızda yer verdik. İSO’nun hazırladığı “Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Șirketi” arasında yer alan Boydak Holding șirketleri Boytaș, Hes, Merkez Çelik, İstikbal, Boyteks, Boyçelik ve Form Sünger’in genel müdürleri, bu bașarının kaynağını Bizbize’ye anlattılar. Boydak Holding’in enerji sektöründeki ilk yatırımlarını bulacağınız sayfalarımızda, Boyteks Genel Müdürü Mustafa Yıldırım’dan, șirketin, sekiz yıllık geçmișine rağmen yatak kumașında dünya liderliğine tırmanmasının öyküsünü dinleyeceksiniz. Bu sayıda İstikbal’in yeni kıyafet uygulamasının sonuçlarının da izini sürdük. Kıyafetin gerek müșteri gerekse çalıșanı ne kadar etkilediğini, eminiz siz de ilgiyle okuyacaksanız. Rotamız bizi bu kez Eskișehir’e çıkardı. Bu kentin genç, dinamik yüzünü sizlere yansıtabilmeyi umuyoruz. Sizlere, değișimi yakalayabilmek için yeni iș yapma biçimlerini takip edeceğimize dair söz vermiștik. Bu sayımızda ülkemizde yeni yeni uygulanmaya bașlayan “ağızdan ağıza pazarlama” yöntemini ele aldık. Yöntemi, Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından Renan Tavukçuoğlu ile konuștuk. Renk uzmanı Metin Yahya Üster de, renklerin iș hayatındaki kullanımını anlattı. İnsanları ekrana kilitleyen Avrupa Yakası’nın yaratıcısı Gülse Birsel, “hilesi hurdası olmayan” mizahı anlatırken, nörolog Zeynep Aydın’dan da hafızamızın ișleyișini dinledik. Bu sayımızda İstanbul’un göbeğindeki buzdan șehri sizlere aktarırken, Oktay Usta’ya da bu kez biz misafir olduk. Sizleri keyifle okuyacağınızı umduğumuz bir Bizbize ile baș bașa bırakmadan önce, güzel haberlerimizin daim olmasını diliyoruz. Saygılarımla Murtaza Durmuș/Yazı İșleri Müdürü B‹zb‹ze 5 DÜNYA VE B‹Z Boydak Holding May›s 2010’da “Enerji sektöründeyiz” dedi, A¤ustos’ta Nisan Enerji’nin yüzde 50’sine, Eylül’de Muradiye Elektrik Üretim’in yüzde 70’ine ortak oldu. CEO Memduh Boydak, “Yeni proje ve yat›r›mlara kap›m›z her zaman aç›k, f›rsatlar› kolluyoruz” dedi. ENERJ‹ SEKTÖRÜNE ‹LK ADIMLAR “Türkiye’nin ve dünyanın geleceğini enerjide görüyoruz. 2010 yılında enerji sektörüne etkili bir oyuncu olarak gireceğiz ve enerji stratejik büyüme alanımız olacak.” Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak’ın Mayıs 2010’daki Yıllık Paylașım Toplantısı’nda yaptığı bu açıklamanın üzerinden üç ay geçmeden, ilk enerji yatırımları realize oldu. Boydak Holding, stratejik büyüme alanlarından biri olarak belirlediği enerji sektöründeki ilk adımlarını hidroelektrik enerji üretimindeki iki ortaklıkla attı. Boydak Grubu, önce enerji alanında faaliyet göstermek üzere Boydak Enerji’yi kurdu. Boydak Enerji de ilk yatırımını Ağustos 2010’da yaptı. İnșaat alanında birçok bașarılı projeye imza atan Ataç Șirketler Grubu ile enerji alanında ișbirliğine gidildi. Yapılan ișbirliği kapsamında Boydak Enerji, Ataç Șirketler Grubu bünyesinde bulunan ve yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren Nisan Elektromekanik Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ș.’nin yüzde 50’sine ortak oldu. Enerji üretimi alanında yapılan ișbirliği kapsamında Orta Karadeniz’de 11 adet hidroelektrik santral projesi tamamlanacak. İkisi halihazırda bitmiș olan projelerin tamamlanması durumunda, 150 megavatlık bir kurulu güçle yıllık 550 milyon KW/saat enerji üretilmesi planlanıyor. Bu ișbirliğinde Boydak Enerji adına danıșmanlık görevlerini HSBC Yatırım Menkul Değerler A.Ș. ve PricewaterhouseCoopers’ın yürüttüğü açıklandı. 6 B‹zb‹ze “BOYDAK İLE İȘBİRLİĞİNDEN GURURLUYUZ” Ataç İnșaat ve Sanayi Yönetim Kurulu Bașkanı Halil Ataman bu birliktelikten doğacak güçle atılımlara devam edileceğini belirterek șunları söyledi: “İlerleyen dönemde Nisan Enerji’nin kurulu gücü 150’den 300 megavata çıkacak. Yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren Nisan Enerji șirketimiz, kurulduğu günden bu yana gelișimini istikrarlı bir șekilde sürdürdü. Ortaklarına olduğu kadar Türkiye ekonomisine de fayda üretmeyi ilke edinen, bu ilkenin ıșığında yaptığı yatırımlarla binlerce insanımıza istihdam sağlayan ve ülkemize önemli eserler kazandıran Ataç İnșaat olarak, ülkemizin önde gelen gruplarından biri olan Boydak Holding ile enerji sektöründe ortaklık yapmanın gururunu yașıyoruz. Ortaklığımızın ülkemize ve șirketlerimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.” ENERJİ YATIRIMI ÜRETİM VE DAĞITIMLA SÜRECEK Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak da açıklamasında Nisan Enerji’nin yüzde 50’sine ortak olarak enerji alanında yatırımlarına hız verdiklerini söyledi. Yenilenebilir enerji alanında önemli bir yeri olan Ataç Șirketler Grubu’nun enerji sektöründe uygun bir ortak olduğunu belirten Boydak șöyle devam etti: “Ülkemize ve bulunduğumuz sektörlere katma değer katarak, emin adımlarla sürekli ve istikrarlı büyüme politikamızı devam ettiriyoruz. Hali hazırda lider konumda olduğumuz sektörlerin yanı sıra enerji gibi gelișime ve büyümeye açık bir sektörde yatırımlarımızı hızlandırdık. Boydak Enerji șirketimiz ile bu yatırımların ilkini gerçekleștirdik. Önümüzdeki dönemde de enerji sektöründe öncelikle üretim ve daha sonra dağıtım alanında yapacağımız yatırımlarımız devam edecek. Bu yatırımların toplamda 1 milyar doları bulmasını öngörüyoruz. Yatırım gücümüz, sürdürülebilir büyüme politikamız ve yeni iș ortağımız ile enerji bizim stratejik büyüme alanlarımızdan biri olacak.” Boydak’ın bu açıklamasıyla “hız verdik” dediği enerji yatırımlarına, aradan bir ay geçmeden bir yenisi daha eklendi. Boydak Enerji, hidroelektrik enerji üretim alanında faaliyet gösteren Muradiye Elektrik Üretim A.Ș.’nin yüzde 70 hissesini satın alarak yeni bir stratejik ortaklık gerçekleștirdi. Van’ın Muradiye ilçesinde toplam kurulu gücü 42.3 megavattan olușan iki adet santral projesini içeren ortaklık kapsamında, ilk projenin Ekim 2010, ikinci projenin ise Aralık 2010’da elektrik üretimine bașlaması planlanıyor. Șirket yatırımlarını tamamladığında, yıllık 170 milyon kilovat/saat enerji üretilmesi bekleniyor. “YENİ PROJELERE KAPIMIZ AÇIK” Muradiye Enerji Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Behzat Aksaray bu anlașma sayesinde Muradiye Enerji’nin daha güçlü bir yapıya kavuștuğunu ve bu sinerjiyle farklı enerji üretim alanlarında da yatırımların süreciğini belirtirken, CEO Memduh Boydak șunları söyledi: “Enerji yatırımlarına hız verdik. Muradiye Elektrik Üretim’in yüzde 70’inin satın alınmasıyla kurulan ortaklık, Boydak Enerji’nin büyümesinde önemli bir rol oynayacak. 2010 yılı içerisinde enerji sektörüne, bașta yenilenebilir enerji üretimi sahasında olmak üzere hızlı bir adım attık, bu büyümeyi devam ettirmek istiyoruz. Doğru projelere kapımız her zaman açık, karșımıza çıkan yatırım fırsatlarını değerlendirmeye devam edeceğiz. Bu yeni ortaklık enerji üretim alanında önemli bir yatırım.” Grubun, enerji sektörüne toplamda 1 milyar dolarlık yatırım yapmayı öngördüğünü hatırlatan Memduh Boydak, “Planlarımız doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Enerjide yatırımlarımız hız kesmeyecek” dedi. B‹zb‹ze 7 DÜNYA VE B‹Z Türk‹ye ekonom‹s‹ yabanc›lar› etk‹l‹yor Türkiye ekonomisinin gösterdi¤i performans, bir süredir dünyan›n gündeminde… H›zl› büyüme, sa¤lam bir bankac›l›k sektörü, sürekli yeni pazarlar arayan giriflimciler ve ciddi bir sanayi altyap›s›, özellikle geliflmifl ülkelerin dikkatini çekiyor. Son birkaç aydır dünyanın ilgisi Türkiye’nin üzerinde. Bu ilgiyi görmek için internete girip dünyanın en saygın gazetelerinde Türkiye üzerine yayımlanmıș makalelere bakmak yeterli. Örnek mi? İște New York Times. ABD’nin en etkin gazetelerinden biri olan Times, bir AB – Türkiye karșılaștırması yapıyor ve șunları söylüyor: “Bugün Türkiye, uluslararası alanda rekabet eden șirketleri, ülkeyi bir girișimci merkezine çeviren genç nüfusu, Ortadoğu ve Rusya gibi para basan ihracat pazarları, milyarlarca dolar getiren yabancı yatırımcılarıyla hızla büyüyen bir ekonomik güç. Ağır borç yükü altındaki Avrupalılar bu yıl yüzde 1’lik bir büyümeyi șans olarak göre dursun, Türkiye’nin yașadığı ekonomik rönesans yeni bir soruyu beraberinde getiriyor: “Hangisi diğerine ihtiyaç duyuyor? Avrupa mı Türkiye’ye, Türkiye mi Avrupa’ya?” Ya da Almanya’nın eski șansölyesi Gerhard Schröder’in Die Welt gazetesinde söylediklerine kulak verelim: “Türkiye daha șimdiden dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülkeler arasında yer alıyor ve ülkenin ekonomisi gayet hızlı bir biçimde gelișiyor. Ülke, önümüzdeki 20-25 yılda Avrupa’nın en büyük dördüncü ya da beșinci ekonomisine sahip olacak, yani Fransa ve İtalya ile aynı seviyede yer alacak. Böyle bir ülkeyi tam olarak entegre etme fırsatını değerlendirmemiz gerek.” Bu övgü dolucu sözlerin altı boș değil tabii ki… Yabancıların bakıșını etkileyen pek çok faktör var. Birincisi Türkiye’nin, Çin’in büyüme hızını neredeyse yakalaması. İkincisi, bunu, bütün dünya ciddi bir ekonomik krizi henüz tam olarak atlatamamıșken gerçekleștirmiș olması. Üçüncüsü, ișadamlarımızın dünyanın neredeyse bütün pazarlarında faaliyet göstermeleri. Dördüncüsü yeni dıș politika anlayıșının da dünyaya açılmaya destek olușu ve son olarak da Türkiye’nin gelișmiș sanayi altyapısı… Konuyu uzmanlarla görüștük. 9 DÜNYA VE B‹Z bütçemiz sağlam, borcumuz disiplin altında… Yabanc›lar›n bak›fl› “Avrupa’nın Hasta Adamı” sözü Osmanlı için söylenmiști… 1853’te Çar I Nikola “Kollarımızın arasında bir hasta adam var” diyor Osmanlı İmparatorluğu’nu kastederek. Bu laf siyasi literatüre giriyor. ‹lk kez bu kadar olumlu “Türkiye Avrupa’n›n Zinde Adam›” bafll›kl› kapa¤›yla Bat›l› gazeteci ve siyasetçilerin Türkiye’nin ekonomik performans›na ilgisini inceleyen CNBC-e Business’in yay›n yönetmeni Ayd›n Demirer sorular›m›z› yan›tlad› Financial Times, Wall Street Journal, New York Times, Le Monde ve Die Welt. Dünyada kamuoyu yaratan beș büyük gazete. Ortak yanları, son üç dört ay içinde Türkiye ekonomisinin performansıyla ilgili yazı yayınlamaları… Ekonominin hızlı büyümesi, sağlam bankacılık sistemi, ülke kredi notunun artması onları en çok etkileyen faktörler... Bir diğer yazı ise European Business dergisinde yayınlandı. David O’Brian imzalı yazının bașlığı “Türkiye Avrupa’nın Sağlıklı Adamı” idi. Derginin Türkiye edisyonu olan CNBC-e Business bu yazının bașlığını kapak spotu yaparak, yabancıların Türkiye’ye bakıșıyla ilgili bir dosya hazırladı. Derginin yayın yönetmeni Aydın Demirer sorularımızı yanıtladı. CNBC-e Business, Türkiye ekonomisinde sağlanan bașarıları yabancı gözüyle anlatıyor. Bu fikir nasıl oluștu? European Business’in Türkiye edisyonunu yapıyoruz. Onların temmuz sayılarında “Türkiye Avrupa’nın Sağlıklı Adamı” adlı, kapsamlı bir yazı vardı. Bu bașlığı kapaklarında ikinci büyük spot olarak kullanmıșlardı. Bu, bize ilginç geldi. Zaten pek çok yabancı dergi ve gazetede, son birkaç ay içinde Türkiye 10 B‹zb‹ze ekonomisinde yașanan hızlı değișimle ilgili pek çok yazı çıkmıștı. Biz “acaba böyle bir konuyu mu kapağa çıkarsak” diye düșünürken Business European da kapaktan bu yazıyı verince, artık tartıșacak fazla bir șey kalmadı. Dünyanın en ünlü dergilerinden biri daha konuyu kapağa tașıdı... Evet. ABD’nin en çok satan ikinci haber dergisi Newsweek’in Avrupa edisyonu da aynı kapakla çıktı. Türkiye edisyonu da haliyle aynı kapağı yaptı. Bu da yaptığımız ișin doğru olduğunu, Türkiye’nin konușulduğunu gösteriyor. Daha önceden bu tür yazılara rastlamıș mıydınız? 1970’lerin ikinci çeyreğini hatırlıyorum. O dönem Türkiye iflas etmiș gibiydi. 1980’lerde Özal’ın getirdiği dıșa açılma politikasıyla ilgili olumlu birkaç yazı hatırlıyorum. Örneğin İtalyanlar’ın Panorama ya da Espresso dergisi, “Anneciğim Türkler Geliyor” diye bir yazı yayınlamıștı. Burada, bizim ișadamlarımızın İtalya’nın pazarlarını ele geçirdiği anlatılıyordu. 1990’lar malum kayıp yıllar oldu. Dünya konjonktürü uygun olmasına rağmen, Türkiye bu yıllarda, hepimizin bildiği gibi çok kötü yönetildi. 2001 krizinde yazılacak zaten olumlu bir șey yoktu. Son bir yıldır Türkiye ekonomisini öven yazılara çok fazla rastlıyorum. Yeri gelmișken șunu da vurgulamak istiyorum. Kapak konumuz ekonomide sağlanan bașarılarla ilgili değil. Kapak yazımızın omurgası șu: “Nasıl oldu da son birkaç ay içerisinde Batılılar’ın Türkiye’ye yönelik tavrı değiști?” Niye değiști? Birkaç nedeni var. En önemlisi Yunanistan’daki ağır kriz. Yunanistan küçücük bir ülke. Üstelik yıllardır Avrupa Birliği fonlarını almıș. Șimdi ortaya çıkıyor ki pek çok rakamı makyajlayarak Brüksel’i kandırmıș. Hemen yanı bașında Türkiye var. Yunanistan’ın tam tersi, biz Brüksel’in kandırdığı bir ülkeyiz. Ama bankacılık sistemimiz son derece sağlam. OECD ülkeleri arasında Çin’den sonra en hızlı büyümeyi yakalıyoruz. Bu durum Batılılar’ı çok etkiledi tabii ki. Öte yandan bu krizde ortaya çıktı ki Portekiz de, İspanya da, Baltık Cumhuriyetleri de, Macaristan da hasta. Oysa, böyle olmamalıydı. Çünkü AB içinde kimse ekonomik kriz yașamasın diye yıllar önce Maastricht kriterleri ilan edildi. Șimdi görüyoruz ki, Almanya haricinde hiçbir ülke bu kritlerleri uygulamamıș. Biz ise gayet disiplinliyiz. Bankacılığın haricinde Aydın Demirer Peki 2001 krizinden sonra neler yapıldı? En önemlisi, sağlam bir bankacılık sistemi olușturuldu. Gelișmiș ülkelerin bankaları sallanırken, hatta batarken, biz sağlam çıktık. Burada hükümetin ve TMSF’nin hakkını vermek gerekir. Bizde, malum, son derece büyük hedeflerle bir kurum olușturulur, kısa bir süre sonra kurum ciddiyetini kaybeder, ișler tavsar, yolsuzluk, rüșvet, adam kayırma bașlar. TMSF’de bunlardan hiçbiri olmadı. Ben itiraf edeyim, TMSF’nin bu kadar sağlam çıkacağını beklemiyordum. Batık bankalar için “af çıkar, bunlar bir süre sonra ișlerine devam eder” diye düșünüyordum. Ve böyle düșünenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildi. Ama TMSF kaya gibi sert ve dayanıklı çıktı. Hükümet kendi üstüne düșeni yaptı. Ama sadece bu değildi bizi bașarılı yapan. İșadamları dünyada yașanmakta olan değișimi çok iyi kavradılar. Gelișmiș ülke standartlarında üretim yapmaya bașladılar ve bu ürünleriyle dünyadaki bütün pazarlarda faaliyet gösterdiler. Burada ekonomi konusunda Ali Babacan’ın, dıș pazarlar konusunda da Ahmet Davutoğlu’nun hakkını teslim etmek gerekiyor. Türkiye dünyada saygınlığını kazandı. Bu, Atatürk’ün ölümüyle birlikte yitirdiğimiz bir saygınlıktı bana göre. Türkiye’nin neler yakaladığını, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, bizim kapak yazımızda son derece iyi özetlemiș. Ben de kısaca aktarayım: Birincisi, hızlı büyüme. İkincisi, Türkiye’nin yıllardan sonra ilk defa jeostratejik konumunu ekonomide de değerlendirmeye bașlaması. Üçüncüsü, Türk ișadamının girișimcilik ruhu. Dördüncüsü, Balkanlar’dan Çin Seddi’ne kadar olan bölgede Türkiye’den daha iyi bir sanayi altyapısına sahip ülke bulunmaması. Bunların hepsi birleșince Türkiye ekonomisinin nasıl bir dinamizm yarattığı ortaya çıkıyor. Ekonominin zayıf yanları neler? Bence en ciddi sorun, hükümetin, Babacan’ın hazırladığı, Mali Kural adı verilen, ekonomiyi sağlam bir çıpaya bağlamayı hedefleyen paketini seçimlerden sonraya bırakmıș olması… Șu anda Türkiye ekonomisi hiçbir çıpaya bağlı değil. IMF de reddedildi, Mali Kural da… Bu durum ister istemez ekonomiyi kırılgan hale getiriyor. Yani dünya ekonomisi, bu aralar çok tartıșıldığı gibi ikinci bir dip yaparsa, Türkiye bundan, birinci krizde olduğundan daha fazla etkilenir. Bu yapısal bir sorun. Uygulamada da iki önemli sorun var. Birincisi ișsizlik. Hükümetin mutlaka sosyal barıșı sağlamak konusunda adım atması gerekiyor. İșsizlik sigortasında biriken paranın, büyük yatırımlar için harcanması bana çok yanlıș geliyor. Bu paranın gerçek sahipleri bizim ișsiz gençlerimiz… Onlar için ayrılmıș. Bence bu para onlara mikro kredi olarak verilmeli ve bu șekilde de verimli olarak kullanılmalı. İkincisi tabii ki cari açık. Büyüme hızlandıkça cari açık artıyor, artmayı da sürdürecek. Büyümeyi ithalatla gerçekleștirmek aklıselim bir yol değil. Cari fazla veren Güneydoğu Asya ülkeleri bunu ileri teknoloji üreterek bașarıyorlar. Biz de yapısal değișikliğe giderek daha çok ileri teknolojiye yatırım yapmalı ve dünyada bu konuda iddialı bir hale gelmeliyiz. Bu tabii bugünden yarına olacak bir șey değil ama bu konuda sağlam adımların atılması gerekiyor. B‹zb‹ze 11 DÜNYA VE B‹Z AB içinde uygulanan așırı desteklemeye yönelik politikalar Avrupa toplumlarının acı eșiğini çok așağıya çekmiș, dolayısıyla bugün acı eșiği çok așırı düșmüș olan Avrupa toplumlarında küresel krizin etkisini azaltmak için alınması gereken önlemlere ağır tepkiler var. İspanya'da, Yunanistan'da halk, alınan önlemlere tepki göstermek için genel greve gidiyor, sokaklara dökülüyor. Türkiye ise hakikaten toplumsal bedeli ağır olan bu tür fedakârlıkları, toplumsal kaynașmayla, ailelerin desteğiyle atlattı. Dolayısıyla son 10 yılda tasarruflarını artırmayı sürdüren, yașam standardındaki zorluklara rağmen yașam mücadelesinden kopmayan, geleceğe dönük olarak iyimserliğini her ne olursa olsun bir nebze koruyan, özellikle girișimcilik ruhu hayli yüksek olan ve acı eșiği çok yüksek bir Türk toplumuyla karșı karșıyayız. Bunlar Türkiye’nin artık daha da hissedilen ve daha da bilinirlik noktasına gelen çok önemli avantajları artıları. DÜNYANIN 10 YILDIR YAPMASI GEREKEN‹ B‹Z 2001 kr‹z‹nde YAPTIK ‹stanbul Ticaret Üniversitesi ö¤retim üyesi ve Bloomberg TV Genel Yay›n Yönetmeni Prof. Dr. Kerem Alkin’e göre dünyan›n, sorunlar›n› görmezden geldi¤i y›llarda ciddi bedeller ödeyerek 2001 kriziyle bo¤uflan Türkiye’nin bu mücadeledeki kazan›mlar›, yeni yeni alg›lan›yor. Dünya nasıl bir Türkiye görüyor? Türkiye, gerek GSYİH (gayrisafi yurtiçi hasıla) gerekse satın alma paritesini esas aldığımızda dünyada en büyük 16’ncı, AB içinde de en büyük altıncı ekonomi. Yani önemli bir ekonomi. Öte yandan Türkiye’yi așağı yukarı aynı nüfustaki Almanya ve Fransa ile karșılaștırdığımızda bazı sorunlarımız olduğunu görüyoruz. Özetle kiși bașına ürettiği GSYİH açısından ciddi anlamda katetmesi gereken yol olan, buna rağmen ürettiği katma değer açısından dünyada 20 ülke arasında olmayı bașarabilmiș bir Türkiye var. Dolayısıyla Türkiye bu nedenle son 11, 12 yılda dünya ekonomi ve siyasetini etkileme potansiyeli en yüksek ülkeler arasında algılanmaya bașlandı. Bu süreç nasıl geliști? Bill Clinton ile yardımcısı Al Gore soğuk savaș bittikten beș altı yıl sonra, 21. yüzyılın dünya için ne tür fırsat ve riskler getirdiği konusunda araștırmalar yaptılar. Gore çevrenin korunması, Clinton uluslararası siyasi ve ekonomik ilișkilerde ileriye dönük endișe yaratan konusunda çok çalıștı. Dünyanın yedi büyük ekonomisinin 21. yüzyıldaki olası 12 B‹zb‹ze tehditleri gidermekte tek bașlarına yeterli olamayacakları gerçeğinden hareketle, G20 Kulübü fikrini gündeme getirdiler. Türkiye 1999'un yaz döneminde G20’nin vazgeçilmez üyesi olarak tanımlandığında, ne dünya ne de Türkiye, böyle bir grupta neden olmazsa olmaz bir ülke olduğunun tam farkında değildi. Ancak son 10 yılda dünya siyaseti ve ekonomisini etkileyen gelișmeler, Türkiye'yi bu konuma getirdi. Tabii Türkiye buraya gelirken çok ciddi fedakârlıklar yașadı. Özellikle 2001 krizi, çok ciddi bedel ödediğimiz bir krizdi ama aynı zamanda Türkiye'yi bugün dünya ekonomisindeki bazı ülkelerden ayrıștıran sonuçları da beraberinde getirdi. Șimdi Türkiye, kendi coğrafyasında ekonomi ve ticaret diplomasisini yürütebilecek beceriye sahip bir ülke olarak birtakım adımlar atmaya çalıșıyor. Fakat bu adımları, devleti yeniden yapılandırmaya, daha fazla demokratikleșmeye çabalarken atmaya çalıștığımız için de, bu süreç önceki dönemlerden çok daha sancılı ve gergin. Türkiye iyi bir yöne gidiyor, fakat o yöne doğru gidiște hızını daha da artırması için yapması gerekenler artık en hassas meseleler olduğu için, bunları atlatmak konusunda bugüne kadar bizi bir arada tutan tutkalın bundan sonra da ișe yarayacağını ümit etmek gerekiyor. Peki dünya Türkiye’yi neden geç algıladı? Bu küresel kriz, dünya ekonomisinde görmezden gelinen gerçekleri vurguladı. Son 10 yılda dünya ekonomisinde ihtiyaç duyulan yapısal değișimler bir kenara bırakılırken, Türkiye kendi yerel krizinden çıkabilmek amacıyla bu adımları attı; bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması, kamu maliyesi alanındaki disiplin vs… Șimdi bu adımların ülkemiz için ayrıștırıcı bir etkiyle dönüștüğüne șahit oluyoruz. Yani 2001 krizinde toplumsal anlamda, ekonomik anlamda, siyasal anlamda tarihi bir bedel ödedikten sonra, en azından bu bedelin boșa gitmemesi için beklenenden daha iyi performans ortaya koyarak önemli reformları yapmıș bir Türkiye gerçeği var. Bu küresel kriz de, dünyanın Türk toplumuyla ilgili algısında, zaten hissedilen bazı hususları öne çıkardı. Șu anlașıldı ki, Türk toplumunun acı eșiği çok yüksek. Oysa AB șunu anladı ki, Kerem Alkin Peki, Türkiye hakkındaki olumlu değerlendirmeler neden son bir yılda yazılıp çizilmeye bașlandı? Bunun nedeni biraz da yabancıların küresel kriz sürecinde giderek uyanmaları; süreçlerin ve sistemlerin dünyada giderek daha fazla sorgulanması... Türk bankacılık sisteminin 2001 krizinden sonra ortaya koyduğu yeniden yapılandırma becerisi, bu küresel kriz çıkana kadar dünyada tam algılanmamıștı. Șimdi öyle bir bankacılık sistemiyle karșı karșıyayız ki, dünyada bankacılık sisteminin yeniden yapılanması için hangi ağır koșullar getirilirse getirilsin, Türk bankacılık sistemi ağır koșullara yine dünyadaki birçok bankacılık sisteminden daha hazır. Bunlar uluslararası camia tarafından yeni farkedilmeye bașlandı. Yunanistan'a ve diğer ülkelere bakılıyor ve Türkiye'nin dinamik yapısı, genç nüfusu, ișletmelerin karlılığını sürdürmesi gibi zaten bilinen rakamlar, verilerin önemi, anlamı, daha yeni algılanıyor. Ayrıca dünyanın bu küresel krizin ortaya çıkardığı sonuçlardan kurtulma sürecinin beklenenden daha uzun süreceği de anlașıldı ve Türkiye burada da biraz öne çıktı. Türkiye’nin artılarını anlattınız. Eksileri nelerdir? Türk ișletmelerinin bu küresel krizde kârlılığını sürdürmesi, bir miktar ișgücünden fedakârlıkla oluyor. Küresel rekabet Türkiye'yi zorladıkça, Türk sanayisinin çok ciddi istihdam üretme kapasitesi olmayacak. Türkiye'nin, Çin bașta olmak üzere rekabetçilikte önemli fırsatlar olușturmuș ve daha yüksek katma değer üretme becerisine yönelmiș ülkelere, mesela Güney Kore örneğine bakarak kendisine buradan da dersler çıkarması gerekiyor. Türkiye’nin küresel krizdeki becerisi, ciddi bir enerji politikası olmadan, ciddi bir insan kaynakları planlaması olmadan bir yere kadar idare eder. Türkiye'nin eksilerine baktığımız zaman șunu vurgulamak lazım. 2001 krizinden bu yana görevde olan hükümetlere düșen görev, daha çok makro reformlardı, Türkiye ekonomisinin yeniden yapılandırılmasıydı. 2007’den itibaren, yapılması gereken makro reformların büyük ölçüde tamamlandığı gerçeğinden hareketle, Türkiye'yi dünyada daha rekabetçi bir ekonomi yapabilmek amacıyla biraz mikro reformlara ağırlık verildi. Dolaylı vergilerin ekonomi üzerindeki yükünün azaltılması, verginin tabana yayılması, kayıt dıșı ekonomiyle daha etkin mücadele, kayıt dıșı ișgücünün kayıt altına alınması gibi mutlaka atılması gereken adımlara baktığımızda, mikro reformlar konusunda iyi bir performans ortaya konulamadı. B‹zb‹ze 13 ANAL‹Z TOBB Baflkan› Hisarc›kl›o¤lu Bizbize’ye ilk yar› y›l› de¤erlendirirken Türkiye’nin performans›n› övdü: Her yerdey‹z; ‹nsanIm›z art›k kab›na s›¤m›yor “Bizim insan›m›zda Allah vergisi bir müteflebbislik yetene¤i mevcut. Her co¤rafyada ifl yapabiliyoruz. Ama flirket kurmakta gösterdi¤imiz baflar›y›, büyütmekte gösteremiyoruz. Hedefimiz bugünün kobilerini, yar›n›n küresel ölçekte ifl yapabilen Türk flirketleri haline Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Bașkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisinin 2010 yılının ilk yarısındaki seyrini Bizbize için değerlendirdi. Hisarcıklıoğlu iyimser: “2009’un son çeyreğinde belirginleșen toparlanma eğilimi 2010’un ilk yarısında da sürdü. Belki ilk yarıdaki büyüme oranlarında olmasa da, ikinci yarı yılda da ekonomik aktivite artmaya devam edecek. Yıl sonu itibariyle öngördüğümüz yüzde 6’lık büyüme hedefimize ulașırız.” Ancak Hisarcıklıoğlu’nun bu senaryo için șartları var: “Yüksek büyüme sürecini 2010’da sürdürmek ve AB’ye yayılan olumsuz dalganın Türkiye’ye etkilerini hafifletmek için, tüketici ve yatırımcı güvenini artırıcı önlemlere ve yapısal reformlara devam edilmeli.” Hisarcıklıoğlu sorularımızı șöyle yanıtladı. getirmek olmal›” Küresel ekonomik kriz dikkate alındığında, dünya ekonomisinin seyrini nasıl buluyorsunuz? Kriz neleri değiștirdi, neleri değiștirecek? Yașanan küresel iktisadi kriz bence sürdürülemez bir yașam biçiminin krizi. Bir bașka deyișle, üreterek, emek vererek, alın teri dökerek kazanmak yerine, bir takım mali enstrümanlar icat ederek kâğıt üzerinde așırı kazanç elde etme isteğinin sonucudur. Kriz öncesinde küresel bazda günlük mal ticareti hacmi 40 milyar dolardı. Finansal piyasaların günlük ișlem hacmiyse, bunun 100 katına, 4 trilyon dolara ulașmıștı. Ve sonunda bu balon patladı. Rüyadan sarsılarak uyandık. Umuyorum ki tüm bu yașananlar, üretmek yerine paradan para kazanma anlayıșının nelere yol açtığını dünyaya gösterecek ve herkese ders olacaktır. Ve artık herkes șu gerçeği görmelidir: Para ticareti yoksulluk ve yolsuzluk, mal ticaretiyse refah ve zenginlik getirir. Șimdi, kontrolsüz bir küreselleșme sonucu ortaya çıkan 14 B‹zb‹ze kapitalizmi terbiye etme, kurallı ve eșit rekabete dayalı bir piyasa ekonomisine geçme zamanıdır. Bu değișim bașarılırsa, daha adil paylașıma dayalı ve istikrarlı ekonomik yapı kurulabilir. Türkiye ekonomisinin ilk yarı yılını değerlendirir misiniz? Ekonomide 2009’un son çeyreğinde belirginleșen toparlanma eğilimi, 2010 yılının ilk yarısında devam etti. Türkiye ekonomisinin hızla kendini toparlama kapasitesi olduğu da görüldü. Özellikle de büyümenin özel sektöre dayalı olması olumlu bir gelișmedir. 2010 yılı ilk yarısında büyümenin motoru, TOBB’un devamlı önemini vurguladığı șekilde, iç tüketim oldu. Büyümenin neredeyse üçte ikisi iç tüketimden kaynaklandı. Özel sektörün yatırımlarında da canlanma bașladı. İç tüketimdeki artıș, kamu bütçesini de rahatlattı. İlk altı ayda dahildeki KDV tahsilatı yüzde 29, ÖTV tahsilatı yüzde 33 oranında arttı. Böylece kamu bütçesi açığı yüzde 34 küçüldü. Ekonomideki büyüme, istihdama da olumlu yansıyor. İstihdamdaki sorunun çözümü, hep vurguladığımız gibi ekonominin büyümesidir. 2010 Mayıs ayı itibariyle son bir yılda özel sektördeki ücretli çalıșan sayısı 1.1 milyon, sigortalı çalıșan sayısı 800 bin kiși büyüdü. 2010 yılının ilk altı ayında, geçen yılın aynı dönemine göre kurulan șirket sayısı yüzde 22, gerçek kiși ticari ișletmesi sayısı yüzde 19 oranında arttı. İkinci yarı yılla ilgili beklentileriniz nelerdir? Belki ilk yarıdaki büyüme oranlarında olmasa da, ekonomik aktivite artmaya devam edecek. Özellikle istihdam konusunda daha olumlu bir tablo çıkmasını bekliyorum. Yıl sonu itibariyle öngördüğümüz yüzde 6’lık büyüme hedefimize ulașırız. Burada önemli bir faktör, en büyük ihracat pazarımız AB’nin durumu. AB’deki kamu borç yükü ile bankacılık sektöründeki kırılganlıkların devam etmesi, büyümeyi ve dolayısıyla ithalatlarını olumsuz etkiliyor. Sanayicilerimizin son dönemde yeni ihracat pazarlarına odaklanmaları ümit verici bir gelișme. Yeni pazar arayıșına kamu idaresi de destek vermeli. Eximbank’a bu noktada görev düșüyor. Krizden daha az etkilenen ülke pazarlarına giriși kolaylaștırmak üzere ihracat sigortası sistemi yeniden yapılandırılmalı. Yurtdıșı tașımacılık maliyetlerine kamu desteği sağlanmalı. “Küçüldük ama krizden çıkıșımızda aynı hızla kıskanılacak noktada hareket ediyoruz. Burada bir önemli nokta, muhakkak Türkiye'nin büyümesi” diyorsunuz. Türkiye’nin ekonomik büyümesini hızlandırıcı faktörler olarak neleri görüyorsunuz? Büyüme niye önemli? Birincisi, insanların gelirinin artması için. Biz hâlâ AB’deki kiși bașı gelirin ancak üçte birine sahibiz. Yüksek büyüme hızını muhafaza edersek, bir nesil sonra AB ortalamasına ulașırız. İkincisi de, istihdam sorununun çözümü büyümenin sürmesidir. 20022007 arasında ekonomi ortalama yüzde 7 büyüdü. Bu dönemde özel sektörümüz yaklașık 3 milyon insana yeni iș imkânı sağladı. Önümüzdeki dönemde büyümenin itici gücü yine iç tüketim ve özel sektör yatırımları olacak. Dıș ticaretin büyümeye katkı vermesi beklenmiyor, tersine ithalatın ihracattan B‹zb‹ze 15 ANAL‹Z daha fazla artmasından dolayı olumsuz etkisi artacak gibi görünüyor. Kamu harcamalarını artırmanın da fazla bir faydası yok, zira bu harcamaların ekonomideki payı çok düșük. Yüksek büyüme sürecini 2010 yılında devam ettirmek ve özellikle de Yunanistan’da bașlayıp sonrasında AB’nin geneline yayılan olumsuz dalganın Türkiye’ye olan etkilerini hafifletmek için, tüketici ve yatırımcı güvenini artırıcı önlemlere ve yapısal reformlara devam edilmesinde büyük fayda görüyoruz. Dün Osmanlı, Avrupa’nın hasta adamı iken bugün Türkiye Avrupa’nın zinde adamı olarak görülüyor. Sizce Türkiye son 10 yılda nereden nereye geldi; Dünya için bunun anlamı nedir? Türkiye artık tribünde değil, sahada. Periferide değil, merkezde. Analizlerin ve politikanın nesnesi değil, öznesi haline gelmiș durumda. Geçtiğimiz günlerde TOBB’u ziyaret eden İngiltere Bașbakanı “Türkiye hem Batı’yı hem Doğu’yu seçti. Gelecekte Avrupa’nın en büyük ikinci ekonomisi olacak” dedi. Artık bir G-20 üyesi olan Türkiye var. 10 yıl önce izleyicisi olduğumuz toplantıların bugün konușmacısıyız. Dün üyesi olduğumuz kurulușların bugün yönetimindeyiz. Diplomatımız Birleșmiș Milletler Güvenlik Konseyi’nde, siyasetçimiz Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde, donanmamız Afrika sahillerinde, müteahhidimiz Atlantik ile Pasifik arasındaki her ülkede, profesyonel çalıșanlarımız dünya 16 B‹zb‹ze markalarının üst düzey görevlerinde, bürokratlarımız NATO’da, İslam Konferansı’nda, edebiyatçımız Nobel akademisinde, bilim insanımız dünyanın en seçkin üniversitelerinde. Demek ki mızrak artık bu çuvala sığmıyor; insanımız artık kabına sığmıyor. Türkiye’nin güçlenmesinin, içinde bulunduğumuz coğrafyada ayrı bir anlamı var. Giderek güçlenen bir demokrasisi ve doğal kaynaklara dayalı olmadan büyüyen ekonomisiyle hem istikrar hem de refah merkezi olan bir Türkiye var. Dün bölgesine güvenlik ve istikrar ihraç eden Türkiye, bölgesine refah ihraç eden bir konuma gelmiștir. Enerji arzının giderek daha fazla önem kazandığı bir dünyada, Türkiye bu yeni konumu ile dünyanın odağında olacaktır. Türk özel sektörünü yıllardır yakından izliyorsunuz. Olumlu ve olumsuz yönleriyle Türk özel sektörünün karakteristik özellikleri nelerdir? Bu özelliklerin Türk ekonomisinin bașarı seyrindeki etkisini belirtir misiniz? Bizim insanımızda Allah vergisi bir müteșebbislik yeteneği mevcut. Her coğrafyada iș yapabiliyoruz. Esasında ülkemiz bir kobi deryasıdır. Çok sayıda șirket kuruyoruz. Her yıl, mevcut șirket sayısının yüzde 12’si civarında yeni șirket kuruluyor. Ve bu oran AB ortalamasının neredeyse iki katıdır. Öte yandan burada bir sıkıntımız var. Șirketlerimiz büyüyemiyor, bașladıkları yerde kalıyorlar. Sonra da küresel rekabet ortamında siliniyorlar. Șirket kurmakta gösterdiğimiz bașarıyı, büyütmekte gösteremiyoruz. Oysa günümüzün küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmek için, yabancı rakiplerimiz kadar verimli çalıșmak ve ölçeğimizi büyütmek zorundayız. Kobilerimizin küçük kalması, büyüyememesi bir kader olmamalıdır. Hedefimiz bugünün kobilerini, yarının küresel ölçekte iș yapabilen Türk șirketleri haline getirmek olmalıdır. Bugünün dünyasında, verimli çalıșmayan, proje üretemeyen, dıșarıya açılmayan șirketlerin büyüme ihtimalleri son derece düșüktür. Bu yeniçağda, ezbere iș yapmayı bırakıp, planlayarak, farklılașarak, ortaklıklar kurarak, markalașarak hareket etmemiz gerekiyor. İște bu yüzden TOBB olarak, firmalarımızın bunu bașarmalarına ve küresel ekonomiye entegre olmalarına yardımcı olacak politikalar üretiyoruz. Bugün 15 șehire yayılan Türkiye-AB İș Geliștirme Merkezleri Projesi, böyle bir ihtiyaçtan doğdu. Bu arada, değișimi sadece firmalarımızdan beklemedik. Oda sistemimizi de değișime tabi tuttuk. Odalarımızın hizmet kalitesi AB standartlarına yükseldi. Türkiye ekonomisinin 1980 öncesi ve sonrası diye iki farklı döneme ayrıldığını, 1980 sonrasında sanayinin ülke geneline yayıldığını belirtiyorsunuz. “Anadolu’daki dönüșümü dikkatli ve iyi okumaya çalıșıyorum, TOBB’un gündemini de buna paralel biçimde göreve geldiğim 2001’den beri dönüștürmeye özen gösterdim” diyorsunuz. Hem Anadolu’daki dönüșümü hem TOBB olarak iș stratejinizdeki dönüșümü ve dönüșümün ekonomimiz için önemini değerlendirir misiniz? 1980 öncesinde Anadolu girișimcisi pek bilinmezdi. Mesela Kayseri, orta ölçekli bir tarım kentiydi. Sanayi faaliyetleri genelde birkaç merkezde toplanmıștı. Ekonomimiz rekabete kapalı, yüksek gümrük duvarları arkasında, kalitesiz malı içeride pahalı üreten, ithal ikameci bir yapıdaydı. 80’lerin bașında rahmetli Özal bu sağlıksız yapıyı değiștirecek adımları bașlattı. Böylece rekabete açık, ihracatı ciddi bir iș alanı olarak gören yeni bir zihniyetle tanıștık. Sonuçta 70’lerin hasta adamı gitti ve yerine müthiș bir ekonomik performans sağlandı. Dünyaya açılarak ve rekabet ederek para kazanmayı öğrendik. Sanayimiz ülkenin dört bir tarafına yayıldı. Yeni sanayi merkezlerimiz yeșerdi. 1980’de Türkiye’de sadece 12 organize sanayi bölgesi vardı, bugün 200’e yaklaștı. 12 ilimiz 1 milyar dolardan fazla ihracat yapıyor. Bugün Türkiye, bölgesinde bir sanayi devidir, İtalya ile Çin arasındaki geniș coğrafyadaki en büyük sanayi üretim kapasitesine sahiptir. 1980'lerin bașında Suudi Arabistan ekonomisi Türkiye'den büyüktü, Yunanistan’la ise eșittik. Bugünse Türkiye bu üç bölgenin en büyük ekonomisi. Türkiye bunu, petrol veya doğalgaz gibi kaynaklara sahip olmadan, sadece müteșebbis gücüyle bașardı. Türk özel sektörünün Doğu Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bașta olmak üzere yurtdıșında toplamda 22 milyar dolarlık yatırımı var. Müteahhitlik firmalarımız, son 25 yılda, Kuzey Afrika’dan Rusya’ya, Balkanlar’dan Ortadoğu’ya, 90 milyar dolarlık proje üstlendi. İslam dünyasının en büyük 100 șirketinden 24’ü Türk șirketleridir. Bu listede petrol ve doğalgaz șirketlerini dıșarıda bıraktığımızda, İslam dünyasındaki en büyük 10 șirketin sekizi Türk șirketidir. Sanayici ve tüccarımız da, üretim ve pazarlama ağlarını genișletiyor. Yeri geldiğinde fabrika, yeri geldiğinde temsilcilik açıyorlar ya da ortaklıklar kuruyorlar. Bunu sadece Boydak b‹r baflarI h‹kâyes‹d‹r Nasıl ki Türkiye’de büyümenin liderliğini özel sektör üstlendiyse, özel sektörü tașıyan da müteșebbislerimizdir. Boydak Ailesi sadece Kayseri için değil, Türkiye için Türk özel sektörünün gurur duyduğu bir bașarı hikâyesidir. Mustafa ve Sami Boydak’ın 50 yıl önce attıkları tohum, sabırla, azimle ve inançla bugün köklü bir çınara dönüștü. Boydak Ailesi’nin özellikle takdir edilmesi gereken üç önemli vasfı bulunuyor. Birincisi, hangi iși yapıyorlarsa, mutlaka yaptıkları ișin hakkını veriyorlar, Ar-Ge ile kaliteyi öne çıkartıyorlar ve marka haline geliyorlar. İșini büyütmek isteyen kobilerimiz böyle rol modeller benimsemeli. İkincisi, aile içinde birlikteliğe büyük önem veriyorlar, aynı zamanda kurumsallașmayı da sağlıyorlar. Günümüz iș dünyasında kurumsal yapıyı kuramazsanız, ișinizi sonraki nesile aktaramazsınız. Üçüncü olarak da, aslında biz Kayserilerin hep gurur duyduğu bir özelliğimizdir, ișteki bașarımız kadar sosyal sorumluluklarımızı da yerine getiririz. Yani kazanmayı da biliriz, hayır yapmayı da biliriz. Boydak Ailesi sadece önde gelen bașarılı sanayici olmakla da yetinmemiș, örnek vatandașlar olarak ve büyük bir sorumluluk bilinciyle hareket ederek, eğitim, sağlık ve kültür gibi sosyal alanlarda da faaliyetlerde bulunmuștur. Boydak Grubu’ndaki șirketlerin, sanki iș hayatına yeni bașlayan birer müteșebbis gibi, șevkle ve coșkuyla yeni yatırımlara devam ettiklerini gördükçe, ülkemizin geleceğine daha bir umutla bakıyorum. büyük șirketlerimiz değil, Anadolu’daki binlerce kobimiz yapıyor. Türkiye’nin imalat sanayi net üretimi 1998’de 56 milyar dolar iken, küresel kriz öncesinde (2008’de) 120 milyar dolara ulaștı. 2009’da Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kurulușu içinde Anadolu’dan 290 șirket yer almıș durumda. Bu sayı önceki yıl 273 idi. Beș yıl önce 258 idi. Demek ki Anadolu sanayisi büyüyor. Gururla ifade etmek istiyorum ki, ekonomide bir Anadolu șahlanıșı yașanıyor. Anadolu’dan yükselen sanayi, hem Türkiye ekonomisini büyütüyor, hem de demokrasinin güçlenmesini ve yerleșmesini sağlıyor. Güçlenen Anadolu sermayesi, müteșebbisi ve sanayisi, Türkiye’nin geleceğinin teminatıdır. TOBB bașkanı olarak bu değișim ve gelișme sürecine destek olmaya çalıșıyorum. Dünyaya yayılan Türk girișimcisinin sesi olmaya, onların çalıșmalarına desteklemeye gayret gösteriyorum. Haftada en az iki üç farklı Anadolu șehrine gidiyorum, bir veya iki farklı ülkede bulunuyorum. Yaptığımıza dıșarıdan bakanlar “ekonomi diplomasisi” diyorlar. Anadolu girișimcisinin sesini duyurmaya, ekonomimizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmeye çalıșıyoruz. Küresel piyasalardaki iș örgütlerinde söz sahibi olmaya çalıșmamız da bu yüzdendir. TOBB bugün dünya çapında özel sektörün temsil edildiği tüm kurumların yönetiminde yer alıyor. B‹zb‹ze 17 TÜRK‹YE Z‹RVEDEK‹ YED‹N‹N baflar› s›rr› Türkiye’nin en büyük 500 flirketinden yedisi, Boydak Holding çat›s› alt›nda. fiirket genel müdürleri Bizbize’ye baflar›lar›n›n s›rr›n› anlatt› Boytaș, Hes, Merkez Çelik, İstikbal, Boyteks, Boyçelik, Form Sünger… İstanbul Sanayi Odası (İSO), Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kurulușu araștırma sonuçlarını açıkladı ve Boydak Holding listede yedi șirketi ile yer aldı. Boytaș, İSO 500 listesinde zirveye doğru uçtu. Boydak Holding’in Boytaș ile birlikte dört șirketi bu yıl, İSO 500’de bir önceki yıla göre yükseldi. 2008 yılı listesinde 123’üncü sırada yer alan Boytaș Mobilya bu sene 78’inci sıraya çıkarken, Hes Kablo 83’üncü sırada yerini aldı. 2009’da 154’üncü sıradan 118’inci sıraya yükselen Merkez Çelik’in yanı sıra İstikbal 224’üncü sıradan 173’üncü sıraya yükseldi. 2008 yılı listesinde 387’nci sırada bulunan Boyteks 285’inci sıraya tırmanırken, Boyçelik ise 359’uncu sıradan 306’ncı sıraya yükseldi. Form Sünger markası ise listede 480’inci sırada yer aldı. Türkiye’nin en büyük șirketlerinin genel 18 B‹zb‹ze müdürlerine, "Türkiye’nin ilk 500 șirketi arasında yer almanızı șirketinizin hangi özelliklerine bağlıyorsunuz? Böyle bir listede yer almak, bir șirkete, özellikle ülkesine karșı ne gibi sorumluluklar yükler?" sorusunu yönelttik. Boytaș Șahin Nursaçan: Haziran 2008’de ilk belirtileri ABD’de ortaya çıkan global ekonomik kriz, Eylül 2008’den itibaren tüm dünyayı etkilemeye bașladı, 2009’da en derin boyuta ulaștı. Hal böyle olunca bizler de yoğun kriz ortamının olușturduğu șartları hafifletmek, bulutları dağıtmak için bir çaba içerisine girdik. Öncelikle hangi prosesimizi iyileștirebileceğimiz fikrine odaklandık. Hiçbir șeyi değiștirmeden faklı sonuç almayı beklemek ham hayal olduğu için reel bir yaklașımla önce sipariș alma ve değerlendirme sistemimizi masaya yatırarak reorganize ettik. Kararları, bütün paydașların yararına olacak șekilde tedarikçilerimiz ve bayilerimizle düzenlediğimiz toplantılarla paylaștık. Yeni sistemi uygulamaya koyduğumuzda, sipariș toplama hızımız öncekinin dört katına çıkmıș, ürün teslimimiz yüzde 50 iyileșmiști. Bir bakıma statik bir sipariș değerlendirme sürecinden dinamik bir yapıya geçmiștik. Akabinde 1 Nisan 2009’da hükümetin krize önlem olmak üzere KDV’de indirime gitmesinin olușturduğu “kelebek etkisi” sektörümüze büyük canlılık kattı. Bir tarafta sipariș ve üretim süreçlerimizde yaptığımız kalıcı iyileștirmeler, diğer tarafta taleplerin așırı patlaması çok mümbit bir iklim olușturdu. Sonuç malum, ilk 500 listesinde 120’lerden 70’li sıralara yükseldik. Bașarının bir bașka nedeni, iç ve iș barıșı içindeki 3500 kișilik çalıșan ordumuzun bașarıya kilitlenmesidir. Çünkü iç ve iș barıșınız yerinde ise en değerli kaynağınız olan insan kaynağıyla kıramayacağınız rekor yoktur. Aksi halde ise kendinizi yer bitirirsiniz. Böyle bir listede yer almak bize; toplumumuza, ülkemize ve coğrafyamıza karșı çok büyük sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğun tezahürü de sosyal sorumluluk projeleridir. Bu kalemden olmak üzere ülkemizin en büyük problemi olan ișsizlik problemine 2009 yılında yaklașık 160 kișiyi ișe alarak katkı sağladık; üretim șartlarımızı insan ve çevre sağlığına öncelik vererek dizayn ettik; kullandığımız fosil yakıtların çevreye olan etkisini sürekli bir șekilde “Karbon Ayak İzi” ölçümleri ile takip ederek etkiyi azaltmak için ağaçlandırma çalıșmalarında bulunduk. Çalıșmalarımızı samimiyetle “Dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık” felsefesiyle sürdürmeye gayret gösteriyoruz. Hes Kablo Bekir Irak: Bașarıyı, ürettiğimiz ürünlerin teknolojinin gelișmesine yardımcı olmasının yanında teknolojiden en yüksek oranda istifade etmeye çalıșan profesyonel ekibimizin, yenilikleri denemekten çekinmeyen amatör heyecanına ve sorunlardan yılmayan azmine bağlamak mümkün. Tabii bu çalıșmamızı destekleyen anlayıșlı patronlarımızın da etkisi oldukça yüksek. Ekibimizin sorunları dile getirmesinde ve önerilerinin değerlendirilmesinde oldukça hassas davranmamız, takım ruhunu diri tutmamız da ayrı bir etken. HES ekolü mantığında bilgilerin paylașılması, ekip bireyleri arasındaki ilișkilerin sıcak tutulması, ekibin motivasyonuna birtakım sosyal faaliyetler düzenlenerek özen gösterilmesi de vardır. Günümüz küresel ekonomisinde firmaların küçük düșünebilme lüksü yok. Yapılacak bir yatırımı, üretilecek bir ürünü sadece belirli bir proje veya belirli bir bölge ile sınırlama șansı yok. Planlamaları ve hesaplamaları mutlaka geniș ölçekli ve uzun vadeli yapmak gerekiyor. Büyük ölçekli düșünmek, teknolojiyi ve insan gücünü üst düzeyde kullanmayı, sürekli yenilik yapmayı beraberinde getiriyor. Ürün ve hizmet kalitesi müșteri memnuniyeti, müșteri memnuniyeti de yeni talepler demek. Bu șekilde kendi kendini besleyen ve bu sayede hep büyüyen bir sistem karșımıza çıkıyor. Bu sistem iyi bir șekilde yönetildiği zaman da bașarı kalıcı bir hale geliyor. Türkiye pazarının ötesinde dünyanın birçok ülkesine altyapı ürünleri sunan Hes Kablo, tedarikçi ve müșterilerini de içine alan geniș bir kalite ve yönetim anlayıșıyla devamlı gelișmeyi ve yeniliklere öncü olmayı hedeflerken, en büyük 500 sanayi kurulușu arasında da sektör liderliğini devam ettiriyor. Klasik bir cümle olacak ama “Zirveye çıkmak zor, inmek çok kolay” diye bir tabir vardır. Gerek holdingimiz içerisinde, gerek Kayseri’de, gerekse Türkiye’de ilk 500 sanayi kurulușu listesinde üst sıralarda yer almak, geri sıralara düșme korkusunu getiriyor ve bizleri daha çok çalıșmaya sevk ediyor. İki günün birbirine eșit geçmesinin geriye gitmek olduğuna inancımız, sürekli hedef büyütmemize neden oluyor. Bulunduğumuz konumdan gerilemenin imajımıza vereceği zarar ekibimin moralini negatif yönde etkileyeceği için sürekli yeni metotlar üzerinde çalıșıyoruz. Merkez Çelik Namık Kemal Ulusoy: Mobilya sektörü așırı dalgalanmaların yașandığı ve yıl içinde dönemsel talep farklılıklarının yoğun olduğu bir sektördür. Bu alanda bașarılı olabilmek için gelen talepleri zamanında ve çok iyi bir șekilde karșılamanız gerekiyor. Bugün Merkez Çelik’in üretimini gerçekleștirdiği markalar, dünyada mobilya sektöründe söz sahibi olan İtalya’nın karșısına ciddi bir rakip olarak çıkıyor ve bu anlamda Türkiye ekonomisinin gelișimine birçok açıdan artılar sağlıyor. Ar-Ge çalıșmalarına ve inovasyona verdiğimiz önem, İSO 500 sıralamasında yer almamızın önemli bir nedenidir. Sürekli yenileyen ve yenilenen bir çalıșma prensibi ile olușturduğumuz dinamik yapıyı da yine bu listedeki istikrarlı yükselișimizin önemli nedenleri arasında sayabiliriz. İSO tarafından her yıl düzenlenen B‹zb‹ze 19 TÜRK‹YE “Türkiye’nin 500 Sanayi Kurulușu” sıralaması, firmaların sınai faaliyet sonucu ürettiği mallardan elde ettiği ciro baz alınarak olușturuluyor. Fakat Merkez Çelik, özellikle son yıllarda bașta Kayseri olmak üzere, olușturduğu “Tedarik Zinciri Yönetimi” ile yan sanayinin gelișmesine de büyük bir katkı sağlıyor. Tedarik üretiminden elde edilen ciroların yansıyacağı bir sıralamada Merkez Çelik olarak İSO 500 listesinde șüphesiz daha üst bir sırada yer alırız. Öte yandan İSO 500 2009 yılı sıralamasında 42 basamak yükselerek 118’nci sırada yer aldık. Önemli ekonomik daralmaların yașandığı 2009 yılındaki bu yükselișimiz, firmamızın sorumluluklarını da aynı oranda artırıyor. Ülkemizin en önemli sorunlarından biri ișsizlik ve bunun çözümü de istihdam artıșından geçiyor. Her ne kadar firmamızdaki ișçi sayısında kayda değer bir artıș olmasa da, yan sanayideki istihdam artıșıyla ülke ekonomisine birçok yönden katkı sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde de katma değerli ve yenilikçi ürünler üreterek, Ar-Ge ve inovasyonun üretimdeki katkısını arttırarak yolumuza devam edeceğiz. İstikbal Mesut Yiğit: İstikbal Mobilya, Türkiye mobilya sektörünün yarım yüzyılını sürekli gelișmelerle takip etmiș, çeyrek yüzyılı așkın bir süre ise liderlik koltuğunu 20 B‹zb‹ze elinde bulundurmuș bir firmadır. İstikbal geride kalan süre boyunca sektörün dinamiklerini önce çok iyi anladı, sonra bu dinamikleri kendi dinamikleri paralelinde değerlendirmeyi öğrendi ve nihayetinde sektör dinamiklerini büyük ölçüde belirleyen bir firma durumuna geldi.. İstikbal’in sektöründeki lider pozisyonu pek çok etkene bağlı olmakla birlikte, kalite, verimlilik, süreklilik, müșteri odaklı yaklașımlar ve inovasyon kültürü temel tașlarıdır. Müșteri ve inovasyon odaklı bir pazar yaklașımı, kalite ve verimi temel değer alarak yapılandırılmıș ișletmeler ile birleșince bugün gördüğümüz sonuçlar alındı. Müșteri odaklı yaklașımlar, adanmıș, dinamik ișgücü, sağlam temel değerler, güçlü bayi organizasyonu hedeflerimize ulașmada gelecek yıllara daha iddialı bakmamızı sağlıyor. ISO 500 listesinde sürekli olarak yükselen bir performans sergileyen İstikbal, önümüzdeki yıllarda ilk 100 içerisinde bulunmayı hedefliyor. Bu hedefe ulașmak için sıraladığımız temel ilkeler doğrultusunda olușturulan stratejik planımız, pazar payımızın artırılmasının yanı sıra pazarı genișletici ve müșteri önceliklerine göre yapılandırılmıș politikalardan olușuyor. ISO 500 listesinde yer alan seçkin șirketler arasında bulunmak, İstikbal’e sektöründe öncü rolünün bilinciyle standartların sürekli olarak müșteri lehine yükseltilmesi, daha iyi ürün ve daha iyi hizmet için tüm sektöre hizmet etmek yükümlülüğü getiriyor. Türkiye’nin en çok vergi veren kurumları arasında yer almanın yanı sıra çeșitli sosyal sorumluluk projeleri vasıtasıyla ülkemize artan șekilde hizmet etmek büyüklüğümüzün gereği olan temel görevlerimizden. ISO 500 listesinde daha yukarılarda yer alarak ülkemize ihracat geliri, vergi, istihdam, sosyal sorumluluk alanlarında katkı sağlamak șirket hedeflerimiz içerisinde önemli yer tutuyor. Boyçelik Șevket Ganioğlu: Boyteks Mustafa Yıldırım: Boyteks kurulduğu günden itibaren satıș ve pazarlama faaliyetlerine yoğunlașmıș, bu faaliyetleri üretimde ve ArGe’deki gelișmelerle desteklemiș, sadece yurtiçindeki pazar payıyla yetinmemiș, dünyanın dört bir yanına ihracat yaparak, global bir firma olmayı bașarmıș, tüm dünyada tanınır hale gelmiș bir șirket. Boyteks böylece yakaladığı satıș hacmiyle birlikte Türkiye’nin ilk 500 șirketi arasında yer almayı bașardı. Bu bașarısını ise sahip olduğu genç ve dinamik kadroya, yüksek teknolojik donanıma, ürün ve hizmet kalitesine, yüksek üretim kapasitesine, hızlı ve esnek servis anlayıșına, satıș sonrası destek hizmetine, üretim teknolojisi ve hammadde alanındaki yeniliklerin takipçisi olmasına, yenilikçi ürünleri ile doğaya ve insan sağlığına önem veriyor olmasına, üretimde modern iyileștirme metotlarını kullanarak maliyet lideri olmasına borçlu. Boyteks, parçası olduğu holding firmalarının yanında yurtiçindeki diğer firmalara sağladığı ürün ve hizmetlerle yatak kumașı ve döșemelik kumașta dıșa bağımlılığı bitirip, ülkemizi ithalatçı konumdan ihracatçı konuma getirmekle büyük bir sorumluluğu bașardı. Șirketimiz bu bașarısını kesintisiz bir șekilde daha da ileri seviyelere götürmekle yükümlüdür. Eylül 2006’da faaliyete geçen Boyçelik, 2007 yılı faaliyetleriyle ISO 500 listesine girmeyi bașardı ve daha sonraki yıllarda yükseliș trendini istikrarlı bir șekilde sürdürdü. Kuruluș așamasında ölçek büyüklüğü hedefi olan Boyçelik için, öncelikle yönetimin verdiği destek ve katkı, bașarının temel tașlarını olușturuyor. Bilinirlik ve özgeçmișin, yani Boydak Holding bünyesinde olmanın verdiği güven de en önemli etkenlerden biri oldu. Boyçelik, müșteri beklentileri, pazar araștırmaları ve sektöründeki teknolojik gelișmeleri iyi takip edip, teknolojiye yatırım yaparak her yıl planlı bir șekilde büyümeyi hedefliyor. Boyçelik’in ürün ve hizmet kalitesini sürekli iyileștirme hedefinde, deneyimli ve araștırmacı kadrosuyla en büyük katkıyı veriyor. ISO 500 listesinde yer almak ise firmalara prestij, bilinirlik ve güvenilirlik sağlıyor. Form Sünger Yavuz Efilti: Maddi ve manevi her yönden desteklerini esirgemeyen üst yönetimimizle birlikte sürekli çözüm ve müșteri odaklı çalıșmayı prensip haline getiren çok iyi takım çalıșanlarımıza sahip olmayı en önemli özelliğimiz olarak görmekle birlikte, bizi biz yapan diğer özelliklerimizi șu șekilde sıralayabiliriz. n Hedefler koymak ve bu hedefler doğrultusunda çalıșmalarımıza yön vermek, n Ürün ve hizmet kalitemizden taviz vermemek, n Günümüz rekabet șartlarında rakiplerimizden her konuda daha hızlı olmak, n Pazarın beklentilerini iyi analiz ederek sadece mobilya sektörüne deği,l sektör dıșına da yönelerek pazarın ihtiyacı olan ürünlerin araștırılması ve geliștirilmesi çalıșmalarına önem vermek, n Esnek üretim metotlarımız sayesinde müșterilerimizin ihtiyaçlarını en kısa sürede temin etmek, n İhracata önem vermek, bu doğrultuda pazar ve ürün araștırmaları yapmak, n Sektörümüze uzun vadeli perspektiften bakarak tüm yatırım planlarımızı hedeflerimiz doğrultusunda șekillendirmeye çalıșmak, n Sektörümüzdeki yeni trendleri yakından takip etmek ve Ar-Ge çalıșmalarına önem vermek. 21. yüzyılda artık büyüyen ve gelișen șirketler, ekonomik, çevresel ve toplumsal konularda da sosyal sorumluluklar alıyor. Form Sünger için de öncelikli konulardan biri, yașadığımız bu ülke ve dünyaya karșı “sorumlu ișletmecilik’’ anlayıșını en iyi șekilde temsil etmek. Form Sünger, șirket faaliyetlerini yürütürken kanunlara ve standartlara uyumlu davranmayı ilke edindi. Bununla birlikte faaliyetlerinin sadece șirketini değil, aynı zamanda müșterilerini, tedarikçilerini, içinde yașadığı toplumu, sivil toplum örgütlerini ve kamu sektörünü de etkilediğinin bilincinde olarak, tüm paydașları ile uyumlu, dürüst ve șeffaf bir ișbirliği içinde çalıșmayı prensip olarak benimsemiștir. Bu bağlamda Form Sünger bașarıyla faaliyet gösterdiği sektöründe, her șeyin ötesinde ülkenin sürdürülebilir refahı için katma değer sağlamak; istihdama ve kalifiye ișgücüne önem vermek; çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyen teknolojiyi kullanarak sektördeki diğer firmalara örnek olmak sorumluluğunu da yüklendi. “‹Ç VE ‹fi BARIfiINIZ YER‹NDE ‹SE, EN DE⁄ERL‹ KAYNA⁄INIZ OLAN ‹NSAN KAYNA⁄IYLA KIRAMAYACA⁄INIZ REKOR YOKTUR. ÜRÜN VE H‹ZMET KAL‹TES‹ MÜfiTER‹ MEMNUN‹YET‹, MÜfiTER‹ MEMNUN‹YET‹ DE YEN‹ TALEP DEMEK” B‹zb‹ze 21 SPOR BOYNUMUZDA GÜMÜfi, KALB‹M‹ZDE ALTIN KALPLER SENLE B‹R KEZ DAHAAAA... “Boynumuzda gümüș, kalbimizde altın vardı…” Spor gazetesi Fanatik’in bu yorumunun üzerine söylenecek söz var mı? Hepimiz onlara bașarılar diliyor ve bekliyorduk ama dünya ikinciliği hayallerimizi așıyordu. Kurmaya bile cesaret edemediğimiz hayalleri gerçeğe dönüștüren A Milli Basketbol Takımımız, Türkiye’ye de itibar ve 500 milyon dolarlık bir tanıtım sağladı. İstanbul, Ankara ve İzmir ile birlikte șampiyonanın dört ev sahibinden biri Kayseri’ydi. Șampiyonanın ateși de resmi düzeyde Kayseri’de tutușturuldu. Kayseri, ilk karșılașmanın yapıldığı 28 Ağustos’ta Cumhurbașkanı Abdullah Gül ve FİBA Bașkanı Bob Elphinton’ı ağırladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile birlikte Kayseri Kadir Has Spor ve Kongre Merkezi’ne gelen Cumhurbașkanı Gül, seyircilerin alkıșları arasında oturduğu protokol tribününde FİBA Bașkanı Bob Elphinton ile sohbet ederek Avusturalya-Ürdün karșılașmasının izledi. 1 milyar kiflinin izledi¤i 2010 Dünya Basketbol fiampiyonas›’nda dünya ikincisi olan A Milli Basketbol Tak›m›m›z, ülkemize de 500 milyon dolarl›k tan›t›m sa¤lad›. fiampiyonan›n dört ev sahibinden biri olan Kayseri, konuklar›ndan tam not ald›. 22 B‹zb‹ze BÜYÜK HAZIRLIK Kayseri, ekonomisine ve tanıtımına katkı için büyük bir fırsat olarak gördüğü șampiyona için uzun bir hazırlık dönemi geçirdi. Büyükșehir Belediyesi, șampiyona öncesinde salonla ilgili küçük talepleri yerine getirdi. Salon çevresinde bulunan mahallelerde düzenlemeler yapan belediye, binalardaki iyileștirmeleri karșılayamayacak durumda olan vatandașlardan para almadı. Mevcut otopark alanı da genișleterek bin araç kapasitesine çıkarıldı. Kadir Has Spor Merkezi’nin asfaltları yenilendi. Tesisin içi de șampiyonaya hazırlanmıștı. Telefon kulübeleri bile șampiyona konseptine uymuștu. Kulübelerin üzerlerinde, bu gruptaki ülkelerin önemli binalarının maketleri vardı. Büyükșehir Belediyesi, kentin sanayi, ticaret ve eğitimin yanı sıra sporda da iddia sahibi olduğunu konuklara göstermek amacıyla Kayseri ve spor tesislerini tanıtım turları düzenledi. Yüzlerce genç, kendilerini sorumlu hissederek gönüllü olarak özveriyle çalıștı. Șampiyonayı yaklașık 600 gazeteci izledi. Kayseri’deki 5 yıldızlı oteller tamamen dolunca, rezervasyonlar Nevșehir’e kaydırıldı. Kayserililer, Türk Milli Basketbol Takımı’nın kentte yapılan A Grubu’nda yer almaması nedeniyle yașadıkları hayal kırıklığını tribünlere yansıtmadı. Tribünlerde, A Grubu’nda yer alan Arjantin, Sırbistan, Avustralya, Almanya, Angola ve Ürdün takımlarının taraflarına destek veren Kayserililer, kent hayatında da geleneksel misafirperverliklerini gösterdiler. Büyükșehir Belediye Bașkanı Mehmet Özhaseki șampiyonanın ardından, organizasyonda görev yapan gönüllü, personel ve yöneticilere teșekkür belgesi dağıtırken, "Daha önce Kayseri adını hiç duymamıș önemli isimler buraya gelerek șehrimizi gördüler. Bunlar arasında FIBA Bașkanı, çeșitli federasyon bașkanları, oyuncu ve taraftarlarla birlikte dünyanın pek çok yerinden basın mensubu vardı. Bunların hepsi buradan mutlu ayrıldı. Sorumluluğumuzun gereğini en iyi șekilde yerine getirdik" dedi. Gerçekten de Kayseri, organizasyonu, tesisleri, yardımseverliği ve güler yüzüyle, konuklarından tam not aldı. FİBA delegasyonu, yabancı gazeteciler, takımlar ve taraftarları kente övgüler yağdırarak evlerine döndüler. İște misafirlerinin değerlendirmeleriyle Kayseri: FIBA 2010 Dünya Basketbol Șampiyonası Kayseri sorumlusu Joanna Sutherlan: “Kayseri hakkında daha önce hiçbir șey bilmiyordum. Spora ne kadar önem verildiğini anladım. Çok güzel spor tesisleri yapılmıș. Organizasyon eksiksizdi. Gösterilen ilgi bizi çok mutlu etti. Erciyes Kıș Sporları Merkezi bitince Kayseri uluslararası spor çevrelerinde adından daha sık söz ettirecek. FIBA adına çok teșekkür ediyoruz." FİBA Basın Sorumlusu Andrew Robotham: "Organizasyon, özellikle basın için hazırlanan imkânlar çok iyiydi. Basın ne kadar rahat çalıșma imkânı bulursa, Kayseri hakkında o ölçüde güzel șeyler yazar. Kendi aramızda Kayseri’yi, özellikle insanların konukseverliğini çok konuștuk. Dünyanın çok değișik bölgelerinden gelen basın mensupları çok olumlu izlenimler edindiler.” Avustralya Milli Takımı Antrenörü Brett Brown: “Kayseri'de harika vakit geçirdik. Birinci sınıf bir muamele gördük. Halk ve organizasyonda görev alanlar bize çok iyi davrandı.” Ürdün Milli Takımı Antrenörü Mario Palma: “Kayseri, șampiyona organizasyonu yapabileceğini gösterdi.” Angola Milli Takımı Antrenörü Luis Magalhaes: “Organizasyon beklediğimden çok daha iyiydi. Güzel ve temiz șehri çok sevdim.” Almanya Milli Takımı Antrenörü Dirk Bauerman: “Türkiye'ye ve özellikle Kayseri'ye çok teșekkür ediyorum. Bizi çok iyi ağırladılar.” Almanya Milli Takımı Oyuncusu Heiko Schaffartzik: “Organizasyon çok keyifliydi. Kayseriiler de çok güler yüzlü. Ülkemde insanlar pek gülmez.” TARAFTARLAR EV SAHİBİNDEN ETKİLENDİ Avustralya, Arjantin, Almanya, Sırbistan ve Angola'dan takımlarına destek için gelen taraftarlar da kentten memnun ayrıldı. Avustralyalı Geoff Gibson’a göre Kayseri çok kalabalık bir kent, insanları çok yardımsever, organizasyon kusursuz. Fildiși Sahili'nin Abidjan Kenti Dıș İlișkiler Bașkanı Allou Allou’ye göre de Kayseri çok güzel planlanmıș bir șehir olmasının yanı sıra, Kadir Has Spor Salonu da son teknolojiyle donatılmıș. Magbelana Clar, Arjantin'den gelmiș: “Kent meydanı ve park çok etkileyici. İnsanlar çok güzel ve yardımsever. Organizasyonu da çok bașarılı bulduk.” Alman Achim Hollmann da Kayserilileri sevmiș: “İnsanlar çok güler yüzlü.” Sırp gazeteci Aleksandar Levajkovic, Ramazan nedeniyle yemek bulamama endișesi yașamıș: “İlk gün bir fast food restoranına gittik, yemek yoktu. Ortodoks olduğumuzu söyleyince, bize hemen yemek yaptılar.” Kayseri’de tirübünler renkliydi... B‹zb‹ze 23 SPOR MARKA KAYSER‹’YE TAM PUAN A Grubu’nda yer alan Arjantin, Sırbistan, Avustralya, Almanya, Angola ve Ürdün takımlarının taraftarlarına destek veren Kayserililer, kent hayatında da geleneksel misafirperverliklerini göstererek konuklarından tam puan aldılar EMSALSİZ ÇALIȘMA ORTAMI Uluslararası medya, Türkiye’nin ev sahipliğinden ve medyaya sağladığı çalıșma ortamından övgüyle söz etti. 1779 gazeteci görev yaptı. Bu rakam 2006’da Japonya’da düzenlenen FIBA Dünya Șampiyonası’na katılanların iki katıydı. AIPS Basketbol Komisyonu yöneticisi Noah Klieger, 2010 FIBA Dünya Șampiyonası’ndaki medya organizasyonunun, 2010’un ‘AIPS En İyi Basın Çalıșma Ortamı Ödülü’ne aday gösterileceğini açıkladı. Müsabakaları 200 ülkede 1 milyar ikiși izledi. Bu rakam, Japonya’da düzenlenen 2006 Dünya Șampiyonası ve Polonya’daki 2009 Avrupa Șampiyonası’nı bile aștı. İnternet kullanıcılarının șampiyonaya gösterdiği ilgi de büyüktü. Șampiyonanın resmi internet sitesine 30 milyon kullanıcı girerken, 100 bini așkın kiși de FIBA’nın Facebook’taki sayfasına üye oldu. Sekizde sekiz yenilgisiz olarak finale çıkan millilerimiz ve tribünleri renklendiren taraftarlar, șampiyona süresince dünyadan övgü topladı. İște gazeteler ve internet sitelerinin yorumları: YUNANİSTAN MAÇI: Yunan basını: “Adeta Yunan takımının düșüncelerini okuyan Türk takımının karșılașmadaki istatistikleri mükemmel. Atina’daki salonlar, buradaki salon kıyasla çocuk yuvası gibi. Türk taraftar da örnek davranıșlar sergiliyor.” 24 B‹zb‹ze FRANSA MAÇI: L’Equipe (Fransa): “Cevap çok basit, bizden daha güçlüler.” ’L’Express: “Türk hamamında battık.” ’Le Figaro: “Resmen ezildik. Türkiye bir sınıf üstte.” Liberation: “İstanbul’da çöktük.” As (‹spanya): “Türkiye basket oynarken bazen Yunanlılar’a, bazen Balkanlılar’a, bazen Ruslar’a benziyor, aniden Asyalılar gibi dengeli de olabiliyorlar ve Akdenizliler gibi düșünebiliyorlar.” NBA TV (ABD): “Umarız finalde karșımıza gelmez. Bizi yenecek tek ekip.” Henry Abbot (espn.com yazar›): “Türk taraftarlar maçı karnavala dönüștürüyor. Ah, șu çılgın Türkler! NBA’de böyle canlı taraftar yerine ön sıralarda oturmuș zengin adamlar var.” SLOVENYA MAÇI Frank Buschmann (Almanya): “İnanın bu forma içindekiler insan. Türkler’in bașarısı insanüstü.” Kicker: “Ateșli Türkler inanılmaz bir yüzdeyle oynadı.” Bild: “Türkler muhteșem. Boğucu defans mücadelesi karșısında değil Slovenler, hiçbir takım duramaz.” Der Spiegel (Almanya): “Türkiye tüm maçlarını üstün bir bașarıyla kazanıyor.” Frankfurter Allgemeine Zeitung: “Türkiye basketle büyülüyor.” Sports Illusturated (ABD): “Türkler mükemmele yakın oynuyorlar.” As (‹spanya): “Ev sahibi, turnuvanın en iyi basketbollarından birini oynayan Slovenya’yı devirdi. Türkiye’nin oynadığı basketbol oldukça dikkat çekici.” Marca (‹spanya): “Basketbol normalde 5’e 5 oynanır ama salonda 15 binden fazla Türk vardı.” L’Equipe (Fransa): “Türkiye tarih yazmaya devam ediyor.” Globo Esporte (Brezilya): “Türkiye evinde bir kez daha harika oynadı. Kalabalık taraftar topluluğu inanılmazdı.” Ole (Arjantin): “Türkler, evinde bozguna uğratıyor.” SIRBİSTAN MAÇI: Yunan bas›n›: “Türkler sarsıcı bir zaferle salondan ayrıldı. Maçın son iki dakikası korku filmini çağrıștırdı.” CNN (ABD): “Türkler inanılmaz bir mücadele sonunda Sırplar'ı son saniye basketiyle yenerek rakibimiz oldu.” FİNAL: Corriere dello Sport (‹talya): “Büyük takım Durant’a boyun eğdi.” Sky Sport TV (‹talya): “Mucize gerçekleșemedi. İki finalist arasındaki tek fark 22 yașındaki fenomen Kevin Durant’tı.” RAI Sport TV (‹talya): “Tanjevic ve talebeleri Avrupa’nın en büyüğü olduklarını gösterdi.” Sport 1 TV (Almanya): “Aslan yürekli Türk basketçiler çok çalıștı ama Amerika’nın usta basketçileri için yetmedi.” TEDAR‹K SIKINTISINDAN L‹DERL‹⁄E… Boyteks, sekiz y›ll›k geçmifline ra¤men yatak kumafl›nda dünya lideri. fiirketin hedefi, enternasyonal de¤il, farkl› ülkelerde üretim yaparak multinasyonal olmak Çok çalıșmak bașarılı bir sonuca varmak için yeterli midir? Yoksa bașarının koșulu, çok çalıșmak ama köșeye sıkıștığımız noktalardan cesur, ilham verici fikirlerle, yeni açılımlar yaparak çıkmak mıdır?.. Yatak imalatının önemli girdisi olan yatak kumașındaki tedarik sıkıntısını Boyteks’i kurarak așan Boydak Holding gibi… Küresel kriz ABD ve AB pazarını daraltınca Ortadoğu ve Afrika’ya kayan Boyteks gibi… Boyteks Genel Müdürü Mustafa Yıldırım șirketin kuruluș öyküsü ve performansıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken Çin, Rusya, Orta Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika veya Güney Amerika’da üretim yaparak, enternasyonal bir firmadan çok multinasyonal bir firma olma hedefini açıkladı. Türkiye’nin ilk 50 ihracatçısından biri olmak ve yatak kumașında 100, döșemelik kumașta 40, halıda 30 milyon dolarlık ihracata ulașmak da diğer hedefler. Boyteks’in kuruluș öyküsü ve gelișimini anlatır mısınız? Șirketimizin resmi kuruluș tarihi 7 Ocak 2002 olmasına rağmen ilk üretim faaliyetimiz 2000 yılında, grup șirketlerimizden Merkez Çelik bünyesinde dokuma yatak kumașı üretimiyle bașladı. Boyteks’in temelleri, yatak imalatının önemli girdilerinden biri olan yatak kumașında yașanan tedarik sıkıntısı nedeniyle atıldı. Șu an bulunduğumuz tesislere tașınmamızla bașlayan üretim yolculuğu, sonraki yıllarda yakalanan büyüme trendiyle bugün devam ediyor. Boyteks, 2003 yılında Bursa șubesini açarak ürün gamına döșemelik kumașları eklemesinin ardından, 2005 yılında yatırımlarına devam ederek üst kalite yataklarda moda olmaya bașlayan örme yatak kumașı üretimine bașladı. Boyteks, 24 dokuma makinesiyle bașladığı üretim serüvenini bugün 440 makineyle sürdürüyor. Boyteks bugün, polipropilen iplik üretimi, iplik ve kumaș boyama, kumaș terbiye süreci gibi üretimini olușturan süreçleri bünyesinde bulunduran bir entegrasyona ulaștı. Boyteks’in kuruluș yıllarındaki durumu ile bugününü karșılaștırır mısınız? Temellerinin atıldığı dönemde ağırlıklı olarak grup firmalarının ihtiyaçlarını karșılayan Boyteks, kurulușundan itibaren satıș ve pazarlama faaliyetlerine yönelerek hem yurtiçi hem de yurtdıșında pazar payını günden güne artırmaya bașladı. 1 milyon dolarla bașlayan ihracat faaliyetlerini, Amerika’dan Japonya’ya dünyanın dört bir tarafına yayarak 2009 yılında 73 milyon dolar seviyesine ulaștırdı. 2010 yılında bu rakamı 100 milyon dolara tașımayı hedefliyoruz. B‹zb‹ze 25 MARKA 24 dokuma makinesiyle bafllad›¤› üretim serüvenini bugün 440 makineyle sürdüren Boyteks, polipropilen iplik üretimi, iplik ve kumafl boyama, kumafl terbiye süreci gibi üretim süreçleriyle entegre bir flirket. İlerleyen yıllarla birlikte satıș ve pazarlama faaliyetlerine paralel olarak Ar-Ge faaliyetlerimizi de hızlandırarak, müșterilerimize uyku teknolojisindeki yenilikleri 50’ye yakın markamızla sunmaya bașladık. Bunu hem sektörde inovasyon lideri olmak, hem de uyku kalitesini artırarak insan sağlığına faydalı olmak adına yapıp, Boyteks olarak sosyal sorumluluk konusunda üzerimize düșeni yerine getirdiğimizi düșünüyoruz. Aynı zamanda yatak endüstrisine yenilik anlamında önemli materyaller, dolayısıyla endirekt olarak ArGe desteği sağlamıș oluyoruz. Yurtiçinde özellikle son dönemde yapılan yatak reklamları bu durumu net olarak özetliyor. Stres azaltıcı, antibakteriyel, elektromanyetik dalgalardan koruyan, ısıl konfor sağlayan, organik, doğal kokular yayan ve yanmayı geciktirici ürünler bu yeniliklerden sadece birkaç tanesi. Bugün geldiğimiz noktada, sadece üretim kapasitesiyle değil, yenilikler, kalite, hızlı servis hizmeti ve satıș sonrası destek hizmetiyle Belçikalı rakiplerimizi geride bırakarak yatak kumașı alanında dünya lideri olduğumuzu söyleyebiliriz. Yurtiçinde ise İSO’nun her yıl açıkladığı ilk 500 sıralamasında 102 sıra yükselerek, 2009 yılı içinde 285’inci sıraya, en fazla ihracat yapan firmalar sıralamasında ise 143’üncü sıraya yerleșmiș bulunuyoruz. Boyteks, parçası olduğu holding firmalarının yanında yurtiçindeki diğer firmalara sağladığı ürün ve hizmetlerle yatak kumașı ve döșemelik kumașta dıșa bağımlılığı bitirip, ülkemizi ithalatçı konumdan ihracatçı konuma getirdi. Üretimin ne kadarı ihracata, ne kadarı iç tüketime gidiyor? Küresel kriz ihracatta sorun yarattı mı? 2010 yılı ilk yedi aylık satıșlarımızı değerlendirdiğimizde șunu görüyoruz, yatak kumașı satıșlarının yüzde 76’sı ihracata, yüzde 24’ü yurtiçi tüketime, döșemelik kumaș satıșlarının yüzde 45’i ihracata, yüzde 55’i yurtiçi tüketime gidiyor. Yani Boyteks’in toplam satıșlarının yüzde 68’i ihracataa, yüzde 32’si 26 B‹zb‹ze iç tüketimde... Bilindiği üzere krizler, firmaları farklı arayıșlara itiyor. Bu bağlamda 2009 yılında yașanan küresel krizin bize bir noktada faydası olduğunu söylemek yanlıș olmaz. Krizin, en büyük ihracat pazarlarımızdan biri olan ABD’de bașlamıș olması ve önemli pazarlarımızdan Avrupa’ya sıçraması bizi farklı pazar arayıșlarına itti. Bu dönemde özellikle Ortadoğu ve Afrika bașta olmak üzere, varolmadığımız veya etkin olmadığımız diğer pazarlara odaklanarak yeni müșterileri portföyümüze ekledik. Kur desteği ve küresel kriz nedeniyle düșen hammadde fiyatı avantajlarını da kullanarak 2009 yılında 2008 yılına oranla ihracat rakamlarımızı artırdık. Özellikle yurtiçindeki talep dalgalanmalarından daha az etkilenmek amacıyla, Bursa döșemelik fabrikamızda ihracat oranımızı 2011 sonunda yüzde 70’in üzerine tașımayı hedefliyoruz. Peki 2010 yılının ilk yarısı nasıl geçti? Yıl sonu hedefleriniz neler? 2009 yılı sonlarına doğru azalan krizin etkisiyle gerçekleșen talep artıșı, 2010 yılının ilk yarısında da devam etti ve 2009 yılına oranla yüzde 34’lük bir büyüme gerçekleștirdik. Yıl sonu itibariyle de yakaladığımız bu büyüme rakamını devam ettirmek istiyoruz. Bu noktada bizim için önemli olan bir diğer hedef de 100 milyon dolarlık ihracat barajını așmak. İhraç ürünlerinizi, çalıștığınız ülkelere göre çeșitlendiriyor musunuz? Hangi ülke ne tür ürünler istiyor? Tüm dünyaya yönelik genel koleksiyon hazırlamakla birlikte, bölge bazında özel koleksiyonlar da olușturuyoruz. Fuarlara genel koleksiyonumuzla çıkarken, özellikle aktif pazarlama faaliyetlerimiz kapsamında gerçekleștirdiğimiz ülke seyahatlerine, bölge koleksiyonu ve kartelalarımızla çıkıyoruz. Bölge koleksiyonlarımız renk, desen ve konstrüksiyon anlamında ciddi değișiklikler gösteriyor. Örneğin Afrikalı müșterilerimiz kırmızı, mavi ve sarı gibi çok canlı renkleri tercih ederken, Avrupalı müșterilerimiz daha sade ve naturel renkleri seçiyor. Kimi bölgelerde yoğun damask desenler, kimi bölgelerde geometrik ve modern desenler tercih ediliyor. Bazı ülkelerde sentetik kumașlar, bazı ülkelerde doğal kumașlar talep ediliyor. Bir yerde çok yumușak kumașlar, bașka bir yerde çok sert kumașlar ilgi çekiyor. Değișik ülkelerin farklı ürün tercihi ile ilgili verilebilecek en ilginç örneklerden biri, İsveç’te 40 bin Euro’ya satılan yatakta da, Polonya’da 20 Euro’ya satılan yatakta da kumașımızın kullanılması. oranında artırdık. Bunun yanında kendi enerjimizi kendimiz üretebilmek için de kojenerasyon tesisimizin inșasına hızla devam ediyoruz. Yatırımlarımızdan bir diğeri, 2009 yılı içinde dünyanın birçok noktasından gelen müșterilerimizi sınırsız kumaș seçeneğiyle bulușturacağımız modern showroom alanları... Tüm bu yatırımları gerçekleștiren ve tüm dünyada yatak ve döșemelik kumaș üreticisi olarak tanınan bir firma olarak Boyteks, alanında yakaladığı kalite çizgisini 2011 yılı içinde tekstil sektörünün bir diğer dalı olan halı üretimine tașımaya karar verdi. Bu yatırımla ilgili 111 bin 500 metrekare açık alan üzerindeki inșaat çalıșmalarımız hızla sürüyor. 2009 ve 2010 yılı Boyteks yatırımlarından bahseder misiniz? Geride bıraktığımız 2009 yılında üretimde toplam 7.3 milyon Euro’luk yatırımla dokuma yatak kumașı kapasitesini yüzde 25, örme yatak kumașı kapasitesini yüzde 15, döșemelik kumaș kapasitesini de yüzde 10 artırma bașarısı gösterdik. Bunların yanında 2010 yılı içinde gerçekleștirdiğimiz 7.5 milyon Euro’luk yatırımla örme yatak kumașını yüzde 50 Orta ve uzun vadedeki hedefleriniz nedir? İhracat organizasyonumuzu daha da genișletmek amacıyla Çin, Rusya, Orta Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da satıș ofisleri açarak satıș hacmimizi artırmak istiyoruz. Yine bu bölgelerden uygun olan yerlerde üretim yaparak, enternasyonal bir firmadan çok multinasyonal bir firma olmak istiyoruz. Bu noktada grup șirketlerimizin yurtdıșı yatırımlarını takip ederek onların edineceği tecrübe dahilinde hareket etmeyi planlıyoruz. İhracat rakamlarımızı yatak kumașında 100 milyon dolara, döșemelik kumașta 40 milyon dolara ve halıda da 30 milyon dolara tașıyarak Türkiye’nin ilk 50 ihracatçısından biri olmayı hedefliyoruz. Peki, bu kadar kısa sürede bu bașarıyı yakalayabilmek için Boyteks’i rakiplerinden farklı kılan özellikler neler? Genç ve dinamik kadrosu, yüksek teknolojik donanımı, ürün ve hizmet kalitesi, yüksek üretim kapasitesi, hızlı ve esnek servis anlayıșı, satıș sonrası destek hizmeti, üretim teknolojisi ve hammadde alanındaki yeniliklerin takipçisi olması, yenilikçi ürünleri ile doğaya ve insan sağlığına önem veriyor olması, üretimde modern iyileștirme metotlarını kullanarak maliyet lideri olması Boyteks’i rakiplerinden farklı kılan özellikler arasında sayılabilir. B‹zb‹ze 27 MARKA Müflteri ayn› müflteri, çal›flan ayn› çal›flan. De¤iflen sadece ‹stikbal çal›flanlar›n›n k›yafetleri. Cemil ‹pekçi imzal› fl›k ifl k›yafetleri, müflteri ve çal›flan iliflkilerini de¤ifltirmifl, iyilefltirmifl, bir üst basama¤a tafl›m›fl. ‹stikbal personeli fl›k k›yafetlerini severek giyiyor. Sadece insan› eritecek derecedeki a¤ustos s›ca¤›nda, çok be¤endikleri halde yeleklerinin fazla geldi¤ini söylüyorlar. DAHA C‹DD‹, DAHA ‹LG‹L‹, DAHA NAZ‹K Al‹ Aslan (Ma¤aza Müdürü): “Bir haftadır kullanıyoruz, çok memnunuz. Hem müșterilerimiz hem çalıșan arkadașlarımız açısından mağazanın havası tamamen değiști. Uygulama, arkadașlarımız için motive edici bir güç oldu. Zaten özgüven sahibi insanlardır ama șimdi bașları daha yukarıda, kendilerine güvenleri arttı. Müșterilerimiz de kurumsal bir yere geldiklerini hissediyorlar. Çok çok nazik davranıyorlar. “Kıyafetinizle karșılanır, konușmanızla uğurlanırsınız” diye bir laf vardır. Hakikaten biz de müșterilerimizi kıyafetlerimizle karșılıyoruz, bilgilerimiz ve satıș tekniklerimizle satıșımızı yaparak uğurluyoruz. Mağazamız ve kıyafetlerimiz bir bütün oldu.” 28 B‹zb‹ze 30 saniye… İnsanların, hiç ağzınızı açmasanız bile, ilk karșılașmada hakkınızda fikirler olușturduğu süre, sadece 30 saniye. İstikbal’in vizyoner bir bakıșla start verdiği yeni kıyafet uygulamasının sonuçları da bu tezi doğruluyor. Ünlü modacı Cemil İpekçi’nin imzasını tașıyan yeni giysileriyle satıș yapan İstikbal elemanları müșterilerin kendilerine artık daha nazik davrandığını ve ciddiye aldığını, müșteriler de artık çalıșanların daha ciddi ve ilgili olduğunu düșünüyor. Yeni uygulamadan memnun durumdaki her iki tarafın da birbirleri hakkında buluștuğu ortak nokta, ciddiyet. İstanbul’un en büyük ikinci İstikbal mağazası olan Beylikdüzü’ndeki Doğa AȘ’yi, yeni kıyafet uygulamasının yansımalarını öğrenebilmek için Bizbize ekibi olarak ziyaret ettik. Satıș elemanları bir haftadır yeni uygulamaya geçmișlerdi. Önce bizi karșılayan Mağaza Müdürü Ali Aslan’dan kendisinin de dahil olduğu hazırlık süreciyle ilgili bilgi aldık. Yeni kıyafetlerin hazırlık safhası yaklașık altı ay sürmüș, provalar ise bir buçuk ay kadar. Bayi Planlama ekibinin yürüttüğü süreçte İstanbul ve Kayseri mağazalarından yedi satıș elemanı yer almıș. Mağaza Müdürü Ali Aslan’ın da içinde olduğu ekip, haftada bir gün yeni kıyafetlerin tasarımını yapan modacı Cemil İpekçi’nin İstanbul Beyoğlu’ndaki bürosunda bir araya gelmiș. Çalıșmalara İstanbul’dan Mahmutbey ve Beylikdüzü mağazaları katılmıș. Cemil ipekçi çalıșmaya bașlamadan önce kullanım rahatlığını sağlamak için çalıșanların nasıl bir satıș tekniğiyle çalıștıklarını sormuș. Satıștaki en zor kısmın baza ve kanepe açıp kapatmak olduğunu öğrendikten sonra, bu zorluğu gözeterek kıyafet tasarımı yapmıș. Bu nedenle makul etek boylarının yanı sıra bayan elemanlar için pantolon seçeneği de konulmuș. Ortalama üç saat süren provalarda Cemil İpekçi tarafından ölçüler alınmıș, kıyafetlerde rötușlar yapılmıș. Cemil İpekçi kıyafetler konusunda önce kendi görüșünü belirterek bu görüș üzerinde çalıșıp, kıyafetleri kullanacak olan ekibin fikrini almıș. Gelen önerileri değerlendirerek değișiklikler yapmıș. Böylece gömleğin rengi sarıdan maviye dönüșmüș, kalın sarı biyeler incelmiș ve azaltılmıș… Kıyafetlerin son hali, hem tasarımcısını hem kullanıcısını memnun etmiș. İstikbal, mağazacılık yapılanmasında kaydedilen așamayı personele tașımak ve kurumsallașma çalıșmalarını pekiștirmek hedefiyle bașlattığı yeni kıyafet uygulaması, diğer mağazalarına da yaygınlaștıracak. “Kıyafetleri beğendim. Bir müșteri için mağazada bir disiplin olması önemli. Böylece mağazaya girdiğimizde kimden bilgi alacağımız belli olur. Çünkü bazen doğrudan gidip bir müșteriye sorduğunuz da oluyor. Türk Hava Yolları çalıșanları gibi olmușlar. Bu da satıș elemanlarına bir ciddiyet katmıș.” GAYE EZERGÜL “Siyah pantolon ve beyaz gömlek giyiyorduk. Ancak yeni modelimiz bize daha ağır bir hava kattı. Güzel, șık, zarif. Zaten ciddi bir müesseseyiz ama kıyafetlerimiz bu ciddiyeti daha görünür kıldı. Müșterilerimiz, șimdi bizi daha çok benimsiyor. Daha dikkat çekici bir model olduğu için, mağazanın kalabalık zamanlarında da bize daha kolay ulașıyorlar. Șık da buluyorlar.” BENGÜ YAKAN PEMBE ALKANO⁄LU HÜLYA OLUKKAYA “Bu kıyafetlerle daha ciddi bir görünümleri var. Eskiden de ekipten memnundum ama sanki șimdi bizlerle daha ilgili gibi ya da daha çok ilgileneceklermiș gibi görünüyorlar. Aslında yeni uygulama müșteriler olarak bizlere daha fazla ilgilenildiğimizi hissettiriyor. Daha çok ciddiye alındığımız duygusu yașıyoruz. Bu ciddiyet mağazanın havasına da yansıyor. Ayrıca çok yakıșmıș.” N‹HAL KÂHYAO⁄LU “Prensip olarak ișyerlerinin ișleyișinde tek tip kıyafet daha estetik ve kolay. Biz müșteriler için yardım almasını kolaylaștırıyor. Çünkü yardım ararken bazen yanlıșlıkla bizim gibi müșteri olarak mağazaya gelenlere gidip sorular soruyoruz. Bu modeller de çok șık. Ama günlerdir süren șu sıcakları düșünürsek, belki yaz için daha spor modeller seçilebilirdi.” “Müșteriler çok beğeniyor. En ilginç değișim, müșterilerimizin bizi artık daha ciddiye almaları. Davranıșları artık daha farklı, daha ciddi, daha kibar… Daha önce de tek tip giyiyorduk ama sanırım yeni modeller üniforma havası tașıdığı için daha fark edilir oldu. Biz de çok memnunuz. Sadece uygulamaya bașladığımız haftanın sıcaklara rastlaması nedeniyle yeleklerimiz biraz fazla geldi. ” D‹LARA GÜVEN‹R “Kıyafetlerimizi çok beğenerek giyiyorum. Çok ciddi bir durușu var. Müșterilerimizin bizlere karșı tavrında çok belirgin değișiklikler var. Bize seslenmeleri bile değiști. Mesela önceleri “Bir bakar mısın?” derken, șimdi “Hanımefendi bakar mısınız?” diyorlar. Hatta soru sorarken seslerinin tonu bile değișiyor. Gerçekten çok memnunuz. Kıyafet ne kadar önemliymiș… Onlar da daha fazla ciddiye alındıklarını söylüyorlar.” B‹zb‹ze 29 ROTAMIZ C›v›l c›v›l Esk‹fleh‹r Türkiye’nin en yaflan›r kentleri listesinin ilk s›ralar›ndaki yerini kaybetmiyor. Tertemiz, c›v›l c›v›l bir üniversite kenti. Ülke ekonomisinin gözbebeklerinden biri. Eskiflehir’de tek bir sektör de¤il, genel olarak yüksek katma de¤er yaratan birçok sektör geliflim gösteriyor. Gitmek, gezmek laz›m... Türkiye ekonomisinin gözbebeklerinden biri olan Eskișehir, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin akıl hocası Șeyh Edebali’nin memleketi olmasının yanı sıra, Nasrettin Hoca’nın, Yunus Emre’nin doğduğu, Kurtuluș Savașı’nın beș önemli meydan muharebesinden üçüne sahne olmuș, yeni kurulan Cumhuriyet’in merkezi sayılabilecek konumu nedeniyle de ilk sanayi yatırımlarına ev sahipliği yapmıș bir kent. Yani bugün yaklașık 500 sanayi șirketine sahip kentin sanayi geleneği, köklü bir tarihe yaslanıyor. Ülkenin ilk lokomotif ve tren motoru fabrikasının temeli, 1894’te bu kentte kurulan atölyeyle atılmıș. 1933’te ilk üretim tesislerinden șeker fabrikası, yine bu kentte kurulmuș. İlk yerli otomobil Devrim de, bu kentte hayat bulmuș. Bizbize dergisi olarak sizleri bu sayıda Eskișehir’e davet ediyoruz. Biz dergi ekibi olarak kenti, karasal iklime dahil olduğunu sanki unuttuğu, sıcaktan bunalttığı ağustos ayı ortalarında ziyaret ettik. Gerçi İstanbul’un yüzde 90’ları așan nem oranından sonra bize cennet gibi gelmiști ama Eskișehirliler iklimin ihanetine uğradıklarını düșünüyorlardı. Ama o sıcağa ve okulların kapalı olmasına rağmen Eskișehir bizi temiz caddeleri, bakımlı binaları, cıvıl cıvıl genç simalarıyla karșıladı. Merkez ilçeyle birlikte 13 ilçesi bulunan Eskișehir, Türkiye topraklarının yüzde 1.8'ini kaplıyor. Yüzde 94'ü tarıma elverișli nitelik tașıyan topraklarının yüzde 41'i ekili. Eskișehir’in eğitim düzeyi yüzümüzü güldürüyor. Üniversiteye en çok öğrenci veren illerimizden. Üniversite mezunlarının genel nüfusa oranı yüzde 9.5. Bu oranla, ülkemizin eğitim düzeyi en yüksek kentlerinden biri. Okulsuz köyü yok. İstanbul, Ankara ve İzmir ile birlikte birden fazla üniversite barındıran șehirler arasında. İki üniversitesi var: 1958 yılında kurulan Anadolu Üniversitesi ve 1993’te eğitime bașlayan Osmangazi Üniversitesi. Anadolu Üniversitesi kampusu, ülkenin en iyi kampuslerinden birisi. Bu bilgileri kâğıt üzerinde okumamıș olsanız bile, kentin caddelerinde gezindiğinizde teșhisi koyabiliyorsunuz. Öğrenci cenneti Eskișehir, adeta kocaman bir kampus. Tertemiz, hareketli mi hareketli… Yemeklerinin ucuzluğu dillere destan. Kenti ikiye bölen Porsuk Çayı, aynı zamanda Eskișehir’e can da veriyor. Porsuk üzerinde 30 B‹zb‹ze birbirinden sevimli sayısız kafe ve restoran sıralanıyor. Henüz okullar tam kadro açılmamıș olsa da, bu kafe ve restoranların hemen hepsi dolu. Ulașımı kolay; ulusal tren seferlerinin hepsinin uğradığı tek kent Eskișehir. Önceleri iliklerine ișleyen soğuğuna ayak uydurmakta zorlansalar da, kente dıșarıdan gelen öğrencilerin bir kısmı zamanla șehirle öylesine bütünleșiyor ki, aralarından okul bitince kente yerleșenler de çıkıyor. Türkiye’nin batı hava sahasına Eskișehir’de bulunan 1. Hava Kuvvet Komutanlığı tarafından komuta ediliyor. Yani kent, uçaklarla iç içe yașıyor. Hatta dıșardan gelip de artık șehre alıșmıș olan öğrenciler, tecrübeli Eskișehirliler ile acemi Eskișehirlileri birbirlerinden ayırmak için șu yöntemi kullanmak gerektiğini söylüyor: “Eskișehir Phantom’ların yuvasıdır. Uçak geçerken biri kafasını kaldırıp bakıyorsa, șehrin yenisi demektir. Veya uçak geçerken cümlesini yarıda kesip uçağın geçmesini bekliyorsa eski, sesini yükselterek derdini anlatmaya çabalıyorsa yeni demektir.” Ne deniz kenarında ne de bașkent ama sanki bir kıyı șehrinin havasını soluyor gibisiniz. İçinde nehir gemisiyle gezebildiğiniz, sularında serinleyebildiğiniz Porsuk Çayı’nın etkisinden mi, șehri çevreleyen tramvayından mı, caddelerini süsleyen ve hayata karıșan heykellerinden mi bilinmez ama yașayanların ve ziyaretçilerin gözünde Eskișehir sanki küçük bir Avrupa kenti. Vakti zamanında doktor muayenehaneleri burada bulunduğu için adı “Doktorlar” olan cadde, İstanbul’un Bağdat Caddesi kadar șenlikli. Yolu tam ortalayan tramvay da caddeye eski bir hava katıyor. Kalabalıktan hoșlanmıyor olabilirsiniz ama bu kalabalık sizi sıkmak bir yana, rahatlatıyor. EN YAȘANIR ȘEHİRLERDEN Eskișehir sosyal ve kültürel altyapısıyla da özel. Kent genelinde 33 sinema salonu, opera, belediye ve üniversite tiyatroları var. Uluslararası Eskișehir Festivali ile Uluslararası Sinema Günleri, kentin cıvıltısına cıvıltı katıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin en güvenli șehirlerinden. Eskișehir’in sosyo-ekonomik yașamı, son yıllarda sanayiinin gelișimine paralel olarak hızlı bir gelișim göstermiș. Birleșmiș Milletler Kalkınma Programı’nın hazırladığı “İnsani Gelișmișlik Raporu”nda Eskișehir, beșeri gelișmișlik ve yașanabilir kentler düzeyi açısından üçüncü sırada. Uluslararası Rekabet Araștırmaları Kurumu’nun “İllerarası Rekabetçilik Endeksi” çalıșmasına göreyse, en rekabetçi altıncı kentimiz. Bu çalıșmanın “beșeri sermaye ve yașam kalitesi” endeksine göre ise Türkiye’nin üçüncü kenti. Șehirleșme açısından, yüzde 86’lık bir oranla önde gelen illerinden. Türkiye’nin gayri safi milli hasılası içindeki payı yüzde 1.2. Kiși bașına düșen milli gelir, 2008 verilerine göre 9 bin dolar. B‹zb‹ze 31 ROTAMIZ BAY‹LER esk‹fleh‹r bay‹ler‹m‹ze m‹saf‹r olduk İMALAT SANAYİ LOKOMOTİF Eskișehir’de tek bir sektör değil, genelde yüksek katma değer yaratan birçok sektör gelișim gösteriyor. Sanayi ișletmeleri arasında makine ve metal eșya sanayii yüzde 36 ile ilk sırada yer alıyor. Taș ve toprağa dayalı imalat sanayiinin genel sanayi içinde payı yüzde 13, gıdanın payı yüzde 12, hazır giyiminki yüzde 4, kimya, sanayi ve kauçuk sanayilerinin payı yüzde 10. Demiryolu ve karayollarının kavșağında olması, tarım ve sanayide attığı adımlar ile yeraltı kaynaklarının zenginliği, Eskișehir’i ekonomik açıdan önemli bir merkez haline getirmiș. Tabii son yıllarda ekonomik hayatın dinamizminde en önemli pay, sanayinin. Șehir nüfusunun, kırsal nüfusa göre süratle büyümesi, yetișmiș ișgücü varlığı, pazarlara yakınlığı, enerji ve hammadde kaynaklarının uygunluğu, sanayi için gerekli altyapı yatırımlarının yeterli olușu, bölge sanayiinin giderek gelișmesini sağlamıș. İl ekonomisinin sektörlere göre dağılımında ilk sırayı yüzde 60 ile hizmet sektörü alıyor. Onu yüzde 30 ile sanayi, yüzde 10 ile tarım sektörü izliyor. Kentin tarihi ve kültürüne iliflkin bilgileri, Akarbafl› semtindeki Eskiflehir Arkeoloji Müzesi, Dede Efendi Mahallesi’ndeki Osmanl› Evi Müzesi, Odunpazar› semtindeki Yunus Emre Etnografya Müzesi’nde bulabilirsiniz. Müzeleri s›ralam›flken, 1989 y›l›nda Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde aç›lan Lületafl› Müzesi’ni de unutmayal›m. 32 B‹zb‹ze İHRACATLA BÜYÜYOR Eskișehir, köklü sanayi geçmișiyle ülkemizin en önemli sanayi kenti. ESO üyesi olan 580 șirketin toplam cirosu 5 milyar dolar. Çalıșanlarının sayısı ise 43 bin kiși. Eskișehir sanayii, uzun yıllardır ihracata dayalı üretim yaparak büyüyor. 1983 yılında ESO’ya üye kurulușların toplam ihracatları 66 milyon dolar iken, 2000’de 388 milyon dolar, 2008’de 1.7 milyar dolara çıkmıș. 1980'lerin bașında 25 șirket ihracat yaparken, 2008’de bu sayı 124’e çıkmıș. Makine imalat sanayii ihracat rakamları son beș yılda 575 milyon dolar artarak 929 milyona çıkmıș. Yaklașık 100 ülkeye yönelik ihracat yapılıyor. Bunun ortalama yüzde 70'i Avrupa Birliği bașta olmak üzere OECD ülkelerine yapılıyor. Eskișehir'de üretimi yapılan bazı ürünler, Türkiye çapında önemli pazar payına sahip. Uçak motoru, dizel lokomotif ile boraks üretiminde Eskișehir Türkiye pazarının yüzde 100'ünü elinde bulunduruyor. Dünyadaki bor yataklarının yüzde 60'ına da Eskișehir sahip. Buzdolabı üretiminin yüzde 60’ı ve soğutucu kompresörleri üretiminin de yüzde 95’i Eskișehir’de. Anlatmakla bitmiyor. Siz en iyisi, en kısa zamanda bu güzelim șehri ziyaret edin. Bizbize’nin bu ayki rotas› olan Eskiflehir’de bizleri, yenilikçi, güler yüzlü ‹stikbal, Bellona ve Mondi bayileri karfl›lad›. Bayiler 2009’daki KDV indirimiyle yükselen sat›fl grafi¤inin sürmesinden memnun. ‹ST‹KLAL BAY‹‹ ELDEM MOB‹LYA ORTA⁄I AYfiE ALIfiKAN YÖNET‹M DE, PERSONEL DE E⁄‹T‹M ALIYOR Eldem Mobilya, Eskișehir’de 30 yılı așkın ticaretin içinde olan iki aileye ait. Mobilya, beyaz eșya, otomotiv, inșaat, sigorta ve iletișim sektörlerinde Eldem ve Alıșkan ailesi olarak hizmet veriyorlar. Bu grup sinerjisini, sürekli büyümeyi hedefleyen İstikbal markasıyla birleștirmișler. Eskișehir’de hemen hemen her evde grubun bir ürününü bulmak mümkün. Eldem Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Ayșe Alıșkan, 2007 yılından beri Boydak Grubu’yla çalıștıklarını anlatıyor. Mobilya sektöründe dört noktada 30 personelle hizmet veriyorlar. 2009’da yüzde 20 büyüyen șirket, 2010’da da aynı büyümeyi hedefliyor. “Boydak grubunun satıș sonrası hizmetlerdeki güçlü yapısı bizim en büyük güvencemizdir” diyen Ayșe Alıșkan bașarılarının nedenlerini șöyle sıralıyor: “Müșteri memnuniyetimiz temel hedefimiz. Bunu olușturabilmekte insan faktörü öncelik tașıyor. Nitelikli ișgücü en önemli unsur. Șube yöneticilerimiz, satıș personelimiz ve sevkiyat ekibimizde ürün bilgisi ve müșteri memnuniyeti ön planda. Bizler ve çalıșanlarımız düzenli olarak profesyonel danıșmanlık șirketlerinden eğitim desteği alıyoruz. Ayrıca mağazalarımızın fiziki koșullarını en iyi düzeyde tutuyoruz. Mal tedarikinden satıș sonrası hizmetlerine kadar yetki ve sorumluluklarımızı kurumsal bir yapı içinde yürütüyoruz. Bu da iș akıșımızın ve müșteri ilișkilerimizin sorunsuz yürümesini sağlıyor. Zaman zaman reklam materyellerini de kullanıyoruz.” ‹ST‹KLAL BAY‹‹ ÇET‹NKAYA MOB‹LYA SAH‹B‹ ABDURRAHMAN ÇET‹NKAYA Lületafl›na yeflil darbe Dünyanın ișlenebilir lületașı yataklarının neredeyse tamamı Eskișehir’de. Yaklașık 300 metre derinlikte bulunan lületașı, kolay ișlenmesi, dayanıklı olması nedeniyle yaklașık 300 yıldır dünyanın en kıymetli pipolarının yapımında kullanılıyor. Ancak Eskișehirli lületașı satıcılarının tahtları sarsılmıș. Bunun nedeni, dünyayı saran nikotin düșmanlığı. Ürünlerinin çoğuhu ihraç eden üreticiler, bu düșmanlık nedeniyle satıșlarının düștüğünü söylüyor. Onlar da pipodan aksesuar ürünlerine geçiș yapmıșlar ama yeni ürünlar pipo kadar itibar görmüyor. KAL‹TE STANDART, F‹YAT DA ÖYLE OLMALI Abdurrahman Çetinkaya’nın esas mesleği, gururla söylediği öğretmenlik. 1969-74 yılları arasında öğretmenlik, ardından yedi yıl ilaç sanayiinde tıbbi mümessillik yapmıș, 1981’de ise fotoğrafhane açarak ticarete bașlamıș. Fotoğrafhane sayısı üçe çıkarken, deri ticaretine de girmiș. Ancak 5 Nisan kararları darbe vurunca, bașka alternatifler düșünmeye bașlamıș. Bu noktada yolu, İstikbal ile bulușmuș. 5 Temmuz 1996’da açtığı mağaza Eskișehir’in ilk, Türkiye’nin en büyük İstikbal showroomlarından biri olmuș. 250 metrekareden bașlamıș, bugün ise altı kișilik kadrosuyla 750 metrekarelik mağazada hizmet veriyor. Çetinkaya, Boydak Holding çatısı altında çalıșmanın avantajlarını sıralarken, İstikbal’in ilk yıllarındaki neferlerinden biri olmakla hep övündüğünü belirterek șöyle diyor: “Boydak Ailesi, müstesna insanlar. Çok dürüstler, çok temizler. İstikbal çok kısa zamanda, yatırımlarında, yurtiçi ve yurtdıșı satıșta çok ișler bașardı. Bazen bazı firmalardan arkadașlarım takılır bana, ben de onlara rahmetli Özal’ın sözleriyle cevap veririm; Bizim gerçekleștirdiklerimizi, siz hayal bile edemezsiniz. Ama son yıllardaki ekonomik koșulların etkisiyle, merkez ile bayilerin diyaloğu aksadı, sesimizi duyuramıyoruz. En büyük sorun, fiyat. Bayiler fiyat kırıyor ve bunu yaparken kâr marjını düșürerek markaya da kötülük ediyorlar. Edirne’den Ardahan’a kadar kalite ve fiyat standart olmalı. Merkez satıșınız fiyatla değil, müșteri memnuniyeti üzerine olsun demeli.” B‹zb‹ze 33 BAY‹LER ‹ST‹KBAL BAY‹‹ YILDIRIM MOB‹LYA SAH‹B‹ FAT‹H YILDIRIM BELLONA BAY‹‹ ESEN MOB‹LYA ORTA⁄I MUSTAFA ÇEL‹K MÜfiTER‹ BEKLETMEYEN MA⁄AZA fiEHR‹N UZAK KÖfiELER‹NE EL ‹LANI Türkiye’nin en eski İstikbal bayilerinden olan Yıldırım Mobilya’nın sahibi Fatih Yıldırım, memurluktan mobilya sektörüne geçen babasıyla birlikte sektöre girmiș. 1989’da mobilya sektörüyle, 1992’de de tek bir üretici firmayla çalıșmak istedikleri için İstikbal ile tanıșmıșlar. 35 metrekarelik dükkândan bașlayıp 1700 metrekareye kadar büyüyen Yıldırım Mobilya, üç mağazada 20 personelle çalıșıyor. Zirveye oynamanın kolay, zirvede tutunmanın çok zor olduğunu belirten Yıldırım, yöntemlerini șöyle anlatıyor: “İstikbal reklam yapsa da, müșteriyle yüz yüze olan biz bayileriz. Özellikle satıș sonrası yüzde 100 müșteri memnuniyetini sağlayan biziz. Aylık ve haftalık anket yapıyoruz. Telefon açarak soruyoruz; kaç kiși durumdan memnun, kaçının servis sonrası hizmetlerden șikâyeti var... Cevapları raporluyoruz. Ürün kurulumunu fotoğraflarla belgeliyoruz. Çünkü en küçük bir șikâyet, çoğalarak bize geri döner. Böylece bu riski minimize ediyoruz.” Ürün sayısı 2009’daki KDV indirimiyle patlayan satıșlara yetișmeyince bu durumdan bir ders çıkaran Yıldırım Ailesi, depolarını yenilemiș. 2 bin metrekarelik depoya raf sistemi yapılmıș. Tüm ürünler düzenli, barkodları okunacak șekilde dizili. Yani yanlıș ürün alma riski yok. Bu sistemle birlikte müșterinin mal bekleme süresini neredeyse sıfıra indirmișler. Adeta fabrika gibi çalıșıyorlar. Bütün bunların sonucunda da müșteri memnuniyeti artmıș. Yıldırım’ın fiyat politikasında beklentisi var: “Fiyat sabit olmalı. Merkezi kampanyalarda fiyat vurgusundan çok ürünü ön plana çıkarmak önemli. Bayiler arasındaki fiyat farkının da așılması lazım. Reklamınız, insört çalıșmanız, broșürleriniz hazır; iș sadece satıștaki performansa kalıyor. Ama siz satamayınca fiyatı indiriyorsunuz. Kabahat sizde mi, fiyatta mı? Fiyat kırıp düșük kâr marjıyla satıș yapan bayii müșteri memnuniyetini sağlamak için gerekli yatırımları yapamaz. “ Bellona’nın ilk bölge bayisi Esen Mobilya, 1998’den beri hizmette. Mustafa Çelik, birkaç yıldır bilinirliği artan, Eskișehir’de çok tutulan Bellona’dan son derece memnun olduklarını söylüyor. Markanın tanınmaya bașladığını, müșterinin de bilinçlendiğini belirten Çelik, “Bizdeki renkler, modeller biraz daha genç serisi, biraz daha gösterișli. Markamızdan da, kampanyalardan da çok memnunuz. Tam düğün mevsiminde 6.5-7 milyar TL’yi geçen alıșverișlere LCD televizyon hediyesi veriliyor. Bu kampanya da çok tuttu.” Çelik, Boydak yönetiminin Bellona mağazalarına müșteri çekmek için çaba gösterdiğini, kampanyanın da bekleneni verdiğini söylüyor: “Mağazalara giren çıkan insan sayısı arttı. Esen Mobilya olarak, ürün gecikmesi nedeniyle iptaller yașamamıza rağmen 2009’u iyi geçirmiș, yüzde 110 bașarı sağlamıștık. Piyasanın da toparlanmasıyla ve söz konusu kampanyalarla bu sene daha iyiyiz. Alternatifimiz de fazla. Her yașa seslenen bir ürün gamımız var. Gelen müșteri, ‘Bellona’da bir șey beğenmedim’ diyemiyor.” Türk milletinin yeniliğe meraklı olduğunu, yeni çıkan takımları takip ettiğini düșünen Esen Mobilya, sabit müșteriler yaratmak için șehrin uzak kesimlerine el afișleri, kataloglar dağıtıyor ve iyi bir geri dönüș alıyor. Șehrin avantajlı bir caddesinde bulunan mağaza, vitrini sürekli değiștiriyor. Ama bu değișiklikler mutlaka yenilerin ön plana çıkması șeklinde olmuyor. Zaman zaman arka sıralardaki eski takımları da vitrine çıkarıyorlar. Müșteri de yeni ürün geldiği düșüncesiyle mağazaya giriyor. Mağazanın, rutin olarak gelip gezen müșterileri de var. MOND‹ BAY‹‹ ERDA⁄ MOB‹LYA SAH‹B‹ SEYFULLAH ERDA⁄ BELLONA BAY‹‹ ELDEM MOB‹LYA SAH‹B‹ N‹HAT ELDEM TAfiINIRLARKEN MÜfiTER‹LER‹M‹Z‹N YANINDAYIZ SENETLE DE SATIfi YAPIYORUZ Eldem Mobilya’da sorularımızı, șirket ortaklarından Nihat Eldem ve șirketin üç yöneticisinden biri olan Naci Tercan cevaplandırıyor. Nihat Eldem, 50 yıldır ticaret yaptıklarını, beyaz eșya ve turizm alanında da çalıștıklarını anlatıyor. 2006’dan bu yana Bellona ile birlikteler. Eldem, beyaz eșya kanalından geldikleri için de diğer bayilerden farklı olarak senetle, 24 aya kadar taksitle de satıș yaptıklarını söylüyor. “Bellona müșterisi bilinçlidir” diyorlar, “İnternetten bakarlar, rengine kadar belirleyip gelirler. Ürünlerin detayını araștırırlar. Stoklu çalıștığımız için taleplere cevap verebiliyoruz. 10 yıldır gelen müșterilerimiz var. Zaten amacımız sabit müșterimizi çoğaltmak. Çünkü sabit müșteri bize devamlı yeni müșteri getirir. Bunun için de memnun olması gerek.” Eldem ve Tercan, Bellona’nın marka bilinirliğinin artmaya devam ettiğini, bu sürecin de satıșlarına 34 B‹zb‹ze yansıdığını söylüyor. Mağazanın bu yılki satıșları, geçen seneye göre yüzde 30-40 artmıș. Marka bilinirliğinin artması için neler yaptıklarını sorduğumuzda șu yanıtı veriyorlar: “100 bine yakın müșteri kitlemiz var. 70 bini, her ay taksit getirenler. Öncelikle onlara ulașmayı hedefledik. Her senet ödemeye gelene, mobilya veya Bellona ile ilgili broșürlerimizi mutlaka veririz. Telefonu iyi kullanırız. Yaklașık 25 bin numaramız var. Mesajlarla bilgi veririz. Yeni yeni de meyvelerini topluyoruz. Mesajın çok etkisi var. Akșam mesajla kampanyayı haber veririz, sabah bakarız ki müșteri gelmiș.” Beyaz eșya sektörüne de hâkim olan Eldem, mobilya sektörü müșterisinin çok farklı olduğunu, beklemek istemediğini söylüyor. Tercan da satıș tecrübelerinden șu bilgileri aktarıyor: “Fabrika, müșteriye üç hafta süre vermemizi istiyor ama biz bunu söylediğimizde müșteri dönüp gidiyor. Süre iki haftaya inse, satıș yüzde 20 artar.” Erdağ Ailesi, Boydak Holding ile 1997’de İstikbal aracılığıyla tanıșmıș, dört yıldır da Mondi bayii. Mondi’nin varlığından, Boydak Holding bünyesine geçtiğinde haberdar olmușlar. Ama Bellona’nın geçirdiği süreçleri takip ettikleri ve Mondi’nin de Boydak Holding bünyesinde büyüyeceğine emin oldukları için bayiliğini almıșlar. Seyfullah Erdağ, “Mondi’nin üçüncü marka olacağını anladık. Öyle de gidiyor. Yeni modeller çıkıyor, rekabet ortamı doğuyor. Son iki yıldır iyi ama son bir yıldır daha da iyi. Șimdi markaya daha fazla ısınmaya bașladık. Tabii ticarette mutlaka eksikler oluyor. Panel mobilyada hatalı ürünler çıkıyor. Mondi kendi bünyesinde üretime bașladığında bu sorun çözülecek” diyor. 2009’da KDV indirimi, Mondi’nin kampanyaları ve makul fiyatları sayesinde yüzde 110 gibi rekor bir ciro yaptıklarını anlatan Erdağ, bu yıl fiyatlardaki artıșın satıșlarına olumsuz yansıdığını belirtiyor. Erdağ, geçen yılki fiyatlarla 2009 yılı cirosunu așabileceklerini söylüyor. Erdağ müșteri memnuniyeti konusunda, serviste sıkıntı yașandığını belirtiyor: “Fabrikadan ürünler tașınırken kırık, çatlak olușabiliyor. Panel mobilyada buraya gelen ürünü paketten çıkarıp tek tek elden geçirmemiz gerekiyor. Oysa müșteri mobilyayı paketli istiyor. Ama böyle yaptığımızda, ortaya çıkan kırık ya da çatlağı servis kabul etmiyor. Bu da bize yansıyor. Bu sıkıntıları yașamamak için fabrika ürünleri daha güzel paketlemeli, kalite kontrol elemanları daha dikkatli olmalı, bölge bayisi tașımada özen göstermeli, dikkat etmeli… Müșteri memnuniyeti konusunda bir sıkıntı da, müșteri hatası nedeniyle bir kırılma, lekelenme olduğunda, servis parçalarının müșteriye pahalı gelmesi. Bu da markaya, firmaya olumsuz yansıyor. Ama malın kalitesinden hiçbir șikâyet gelmiyor.” Müșteri menuniyetini sağlamak için mağaza sahibi olarak kendilerinin hizmet verdiğini belirten Erdağ, “Müșterinin tașınması sırasında panel mobilyaların sökümünü ve gideceği yerde montajını, ücretsiz olarak biz yapıyoruz. Bu hizmet kulaktan kulağa yayılarak bize bir artı puan getiriyor” diyor. B‹zb‹ze 35 renkler M‹zah›n h‹les‹ hurdas› yok “Sadece iflini yaparken mutlu olmak, insan›n bafl›na gelebilecek en flahane fley” diyen Gülse Birsel’le kitaplar›n›, mizah yazarl›¤›n›, oyunculuk ve gelece¤e dair hayallerini konufltuk. Kendinizde mizah yeteneği olduğunu ne zaman ve nasıl keșfettiniz? Galiba Aktüel’e on dokuz yașımdayken yazdığım ilk yazıda da vardı neșeli bir ton. Meselâ yayın yönetmenliğini yaptığım Harper’s Bazaar da büyük ihtimalle piyasada dili en samimi olan moda dergisiydi. Kendini çok fazla ciddiye almadan, eğlenceli bașlıklar ve mizah içeren spotlarla moda ve güzellik tavsiyeleri veriyorduk. Söyleșiler genellikle esprili bir dille yapılıyordu, benim tercihim buydu. Sabah’ın hafta sonu ekinde yazmam söz konusu olduğunda benden istenen șey, gittiğim davetleri, gördüğüm restoranları yazmamdı. O zaman dedim ki, ben öyle sürekli davetlere mavetlere gitmiyorum, ama șöyle komik bir șeyler yazdım, isterseniz basın! Ekin çıkmasına üç gün vardı; biraz beğendiklerinden, biraz da mecburiyetten koydular yazımı gazeteye. Ama çok sevildi, birkaç ay sonra da televizyon için teklif geldi; g.a.g.’ı yapacaktım... Programın metinlerini zorlanmadan, üstelik eğlenerek, “Ben niye daha önce böyle bir iș yapmadım” diye diye yazmaya bașlayınca, anladım ki benim için doğru yol buymuș. Gazeteciliğe bașladığınızda günün birinde Türkiye’nin en sevilen mizah yazarlarından biri olacağınızı biliyor muydunuz? Galiba gelecek planları yapmak ve kendime bir kariyer cetveli hazırlamak için çok gençtim. Hâlâ da kendimi öyle hissediyorum, bu yüzden “Seneye șunu yaparım, șu yılın sonbaharında film çekerim” gibi planlarım yok. Beni iki șey mutlu ediyor: Yazmak ve oynamak. Zaten hayat boyu bașka bir șey yapmak da istemedim. Kendime sadece bu sınırları çiziyorum. Bunun dıșında, canım ne yapmak istiyorsa onu yapıyorum. Sadece ișini yaparken mutlu olmak insanın bașına gelebilecek en șahane șey bence. Marangoz olsan da böyle, müzisyen olsan da... Yazılarınızı okurken, en kișisel olanlarda bile șöyle bir șey hissediyor insan: Bu kadın buralı değil, bașka bir yerden gelip burada yașamayı tercih etmiș, o yüzden de olup bitenlere “dıșarıdan” bakabiliyor. Hem içindeyim hayatın, hem de büsbütün dıșında gibi. Buna katılıyor musunuz? 36 B‹zb‹ze Yașarken o kadar da hayatın dıșında kalmak mümkün değil. Bu tür bir uyum sağlama sorunu varsa, insan mutsuz olur. Ama yazarken yazdığım șeye, içinde beni ilgilendiren bir olay olsa bile, dıșarıdan bakabiliyorum. Yazdıklarım içinde, müșteriye sürekli “Sevgilim, bebeğim” diye hitap eden bir satıș elemanı var mesela. Müșteri aslında benim, olay da gerçekten yașandı. Ama tabii o esnada, “Kız bana bebeğim dedi, hmmm, ilginç, ayrıca da komik. Halbuki ben ona sempatik bile davranmamıștım” diye uzun uzun düșünmüyorum. Ya hafiften sinirleniyorum, ya duymazlıktan geliyorum, ya da bașka bir mağaza çalıșanıyla göz göze gelip duruma gülümsüyoruz. Mizah yönünü, hikâyeyi sonradan fark ediyorum. Bir de zaman içinde șunu fark ettim: Kendimi genellikle hafif asabi, șanssız, lafını esirgemeyen ama genellikle kurban konumunda bir karakter olarak kullanıyorum. Kadın olmak da çoğu durumda mizahı artırıyor, çünkü kadınsanız her tür hikâyede zaten baștan daha kırılgan, daha dezavantajlı konumdasınız. Eve böcek de girse, ödül alırken sahnede plaketi de düșürseniz, satıș elemanı siz çıplakken kabinin perdesini șak diye açıp “Nasıl oldu?” da B‹zb‹ze 37 renkler dese, kadın olmak durumu daha komik yapıyor. Hele söz konusu olan, șıklık ve zarafet iddiasındaki bir kadınsa... Mizah bizde daha çok “erkeğin alanı” addediliyor. Sinema ya da televizyonda “güldüren” kadınlar da birer cazibe simgesi değiller pek. Daha doğrusu onlardan öyle olmaları beklenmiyor. Siz ne düșünüyorsunuz bu konuda? Galiba kadın da olsa, erkek de olsa eli yüzü düzgün bir insanın komedi unsuru haline gelmesi biraz alıșılmadık bir durum. Doğulu mizah geleneğinde güldüren karakterlerin görünüș itibariyle de komik olması gerekiyor genellikle. Hatta maskeler, komik makyajlar falan kullanılıyor. Oysa, örneğin İngiliz mizahının kahramanları çok șık, takım elbiseli, yakıșıklı adamlar olabiliyor zaman zaman. Neyi tercih ettiğinize “ Mizah yazarlarının ya da bu konuda usta kabul edilen kișilerin sizinle ilgili düșünceleri ne yönde seyretti? Sizi rakip kabul ediyorlar mı mesela? Onlara sormak gerek. Ama bu ișlerde kendine güvenen kimse, șunu bunu rakip olarak görüp ona göre çalıșmaz. Ben “Șu bana rakip, ötekini geçeyim, berikinin o yönü benden üstün” falan diye düșünmüyorum. Zaten öyle bir vakit de yok. Herkes kendine göre en komik șeyleri yazıp çiziyor. Mizah çok kișisel, birilerine benzemeye çalıștığınız saniyede yanmıșsınız demektir. Bir de mizahın hilesi hurdası yok. Yaptığınız iș kabak gibi ortada! Hem ticari olarak, hem kalite olarak neler yaptığınız zaten açık. Ondan sonra kimin kimi rakip olarak görüp görmediği çok da fark Güldürmek zek‹ ‹nsanlara mahsustur. zekâ da her zaman caz‹bel‹d‹r... bağlı. Durum komedisi ya da karakter komedisi için, çirkin, șekilsiz, komik suratlı vesaire olmanıza, bu özellikler karakteri desteklemiyorsa, gerek yok. Hatta bu tür bir gülmece anlayıșının bayatladığı bile söylenebilir. Bence cinsiyetin de önemi yok. Ama metnin çok sağlam olması gerekiyor. Hepsi birbirinden güzel ve șık kadın ve erkekleri bir salona toplayıp, iyi bir metin ve doğru karakterlerle müthiș bir komedi yaratabilirsiniz. Amerikan sitcom’larının neredeyse bütün kadın komedi oyuncuları çok güzeldir. Mizah yazarlığına gelince, orada zaten nasıl göründüğünüzün hiç önemi yok, bütün iș kaleminizin kuvvetinde. Hem bence aptal biri, oyuncu da olsa, yazar da olsa, çizer de olsa, stand-up’çı da olsa, kimseyi güldüremez. Güldürmek zeki 38 B‹zb‹ze insanlara mahsustur, zekâ da her zaman cazibelidir. ” etmiyor. Mizahın tüketicisi tercihini kullanıyor zaten. Peki kadınlar ne düșünüyor? Bir masada ilgiyi üzerinizde topladığınızda bunun kıskançlık yarattığını seziyor musunuz? O tür negatif duyguları hiç algılamam ben. Herkese, elde var bir, “iyi insan” diye bakarım. Bir zararını da görmedim! Yaptığınız bir espriye gülen bir kadın ve bir erkek karșısında ayrı ayrı ne hissedersiniz? Sizin için birbirinden farkı var mı bu iki durumun? Hiç farkı yok. Zaten benim mizahımın cinsiyeti çok belirgin değil. “Kadınlara hitap eden mizah”, “erkekleri güldüren șakalar” gibi șeylerin dönemi geçti bence. Elbette herkes kendi yașadığı șeylere ya da etrafında gördüğü șeylere gülüyor. Benim yaptığım da kent mizahı. Eh, șehirlerde de kadınla erkeğin birbirinden ayrı yașadığı alanlar çok az olduğu için, seyredenlerde büyük algı farklarına yol açtığımı sanmıyorum. Belki kadın kuaföründe yașananlarla ilgili bir yazı kadınları daha çok güldürebilir. Öte yandan erkekler arasında dönen erkek geyiğini çok gerçekçi yazdığım söyleniyor. Mesela Avrupa Yakası’ndaki Volkan-Sertaç-Tacettin üçlüsünün konușmalarını... “Bu muhabbetleri nereden biliyorsun, kadınlar hakkında bu tür kelimelerle konuștuğumuzu kim söyledi?” filan bile diyenler oluyor. Esquire gibi bir erkek dergisini çıkartmanın faydası olmuș gibi geliyor bana. Erkek okuyucunun ne istediğini anlamaya, onun diliyle konușmaya çalıșmıș olmak, bir de dergiyi erkeklerden olușan bir ekiple yapmak, kullandığım dili etkilemiștir herhalde. Yazılı mizahla görsel mizah bizde yan yana gelmiyor pek. Sözgelimi, Oğuz Aral’ın sinema deneyimi var mı, blmiyoruz. Aynı șekilde Kemal Sunal’ın ünlü bitirme tezi dıșında bir șey yazdığını duymadık. Size göre mizahı dilde ve bedende yakalamak arasında nasıl farklar var? İkisi birbirini nasıl destekliyor ya da kırıyor? Cevabını çok iyi bildiğim bir soru değil. İkisini birlikte çok iyi yapmıș ustalar var, Ferhan Șensoy gibi. Tek satır yazamayan müthiș komedi oyuncuları var, öte yandan kamera veya seyirci karșısında adını bile söyleyemeyecek kadar beceriksiz, birinci sınıf mizah yazarları, çizerleri var. Beni sorarsanız, yazarken daha rahatım. Bu konuda kendime daha çok güveniyorum. Belki de hayatımı yıllardır yazarak kazandığım için. Daha da iyi olacak zamanla. Oyunculuk çok yeni. Ödüller mödüller veriyorlar ama fazla da ciddiye almamak gerek. Tabii bariz bir gelișme olması sevindirici. Öğrenebiliyorum demek ki. Böyle konușunca iș hemen “Ay ne kadar alçakgönüllüsünüz” gibi lüzumsuz konulara geliyor ki, tam tersi. “Yazar olarak da, oyuncu olarak da daha öğrenciyim ben” demek, “Șimdiye kadar hiçbir șey yapmadım. Bu, emekleme dönemi, siz beni ileride görün esas” gibi bir ukalalık da barındırıyor içinde aslında. Bana daha uygun! Güldürmenin bir kuralı da kuralsız olmak ve en beklenmedik anlarda en beklenmedik eylemleri sunmak. Sizce komik olan nelerden beslenir? Bir bilsem, hemen gidip sabahtan akșama kadar orada beslenirim! Ama galiba İstanbul bașlı bașına bir menba! Avrupa Yakası fikrini anlattığım çoğu kiși, ilk bașlarda “Bütün karakterler șehirli, çatıșma yok” diye akıllar veriyordu. Oysa “șehirli” dediğimiz insan da o kadar çok çeșitli ki artık. Șesu da șehirli, Aslı da, Volkan da, Selin de... Hangisi birbirine benziyor? “Komik nerelerden beslenir” sorusunun cevabını vermeye çalıșmak “Zengin olan insanlar bunca parayı nereden bulur” sorusuna cevap aramak gibi bir șey bence. Herkesin yöntemi farklı. Dünyayı da dolașabilirsiniz, hikâyenizi evinizin içindeki sivrisinekle de anlatabilirsiniz. Size göre mizahçının kendisine ihaneti ve mizahta halkın sömürüsü ne zaman bașlar? Popüler, didaktik cümleleri, insanların duymak istediği, öğreten klișe doğruların altını çizmeyi sevmiyorum. İnsanları yeteri kadar güldüremiyorsan, duygu sömürüsü yaparsın. “Mizah mesaj vermez” lafını biz biraz yanlıș anlıyoruz. Evet, mizah mesaj vermez ama önünde sonunda bir șeyler söyler. Hicveder, ișaret eder, eleștirir, ortaya koyar. Hiçbir șey söylemeyen mizah ellerini kulaklarının yanında sallayıp dil çıkarmaktır. Ama biz mizahın “Sevgili seyirciler, garibanlar böyleyken, zenginler șunu yapıyor, devlet babamızsa bu ișe șöyle seyirci kalıyor...” türünden bir basitlikle yapılmasına o kadar alıșmıșız ki, bizim kușak “Sözü olan mizah mı, aman abi!” durumunda! Yukarıdaki cümleyi anlatmak isteyebilirsin, haklı da olabilirsin, ama böyle anlatmanın zamanı geçmiș artık. Aslında sadece tipleme yapan, bașına gelenleri anlatan birçok genç mizahçı da farkında olmadan bir șeyler söylüyor. Șehir hayatının hızına eleștiri olabilir, ne bileyim șehre göç etmiș halkın burada doğmuș ikinci jenerasyonunu hicvetmek olabilir, ama daha uzaktan, daha üstü kapalı bir anlatımla yapıyorlar. İnsanları güldürmek sizce ne zaman soytarılık sınırına dayanır? Daha doğrusu güldürmek için neyi asla yapmazdınız? Kendi gülmeyeceğim, gülümsemeyeceğim hiçbir șeyi seyircinin veya okuyucunun önüne koymazdım. Benim için en ahlaklı ölçü budur. B‹zb‹ze 39 YEN‹ “ Tüketiciler art›k onlar› dinlemeyen flirketlere s›rt çeviriyor. fiirketler için tüketicinin ne hissetti¤i çok önemli. Tüketici için önemli olan da dost tavsiyesi. ‹flte o dost tavsiyesi art›k profesyonelleflip “A¤›zdan A¤›za Pazarlama” ad›n› ald›. “Evi‹ME MOB‹LYA ALSAM, DOLABIN KAPA⁄INI AÇTI⁄IMDA ‹Ç‹NDEN BANA YAZILMIfi B‹R NOTLA B‹RL‹KTE B‹R HED‹YE ÇIKMASINDAN ÇOK ETK‹LEN‹RD‹M, BU, B‹R HAVLu VEYA DETERJAN DA OLAB‹L‹R” S‹ZE B‹R DOST TAVS‹YES‹… Posta kutunuzda her gün türlü türlü broșürler buluyorsunuz, cep telefonunuza sayısız ürün daveti mesajı geliyor, internet adresiniz de aynı içerikteki çağrılarla dolup tașıyor… Tüm bu reklam mecraları sizin tüketim seçiminizi etkiliyor mu, yoksa bıktınız ve görmezden mi geliyorsunuz? Peki ya öneride bulunan, o ürünü kullanan güvendiğiniz bir arkadașınız olsaydı? Herhalde hiçbirimiz arkadașımızın deneyimine kayıtsız kalamayız. İște biz insanların bu temel davranıș biçimi, bir pazarlama yönteminin de hareket noktasını olușturuyor; Ağızdan Ağıza Pazarlama / WOMM (Word of Mouth Marketing)… Sistemin dünyadaki kurucusu Procter&Gamble, WOMM’u Türkiye’de sadece kendi ürünlerine yönelik kullanıyor. Türkiye’nin ilk ve tek WOMM șirketi ise 2007’de kurulan FikriMühim. Șirketin Proje Koordinatörü Renan Tavukçuoğlu’na bu yöntemin felsefesini ve uygulamasını sorduk. Haz›r tatl› ikram›n› ay›p bulan ev kad›nlar›n› cezbetmek için süsleme kal›plar› tasarlanm›fl. 40 B‹zb‹ze WOMM nedir? Geleneksel mecralar dediğimiz televizyon, radyo, outdoor ve basılı mecranın gittikçe etkisini kaybetmesi nedeniyle doğan yeni bir pazarlama tekniği. WOMM’un geleneksel mecralardan farkı, aslında tüketicinin kendisini bir mecra olarak kullanması. Çünkü kulağınızı tıkayamayacağız tek șey, güvendiğiniz bir arkadașınızdan gelen tavsiyedir. İște sistem de bunun üzerine kurulu. WOMM’da önemli olan doğru insanları bulmak, istediğiniz konuda onları heyecanlandırmak, onlara konușmaya değer bilgi ve araçlar sunmak, sonra da deneyimlerini yaymalarını sağlamak. Özetle, tavsiye aracılığıyla satın almayı tetiklemeyi hedefliyoruz. Bazı ürün kategorileri zaten kendiliğinden konușturuyor. Mesela iPhone veya iPot teknolojik yenilikleri nedeniyle zaten konușuluyor, kampanyaya gerek kalmıyor. Biz, üzerinde doğal olarak konușulmayacak ürünlerde bu süreci yaratıyoruz. Her iletișim çalıșmasının, her markanın amacı aslında konușulmak. Burada önemli olan, o konușturmanın sonucunun satın almayla sonuçlanmasını garantilemek. Nasıl çalıșıyorsunuz? FikriMühimler’den aldığımız bilgilerle sahip olduğumuz, inanılmaz derecede detaylı bir veri tabanımız mevcut. Türkiye’nin her șehrinde 60 bini așkın FikriMühim var. Bu senenin hedefi 75 bin. Çok aktifler. FikriMühim datasının Türkiye’nin en tepkisel datası olduğunu iddia ediyoruz. Mesela karma ciltli kadına bile gidebiliyoruz. Bir marka için İstanbul’da karma ciltli 3 bin kadına ulașabilmeki çok önemlidir. Onlar da bu deneyimlerin ardından çevrelerine serbestçe deneyimlerini aktarıyorlar. Ancak bir marka, ürün, hizmet hakkında konușturmak, eğer sonucunu ölçemiyorsanız bir pazarlama tekniği değildir. Biz sonucu analiz edebiliyoruz. Ortalama sekiz hafta süren kampanyaların sonunda müșterilere, “Șu kadar kișiyle bașladığımız kampanyada șöyle bir etki yarattık, yansımaları șunlar oldu” diyebildiğimiz, kalitatif ve kantitatif bir analiz sunuyoruz. Çünkü sistem, onların gönüllülük esasıyla, “Benim fikrim mühim” diyerek geldiği bir platform. Para verseniz, rahatsız olur, o kadar rahat konușamazlar. Fakat yakınlarına faydalı bilgiler sundukları yönünde duydukları sosyal fayda, zaten o maddi değeri așıyor. Veri tabanımız üzerinden yaptığımız filtreleme sonucu her kampanyanın FikriMühim kitlesi farklı oluyor. Mesela çocuk sahibi değilseniz, bebek bezi kampanyasında FikriMühim olmuyorsunuz. Kampanyaya konu neyse, size o ürünle ilgili bir kit gönderip, deneyim yașatıyoruz. Veya büyük ürünler söz konusuysa, mağazalar açılmadan bir iki gün önce FikriMühimler çağırılıp, ürünleri deniyorlar. Sonucu nasıl ölçüyorsunuz? Online dünyada takip çok kolay. Bir internet sitesine yönlendirme yaptırıp klik ölçmek veya bir yere kayıt olmalarını sağlayıp kaç arkadaș getirdiklerini takip etmek veya kaç blogda kaç forumda yazıldığını izlemek mümkün. Fakat önemli olan, WOMM’un yüzde 80’lik kısmı yüz yüze ve telefonla olan görüșmelerin ölçümlenmesidir. Birkaç metottan biri kupon sistemi. FikriMühimler’e gönderdiğimiz deney kitlerine, arkadașlarına dağıtmaları için indirim kuponları koyuyoruz ve bu kuponların anlașmalı ișyerlerine geri dönüș oranlarına bakıyoruz. B‹zb‹ze 41 YEN‹ Ayrıca kampanya öncesi ve sonrası algıyı, bilinirliği, satınalma eğilimini ölçtüğümüz anketlerimizi karșılaștırıyoruz. En önemli yöntemimiz ise tüketiciyle marka arasındaki o uzun vadeli sadakati sağlayan raporlama sistemimiz. Biz markalara, sekiz hafta boyunca hedef kitleleri olan FikriMühimler ile sohbet platformu sunuyoruz. Bu sohbetler sonunda FikriMühimler izlenimleri hakkında uzun raporlar yazıyorlar. İlgili markanın da eğitimini almıș elemanımız ilk 24 saat içinde raporu yanıtlıyor. FikriMühim, “Bu koskoca marka beni dinliyor, cevap veriyor, ben önemliyim” diyor. Bizim yöntemde pazarlamadan çok psikolojik ve sosyolojik öğeler ağır basıyor. Çünkü herhangi bir șampuanın, bir makarnanın konușturacak neyi olabilir ki? Bu nedenle duygular ağır basıyor. Söz konusu raporları da analiz ediyoruz. mı? Bu soruya verdiğiniz cevaplar çok önemli. Mesela küçük ambalajlardaki bir hazır tatlı ürünün dezavantajının “hazır tatlı” olduğunu öğrenmiștik. Kadınlar bir tatlıyı sadece ambalajını açıp servis yapmayı ayıplıyorlardı. Bu bariyeri așmak için, kadınları katılımcı kılacak bir çözüm ürettik. Pakete fındık, fıstık, tarçın poșetleri ve kalıp, yıldız, gülen yüz șekillerinde kalıplar koyduk. Böylece tatlıyı istedikleri șekilde süsleyip servis yapabileceklerdi. Bu nedenle markaların bize sunduğu bilgiler çok önemli. Birisi en çok blog benden bahsetsin der, birisi anneler arasında yayılmak ister. Biz de FikriMühimleri sizin hedefinize yönlendiriyoruz. WOMM’un klasik yöntemlerden farkı nedir? En önemli farkı, klasik yöntemlerde genellikle kampanyadan, 30 saniyelik reklam gibi süreli iletișimden, günlük gazete ve dergilerden söz ederken, WOMM’da çok uzun vadeli sadakat yaratmaya yönelik bir iletișime geçiyorsunuz. Ayrıca geleneksel yöntemler hep monologdur. WOMM ise bir diyalog. Bunu internet sağlıyor. Ancak biz deneyip kalitesinden emin olmadığımız hiçbir ürün için çalıșmıyoruz. Çünkü böyle bir durumda WOMM ters teper. WOMM bütçesi nedir? Ucuz değil. Çünkü siz görünüp görünmediği belli olamayan 30 saniyelik bir reklam yapmıyorsunuz. O insanın hayatı boyunca sizin markanıza sadakatini sağlamaya yönelik ve onun tavsiye ettiği kișilerin getireceği kârlı bir yatırım yapıyorsunuz. Türkiye’nin en kaliteli datası. Hiçbir datadan bu kadar hızlı ve verimli, analiz edebileceğiniz bir geri dönüș alamazsınız. Zaten bunun değerini anlayabilen firmalarla çalıșıyoruz. FikriMühim kampanyalarımız 1000 ila 5 bin kiși arasında yapılıyor. 5 bin kiși yarım milyon komünikasyon yaratıyor. Çünkü bir FikriMühim sekiz hafta boyunca ortalama 18 arkadaș etkiliyor. WOMM yapmak isteyen șirketlerle nasıl çalıșıyorsunuz? Șirketler bize ürünleri için hedefleri hakkında bilgilendirme yapıyorlar ama biz farklı olarak șunu soruyoruz: Ürün hakkında ne konușulmasını istiyorsunuz, lezzetini mi, ambalajını 42 B‹zb‹ze F‹KR‹MÜH‹M K‹MD‹R, NASIL ÇALIfiIR? Tanıtım maliyetini düșüren bir yöntem mi? Hayır, reklamdan bütçe çalmak gibi bir amacımız yok. Kendimizi 360 dereceyi tamamlayan bir parça olarak görüyoruz ama katalizörüz. Peki bir șirket, WOMM șirketine gitmeden de bu yöntemi uygulayamaz mı? Aslında bu bir bakıș açısı. Ve siz eğer tüketici hakkının farkındaysanız ve FikriMühim film sektörüyle de çal›fl›yor. fiirket, ABD’deki bir WOMM ajans›yla birlikte Nuri Bilge Ceylan’›n “Üç Maymun” filminin kampanyas›n› yürütmüfl. fiirket Ceylan’›n Oscar için 2012’ye yetiflecek baflka bir filmi ve Ça¤an Irmak’›n yeni filmi için de çal›flma yapacak. FikriMühim șirketi, FikriMühim denilen, para almadan, gönüllü olarak sisteme dahil olan kișilerle çalıșıyor. Bu sistemi gönüllü çalıșacak kadar cazip kılan, FikriMühim’in ürünleri piyasaya çıkmadan önce deneme imkânına sahip olması, yeniliklere katıldığı ve fikrinin önemsendiği hissi. FikriMühimler, reklam yapılmadığı için arkadașlarından duyarak sisteme kayıt oluyor. Yașadıkları çevreye duyarlı, ilgi alanlarına giren konular hakkında güçlü fikirlere sahip ve bu fikirleri çevreleriyle paylașmaktan hoșlanan kișiler arasından seçiliyorlar. Kayıt olurken, cilt bilgilerinden neyi sevip neyi sevmediklerine kadar çok ayrıntılı bilgiler vererek șirketin veri datasına girmiș oluyorlar. Sevdikleri ürün veya hizmetlerle ilgili yeni bir kampanya bașlayacağı zaman, kendilerine eposta yoluyla kampanya daveti gönderiliyor. Kampanyaya katılan FikriMühimler’e, kampanya ürünlerine ilișkin birer kit gönderilerek denemeleri, deneyimleri hakkında dürüstçe bol bol konușmaları ve bu süreci raporlaștırmaları isteniyor. FikriMühim ne kadar çalıșma yapacağını kendisi belirliyor. Her FikriMühim her kampanyaya katılmıyor. Kampanyaya katılacak FikriMühim sayısını öncelikle müșteri bütçeleri belirliyor. Ayrıca bazı șirketler, programlarına katılacak FikriMühimler’in özellikle hedef kitlelerinden olmasını istiyor. Yaș, cinsiyet, nerede yașadığı, ilgi alanları ve benzeri özellikler de, o FikriMühim’in kampanyaya katılıp katılamayacağını belirliyor. onun taleplerine hakkıyla cevap veriyor, beklentisinin üzerinde bir deneyim yașatıyorsanız, aslında yöntemi biraz uyguluyorsunuz demektir. Ama șirketlerin ișleri çok zor, çünkü etrafları çok kalabalık. Sıyrılabilmek için olağanüstü olmak gerekiyor. Market rafları sıra sıra aynı ürünlerle dolu. Kadınlar da promosyona bakarak almayı tercih ediyor. Ama biz onları yönlendiriyoruz, bilgilendiriyoruz. Oraya gittiği zaman da kim onunla konuștuysa, onun ürününü alıyor. Daha çok duygusal șeyler etkiliyor, konușturuyor insanları. Ya büyük ürünler, mesela mobilyada neler yapıyorsunuz? Orada biraz daha yaratıcılığı zorlamak lazım. İnsanları șașırtmalıyız. Bir anket yaparak yeni ev alanlar, değiștirmeyi düșünenler, takımları kaç senelik gibi bilgilerle detaylı bir data çıkar. Böylece doğru insanlara gidebiliriz. Onlara bütün koleksiyonu sadece mağazada denetletmek mümkün. Mağaza açılmadan önce birkaç gün sadece FikriMühimler ve arkadașlarına hizmet verir. Burçlarına göre hediyeler, çok özel ikramlar hazırlarız. Mağaza açıldıktan sonra bunların hiçbir anlamı olmaz. Çünkü kendilerini özel hissetmeleri önemli. Boydak Holding’e ne tavsiye edersiniz? En önemlisi, tüm șirketlerin yapması gereken; gerçek anlamda, uzunca bir süre dinlemek ve anlamak. Elimizde internet gibi çok büyük bir fırsat var. İnsanlar her konuda ve sürekli yazıșıyorlar. İnterneti izleyin; sizin ve rakiplerinizin hakkında neler yazılıyor, insanlar hakkınızda ne konușuyor, bakın. Neden? Çünkü siz reklamlarınızda bir özelliğinizi öne çıkarıyorsunuzdur ama o özelliğiniz tüketici için hiçbir anlam tașımıyor olabilir. Elinizde müșterilerinizle ilgili bir veri tabanı varsa, onu etkili hale getirebilirsiniz. Bir yol da satıș sonrası memnuniyet hakkında müșterilerinize yapacağız anketlerdir. Satıș sonrası yapılabilecek çok șey olabilir. İnsanları șașırtmak, onlara beklentilerinin ötesinde bir șeyler vermek. Sizler de bir tüketici olarak, kendinizden yola çıkarak düșünebilirsiniz. Mesela evime mobilya alsam, dolabın kapağını açtığımda içinden bana yazılmıș bir notla birlikte bir hediye çıkmasından çok etkilenirdim. Ufacık bir hediye olabilir bu. Bir havlu olabilir. Veya düșünün evinize yeni bir mobilya gelmiș, sileceksiniz, temizleyeceksiniz, yerleștireceksiniz; en heyecanlı anınız. Ve dolaptan bir ahșap temizleme deterjanı ve temizlik malzemeleri çıkıyor… Üstelik böyle bir uygulama için deterjan üreticisi bir firmayla ișbirliği de yapılabilir. Yani müșterinize beklemediği bir anda, hem de ișine yarayacak bir șey veriyorsunuz. İște bunlar insanları hakkınızda konușturabilir. Burada önemli olan, ne konușulduğunu takip etmektir. Markanın ne söylediğinin hiçbir önemi yok. Belki sen marka olarak tanıtımlarında tasarımlarını öne çıkarırken, müșteri senin kaliten hakkında konușuyor, “10 senedir kullanıyorum, hiçbir șey olmadı” diyordur. Marka da hedef kitlesini motive eden, konușturanın hangi özelliği olduğunu öğrendikten sonra tanıtımında bu özelliğinin üzerine gitmelidir. Hakkında ne konușturmak istediğini saptayarak, bu saptamaya yönelik çalıșmalar yapmalıdır. Tabii mobilya türü ürünlerde tavsiye çok daha önemli oluyor. Çünkü müșteri daha fazla para harcayıp, uzun yıllar onunla yașayacağı bir yatırım yapıyor. Bu yatırımda riski almak istemeyeceği için WOMM daha da önem kazanıyor. O yüzden de sizin, mevcut müșterilerinizi de gönüllü elemanlara çevirebilecek bir sistemden çok fayda göreceğinize inanıyorum. B‹zb‹ze 43 ARTI 1 LOGOLARIN D‹L‹ Kırmızıda atak, kendinden emin bir beyan var. Beyaz, “Ben temizim, doğruyum, dürüstüm” ifadesini veriyor. Bellona gayet güzel, turkuaz. “Temizlenip, yıkanıp, yeniden yapılandım, emrinizdeyim” diyor. Mondi’nin renklerini çok beğendim. “Denge, huzur ve güveni beyaz bir dünya olarak sunuyorum sizlere; gelin benden yeșili alın” diyor. Fast-food restoranlar›n›n logolar› k›rm›z›, çünkü k›rm›z› ifltah açar. Dekorasyonlar›nda kahverengi vard›r, çünkü kahverengi rahats›z edicidir, çabucak yiyip ç›kars›n›z. Doktorlar yeflil giyer, çünkü yeflil güven ve huzur verir. Renkler, kendilerine has dilleriyle bizimle konuflur. Rengârenk reyonlar b‹z‹ neden çeker? Sarı alt yapı, entelektüel benliğini ortaya koyuyor. Beyazla da doğruluk, dürüstlük yansıtılıyor. İyi iletișimin de rengi olan mavi ise “Size sadığım, onurluyum, bana güvenin” mesajı veriyor. Metin Yahya Üster, bir renk uzmanı. Renk Center Psikolojik Danıșmanlık Eğitim Merkezi olarak, kurumsal alanda uygulamalı seminerler, renkle insan tanıma, sıcak satıș ve bașarıyı yakalama eğitimleri veriyorlar. “Herhangi bir alıș veriș merkezinde birbirine ikame bir sürü ürünün bașında durup bir seçim yaparken içimizdeki sesi dinleriz. İçimizdeki sesi olușturan ise renklerdir” diyen Üster ile renklerin dünyasına bir yolculuğa çıkıyoruz. Renkler bize ne diyor? Kırmızı, “ben kendinden emin, güçlü, cesur benliğimle yanınızdayım”, turuncu “duygularınızı size kazandırmak, yapıcı ve neșeli bir kimliğe kavușturmak için varım”, sarı “entelektüel benliğinizi, yönetici kimliğinizi, buluș ve projeciliğinizi hatırlatmak için geldim”, yeșil “denge, huzur, güven, istikrar için varım”, mavi “mağrur, gururlu, onurlu benliğinizi size hatırlatıyorum: İyi iletișimi sağlamak için geldim”, mor “sizi bilgi, kutsal ve ulvi kata tașıyacağım” diyor. Yani logo yaparken danıșmanlık almalıyız... Logo ve amblem renkleri için bize danıșıyorlar. Medyadan arayadan arayan dergiler var; “Bu ayki kapak renklerimiz ne olmalı” diye soruyorlar. Çünkü renkler satıyor. Uzak durulması ya da mutlaka kullanılması gereken renk var mı? 44 B‹zb‹ze Öyle bir șey yok. Her renkten yararlanmalıyız. Her rengin karakteristik bir özelliği var. Bu renk bana yaramıyor demek doğru değil. “Olumsuz renk” diye bir șey yok. Sadece siyah, gri, kahverengi, lacivert kullanmamak lazım. Bunlar kaoslu renkler. Bu renklerin iș dünyasında da kullanılmaması gerekir. Peki renklerin enerjisini kișisel gelișimimizde nasıl kullanabiliriz? Tenimize temas eden renkler bizi kendi karakterleriyle etkilerler. Renklerin karakteristik özellikleri var. Kiși atak, cesur, kendinden emin olmak istiyorsa kırmızıya yakın olacak. Ten temaslı giysilerinde bunu kullanacak. Duygularının öne geçmesini istiyorsa turuncuyu seçecek. Denge huzur, güven arıyorsa yeșil; entelektüel bir benlik için sarı; iyi iletișimi özlüyorsa mavi; bilge; kutsal, ulvi bir alanda var olmak istiyorsa mor, eflatun, menekșe, leylak, lila. Bir mağaza düzenlerken, diyelim ki bir mobilya mağazası, neleri dikkate almalıyız? Sıcak, yani çekici renkleri öne çıkarmak lazım; kırmızı, sarı, turuncu… Mesela bir süpermarketin giriș bölümünde oturalım, göreceğiz ki markete girenler önce renkli reyonlara gidiyorlar. O ambalajları ellerine alıyor, eviriyor çeviriyorlar. İște bir mağaza düzenlerken, tüketicinin hep renklerin üzerine gittiğini dikkate almalısınız. Çünkü renk iletișimdir, çeker. B‹zb‹ze 45 ARTI 1 Renk seçimi üründen ürüne farklılașır mı? Farklılașır. Mesela yapıștırıcı Uhu’yu örnek vereyim. Çocukluğumdan beri Uhu’yu sarı olarak algıladım. Uhu’yu sarı olduğu için alırım. Belki maviye boyasalar ondan soğuyacağım. Yine yapıștırıcı Pritt vardır. O da sarıydı. Ancak bir de kırmızısını yaptılar. Kırtasiyecilerle konușun, kırmızısı satmıyor. Piyasaya ürün sürülecekse, canlı renklerle ortaya çıkılmalı ve renk değiștirmekten kaçınılmalı. İș görüșmesinde renk önemli mi? Dengeli bir toplantı istiyorsanız, yeșil bir aurada görünmekte fayda var. Toplantıyı lehinize çevirmek istiyorsanız, sarı vazgeçmeyeceğiniz renk, yönetim rengidir. Ancak sarı bazen iddialı hale gelip sinir sistemini öne çıkarabilir. Kurumsal iletișimde renkler nasıl kullanılmalı? Kırmızı atak, güçlü, kendinden emin, cesur, așksal bir benlik yaratırken çok ileri gidilirse saldırgan bir tutum yaratabilir. O yüzden kırmızının frenine basan, onun tamamlayıcısı turkuazdır. Macenta ile yeșil, morla sarı, maviyle oranj yan yana kullanıldığında bir ahenk yaratıyorlar. Bu bir șirket olduğunda ahenkli bir șekilde oturuyor. Renkleri tüketici açısından ele alırsak… Günümüzde bir çok kuruluș renklerin gizemli gücüne inanmıș ve bu gücü satıș pazarlama çalıșmalarına eklemiș. Bir çok kuruluș da farkında olmadan renklerin gücünü kullanıyor. Gerek 46 B‹zb‹ze HAYATA DA‹R Darüflflafaka spor tesislerindeki yaz okullar›nda çocuklar› renk testine tabi tutan Metin Yahya Sözer, “Çocu¤a bofl bir renk çemberi verin. Bunu farkl› renklere boyamas›n› isteyin. K›rm›z›y›, yeflili veya moru boyarken nas›l bir karakter sergiledi¤ini izleyin. Çünkü insan kendini renkle ifade eder, çocuk o rengi boyarken iç bedeniyle hareket eder. Böylelikle çocu¤un karakterini yakalamak mümkün” diyor. ürün gerek hizmet pazarlayan kurulușlar rengi tüm departmanlarına monte eder. Bașta mağaza dizaynı ve ambalaj renkleri olmak üzere bilerek veya bilmeyerek uyum yakalamaya ve ürünleri belli renklerle özdeșleștirmeye çalıșırlar. Mesela gıda ürünlerinde iștah açması açısından kırmızı tercih edilir. Hatta McDonald’s ve Burger King gibi büyük firmalar kırmızıyı tabelalarında kullanmıș. Fakat bahsettiğim firmalar sarının gücünü de çok etkin kullanmıș. Mağaza içi dekorunda rahatsız edici șekilde sarı ve kahverengi kullanarak, müșterinin fast food tüketime uyum sağlayıp, alıșverișini yapıp karnını doyurduktan sonra rahatsızlık duyarak ortamdan uzaklașmasını sağlamıșlar. Light gıda ürünlerinde ise yeșil ve mavi tercih edilir. Çünkü light ürün seçen birinin düșüncelerine ve isteklerine hitap eden renkler yeșil ve mavidir. Mavi enginlik ve derinliğin, yeșil ise huzur, denge ve güvenin rengidir. Cerrahların kullandıkları rengin yeșil olması hastaya güven yüklemesi içindir. Renkler bilinçaltımızı yönlendirirler. Herhangi bir alıș veriș merkezinde birbirine ikame bir sürü ürünün bașında durup bir seçim yaparken bizi bilinçaltımız yönlendirir. İçimizdeki sesi dinleriz ve içimizdeki sesi olușturan ise renklerdir. RENKLER NE SÖYLER, NE YAPAR? Yeșil: Paylașım, uyum, cömertlik, iș birlikteliği, akıl, sükûnet, bilincin sembolü. Sinirleri yatıștırır. Yeșil ağırlıklı bir mekân üretkenliği ve yaratıcılığı artırır. İnsana güven, huzur ve istikrar kazandırır. Bu nedenle banka logolarında tercih edilir. Hastane logo ve iç dizaynında kullanılır. Kahverengi: Gerçekçiliğin, planın ve sistemin rengidir, insanlara canlılık verir. İnsanların hızla hareket etmesi istenilen, fast-food restoranları ve müzeler gibi alanlarda kullanılır. İnsanların resmiyetten uzak, rahat bir his içine soktuğu için ofiste kahverengi mobilya kullanmamalı. Kırmızı: Motivasyonunun, teșvikin, aktivitenin ve ihtirasın sembolüdür. Yeni bir bașlangıç, yeni bir yașama sevinci ve yeni bir sevginin anahtarıdır. İnsanlar üzerinde canlandırıcı, kıșkırtıcı ve heyecan verici etki yaratır, iștah açar. Bu nedenle gıda firmalarının logo tercihidir. Turuncu: Kırmızı gibi dıșadönük ve tamamlayıcı bir renktir. Kırmızıdan daha yapıcıdır. Sağlık, canlılık, heyecan en belirgin katkılarıdır. İletișim, atılım ve hareket bu renkle sağlanır. Mutluluk verir. Sarı: İnsana umut verir. Parlak, neșeli ve heyecan yüklü bir güce sahiptir. Hırs, iddia, açık görüșlülük ve ilhamı simgeler. Bilgiyi ve bilgeliği ön plana çıkarır. Geçiciliğin ve aynı zamanda dikkat çekiciliğin ifadesidir. Bu nedenle taksilerde sarı renk tercih edilir. Mavi: Derin ruh dünyasını, sonsuzluğu, sakinliği, güven ve sadakat duygusunu simgeler. Yetenek, güzellik, barıș, sevgi, șifa ve görev bilincinin rengidir. İnsanlara onur ve gurur yükler. Sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği çağrıștırır. Dünyadaki firmaların yarısından fazlası logolarında maviyi kullanır. Pembe: Uyum, neșe, șirinlik ve sevginin simgesi. Rahat hissettirir, dinlendirir. Bu nedenle büyük mağazalarda üniforma rengi olarak tercih edilir. Turkuaz: İnsanlar üzerinde istikrar sağlayıcı bir özelliğe sahip. Dikkati ve konsantrasyonu da ayakta tutar. ‹stanbul’da Norveçli Lofoten Trading flirketinin 20 milyon dolarl›k yat›r›m› olan Buz Müzesi’nin aç›l›fl temas›n›, ‹sveç'teki ünlü Buz Otel’in tasar›mc› ve heykelt›rafllar› oluflturmufl: Vikingler’in ‹stanbul yolculu¤u. Projenin teknik altyap›s›, ›s›tma ve so¤utma sistemleriyse Türk mühendisleri ve firmalar›n›n ürünü. kr‹stal b‹r saray Buzun mavi șeffaflığı ve büyülü sanatsal güzelliği İsveç’in dağlarından Boğaz’ın sularına indi. Dünyanın, sıcak iklimde yapılan ilk kalıcı buz müzesi olan “Magic Ice/Buz Müzesi”, Forum İstanbul Alıșveriș Merkezi'nde açıldığı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'ndan bu yana giderek artan sayıda ziyaretçi kabul ediyor. Bizbize ekibi olarak biz de sizleri, ziyaretçilerini bașka bir diyara götüren Buz Müzesi’nde bir gezintiye davet ediyoruz. İstanbul en sıcak günlerinden birini yașarken kapısını çaldığımız müze, 1400 metrekarelik heyecan verici sergi alanıyla bizi bekliyor. Giriș ve Alıșveriș Alanı Takım Lideri Volkan Temizkan’ın rehberliğinde geziye bașlıyoruz. Giriște üç tane fuaye alanı var; buz, dağ ve ağaç temalı odalar. Bu tematik odalar, mavi ıșıltılı buzların getirildiği İsveç’in Jukkasjarvi bölgesindeki Thorne Nehri’nin güzergâhını simgeliyor. Çünkü Thorne Nehri, buzullarda doğup dağlar üzerinden akarak ormanlık alana dökülüyor. Bu üç oda içinde en dikkat çekici olan, buzul temalı odadaki, sadece kutup bölgesi semalarında izlenebilen ıșık oyunlarının yansıtıldığı video gösterimi. Tematik odaların ardından girdiğimiz sinevizyon bölümünde, Arap ülkelerinden kalabalık bir aileyle birlikte Norveç’i ve doğal güzelliklerini anlatan 7 dakikalık bir film izliyoruz. ÖNCE NEMDEN ARINIYORUZ Bu yolları izledikten sonra da sıra buza geliyor. -5 derecelik bölümün giriș kapısı önünde bizleri bir seremoni bekliyor. Kapüșonlu, eldivenli, neredeyse ayak bileklerine uzanan, mavi bir anorak dağıtılıyor. Boy boy mavi anoraklar ziyaretçilere Eskimo havası veriyor. Kalın ama sempatik bu giysilere güvenerek -5 derecenin kucağına atlıyoruz. Ama bir dakika… Öyle hemen müze koridorlarına geçmek yok. Önce üzerimizdeki nemin kuruması ve -5 dereceye hazırlanmamız için soğutma odasında soluklanacağız. B‹zb‹ze 47 HAYATA DA‹R Buz Müzesi, bu y›l Kültür Bakanl›¤›’ndan kültür teflviki alan tek proje olmufl. Müzede dört kurdan oluflan buzdan heykel kursu da veriliyor. ‹ki saatlik ilk kurun fiyat› 70 TL. Dördüncü ve son kur ‹sveç’teki Buz Otel’de bir gece konaklayarak, otelin sanatç›lar›ndan ders almak. Fiyat henüz belli olmasa da buzun büyüsüne kap›l›p flimdiden dört kur için s›raya girenler var. hatta ıslaklık bile hissetmeyeceğimizi söylüyor. Gerçekten de öyle… Sadece soğuğu hissediyorsunuz. Yani buzdolabınızdaki buzu unutun… Buradaki, yapıșan, ıslatan bir buz değil; sadece soğuk. Soğutma odasında 20 saniye kadar bekliyoruz. Amaç, vücut ısısını sıfır dereceye indirmek ve vücudumuzdaki nemi almak. Çünkü buzun katili nem. İçerisiyle dıșarısı arasında 30-35 derecelik bir fark oluyor. Isı farkı ne kadar artarsa, makinelere de o kadar çok iș düșüyor; o kadar kuvvetli çalıșıyorlar. Burada sıfır dereceye inmeyi beklerken bize, önceki ziyaretçilerin müzenin koridorlarında çekilmiș keyifli fotoğrafları eșlik ediyor. Bu arada yavaș yavaș ayaklarımızdan bașlayarak soğuğu hissediyoruz. Sonunda -5’lik kısma geçiyoruz. Soğuuuk… Önümüzde buz duvarlar, buzdan heykeller uzanıyor. Tavanda buz yok, soğutma tünelleri var. Buzlara dokunulmasına izin verilmiyor ama bize küçük bir istisna yapılıyor. Volkan Temizkan “ya elim buza yapıșıp kalırsa” korkumuzu hissederek, nemi alınan buzda böyle bir risk bulunmadığını, 48 B‹zb‹ze “BÜYÜLÜ” BUZLAR İSVEÇ’TEN Oda büyüklüğündeki iki cihazla nemden arındırılan müze yapımında yaklașık 220 ton buz kullanılmıș. Buzun 70 tonu İsveç’teki Thorne Nehri’nden, geri kalanı İstanbul’daki bir buz firmasından. İsveç ve İstanbul kökenli iki tür buz arasında önemli farklar var. Temel fark, İstanbul buzunun stabil ortamda kaplarda doldurulması nedeniyle șefaf olmaması, Thorne nehri buzlarının ise kristal șeffaflığıyla ıșıldaması… Bu, dünyanın en temiz su kaynaklarından olan Thorne nehrinin yüksek bir debiyle akarken -45 derecede donmasından kaynaklanıyor. İçinde minimum düzeyde hava kabarcıkları bulunan, güçlü bir buz bu. Mavi yeșil rengi de bu kristal güzelliğine ıșıltı katıyor. İsveç’teki ünlü Buz Oteli de Thorne Nehri buzlarından yapılıyor. Otel nisan ayında eriyerek nehre karıșıyor ve nehirden yeni buzlar alınıyor. Buzların toplanması ișlemine “buz hasadı” deniliyor. Buzlar traktör büyüklüğünde kalıplar halinde kesiliyor, soğuk depolarda korunuyor. Daha sonra parçalanarak heykel yapımında kullanılıyor. Ancak ne kadar kalın kesilirse kesilsin șeffaflığını koruyor. BUZDAN VİKİNG EVİ Müzenin İskandinav doğasıyla bașlayan teması, Vikingler’in İstanbul’u ziyareti temasıyla sürüyor. Halvdan adlı bir Viking savașçısının 880 yılında Bizanslılar adına paralı askerlik yapmak için İstanbul’a geliși, 1330 yıl sonra canlandırılmak istenmiș. Halvdan’ın, runik yazıyla Ayasofya’nın ikinci katının duvarına yazdığı “Halvdan buradaydı” yazısı da buzdan bir tablet olarak müzedeki yerini almıș. Halvdan’ın kristalimsi heykelinin hemen yanı bașında bir Viking kadını, biraz ileride rengeyiği var, bir ağaç, köpeğiyle birlikte bir Viking balıkçısı sıralanıyor. Sonra bir Viking evine giriyorsunuz. Aslında Vikingler’in tüm yașamsal malzemeleri gibi evleri de ağaçtan. Ancak müzedeki Viking evi tamamen buzdan. Üzerlerine kürkler yayılmıș koltuklarda, kürkün ne kadar soğuktan koruyucu bir malzeme olduğunu görebilirsiniz. Müzede Thorne Nehri buzundan yapılmıș birebir ebatta 33 heykel var. Sadece aslı 68 metre olan Viking gemisi müzede 8 metre ama yine de buzdan yapılmıș en uzun gemi. SOĞUK 15 DAKİKADA ÇARPMAYA BAȘLAR Yolu yarıladığımız halde henüz üșümedik. Ama Volkan Temizkan, içeride geçirilen 15 dakikanın ardından soğuğun ciddi anlamda hissedilmeye bașlandığını söylüyor. Bizler zaten uzun saatler içeride kalmıyoruz ama ya çalıșanlar? Temizkan yanıtlıyor: “Burada yapmanız gereken, sürekli hareket etmek. Ayrıca vücut ısısının yüzde 90’ı baș ve boyun ile ayak bölgesinden gittiği için çalıșanlarımız özel termal içlikler, iki kat yün çorap giyiyor ve bere takıyor.” Yolumuza devam ederken buzdan bir mezarlıkla karșılașıyoruz. Peki Buz Müzesi’nde neden bir mezarlık var? “Çünkü” diyor Temizkan, “Vikingler’in bütün eșyaları ahșap olduğu için, bugüne ulașamamıș. Onlardan kalan, taștan yaptıkları mezarlar. Vikingler’in nerede yașadığı, orada nasıl bir yerleșim yeri kurduğuna ilișkin bilgiler mezar tașlarından anlașılıyor.” BUZDAN BARDAKTA MEYVE SUYU Ve sıra vitamin barına geliyor. Buz bardaklardan meyve suyu içeceğiz. Volkan Temizkan, elimizden kayıp gitmemesi için buz bardakları alttan eldivenimizle tutmamızı öneriyor. Tek kullanımlık buz bardaklar, içtiğimiz sudan bile daha temiz bir sudan yapılmıș ve hiç ișlem görmemiș. Bardakları yemek isteyen ziyaretçiler de çıkmıș. Vitamin barının önünde ziyaretçilere, müze boyunca dokunmaları yasaklanan buzu hissedebilmeleri için buz hasadından çıkmıș büyük bir kalıp sunuluyor. Boyumuzu așan buzu dokunarak inceledikten sonra vitamin barın barmenine yöneliyoruz. Abdullah Kılıç iki buçuk aydır müzede çalıșıyormuș. Dıșarısının insanı eriten sıcağını hatırlatarak, iș ortamını nedeniyle çok mutlu olduğunu, ayrıca giydikleri termal kıyafetlerin soğuğu geçirmediğini söylüyor. Kılıç, ziyaretçilerin de keyifli dakikalar geçirdiğini anlatıyor: “Bazı ziyaretçiler buz bardakları bulașık makinasında mı yıkayıp yıkamadığımızı sorarak espri yapıyor. Ben de, bardaklar beș kullanımlık, siz beșincisiniz, diyorum… Foto¤raf makinemiz -5 dereceden gün ›s›s›na bizim kadar çabuk uyum gösteremiyor. Lenslerinin kendine gelmesi için 1520 dakika kadar beklememiz gerekiyor. Çok șașırıyorlar. Tabii șaka yaptığımızı söylüyoruz.” -5 derecelik bölümün son durağı olan vitamin bardan çıkıyoruz. Eskimo kıyafetlerimiz artık çok kalın. Anorakları teslim eder etmez kendimizi hediyelik eșya bölümünde buluyoruz. Viking savașçıları, gemileri, Norveç gemicilerinin șans getirdiğine inandıkları troller adı verilen cin figürleri… Oyuncakçı dükkanında gibi hissettiğimiz tüm bu eșyalar Norveç’ten gelmiș. Hemen fotoğraflarını çekmek istiyoruz ancak kameramız -5 dereceden gün ısısına bizim kadar çabuk intibak edemiyor. Lenslerinin kendine gelmesi için 15, 20 dakika kadar beklememiz gerekiyor. Volkan Temizkan, sayıları artan ziyaretçilerin, özellikle çocuklu aileler ve Arap turistlerin büyük ilgi gösterdiği müzeden, çok memnun ayrıldıklarını söylüyor. B‹zb‹ze 49 SA⁄LIK EYVAH! Y‹NE UNUTTUM! Uçaktaki anonslar› yar›m kulakla dinler ve unuturuz. Ama ya anonsun bafl›nda uça¤›n düflme tehlikesi oldu¤u söylense… Uyar›lar› pür dikkat dinleyip zihnimize yerlefltirmez miyiz? ‹flte bu “dikkat” fark›, bilgilerin haf›zam›za nas›l yerleflece¤ini de belirliyor. Unutkanlıktan yakınmayan var mı? Varsa onları tebrik ediyoruz. Onlar demek ki, Florance Nightingale Hastanesi’nde görevli Nörolog Zeynep Aydın Özemir’in Bizbize’ye anlattığı uyarıları hayatlarında șiar edinmișler. Dr. Zeynep Ayd›n 50 B‹zb‹ze Hafıza nasıl bir mekanizmadır? Hafıza, diğer adıyla bellek, nesneler, yașantılar ve olaylarla ilgili bilgileri depolama, yenileriyle birleștirme, saklama ve bu bilgileri gerektiği zaman hatırlama ve kullanma becerisidir. Beyinde tüm belleğin depolandığı ve ișlendiği tek bir merkez yok. Hafızanın olușturulması ve bilginin geri çağrılmasında üç ana safha var; ilk olarak alınan bilgiler ișlenir, kodlanır, birleștirilir. Bu safhada ilk 200-500 milisaniye içinde duyusal hafıza devrededir. Ardından “kısa süreli belleğe” kaydedilir. Üçüncü safhada, kodlanmıș olan bu bilgi dikkat, tekrarlama ve bilgilerin ilișkilendirilmesiyle “uzun süreli belleğe” aktarılır. Son olarak da gerektiğinde bu bilgi depodan geri çağrılıp hatırlama gerçekleștirilir. Nota kodları geri çağrılarak kullanılır. Yani dikkat, tekrar ve bilgilerin ilișkilendirilmesi çok önemli... Evet. Yerleșik hafıza için çok önemli. Șu anda gördüğümüz her șeyi kamera gibi kaydediyoruz. Ama eğer kamerada kaset yoksa, kayda geçmiyor; sadece görüyoruz. Ama kaset varsa kaydediyor. Bir süre bekliyor. Eğer onu tekrar ederseniz, dikkatlice alırsanız kalıcı hafızaya atılıyor. Sonra da neokorteks denilen bölgede șifrelenerek yerleșiyor. İhtiyacımız olduğunda, kodlar oradan alınarak kullanılıyor. Dikkat çok önemli. Mesela uçağa bindiğimizde anonslara dikkat etmeyiz. Ama eğer anons bașında uçağın düșme tehlikesi olduğu söylense, dikkat kesilir, o bilgileri zihnimize kaydederiz. Hiç unutmamak çok da istenilen bir durum olmazdı herhalde… Aslında unutmak, bize verilen kıymetli bir hediye. Çünkü acıları, bazı duyguları unutmak istiyoruz. Beynimiz de zaten onları seçerek unutuyor. Peki hafızamız neden zayıflar? Hafıza kaybı veya öğrenme güçlüğü yani amnezi, beynin değișik etkenlerle ve hastalıklarla etkilenmesi sonucu ortaya çıkıyor. Depresyon, stres, B12 eksikliği, troid bezinin az çalıșması, kafa travması, beyin kanaması veya tümörü, hidrosefali, kronik enfeksiyon, ağır metal zehirlenmesi, kronik alkolizme bağlı B1 vitamini eksikliği gibi... Gençlerde, yani 65 yaș altında hafıza zayıflamasının en sık nedeni depresyon ve stresten kaynaklanan dikkat eksikliği, diğer sebep de beslenme yetersizliğinde ortaya çıkan B12 vitamini eksikliğidir. İleri yaș grubunda ise demansa (bunamaya) bağlıdır. Hafıza genetik midir? Hafızanın özellikleri, diğer organlarımız ve dıș fiziki yapımızda olduğu gibi aileden kalıtımsal olarak geçer. Zayıf hafızalı bir ailedensek, bu bir kader midir? Hafızamız üzerinde çalıșamaz mıyız? Tabii ki çalıșabilirsiniz. Çevresel etkenler, hafıza geliștirmeye yönelik egzersizler çok yararlıdır. Günde 30 dakikalık vücut egzersizinin, beyne daha çok oksijen gideceği için hafızaya çok etkisi vardır. İkinci olarak dengeli beslenmek, her tür gıdadan yemek önemlidir. B12 vitamini, folik asit içeren yiyecekler ve Omega 3 yağ asitleri hafıza için önemlidir. B12 vitamini özellikle hayvansal dokularda bulunur, bu nedenle tamamen bitkisel beslenen kișilerde B12 vitamini eksikliği görülebilir. Folik asit ise yeșil yapraklı besinlerde daha çok olmak üzere birçok bitkisel ve hayvansal gıdada vardır. Gebelikte bu vitamine ihtiyaç iki kat artar. Omega 3 balıkta bulunur. Ayrıca duygusal iniș çıkıștan kaçınmalı, düzenli uyumalı, sosyalleșmeli, devamlı öğrenmeli, entelektüel faaliyetlerde bulunmalıyız. Bulmaca, sudoku, pazıl, satranç... Biz kafamızı çalıștırdıkça, o daha da çok çalıșır hale gelir. Genetiği așamayız ama çevresel etkenlerle hafızamızı geliștirebiliriz. Çocuğumuzda daha güçlü bir hafıza için neler yapabiliriz? Öncelikle annenin gebelikten önce, gebeyken ve doğumdan sonra dengeli beslenmesi, bebeğin beyin fonksiyonlarının gelișiminde önemli. Ayrıca erișkinlerde olduğu gibi beynin çevresel olarak uyarılması, yani aktif öğrenme süreci, hafızanın güçlenmesi ve korunmasında vazgeçilmez. Bebeklikten itibaren ne kadar çok șey öğretirseniz, gördüğü her șey hakkında bilgi verirseniz, fikrini sorarsanız, o onu kaydedecek, zihni daha çok gelișecek. Bir bilgisayar gibi düșünün, doğumdan itibaren veri yüklemeliyiz. Her yaș grubu için ayrı öğrenme teknikleri var. Çocuk gelișimi kitaplarından yararlanmak mümkün. Yașına göre, kafa çalıștırıcı oyunlar seçmeliyiz. Peki hafıza zayıflığının hangi așamasında “ben unutkanım” demeliyiz? Unutkanlık günlük yașamımızı etkilediğinde... Paraları karıștırdığımızda, çoktan beri tanıdığımız insanların isimlerini, koyduğumuz eșyaları her gün ve sık sık unuttuğumuzda… Tedavisi var mı? Elbette var. Sadece ileri dönemdeki demansta tedavi, süreci yavașlatmak șeklinde olabiliyor. Diğer hafıza zayıflıklarında tedavi, sebebe yöneliktir. Mutlaka doktora bașvurulmalı ve bu zayıflamanın sebebi belirlenmeli. B‹zb‹ze 51 LEZZET DURA⁄I Oktay Usta’n›n son kitab› Yakamoz Yay›nlar›’ndan ç›kt›. LEZZET DURA⁄INA BAYRAM Z‹YARET‹ Bu say›m›z›n “Lezzet Dura¤›”nda biraz daha fazla bekleyece¤iz. Çünkü her say›da keyifle tariflerini okudu¤unuz Oktay Usta’ya, bu kez biz misafir olduk. Bir yandan bayram sofram›z için yemek tarifleri al›rken, bir yandan da ondan mesleki ve özel hayat›n› dinledik. 52 B‹zb‹ze Oktay Usta bizi, hiç çıkmak istemeyeceğiniz, rengârenk, pırıl pırıl mutfağında karșıladı. Bir köșesinde fesleğen, maydanoz, yeșil soğan, reyhan, semizotu, buğday çimi gibi taze baharatların bulunduğu minik bir bahçesi olan mutfak Oktay Usta’nın evi gibi… STV’de 12’nci yılını süren așçımız, fazla havalandırıldığı için ekibine biraz soğuk gelen mutfağının, kendisini taze tuttuğunu söylüyor. Oktay Usta, ülkemizdeki bütün iyi așçıların adresine sahip; 1968, Bolu Mengen doğumlu. O yıllarda așçılık okulu olmadığı için, eğitimini mutfaklarda almıș. İlkokuldan sonra, henüz 15 yașındayken İstanbul’daki amcasının yanında așçılığa bașlamıș. Mesleği öğrenebilmenin en iyi yolunun, her yıl isim yapmıș farklı ustalarla çalıșmakta yattığını anlamıș ve her yıl iș değiștirmiș. Ardından askerlik ve evlilik gelmiș. Șimdi 18, 14 ve üç yașında üç kız babası olan Oktay Usta evde yemek yapmaya pek zaman bulamıyor ama eğer misafir bekleniyorsa, kızlarıyla birlikte mutfağı giriyor. Üç yardımcısıyla birbirinden güzel yemekler hazırlıyorlar. Pasta, profiterol, pizza yapılırken, en küçük yardımcısı da ancak sandalye tepesine çıkarak ekibe katkıda bulunabiliyor. Böylece çocuklarına yemek yapma zevkini așılayan Oktay Usta, büyükler öğretmenlik ve doktorluk istedikleri için ancak küçük kızında baba mesleğini sürdürme șansı görüyor. Kendisi gibi Mengenli olan eșinin de hızlı ve güzel yemek yaptığını anlatıyor. Bu kadar yemek arasında hangisini sevdiğini sorduğumuzda, çocukları arasında ayrım yapmak istemeyen bir baba gibi, “Hepsini çok severim” diyor. MUTFAĞIMI ÇOK SEVERİM Yemek pișirmek için yemek hazırlamayı da sevmek gerektiğini söyleyen Oktay Usta, sözü İstikbal Regina imzalı mutfağına getiriyor: “Üçüncü yılındayız ve nazlı nazlı değil, tepe tepe kullanıyoruz. Ama en ufak bir sıkıntı yașamadık. Bu mutfağın çizimini mimar arkadașla yaptık. Kullanım düzeni çok uygun. Mesela ben șimdi evime mutfak yaptıracak olsam, buradaki raylı derin kiler rafının mutlaka olmasını isterim. Çünkü dar bir alanı kullanılabilir hale getiriyor. Ayrıca çekmecelerindeki dönen iç aparat çok bașarılı. Çünkü her yeri ulașılabilir hale getirerek, mutfakta kör bir nokta bırakmıyor. İnce uzun yüksekliklerde de cam kapaklı dolaplar var. Raflardaki malzemelerin dıșardan görünmesi hoșuma gidiyor. Tabaklardaki renklilik mutfağa yansıyor. Bir șey yaptığınızda kendiniz beğenirseniz, insanlar da beğenir. Acaba diyorsanız, tam olmamıș demektir. Güzel yemek yapabilmek için de mutfağınızda kendinizi iyi hissetmeniz ve mutfak altyapısının iyi olması lazım. Ben bu mutfağı çok seviyorum. Stüdyoya geldiğimde tezgâhımı bile severim.” AȘÇILIK ARTIK İTİBARLI Artık insanların geniș ve fonksiyonel mutfaklar tasarladığını, mutfağı bir yașam alanı haline getirdiklerini hatırlatan Oktay Usta, așçılığın da artık talep gördüğünü anlatıyor: “Așama așama beș yıldızlı otellerin çoğalması, insanların bu otellerde șık yemekler yemeleri, dünyaya açılıp farklı tatları tanımaları, Türkiye’deki TV kanallarında yemek ekranlarının çoğalması, YAZ SONU VE BAYRAM SOFRASI Oktay Usta’ya bayram soframızı nasıl kuralım, diye sorduğumuzda, özlemle çocukluğunun bayram hazırlıklarını ve yemek çeșitlerini anlattı. Biz de bu bayramda Oktay Usta’nın anılarındaki çocukluk sofrasını kurmak istedik: “Osmanlı geleneğini sürdürelim ve baklava yapalım. Baklavamız cevizli, fındıklı ya da fıstıklı olabilir. Zeytinyağlı sarma çeșitleri yapalım. Fasulye yaprağı, ayva yaprağı gibi ilginç yapraklar da kullanılabilir. Hanımlar artık tarhana yapmaya bașlamıștır. Henüz kıșa girmeden, hazırladıkları tarhanalardan taze taze ikram etsinler. Çoban salata da iyi olur.” mutfakların cazip hale gelmesiyle ve birlikte mutfağa, așçılığa ilgi arttı. Bütün bunlar, dolayısıyla kazancın artması da insanları mesleğe çekti. Ünlüler bile mutfağa merak sardı. Çocuğumun mutfak bilgisi olsun, hatta așçı olsun diyenler var. Yemek okulları açılıyor, mezunları iyi yerlerde șef oluyorlar, beș yıldızlı otellerde yabancı șeflerin ağırlığı azaldı; Türkiye’de olumlu gelișmeler oluyor. Hatta șef ‘ihraç’ etmeye bile bașladık.” Kendilerine așçılık mesleği için “Oğlum, cebin parasız kalmaz, karnın da aç kalmaz” denilen günlerin geride kaldığını söyleyen Oktay Usta, çalıșma koșullarının da düzeldiğini söylüyor: “Artık sekiz saat düzenine geçildi. Eskiden sabah 7’den gece 1’e kadar koșturmaktan tabanlarımızın patladığını bilirim.” Oktay Usta, artık itibarlı bir meslek olan așçılıkta her geçen gün hızla mesafe alınmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi. ‹Ç P‹LAV Malzemeler: 1 çorba kâsesi baldo pirinç, 1 çorba kașığı dolmalık fıstık, çorba kașığı kușüzümü, 100 gr kuzu ciğeri, 1 adet kuru soğan, 1 çay bardağı bezelye, 1 tutam dere otu, karabiber, yeni bahar, çiçek yağı, su, tuz Hazırlanıșı: Tuzlu ve ılık suda pirinçleri ıslatın. Yıkayıp, süzün. Diğer tarafta tencereye çiçekyağı koyun. İçine dolmalık fıstık ilave edin, kısık atește kavurun. Kuzu ciğerini zar șeklinde doğrayn. Ciğeri ve soğanı tencereye alıp kavurun. Kușüzümünü yıkayıp harcın üzerine dökün. Karıștırıp pilava yetecek kadar su ilave edin. Ayrı bir tencereye çiçekyağı koyup pirinçleri kavurun. Tuzunu, șekerini ilave edin. Diğer tarafta kaynamakta olan harcı pilavın üzerine dökün. Su az gelirse sıcak suyla kıvamını ayarlayın. Kapağını kapatıp pișmeye bırakın. Pișince dinlendirin. İçine ince doğranmıș dereotu, karabiber, yenibahar, bezelye ilave edip karıștırın. LEZZET DURA⁄I AKTÜEL DERS ÇALIfiMAk ‹ç‹n ZEYT‹NYA⁄LI YAPRAK SARMASI Malzemeler: 2 su bardağı pirinç, 4 adet soğan, 2 çorba kașığı dolmalık fıstık, 2 çorba kașığı kușüzümü, 1 tutam dereotu, maydanoz, 2 çorba kașığı nane, 1 çay kașığı tarçın, 1 çay kașığı yenibahar, 1 çay kașığı karabiber, tuz, sıvıyağ, asma yaprağı Hazırlanıșı: Orta boy tencerede 5 kașık sıvı yağında fıstıkları altın sarısı rengi alana kadar kavurun. Doğranmıș soğanı ekleyip 10 dakika daha kavurun. Pirinci ve önceden sıcak suya koyduğunuz üzümü katın. Yavașça karıștırarak 6-7 dakika kavurun. Son olarak tuz, karabiber, yenibahar ve naneyi ilave ekleyip biraz daha kavurun. Pirinçlerin biraz üzerine çıkacak kadar kaynar su ekleyin. Kısık atește 5 dakika pișirin. Pișince soğutun. İnce doğranmıș maydanoz, dereotu, tarçını ilave edip hepsini karıștırın. Sarmadan üç saat önce salamura yaprakları sıcak suyla ıslatıp, 5-6 sefer suyunu değiștirin. Yaprakları sardıktan sonra üzerine 1 çorba kașığı toz șeker serpip, dilimlenmiș bir limon koyun, 1 çay bardağı ya da istediğiniz miktarda sıvıyağ dökün. Sarmaların üzerine bir tabak kapatın. Üzerine bir parmak çıkacak kadar su dökün. Kısık atește 1 saat pișirin. Servis tabağına dizip, limon, maydanoz ve domatesle süsleyebilirsiniz. PAPATYA SALATASI Malzemeler: 1 adet havuç, 1 adet salatalık, 1 adet domates, 1 adet göbek salata, 1 adet yeșil soğan, 5 adet siyah zeytin, dereotu, maydanoz Hazırlanıșı: Göbek salatayı bol suda yıkayıp süzün. İnce doğrayıp servis tabağının ortasına tepeleme koyun. Üzerine rendelenmiș havucu yerleștirin. Bir tane salatalığın her iki ucunu kestikten sonra tam ortadan uzunlamasınaan tahta șiși geçirip, bıçağın ucuyla fotoğrafta görüldüğü gibi çevirerek kesin ve salata tabağını çevreleyin. Domates dilimleri ve dereotuyla salatayı süsleyin. Yeșil soğanların baș kısımlarını sekize bölüp suya batırarak geriye doğru kıvrılmasını sağlayın. Tabağın kenarlarında bulunan havuçları tırtıklı kesip üzerlerini siyah zeytinle süsleyin. 54 B‹zb‹ze BAHARATLI H‹ND‹ BUDU EN UYGUN ORTAM Malzemeler: 1 adet kemikli hindi budu (500 gr), 2 adet patates, 3 diș sarımsak, 2 adet kuru soğan, tarçın, karabiber, tuz, kimyon, köri, sıvıyağ Hazırlanıșı: Kemikli hindi budunu bir borcam içine alın. Sarımsakları soyup ikiye bölün ve bıçakla butta açacağınız deliklere koyun. Üzerine sıvıyağ dökün. Kimyonu, karabiberi, tuzu, köriyi ekleyin. Sekiz dilime ayıracağınız patatesleri ve halka halka keseceğiniz soğanı baharatlarla harmanlayın. Bir çay bardağı su ilave edin. Butları önceden ısıtılmıș 150 derecelik fırında 1-1.5 saat pișirin. Nar gibi kızarana kadar fırında bekletin. Butları keserek servis tabaklarına alın. yanına patates ve soğan harcından koyun. EV USULÜ BAKLAVA Malzemeler: 2 yumurta, yarım çay bardağı sıvıyağ, 2 çorba kașığı yoğurt, yarım çay bardağı süt, 1 tatlı kașığı kabartma tozu, 1 çay kașığı tuz, 1 tatlı kașığı limon suyu, alabildiği kadar un İç Harcı: 1 çorba kâsesi ceviz içi, 200 gr margarin veya tereyağı, 1 paket mısır veya buğday nișastası Șerbeti: 7 su bardağı toz șeker, 6 su bardağı su, yarım limon suyu Hazırlanıșı: Yumurta, sıvıyağ, süt, yoğurt ve limon suyunu çırpın. Üzerine un, tuz, kabartma tozunu ilave edin. Hamurun kıvamı kulak memesinden sert olmalı. Cevizden biraz küçük bezeler ayırıp, yuvarlayın. Tezgâha nișasta serpin. Hamurları çay tabağından biraz daha büyük açın. Dört kat yağlayıp üst üste koyacağınız hamurları, merdaneyle fırın tepsisi büyüklüğünde açın. Tepsiye yerleștirip üzerine ceviz serpin. Son katı açıp tepsiye serdikten sonra kenarlarını bıçağın ucuyla bastırarak sıkıștırın. Baklavayı dilim dilim kesin. Üzerine margarin veya tereyağı eritip ılık olarak eșit miktarda dökün. 170 derecelik fırında 50-55 dakika pișirin. Nar gibi kızarana kadar fırında tutun. Șerbetini toz șekeri, suyu, limon suyunu bir tencerede 10 dakika kaynatın. Baklava fırından çıktıktan sonra, șerbeti ılıkken dökün. “Dersini çal›fl” gibi itici uyar›lar yerine uygun bir çal›flma ortam› haz›rlayarak çocuklar›m›za hem destek olabilir hem de iliflkilerimizi keyifle sürdürebiliriz. Teneffüs bitti, ders zili çaldı. Çocuklarımız için de, bizim için de kıș trafiği bașladı. Sabah erken kalkılacak, okul yolu tutulacak, ders programları yapılacak, ardından sınavlar gelecek… Bu süreçte çocuklarımıza en iyi katkıyı, uygun çalıșma ortamı hazırlayarak sunabiliriz. Öncelikle düzenli bir çalıșma odası çocukların verimli ders çalıșmasını sağlıyor. Uzmanlar bu düzenli odada, bir çalıșma bölümü olușturulmasının önemine ișaret ediyor. Araștırmalar yazılı bir bilgiyi öğrenilebilmek için belirli bir gerginlik düzeyi gerektiğini gösteriyor. Oysa yatakta veya koltuktaki rahat bir oturuș rehavete yol açıyor ve öğrenmek için gerekli gerilimi ortadan kaldırıyor. Bu nedenle ders zamanının, çalıșma masasında geçirilmesi öneriliyor. Çocuklarımız için olușturacağımız çalıșma ortamında, sadece ders çalıșmak ve ödev yapmak için bir çalıșma masası, çocuğumuzu yormayacak ergonomik bir çalıșma koltuğu, ortamı aydınlatacak ama gözlerini yormayacak bir masa lambasının bulunması gerekiyor. Sıra bu ortamın onlar için çekici kılınmasında… Masasını, ders çalıșma gereçlerini kolayca erișebileceği șekilde organize edebiliriz. Kalemlerini, cetvellerini çocuklarımızın yaș grubuna göre desenlerle bezenmiș bir kupaya yerleștirebiliriz. Her ders için gerekli sözlüğü, imla kılavuzunu masaya dizebiliriz. Ancak masayı, mümkün olduğunca yemek, müzik dinlemek gibi aktiviteler için değil, sadece ders çalıșmak için kullanması konusunda hassas olmalıyız. Çünkü bu durumda, masasına oturduğunda, ders çalıșmaya daha fazla odaklanabilecektir. Uzmanlar çalıșma masasının yerleștirileceği noktayı da verimli ders çalıșma süreci için önemli buluyor, masanın pencerenin hemen önüne yerleștirilmesinin dıșardan gelecek ses ve hareketle dikkat dağıtabileceğini vurguluyorlar. EVDE TENEFFÜS İnsan zihni uzun süreli çalıșmalarda konsantrasyonunu kaybediyor, edinilen bilgiler kalıcı olmaktan uzaklașıyor. Araștırmalar en uygun çalıșma süresinin 20 ila 40 dakika arasında değiștiğini gösteriyor. 10 dakikalık molalar, bedenin rahatlamasını, öğrenilen bilgilerin sindirilmesini sağlıyor. Elbette bu fiziksel koșulların yanı sıra ona moral destek olmak ebeveynler olarak en önemli görevimiz. Uzmanlar özellikle belirtiyor ki, birbirini anlayan bireylerden olușan, düzenli bir aile yașantısı bașarının temeli. B‹zb‹ze 55 AKTÜEL B‹ZDEN HABERLER ”Enerji sektöründe da¤›t›m ve üretimin özellefltirilmesiyle beraber piyasa denetim ve gözetim sisteminin daha önemli hale geldi¤ini bilmemiz gerekiyor.” B‹Z‹M MENKUL DE⁄ERLER ARTIK BOYDAK HOLD‹NG’‹N Boydak Holding, SPK’n›n onay›yla Bizim Menkul De¤erler A.fi.’nin tüm hisselerini 30 Eylül 2010 tarihi itibariyle devrald› Boydak Holding, Türkiye’nin geleceğine ve sermaye piyasalarına olan inancıyla attığı adımları hızlandırdı. Boydak yönetimi bu amaçla șirket satın alma yatırımlarına devam etti. Boydak Holding, hisselerinin yüzde 50’sine sahip olduğu; yurtiçi ve yurtdıșı piyasalarda aracılık, fon yönetimi ve kurumsal finansman konularında hizmet veren Bizim Menkul Değerler’in tüm hisselerini devraldı. 17 Eylül 2010 tarihinde SPK tarafından onaylanan Bizim Menkul Değerler’in tamamen Boydak Holding bünyesine geçișine ilișkin devir ișlemleri 30 Eylül 2010 tarihi itibariyle tamamlandı. Yönetim Kurulu Bașkanı Bekir 56 B‹zb‹ze Boydak, konuya ilișkin yaptığı açıklamada Bizim Menkul Değerler’in tüm müșterilerine ve katılım bankalarına verdiği hizmetin miktar ve kalite olarak artarak devam edeceğini vurguladı. Bekir Boydak grubun dinamik yapısının desteğiyle, șirketin kısa zamanda bölge ülkelerinde de etkinliğini artıracağını ve gelișecek sermaye piyasalarında birçok yeni ürün ve șirketle yer alacaklarını ifade etti. Bekir Boydak konușmasında ayrıca, șirket faaliyetlerini aracılık, varlık yönetimi ve kurumsal finansman alanlarında yoğunlaștıracaklarını ifade ederek, yerli ve yabancı müșterilere birçok yenilikle hizmet verileceğini belirtti. Elektr‹k ve elektron‹k sanay‹‹ ‹stanbul'da bulufltu kalkınmasına, dıș ticaret hacmine pozitif katkı sağlayan elektrik-elektronik sanayiinin sorunlarına değindi: “Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın son dönemde, ‘piyasa denetim ve gözetim sistemi’ adı altında ithalatın serbestlik kazanması döneminden bugüne kadar olușan olumsuzlukları görmesi ve önlemler almaya bașlaması ümit verici. Yabancı ya da yerli, Türkiye’de üretim yapan tüm firmalar bizim için yerli firmalardır. Bu firmaların adil rekabet șartlarıyla mücadelleri çok önemli. Özellikle son iki yılda piyasaya giren bazı ürünler bizleri olumsuz etkiledi ve kaynak sarfiyatına neden oldu. Türkiye’de usulüne uygun kullanılmayan elektriğin bir nedeni, usulüne uygun kullanılmayan iletken malzemelerdir. Burada çok ciddi enerji kayıpları, hatta yangın gibi güvenlik riski görüyoruz.” Boydak, Türkiye’nin küçük, orta ve büyük ölçekli firmalarla kol kola büyüyeceğini söyledi: “Topyekûn kalkınma Mustafa Boydak aç›l›fl konuflmas›nda olmazsa, adil bir yönetim sektörün sorunlar›na de¤indi. olup olmadığı sorgulanır. Telekomünikasyon da sektörün bir parçası. Türk Elektrik ve Elektronik Sanayii Strateji Belgesi'ne nihai șeklinin verileceği “Türkiye Elektrik ve Elektronik Bulușması”, temmuz ayında İstanbul’da yapıldı. Toplantıya Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, Zorlu Grubu Yönetim Kurulu Bașkanı Ahmet Nazif Zorlu, İstanbul Maden ve İstanbul Elektrik-Elektronik, Makine ve Bilișim İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin Kavi ve sektör temsilcileri katıldı. Mustafa Boydak açılıș konușmasında, Türkiye’ye katma değer yaratan, ülke Telekom dünyada örnek gösterilebilecek firmalardan biri haline geldi. Yapılan çalıșmaların, yatırımların haddi hesabı yok. Bu firmaları gözümüz gibi korumanın ve rekabet șartlarının adil bir șekilde sürüyor olmasının altını çizmek istiyorum.” Son dönemde yatırım malı ve makine ekipman ithalatında yapılan değișikliğe ișaret eden Boydak, Türkiye’nin eski makinelerin kullanıldığı ikinci, üçüncü el makine pazarına dönüșmesi nedeniyle geleceğe dönük endișeleri olduğunu belirtti: “Bu düzenleme yatırımcıları zorlayacak. Denetim ve gözetim noktasında Türkiye’ye hammadde ithalatı yapmak zor. Bitmiș mal ithalatı yapmak daha kolay. Gümrük vergileriyle iletken birçok ürünü ithal etmemiz mümkün ama bu sektörde kullanılan hammaddeleri ithal etmemiz gümrük vergilerine tabi. Bu da bizleri tatmin etmiyor. Bir de konunun ihale tarafı var, iletken elektronik konuda yapılan ihalelerde zaman zaman yüklenici lehine durumlar çıkıyor. Çünkü metalin, bakırın, alüminyumun, kalayın fiyatları günlük, hatta saatlik değișiyor. Enerji sektöründe dağıtım ve üretimin özelleșmesiyle beraber piyasa denetim ve gözetim sisteminin daha da önemli hale geldiğini bilmemiz gerekiyor.” B‹zb‹ze 57 B‹ZDEN HABERLER HACI BOYDAK: GÖZLER‹NDEK‹ IfiILTI ÜLKEM‹Z‹N GELECE⁄‹ Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak ve Bașkan Vekili Șükrü Boydak, 2010 SBS’de (Seviye Belirleme Sınavı) 500 tam puan alarak Türkiye birinciliklerine ortak olan Özel İstikbal ve Akansu ilköğretim okullarıyla, 2010 LYS’de (Lisans Yerleștirme Sınavı) ilk 100 arasına giren Özel Kılıçaslan ve Yelkenoğlu liseleri öğrencilerini hediyelerle ödüllendirdi. Kılıçaslan Eğitim Kurumları bünyesinde yer alan Özel İstikbal ve Akansu ilköğretim okulları ile Yelkenoğlu ve Kılıçaslan liselerinden Türkiye dereceleri elde eden bașarılı öğrenciler ile öğretmenleri, Boydak Center’a davet edildi. Hacı Boydak, birlikte yenilen öğle yemeğinin ardından öğrencilerle tek tek sohbet ederek, elde ettikleri bașarılarla ilgili bilgi aldı. Kayseri’nin sanayide, șehircilikte HEM B‹LG‹LEND‹RME HEM E⁄LEND‹RME ve girișimcilikte olduğu gibi eğitimde de her geçen gün büyük bașarılara imza attığını belirten Hacı Boydak, “Geleceğimizin șekillenmesinde bu altın öğrencilerimize büyük ișler düșüyor. Bu gençlerin gözlerindeki ıșıltıda ülkemizin geleceği adına büyük ümitler görüyorum, onları yetiștiren saygıdeğer öğretmenlerimize de șükranlarımı sunuyorum” dedi. Kılıçaslan Eğitim Kurumları Çanakkalel‹ ‹fladamlar›na “baflar›n›n s›rr›” Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nın davetliyle gittiği Çanakkale’de, ișadamlarıyla tecrübelerini paylaștı, bașarının sırlarını anlattı. Çanakkale Valisi Abdulkadir Atalık ile Belediye Bașkanı Ülgür Gökhan’ı ziyaret ettikten sonra konferans vermek üzere Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na giden Mustafa Boydak, Kayseri sanayisi hakkında da bilgiler aktardı. Gıda, geri dönüșüm, enerji, tekstil ve makine imalat sanayini geleceğin sektörleri olarak sıralayan Boydak bașarının sırlarını da șöyle anlattı: “İș yönetmek kolay ancak iș psikolojisi yönetmek çok zordur. Çalıșanların gönül huzuru varsa, o iși yönetmek çok kolay oluyor. Yöneticiler fedakârlık yapmazsa sorun çıkıyor ve bașarı gelmiyor. Farklı șirketlerin birleșmeleri maalesef çok zor oluyor. 58 B‹zb‹ze ‹st‹kbal befl yönet‹m s‹stem belgel‹ tek kurulufl Teșvikler de yetersiz. Bari birleșemiyorsunuz, o zaman bölünmeyin. Ortaklık kuran șirketler bölündüğünde kısa sürede yok olup gidiyor. Șirketlerin devamı için ortaklar arasında fedakârlık gerekiyor. İki ortak bir kapıdan girecekse, birisi diğerine ‘Buyur önce sen geç’ derse, bu ortaklık yıkılmaz. Çıraklığını yapmadığın bir ișin ustalığını yapmayacaksın. Yani 5 yıldızlı bir otel açarken, önce 2 yıldızlı otelden bașlayıp orayı açacaksın. Aile șirketlerinde ‘Kasa bizde olsun bașkası bakmasın’ diye muhasebeyi vasıfsız oğlunuza teslim ederseniz, denetim yapılamadığı için batma așamasına gelirsiniz. Vasıflı bir kișinin bu ișin bașına geçmesi gerekir. Bașarı için bu șart. Șirketlerde bașarı adil yönetimle gelir. Șirketin yüzde 60’ı benim, deyip bütün kararları kendiniz alırsanız, bașarı sağlayamazsınız.” Genel Müdürü Abdulvahap Özer de eğitimde 20 yılı tamamlayan kurumlarının ulusal ve uluslararası bașarılarla Kayseri’nin gururu olduğunu söyledi. Boydak Holding’in bașarıyı ödüllendirmeyi gelenek haline getirdiğini belirten Özer, davetleri nedeniyle teșekkür ettiği Hacı Boydak’ın, hem öğretmenlere hem öğrencilere daha fazla çalıșmak için șevk ve heyecan verdiğini belirtti. sev‹nd‹ren z‹yaret Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak Çanakkale gezisinde Dardanel Grubu Yönetim Kurulu Bașkanı ve aynı zamanda Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Bașkanı Niyazi Önen’i ziyaret ederek, Dardanel Gıda Fabrikası’nda incelemelerde bulundu. Önen “Türkiye’nin en önemli sanayicilerinden birini Çanakkale’de görmek bizleri çok mutlu etti. Kendileri ile tüm iș dünyası da gurur duyuyor. İșlerini bırakıp davetimize icabet ettiği için gurur duyuyoruz” dedi. İstikbal “ilk”lerin ve “en”lerin arasına yenisini ekledi. İstikbal, Türkiye’nin TS EN 16001 Enerji Yönetim Sistem Belgesi alan ilk kurulușu ve üretim sektöründe beș yönetim sistem belgesine sahip ilk ve tek kurulușu unvanını kazandı. TSE bu bașarısı nedeniyle İstikbal’i plaketle ödüllendirdi. Plaket, İstikbal Yönetim Kurulu Bașkanı ve CEO Memduh Boydak’a takdim edildi. Sektöründe lider olmayı ve lider kalmayı ilke edinen İstikbal, kalite ve verimlilik temelli çalıșmalarına devam ediyor. Șirket bu doğrultuda kalite ve verimliliği bütün çalıșmalarının odağına yerleștirerek yönetim sistemlerini gözden geçirdi. İstikbal, üzerinde çalıștığı ancak belgelendirmeyle taçlandırmadığı uygulamalarını dikkate alarak 2010 yılını eksikleri tamamlama yılı olarak belirledi. Bu doğrultuda mevcut sistemler Kasım 1998’de alınan TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, Nisan 2007’de alınan TS EN ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve Nisan 2007’de alınan TS OHSAS 18001 İș Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi’ydi. Yenilenme yılı ilan edilen 2010’da ise yönetim sistemlerine yeni ilaveler geldi. Ağustos 2010’da, müșterinin sesini ve șimdiki/gelecekteki gereksinimlerini önplana alan uygulamalarla TS ISO 10002 Müșteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi; Eylül 2010’da ise kaynakların etkin kullanımı ve enerji israfını önlemek amaçlı çalıșmalarla TS EN 16001 Enerji Yönetim Sistemi kuruldu. Ardından da TSE yetkililerinin katılımıyla yapılan denetimler sonucu bu çalıșmaların sistem belgeleri alındı. İstikbal böylece kalite ve verimliliği hedefleyen müșteri odaklı, topluma ve çevreye duyarlı, çalıșanlarının gereksinimlerini önemseyen ve enerji verimliliğini ön planda tutan çalıșmaları sistem çerçevesinde yürüterek beș yönetim sistem belgesine sahip bir kuruluș oldu. Șirket bütün bu çalıșmaları EFQM Mükemmellik Modeli șemsiyesinde birleștirme hedefiyle yola devam ediyor. İstikbal, TS EN 16001 Enerji Yönetim Sistem Belgesini Türkiye’de alan ilk kuruluș ve üretim sektöründe beș yönetim sistem belgesine sahip Türkiye’deki ilk ve tek kuruluș olması nedeniyle TSE tarafından plaketle ödüllendirildi. Plaket, TSE yetkililerince İstikbal Yönetim Kurulu Bașkanı ve CEO’su Memduh Boydak’a takdim edildi. Anadolu Dörtler A.Ș.’nin tanıtım stantları, bir ay boyunca Kayserililer’e bilgilendirici olduğu kadar eğlenceli dakikalar da yașattı. Kayseripark’ta organize edilen İstikbal Günleri’nde üç tanıtım yapıldı. Genç odası tanıtım standında bir ay boyunca çocuklara yönelik tiyatro gösterisi yapıldı. Stanttaki etkinliklere katılan tüm çocuklara hediyeler dağıtıldı. Aynı etkinlik kapsamında İstikbal Regina mutfağı da tanıtıldı. Stantta bir ay boyunca haftada üç gün, kadın ve erkek tüm yarıșmacılar arasında yemek yarıșması düzenlendi. Kazanan yarıșmacıların hediyesi, uyku seti oldu. Üçüncü stantta sergilenen Grande koltuk takımı da büyük beğeniyle karșılandı. B‹zb‹ze 59 B‹ZDEN HABERLER Kayser‹ ‹hracat›n›n ‹lk üç s›ras›nda Boydak var Boydak Holding șirketleri Boydak Dıș Ticaret, Hes Hacılar ve Boyteks, Kayseri ihracatında ilk üç sırayı aldı. Kayseri’nin temmuz ayı ihracatı bir önceki aya göre yüzde 1 artarak 102.2 milyon dolar olurken, geçen yılın Temmuz ayına göre yüzde 5.3 arttı. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, ihracatta olumlu gelișmelerin devam ettiğini belirterek Temmuz 2010 ihracat rakamları hakkında bilgileri verdi: “Temmuz’da 100 milyon dolar barajını așmanın sevincini yașadık. İhracatta ilk üç sırayı Irak, İtalya ve Almanya aldı. İhraç edilen ürünler sırasıyla tekstil, mobilya ve demir-çelikten mamul eșyadır. Boydak Dıș Ticaret A.Ș., Hes Hacılar San. ve Tic. A.Ș., Boyteks Tekstil San. ve Tic. A.Ș. ise ihracatçı firmalar arasında ilk üç sırada. İhracatta istikrarlı bir artıș bizler açısından önemli. Önümüzdeki ayların daha iyi geçmesini temenni ediyorum”. Hes Kablo a‹les‹ Antalya’dayd› koç’TAN KUTLAMA Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, Türk Sanayicileri ve İșadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstișare Konseyi toplantısına katıldı. İstanbul Çırağan Sarayı’nda yapılan toplantıda, terör ağırlıklı olmak üzere Doğu'da yatırım, iktidar ve muhalefetin birlikte hareket etmesi ve kadınlara teșvik verilmesi konuları ele alındı. Yoğun bir katılımın gerçekleștiği toplantının basına kapalı kısmında söz alan Mustafa Boydak, “Ekonomide büyüme var. İhracatın üç dört katı cari açığı da unutmamak lazım. Yabancı yatırımlar azaldı. 20-22 milyar dolarlık yatırımları özledik. Dıș ilișkilerimizde yașanan pürüzler onarılmalı. Buna TÜSİAD öncülük yapsın” çağrısında bulundu. TÜSİAD Yüksek İstișare Konseyi Bașkanı Mustafa Koç da yapıcı tutumu nedeniyle Mustafa Boydak’ı kutladı. 60 B‹zb‹ze Hes Kablo’nun geleneksel bayiler toplantısı bu yıl Göynük Vogue Hotel’de yapıldı. Yurtiçi ve yurtdıșı bayi ve yetkili satıcıları, Hes Kablo üst düzey yöneticileri ve diğer bölge satıcılarıyla da görüș alıșveriși yapma imkânı buldu. Genel Müdür Bekir Irak, toplantıda Hes Kablo’nun yatırımlarını ve hedeflerini anlattı. Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak da yașanan global gelișmeleri ekonomik anlamda değerlendirerek, piyasayla ilgili öngörülerini ve bayilerden beklentilerini aktardı. Renkler ma¤azada dans ett‹ İstikbal Regina’nın Ankara Ana Bayii BirGür Dekorasyon, Ankaralıları 15 Ağustos Pazar günü Türkiye’nin en büyük İstikbal mağazasında ebru sanatıyla tanıștırdı. Atılım Üniversitesi öğretim görevlisi Alev Yaylıoğlu’nun mağazada yaptığı ebrular, yetișkinler kadar çocukların da ilgisini çekti. F‹nans kurumlar›n›n Val‹ B‹l‹c‹: Boydak Orman› örnek olsun atalar›: Para vak›flar› Türkiye Finans Kültür Yayınları’nın ikinci kitabı olan, Prof. Dr. Tahsin Özcan’ın yazdığı “Vakıf Medeniyeti ve Para Vakıfları” yayımlandı. Kitap, vakıf medeniyetinin tarihsel gelișimi ve Osmanlı devletindeki vakıf anlayıșını anlatıyor. Osmanlı devletinde sosyal adaleti ve toplumsal barıșı sağlayan, günümüzde ise daha çok sivil toplum kurulușlarına dönüșen vakıfları konu alan kitap, para vakıflarının vakıf kurumu içindeki yeri, ișlevi, ișleyiși gibi konuları da tartıșmaya açıyor. Prof. Dr. Özcan, yapısal açıdan para vakıflarının günümüzdeki finans kurumlarının atası olduğunu belirtirken, Türkiye Finans Katılım Bankası Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak da, zorluklarla mücadele eden katılım bankalarının günümüz bankacılık sisteminde kredi hacmi olarak yüzde 10’a yakın bir pay aldığını söyledi. Bellona kampanya önces‹ toplanacak Bellona 2010 Temmuz-Eylül dönemini kapsayan kampanyalarını bir toplantıyla değerlendirdi. BEPAȘ’ın toplantısına Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Ekrem Aktaș, Esenler bölge satıș sorumluları ve Avrupa yakası bayileri katıldı. İstanbul bayileri ve merkez olarak fikir alıșverișinde bulunan toplantıda her kampanya öncesi bilgilendirmelerin toplantı vasıtasıyla yapılması karara bağlandı. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Boydak Ormanı’nda sanayicilere sabah kahvaltısı verdi. Kahvaltıda, bölgenin ağaçlandırılması için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği konușuldu. Kahvaltıya Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Melikgazi Belediye Bașkanı Memduh Büyükkılıç, İl Emniyet Müdürü Cuma Ali Aydın, Melikșah Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reșit Özkanca, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, OSB Yönetim Kurulu Bașkanı Ahmet Hasyüncü, KAYSO Yönetim Kurulu, Meclis Bașkanlık Divanı Üyeleri ile OSB Yönetim Kurulu Üyeleri ve sanayiciler katıldı. Davetlilere katılımlarından dolayı teșekkür eden Hacı Boydak, Boydak Ormanı olarak ağaçlandırdıkları bölgeyi Orman Bakanlığı ve Kayseri OSB’den 49 yıllığına kiralayarak ilk etapta 150 bin ağaç diktiklerini anlattı. 10-15 yıl sonra bu bölgenin Kayseri OSB’nin akciğeri olacağı öngörüsünü dile getiren Boydak șöyle devam etti: “Tüm bu ağaçlandırma çalıșmalarını kendi adımıza değil, toplum adına yapıyoruz. Sanayiciler olarak sosyal sorumluluk projelerine ve ağaçlandırma çalıșmalarına daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Biz bu sorumluluğun bilincindeyiz. Tüm sanayici arkadașlarımızı ağaçlandırma çalıșmalarına destek olmaya davet ediyoruz. Kayseri’mizin çevresinde bu tip ağaçlandırma yapılacak birçok alan var. Bașta Sayın Valimiz Mevlüt Bilici olmak üzere çalıșmalarımıza destek veren herkese teșekkür ediyorum.” Vali Bilici de, ağaçlandırma çalıșmalarına katkıları nedeniyle Hacı Boydak’a teșekkür etti, yapılan çalıșmaların diğer sanayicilere örnek olması temennisinde bulundu. Çek‹rdekten at sevg‹s‹ İstikbal Regina markasının Ankara Ana Bayii BirGür Dekorasyon, diyet günleri, stand-up gösterisi, tiyatro, ebru sanatı gibi sosyal etkinliklerine bir yenisini daha ekledi. 29 Ağustos Pazar günü Türkiye’nin en büyük İstikbal ev concept mağazasının önü kalabalıktı. Çocuklar, at sevgisi kazanmak üzere Koçak Binicilik tarafından at binmeye çağrılmıștı. Regina ve Koçak Binicilik’in “Haydi Çocuklar Ata Binmeye” etkinliği sayesinde çocuklar, ata binmenin keyfini çıkardı. Ebeveynler de sosyal etkinliklerini övdükleri Regina’ya teșekkür ettiler. BirGür Dekorasyon’un etkinliklerinden birgur.com veya Facebook adresi olan İstikbal-Regina-BirGür adresinden haberdar olabilirsiniz. B‹zb‹ze 61 B‹ZDEN HABERLER Mustafa Boydak’tan sanay‹c‹lere ‹ftar Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, KAYSO Yönetim Kurulu üyeleri, Meclis Bașkanlık Divanı, Disiplin Kurulu üyeleri, OSB Yönetim Kurulu ve Boydak Holding Yönetim Kurulu üyelerine HES Kablo’da iftar yemeği verdi. Sanayicilerin eșleri ve çocuklarıyla katıldığı gecede KAYSO Meclis Bașkanı Nureddin Okandan, bu tür davetlerin artık geleneksel hale geldiğini belirterek Mustafa Boydak’a teșekkür etti. Boydak da birlik beraberliğin öneminin Ramazan ayında biraz daha fazla anlașıldığını söyledi. Bu tür davetlerin, dostlukların pekișmesi ve ailelerin tanıșıp kaynașması için son derece önemli olduğunu ifade eden Boydak, özellikle Ramazan ayında Müslümanlar’ın yardımlașma duygularının en üst düzeye çıktığını, bu yardımlașma faaliyetlerini tüm yıla yayabilmenin de çok önemli olduğunu belirtti. a‹leler ayn› sofrada Doru Mobilya&Vefa Ltd. Ști. geleneksel iftar yemeğine İstikbal, Bellona, Mondi, Regina bayilerinin eș ve çocukları, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Șükrü Boydak’ın eși ve çocukları ile Boytaș ekibi katıldı. İftar yemeği, yaklașık 600 kișilik bir grubu bulușturdu. Müzisyen Ahmet Özhan, tasavvuf müziğinin en güzel örneklerini seslendirerek geceye renk kattı. Gecenin sonunda Duru Mobilya Genel Müdürü Ahmet Kamil Șirikçi, sanatçı Ahmet Özhan’a, Arif Yücel tarafından hazırlanmıș bir hat tablosu hediye etti. ÜÇ MARKA YÖN ‹FTAR YEME⁄‹NDE b‹r araya geld‹ Yön A.Ș.’nin iftar yemeği, üç markanın bayilerini bulușturdu. 27 Ağustos 2010 tarihinde düzenlenen yemeğe bayilerin yanı sıra Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Boydak ile Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık katıldı. İftar yemeğinde Yusuf Boydak ve Bilal Uyanık yaptıkları konușmalarla bayilerin Ramazan ayını kutladı. 62 B‹zb‹ze Kale ‹ftarda buluflturdu baflsa¤l›¤› Kale Pazarlama’nın her yıl verdiği geleneksel iftar yemeği, bu yıl da Konya bölgesindeki İstikbal, Bellona, Mondi ve Regina bayilerini Dedeman Otel’de bir araya getirdi. İftar yemeğine Genel Merkez’den Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO'su Memduh Boydak, Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık ve Pazarlama Departmanı’ndan Hasan Hüseyin Ulutaș katıldı. İftar duasını Konya Müftüsü Șükrü Özbuğday’ın yaptığı bu özel yemeğe, ayrıca Kale Pazarlama’dan da Çelik Grup Yönetim Kurulu Bașkanı Mehmet Çelik, Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Ali Çelik ve Yönetim Kurulu Üyeleri Arif Çelik, Celal Çelik ile Gökhan Çelik katılırken, Konya Bölge Pazarlama Müdürleri Gökhan Can ile Nuri Mehtap ve Antalya Bölge Genel Müdür Yardımcısı Ferit Özer ile Mondi Pazarlama Müdürü Murat Çökele de katıldı. ATAMALAR Uğur Battal’ın emekliliğinden dolayı boșalan Genel Müdürlük görevine, Bepaș A.Ș. Anadolu Bölgesi Pazarlama Müdürü Cüneyt Ocak vekaleten atandı. t Cüneyt Ocak’tan boșalan Anadolu Bölgesi Pazarlama Müdürlüğü görevine, Anadolu Bölgesi Pazarlama Șefi Ali Türkmen vekaleten atandı. t Form Sünger ve Yatak San. Tic. A.Ș. Mali ve İdari İșler Müdürü olarak görev yapmakta olan Murat Öksüzler 1 Eylül 2010 tarihinden geçerli olmak üzere Nisan Elektromekanik Enerji San. Tic. A.Ș. Mali ve İdari İșler Müdürlüğüne atandı. t Boytrans Lojistik Hizmetleri A.Ș.'de Mali İșler Müdürü olarak görev yapmakta olan Abdurrahman Muhtar, Form Sünger ve Yatak San. Tic. A.Ș. Mali ve İdari İșler Müdürlüğüne atandı. t GELENEKSEL ‹FTAR YEME⁄‹ Geleneksel Çelik Grup iftar organizasyonu bu yıl Aksu orman içi Anadolu Park’ta düzenlendi. Geceye Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Memduh Boydak, Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Çelik Grup Yönetim Kurulu Bașkanı Mehmet Çelik, Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Ali Çelik ve Yönetim Kurulu Üyeleri Arif Çelik, Celal Çelik ve Gökhan Çelik ile birlikte yaklașık 350 civarında davetli katıldı. Aksu Belediye Bașkanı ve Emniyet Müdürü ile Kaș ilçesi Emniyet Müdürünün de iștirak ettiği organizasyon, Ali Çelik’in konușması ile bașladı. Ardından İstikbal, Bellona, Mondi ve Regina bayilerine hitap eden Memduh Boydak ve Nazif Türkoğlu, genel gündeme ilișkin değerlendirmelerde bulunarak bayilerin bayramını kutladılar. Hes Kablo’yu buluflturan ‹ftar Hes Kablo Genel Merkezi’nde düzenlenen iftar yemeği, șirket çalıșanlarını bulușturdu. Yemeğe Hes Kablo Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak, Yönetim Kurulu üyesi Șükrü Boydak, Genel Müdür Bekir Irak, diğer yöneticiler ve çalıșanlar katıldı. Hes Kablo olarak birlik ve beraberlik içinde çalıștıklarını vurgulayan Mustafa Boydak, çalıșmaların yoğun bir tempoda devam edeceği de sözlerine ekledi. Konușmalar, Genel Müdür Irak ve sendika bașkanının sözleriyle son buldu. YAZ BOYU E⁄‹T‹M Yön A.Ș. Eğitim Birimi yaz boyunca eğitim programını sürdürdü. ‹letiflim e€itimi: İstikbal ve Bellona bayilerimizden yaklașık 70 personel Yön A.Ș. Eğitim Birimi’nin 22 ve 29 Temmuz tarihlerinde düzenlenen, müșteriyle, yöneticiyle ve takım içi iletișim temelli eğitimlerine katıldı. Katılımcılara, kurulumunda en fazla sorun yașanan “sürgülü dolaplarla” ilgili teknik eğitim de verildi. Motivasyon yeme€i: Üç markanın satıș sonrası hizmet personeli yaklașık 180 kiși için 27 Temmuz’da verilen akșam yemeğine, Yönetim Kurulu Bașkanı Halis Boydak Dıș Ticaret A.Ș.'de Mali İșler Șefi olarak görev yapmakta olan Murat Çağlayan Buzacıoğlu, Boytrans Lojistik Hizmetleri A.Ș. Mali İșler Müdürlüğüne vekaleten atandı. t Gökçek, Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Siviș, Genel Müdür Yardımcısı İskender Çolum da katıldı. Ana bayi personeline iletiflim e€itimi: 10 Haziran ve 21 Ağustos’ta 88 depo ve servis personeline yönelik iletișim eğitiminde, özellikle servis birimine yönelik olarak memnuniyetsiz müșterinin memnun müșteriye dönüșmesi için doğru iletișimin önemi ele alındı. Zaman› verimli kullanma e€itimi: Yön A.Ș. idari kat çalıșanlarına 4 Eylül’de verilen “zamanı verimli kullanma” eğitiminde, erteleme hastalığı, dağınık masa ve “hayır” diyememenin zamanı verimli kullanmaya engel olduğu anlatıldı. Real ürün grubu tan›t›m›: Bellona ürün grubuna yeni katılan ve satıș beklentisinin yüksek olduğu “Real” ürün grubu ile yeni kampanya, 25 Haziran’da Bellona bayi patron ve yöneticilerine tanıtıldı. Ali Türkmen’den boșalan Anadolu Bölgesi Pazarlama Șefliğine, Anadolu Bölgesi Pazarlama Bölge Sorumlusu Turgut Karaali atandı. t Boydak Holding Mali İșler departmanında uzman kadrosunda görev yapmakta olan Ali Sincer, 1 Eylül 2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Muradiye Elektrik Üretim A.Ș. Mali İșler Șefliğine atandı. t Serko Ltd. Șirketimizde Mali iİșler Șefi olarak görev yapmakta olan Nail Güden, 26 Ağustos 2010 tarihinden itibaren Boydak Holding A.Ș. Mali İșler Șefliğine atandı. t Boyçelik ve Metal A.Ș.'de Maliyet Muhasebesi Șefi olarak görev yapmakta olan Gülcan Kadak, Serko Ltd. Șirketimize Muhasebe Șefi olarak atandı. t Boytaș Mobilya A.Ș. Ürün Geliștirme departmanında görev yapmakta olan Kemal Akif Erciyes, 12 Temmuz 2010 tarihinden itibaren Boydak Holding A.Ș.’ye atandı ve İstikbal Pazarlama Müdürlüğü’ne bağlı Regina markasında görevlendirildi. t B‹zb‹ze 63 B‹ZDEN HABERLER MOBESKO’da üç Boydak markas› KAYSER‹’N‹N R‹SK VE FIRSATLARI İpek Medya Grubu ve Kayseri Sanayi Odası’nın ortaklașa düzenlediği “Anadolu Bulușmaları Kayseri” toplantısında kentin sunduğu fırsatlar ve tașıdığı riskler tartıșıldı. İpek Medya Grubu Bașkanı Fatih Karaca, üçüncüsünü düzenledikleri bulușmayla, Kayseri iș dünyasının sorunlarını dinleyerek kamuoyuna aktarmayı amaçladıklarını söyledi. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, rakamların Kayserili ișadamlarının vergi ödeme alıșkanlığında çok ciddi gelișmeler gösterdiğini anlattı. Kayseri’nin zenginleșmesi, refah seviyesinin yükselmesi için sanayi cephesinden mücadelelerini sürdürdüklerini, bu mücadelede en temel kaynağın ise insan kaynağı olduğunu ifade eden Boydak, Kayseri’nin çevresindeki 12 il ile birlikte bölgesel kalkınmaya çok ciddi katma değer sağladığını belirtti. Kayserililer’in gayri safi milli hâsıladan aldığı payı 25 bin dolar seviyesine çıkarma hayalinde olduklarını belirten Boydak șöyle devam etti: “Sadece sanayiyle değil, hizmetler, turizm, sağlık ve eğlence sektörüyle zenginliği Boydak Holding, Körfez bölgesinin ticari hayatına can verecek Mobilya Beyaz Eșya Satıcıları Sitesi Kooperatifi (MOBESKO) çarșısında, üç mağazasıyla Kocaelililer’in karșısına çıktı. MOBESKO, Bașbakan Recep Tayip Erdoğan tarafından açıldı. Bellona Bayii Körfez Mobilya, Mondi Bayii Hülür Mobilya ve İstikbal Bayii Baștürk Mobilya da, Bașbakan Erdoğan’ın kestiği kurdeleyle hizmete girdi. 160 bin metrekareden olușan ve 100 milyon liraya mal olan MOBESKO'da 92 ișyeri, bin kișilik cami, restoran, kafeterya, banka ve 1500 kișilik otopark bulunuyor. tabana yayılmıș bir Kayseri hayal ediyoruz. Bunun ișaretlerini de görüyoruz. Gelecekten çok büyük ümidimiz var. Türkiyemizin Avrupa’nın yıldızı bir ülke olacağından en ufak endișemiz yok. Kayserimizin de bizim hayalimizdeki rakamları çok rahat gerçekleștirecek bir potansiyele sahip olduğunu düșüyorum.” BAY‹ AÇILIfiLARI ‹stikbal Bayii Mevsim Mobilya Artık Sungurlu’da da bir İstikbal Centroom var. Mevsim Mobilya’nın büyük ilgi gören açılıșına Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Giresun Vali Yardımcısı, Sungurlu Kaymakamı Hulusi Șahin, Sungurlu Cumhuriyet Bașsavcısı İbrahim Hasan Tosun, Sungurlu Belediye Bașkanı Selahaddin Uzunkaya, İstikbal Marka Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Boydak Holding Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok, Bellona Marka Müdürü Bülent Alıcı, Boydak Holding Reklam Müdürü Murtaza Durmuș, Boydak Holding İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çelik ile Sungurlu halkı katıldı. t Firma adı: Mevsim İnșaat Tekstil San. Ve Tic. Ltd. Ști. t Yetkili kiși: Metin Șahin t Metrekare: 2000 m2 t Adres: Fatih Mah. Șehit Adem Tut Sk. No: 6 Mevsim Sitesi Sungurlu/Çorum t İletișim bilgileri: (0364) 311 65 69 t Açılıș tarihi: 25 Haziran 2010 ‹stikbal Bayii Yaflarlar Mobilya Bulancak, İstikbal’e coșkulu bir törenle merhaba dedi. Kalabalık törene Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Giresun Vali Yardımcısı, Bulancak Kaymakamı, Bulancak İlçe Emniyet Müdürü, Bulancak Belediye Bașkanı, İstikbal Marka Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Boydak Holding Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok, Bellona Marka Müdürü Bülent Alıcı, Boydak Holding Reklam Müdürü Murtaza Durmuș, Boydak Holding İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çevik katıldı. t t t t 64 B‹zb‹ze t Bellona Bayii Körfez Mobilya Firma adı: Yașarlar Mobilya Yetkili kiși: Murat Yașar Metrekare: 3500 m2 Adres: İhsaniye Mah. Cemal Gürsel Cad. No: 61 Bulancak/Giresun İletișim bilgileri: 0454 318 07 50 t Açılıș tarihi: 24 Haziran 2010 Kocaeli, MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı ile birlikte 4800 metrekarelik görkemli bir Bellona’ya da kavuștu. Dayanıklı Tüketim Malları ve Mobilyacılar Toplu İșyeri Yapı Kooperatifi’nin (MOBESKO) açılıșını yapan Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra da Körfez Mobilya’ya geçti, kurdelesini keserek mağazayı hizmete soktu. Coșkulu açılıșa, Bașbakan Erdoğan’ın yanı sıra Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Kocaeli Valisi Ercan Topaca, Büyükșehir Belediye Bașkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Boydak, Adakar Genel Müdürü Erol Duran katıldı. Esnafların bir araya gelerek kurduğu MOBESKO’nun örnek bir proje olduğunu belirten Bașbakan Erdoğan, “Önce bu ișin hayalini kurdular, sermayelerini birleștirdiler. Daha sonra kolektif aklın eseri olarak bu projeyi hayata geçirdiler” övgüsünde bulundu t t t Firma adı: Körfez Mobilya Yetkili kiși: Șenol Bașoğul Metrekare: 4800 m2 Mondi Bayii Hülür Mobilya MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı, Kocaelililer’e bir de Mondi kazandırdı. Hülür Mobilya tarafından hizmete sokulan yeni Mondi mağazasının açılıșına Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Boydak, Adakar A.Ș. Genel Müdürü Erol Duran, Mondi bayileri ve kalabalık bir halk topluluğu katıldı. Adres: MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı Kartepe/Kocaeli t İletișim bilgileri: (0262) 331 37 77 t Açılıș tarihi: 18 Ağustos 2010 t Firma adı: Hülür Mobilya t Yetkili kiși: Turgut ve Celal Hülür t Metrekare: 1600 m2 t Adres: MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı D Blok No:10 Kartepe/Kocaeli t İletișim bilgileri: (0262) 373 10 13 t Açılıș tarihi: 18 Ağustos 2010 t ‹stikbal Bayii Bafltürk Mobilya Baștürk Mobilya, MOBESKO’da Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı törenle hizmete girdi. Törende Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, AK Parti Milletvekilleri Sibel Gönül, Osman Pepe, Muzaffer Baștopçu, Eyüp Ayar, Fikri Ișık, Vali Ercan Topaca, Kocaeli Büyükșehir Belediye Bașkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Boydak, Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok, İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș, MOBESKO Yönetim Kurulu Bașkanı Ramazan Baștürk, belediye bașkanları ve davetliler yer aldı. Firma adı: Baștürk Kardeșler Mobilya Yetkili kiși: Ramazan Baștürk t Metrekare: 1040 m2 t Adres: MOBESKO Mobilyacılar Çarșısı Kartepe/Kocaeli t İletișim bilgileri: (0262/ 373 10 10 t Açılıș tarihi: 14 Ağustos 2010 t t t B‹zb‹ze 65 B‹ZDEN HABERLER Bellona Bayii Heri Mobilya Heri Mobilya Çorum’a yeni bir Bellona mağazası daha kazandırdı. Açılıșa Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çelik, Emniyet Müdürü Necmettin Emre, TSO Meclis Bașkanı Erol Karadaș da katıldı. Davetlilerden tam not alan mağazanın ortaklarından Mehmet Tahtasız, Heri Mobilya olarak yedi yıldır Bellona markasıyla Çorumlular’a hizmet verdiklerini, ürünleri daha iyi sunmak amacıyla kurulușlarının 7’nci yılında yeni mağazalarını açmaktan gurur duyduklarını söyledi. Firma adı: Heri Mobilya Bellona Yetkili kiși: Mehmet Tantasız ve Kamber Tahtasız t Metrekare: 1000 m2 t t Adres: Uğur Mumcu Caddesi Kuyumcular Çarșısı No:12 Çorum t İletișim bilgileri: (0364) 2257474 t Açılıș tarihi: 25 Haziran 2010 t Bellona Bayii Kuruk›z Mobilya Bellona, Karadeniz Bölgesi’ndeki 50’nci mağazasını Trabzon'un Beșikdüzü ilçesinde hizmete açtı. Bin metrekare kapalı teșhir alanıyla bölgenin en büyük mağazası olan Kurukız Mobilya, Bellona ürünleriyle hizmet sunacak. Yağmura rağmen yöresel sanatçı Sait Uçar'ın da verdiği konserle coșkulu geçen açılıșa, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Boydak, Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok, İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Genel Müdür Yardımcıları Arif Çevik ve Bekir Çelik, MHP Milletvekilli Süleyman Latif Yunusoğlu, emniyet müdürü, karakol komutanları, Trabzon ilçe kaymakamları, belediye bașkanları, ilçe daire amirleri katıldı. Firma adı: Kurukız Beyaz Eșya Mobilya ve Tekstil San. Tic. LTD ȘTİ. t Yetkili kiși: Hasan Karadeniz t Metrekare: 1040 m2 t Adres: Cumhuriyet Mahallesi Fiskobirlik Cad. No:1 Beșikdüzü/Trabzon t İletișim bilgileri: (0462) 871 541 15 t Açılıș tarihi: 24 Haziran 2010 t ‹stikbal Bayii Modesan Mobilya Didim bir İstikbal mağazasına daha kavuștu. Modesan Mobilya’nın İstikbal showroom’unun açılıșına Didim Belediye Bașkanı Mümin Kamacı, Belediye Meclis Üyesi Salih Bankoğlu, Ak Parti İlçe Bașkanı Abdurrahim Öztürk, CHP ve MHP ilçe bașkanları, Ticaret Odası Bașkanı Ufuk Döver, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Boydak Holding Bayi Yapılandırma Müdürü Aygün Bașok da katıldı. Firma adı: Modesan Mobilya t Yetkili kiși: Rașit Tuğcu t Adres: Cumhuriyet Mah. Cumhuriyet Cad. No: 192 Didim/Aydın t 66 B‹zb‹ze Metrekare: 900 m2 t İletișim bilgileri: (0256) 811 62 60 t Açılıș tarihi: 9 Temmuz 2010 t
Benzer belgeler
Yatırımlarımızla büyümeye devam ediyoruz
‹mtiyaz Sahibi
Boydak Holding ad›na
Bekir Boydak
Yaz›iflleri Müdürü
Murtaza Durmufl
Editör
Belgin Demirer
Kreatif Direktör
Metin Özkan, Ahmet Akgül
Katk›da Bulunanlar
Hülya Bal, Selin Soylu
Yay›n Kur...
ayakta kalamaz - Boydak Holding
Odası Bașkanı Mustafa Alan ve sanayicileri bulușturan geceye
Cumhurbașkanı Abdullah Gül ve Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbașkanı Gül ve Bașbakan Erdoğan
Koltu¤unuz kaç flekerl‹ olsun?
Rotamız bizi bu kez Eskișehir’e çıkardı. Bu kentin genç, dinamik yüzünü sizlere yansıtabilmeyi umuyoruz. Sizlere, değișimi yakalayabilmek için yeni iș yapma biçimlerini takip edeceğimize dair söz v...
Yeni Açılan Büyümeye Devam Ediyoruz
‹mtiyaz Sahibi
Boydak Holding ad›na
Bekir Boydak
Yaz›iflleri Müdürü
Murtaza Durmufl
Editör
Belgin Demirer
Kreatif Direktör
Metin Özkan, Ahmet Akgül
Katk›da Bulunanlar
Hülya Bal, Selin Soylu
Yay›n Kur...
BİZBİZE, BOYDAK HOLDİNG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA BİR
‹mtiyaz Sahibi
Boydak Holding ad›na
Bekir Boydak
Yaz›iflleri Müdürü
Murtaza Durmufl
Editör
Belgin Demirer
Kreatif Direktör
Metin Özkan, Ahmet Akgül
Katk›da Bulunanlar
Hülya Bal, Selin Soylu
Yay›n Kur...
van ‹ç‹ntek vücut olduk
Rıfat Hisarcıklıoğlu da Türkiye’nin artık tribünde değil, sahada olduğunu, “Mızrak artık bu çuvala sığmıyor, insanımız kabına sığmıyor” sözleriyle vurguladı.
Türkiye’nin yıldızının parladığı bir ba...
DÜNYAYA TÜRKÇE KONUfiTURUYORUZ
Rıfat Hisarcıklıoğlu da Türkiye’nin artık tribünde değil, sahada olduğunu, “Mızrak artık bu çuvala sığmıyor, insanımız kabına sığmıyor” sözleriyle vurguladı.
Türkiye’nin yıldızının parladığı bir ba...
Bizbize - Boydak Holding
‹mtiyaz Sahibi
Boydak Holding ad›na
Bekir Boydak
Yaz›iflleri Müdürü
Murtaza Durmufl
Editör
Belgin Demirer
Kreatif Direktör
Metin Özkan, Ahmet Akgül
Katk›da Bulunanlar
Hülya Bal, Selin Soylu
Yay›n Kur...