van ‹ç‹ntek vücut olduk
Transkript
SONBAHAR 2011 • SAYI 26 B‹ZB‹ZE, BOYDAK HOLD‹NG YAYINIDIR. ÜÇ AYDA B‹R YAYINLANIR. k na S¸ır ceniye DüzOsma B is il K n ta ar p s I c ile ik Bi B Am rı ˘ g A ˘ SONBAHAR 2011 n a A dah rd˘ u ır va d r g Aöl O I alorabük Y Ka ng fyo de e Ni˘g hir akkal vs¸e Çan Ne SAYI 26 a asy n ı t ar A Gü ¸ n i v rt ne ¸sha ü m n li a c in are Riz n esu rs a K e Gir l z k r r ı E K y a t a H K m a r a ray sa Boydak Holding seferber... Ak VAN ‹Ç‹N TEK VÜCUT OLDUK t burt a zg y Yo Ba an Zo k a uld ng rt K Ça Sii ¸ i cel Tun at r rdu uÇoruma˘g n o ird m k a Te ast Tok Bu lu Bo n a v le a k ›kkırı r › K n la ˘g Mu VAN ‹Ç‹N SEFERBER‹Z Sosyal sorumluluk, kurumların bașarılı olmaları ve devamlılıklarını sağlamalarındaki en temel unsurlardandır. Boydak Holding de bu topraklardan kazandığını bu toprağın insanlarıyla bölüșüyor; eğitim, sağlık, çevre gibi ülkemize ve insanlarımıza artı değer katacak projelere imza atıyor, atmaya da devam edecek. Ancak bu kez, sosyal sorumluluğun ötesinde bir adım attık. İnsanlığımızın gereğini hep birlikte yerine getirmeye çalıștık. Bayisiyle, çalıșanıyla tek bir vücut olarak, Van depreminin çaresiz bıraktığı kardeșlerimizin yardımına koștuk. “Bugün Van İçin Çalıșıyoruz” dedik. Anabayi, bayi ve çalıșanlarımızın da katıldığı yardım kampanyasıyla bölgeye yaklașık 4 milyon TL’lik ayni ve nakdi yardımda bulunduk. Yönetim Kurulu Bașkanımız Hacı Boydak ve CEO’muz Memduh Boydak bizzat bölgeye giderek depremin verdiği zarar konusunda gözlem yaptı, depremzedelerle görüștü. Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi elbette deprem bölgesinde de bayilerimiz var. Boydak yönetimi depremzede bayilerimizle bir araya gelerek sorunlarını dinledi, dertlerine ortak oldu. Kayıpları için bașsağlığı, yaralıları için acil șifalar dilemekten bașka elimizden ne yazık ki bir șey gelmezdi ancak içine düștükleri maddi sıkıntı için sizlerin de desteğiyle çare sunduk. Depremzede bayilerimizin günü gelen ödemeleri ötelenecek ve gördükleri zararın telafisi için yardım yapılacak. Bu kadar da değil, evleriyle birlikte eșyalarını da kaybeden depremzedeler için bayilerimiz aracılığıyla tüm ürünlerde indirim yapacağız. Tüm ülkemizin olduğu gibi bizlerin de en büyük isteği deprem bölgesinde hayatın en kısa zamanda normale dönmesi. İyi günlerde ayakta durmak kolaydır. İnsanoğlu ancak zor günlerde kendisini, ilișkilerini, durumunu test edebilir. Türkiye de, Boydak Holding de bu acı günlerde iyi bir sınav verdi. Yönetim Kurulu Bașkanımız Hacı Boydak’ın da dediği gibi, “Bu güç günler bir defa daha bize büyük bir vatanın evlatları olduğumuzu hatırlattı. Dünyaya birlik ve beraberlik iletilerinin en güzel örneklerinden birini verdik.” Boydak Holding olarak yaptığımız yardıma çalıșanlarımızın ve siz bayilerimizin katılmaları, kampanyamıza gösterdiğiniz hassasiyetle depremden zarar gören vatandașlarımızın acısını bir nebze de olsa hafifletmek, bizleri mutlu etti. Bu birlik ve dayanıșma karșısında hiçbir güç ve güçlük duramaz. Depremin acı yüzünü bir kez daha yașamamayı diliyor, geçmiș Kurban Bayramınızı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyoruz. Saygılarımla, Bekir Boydak B‹zb‹ze 3 6 ı GÜNDEM Boydak, Van için seferber Acı bulușturdu: Van için tek yürek Hüseyin Gülerce: Dayanıșma ümidimizi artırdı 12 ı dünya ve b‹z Deniz Gökçe: Ülkemize ve ekonomimize güvenelim 17 ı ARTI 1 “Seyahat ya Resullullah” 20 ı marka ‹ç‹ndek‹ler ‹Ç‹NDEK‹LER Türkiye Finans Katılım Bankası Genel Müdürü Derya Veysel Gürerk: “Șeffaf, adil, ilkeli yönetim tarzında kararlıyız” 23 ı rotam›z Fındık șehri Ordu, turizme hazırlanıyor 26 ı Bay‹ler 28 ı KURUM ‹mtiyaz Sahibi Boydak Holding ad›na Bekir Boydak Yaz›iflleri Müdürü Murtaza Durmufl Editör Belgin Demirer Kreatif Direktör Metin Özkan Görsel Yönetmen Ahmet Akgül Yay›n Kurulu Bilal Uyan›k Halit Bayhan Aygün Baflok Muzaffer Çetinkaya Hasan Ünal Ar›n Saydam Ülkü Karaosmano¤lu Ayflin Kaymaz BAfiARI B‹ZE YETMEZ Reklam Ebru Çal›flkan [email protected] Yap›mc› Kesiflim Yay›nc›l›k ve Tasar›m Hizmetleri A.fi. Kasap Sokak, Hilmi Hak Han, 22/6 34394 Esentepe-fiiflli/‹stanbul Tel: (0212) 337 51 99 Faks: (0212) 288 62 36 www.kesisim.com.tr Kayseri, Boydak Holding için önemli bir bulușmaya ev sahipliği etti. Holding’in toplam cirosunun yüzde 60’ını olușturan mobilya sektörünün yıldız markaları İstikbal, Bellona ve Mondi’nin pazarlama müdürleri ayrı ayrı bir araya gelerek, yılı değerlendirdi ve gelecek döneme ilișkin pazarlama stratejilerini konuștu. Sektörde üstün bir performans sergileyen Grubun, sahip olduğu markaların yeni koleksiyonlarını geniș bir tüketici kitlesine ulaștırmakta çalıșanların, pazarlama ekibinin, bayilerinin payı çok yüksek. Ancak bașarıyla yetinmek, Boydak Holding’in temel prensiplerinden biri değil. Sözünü ettiğimiz pazarlama toplantıları da, pazar payını artırmak, daha çok eve ulașmak hedefinin en önemli adımlarından. Yönetim Yeri Boydak Center, O.S.B. 6. Cad. No: 35 Kayseri e-posta: [email protected] [email protected] İstikbal, Bellona ve Mondi pazarlama müdürüleri toplandı Ada Ofset Tel: (0212) 567 12 42 30 ı TASARIM Yay›n Türü Yerel Süreli Yay›n Rakamların dili mobilya sektörü markalarımızın bașarısını net olarak gösteriyor. Ancak bu tabloyu, endüstriyel tasarımı ülkemize yerleștiren, bu anlamda Türkiye’nin tasarım duayeni, mobilya sektörünün dününe ve bugününe vakıf Prof. Dr. Önder Küçükerman ile konuștuk. Prof. Dr. Küçükerman, Boydak Holding’in bașarısının temelini șöyle değerlendirdi: “Mobilya için ahșap teknolojisi, maden, plastik, tekstil, kimyasal malzeme, köpük, kumaș gerekir. Boydak’ın iște bu seriyi tamamlayıcı bir büyük çerçeve çizildiğini gördük. Bütün bunlar çok gerçekçi ve milimetrik hesaplarla ilerlendiğini ortaya koyuyor. Bir hayal dünyasıyla ya da gösterișle değil, dosdoğru problemi çözmek için ortaya çıkılmıș. Șirket problemi gördüğü an çözüyor, gördüğü an çözüyor ve ortaya büyük bir tecrübe çıkıyor.” Önder Küçükerman: “Boydak yașam mekânlarını yeniden tanımlıyor” 34 ı yen‹ Biyomimikri: Doğanın inovasyonu 38 ı spor Extreme sports Bütün bu değerlendirmeler bizleri mutlu ediyor, gücümüze güç katıyor. Ama daha önce de belirttiğimiz gibi, bașarının bir son noktası yok. Ülkemizle birlikte biz de koșuyoruz. Ekonomist Deniz Gökçe, Bizbize dergisi için Türkiye ekonomisini değerlendirirken “Türkiye 2011 yılında 1994 ve 2001 yılına göre dev hamle yapmıș durumda ve kuvvetli. Ama dünyada risk algılaması kötü iken kendi durumumuzun iyi olduğunu anlamak ve doğru analiz yapmamız gerek. Ülkemize ve ekonomimize güvenelim,” diyor. Bizler hem ülkemize hem Grubumuza ve yöneticilerimize güveniyor ve bu azimle çalıșıyoruz. Büyük bir Grup olarak sorumluluklarımızı biliyor, özenle yerine getiriyoruz. Hepimizi gönülden yaralayan Van depremi için ilk saatlerden itibaren harekete geçen Boydak Holding’in sizlerin desteğiyle hayata geçen yardım kampanyasının ayrıntılarını da sayfalarımızda okuyacaksınız. 6 42 ı SA⁄LIK Psikolojinin șifa sırrı 46 ı KÜÇÜK EVREN Bilim, merak ve eğlence bir arada 50 ı lezzet dura¤› 52 ı Aktüel Mobilya devleri Kayseri’de buluștu Seyirci kalmadık 54 ı B‹ZDEN HABERLER 23 14 Bizler, bașarımızın devamı için yenilikleri izlemek, bedenen ve ruhen sağlıklı olmak gerektiğini biliyor, bu nedenle her zaman olduğu gibi sayfalarımızda bizlere bir artı değer katacak haberlere yer veriyoruz. ‘Biyomimikri’yle ilgili haberimizde doğayı taklit ederek doğayı korumayı okuyacaksınız. Tabii her șeyden önemli olan moral sağlığımızı da psikolog Nur Dinçer ile konuștuk. Hikâyesini sayfalarımızda okuyacağınız muhteșem Evliya Çelebi gibi ülkemizi gezerken, bu defa fındık zamanı Karadeniz kenti Ordu’da konakladık. Huzurlu ve sevimli Ordu’ya umarız bir gün yolunuz düșer. Dolu dolu bir dergi hedefledik. Umarız bir sonraki bulușmaya kadar keyifle okursunuz. Kurban Bayramınızı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutlarken, Van’da kaybettiğimiz vatandașlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına bașsağlığı, yaralılara acil șifalar diliyoruz. Saygılarımla Murtaza Durmuș/Yazı İșleri Müdürü 4 B‹zb‹ze B‹zb‹ze 5 GÜNDEM BOYDAK VAN ‹Ç‹N SEFERBER “Her șey 20 saniyede yok olabiliyor. Hiç kimse malına mülküne güvenmesin.” Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak’ın bu sözleri, Van’da yașanan yıkımın özeti, “Bugün Van İçin Çalıșıyoruz” sloganlı kampanyanın da nedeniydi. Yüzlerce can kaybeden Van, Boydak Holding’in gündemine binalar yıkan sarsıntının ilk saatlerinden itibaren girdi. Onlarca ev yıkılmıș, binlerce insan sığınacak bir çatıdan yoksun kalmıștı. Bir yandan soğuğun da bastırdığı Van’a Boydak Holding’in ilk yardımı, yorgan, yastık, battaniye oldu. Ama bu ön yardımı bir seferberlik izleyecekti. Elbette önce ihtiyaç listesini belirlemek gerekiyordu. Depremzedelerin ihtiyaçlarını belirleyebilmek için bölgeye ekip gönderildi. Vanlılar’la ve yetkililerle görüșülerek, yardım kampanyasının içeriği belirlendi. Boydak Holding, Van depremi ma¤durlar›na yaklafl›k 4 milyon liral›k yard›mda bulundu. Holding çal›flanlar› da yard›ma yar›m ve tam yevmiyelerini ba¤›fllayarak kat›ld›. Yard›m›n bir k›sm› bölgeye, bir k›sm› da depremde zarar gören bayilerine ay›r›ld› 6 B‹zb‹ze YÖNETİM, BAYİ, İȘÇİ BİR ARADA Büyük kampanya için Boydak Holding’in tüm çalıșanları da bağıșta bulundu. Sıra kampanyanın açıklanmasına gelmiști. Bunun için 2 Kasım’da, ulusal ve yerel medyanın davetli olduğu bir basın toplantısı düzenlendi. Boydak Holding Yönetim binasındaki toplantı salonu o gün kalabalıktı. Çünkü basın temsilciliklerinin davet edildiği kahvaltılı basın toplantısında, ana bayiler, bayiler, Holding çalıșanlarından bir grup, Holding șirketlerinde çalıșan ișçilerden bir grup ve üst düzey yöneticiler de vardı. Basının hem toplantıya, hem de toplantıda açıklanan kampanyaya ilgisi büyüktü. Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık’ın konușmasıyla bașlayan toplantı, Hacı Boydak’ın kampanya hakkındaki bilgilendirmesiyle sürdü. Bilal Uyanık, 1999 Marmara depreminde yașanan yardımlașmayı hatırlattı, ancak Van depremindeki dayanıșmanın çok daha güçlü olduğunu belirtti. Hacı Boydak sözlerine Van’da meydana gelen depremin kendilerini derinden üzdüğünü ifade ederek bașladı. Depremin olduğu günden itibaren bölge için Boydak Holding olarak seferber olduklarını, o gün yönetimdeki insanların yurtdıșında olmasına karșın harekete geçtiklerini ve bölgede tespit edilen acil ihtiyaç malzemelerinin sevkinin sağlandığını anlattı. “ȘİMDİ SIRA VAN’DA” İlk etapta bölgeye gönderilen yardımlar battaniye, yorgan, yastık ve acil ihtiyaç malzemeleriydi. Boydak Holding olarak Marmara depreminde de çalıșanlar, bayiler olarak birlikte hareket edip yardımda bulunduklarını hatırlatan Boydak șöyle devam etti: “Șimdi sıra Van’da. İșçi arkadașlarımızla, bayilerle, ana bayilerle birlikte bir fon olușturduk. Grup șirketlerinde çalıșan çok sayıda ișçi gönüllülük esasına dayalı olarak yarım ve tam yevmiye bağıșta bulundu. Bu nedenle kendilerine teșekkür ediyorum. Bu fonda yaklașık 4 milyon lira birikti. Olușturulan fonda biriken paranın bir kısmı Bașbakanlık fonu, Kızılay ve Kimse Yok Mu derneği aracılığıyla bölgeye aktarılacak. Bir kısmı ise ișyeri yıkılan, ailesini kaybeden, akrabalarını kaybeden, ișini kaybeden bayilere destek olmak amacıyla kullanılacak.” “BÜYÜK BİR VATANIN EVLATLARIYIZ” Hacı Boydak, deprem dayanıșmasının manevi önemine de vurgu yaptı. Bu güç günlerin bir defa daha bize büyük bir vatanın evlatları olduğumuzu hatırlattığını belirten Boydak șunları söyledi: “Dünyaya birlik ve beraberlik iletilerinin en güzel örneklerinden birini verdiğimize kanaat getiriyorum. Türkiye’nin bu dönemleri daha da güçlenerek așacağına umudumuz tamdır. Diliyorum ki bu acı, yeni bir șehircilik anlayıșı için de milat olur.” BAKAN EKER ILE GÖRÜȘME Toplantı ardından özel bir uçak, Boydak heyetini Van’a tașıdı. Van’daki heyette Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, CEO Memduh Boydak, Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, B‹zb‹ze 7 GÜNDEM “Deprem bu kadar can kayb›, ac› yaflatt› ama flunu da görme imkân› verdi. Baflkalar›n›n bölmeye, ay›rmaya çal›flt›¤› bir milletin, me¤erse çok derinlerde gönül ba¤› varm›fl, kardefllik duygular› varm›fl” “ bu güç günler b‹r defa daha b‹Ze büyük b‹r vatan›n evlatlar› oldu¤umuzu hat›rlatt›. dünyaya b‹rl‹k ve beraberl‹k ‹let‹ler‹n‹n en GÜZEL ÖRNEKLER‹NDEN B‹R‹S‹N‹ VERD‹K ” “Bugün Van ‹çin Çal›fl›yoruz” kampanyas›n› bas›n toplant›s›yla aç›klayan Boydak Holding Yönetim Kurulu Baflkan› Hac› Boydak, CEO Memduh Boydak ve aileleri, Kurban Bayram›’n› Vanl›lar ile geçirdi. Boydak heyeti, Ercifl Kaymakaml›¤› ziyaretinde bir araya geldi¤i G›da, Tar›m ve Hayvanc›l›k Bakan› Mehdi Eker ile bölgeye verilebilecek deste¤i konufltu. Günep Grup Yönetim Kurulu Bașkanı İzzet Öksüzkaya, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz, Kale Pazarlama Genel Müdürü Celal Çelik, Karavil Yönetim Kurulu Bașkanı Abdülkadir Karavil, Holding çalıșanları, Holding șirketlerinde çalıșan ișçiler, üst düzey yöneticiler de vardı. Heyet, yardımı yerinde gerçekleștirecekti. Van ve depremin en fazla zarar verdiği Erciș’te incelemelerde bulundular. Bölgede hayatın normale dönmesi için devlet ve millet olarak büyük çaba sarf ediliyordu. Hacı Boydak, Memduh Boydak; Adana, Konya ve Samsun ana bayileri ve üst düzey yöneticiler bölgedeki incelemelerinin yanı sıra Van valisini ve Erciș kaymakamını da ziyaret etti. Boydak heyeti Erciș Kaymakamlığı ziyaretinde karșılaștığı Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile yaklașık 45 dakikalık bir görüșme yaptı. İki taraf depremle ilgili gözlemlerini paylaștı, Boydak heyeti yardıma hazır olduğunu belirtti. Toplantıda Bakan Eker’in beraberindeki YÖK Bașkanı Yusuf Ziya Özcan da bulundu. yaralıları için acil șifalar diledi. Depremin vurduğu bayilere, günü gelen ödemelerinin öteleneceği ve gördükleri zararın telafisi için Holding olarak yardım yapılacağı bildirildi. Amaç, Van’da meydana gelen depremin ardından yașamın normale dönmesine katkıda bulunmaktı. Önümüzdeki üç-beș ayın zorlu geçeceği öngörüsüyle, hem bayilerin hem de Vanlılar’ın normal yașama dönebilmelerini hızlandırmak için Van’daki sekiz, Erciș’teki dört bayi aracılığıyla tüm ürünlerinde indirim kampanyaları yapılması planlandı. VANLILAR’LA BAYRAM Boydak Ailesi Kurban Bayramı’nda da Vanlılar’ı yalnız bırakmadı. Kayseri Büyükșehir Belediye Bașkanı Mehmet Özhaseki’nin kafile bașkanlığında bölgeye giden Hacı Boydak, Memduh Boydak ve aileleri, kurbanlarını Van’da kestiler ve bayramı bölge halkıyla iç içe olup onların acılarını biraz olsun hafifleterek geçirdiler. Kıșın bastırdığı Van’ın soğuğuna maruz kalan depremzeler için basına yansıyan veya yansımayan çok sayıda yardım kampanyası BAYİLERE DESTEK Heyet Van ziyaretinde, bölgede faaliyet gösteren ve üç markayı temsil eden 12 bayiyle de bir otelde bir araya geldi. Heyet depremzede bayileri dinledi, kayıpları için bașsağlığı, 8 B‹zb‹ze sürüyor. Ama biliyoruz ki Van üșüyor, Van çetin kıș șartlarına dayanmakta güçlük çekiyor. En çok korktukları șey de unutulmak. Bizlere düșen, en azından kıșı atlatana kadar yardımlarımızı sürdürmek… Hüsey‹n Gülerce: DAYANIfiMA, ÜM‹D‹M‹Z‹ ARTIRDI Uzun yıllar öğretmenlik ve eğitim alanında yöneticilik yapan Hüseyin Gülerce, șimdi Zaman gazetesindeki köșesinden sağduyu çağrısında bulunuyor. Aynı toprakta birbirimize yabancılașmamak için, bu yabancılașmanın kökeninde yatan hasmane duygulardan, hırstan, bencillikten arınmamız için kendimizle hesaplașmamız ve eğitim sisteminin de yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Gülerce, Van depreminde yașadığımız dayanıșmanın ise Türkiye’nin geleceği adına ümitleri artırdığını belirtiyor. Bizi birbirimizden uzaklaștıran nedir? Siyaset, ırk, mezhep... Bunlar bizi ayıran faktörler gibi görünüyor ama aslında esas mesele bu konulardaki yaklașım biçimimiz, kurduğumuz dil mi? “Bizi birbirimizden uzaklaștıran nedir?” sorusu, çok güzel bir soru. Mesela evlilik… Eșler birbirlerini seviyorlar. Hatta günümüzde flört ediliyor sonra evleniliyor. Fakat sonra bir bakıyorsunuz, insanlar birbirlerinden ayrılıyorlar. Aile dramları da yașanıyor. Mesela erkek yurtdıșına gitmiș. İki de küçük çocukları var. Yurtdıșında bașka kadınlar olmuș ve șimdi boșanıyorlar. Șimdi, burada bizi ne ayırdı? Kendimizi, nefsimizi öne çıkarmak ayırdı. Bu ayrılıkta vefasızlık var, dostluğa kalleșlik var, verdiğin sözde durmama var. Tabii ki bunu bütün boșanmalar için söylemiyorum. Fakat bizi ayıranlar konusundaki en küçük örnekten B‹zb‹ze 9 GÜNDEM bașlıyorum. Șimdi bu örneği büyütelim. Eskiye özlem adına söylemiyorum ama bir zamanlar insanlar sokakta birbirlerini tanıyorlardı. Șimdi apartmanlarda kimse kimseyi tanımıyor. Yeni birisi tașındığında ‘hoș geldin’e giden yok. Șimdi bizi ne ayırdı? Bencilliğimiz. “Acaba nasıl insanlardır gelenler? Tanıșırsak iyi mi olur, kötü mü?” Demek ki bu ayrılığın temelinde birbirimize olan güvensizlik var, ama bu güvensizliği besleyen bence nefislerimiz, hırslarımız, beklentilerimiz. Van depreminde birkaç gün enkaz altında kaldıktan sonra çıkarılan birisi “Enkaz altında, üzdüğüm, kırdığım insanları düșündüm,” dedi. Demek ki bize bir de, bir muhasebe lazım. Çünkü birbirimizden ayrılığımızın sebebini hep bașkalarında, kendi dıșımızda arıyoruz. Hâlbuki bir arada yașamayı, farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyi kabul edebilirsek, kimse kimseyi ötekileștirmeyecek ve saygı duyacak. Bunun formülü nedir? Formül çok basit; herkes birbirinin konumuna saygı duyacak. Herkes “Biz önce insanız” diyecek. Ama insanlık ortak paydasında bir arada yașayabileceğimizi de görüyoruz. Demokrasi bugün en ideal sistemdir. Nedir demokrasi? Evrensel insan hakları, fikir-ifade hürriyeti, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, herkesin hesap vermesi, șeffaflık, kalkınma, refah… Hepsi birden… Bu gerçekleșmeyecek bir șey değil ki! Ama burada iki nokta var. Birincisi, herkes kendisi dıșındakilerin de en az kendisi kadar değerli olduğunu kabul edecek. Bu, karșılıklı saygıyı getirir. İkincisi, paylașmayı kabul edeceksiniz. Bir yerin genel müdürü olsanız bile paylașmayı bileceksiniz. Tek adamlıkla hiçbir șey yapamazsınız. Bir insan orta direk olsa bile yan direklere ihtiyaç duyar. Paylașmayı kabul etmek de kolay 10 B‹zb‹ze “ Formül çok bas‹t; herkes b‹rb‹r‹n‹n konumuna sayg› duyacak. Herkes “B‹z önce ‹nsan›z’ d‹yecek” değildir. İnsan güç sahibi olunca onu paylașmak istemez. Güzel bir söz vardır: “İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar.” İnsan havalanır, uçar. Hâlbuki acılar paylașıldıkça azalır; sevmeler, mutluluklar paylașıldıkça artar. Paylașma bir sırlı kelimedir ama biz bunu keșfetmek istemiyoruz. Kendinizi inci mercandan, bașkalarını ağaç kavuğundan gelme diye düșünürseniz, hiçbir zaman paylașmayı kabul etmezsiniz. Geçmiș dönemlerde kralların, padișahların kafasında paylașma diye bir kavram olabilir mi? Ama demokrasi öyle değil. Demokrasideki sorun da, seçtiklerimizin kendilerine emanet olarak verdiğimiz iktidarı halkla paylașmak istememesi… Dolayısıyla “Biz birbirimizden neden uzaklaștık?” sorusunun cevabı, aslında nefislerimizle, hırslarımızla, beklentilerimizle, bencilliklerimizle ilgili… Kimse kimseye kabahat bulmasın. Ama bu yanlıșı sürdüremeyiz. Yanlıștan dönmemiz lazım. Bu da, herkesin kendisinden fedakârlık etmesini gerektirir. Tavırlarımız, sözlerimiz, yaklașımımız… Tabii bunu detaylandırabilirsiniz. Üslup bozuluyor mesela. Üslup güzelliği kayboluyor. Bir sorunu tam çözecekken, birisi yanlıș bir laf söylüyor, yine bașa sarıyorsunuz. Siyasetçilerin üslubunda hoșgörü, birbirimizi sevme-saymadan ziyade hasımlık duygusu var. Niye iktidar ve muhalefet birbirini hasım olarak görür? Rakip görebilirsiniz, çünkü yarıșıyorsunuz, onları geçmek istemeniz ayıp bir șey değil. Ama rakibinizi hasım görürseniz hata yaparsınız. Biz birbirimizin hasmı olmamalıyız. Rekabet bizi daha bașarılı olmaya, daha ileri götürmeye sevk etmeli. Nedir bu? Eșler birbirini hasım görüyor. Komșular, akrabalar… Farklı mezheplere mensup olanlar birbirlerini hasım olarak görüyor. Taraftar futbol maçına döner bıçağıyla gidiyor. İnsan, tanımadığı birine zarar vermek için bıçakla, șișle maça mı gelirmiș? Demek bir yerde yanlıș var. O yanlıș bizim insanlığımızla ilgili. İnsan olursak bunları çözeriz. çocuklarımıza bunları verebiliriz. Ahlak dersinde bile öğrencilere dürüstlük, yalan söylememe, bașkalarına zarar vermeme, temel insan hakları gibi konular verilmiyor. Bakınız, trafikte bizim bir halimiz vardır... Bu bir fotoğraftır. Toplumumuzda saygının ne kadar azaldığını gösterir. Kırmızı ıșıkta geçmeyi, emniyet șeridini ihlal etmeyi uyanıklık zannediyor. Toplumumuzda uyanıklık bir huy, makbul bir șey haline gelmiș. Kimse de sesini çıkarmıyor. Ben Yalova’da depremi yașadım. Binaların neden yıkıldığını Marmara depreminden biliyoruz. Peki, hiç olmazsa 1999’dan itibaren Türkiye’de bütün binaların deprem yönetmeliğine göre yapılması, ona göre malzeme kullanılması, mutlaka zemin etüdü yapılarak kat izni verilmesi gerekmez miydi? Șimdi bakın, ilk defa tepesi attı Sayın Bașbakan’ın “Bundan sonra iktidara da bedel olsa yıkacağım,” diyor. Çünkü sorumluluk Bașbakan’da. Yarın ona “Elinizde yetki vardı, bu insanların ölümünden siz de sorumlusunuz,” denilse ne cevap verecek? Sadece Bașbakan değil elbette, bakanlar, belediye bașkanları, imar müdürleri, mühendisler, inșaat kontrolü yapan firmalar... Müteahhit binayı neden çürük yapar? Belediye neden göz yumar? Siyasetçi-müteahhit ilișkileri nelerdir? Türkiye’de belediyeden muhtarlığa, spor yönetiminden her alana, yönetimde ciddiyet lazım. İnsanlar ișlerini ciddi, dürüst yapmalı, hakkını vermeli. Bizim bunun böyle gitmediğini kabul edip zihniyetimizi değiștirmemiz lazım. Herkes șapkasını önüne koysun. Bu konușmalarımız bağlamında deprem dayanıșmasının değerlendirmesini yapar mısınız? Bu, bizim milletimizin hasletlerinden birisi. Çok șükür onu kaybetmemișiz. Hayır yapma, dayanıșma duygusu giderek artıyor. Onu da sevinçle belirtmek lazım. Mesela Marmara depreminde de insanlar koșup geldiler ama Van depremindeki gayret çok daha iyi. Millet yardımı gönülden yapıyor. Bazıları havayı bulandırmak istediler ama ben onları komplo olarak görüyorum. Sanal ortamda çok kötü șeyler söyleyenler oldu. O tıynette, karakterde çok az insan olduğunu düșünüyorum, onlara da klinik vaka denilebilir. Bu dayanıșmanın böyle çığ gibi büyümesinin bir nedeni de onlar olabilir mi? Kamçılamıș olabilir, “Görün bakalım, iște biz böyle kenetleniyoruz” demiș olabilirler. Aslında bundan ümitvar olmamız lazım. Bu ülkede geçmiște Sünni-Alevi, gerici-ilerici, sağcı-solcu ayrıșmaları yapıldı. Bunları yapanlar hep darbelere zemin hazırladı. Çatıșmaları önleyecek tek ilaç, bizim kardeșliğimiz, bir arada yașama irademizdir. Bir arada yașama irademizi zaafa uğratmamalıyız. Tam kardeșlik adına bir testten geçiyorken, Van’daki bu dayanıșma, Türkiye’nin geleceği adına ümitlerimizi artırdı, pekiștirdi. Deprem bu kadar can kaybı, acı yașattı ama șunu da görme imkânı verdi: Bașkalarının bölmeye, ayırmaya çalıștığı bir milletin, meğerse çok derinlerde gönül bağı varmıș, kardeșlik duyguları varmıș. Peki sorunun önemli kısmı insanın kișisel özelliklerinde olduğuna göre, bu ilișkiler ağı nasıl sağlanabilir? Okullarda insanı öne çıkaran bir eğitim anlayıșı olması lazım. Türkiye’de mevcut eğitim tamamen üniversite kazanmaya endeksli. Bu arada çocuklar karakter, ahlak itibarıyla nasıl gelișiyorlar, ona bakan yok. Rehberlik, gerçek manasında yapılmıyor. Eğitim A’dan Z’ye yeniden ele alınmalı. Mevcut haliyle bizim eğitimimizde bir gaye yok. İdeolojik bir gayeden söz etmiyorum. Fakat insanlık ortak paydasında, evrensel insanî değerlerde bulușulabilir. Öyle bir eğitim sistemi ki, mesela Birleșmiș Milletler İnsan Hakları Beyannamesi, AB üyeliği temel șartı, AİHM içtihatları, bugün gelinen dünyada esaslı standartlardır, B‹zb‹ze 11 DÜNYA VE B‹Z ÜLKEM‹ZE VE EKONOM‹M‹ZE GÜVENEL‹M! Ekonomist Deniz Gökçe, Bizbize dergisi için ekonomimizin röntgenini çekti ve de¤erlendirmelerini kaleme ald›. Gökçe, “Türkiye 2011 y›l›nda 1994 ve 2001 y›l›na göre dev hamle yapm›fl durumda ve kuvvetli. Kendi durumumuzun iyi oldu¤unu anlamak ve do¤ru analiz yapmam›z gerek,” diyor Bugün ‹zleme ve anlama zaman›! Prof. Dr. Deniz Gökçe, kendisi sordu, kendisi cevapladı; Türkiye ekonomisinin yükseliș ve düșüș hareketlerini, nedenleriyle birlikte, Bizbize okuyucuları için yazdı. Ülkemize güvenmemizi isteyen Gökçe, 2011 ekonomisini değerlendirirken, “Türkiye gibi G-20 üyesi olan bir ülkede tüm vatandașlar, hep gaz verilemeyeceğini, bazen gaz verilip, bazen fren yapılacağını anlamak zorunda,” dedi. Sizi Gökçe’nin değerlendirmeleriyle baș bașa bırakalım. “Türkiye 1994’te ve 2001’de ağır tahribat yapan ve kendisinin ürettiği krizler yașadı. Bu krizlerde ülke içinde uzlașma yerine zıtlașma faktörü önemli boyutta vardı. 1994 yılında ne yașadık? 1994’te global ortamda kriz yoktu. Krizi biz, kötü yönetim sonucu çıkarmıștık. 1994 krizinde daha önce 1989 yılında gerçekleșen sermaye hareketi serbestisinin oyunun kurallarını tamamen değiștirdiği konusunu unuttuğumuz için krizi biz çıkardık. O günlerde hükümet piyasayla zıtlașmıș, Merkez Bankası’nın Hazine’den alacaklarını tahkime uğratmıș, yani silmiș, Merkez Bankası’ndaki bașarılı ekibi uzaklaștırma girișimine girișmiș ve kamu borçlanma faizlerini düșürmek için ihaleleri iptal ederek kamu finansmanını çökertmiști. Bu zıtlașma ortamında yeni atanan 12 B‹zb‹ze Merkez Bankası Bașkanı da dört-beș ay dayanabilmiști. Sonunda Merkez Bankası’nda piyasaya müdahale edebilecek döviz kalmayınca kur kopmuș, dolar kuru 14 bin TL düzeyinden 38 bin TL’ye kadar çıkmıș, kamu finansmanı ise ancak 1994 yılı Temmuz ayında çıkartılan dev faizli ‘Dayan Osman’ bonolarıyla sağlanabilmiști. Sonunda IMF ile anlașma yapılmıștı. Siyasetin ikili koalisyon nedeniyle pek reformist davranamadığı bir ortamda, dünyada kriz yokken ülkede kriz çıkartmıștık. Ya 2001 krizini nasıl çıkarttık? 2001 krizinde ise ülkemizde üçlü koalisyon vardı. Birbirimizle anlașamadık. Fakat 1997 Asya krizi de global negatif etkiler üretmiști, üstelik 1998 Ağustos Rusya borç moratoryumu ülkemize bulașmıștı, 1999 Kocaeli depremi ve ülkenin 1999 bașında koalisyonun bozulması sonucu seçime gitmesi, ülkenin ekonomisini iyice hırpalamıș ve Türkiye 2000 yılında yüzde 12 civarında bütçe açığı /GSYİH oranı ve yüzde 78 civarına gelmiș kamu borçluluk oranıyla ciddi boyutta değișim gereksinmesi ihtiyacı içinde olduğundan, faiz ve enflasyonu düșürmek uğruna 2000 yılında ‘kemoterapi’ demek olan ‘kur çıpası’ uygulamasına geçilmek zorunda kalınmıștı. Ancak 2001 yılı Șubat ayında Cumhurbașkanı ile Bașbakan arasındaki anlașmazlık, sonunda ülkeden birkaç saat içinde milyarlarca doların kaçmasını getirmiș, bu da krizi tetiklemiști. Kurlar bir saat içinde delirirken, insanlık tarihinde gerçekleșmiș en yüksek faizlerin de bu dönemde ülkemizde olușması, bu karambolde de 30 kadar bankanın batması, zıtlașmanın faturası hakkında bilgi vermiș olmalı. Peki 2008 krizinde neden sallandık? 2001-2008 arasında ekonomiyi iyi yönetmiș ve birçok sorunu ortadan kaldırmıștık. Bugün ise global, yani uluslararası ortam 1994 ve 2001 yıllarından daha kötü, çünkü dünyada ciddi boyutta risk var. Önemli olan nokta, 2008-2009 krizini Batı ortaya çıkarırken biz bu sefer ‘katil değil kurban’ idik. Bugüne gelirsek de, 2011 yılında ABD ekonomisi çok așırı dozda olmasa da teklemekte. ABD, 2 Ağustos borç limiti tartıșmasında, geçmiște sergilediği iç uzlașmayı sergileyemedi ve ülkenin ratingi bir basamak düștü. Ama dünya genelinde bugün esas sorun AB! Avrupa olayların vahametini yeni yeni anlamaya bașlıyor gibi. Ama orada da Sarkozy-Merkel ekibi diğer ülkelerle anlașamıyor. Çözüm geliyor mu gelmiyor mu belli değil. İspanya ve İtalya, zaten zorlanan İrlanda, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkelere göre dev ekonomiler ve kriz oralara bulașırsa hem Avrupa yanar, hem de biz ihracat pazarımızın batması sonucu çok zor durumda kalırız! Bu risk olasılığı küçük görülse de, gerçek bir risk . Benzer șekilde Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki kargașa sonucu petrol fiyatları da bir anda dev bir enerji krizine dönüșebilir. Düșmeye bașlayan petrol fiyatları delirebilir. Bu arada biraz da kendimize bakmamız gerek. Ülkemizde șirketler, bankalar, kișiler topyekûn ‘büyüme,’ hızlı büyüme peșinde. Hızla artan kredi balonuyla beslenen bu ‘bonanza,’ ülkeye bir yandan çoklukla iç taleple șișmiș bir büyüme getirirken, diğer taraftan da azan ithalatla cari denge açığı tarihsel rekora koșmakta. İnșaat, otomotiv ve bankacılık gibi sektörler ise genel gidișatı görmemekte. Bazı kesimler adeta dünyada kargașa B‹zb‹ze 13 “ DÜNYA VE B‹Z “Lütfen flu Döv‹z b‹ter end‹fles‹N‹ b›rakal›m. vatandafllar›n geçm‹fl kr‹zlere benzer b‹r döv‹z k›tl›¤› durumumuz varm›fl g‹b‹ end‹flelenmes‹ gerekm‹yor. Yeter‹nce cephane var” yokmuș gibi davranıyorlar. Bu durumda toplumun genelinin çıkarıyla sektörlerin çıkarları çatıștığı zaman, ön planda toplumun çıkarının olması gerekli… Ama bu gerçek, ülkemiz reel sektöründe ve finans sektöründe tam doğru değerlendirilmiyor. Türkiye 2001 krizi sonrasında bankacılık sektörünü ve kamu maliyesini tamir etmiști. Diğer taraftan da ülkemiz tarihinde ilk defa dev döviz rezervi biriktirmiști. Bu nedenle sağlam finans kesimi yapısı ve sağlam kamu maliyesi nedeniyle ve zorlanarak da olsa, 2009 yılında sadece eksi yüzde 4.7 (Almanya kadar) daralsak da ayakta kaldık. Banka batmadı, kur delirmedi, faiz uçmadı ve Türkiye krizden önemli ölçüde hızlı ve güçlü olarak çıkan bir ülke oldu. Öyle ise 2008-2009 döneminde biz neden daraldık? Daralmamızın nedeni aslında basitti. 14 B‹zb‹ze İhracat da bir nevi bağımlılıktır. Çünkü müșterileriniz batarsa siz de batarsınız. Bunu anlamak zorundayız. 2009 yılında Avrupa battı, bizim sanayi üretimi de bunun sonucu yüzde 40 daraldı. Çünkü ihracatın yüzde 80 kadarı sanayi üretimiydi. Bu, güçsüz firmaları batırdı veya hırpaladı, bu da ișsizliği artırdı. Ancak bankacılık ve kamu maliyesini 2001 krizi sonrasında tamir etmiș olmamız sonucu 2010 yılında yeniden ve hızla büyümeye bașladık. Buna önce sevindik, ama sonra 2010 yılı sonuna gelindiğinde gerçekleri daha iyi anladık. 2010-2011 sürecinde gerçekleșen tüm Avrupa rekorunu yüzde 8.9 oranında dev büyüme, diğer taraftan dev cari açık yaratıyordu. Bu ortamda gereksinmemiz olan șey, ekonomiye fren koymak ve ülke çapında uzlașmaktı. Çünkü ülkemizin ancak uzun vadede çözülebilecek olan iki temel problemi var. Bir tanesi enerji ithalatının yarattığı ortalama yılda 50 milyar dolarlık dıș denge açığı. Bu, cari açığımızın temel nedeni. İkincisi ise sosyal güvenlik sistemimizin yarattığı yılda 35 milyar dolar boyutunda ve kamuya fatura olan bütçe açığı. Bu iki sorunu bir yılda veya üç yılda çözemeyiz. Bu sorunların çözümü 20 yıl veya daha da fazla zaman alacak! Uluslararası basın ise çeșitli lobilerin ve çıkarların etkisi altında, ülkemizde uygulanan politikaları anlamadan eleștirmekte. Türkiye 2011 yılında 1994 ve 2001 yılına göre dev hamle yapmıș durumda ve kuvvetli. Ama dünyada risk algılaması kötü iken kendi durumumuzu iyi olduğunu anlamak ve doğru analiz yapmamız gerek. Türkiye gibi G-20 üyesi olan bir ülkede tüm vatandașlar, hep gaz verilemeyeceğini, bazen gaz verilip, bazen fren yapılacağını anlamak zorunda. Siyasetçilerimiz de ister muhalefet ister iktidar olsun, ekonomik gidișatı objektif analiz etmek zorundalar. Ülkemizin Merkez Bankası, Bașkan Durmuș Yılmaz döneminde, Kasım 2010 tarihinde, büyümeyi frenlemek için bir dizi önlem aldı. Mevduat karșılıkları arttı. Çünkü kredilerin frenlenmesi gerekiyordu. Gecelik faizler düșürüldü, çünkü sıcak para hızla ülkemize gecelik faize akıyordu. İnșaat, otomotiv, banka kesimi itiraz etti. Ancak șimdi geri dönüp baktığımız zaman Merkez Bankamızın altı ay önceden ne kadar isabetli bir öngörü yaptığı da açık ve seçik görülüyor. Sonra 2011 yılının ilk altı ayı geçti. Ekonomimiz istenen yönde yavașlamaya bașladı. Bu sefer de AB içinde risklerin artması üzerine yeniden gaz vermemiz gerekti. Politika faizi düșürüldü, sermaye hareketlerinin artması ve döviz kaçmaması için gecelik faiz eskisi gibi yükseltildi. Bu tür oynak ve riskli ortamlarda ekonomiyle ilișkili bakanlıklar, Hazine ve Merkez Bankası tarafından topluma aktarılan bilgileri izlemek ve yapılan politika değișikliklerine de uyum sağlamamız gerekli! Bugün dövizden bol bir șey yok! Belirttiğimiz gibi 2011 yılı Ağustos ayı bașında Merkez Bankası ikinci bir politika değișikliği yapmıș ve daraltmacı yaklașımdan genișlemeci yaklașıma geçmiști. Ayrıca döviz ihaleleri açarak da döviz arzını artırıp kurların fazla dalgalanmasına engel olmaya çalıșmıș, rüzgâra karșı direnme operasyonuna girișmiști. Tabii, 2 Ağustos tarihinde son ana kadar ABD’de borç limiti sorununa çözüm gelmemesi ve sonra da ABD’nin ratinginin düșürülmesi global piyasaları sallamıștı. Sonra da Sarkozy–Merkel ekibinin ikna edici adımlar atamaması ve Avrupa’nın sorunlarının çözümü konusunda belirsizlik ortaya çıkması, piyasalarda müthiș bir risk algılaması doğurmuștu. Türkiye de bu türbülansa muhataptı, çünkü temel ihracat pazarı Avrupa idi. Üstelik de Türkiye’nin önemli boyutta bir cari açık sorunu da vardı. Sıcak para ise güvenilir bir finansman șekli değildi. Hem girebilir hem çıkabilirdi. Merkez Bankası’nın gecelik faizi yeniden yükseltmesi ise sıcak paraya davet veya döviz talebini azaltma operasyonu idi. Merkez Bankası’nın döviz ihalelerinden bu yana Bayram öncesinde 15 iș günü geçti, ilk 15 ihale yapıldı. 5 Ağustos’ta bașlayan ihalelerde Merkez Bankası ihale tutarını günlük açıklıyor ve piyasadan da günlük talep geliyordu. Finansal piyasadan gelen talep miktarı toplamı ilk 15 ihale gününde 2.96 milyar dolar, yani kabaca 3 milyar dolar civarında gerçeklești. Merkezin satıș teklif toplamı ise ilk 15 günde 1.3 milyar dolar. Talebin ne kadarı yerli, ne kadarı Merkez Bankas› Döviz Rezervi Milyar $ 08. 7 . 2011 99.5 15. 7 . 2011 99.1 22. 7 . 2011 98.1 29. 7 . 2011 98.6 05. 8. 2011 97.6 12. 8. 2011 96.5 19. 9. 2011 94.8 Șekil 1 da yabancı onu bilmiyoruz! Ama 5 Ağustos-25 Ağustos arasında ortalıktaki gürültü patırtı döviz kurunu yükseltti. Ama diğer taraftan bu talebin Merkez Bankası’nın döviz rezervi toplamı karșısında ne kadar cılız kaldığını da görmeniz için așağıya bir de Merkez Bankası döviz stoğu tablosu eklendi (Șekil 1). Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 31 Aralık 2010 tarihinde toplam 86 milyar dolardı. Merkez Bankası döviz rezervleri 2011 yılında arttı ve 8.7.2011 tarihinde 99.5 milyar dolarla zirveye çıktı. Șimdi ise 94.8 milyar dolara geldi. Bu arada Merkez Bankası sadece piyasaya döviz satmıyor, Hazine’nin dıș borç ödemelerine de döviz veriyor, bașka döviz ödemeleri de var. Hazine, Temmuz ve Ağustos aylarında kabaca toplam 2 milyar dolar civarında kamu dıș borç geri ödemesi de yapmıș bulunuyor. Lütfen șu döviz biter endișesini bırakalım. Türkiye 750 milyar dolarlık GSYİH ile ve 100 milyar dolara varmıș döviz rezerviyle ortada dururken, vatandașların geçmiș krizlere benzer bir döviz kıtlığı durumumuz varmıș gibi endișelenmesi gerekmiyor. Yeterince cephane var. Farkındaysanız, döviz kuru ve altın fiyatları da bir yukarı bir așağı oynar. Altın fiyatı ve döviz kurları büyük çapta psikolojiyle hep oynar. Nereye gidecekleri de kolay tahmin edilemez. Kaldı ki, ABD üç cent masrafla bir kâğıdın üstüne yeșil boyayla 100 dolar yazıyor ve biz de ‘enayi’ gibi onları tutuyoruz. Altın dersen, patates gibi yerin altından çıkıyor ve biz de onları milyarlarca dolar vererek, durumumuzu koruruz hayaliyle ithal ediyoruz. Kaldı ki, 1980 yılında 800 dolar ons bașına değeri olan altın 2200-2400 dolara yükselmeden dolar enflasyonunu bile karșılamaz ama, altın spekülasyonunun seveni bol. Üç beș spekülatör tüm dünyayla oyun oynayıp duruyorlar. Biz de spekülatör olmayalım, ülkemize ve ekonomimize güvenelim! B‹zb‹ze 15 ARTI 1 “SEYAHAT YA RESULALLAH” 70 y›l› aflk›n ömrünün 51 y›l›nda gezerek gördüklerini ‘Seyahatname’siyle bizlere aktaran Evliya Çelebi, bu y›l tüm dünyan›n gündeminde. Çünkü UNESCO do¤umunun 400. y›l› olan 2011’i Evliya Çelebi y›l› ilan etti. Türk Tarih Kurumu da “Seyahatname”yi yeniden t›pat›p basma karar› ald› Rivayet odur ki, Evliya Çelebi, bir gün rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Öyle heyecanlanır ki, “Șefaat ya Resulallah” diyeceğine, șașırıp “Seyahat ya Resulallah” der. Ve kendisine seyahat izni verilir. O da bașlar İstanbul’dan gezmeye. Ardından bütün Osmanlı coğrafyasını kateder. Gezdiği yerleri nüktedan bir üslupla, biraz da mübalağayla “Seyahatname”sinde anlatır, yüzyıllardır insanlığa bilgi aktarır. Bu nedenle Avrupa Konseyi’nin ‘21. yüzyılda İnsanlığa Yön Veren En Önemli 20 Kișiden Biri’ ilan ettiği Evliya Çelebi, doğumunun 400. yılı olması dolayısıyla da 2011’e adını verdi. UNESCO 2011’i Evliya Çelebi Yılı olarak ilan etti. “SEYAHATNAME” YENİDEN BASILACAK Türk Tarih Kurumu da doğumunun 400. yılında Evliye Çelebi’nin 10 cilt ve 4 bin sayfalık “Seyahatnamesi”nin tıpkıbasımını yapacağı müjdesini duyurdu. Bir 17. yüzyıl klasiği olan “Seyahatname”, hem bir edebiyat eseri, hem de tarih, dil, folklor, sanat tarihi, topoğrafya, dinler tarihi, tasavvuf tarihi ve yerel tarih araștırmacıları için temel bir kaynak. Dile kolay, Evliya Çelebi’nin 70 yılı așkın ömrünün 18 padișahlık gezdiği 51 yılının birikimini yansıtıyor. 10 ciltlik “Seyahatname”nin sekiz cildi Topkapı Sarayı'nda bulunuyor. İki cildi ise Süleymaniye Kütüphanesi'nde. Kitabın orijinalleri titizlikle korunuyor. Ancak olası bir hasar durumunda bu büyük kültür hazinesinin aslının yok olması riskini dikkate alan Türk Tarih Kurumu, “Seyahatname”yi gelecek nesillere aktarabilmek için, orijinalinin birebir örneğini basacak. Orijinal boyutlarında, orijinal görselleriyle ve Arap alfabesiyle… Evliya Çelebi Yılı etkinliklerinin adresleri de titizlikle seçildi; İstanbul, Bursa ve Kütahya'da yoğunlaștı. Çünkü İstanbul, Evliya Çelebi'nin doğduğu șehir. 4 bin sayfalık “Seyahatnamesi”nin birinci cildini tamamen İstanbul'a ayırmıș. Evliya Çelebi, İstanbul dıșındaki ilk gezisini Bursa'ya yapmıș, șehri tüm ayrıntılarıyla, efsaneleriyle, tarihi B‹zb‹ze 17 ARTI 1 güzellikleriyle anlatmıș. Kütahya da Evliya Çelebi'nin atalarının șehri… Kütahya’da, baba tarafının bu șehirden geldiğini yazan Evliya Çelebi'nin ailesine ait olduğu düșünülen ve müzeye dönüștürülen bir ev de var. 10 PARMAKTA 10 MARİFET Evliya Çelebi’yi biraz daha yakından tanıyalım mı? Asıl adı Derviș Mehmed Zillî. 1611’de İstanbul Unkapanı’nda doğdu. Babası Derviș Mehmed Zillî, sarayda kuyumcubașıydı. İlköğrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu. Babasından tezhip, hat ve nakıș öğrendi. Enderun’a alındı. Dayısı Melek Ahmed Pașa’nın aracılığıyla Sultan IV. Murad’ın hizmetine girdi. Dünya gezi edebiyatının en kapsamlı, en ilginç gezi kitabının yazarı olmasının yanı sıra iyi Her ülke kendi tarihinde ön plana ç›km›fl ve insanl›¤a fayda sa¤lam›fl veya insanl›k ad›na kültürel miras b›rakm›fl kiflileri belirleyip UNESCO'ya bildiriyor. Yetkili kurullar da de¤erlendirmeleri ard›ndan uygun görürlerse o kiflilerin an›s›na sayg› için o y›l› anma y›l› olarak ilan ediyor. UNESCO 2011’i Evliya Çelebi y›l› ilan etti. 18 B‹zb‹ze bir tarihçiydi. Resime, el sanatlarına, oyalara ilgi duyardı. Yemeyi severdi. İyi güreșçiydi, attığını vuran bir okçuydu. Çok iyi dinî öğrenim görmüș bir hâfızdı, müezzindi, sesi güzeldi ve bütün makamları iyi biliyordu. Ayrıca babası Kanuni Sultan Süleyman'ın kuyumcubașısı olduğu için altın ve gümüș ișleme gibi pek çok el sanatına da hâkimdi. FARKLI BİR ÜSLUP İnsanın aklına, bütün bu yetenekleri geliștirecek zamanı nasıl bulduğu sorusu gelmiyor değil. Çünkü 50 yılını verdiği seyahat güzergâhındaki mekânların listesi uzayıp gidiyor: İstanbul, Bursa, İzmit, Trabzon, Tokat, Erzurum, Van bașta olmak üzere bütün Doğu Anadolu; Üsküdar’dan Șam’a kadar bütün șehir ve kasabalarıyla Güneydoğu Anadolu; Tiflis, Bakü, Gürcistan, Kırım, Dağıstan, Çerkezistan, Kıpçak diyarı, Ejderhan havalisi; Bütün Ege kıyıları ve adaların birçoğu, Mora, Girit, Hanya, Șumnu, Niğbolu, Silistre, Babadağı, Filibe, Sofya, Edirne. Çanakkale, Ozi, Gelibolu, Boğdan, Belgrad, Tameșvar, Venedik, Bosna, Karaorman, Üsküp, Selanik, Macaristan, Almanya, Avusturya, Lehistan, Arnavutluk, İspanya, Danimarka, Hollanda, Brandenburg ve Adriyatik sahilleri… Ve bu duraklardan öyküler, türküler, halk șiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kușam, düğün, eğlence, inançlar, komșuluk bağlantıları, toplumsal davranıșlar, sanat ve zanaat varlıkları derledi. İnsanlarla ilgili bilgiler verirken, yapımları ve onarımlarına kadar evleri, cami, mescit, çeșme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havraları anlattı. Üslubunda ise o dönemde yaygın olan düzyazıya bağlı kalmadı. Divan edebiyatı șiirlerinde görüldüğü gibi ağdalı değil, daha çok günlük konușma diline yakın, kolay söylenip yazılan, akıcı, sürükleyici, eğlenceli ve zaman zaman alaycı bir dil kullandı. Sadece gördüklerini, duyduklarını aktarmadı, kendi yorumlarını, düșüncelerini de yazdıklarına kattı. Anlatımını belli bir zaman süresiyle sınırlamadı, günü ve dünü iç içe yazdı. Böylece anlattıklarına hayat verdi. Yazdıkları bugün bile keyifle okunan Evliya Çelebi’nin 1682’de Mısır’dan dönerken yolda ya da İstanbul’da öldüğü sanılıyor. SEYAHATNAME’DEN: VİYANA’DA BİR HASTANIN AMELİYATI Viyana’da bir hastanın șakağına mermi girmiști. Ben de izin istedim ve sessizce ameliyatı izledim. Doktor öncelikle hastanın alnının ortasından bașlamak üzere baștaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Ardından bașının yan tarafından bir delik açtı. Sonra bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak ayırdı. Kafatasının tam ortası keserin dișleri gibi birbirine geçmiș olduğu için tam ortadan ikiye bölündü. Ben hastaya daha yakından bakmak için yaklaștım, bu arada mendille ağzımı kapattım. Doktor bana niçin ağzını bu șekilde kapattın deyince: “Belki hapșırırım ve hastaya zarar verebilirim,” deyince doktor, “Sen doktor olmalıymıșsın,” dedi. Doktor kurșunu çıkardı, kurșunun yerini de bir süngerle temizledi. Sonra da kemikleri eskisi gibi birleștirdi. Deriyi de kapattı. Ardından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Doktor karıncaları tek tek derinin bitiștiği yerlere yaklaștırıyordu. Karınca bu bitișen deriyi ısırır ısırmaz, doktor karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baștan bașa kapattılar. Birkaç hafta sonra adam iyilești, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü. ERZURUM’DA KAR RAHMETİ Halkın ağzında șöyle bir fıkra vardır: Bir dervișe “Nereden geliyorsun?” demișler. O da “Kar rahmetinden geliyorum,” demiș. Bunun üzerine “O ne diyardır?” demișler. Derviș “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum’dur,” demiș. “Orada yaz olduğuna rastgeldin mi?” demișler. Derviș “Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim,” demiș. Bir diğer fıkra da șudur: Kedinin biri karakıșta bir damdan diğer dama sıçrarken havada donup kalmıș. Sekiz ay sonra don çözülünce miyavlayarak yere düșmüș. Gerçekten de bir adamın eli yaș iken bir demir parçasına yapıșsa derhâl donar. İSTANBUL’DA FATİH HASTANESİ 70 oda, 80 kubbe ve 200 memuru vardır. İpek altın ișlemeli, bürümcük gecelikleri vardır. Birisi hasta olsa hastaneye götürüp ona bakarlar ve ilaç verirler. Günde iki defa türlü türlü güzel yemekler verilir. Vakıf kuralları öylesine sağlamdır ki șöyle denilmiștir: “Eğer mutfakta keklik, turaç ve sülün kușlarının eti bulunmazsa bülbül, serçe ve güvercin pișirilip hastalara bol bol verilsin” diye yazılıdır. Hastanelerde, akıl hastalarının iyileșmesi için müzikçiler ve okuyucular tayin edilmiștir. İSTANBUL’UN ADLARI İstanbul’un ilk yapısı Makdonye adını tașır. Sonra İskender tekrar kurduğundan bu kez adı Aleksandri oldu. Ondan sonra da bir zaman Pozant dediler, bir zaman da Zondovina, Yağfuriye dediler. Dokuzuncu kez Kostantin yaptırdığı için Yunan dilinde Pozantiyum ya da Kostantiniye dediler. Nemçeliler Kostantinopol derler. Rus dilinde ise Terkuriye derler. Buna göre Grekler Grandoza, Macarlar Zendovar, Lehliler Kanatorya, Çekler Albanar, İskoçlar Herakliyan, Felemenkliler Astagania, İspanyollar Agrandoza, Portekizler Kostia, Araplar Kostantiniye, İranlılar Kayser-i Rum-i Zemin, Hintliler Taht-i Rum, Moğollar Çarğrad, Tatarlar ve Sakalibe ile Âl-i Osman’da yani Türkler’de ise adı İslambol’dur. Türk’ün görkemi diye âleme ün salmıștır. Allah onu koruya! B‹zb‹ze 19 MARKA “fiEFFAF, AD‹L, ‹LKEL‹ YÖNET‹M TARZINDA KARARLIYIZ” Türkiye Finans Kat›l›m Bankas›’n›n yeni Genel Müdürü Gürerk’in, bankac›l›¤›n her alan›nda faaliyet yürüterek baflar›y› daim k›lmak hedefine giden yolda müflteri, çal›flan ve hissedar memnuniyeti var Türkiye Finans Katılım Bankası 1 Haziran’da yönetim açısından yeni bir döneme girdi. Bankanın genel müdürlüğünü devralan Derya Veysel Gürerk, her dönemde olduğu gibi, bankanın çıkarları ve çalıșan mutluluğu doğrultusunda gelișime yönelik değișiklikler hedeflediklerini söylüyor. Gürerk ve çalıșma arkadașları, șeffaf, adil ve ilkeli yönetim tarzından sapmamakta kararlı. Banka yeni dönemde kurumsal, ticari, KOBİ ve konut kredileri alanlarındaki pazar paylarını büyütecek, bireysel bankacılık alanında atılımlar yapacak, șube ağını genișletip, ürün çeșitliliğini artıracak, sukuk, kira sertifikası, finansal kiralama gibi yeni ve alternatif ürünler üzerinde çalıșacak. Gürerk, Bizbize’nin sorularını yanıtladı. Derya Bey sizi tanıyabilir miyiz? Türkiye Finans ile yollarınız nasıl kesiști? 1963 yılında Ankara’da doğdum. Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. İșletme Muhasebe Bölümü’nden mezun oldum ve sonrasında Manchester Business School ve University of Wales’ın ortak yürüttüğü bankacılık ve finans ağırlıklı MAA programını bitirdim. 1983 yılında Etibank ile çalıșma hayatıma bașladım. İki yıla yakın Etibank’ta çalıștıktan sonra, Citibank Türkiye ve Citibank Newyork’ta 12 yıla yakın bir çalıșma hayatım oldu. Daha sonra sırasıyla Kent Bank, İș Bankası, AVEA ve Dedeman Holding’de çeșitli görevler üstlendim. Evliyim ve iki oğlum var. Türkiye Finans ailesiyle, 2009 Ağustos ayında Dönüșüm ve Proje Yönetimi’nden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmam sayesinde tanıșma șansını yakaladım. 1 Haziran 2011 tarihinden itibaren Genel Müdür olarak değerli kurumumuzdaki görevime devam ediyorum. Türkiye Finans’ı öncelikle kurumsal kimliği açısından değerlendirir misiniz? Türkiye Finans Katılım Bankası, Türkiye'nin önde gelen iki büyük grubu olan Boydak ve Ülker Grupları’nın ortaklığıyla kurulduktan sonra 2008 yılında Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan National Commercial Bank’ın bu ortaklığa katılmasıyla birlikte gücünü daha da artırdı. Türkiye 20 B‹zb‹ze Finans, katılım bankacılığı ve toplumumuzun ortak ilke ve değerlerine saygılı, șeffaflığı esas alan, dinamik, yeniliklere ve gelișimlere açık bir bakıș açısıyla faaliyetlerini yürüten, ‘önce Türkiye, sonra Finans’ ilkesini benimseyen kurumsal kimliğe sahip bir bankadır. Kurumsal kültürümüzün yaygınlașmasında çalıșanlarımızın gösterdiği azim ve çaba her türlü takdirin ötesindedir. Sizin döneminizde banka yönetiminde farklılık olacak mı? Yönetim anlayıșınızı öğrenebilir miyiz? Her dönemde olduğu gibi, bankamız menfaatleri ve çalıșanlarımızın mutluluğu doğrultusunda gelișime yönelik değișiklikler yapma anlayıșında olmamız gerektiğine inanıyorum. Benim ve arkadașlarımın her zaman șeffaf, adil ve ilkeli yönetim tarzını benimseyeceğimize olan kararlılığım ve inancım tamdır. Performans bazlı yönetim metodu en önemli yönetim aracımız olacaktır. Türkiye Finans’ın Nisan 2010 ile Nisan 2011 arasındaki dönemde yüzde 25 civarındaki mevduat büyümesiyle yüzde 18 büyüyen mevduat bankaları ve yüzde 20 büyüyen katılım bankaları ortalamalarının üstündeydi. Bu bașarının kaynağı nedir? Dönüșüm çalıșmaları kapsamında iki ana konuya odaklandığımızı belirtebilirim; birincisi ‘müșteri odaklılık’, ikincisi ise ‘verimlilik’. 2010 yılının hemen bașında hayata geçirdiğimiz iș modelimizle hem müșteri sayımızdaki hem ișlem hacmimizdeki artıșın yanı sıra merkezi operasyonlarımızda yaptığımız yatırımlarımız sayesinde verimliliğimiz artıș trendine girmiștir. Bu sayede, șubelerimiz genelinde satıș alanındaki çalıșan sayımız, operasyon alanındakini așmıș bulunmaktadır. B‹zb‹ze 21 MARKA Yeni dönemde büyüme stratejiniz ne olacak? Yeni dönemde güçlü olduğumuz kurumsal, ticari, KOBİ ve konut kredileri gibi alanlarda pazar payımızı artırmaya devam ederken, bireysel bankacılık alanında önemli atılımlar yapmayı hedefliyoruz. Buna uygun olarak șube ağımızı genișletmeyi ve ürün çeșitliliğimizi artırmayı hedefliyoruz. Katılım bankacılığı prensipleri çerçevesinde sunduğunuz ürünleri önümüzdeki dönemde çeșitlendirerek müșterilerin ihtiyaç duyacağı tüm konularda onlara alternatif sunmayı sürdüreceğinizi belirtmiștiniz. Hedefinizdeki enstrümanlar hakkında bilgi verir misiniz? Bankamızda, müșterilerimizin taleplerini beklentilerinin üzerinde karșılamayı ve katılım bankacılığı uygulamaları çerçevesinde tüm yeniliklerle bulușturmayı prensip edinmiș bulunuyoruz. Bu doğrultuda, sukuk, kira sertifikası, finansal kiralama gibi yeni ve alternatif ürünler üzerinde çalıșmalarımızı yoğunlaștırdık. Yakın dönemde bu ürünlerle piyasada önemli bir rol oynamayı hedeflemekteyiz. Son iki yılda verimliliğe odaklandınız. Bu konuda ne gibi çalıșmalar yaptınız? Yeni adımlarınız neler olacak? Performans yönetimi ilkelerinin yaygınlaștırılması kısa dönemdeki en önemli hedeflerimiz arasındadır. Burada amaçlanan, bankamız kaynaklarının en etkin șekilde değerlendirilmesi, müșterilerimize hizmet kalitemizin artırılması ve çalıșan memnuniyetinin en üst düzeyde sürdürülmesidir. Bununla birlikte operasyonel ve bilgi sistemleri alanındaki yatırımlarımıza devam ederek artan iș hacmini süratle cevaplayacak ve yenilikleri hızla uygulamaya alacak çalıșmalar da planlarımızın arasında önemli yer tutmaktadır. 2011 yılı hedeflerinizin neresindesiniz? Hedeflerimize yakın oranda bir gerçekleșmeyle faaliyetlerimizi devam ettiriyoruz. Özellikle 2011 yılının ilk yarısında yasal otoriteler tarafından tüm bankacılık ve ekonomi dünyasına yapılan uyarılar (bankacılık kredi portföyündeki büyümenin yüzde 25 ile sınırlandırılması) sene bașında hazırladığımız 22 B‹zb‹ze ROTAMIZ ‘‹K‹ DEV’E ÜÇÜNCÜSÜ EKLEND‹ Türkiye Finans Katılım Bankası, Family Finans ve Anadolu Finans kurumlarının birleșmesiyle kuruldu. Mobilya, ev tekstili ve kablo sektörünün önde gelen kurulușlarının sahibi Boydak Grubu'na ait Anadolu Finans Kurumu ile bisküvi, çikolata ve çeșitli gıda ürünlerinde dünya devi Ülker Grubu’na ait Family Finans’ın birleșmesine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun 28 Aralık 2005 tarihli kararıyla onay verildi. 30Aralık 2005’te de bankanın unvanı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ș. olarak değiștirildi. Devir yoluyla birleșme çalıșmaları da aynı gün tamamlandı. Sonuçta Türkiye'nin önde gelen iki büyük grubu olan Boydak ve Ülker, finans sektöründe hizmet veren kurumları Anadolu Finans ve Family Finans'ı, global ekonomi koșullarına ayak uydurmak ve Türkiye'ye çok daha faydalı olmak için kendi iradeleriyle Türkiye Finans Katılım Bankası adı altında birleștirdi. 182 șubesi ve 3 bin 350’yi așkın çalıșanıyla 1 milyondan fazla müșterisine hizmet veren Türkiye Finans’ın yüzde 60 hissesi 31 Mart 2008 tarihinde Ortadoğu’nun en önemli bankalarından ve Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan The National Commercial Bank (NCB) tarafından satın alındı. Türkiye Finans, yeni ortaklıkla Boydak ve Ülker gruplarının yanına eklenen bu büyük güç sayesinde daha da geliști. hedeflerimizi gözden geçirmemize yol açtı. Bununla birlikte hem Türkiye hem bankamız açısından gerekli olan büyüme hedeflerimize uygun biçimde bilanço ve kârımızı büyütmeye devam ettiğimizi memnuniyetle belirtmek isterim. 2011 Temmuz ayı itibarıyla 12.3 milyar TL aktif büyüklüğe ulașmıș, 9.3 milyar TL nakdî kredi kullandırmıș, 9.1 milyar TL fon toplamıș ve 1.0 milyar TL tutarında borçlanma sağlamıș bulunuyoruz. 2012 yılı için hedef ve stratejiniz nedir? Bankacılık sektörünün genelinde pazar payımızı büyütme hedefimize yönelik ana stratejilerimiz șube sayımızın, çalıșan sayımızın, müșteri sayımızın ve ürün çeșitliliğimizin artırılmasını kapsamaktadır. Bankacılığın her alanında faaliyetlerimizi devam ettirerek bașarılarımızı sürdürülebilir kılmak en önemli hedefimizdir. Hedeflerimize ulașmak için gerçekleștirdiğimiz tüm faaliyetlerimizin odağında ise müșteri, çalıșan ve hissedar memnuniyeti yer almaktadır. FINDIK fiEHR‹ ORDU TUR‹ZME HAZIRLANIYOR Do¤al zenginlikleri, tarihi dokusu, denizi, dereleri, yaylalar›yla dünyan›n en güzel köflelerinden Ordu’nun denizi p›r›l p›r›l, otelleri güzel, yemekleri özgün, insanlar› dost canl›s›... Yemyeșil doğanın, masmavi denizin kucakladığı Ordu, küçük, huzurlu, insanları gibi sıcak ve sevimli bir Karadeniz șehri… Bizbize’nin rotası fındık șehri Ordu’ya, tam da fındık zamanı düștü. Siz de eğer bu șanslı zamanlarda Ordu’ya gidecek olursanız, kulağınıza “fındığa gidiyorum”, “fındıktan geliyorum” sohbetleri çalınacak ve bu hareketlilik içinde leziz taze fındığın tadına bakabileceksiniz. Konu Ordu ise, söze fındıkla girmek șart. Çünkü fındık, bu șehrin gerek sanayi ürünü, gerek geçim kaynağı olarak, gerekse de tarımsal açıdan en önemli kaynaklarından. O, Ordulu’nun vazgeçilemezi. Bu yıl fındık rekoltesi düșük ama Ordulular böyle bir durumda fiyat avantajı doğacağını bilmenin rahatlığı içinde. Her ne kadar baș tacı olsa da, Ordulular ekonomileri için alternatif yaratma çabasında. Yeni gelir kapısı olarak da turizmi görüyorlar. Bu hedefle yola çıkınca elbette gözleri, kulakları șehre yapılacak havaalanında. Çünkü Ordu, misafirlerini hâlâ Samsun Çarșamba Havaalanı’ndan karșılayıp uğurluyor. Uçaktan indiğinizde sizi Havaș otobüsleri bekliyor. Yaklașık iki saatlik güzel bir yolculukla Ordu’ya varıyorsunuz. Yolculuk güzel olmasına güzel ama elbette doğrudan șehre ulașmanın kolaylığı bașka… Bu nedenle de șehir halkı, dünyada ikinci, Türkiye’de ise ilk örnek olan denize dolgu hava alanından șimdiden övgüyle söz ediyor. KIYISINA DOKUNULMAYAN TEK ȘEHİR Ordu, 1883 yılında büyük bir yangın geçirmiș. Bir kadayıf fırınında çıkan yangında, belediyenin itfaiye teșkilatının bulunmaması nedeniyle ne kadar ahșap bina varsa yanıp kül olmuș. Șehir ikinci darbeyi de 1939’da Erzincan depreminden yemiș. Șehrin merkezindeki birçok önemli eser yıkılıp yok olmuș. Bu yıkıma karșın șehirde hayranlıkla gezebileceğiniz tarihi eserler var. Ama ziyaretçileri Ordu’ya çekecek B‹zb‹ze 23 ROTAMIZ Da¤l›k bir co¤rafyaya sahip olan Ordu y›l›n hemen tüm aylar›nda ya¤›fl al›yor. Zaten Ordu’yu gördü¤ünüzde, bu bilgiye sahip olmadan da bol ya¤›fl ald›¤›n› anl›yorsunuz. Yeflilin her tonuyla kucaklaflan flehir, adeta oksijen deposu. F›nd›k Ordu’nun ana gelir kayna¤›. ‹kinci s›rada ise kivi yer al›yor. Kivi üretimi 5 bin tondan 7 bin tona ç›kar›lmaya çal›fl›l›rken, ar›c›l›kta da iddial›lar. Harçebeli, Akkuș, Boztepe, Çambașı yaylası, Mesudiye- Keyfelan, Cüle, Yeșilce ve Topçam yaylası, Korgan-Kumru obalarında dağ ve doğa yürüyüșü ya da Belicesu, Yalıköy, Bolaman yerleșmeleri, Ünye, Perșembe, Gülyalı, Melet Irmağı, Turnasuyu, Curi ve Akçay derelerinde olta balıkçılığı da seçenekleriniz arasında. nedenlerin bașında kıyıları, yaylaları geliyor. Bölgenin en temiz kumu ve en uzun kıyı șeridi burada. Kıyı șeridinde, birbirinden güzel koylar, doğal ve sağlıklı plajlar ve çeșitli mesire yerleri var. Ordulular, 117 kilometrelik sahil șeridiyle kıyılarına dokunulmayan tek Karadeniz șehri olmakla övünüyor. Ordu merkezinde Güzelyalı Plajı, Kirazlimanı mevkii, Fatsa, Ünye, Gülyalı ve Perșembe kıyıları, Çaka Beyaz Kum Plajı, Efirli Plajı Karadeniz’le bulușacağınız kıyılar. Bu kıyılar aynı zamanda su altı dalıșları için de uygun. Fatsa’da Sarmașık Kaplıcaları’yla termal turizme müsait olan Ordu, Çambașı, Keyfalan, Perșembe ve Argın, Yeșilce Topçam yaylalarıyla yayla turizmi 24 B‹zb‹ze merkezleri arasında. Yaylalarda ornitoloji (kuș gözleme) turizmi, botanik (bitki inceleme) ve foto-safari yapabilirsiniz. Fotoğraf için yaylaların yanı sıra ırmaklar, Gölköy’deki Ulugöl, Fatsa’daki Gaga Gölü de öneriler arasında. Yason Burnu, Ünye kıyıları, Çambașı, Turnalık, Tekmezar, Boztepe, Sayacabașı, Ünye, Mesudiye-Keyfelan, Kızılağaç, Savahçimeni, Cüle ve Çukuralan yaylalarında kamp ve karavan turizmine açık olan Ordu’nun yaylaları da bisiklet turları için son derece heyecan verici. Boztepe’de yamaç parașütü veya Melet Irmağı, Curi ve Akçay dereleri, Turnasuyu, Elekçi deresinin deli suları içinde rafting yapabilirsiniz. Turnalık, Tekmezar, UZUN BİR TATİL İÇİN CAZİP OLACAK Ordu’nun dört-beș yıl sonra ziyaretçilerine dolu dolu 15 gün geçirten bir tatil beldesi olması hedefleniyor. Hangi ilçe hangi zenginliğiyle bir adım öne çıkabilecekse, șehir bunu bașarmaya çalıșıyor. Mesela Çambașı’nın tek özelliği yaylası; orada yayla oteli yapılıyor. Bu yolda en önemli çalıșma, Samsun’da bașlayıp Gümüșhane’de biten, ‘yeșil hat’ denilen turizm yolu. Ordu’yu arkadan paralel olarak geçen ve tüm illeri birbiriyle birleștiren bu kesintisiz yol planı, ziyaretçilere bir haftada ya da 10 günde Karadeniz’i konaklayarak gezme imkânı verecek. Projenin çalıșmalarına bașlanmıș. Yani Ordu, turizm pastasındaki payını artırmakta kararlı… “ B‹zb‹ze’n‹n z‹yaret‹nden dört gün önce yaflad›¤› afette ‹k‹ can kaybeden, befl ‹lçes‹ hasar gören Ordu’da hayat normale dönmüfltü. ORDU KANATLARIMIN ALTINDA Boztepe, Ordu’nun merkezine 6 kilometre uzaklıkta, 560 metre yükseklikte. Ordu’nun yamaçlarında kurulduğu Boztepe’ye çam ağaçlarıyla örülü asfalt bir yoldan çıkabilirsiniz. Ama çok kısa bir süre önce Boztepe sevdalıları için ikinci bir yol açıldı. Șehir merkezinden teleferiğe biniyor, 5 TL’ye șehir üzerinden bir kuș gibi süzülerek, 7 dakikada Boztepe’de oluyorsunuz. Ordulular hem Boztepe hem de teleferikleriyle gurur duyuyor. Peki Boztepe neden bu kadar önemli? Gazino, motel, çam ormanları, piknik alanları bir yana, bu tepe asıl ününü manzarasından alıyor. Günün her saati, özellikle de güneș batmadan hemen önce ve battıktan sonra, dağlarla ve denizle kucaklașmıș șehri bütün ayrıntılarıyla seyredebiliyorsunuz. B‹zb‹ze 25 BAY‹LER ORDU bay‹ler‹m‹ze m‹saf‹r olduk ‹ST‹KBAL BAY‹‹ BAYSAL MOB‹LYA “‹STED‹⁄‹M‹Z ÜRÜNÜ B‹R HAFTAda ALMAK ‹ST‹YORUZ” Baysal Mobilya’nın 2 bin 700 metrekare kapalı alanı bulunan sekiz katlı mağazası beș yıllık. Ama Baysal ailesiyle Boydak Holding’in ișbirliği çok daha eski. Babadan mobilyacı olan Metehan Baysal, 1996 yılından bu yana İstikbal bayii. Sektörle ilk temas ise 45 yıl öncesine dayanıyor. Mağazanın yöneticileri Bülent Öztürk ve Nezihe Karadeniz geçen yıla oranla ciddi bir büyüme yakaladıklarını belirtiyor. Onlara göre bu bașarının temelinde ‘Baysallar’ soyadı var. Ordu için bu ismin, dürüst bir ticaret, verilen sözün tutulması ve kalite anlamına geldiğini söylüyorlar. Üzerine bir de güler yüz ve huzuru ekliyorlar. Müșterilerinde güler yüzü yakalayabilmek Ordu’da yerleșik servis olmadığı için Türkiye’nin kendi ağı içerisinde servis olușturan ilk bayilerden biri olmușlar. Müșteri o gün servis istiyorsa, anında hizmet veriliyor. O ürün Baysal Mobilya’dan alınmamıș olsa bile… Müșterinin anında hizmete çok önem verdiğini söylüyorlar. Müșteri memnuniyetinin sağlanmasında Metehan Baysal’ın yukarıdan değil, imalattan, müșteri hizmetlerinden gelmesinin önemli bir etken olduğu görüșündeler. Ancak elemanlar da eğitimli. Personelin çoğu uzun yıllardır mağazada çalıșıyor. Dolayısıyla müșterinin taleplerini anlayabilecek tecrübeye sahipler. Elemanlar, müșteri geldiğinde bir süre karșılıklı soru-cevap șeklinde sohbet ederek onun ne istediğini, o anki ruh halini anlamak ve isteğine cevap vermek üzere yetiștiriliyorlar. Ürün yelpazesinden çok memnunlar. Sadece satılan ürünü aynı hafta içinde alabilmeyi istiyorlar. HES KABLO BAY‹‹ YILMAZ ELEKTR‹K “YANLIfi MALZEME ‹ST‹YORLAR, ‹KNA ED‹YORUZ” Osman Yılmaz, kurulușundan bu yana Hes Kablo’yla çalıșıyor. 10 yıl önce bayilik sistemine geçmiș. Asıl merkezi Giresun’da olmakla birlikte Ordu’daki satıștan çok memnun. Ordu’nun yaklașık 10 yıldır çok iyi geliștiği görüșünde. Șehrin gelișmesi, göç almaya bașlaması inșaat ve imalat sektörünü harekete geçiriyor, bu da satıș olarak Hes Kablo’ya yansıyor. İmalat sektöründe ağırlık fındık kırma makinaları üretiminde… 1970’ten bu yana elektrik piyasasında olan Yılmaz, “Daha önceleri yabancı marka istenirdi ama müșteri 10 yıldır Hes Kablo istiyor,” diyor. Ancak müșteri istedi diye de her ürünü vermiyorlar. Önce anlayıp dinliyorlar. Ürünün nerede kullanılacağını araștırıyorlar: “Elektrik malzemesi bașka bir ürüne benzemiyor, riskli. Öyle müșteri gelir ki, yanlıș malzeme ister. Bizim ișimiz anlayıp dinlemek, onu ikna ederek doğrusunu vermek. Mesela bir malzeme alacak, bunun motorun gücüne göre olması lazım. Motorun kaç amper olduğunu soruyoruz. Onun istediği malzemeyi versek, motor yanacak. İstediği malla bizim verdiğimiz malzemenin kalitesi aynı, sadece boyutu farklı. Biz böyle titiz davranınca da zamanla bir güven olușuyor. Onun için de elektrik malzemesi satarken bilgili olmak lazım.” 26 B‹zb‹ze BELLONA BAY‹‹ GÖZÜKARA T‹CARET “POL‹S, ARABAMIZI ÇOK GÖRÜNCE ALIfiVER‹fiE GELD‹” Ticaret hayatında ilk derslerini henüz çocukken dedesinden gördüğünü anlatan Durmuș Gözükara, mağazasını 1990’da açmıș, bir yıl sonra da İstikbal’e tanıșmıș. Daha sonra da Bellona bayiliğine geçmiș. Markasından da çok memnun: “Biz Bellona’ya yetișemiyoruz. İlk mağazam 400 m2 idi. O zaman için Anadolu’da çok büyük mağazaydı hatta ‘nasıl dolduracaksın?’ dediler. Giderek büyüttük ve hep aynı șeyi söylediler. Șu anda mağazamız 5 bin m2 ve tașma noktasında. Çekirdekten esnaf olduğu için nadiren dönmeyen alacağı olduğunu belirten Gözükara’ya bunu nasıl bașardığını soruyoruz: “Rahmetli dedem beni yanında oturtur, gözlemlerini aktarırdı. Șimdi de gözümüz tutmuyorsa, kuralları uyguluyoruz, koșulları yükseltiyoruz; kefil istiyoruz, peșinat istiyoruz, üç ay sonra teslim ederiz diyoruz.” Peki acaba paranın dönmeme ihtimali olduğunu nasıl anlıyorlar? “Hareketlerinden bile anlașılıyor. Bazı ipuçları var. Mesela müșteri 5 bin liralık mal istiyor. Bin lirasını veriyorsa sağlamdır ama 100-200 lirasını vermeye çalıșıyorsa, eksi puan alıyor. Müșterinin sıkı pazarlık yapması da önemli, çünkü ödeyecektir. Bunlar önemli. Gözükara Ticaret’in müșteri memnuniyetini sağlama yolunda geliștirdiği bir formül de var. Durmuș Gözükara șöyle açıklıyor: “Biz, ‘Allah seni kahretsin’ dedirtmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Gerekiyorsa fabrika desteklemese bile biz o ürünü alıp çöpe atıyoruz. Sonradan anlașmazlık olmaması için tüm arıza kayıtlarında müșteriden imza alıyoruz.” Gözükara, “Ordu’da Bellona öyle aktif ki, MOBESE kamerasının bașındaki polis bir gün mağazaya geldi. ‘Arkadașım sizin arabanız çok dolașıyor, vardır bunda bir hikmet diye size geldim’ diyerek alıșveriș yaptı” diyor. MOND‹ BAY‹‹ OR‹MPAfi MOB‹LYA “ÜST GEL‹R GRUBU ‹Ç‹N DE KAMPANYA OLMALI” Kapılarını 12 Haziran 2010’da açan Orimpaș Mobilya, Ordu’nun tek Mondi mağazası. Mağaza sahibi Engin Tekintaș, mevcut durumu, çoklu bayilik sistemine tercih ediyor: “Böyle bir mantık içinde çalıșmanın faydalı olduğunu düșünüyorum. Çünkü birkaç kișinin rekabet ettiği bir ortamda markaları yașatmak çok mümkün olmuyor. Çoklu bayi sistemi ancak hitap edebileceğiniz alanın çok yaygın olması halinde mümkün.” Tekintaș, bölgede atak yaptıklarını, șu ana kadar hedefledikleri noktada iyi gittiklerini ancak gerçek hedefe ulașabilmek için en az bir-iki yıllık süreç gerektiğini belirtiyor. “Mobilya sektöründe lider olan bir firmayla çalıșmanın mutluluğu ve heyecanı daha farklı tabii… Ama eksiklikler olmayacak mı? Elbette zaman içinde telafi edilecek eksiklikleri birlikte gidereceğiz,” diyen Tekintaș’a eksiklikleri soruyoruz, șöyle cevaplıyor: “Biraz modern, biraz klasik, yani her ikisini de kapsayabilen ürün çeșitlerinin artırılmasıyla ilgili taleplerimiz vardı. Bunun dıșında zaman zaman renklerle ilgili, panelde farklı formatlarla ilgili müșteri talep veya eleștirilerini ilettik, karșılığını da alıyoruz. Nisan, mayıs, haziran, temmuz aylarında çok hızlı bir talep süreci yașanıyor. Bu talep gruplarında üretimin de iyi planlanabilmesi lazım. Aksi takdirde bizim de depolama maliyetlerimiz yükseliyor. Șu sıralar bizde düğün paketi olarak hazırlanan bir program var. Aynı șekilde üst gelir grubuna hitap eden bașka bir kampanyanın da devreye sokulması faydalı olur diye düșünüyorum. Ulusal ve yerel reklamlarla da bir destekleme kampanyasının olması gerektiğini düșünüyoruz. Yazın düğün, yayla, köyünde yazını geçirmek isteyenlerin dikkate alındığı farklı bir format tasarım olușmasını da öneririm.” B‹zb‹ze 27 KURUM “BAfiARDIK AMA BU BAfiARIYLA YET‹NEMEY‹Z” ‹stikbal, Bellona ve Mondi, 2011’in sonuna do¤ru, performanslar›ndan emin olarak ilerliyor. Pazarlama müdürlerini buluflturan toplant›larda markalar›n baflar›lar›n› kutlayan CEO Memduh Boydak, “Ancak rehavete kap›lmak yok!” dedi Türkiye mobilya sektörünün üç yıldız markası İstikbal, Bellona ve Mondi, pazarlama stratejilerini değerlendirdi. İstikbal’in Türkiye bölge pazarlama müdürleri 23 Eylül’de Kayseri’de buluștu. Boytaș Ar-Ge birimi, Boyteks Halı Fabrikası ve Merkez Çelik Ar-Ge birimlerini ziyaret eden pazarlama müdürleri, bulușmanın toplantı bölümünde de İstikbal’in sekiz aylık performans ve hedeflerini değerlendirdi, Bellona–İstikbal markalarının sekiz aylık performans mukayeselerini yaptı. Yeni dönem kampanya bilgilendirmesi, bayi yapılanması analizleri, servis hizmetlerinin de ele alındığı toplantıda, anabayilerin görüș ve değerlendirmeleri alındı. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Șükrü Boydak, 28 B‹zb‹ze 2010 yılının vasat, ancak 2011 yılının çok iyi geçtiğini, İstikbal’in yüzde 15 büyüdüğünü vurguladı. Șükrü Boydak, birçok bölge anabayiinin genel merkezden daha yüksek büyüme oranı gerçekleștirdiğini, bazı bölgelerin de merkezin gerisinde kaldığını, ancak genel itibarıyla iyi bir ‘üç çeyrek’ geçirildiğini söyledi. 2011 yılına yönelik genel değerlendirmeler yapan Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak da, “Bu sene sadece grup șirketlerinde değil, Türkiye’nin her yerinde ve her markasında ișler oldukça iyi. En az büyüyen markamızda bile yüzde 15’lik bir büyüme söz konusu,” dedi ve bir uyarıda bulundu: ”Bu durumun kimseyi rehavete sürüklememesi gerekir.” Memduh Boydak, tüm bölgelerin bașarılarının devamı dileğiyle özlerine son verdi. BELLONA HEDEFLERİ AȘIYOR Bir gün sonra da Bellona bölge pazarlama müdürleri bir araya geldi. Toplantıdan önce 2012 yılının yeni ürün sunumları yapıldı. Ürünler genel olarak beğeni gördü. Bazı ürünlerin üzerlerinde birtakım değișiklikler yapıldıktan sonra seriye alınabileceği konusunda görüș birliğine varıldı. Ürün sunumu ardından yeni Boyteks Halı Fabrikası ziyaret edildi. Verimli geçen toplantıda ise 2011’de seriye alınan ürünlere ilișkin beğeni ve reklamların olumlu sonuçları dile getirildi. Yapılan değerlendirmeler yıl sonu itibarıyla hedef rakamların rahatlıkla tutturulacağının ve hatta hedeflenen rakamların üzerinde bir büyüme olacağının ișaretlerini verdi. Ancak hedef tablolarının genel olarak pozitif yönde olmasına karșın bir sonraki yıl için daha dikkatli ve özverili olunması gerektiği vurgulandı. Ardından kürsüye Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama ve Reklam Koordinatörü Bilal Uyanık çıktı. Markaların bașarılarına değinen Bilal Uyanık, markaların büyüme ve bașarılarına olan katkılarından dolayı tüm çalıșanlara teșekkür ederek konușmasına bașladı. Uyanık’ın konușmasının ana bașlıklarını kurumsallık ve 2015 yılı olușturdu. 2015 yılı lider marka hedefleri hakkında bilgi veren Bilal Uyanık, markaların șevk, heyecan ve gayretlerinin önümüzdeki beș yıllık dönemde de azalmadan devam etmesi gerektiğini belirtti. Toplantı, Boyser Genel Müdürü Yakup Kiraz’ın, șirketin faaliyetleri hakkında bilgi veren konușmasıyla sürdü. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Șükrü Boydak, Bellona ekibini bașarılarından ötürü kutlarken, CEO Memduh Boydak da “Bellona markasının bașarısını takdir ediyor, tüm Bellona çalıșanlarına teșekkür ediyoruz” diyerek, uyarısını tekrarladı: “Ancak bu bașarının rehavete dönüșmemesine dikkat edilmesi gerekiyor.” MONDİ İÇİN YENİ BİR DÖNEM 2011 performansının ve 2012 vizyonunun değerlendirildiği Mondi bölge pazarlama müdürleri toplantısı da 16 bölgeden genel müdürleri ve anabayi pazarlama müdürlerini bulușturdu. Mondi Showroom’da yapılan yeni ürün sunumuyla bașlayan toplantıda 2011 yılı ilk dokuz aylık anabayi performansları ve hedefler değerlendirildi. Mondi Genel Müdürü İzzet Sümer açılıș konușmasında, ürün gamının yeterli seviyede, markanın bilinirliğinin de çok iyi bir noktada olduğunu belirtti. Türkiye mobilya sektörünün seçkin markaları İstikbal, Bellona ve Mondi'nin pazarlama müdürleri, bir yıllık performansın değerlendirildiği ve gelecek yılın öngörülerinin ele alındığı toplantıların, Boydak Holding CEO'su Memduh Boydak'ın 'elde edilen bașarıyla yetinmemek' uyarıları ıșığında tamamladı. B‹zb‹ze 29 TASARIM Tasar›m›n duayen‹ Önder Küçükerman “BOYDAK yaflam mekânlar›n› yen‹den tan›ml›yor” “Boydak çekyat› Türkiye’de bir efsane haline getirdi. Sadece fiyat› ya da teknolojisi nedeniyle de¤il; çekyat hayat› kolaylaflt›r›yordu. Dolay›s›yla da tüketiciye, çok do¤ru bir ürünle el uzat›lm›fl oldu. fiirket problemi gördü¤ü an çözüyor ve ortaya büyük bir tecrübe ç›k›yor” Önder Küçükerman Türkiye’nin tasarım duayeni. O, Türkiye’de tasarım disiplininin kurulmasına öncülük ettiği gibi, Türk mobilya sektörünün gelișiminin de yakından șahidi. Bu gelișimi bir tasarımcı gözüyle Bizbize’ye de anlattı. Ancak sektörün genel gelișimini bir sonraki sayımıza bırakarak, önce Küçükerman’ın Boydak Holding ile ilgili değerlendirmelerine kulak verelim. Sizi Küçükerman’ın sorularımıza verdiği yanıtlarla baș bașa bırakıyoruz: DEV ȘİRKETLER GERÇEK ÜRÜNLERLE YÜKSELİR Boydak, 1957 yılında kurulmuș ve o dönemde kapı-pencere doğrama yaparak ișe bașlamıș. Tasarımcı gözüyle bu mobilya sektörü kurulușlarına baktığımızda, iyi bir göstergedir. Çünkü bugünün küresel dev boyutlu șirketleri bașlangıçta, daima çok gerçek ürünler üzerine oturmușlardır. Kayseri’de çok gerçek bir ürünle, kapıpencere doğramasıyla ișe bașlamak, aslında o insanların problemi çok basitleștirip, sonucu da çok basit bir hale getirmesi gereken bir disiplindir. Bu günlerdeki insanların pek bilemediği, karmașık organizasyonlara göre çok küçük gibi görünebilir ama çok gerçek bir șeydir. Yani sabah ișe gelip anahtarınızı çevirip șalteri indirdiğiniz an para gitmeye bașlar ve siz onu akșama kadar kazanmak zorundasınız. Bu bașlangıç bana, İtalya, İngiltere, Fransa’da bugün büyük ün kazanmıș mobilya șirketlerinin bașlangıçlarıyla çok paralel geliyor. Türkçe’de ‘bilmek’, ‘yapmak’ bir de ‘yapabilmek’ sözcükleri vardır. Ancak üçü bir araya geldiği zaman bașarı vardır. Her bilen ve yapan ‘yapamaz’; ‘gerçekten yapabilmek’ önemlidir. Türkiye 1957 yılında savaș sonrası yokluklar içerisindeydi. Türkiye’nin bugünkü duruma gelmesi sürecindeki en kritik dönemde ișe bașlamaları son derece önemli. Boydak’ın Anadolu’nun yalın ve açık gerçeği içinde kurulmuș olması, çok saygı duyulacak bir iștir. BOYDAK’TA TASARRUF DÖNEMİ DİSİPLİNİ VAR 1957’den 1990’a kadar bir dönem var, o büyüme dönemi, mobilya ağırlıklıdır, sonra da 1990’dan bugüne kadarki ikinci dönem var. Mobilya üretimi, çok basit gibi görünür ama son derece karıșık, karmașık kavramlardan olușan bir süreçtir. Mesela bir masa yapıyorsunuz; o masayı herkes kendine göre görmek ve kullanmak ister. Dolayısıyla mobilya öyle bir üründür ki, bir insanın o üründen tatmin olması için bir çok ekstra faktörün olması gerekir. Bu, ișin tatmin tarafı… Onu üreten açısından da çok büyük bir farklılık gerekir. Bir örnek vereyim: 1965’te Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldum, evleniyorum, yeni evimiz için koltuk yapmaya karar verdim. Üniversitede yetișmișiz, yerden yüksekteyiz, uçuyoruz. Kendimize alüminyum 30 B‹zb‹ze ve ahșap malzeme kullanılacak koltuklar çizdik. Gayet güzel tasarımlar ama her birinde özel kromajlı 48 vida var. Yapım așamasına gelindiğinde vidaların maliyeti, koltuğun alüminyum ve ahșap maliyetini aștı. Çünkü biz o zaman bu ișin gerçeğinin dıșındaydık. Yani o yıllarda basit bir masa, iskemle yapacaksanız, onun üzerine çakacağınız bir çividen bile tasarruf etmek zorundaydınız. Dolayısıyla Boydak’ın kurulușu, bu tasarruf döneminin verdiği bir disiplindir. O dönemin Türkiye’sinde boșa, laf olsun diye etrafa bir șey saçamazdınız. Ama o dönemin Türkiye’sinin bir bașka șanssızlığı veya bugünkü bașarısının arkasındaki șansı, ortada mobilya alacak insanın da, mobilya satanın da, mobilyadan anlayanın da olmamasıydı; ne olsa alıyordu insanlar. Böyle bir koșul altında ürün yapıp insanları tatmin etmezseniz, büyüyemezsiniz. Demek ki Boydak Yönetimi o gerçeği görerek doğru kararlar aldı. Burada çok önem verdiğim bir tasarım prensibini de görüyorum; iyi bir șey tasarlayıp üretmek mümkündür ama önemli olan bașkasının yapamayacağını yapmaktır. Boydak’ın, bașkasının yapamadığını yapmıș olduğu da anlașılıyor. Nedir o? Gerçeklere dayanan bir üretim geleneğini ortaya çıkarmak… ÇEKYATI BİR EFSANE HALİNE GETİRDİLER Tüm bunları da aștığınız zaman aslında mobilya-mekân-insan arasında çok garip bir çelișki vardır. Mobilya denilince insanın aklına divan, iskemle, masa gelir. Halbuki öyle değildir. O, içinde yașadığınız dünyadır. Bardak gibi dudağınıza götürmüyorsunuz ama üzerine oturuyorsunuz, uyuyorsunuz. Dolayısıyla insanları teknik olarak tatmin etmek de önemli. Demek ki Boydak bu ilk süreçte o tekniği de çözdü. Tahminimce çekyat sürecinde en önemli gerçekle karșı karșıya kaldılar. Çekyatın hafif, ucuz, rahat, kolay, tatmin edici olması lazımdı. Bu, bu ișin akademik doktorası gibidir. İnsanlar basit bir ișlemi basit bir ekonomik bedelle elde etmek isterler. Bunun kadar zor bir ürün düșünmeye imkân yoktur. Sonuçta çekyatı Türkiye’de bir efsane haline getirdiler. Sadece fiyatı ya da teknolojisi nedeniyle değil, çekyat aslında hayatı kolaylaștırıyordu. Dolayısıyla da tüketiciye, çok doğru bir ürünle el uzatılmıș oldu. Çekyat üretimi Türkiye’deki tasarım sürecini ifade eden çok büyük bir istatistik kıymet tașıyor. HAYALLE DEĞİL, GERÇEKLE BÜYÜYORLAR 1990’lı yıllardan sonra Boydak’ın ürün gamının çok genișlediğini görüyoruz. Bu, yine gerçeklerin yarattığı bir doğru… Mobilya için ahșap teknolojisi, maden, plastik, tekstil, kimyasal malzeme, köpük gerekir. Boydak’ın iște bu seriyi tamamlayıcı bir büyük çerçeve çizdiğini gördük. Bütün bunlar çok gerçekçi ve milimetrik hesaplarla ilerlendiğini ortaya koyuyor. Bir hayal dünyasıyla ya da gösterișle değil, problemi dosdoğru çözmek için ortaya çıkılmıș. Șirket problemi gördüğü an çözüyor, gördüğü an çözüyor, ortaya büyük ve gerçeklere dayanan bir tecrübe çıkıyor. Tabii bunda bir aile șirketi olmalarının da çok büyük önemi var. Aile șirketlerinin en güzel örnekleri İtalya ve Fransa’dadır. ‘Aile’ kelimesi, bu tip șirketlerin arkasında önemli bir motiftir. İtalyan mobilya sektörünün temeli neredeyse tamamen ailelerin kalkındırılması üzerine kurulmuștur. Boydak’ın da o modele çok yakın bir șekilde gelișmiș bir yapısı var. 1990’lardan sonra ise yönetim, kararlar, yatırımlar profesyonelleșiyor. Bașından bu güne kadar kabaca baktığımda, Boydak grubunun sadece mobilya üreticisi ya da marka üreticisi olmanın da ötesinde, Türkiye’de veya yurtdıșında yașam mekânlarını yeniden tanımlamak zorunda olmuș ve bunu da yıl sonu bütçe hesaplarında bașarıyla yapan bir șirket olarak algılıyorum. B‹zb‹ze 31 TASARIM MOB‹LYANIN YARINI MOB‹LY‹ÇA‹NNÖINNERY‹LAERRINI TEKNOLOJİ MOBİLYAYA ENTEGRE OLUYOR “Bir tasarımcı gözüyle, mobilyanın yaklașık 10-15 yıldır yüksek teknolojiye çok yaklaștığını görüyorum. Üzerinde çalıștığımız en basit masa, bilgisayarsız, telefonsuz vs. düșünülemez. Peki bu aletler buraya emrivaki olarak mı konulmalı, yoksa mobilyayla birlikte mi tasarlanmalı? Bu, mobilya șirketlerinin yakın gelecekte karșılașacakları bir soru. Artık teknoloji ile mobilyayı birbirinden ayırmaya imkân yok. Büyük bilgisayar veya ileri teknoloji șirketleri, insanların hayatına daha doğdukları günden itibaren mobilyanın bir parçası olarak giriyor. Yeni doğan bir çocuğun bașucuna asılan yeni bir oyuncaktan tutun da, birkaç yașına gelince bilgisayara geçmesine kadar hesabın iyi yapılması lazım. Boydak’ın ileriye ait böyle projeleri olduğunu düșünüyorum. Bir iletișim teknolojisi șirketiyle birlikte mobilyaları teknikleștireceği kanaatindeyim. Aksi takdirde teknoloji șirketleri mobilyacı haline geliyor. Microsoft’un böyle projeleri olduğunu biliyoruz. Geleceğin evinin sadece mobilya değil, teknoloji donanımlarının mobilyası ile kurulacağını söyleyerek inanılmaz araștırmalar yapıyorlar. 32 B‹zb‹ze AR-GE ULUSLARARASI BİR PERSPEKTİFE BAĞLANMALI Boydak’ın ileride karșılașacağını tahmin ettiğim konulardan biri de, inter teknoloji. Bu kuramsal kelimeyi ortaya ilk kez Fiat attı. Bir otomobil yapıyorsunuz. Aynı otomobil Çin’den Güney Amerika’ya kadar her yerde kullanılıyor. Ama dünyanın farklı bölgelerindeki insanlar sizin ürettiğiniz tek tip otomobilden kendilerine göre bașka șeyler bekliyorlar. Eğer beklentilerini karșılamazsanız, onu veren bașka markalara kaçıyorlar. Tahmin ediyorum ki, Boydak da, bu büyüklüğe eriștikten sonra, ileride küresel oyunda daha etkin olmak için dünyadaki bölgesel farklılıkları araștıracaktır. Çünkü sizin buradan Güney Amerika’ya göndereceğiniz masanın rengiyle, onların inanç dünyaları arasında bile ilișki vardır. İnterteknoloji kelimesi zaten bu iș için yaratıldı. Bütün teknolojileri belli bir pota içinde birbirlerine yaklaștırmazsanız, sattığınız ürünü kullanamıyorlar. Nasıl ki otomobil dünyanın her yerinde bașka türlü kullanılıyor, bir masa da aynı șekilde... Bașka türlü kullanımların menüsünü olușturamıyorsanız, ürünleriniz belli yerlerde bașarılı olamıyor hatta reddedilebiliyor. Çok büyük bir dünya tüketicisi profili çizip, içine yalın gerçekleri koyup ve her yere uyarlanabilir șekilde tasarlamak lazım. Boydak’ın karșısındaki perspektifin, bu inter teknoloji kavramı sayesinde çok zenginleșeceğini, bu zenginliğin iyi algılanması için organizasyonlar yapmak zorunda kalacaklarını düșünüyorum. Yani tasarım ve Ar-Ge ișini son derece küresel bir perspektife bağlanmak zorundalar. Mobilya, aslında toplumları olușturan ve onlara mutluluk veren bir nesne… Yapacağınız iskemle onun kültürel atmosferine uymak zorunda. ‹Ç‹N ÖNER‹LER Bununla da yetinilmeyerek ürünlerin satıldığı yerdeki konfor ölçülerek izlenecektir. Șu anda bile bunu yapan șirketler var. Yakın gelecekte bir iskemle ya da kanepenin performansının çiplerle ölçüleceği kanaatindeyim. Yani ergonomi temelli ve yüksek teknoloji araștırması yapan bir merkez kurulması zorunlu olacak. İyi bir iskemle, sadece rahatlatan değil, sağlığı iyileștiren olacaktır. MOBİLYA MÜZESİ BÜYÜK EKSİKLİK Türkiye’de mobilya müzesi bulunmaması büyük eksikliktir. Bu, eskinin kıymetli ya da kıymetsiz olduğunu anlatan bir mobilya müzesi değil de teknoloji ve kullanıcının değișimi müzesi olmalıdır. İnsanlar kullandığı ürünün tarihsel geçmișini iyi anlayınca yeni ürünü daha iyi kullanıyor. Bizde ‘müze’ deyince akıllara genellikle ‘geçmiș’ gelir. Oysa geleceği yaratacak insanlara ipucu vermek amaçlanmalıdır. Boydak böyle bir müze kurarsa, bu, yaptıkları ișin kıymetini de gösterecek bir ekrandır aslında. Tabii bu çalıșmanın kitaplașmasını da șiddetle öneririm. Türkiye’de hâlâ mobilya tarihi üzerine kitap yoktur. yarın nasıl olacağını öngörebilmek için küresel ölçekte ciddi bir toplumsal araștırma projesinin geliștirilmesi lazım. DO IT YOURSELF / KENDİ KENDİNE YAP Türkiye bence ‘do it yourself’ veya bu anlamda kendine göre seç sistemlerine çok uygun bir ülke, hatta en uygun ülkelerden biri. Türk mobilya sektörünün ileride mutlaka ‘do it yourself’le tanıșacağı görüșündeyim. Türk tüketici, kendisine emrivaki olarak verilmiș eșyalardan çok hoșlanıyor, ama onu kendilerine göre değiștirmek istiyor. Mesela Orta Asya’daki bir aileye bir mobilya verin, mobilya üzerinde onun inandığı motifler yoksa, dantelli örtü ișleyip üzerine serecektir. Bizde de ilk kez televizyon çıktığında herkes üzerine dokuma örtüler serdi. Yani insanlarımız aldığı mobilyayı kișiselleștirmek istiyor. Burada atılacak adım, ucuza parça satıp monte ettirmek değil de tüketicinin memnuniyeti için ürün üzerinde değișiklik yapma hakkını vermek șeklinde olmalıdır. TÜRK TÜKETİCİ KARAKTERİ NEȘELİ, ȘAKACI, ÇOCUKSU Mobilya, otomobil veya her ne ürün olursa olsun Türkiye’nin uluslararası tasarım ortamlarındaki karakteri ‘neșeli, șakacı ve çocuksu’dur. Türk tüketicisi șüpheci değildir mesela, bir șey alacağı zaman neșelenir. Bir İsveçli kataloguna bakar, bir Alman teknolojik detaylarına bakar; biz bakmayız. Bugün böyle ama İNSANI ARAȘTIRMALI ‘Gerçek tasarım’ dediğimiz bir tasarım düșüncesi vardır. Süssüz ama her zaman insanlara iyi mesajlar veren, dolayısıyla zamanı așan ürünler. Bu ürünleri bașarıyla tasarlayabilmenin altında insanın iyi araștırılması yatar. Mobilya șirketlerinin gelecekte yapmak zorunda kalacağı șey, insanı araștıran enstitüler kurmaktır. İnsanlar nereye oturur, kaç dakika oturur, konfor koșulları nasıldır?.. B‹zb‹ze 33 YEN‹ DO⁄ANIN ‹NOVASYONU B‹YOM‹M‹KR‹ Do¤adaki hayranl›k uyand›ran yaflam döngüsü, teknolojinin birçok alan›n› zenginlefltirme potansiyeline sahip. Hatta potansiyelin ötesinde do¤a, giderek tüketti¤imiz dünyaya bir soluk katacak tasar›mlara ilham veriyor; nilüfer yapraklar› kir tutmayan boyalara, yal›çapk›n› kuflu h›zl› trene, termik yuvalar› binalar›n havaland›rma sistemlerine… 34 B‹zb‹ze Biliyorsunuz, her sayımızda titizlikle yeniliklere yer veriyoruz. İnovasyon, bu sayımızda da var. Hem de en az bilineniyle; biyomimikri. Yani doğanın ilham kaynağı olduğu inovasyon türü. Doğanın dengesini bozan insanoğlu, șimdi onu dirhem dirhem onarmak için sarfettiği çabalara, 3.8 milyar yıldır kendi yașam döngüsünü sürdürebilen doğayı taklit etmeyi de ekledi. Bugün bütün șirketler, sürdürülebilir, yeni ve asil teknolojiler peșinde. Doğaya zarar vermeyen ürünlerle toplum karșısına çıkmaya hazırlanıyorlar. Doğa șirketlere, asil, temiz ve yeni teknolojileri yaratma fırsatı verecek kapasitede ve șirketler, doğadan esinlendikleri düșüncelerle muhteșem inovasyonlara imza atabilirler. Biyomimikri (biyobenzetim ya da biyomimetik de deniliyor) doğadaki modelleri inceleyip, doğanın tasarımlarını taklit ederek problemlere çözüm getiren bilim dalı. Biyomimikri, bize bașka șekilde elde edemeyeceğimiz fikirler ve araçlar sağlıyor ve sorunlara doğadan devșirdiği yöntemlerle çözüm yolları arıyor. Girișimciler, doğadan taklit edilerek esinlenen fikirlerle önemli yeniliklere imza atabilirler. 3.8 MİLYAR YILDIR İȘLEYEN MÜKEMMEL SİSTEM Doğa 3.8 milyar yıldır kendi kendini besleyen bir ‘üretim sistemi’ni bașarıyla idare ediyor. Gözlerimizin hemen önünde duran doğanın marifetlerinden neden faydalanmayalım? Örneğin nilüfer (lotus) çiçeği. Bu çiçeğin yaprağının özelliğinden yola çıkılarak birçok önemli bulușa imza atıldı. Bu marifetli yaprak sayesinde, birçok sektör kendisine ciddi bir ‘açılım’ yarattı. Nasıl mı? Ama önce çiçeği ve yaprağı biraz daha yakından tanıyalım. Lotus bitkisi, suyun içinde ve özellikle kirli, bataklık alanlarda yetișiyor. Çiçeğin en önemli özelliği, yapraklarının dokusu sayesinde günıșığından ve yağmurdan faydalanarak kendi kendini temizliyor olması. Yaprağın yüzeyi, B‹zb‹ze 35 YEN‹ suyla temas ettiği anda, suyun civa gibi boncuk haline gelip akmasını sağlayan, kiri de beraberinde götüren mumsu mikro ve nano bir yapıya sahip. NİLÜFER KİR TUTMAYAN BOYAYA İLHAM VERDİ Günümüz kentlerinin heybetli gökdelenlerinin, en temel sorunlarından biri cephelerinin temizlenmesidir. Oldukça pahalı ișletim maliyetlerine sebep olan, aynı zamanda gelișen yapı teknolojisi karșısında insan gücünün yetersiz kaldığı cephe bakımı konusu üzerinde uzun yıllar laboratuvar araștırmaları yürüten uzmanların aksine, Bonn Üniversitesi'nden botanikçi olan Wilhelm Barthlott, bu sorunun çözümünü güzelliğiyle göz kamaștıran lotus çiçeğinin yapraklarında buldu. Barthlott’un, lotus yaprağının doğal olarak kendini temizleyen ve su itici bir yüzeyi olduğunu keșfetmesiyle, bu macera da bașlamıș oldu. Barthlott, bu fiziksel olayı ‘Lotus Etkisi’ (Lotus Effect) olarak adlandırdı. Lotus çiçeği üzerinde yaptığı araștırmayı ilerleten uzmanın bugün ‘Lotus Etkisi’ olarak tescillenen bu bulușu, biyobenzetim tekniği kullanılan kir ve leke tutmayan akıllı tekstiller, boya, ahșap ve cam ürünlerde kullanılan nano teknolojisinin de temelini olușturdu. ‘CIRTBANT’ TEKNOLOJİSİ Bugün günlük hayatta kullandığımız birleștirme tekniklerinden biri olan ‘cırt’ teknolojisi de aslında doğadaki bir bitki tohumundan ilham alınarak ticari yașama sokuldu. Biyobenzetimin belki de en iyi örneği ‘cırtbant’tır. İsviçreli bilim insanı George de Mestral 1948'de köpeğinin tüylerine yapıșmıș bir pıtrağı çıkarıp mikroskop altında inceledi. Bozulan bir fermuarın ona yașattığı hayal kırıklığını anımsayarak, kanca ve delikler kullanarak yeni bir fermuar yapıp yapamayacağını merak etti. Pıtraktaki kancaların yapıșkanlığından etkilenerek, bu tasarımdan hareketle iki parçalı bir kopça yarattı. Parçalardan birinin dikenli tohum kılıfındakine benzer sert kancaları var; diğerinde bulunan yumușak ilmikler kancaların tutunmasını sağlıyor. 1951’de fikirleri için patent bașvurusunda bulundu ve bulușun adını Fransızca’da ‘kancalı kadife’ anlamına gelen ‘velours croché’ sözcüklerinden türetti. YALIÇAPKINI GAGASI HIZLI TRENDE Japon JRWest, hızlı ekspres trenler üreten bir șirket. Hızlı trenlerin çalıștığı hat üzerinde birçok tünel bulunur. Hızlı trenler hava basıncı nedeniyle, tünellerden çıkarken çok fazla ses çıkarır. Bu durum, mühendisler için çözülmesi gereken önemli bir problemdi. Shinkansen serisi trenleri yaratan Eiji Nakatsa, aynı zamanda bir kuș gözlemcisiydi. Bu sorun için kușların nasıl bir çözüm ürettiğini inceledi ve yalıçapkını isimli küçük ama gayet hızlı ve etkili bir avcı olan kuș türünün suya giriște basınca gayet iyi dayanıklı olduğunu, suya girerken hiç su sıçratmadığını fark etti. 36 B‹zb‹ze Yal›çapk›n› gagas› ya da dev kar›nca yuvalar›n›n havaland›rma sisteminde oldu¤u gibi do¤a neyin nas›l yap›laca¤›n› bize gösteriyor. Yalıçapkını da suya dalarken, tıpkı trenin tünele girdiği zaman hava direnci nedeniyle ani değișiklikler yașamasına benzer değișiklikler yașıyordu. Çünkü yalıçapkını avlanmak için, direnci az olan havadan direnci çok olan suya dalıyordu. Trenin burnunu, ön kısımdaki farlar da dâhil olmak üzere tıpatıp yalıçapkını kușunun gagasını taklit edecek șekilde tasarlandıktan sonra trenin tünellerden çıkarken neden olduğu ses patlamasının önüne geçilebildi. Yeni 500 serisi Shinkansen trenleri yüzde 10 daha hızlı gitmeye bașladı. Hava basıncını yüzde 30 oranında indirmeyi ve elektrik kullanımını yüzde 15 azaltmayı da bașardı. SPEEDO’DA KÖPEKBALIĞI TAKLİDİ Ünlü yüzücü Gary Hall, olimpiyatlarda 10 kez madalya kazanmıș bir isim. Tabii ki, bu genç yașta bașarılı olmasını çok antrenman yapmaya borçlu. Ona bașarıyı getiren faktörlerin arasında Speedo mayosu da var. Peki, speedo mayosunun sırrı ne? Köpekbalığı derisindeki dișçikler, ünlü mayo firması Speedo’nun sürtünmeyi azaltıp hızı artıran ‘fastskin/hızlı deri’ mayosunun esin kaynağı oldu. İșin sırrı, köpekbalığı derisindeki dermal dișçikler denilen diș benzeri pullarda. Su ‘mikro-oluklar arasından türbulans yaratmadan’ geçerek sürtünmeyi azaltıyor. Bu arada, deri üzerindeki pullar yosunların yapıșmasını engelliyor. EASTGATE, TERMİT YUVASI GİBİ HAVALANDIRILIYOR Mimari biyobenzetimin en bașarılı örneği Zimbabwe’de 1996’da tamamlanan Eastgate binası. Binada, bir termit yuvasından esinlenilerek yapılan doğal havalandırma sistemi kullanılıyor. İçinde alıșveriș merkezi ve ofisleri barındıran bina, tamamen doğal yöntemle soğutuluyor. Bu bina, termit de denen akkarıncaların olușturduğu tümseklerin model alınmasıyla tasarlanan dünyanın ilk doğal soğutmalı binası. Termit tümsekleri, yanlarında alçak hava basıncı barındıran bacalara sahip ve bunlar sayesinde hafif rüzgârlarıyla rahatlıkla içlerine alabiliyorlar. Termitlerin açtığı tünel yardımıyla sıcak hava yapıdan dıșarı çıkıyor ve bu yolla tümseğin havalandırılması sağlanmıș oluyor. Bu sistem sayesinde bina sakinleri beș yılda 3.5 milyon dolarlık enerji tasarrufu sağladı. AYAĞIYLA SU İÇEN KERTENKELE İNCELEMEDE Avustralya’da yașayan dikenli kertenkelenin (‘dikenli șeytan’ da deniliyor) bașı, gövdesi, kuyruğu ve bacakları dikene benzeyen sivri, uzantılarla kaplı. Bu çıkıntıların kesiti üçgen șeklinde ve hepsi de gül dikenleri gibi sivri. Bu görünüșüyle düșmanlarına bir diken yığını gibi görünüyor. Peki konumuz açısından bu sevimli kertenkelenin önemi nereden geliyor? Avustralya’nın kurak çöl ortamında yașayan kertenkelenin çok ilginç bir özelliği var. Dikenli șeytan, ayağıyla su içebiliyor. Eskiden kertenkelenin derileri yoluyla suyu emebildikleri düșünülüyordu. Çünkü sürüngenlerden birinin sırtına damlatılan suyun çabucak ortadan kaybolduğu söylenirdi. Siz de kabul edersiniz ki, böyle bir șey inanılmaz olurdu. Çünkü bu durumda, derinin aynı zamanda suyun kaçıșını da engellemesi gerekiyordu. Aksi takdirde kertenkele çölde yașayamazdı. Fakat bir süre sonra durumun böyle olmadığı anlașıldı. Deneyi yapan bilim adamları kertenkelenin arka bacağını suyun içine batırıyor, beklemeye bașlıyor. Kaptaki su yaklașık 30 saniye sonra kertenkelenin bacakları boyunca ilerliyor, sırtı su içinde kalıyor ve birkaç saniye sonra da su kertenkelenin ağzına ulașıyor. Kertenkele halinden çok memnun bir șekilde ağzını șapırdatıyor. Bilim adamları kertenkelenin aslında biraz daha vakti olsa aynı șeyi bir parça nemli kum üzerinde de yapabileceğini söylüyor. Peki bu hayvancağızın durumu bizi neden bu kadar yakından ilgilendiriyor? Çünkü bilim çevrelerinde, dikenli șeytandan esinlenilerek, insanlara çölde hayat kurtarıcı olan suyu sağlayacak bir cihaz yapılabileceği konușuluyor. Hem ayağıyla su içme yeteneği hem de soğuk çöl gecelerinde dikenli kertenkelenin derisinde olușan çiğ tanelerini toplayabilme özelliği, kuraklığın kol gezdiği bölgelerde yapılacak bir inovatif araçla bu soruna bir çözüm yolu olabilir. İnsanlar da problemlerine doğadaki modelleri taklit ederek veya onlardan ilham alarak çözüm yolları geliștirebilirler. Aslında doğa bize neyin nasıl yapılabileceğini gösteriyor. Uzmanlara göre, doğadan esinlenip yapılan araștırmalarda doğanın kimyasına körükörüne bağlılık çoğu zaman yanlıș sonuçlara yol açabilir. Yapılması gereken, önemli özellikleri alıp kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanabilmek. Doğadaki hayranlık uyandıran mekanizma ve tasarımlar, teknolojinin birçok alanını zenginleștirme potansiyeline sahip olabilir. Bilgi birikimimizin artması ve teknolojik imkânların gelișmesi, var olan potansiyelleri ortaya çıkarabilir. B‹zb‹ze 37 SPOR ekstrem spor türleri daha çok turistik güney bölgelerimizde yapılıyor. Kaykay, paten gibi en eski ekstrem spor örnekleriyse büyük kenterde seviliyor. DEL‹ M‹Y‹Z B‹Z? Öylesine ak›l almaz spor türleri var ki, akl›m›za do¤rudan bu soruyu getiriyor: Biz insanlar deli miyiz? Da¤lardan atlamak, dalgalar›n aras›na s›k›flmak, binalara t›rmanmak ak›l ifli mi? Vard›r elbet bir nedeni diyerek ekstrem sporlara bir göz att›k. Baz› araflt›rmalar, adrenalin salg›s› düzeyindeki fark› böyle kapatt›¤›m›z› söylüyor 38 B‹zb‹ze Alain Robert adını duymuș muydunuz? Belki ‘Örümcek Adam’ deyince hatırlaması daha kolay olur. Hani șu, dünyanın en yüksek binalarına çıplak elle tırmanan adam. En son, Avrupa’nın en yüksek binası İstanbul Sapphire’e tırmandıktan sonra șöyle demiști: “Büyük bir heyecan... Tek bașına, o kadar yüksektesiniz. Tarif edilmesi zor bir his… Korkmuyorum. Çok mutluyum. Bence korkunç olan, insanın hayatında heyecan olmaması... Sıkılmaktan ve hayatımın geçip gitmesinden korkuyorum. Ben, bu tırmanıșla korkularımla yüzleșiyorum.” Peki siz ayağınıza bir ip bağlayıp kendinizi metrelerce yüksekten așağı atar mısınız? Bir dağa çıkıp önünüze harita gibi serilen manzaraya doğru kuș gibi süzülmeyi ya da dev dalgaların içinde yolculuk etmeyi ister misiniz? Bazılarımız için bu sorular bile katlanılmaz değil mi? Ama bazılarımız için bırakın eyleme geçmeyi, daha fikri bile heyecan verici. Çünkü tehlikeli eylemler duygularda așırı tırmanıșa, bu durum da adrenalin patlamasına neden oluyor. Yüksek adrenalin normal bir insansanız sıkıntı ve endișeye yol açıyor, ama tehlikeli sporlara meraklıysanız haz veriyor. Tehlikenin spordaki adı ‘ekstrem sporlar’. Diğer sporlara göre daha fazla risk ve zorluk içeren spor dalları… Yani bungee jumping, kay kay, paten, rüzgâr sörfü, uçurtma sörfü, uçurum atlayıșı, gökyüzü sörfü, rafting, BMX bisikleti, dağ bisikleti, kar sörfü… Alain Robert’inki ekstrem sporların tekil bir örneği. Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama önce bu akımın nasıl çıktığına bakalım. HAVAİLİLER’İN ARMAĞANI Ekstrem sporların atası, Pasifik Okyanusu sularında doğdu; kökenleri Polinezyalılar’a dayanan ve Pasifik adaları kültüründe yapılan sörf… 17’nci ve 18’inci yüzyıllarda sörf, zengininden yoksuluna tüm Havaililer’i kucaklıyordu. Sörf, Havaililer’in özel hayatlarında, inançlarında, sosyal hayatın kuralları içinde bile vardı. Havaililer’in ekstrem sporlara katkısı sörfle de sınırlı kalmadı. Hava koșullarının sörfe uygun olmadığı günler için bir formül bulmușlardı. Eğlencelerine, sörf tahtalarına tekerlek takarak devam ediyorlardı. Yani günümüz kaykayının da kökenini yaratmıșlardı. Gördüğü ilgi, giderek ekstrem sporların çeșitli türlerini ortaya çıkardı. Bu akım spor dünyasında riskli spor, yüksek riskli spor, macera sporları, hareket sporları, adrenalin sporları gibi değișik adlar aldı. Takım sporlarından farklı olarak tehlike ya da alıșılmadık kurallara ya da tekniklere sahip olan bireysel branșlardı. Mekân ve biçim olarak da sınır tanımıyordu. Havada, karada veya suda, doğal veya yapay ortamlarda, grupla ya da bireysel olarak yapılabiliyordu. Ekstrem sporlar yarattığı heyecan nedeniyle tüm dünyada gün geçtikçe daha çok ilgi topladı. Gelișmiș ülkelerde 1960’lardan beri popülerliğini koruyor. Türkiye’de ise 1980’lerde görülmeye bașlandı. Bizdeki ilk biçimi, kaykay olarak bilinen skateboarding. Ülkemizde bungee jumping, uçurtma sörfü, rüzgâr sörfü, yamaç parașütü gibi KEYİF VERİYOR Ekstrem sporlar ciddi yaralanma ya da ölümle sonuçlanabiliyor. Peki nedir ekstrem sporları bu kadar cazip kılan, onda olup da diğer türlerde olmayan?.. Ekstrem sporlar, yüksek risk algısı, yüksek konsantrasyon, heyecan ve macera duygularını üst düzeyde yașatıyor. Kriz zamanları veya alıșılmıșın dıșındaki durumlar bedenimizdeki hormonların büyük bir hızla salgılanmasına yol açar. Adrenalin bezlerimizde bulunan hücreler, adrenalini küçük paketler halinde depoluyor. Bu paketler de beyinden sinyal aldıkları anda içlerinde bulunan adrenalini kana bırakıyor. Ve kanımıza fazladan bir adrenalin karıșmıș oluyor. Dolayısıyla kalbimiz daha hızlı ve güçlü atıyor. Kan akıșımız hızlanıyor, akciğerimizdeki hava girișleri genișliyor, ciğerlere daha fazla oksijen doluyor. Birbirini izleyen bütün bu süreç sonunda enerjimiz artıyor, tepki verme süremiz kısalıyor. Tabii adrenalin bezlerinin, adrenalini kana salması için gereken stresin düzeyi insandan insana değișiyor. Bu kadar da değil, bir tek kișinin stres eșiği bile zamanla farklılıklar gösterebiliyor. Aynı olaya her zaman aynı derecede heyecanlanmıyoruz. Memeli hayvanlar üzerinde yapılan araștırmalara göre adrenalin, adrenal hücrelerinin zarındaki potasyum kanallarının açılmasıyla serbest kalıyor. Bu kanalları olușturan proteinler iki çeșit. Birinde küçük, ilave bir parça bulunuyor. Bu ek parça küçük bir protein zinciri… Bu zincir varsa kanallar daha çabuk açılıyor ve adrenalin salgısı kolaylașıyor. Bu zincir, aynı tür içinde hayvandan hayvana bile farklılașıyor. İnsanlarda da adrenalin düzeyi farklı… Kimimizin adrenalin B‹zb‹ze 39 Spor spor salgılaması için bir maç veya bir korku filmi seyretmek yetiyor. Ama hepimize değil. Belki heyecan peșinde koșan insanlar da, çekingen ve ürkek insanlarla aynı miktarda adrenalin salgısına sahip olmak için, daha büyük heyecanlara gereksinim duyuyor. Ancak heyecan bağımlılığına tek bașına adrenalinin neden olmadığı öne sürülüyor. Bedenimiz adrenaline ek olarak, kortizol ve bașka hormonlar da salgılıyor. Bunlar da dopamin salgısını tetikliyor. Ve dopamin, keyif verici bir madde. Kısa bir süre bol miktarda dopamine maruz kalan insanlarda keyif düzeyi artıyor. Bir heyecan dalgasıyla o keyfi yeniden yakalamak isteği de deyim yerindeyse insanları adrenalin bağımlısı yapıyor. Ancak unutmamak gerekir ki her seferinde aynı keyfi yașamak için heyecan düzeyinin giderek yükselmesi gerekiyor. Gördüğünüz gibi en zararsız bağımlılık bile bir tuzak içeriyor. BENGEE JUMPING İșe, bu sporu yapmaya engel hastalığınız bulunmadığını yazılı olarak bildirmekle bașlıyorsunuz. Ağırlığınız ölçülüyor. Güvenlik malzemesi giydirildikten sonra atlayıcı vinç tarafından yukarı çekilecek sepete bir görevliyle birlikte gerekli emniyet önlemleri alınarak bindiriliyorsunuz. Vinç tarafından yaklașık 50 metrelik yüksekliğe çıkarılarak buradan boșluğa bırakılıyorsunuz. 10 metrelik bir serbest düșüșten sonra, bedeninize zarar vermeyecek bir ivmeyle ip tarafından yavașlatılıyorsunuz. Bitmiyor. Düștüğünüz yüksekliğin yaklașık yüzde 70’i kadarını düșmenin salınımıyla tekrar yukarı doğru çıkıyorsunuz. Hareket, kendiliğinden durana kadar sürüyor. Bungee jumping’in avantajı, büyük bir kamyonun girebileceği her yerde, her zaman yapılabilmesi. yönlendirerek kayalar ve engeller arasından geçirmek. Raftingin farklı zorluk dereceleri var. Hızlı akan nehirlerde kontrolü sağlamak zor olduğu için, nehirler akıș hızlarına göre, yani zorluk derecelerine göre numaralandırılıyor. Birinci derece çok basit bir akıntıya, altıncı derece ise profesyonel raftingciler için bile imkânsızlığa ișaret eder. Ancak özel bir beceri ve kondisyon gerektirmediği için, basit zorluk derecelerinde isteyen herkes rafting yapabilir. Hatta ilk iki derece için yüzme bilmek gerekmeyebilir. Ama adrenalin için iyi yüzme bilmek gerekli. Bir de sizi yönlendirecek bir rehber... Yeni bașlayanlar için ülkemizdeki en ideal yer Köprülü Kanyon. Ancak dünyanın en sert akan ikinci nehri olan Çoruh’tan uzak durun. YAMAÇ PARAȘÜTÜ Yamaç parașütçülüğü en ucuz ve hafif hava aracı ve doğayla iç içe olması nedeniyle seviliyor. İyi bir eğitimle temel uçuș kontrolü becerisini birkaç günde kazanabilirsiniz. Çok hafif olduğu için sırt çantası gibi rahatlıkla tașınabiliyor. Diğer uçuș sporları gibi bir piste ihtiyaç duyulmuyor. Kolay ve çok zevkli olmasının yanı sıra sporun her dalında olduğu gibi yamaç parașütçülüğünde de kesinlikle uymanız gereken bazı kuralların olduğunu hatırlatmamız gerekli. Güvenli uçușlar için, içinde uçtuğumuz hava katmanını kesinlikle iyi tanımalı, parașütümüzün değișik șartlarda nasıl kullanılacağını önceden öğrenmeli ve en önemlisi kesinlikle tehlikeli hareketlerde bulunmamalısınız. SOKAK KIZAĞI Sokak kızağı, Olimpik kıș oyunlarındaki kızağın ekstrem bir türü. Spor, 1970'lerde Güney California'da ortaya çıktı. Kaykaycılar, kaykaylarının üzerine yattıklarında yokuș așağı daha hızlı gidebildiklerini keșfettiler. İlk profesyonel yarıș 1975'de Signal Hill, California'da yapıldı. Sokak kızağı ABD ve Kanada'nın yanı sıra Avustralya, Fransa, İsviçre ve Birleșik Krallık gibi Avrupa ülkerinde de yaygın. Biniciler saatte 110 kilometreye varan hızlarda, yerden sadece birkaç santim yüksekteki kaykayların üzerinde yatarak, beton bir pist ya da yoldan așağı ilerliyorlar. Bu kızakların frenleri yok. Durmak gerektiğinde binici ayaklarını kullanıyor. Sokak kızağının ilk dönemlerinde, yarıșçılar çoğunlukla California'da halka açık otoyollarda yarıșırdı. İzleyicilerin de karıștığı birçok kaza olunca, dik sokaklarda yarıșmak yasaklandı. Kızaklarından düșen sürücüler, kask, tulum, eldiven ve botlarla korunuyor. RAFTING Rafting, ‘raft’ adı verilen botlarla, akıș hızı yüksek nehirler üzerinde yapılan bir spor. Amaç, botunuzu devrilmeden, kürekle 40 B‹zb‹ze fiÜKRÜ BOYDAK’IN GÖNLÜ YAMAÇ PARAfiÜTÜNDE Ekstrem sporlar› tutkunlar› aras›nda yafl, cins, statü fark› yok. Ali Da¤›, yediden yetmifle yamaç paraflütü sevenleri Uluslararas› Ali Da¤› Yamaçparaflütü fiampiyonas›’nda buluflturdu. Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi fiükrü Boydak da izleyiciler aras›ndayd› Kayseri semaları 16 Eylül Cuma günü alıșılmıșın dıșında renklendi. Kelebekler gibi rengârenk yamaç parașütleri așağıya doğru süzülürken, yerdeki spor severler hayranlıkla onları izledi. Bu, Talas Belediyesi tarafından organize edilen ve bu yıl ikincisi yapılan Uluslararası Ali Dağı Yamaç Parașütü Șampiyonası’ydı. Yedi ülkeden 18’i yabancı 115 pilotun katıldığı yarıșları izleyen heyecanlık topluluğun içinde Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Șükrü Boydak da vardı. Hava sporlarına merakı olduğunu anlatan Șükrü Boydak, bir yandan yarıșmayı izlerken bir yandan da bilgi verdi: “Çok merak ediyordum. Daha önce yürüyüș yapmak için Ali Dağı’na geliyorduk ama bu kez yamaç parașütlerini izlemek için geldik. Buradaki tesisler çok güzel, belediye bașkanımıza teșekkür ediyorum. Hava sporlarına merakım var ama by-pass ameliyatı olduğum için doktorlarım izin vermiyor. Yarıșma bitene kadar çocukları alıp buraya seyretmek için tekrar geleceğim.” Heyecanı yerinde yașamak isteyen șehrin sivil toplum kurulușlarından Organize Sanayi Bölgesi Bașkanı Ahmet Hasyüncü ve yönetim kurulu üyeleri de Kayseri semalarındaki görsel șölenle büyülendi. Herkesi sağlıklı yașamak için spor yapmaya davet eden Hasyüncü, “Kayseri’nin sadece ticaret șehri değil, sanayi, spor, turizm, kültür, sanat ve tarih șehri olması için yapılan çalıșmalardan dolayı bașta büyükșehir belediye bașkanımız olmak üzere tüm yöneticilerimize ve Kayseri’nin adını hava sporlarıyla dünyaya tanıtan Talas Belediye Bașkanımız Rifat Yıldırım’a teșekkür ediyorum.” Talas Belediye Bașkanı Rifat Yıldırım da, șampiyonanın gördüğü ilgiden son derece memnundu. B‹zb‹ze 41 SA⁄LIK Bir zamanlar psikolo¤a gitmek neredeyse tabuydu. Ancak profesyonel deste¤in önemi anlafl›ld›kça bu tabu k›r›l›yor… Peki acaba bir psikolog ne yap›yor da ruhumuzdaki dü¤ümü çözebiliyor? PS‹KOLOJ‹N‹N fi‹FA SIRRI Psikolog Nur Dinçer Genç Arka Bahçe yöneticisi Psikolog Nur Dinçer Genç, “Terapinin bir formülü yok,“ diyor ve ekliyor, “Biz insanların sorunlarını anlamasına, önündeki seçenekleri görmesine, farkında olmadığı noktaları fark etmesine ve çözüm yolları bulmasına yardım ediyor ama seçimleri ona bırakıyoruz. Onun için kiși aslında kendisini iyileștiriyor.” Gündelik akıșımız etkileniyorsa psikoloğa gideceğiz ve “Ben artık baș edebilirim” diye hissettiğimizde de onunla ișimiz bitecek. Ama psikoloğa hiç gitmemek için de hayata iyimser bakmayı denemeliyiz. İște Genç’ten, terapi odasındaki süreç. Ne yapıyorsunuz bize? Önce, gelen kișinin hangi konuda yardım almak istediğine bakıyoruz. Çünkü danıșanlar yardım almak için gelseler de, neredeyse yarıya yakını aslında yardımı istemiyor. Ya eșinin, ya öğretmeninin ya doktorunun yönlendirmesiyle geliyor. Yani yardım almaya açık değil. Bizim yaptığımız ilk iș, kișilerin gerçekten kendileri için bir değișim isteyip istemediklerini anlamak ve bu konuda fikir birliğine varmak. “Evet, ben bu konuda gerçekten de kendi isteğimle bir değișim bekliyorum”u görmesini sağlamak. Bazen bu çok zor olabiliyor, haftalarca, aylarca sürüyor. Bu, ailelerinin zoruyla gelen ergenlerde çok görülen bir 42 B‹zb‹ze durum… Ya da “Ben yardım almaya çok açığım” diyor ama ona getirdiğiniz hiçbir öneriyi yerine getirmiyor. Bu da bașka tür bir direnç… Önce bunu anlamak, așmak, fikir birliğine varmak gerekiyor. Terapi bașladığında… Kritik bir nokta var. Öncelikle dinliyoruz. Bu çok önemli. Birinin sizi dinlediğini hissetmek, gerçekten kendini çok iyi hissettiriyor. Dinlerken önemli bulduğunuz noktaları, bir tür ayna görevi görerek ona yansıtıyorsunuz. Yani “Siz bana șunları anlattınız, ben șunları hissediyorum, benimle aynı fikirde misiniz?” diyerek, anlattığı șeyleri fark etmesini sağlıyoruz. Yani anlatırken, anlattığı konunun öneminin tam ayırdında olmuyor mu? Bazen olmayabiliyor. Aslında kendisiyle ilgili söylediği șey o kadar açık ve net ki, ama söylerken sanki bașka birinden bahsediyor ya da gerçekten de kendisi onu hissetmiyormuș gibi anlatıyor. Bunu söylediğinizde de “Șimdiye kadar hiç böyle olduğunu fark etmemiștim ya da böyle düșünmemiștim,” diyor. Yani kișide kendi durumuyla ilgili bir farkındalık yaratıyorsunuz. Terapiyle ilgili çok önemli bir bașka nokta da terapistin güven vermesidir. Kendinizi hiç tanımadığınız birine anlatmanın hem zorluğu hem kolaylığı var. Tanıdığınız birine bazı șeyleri anlatamazsınız, mahremiyeti vardır, sadece kendiniz bilmek istersiniz. Dolayısıyla tanımadığınız birine anlatmak rahatlatıcıdır. Bazen sadece anlatmak bile rahatlatır. Buradan çıkarken “Çok rahatladım, kendimi çok iyi hissediyorum,” diyenler de vardır. Ama bir yandan da zordur, tanımadığınız birine birdenbire hayatınızı açıyorsunuz. Bunun için o kișiye güven duymanız gerekir. Terapistin görevi, o güveni sağlamaktır. Bana göre bu güveni sağlamanın altın anahtarı da, onu kabullendiğinizi hissettirmektir. Yani ne anlatırsa anlatsın, onu kabul ettiğinizi, onu eleștirmediğinizi, onu yargılamadığınızı hissettirmek. Siz bana “İnsanlardan nefret ediyorum, hepsi yok olup gitse,” deseniz, size “Bu yanlıș, neden öyle düșünüyorsunuz, hiç böyle görüș olur mu?” diyemem. Neden böyle hissettiğinizi konușmamız gerekir. Gerçekten bunu içtenlikle hissediyor mu yoksa belirli duygular mı bu fikirlere yol açmıș? Ortadaki sorunu anlamak ve o sorunun varlığını o kișiye göstermek gerekiyor. Hepimizin canının yandığı, zararlı çıktığı ilișkiler vardır ama bu demek değil ki hayatımızın sonuna kadar kendimizi tecrit edeceğiz! Hasarlarımızın altında hep incinmek yatıyor galiba? Bu meslekte çok ilginç insanlara rastlıyorsunuz. Çok net hissediyorum ki insanlar çok naif, kırılgan yaratıklar. Bazen aklınıza gelmeyecek kadar küçük bir neden bile bir insanın hayatında o kadar derin çalkantılara neden oluyor ve hayatını bir yerden bir yere getirebiliyor ki… Hem bu kadar naif hem de bir o kadar cani olabiliyoruz yani… Evet, öyle. Çok ilginç bir karıșımız ve ne yazık ki mantığımız çoğu yerde ișlemiyor. Yani duygular hep ön planda geliyor. Peki terapi yöntemleri farklı mı? Her terapistin bir ekole göre kullandığı yöntemi vardır. Bir terapistin alet çantasında çok sayıda terapi yöntemi bulunması gerektiğini düșünüyorum. Kullanacağı yöntemlerin terapistin de kișiliğine uygun olması gerekir. Üstünüze giydiğiniz kıyafet gibi düșünün. Bazı kıyafetler size yakıșır, bazıları için “Bu bana hiç olmadı,” dersiniz. Kullandığınız yöntem de üzerinize tam oturmalı, sırıtmamalı. Çünkü sizin beceremediğiniz bir șeyi bașkasına önermeniz saçma olur. Aynı zamanda terapistin gündelik hayatta neler olup bittiğini, televizyonda oynayan filmleri; kitapları, müziği, birçok șeyi bilmesi gerekir. Çünkü karșınızdaki kiși “Șu filmi izledim ve oradaki șu karakter beni çok etkiledi,” dediğinde, eğer bu konuda bir fikriniz yoksa, onun ne anlatmak istediğini ya da kendini neyle özdeșleștirdiğini anlayamazsınız. İlaçlar bize ne yapıyor? Bazı psikolojik sorun yaratan durumlar, kimyasal bir dengesizlik B‹zb‹ze 43 “ SA⁄LIK “Terap‹ ‹ç‹n ortada b‹r sorun olmas› gerekm‹yor. Ö¤renc‹ler, sporcular, sanatç›lar ya da fl‹rket yönet‹c‹ler‹, performans gel‹flt‹rme çal›flmalar› ‹ç‹n gel‹yorlar.” nedeniyle ortaya çıkıyor. Depresyon, doğum sonrası gebelik depresyonu, çocuklarda așırı hareketlilik ya da takıntılı bozukluklar gibi klinik anlamdaki bazı durumlarda ilaç ve terapiyi birlikte yürüterek sonuç alabiliriz. İlaç, beynin bazı kimyasal salgılarının yapısıyla ilgili bir değișiklik yapıyor. Ama ilaç vermek psikiyatristin iși. İlaç kullanmak istemeyenler de oluyor. Ama nasıl ki mesela ciğerlerinizde iltihap varsa doktorun verdiği antibiyotiği kullanıyorsunuz, psikolojik gereklilik halinde ilaca itiraz etmemelisiniz. Bağımlılık yapmasından korkulması gereksiz, çünkü doktor ilacın dozunu ayarlayacaktır. Ne zaman “Bu kadar terapi yeterli,” diyorsunuz? O kișinin “Ben artık iyiyim. Ben artık kendi bașıma ne yapmam gerektiğini biliyorum,” dediği noktadır. Zaten terapinin amaçlarından biri, kișiye, hayatında tekrar tekrar karșısına çıkabilecek benzeri zor durumlarla bașa çıkma becerileri kazandırmak, güçlenmesini sağlamaktır. Travmatik bir olay yașadıysan, bununla hayatında ilk kez karșılaștığın için çok etkilenirsin. Ama sen o olaya karșı silahlarını kușanırsan, tabii ki hayatta bir sürü düșmeler kalkmalar olacak ama kalkmayı daha kolay bașarırsın. Terapi, sadece belli bir sorunu çözmeyi değil, zırhlarını kușandırmayı ve nasıl bașa çıkacağını öğretmeyi amaçlar. Mesela çocuğu yatağını ıslattığı için getirirler. Bu sorun çok kısa bir sürede çözülür. Ama aslında temelde bașka bir sorun vardır, altını ıslatmak sadece bir belirtidir. Temeldeki sorunu öğrenip, aileye fark ettirip ne yapması gerektiğine dair yollar ve yöntemler göstermezseniz, üç ay sonra bașka bir belirti ortaya çıkar. Terapide amaca ulaștığınızı hem siz görüyorsunuz hem de o kiși “Artık baș edebilirim,” diyecek kadar kendisini iyi hissediyor. 44 B‹zb‹ze Ne zaman size gelmeliyiz? Gündelik hayatınızda bir șeyler her zamanki gibi gitmiyorsa, zihninizdeki düșünceler ișlerinizi yapmaya, aile, arkadaș ve iș ilișkilerinizi sürdürmeye engel oluyorsa, herhangi bir fiziksel hastalığa bağlı olmayan fiziksel yakınmalar varsa, mutlaka bir yardım almanızı öneriyoruz. sonuçta. Terapiye gelenler bazen “Bana bir formül söyleyin, onu uygulayıp tedavi olayım,” der. Böyle bir formül yok. “Bir șey yapacak olan sizsiniz,” derim. “O zaman neden size geliyorum?” derler, “E, kendi bașınıza çözemediğiniz için buradasınız ama ben size șunları yap demeyeceğim. Hiçbir terapist bunu yapamaz, etik olmaz.” Biz insanların sorunlarını anlamasına, önündeki seçenekleri görmesine, farkında olmadığı noktaları dikkatine sunarak farkındalık kazanmasına ve çözüm yolları bulmasına yardım ediyoruz ama kararı ona bırakıyoruz. Onun için kiși aslında kendisini iyileștiriyor terapi süresince. İnsan kendisini iyileștirebilir mi? Zaten terapide olan șey bu. Bizler insanları iyileștirmiyoruz, insanlar kendilerini iyileștiriyor ve dönüștürüyorlar. Biz sadece bir tür kapı açıcı rolündeyiz. O farkındalığı sağlayarak, yani yüzleșip neleri kendisinde fark ediyorsa, onunla bir sonraki adıma geçiyor kiși. Kendi kendisini iyileștirmiș ve onarmıș oluyor Peki, size gelmeden önce ya da size gelmemi önleyecek, kendim için yapabileceğim șeyler yok mu? Toplum olarak biz, genel olarak becerili insanlarız. Özellikle de anneler, kadınlar, aile reisleri “Ben güçlü, dirençli olmalıyım,” diye düșünür. Ben bunun biraz haksızlık olduğunu düșünüyorum. Bașkalarına yardım Size geldiğimizde bize düșen nedir, sürece nasıl yardımcı olabiliriz? “Ben değișmek istiyorum, değișmeye hazırım”ı hissetmek, zaten yardımcı olmanın hemen hemen bütününü olușturuyor. almalarını önerirken kendimizle ilgili șeylerde daha çekimser kalıyoruz, “Ben bunun üstesinden gelirim, hallederim,” diyoruz. Ama ortada bir sorun varsa, uzuyorsa ve çözemiyorsam, belli ki kendi bașıma altından kalkamayacağım bir șey ve bekletmeye de gerek yok. Biriktikçe ağırlașacak. Yardım almalıyız. Çevremizden veya profesyonel anlamda yardım... Profesyonel yardımı da son raddeye bırakmamalıyız. Sorunlarını kendi bașına halledenler nasıl ediyor, farkları ne? Kișilik özellikleri çok önemli… Hayata daha iyimser bakan insanlar sorunlarla daha kolay bașa çıkabiliyor. Çoğu insan olaylarla ilgili kendisini suçlar ya da hayatı suçlar ve bu noktada takılıp kalır, bir adım ileri gidemez, sorunu çözemez. Halbuki daha pozitif olan insanlar daha fazla çözüm yolu üretir ve olayı gözlerinde çok büyütmez, “Herkesin bașına gelebilecek șeyler, olabilir, benim de bașıma geldi, șimdi bunun içinden nasıl çıkarım diye düșüneyim,” der. Kötümserler ise “Yine benim bașıma geldi, zaten hayat çok zor, ne yapsam bunu çözemem, kimse de bana yardım edemez,” der. Dolayısıyla sorun çözmekte bașarılı olamazlar. Karamsarlık, kötümserlik kadar insanı olumsuz etkileyen bir durum yok. Kötümser düșündüğünüz zaman sorun çözme beceriniz gelișmiyor, yaratıcılığınız ortaya çıkmıyor, stresin yaratacağı her türlü olumsuz etkiye açık oluyorsunuz. İș ya da aile gibi bir takım içinde de yer alıyorsanız, bu tutumunuzla onlara da ket vuruyorsunuz. Diğer insanların getirdiği çözümleri o kötümserliğinizle geri çeviriyorsunuz. Yardım almıyorsunuz, yardım etmiyorsunuz. Bașkalarının becermesine de engel oluyorsunuz. Ve bu, bizim toplumda çok yaygın. Değișmeliyiz ama asıl olarak çocuklarımıza pozitif olmayı öğretmeliyiz… Kesinlikle. Önce kendimizden bașlamalıyız. Çünkü çocuklar model alarak öğrenir. Ancak anne-babanın kullandığı dili, onların yaptıkları uygulamaları görecek ki, öğrensin. Mesela çocuğunuz okuldan gelip “Anne öğretmen beni X’in yanına oturttu. Hep benim bașıma geliyor, okulda hep böyle oluyor, zaten kimse benimle oynamak istemiyor,” derse, siz de “Yaa vah vah niye böyle oluyor? Hayat gerçekten ne kötü. Öğretmenin de hatalı,” cevabı verirseniz, o çocuğa asla iyimserlik öğretemezsiniz. Ama “Evet, okul hayatında bazen insanların bașına böyle șeyler gelebilir. Ama bu demek değildir ki bütün okul hayatın bu șekilde gidecek. Gel neler yapabileceğini konușalım. Öğretmeninle konușmayı deneyebilirsin veya yanında oturan kiși belki de en iyi arkadașın olacak. Bir denemek ister misin?” demeliyiz. Bunu öğretmek gerekiyor çocuklara. Hayat kötü değil. Hayata kötü anlam veren aslında biziz, bizim duygularımız. Hayat, hayattır iște… Mesela bu odadaki eșyalar beni rahatsız edebilir mi? Etmemesi gerekiyor. Ama bu koltuk çok rahatsız, șu köșe çok karanlık gibi anlamları katan benim. Eh, böyle düșününce bu oda beni rahatsız eder. Odaya o anlamı veren benim. Olumlu anlam verirsem, bana olumlu gelir. “Bu aydınlık ve beni ferahlatan bir oda, kendimi burada rahat hissediyorum, rahat oturup çalıșabiliyorum,” dersem, o zaman ben bu odanın içinde çok daha iyi ișler çıkarırım. B‹zb‹ze 45 KÜÇÜK EVREN B‹l‹m Merak ve e¤lence b‹r arada Bilim, merakla bafllar. T›pk› bir dedektif gibi, merak etti¤imiz fleyi fark›nda olmadan gözlemleriz. Gözlemlerimizi sistemli bir hale sokar, araflt›rma yapar ve bunlar› düzenli olarak yazarsak, bilimsel bir proje için çal›fl›yoruz demektir Yaz tatilimiz bitti, okullarımızın yolunu tuttuk, arkadașlarımızla buluștuk. Sizlere keyifli, bașarılı bir eğitim yılı diliyoruz. Biliyor musunuz, derslerde keyifli bir bașarının en emin yolu meraktır. Hep sormalıyız... Yapraklar neden yeșildir, karıncalar nasıl beslenir, uğurböceği neyle beslenir? Dünyamıza, çevremize ilișkin daha binlerce soru sorabiliriz. Zaten bize bugünkü konforu sağlayan bilimin temelinde de bu sorular yok mudur? Bilimle uğrașmanın sadece bilim insanlarının iși olduğu düșünülür. Oysa ilgi duyan herkes bilimle uğrașabilir. Bilim, gözlem yapmakla bașlar. İkinci adım ise gözlemlerimizi araștırmalarımızla desteklemektir. İște, bilimsel bir projeyi adım adım gerçekleștirebilmemiz için bilmemiz gerekenler... Daha önce de belirttiğimiz gibi, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri de kușkusuz merak duygusudur. Bir șeyi merak ediyorsak, o konuda gözlem yapmaya bașlarız. Sadece bilim insanları değil, düșünen, merak eden, sorgulayan her insan gözlem yapabilir. Defter ve kalemi elinize alıp merak ettiğiniz her șeyi inceleyip gözlemleyebilirsiniz; çöp tenekesini karıștıran kedi, yıldızlar, 46 B‹zb‹ze sahildeki kabuklar, ağaçlar, evdeki böcekler, sokaktan geçen arabalar... DUYULARIMIZ İȘ BAȘINDA Gözlem yaparken, asıl olarak duyularımızı kullanıyoruz. Duyularımız, çevremizde olan biteni anlamamıza yardım eder. Gözlerimizle görür, kulaklarımızla ișitir, derimizle dokunur ve dilimizle tat alırız. Gözlem yaparken çoğu zaman görme duyumuzu kullanarak ișe bașlarız. Ama bașka duyularımız da bize çevreyle ilgili ilk haberleri verebilir. Duyduğumuz bir sesin kuș sesi olduğunu anlayıp bu kușu görmek için çabaladığımız çok olmuștur. Ya da biz fark etmeden bacaklarımıza dokunan tüylü canlının ne olduğunu anlamak için hemen bașımızı eğip onu görmeye çalıșırız. Duyularımız, karșılaștığımız nesneleri tanımamızı ve olayları algılamamızı sağlar. Gözlem yaparken tüm duyularımızı kullanmaya çalıșmalıyız. FARKLI AÇIDAN BAKABİLMEK Çevremiz sadece bizim gördüğümüz gibi mi? Cevabı bulmak için çiçek bakıșı, karınca bakıșı ve kuș bakıșıyla varlıkları görmeye çalıșalım. Çiçek bakıșıyla görebilmek için yere uzanıp yukarı bakabiliriz. Karınca bakıșı için burnumuzu yere yaklaștırıp çevreye bakmayı, kuș bakıșı için de güvenliğinden emin olduğumuz yüksek bir șeyin üzerine çıkıp așağı bakmayı deneyebiliriz. Gözlem yaparken dürbün, saat, cetvel gibi değișik araçlardan yararlanabiliriz. Küçük canlıları ya da nesneleri incelemek için büyüteç kullanabiliriz... BİLİMSEL PROJE Özellikle ilköğretim çağında bilimsel proje ödevleri hazırlamak, bu konuda düzenlenen yarıșmalara ve bilim KARINCA, KURSAINDAN ARKADAfiINI BESLER șenliklerine katılmak bilime merakı artırır ve çocukların zihinsel gelișmelerinde önemli rol oynar. Bilimsel projelerin mutlaka sunușu yapılır. Deney, model rapor, özet ve proje boyunca aldığımız notların olduğu günlüğümüzün sergilendiği bir stant kurmalıyız. Standımızda bir de projenin amacının, varsayımın, yöntemin, bilginin, grafik, șekil ve fotoğrafların belirli bir düzenle bulunduğu bir pano olur. Tabii bir de projemizi arkadașlarımıza, öğretmenlerimize, ailemize, belki de bir jüriye ve tanımadığımız birçok insana sunacağız. Heyecanlanmamak elde değil. Ama unutmayalım; kendi konumuzu bizden iyi kim bilebilir ki! Çok uğraștık, çok emek harcadık, öyleyse her șey çok güzel olacak. Göreceksiniz ki kendi deneyimlerinizle, gözlemlerinizle edindiğiniz bilgiler zihninizde çok daha kalıcı olacak. Edindiğiniz her bilgi, yeni bilgilerin bașlangıcı olacak. Unutmayın, dünyamızın yarınları sizin becerilerinize emanet. Evinizin bahçesinde, parklarda veya piknikte arkadașlarınızla oynarken yanıbașınızda varlığını bile fark etmediğiniz canlılara dikkat edin. Mesela karıncalar... Her kolonide bir kraliçe, yuvanın büyütülüp korunması, yeni odalar açılması, yiyecek sağlanması, yavruların bakımıyla ilgilenen ișçiler, koloniyi koruyan ve avlanan askerler vardır. Çoğu tür yer altında yuva yapar. Bir tașın altında bulunan bir girișten erzak saklama ve dinlenme için tünellerine, odalara geçilir. Bazıları göçebedir. Her gün bedenlerini kullanarak yeni bir yuva kurarlar. Bir çıkıntı üstünde ayak uçlarıyla birbirlerine bağlanan karıncaların üzerine binlerce karınca tırmanır. Kendi bedenlerinden koridorlar oluștururlar. Ağırlığının 20 katını tașıyabilen karıncaların, besinleri bozulmadan koruyan bir kursakları, bir de besinlerin sindirildiği gerçek mideleri vardır. Bir karınca, yuva içinde veya dıșında aç bir arkadașına rastlarsa, kursağında depoladığı besinin bir kısmını arkadașının ağzına boșaltır. Aç bile olsalar, kursaklarındaki besini kendileri için kullanmazlar. B‹zb‹ze 47 B‹ZDEN HABERLER LEZZET DURA⁄I OKTAY USTA ‹LE LEZZET YOLCULU⁄U… Ekranlar›n güler yüzü Oktay Usta’n›n dört dörtlük tarifleri, yüzlerce evde güzel sofralar donat›yor. Oktay Usta bu say›m›zda da Bizbize için zengin mutfa¤›ndan seçme tarifler haz›rlad›. Görmek bile ifltah›n›z› açt› de¤il mi? Haydi o zaman, mutfaklara girelim ve leziz sofray› kural›m. Afiyet olsun. Ç‹ÇEK BAHÇES‹ Malzemeler: Renkli yeșillikler, havuç, turp, çeri domates, kırmızıbiber, ıspanak, zeytinyağı, limon Hazırlanıșı: Kırmızıbiberleri yıldız șeklinde kesip soğuk su dolu kâsenin içerisine bırakın. Daha sonra havuçları yaprak șeklinde kesip yine suyun içerisine atın. Son olarak minik turplardan mantarlar yapıp suya bırakın. Sebzeler suyun içerisine canlanıp istediğiniz șekli aldığında sudan çıkartıp bir süzgece alın. Yeșillikleri sirkeli suda bekletip yıkadıktan sonra salata kurutucusundan geçirin. Servis edeceğiniz tabağın içerisine elle kırılmıș tüm yeșillikleri alın. Süsleme malzemelerini salatanın üzerine zevkinize göre koyabilirsiniz. Son olarak limon suyu ve zeytinyağı ilave edin. ‹RM‹KL‹ KÖFTE ÇORBASI Malzemeler: 1 çay bardağı irmik, 1 çay bardağı ince bulgur, 1 yumurta, 2 çorba kașığı un, 1 su bardağı hașlanmıș nohut, tuz, karabiber, kimyon, su Terbiyesi için: 3 çorba kașığı yoğurt, 2 çorba kașığı un, yarım limon Üzeri için: 1 çorba kașığı tereyağı, 2 sap taze soğan, 1 tutam taze nane, isteğe göre pulbiber Hazırlanıșı: Karıștırma kâsesine ince bulguru, irmiği alın. Üzerine yumurtayı kırıp unu, tuzu, karabiberi, kimyonu koyup yoğurun. Hamur gibi olup özleșince nohut büyüklüğünde köfteler yapın. Bir tencereye yaklașık 1 litre su koyup kaynamaya bırakın. Su kaynayınca hașlanmıș nohudu ve hazırladığımız köfteleri alıp orta atește pișirin. Bu arada terbiyesini hazırlayın. Karıștırma kabına yoğurdu, unu, limon suyunu döküp karıștırın. Önce bir bardak soğuk su, daha sonra bir bardak sıcak su döküp iyice çırpın. Parmağınızı batırıp ılık olup olmadığını kontrol edin. Kaynamakta olan çorbanın içine yavaș yavaș ilave edip kepçeyle karıștırın. Çorbanın kıvamını ve tuzunu ayarladıktan sonra sosumuzu yapmaya bașlayın. Küçük bir tavaya tereyağını alıp eritin. Üzerine ince doğranmıș soğanları ve taze naneyi koyup çevirin. Hemen çorbanın üzerine döküp sıcak sıcak servis edin. Acılı sevenler en son üzerine pulbiber de ekleyebilir. TARHANA MANTOLU TAVUK BAGET 48 B‹zb‹ze Malzemeler: 10 tavuk baget, tuz, karabiber, pulbiber, 5 taze patates, ev yapımı ketçap, kıvırcık Panelemek için: 3 yumurta, 1 kâse tarhana, 3 çorba kașığı un Hazırlanıșı: Tavuk bagetleri üzerine çıkacak kadar su koyup yarı kıvamda hașlayın. Tencereden alıp suyunu daha sonra kullanmak üzere ayırın. Bagetlerin üzerine tuz, karabiber ilave edip lezzetlendirin. Yumurtaları bir kaba kırıp çırpın. Önce tavuk bagetleri una bulayıp daha sonra çırpılmıș yumurtaya, buradan da tarhananın içerisine alıp her tarafını kaplayın. Tarhana yerine galeta unu da kullanılabilir. Mantolanan tavuklar kızartılmak üzere hazır hale geldi. Yıkanmıș kabuklu taze patatesi elma dilimi șeklinde kestikten sonra yarı kıvama gelinceye kadar hașlayın. Süzgece alıp hiç su kalmayıncaya kadar bekletin. Bol yağda kızartıp havlu kâğıt üzerine alın. Tuz, karabiber, pulbiberle tatlandırın. Aynı yağda tavukları da nar gibi oluncaya kadar kızartın. Büyük bir servis tabağına patatesleri ve tavuk bagetleri alın. Yanına kıvırcık salatayı ve ev yapımı ketçabı koyun. Sıcakken servis edin. Acılı sevenler acılı tarhanayla da yapabilir. SEM‹ZOTLU BULGUR P‹LAVI Malzemeler: 3 su bardağı pilavlık bulgur, 2 çorba kașığı tereyağı, 1 çorba kașığı domates salçası, 1 çorba kașığı kırmızıbiber püresi, 1 soğan, 1 su bardağı et suyu, 1 demet semizotu, su, tuz Hazırlanıșı: Kuru soğanları yemeklik doğrayıp tencerede tereyağıyla birlikte kavurun. Semizotlarının saplarını parmak ucu büyüklüğünde doğrayıp soğanların üzerine alın. Bir-iki kez çevirdikten sonra domates salçasını, biber püresi veya salçasını üzerine koyup, karıștırıp yıkanmıș, süzdürülmüș bulguru ve tuzu üzerine ekleyip 3-4 dakika kavurun. Et suyuyla kaynar suyu ilave edip, kapağını kapatıp pișmeye bırakın. Pișmesine yakın semizotu yapraklarını tencereye ekleyip, harmanlayıp, kapağını kapatıp demlenmeye bırakın. ÇITIR HALKALI TATLI Malzemeler: 2.5 su bardağı un, 2 su bardağı su, 1 çorba kașığı toz șeker, 1 çorba kașığı tereyağı, 1 çorba kașığı irmik, 1 çorba kașığı nișasta, 1 fiske tuz, 3-4 yumurta Șerbeti için: 3.5 su bardağı toz șeker, 2.5 su bardağı su, 1 dilim limon Süslemek için: Hindistan cevizi, yeșil fıstık Hazırlanıșı: Bir tencereye șeker, su ve limonu koyup 5-6 dakika kaynatın. Șerbeti soğumaya bırakıp tatlının hazırlanıșına geçin. Bir tencereye suyu döküp kaynatın. Toz șekeri, tuzu, yağı ilave edip erittikten sonra tek hamlede unu içine döküp tahta kașıkla ezerek hamuru 2-3 dakika pișirin. Hazır hale gelen hamuru soğutmaya alın. Parmak dayanabilecek ısıya gelince yumurtaları tek tek kırıp yedirin. En son irmiği ve nișastayı da ilave edip yoğurduktan sonra elimizi yağa batırarak ceviz büyüklüğünde hamurdan parçalar alıp, yuvarlayıp, ortasını parmakla delip bol soğuk yağın içine bırakın. Tava büyükse tek seferde ya da iki partide hamurları kızartabilirsiniz. Tavanın altını yakıp hamurlar nar gibi olana kadar kızartın. Kevgirle yağdan alıp direkt soğuk șerbetin içine bırakın. Yağa batırdığınız kevgiri sakın șerbete temas ettirmeyin. Yağ patlayıp kazalara sebep olabilir. Tatlıları șerbetle karıștırıp 5 dakika beklettikten sonra servis tabağına alarak üzerini yeșil fıstık ve Hindistan ceviziyle süsleyip soğutmadan servis edin. B‹zb‹ze 49 AKTÜEL AKTÜEL KURUMSALLAfiMAK ‹Ç‹N S‹STEML‹ ÇALIfiMA Dünyadaki hızlı değișime paralel olarak gelișme seyrini sürdüren İstikbal Mobilya, bu doğrultuda tedarikçileriyle ortak projelerine devam ediyor. İstikbal ‘kazanırken kazandırmak‘ anlayıșıyla geçtiğimiz yıl ‘Mükemmel Paydaș İlișkileri‘ projesini bașlatmıștı. Tedarikçileriyle aynı dili konușmak hedefiyle ‘Toplam Kalite Yönetimi‘, ‘Temizlik-Tertip-Düzen-Disiplin felsefesi olarak 5S‘, ‘Enerji Yönetim Sistemi‘, ‘Enerji Verimliliği‘, ‘EFQM Mükemmellik Modeli‘, ‘Müșteri Memnuniyeti‘ gibi bașlıklarda organize ettiği eğitimlerine, 22 Ekim’de ‘Sistemli Çalıșma’yla devam etti. 45 tedarikçi çalıșanının katıldığı toplantıda TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve EFQM Mükemmellik Modeli konusunda bilgilendirme yapıldı. Türkiye’nin kalite konusunda iki önemli kurulușu olan Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) ve Türkiye Kalite Derneği’nin (KalDer) desteğiyle gerçekleșen toplantıda, yine konularının duayeni, TSE Ürün Belgelendirme Müdürü Necati Karahan ve KalDer Yönetim Kurulu Bașkanı Hamdi Doğan konuștu. Karahan ve Doğan, projenin hem İstikbal tedarikçileri, hem İstikbal’in iș görenlerine, ișverenlerine hem de topluma büyük değer kattığını, bu fırsatlardan yararlananların büyük kazanımlar elde ettiğini ve edeceğini belirttiler. İstikbal projeye TS EN ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi çalıșmasıyla ve EFQM Mükemmellik Modeli çalıșmasıyla katılan 10 tedarikçisine ve destekleyen kuruluș yetkililerine plaket verdi. MOB‹LYANIN DEVLER‹ KAYSER‹’DE B‹R ARADA Mobilyanın bașkenti Kayseri, uzmanlık alanındaki sektöre ev sahipliği yapıyor. Geleceğin tasarımlarının izleneceği, Boydak Holding șirketlerinin de katılımcıları arasında yer aldığı Kayseri Mobilya Fuarı, 26-30 Ekim tarihleri arasında Kayseri Dünya Ticaret Merkezi’nde olacak. Fuar yurtdıșında, TÜYAP’ın Moskova, Sofya, Tiflis, Üsküp, Tahran ve Halep’te bulunan ofisleri, 15 ülkedeki temsilcilikleri, DTM-Dıș Ticaret Müsteșarlığı ve DEİK (Dıș Ekonomik İlișkiler Kurulu) ișbirliğiyle hedef pazar olarak belirlenen 32 farklı ülkede yapılacak yoğun tanıtımlar sayesinde, Balkanlar, Avrupa Birliği, Kafkasya ve Ortadoğu’dan gelecek heyetlere ev sahipliği yapacak. Yurtdıșında gerçekleștirilecek tanıtım çalıșmaları sonucunda Kayseri Mobilya Fuarı’nın bu yıl ihracat ve satıș platformu olması bekleniyor. Amaç, fuara yurtdıșından gelecek ișadamlarını katılımcı firmalarla bulușturmak ve verimli iș bağlantıları olușmasını sağlamak üzere ikili iș görüșmeleri ve fabrika ziyaretleri düzenlemek. Firmaların sektördeki diğer üreticilerle bulușarak en yeni trendleri ve teknolojik gelișmeleri yakından takip edebilecekleri, ziyaretçilerin ise evlerinde, ișyerlerinde ve 50 B‹zb‹ze günlük hayatta kullanabilecekleri modern ve ergonomik tüm dekorasyon malzeme ve mobilyalarını topluca görme, inceleme fırsatı bulabilecekleri fuarın, bölge ekonomisine olumlu katkılar sağlaması hedefleniyor. TÜYAP organizasyonunu yaptığı fuarın tanıtımında Kayseri’yi, geçmișten günümüze hep ilklere imza atan, sahip olduğu ekonomik gücü, sanayi ve ticari alt yapısıyla Türkiye’nin üretim üssü konumuna ulașan bir șehir olarak anlatıyor. ‹stikbal’in 1 milyon TL’lik ba¤›fl protokolünü Boydak Holding Yönetim Kurulu Baflkan› Hac› Boydak ve Kimse Yok Mu Dayan›flma ve Yard›m Derne¤i Baflkan› Ünal Öztürk imzalad›. Sey‹rc‹ kalmad›k SOSYAL SORUMLULU⁄U VARLIK NEDENLER‹ ARASINDA GÖREN BOYDAK HOLD‹NG, YARDIM PROJELER‹NE DE DESTE⁄‹N‹ SÜRDÜRÜYOR Kazancın paylaștıkça artacağının bilincindeki Boydak Holding’in markaları da bu sosyal sorumluluk anlayıșıyla hareket ediyor. İstikbal Mobilya, dünyanın farklı coğrafyalarındaki ihtiyaç sahiplerine ulașan Kimse Yok Mu Derneği’ne destek verdi. Yardım protokolü 10 Ağustos 2011 tarihinde imzalandı. İstikbal’in 5 bine yakın 10 farklı ürün grubundan olușan yaklașık 1 milyon TL değerindeki yardımı, Kimse Yok Mu Derneği tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılacak. Protokolde bir konușma yapan Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak Kimse Yok Mu Derneği’nin yoksullukla mücadelesine destek olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ve sosyal sorumluluk kapsamında her zaman desteklerine devam edeceklerini dile getirdi. Kimse Yok Mu Dayanıșma ve Yardım Derneği Bașkanı Ünal Öztürk de Boydak Grubu ile yapmıș oldukları protokole yönelik olarak: “Boydak Holding'in bugüne kadarki projelerimizde destekçimiz olduğunu bilmek bize yapacağımız çalıșmalarda güç veriyor. Kendilerine de bu vesile ile teșekkür ediyoruz,” dedi. SOMALİ’YE YARDIM Boydak Holding, Kayseri Sanayi Odası’nın açlığın pençesindeki Somali için Kayseri șirketleri arasında bașlattığı yardım kampanyasına da katıldı. İçler acısı durumdaki Somali’de koșulların önümüzdeki aylarda daha kötüleșeceği ve 750 bin kadar insanın ölüm riski altında bulunduğu belirtiliyor. Bölgede 12 milyon insan acil gıda yardımına muhtaç, 4 milyon insan ise düpedüz açlık çekiyor. 6 dakikada bir, 1 kișinin öldüğü açıklanıyor ve ölenlerin yarısı çocuk. Bu dramın sebebi, BM’ye göre Afrika’nın doğal koșulları, 60 yıldır yașanan en büyük kuraklık ve bölgedeki savaș... Bazı gözlemciler ise bu ülkelerde sömürgecilik döneminde doğal kaynakların talan edilmesinin ve insan gücünün zarar görmesinin bu sonuca yol açtığını belirtiyor. B‹zb‹ze 51 B‹ZDEN HABERLER B‹ZDEN HABERLER ALTI BOYDAK fi‹RKET‹ ‹SO 500’DE AKBANK’TA BULUfiMA Akbank Yönetim Kurulu Bașkanı Suzan Sabancı Dinçer’in daveti üzerine Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak ve Bașkan Vekili Mustafa Boydak, beraberlerinde Holding Grup Finansman Müdürü Talat Bayraktar, TFKB Yönetim Kurulu üyesi Brian Belcher ve TFKB Genel Sekreteri Nihal Mashali ile İstanbul’da görüștü. Boydak heyeti Akbank’ın Maslak’taki merkezinde Suzan Sabancı Dinçer, Akbank Yönetim Kurulu üyesi ve murahhas aza Hayri Çulhacı, Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Genel Müdür Yardımcısı Kaan Gür ve Yatırımlardan Sorumlu Genel Müdür Atilla Pembeci ile bir araya geldi. Yaklașık bir buçuk saat süren bulușmada, Türkiye ekonomisi de değerlendirildi. TEB GENEL MÜDÜRÜ C‹V‹L’DEN BOYDAK’A Z‹YARET İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) hazırladığı ‘Türkiye’nin ilk 500 Büyük Sanayi Kurulușu 2010 Araștırması’ sonuçları, Boydak Holding’in bașarısının göstergesi oldu. Listede Boydak Holding șirketlerinden Hes Hac›lar Elektrik San. ve Tic. A.fi, Boytafl Mobilya San. ve Tic. A.fi, Merkez Çelik San. ve Tic. A.fi, ‹stikbal Mobilya San. ve Tic. A.fi, Boyteks Tekstil San. ve Tic. A.fi, Boyçelik Metal San. ve Tic. A.fi, șirketleri de yer aldı. Kayseri șirketleri de listedeki sayılarını artırdı. Geçen yıl Kayseri Sanayi Odası üyesi 16 șirketin bulunduğu Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kurulușu listesinde bu yıl 22 firma yer aldı. Beș Kayseri șirketi de ilk kez İSO ilk 500 sıralamasına girdi. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili ve Kayseri Sanayi Odası Yönetim Kurulu Bașkanı Mustafa Boydak, bu sıralamalara girmenin Kayseri ve firmalar açısından son derece önemli olduğunu ancak cirodan çok kârlılık oranlarının dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Bu sene beklentiler doğrultusunda Kayserili firmaların İSO ikinci 500 sıralamasında fazlasıyla yer almasının sevindirici olduğunu belirten Boydak, “Kayseri’nin kendi klasmanındaki iller arasında bașarılı bir yerde olduğunu görmek bizleri mutlu ediyor. Gelecek yıl bu listelerdeki firmalarımızın sayısının artmasını ve firmalarımızın kâr ederek büyümelerini bekliyoruz,” dedi. 52 B‹zb‹ze Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Varol Civil, Genel Müdür Yardımcısı Levent Çelebioğlu ve beraberindeki heyet, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak’ı Kayseri Sanayi Odası’ndaki makamında ziyaret etti. Varol Civil, Fortis Bank ile birleștikten sonra Türkiye’de 600 șubeye ulaștıklarını belirterek, “Kayseri’ye daha iyi hizmet verebilmek için, Sayın Boydak’ı ziyaret ederek Kayseri ile ilgili düșüncelerini ve ileriye yönelik mesajlarını dinledik. Kayseri bizim için her zaman özeldir. Ticari kültüre sahip, Türkiye’nin güzide șehirlerinden bir tanesi olan Kayseri’de olmak bir bankacı olarak bizi her zaman mutlu ediyor. Burada olduğumuz için keyifliyiz,” dedi. Mustafa Boydak ise, TEB’in Fortis Bank ile birleșmesinden sonra șube adedi ve aktif büyüklüğünün daha anlamlı hale geldiğini belirterek șunları söyledi: “TEB Kayserimizde de ciddi bir hacmi olan bankamız. Genel Müdürümüz ekibi ile bizleri ziyaret ederek yeni dönemle ilgili bilgiler sundular. Uluslararası bankacılık tarafındaki tecrübelerinden de Kayserili ișadamlarımızın yararlanmalarını istiyorlar. Biz de bu konuda destek vermeye hazırız. Kendilerine bașarılar diliyorum.” B‹zb‹ze 53 B‹ZDEN HABERLER ABD’DE BAY‹ Z‹YARET‹ Delaware Eyalet‹n‹n Senatörler‹ ve M‹lletvek‹ller‹ Boydak Hold‹ng’‹ Z‹yaret Ett‹ Boydak Holding’in dünyanın öbür ucundan ziyaretçileri vardı. Amerika Birleșik Devletleri’nin Delaware eyaletinin senatörlerinden ve milletvekillerinden olușan bir grup Türkiye’ye düzenlediği kültür ve ekonomik ilișkiler gezisi kapsamında Kayseri’ye gelerek Boydak Holding’i ziyaret etti. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak ve CEO’su Memduh Boydak’ın da katıldığı öğle yemeğinde bölgelerin ekonomileri hakkında bilgi alıșverișinde bulunuldu. Daha sonra Boyteks A.Ș. tesislerini gezen heyet, Boydak Holding’i ziyaret etmekten ve tanımaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Boydak Holding CEO'su Memduh Boydak, ABD’deki bayileri ziyaret etti. ABD'nin North Carolina eyaletinde yer alan High Point Fuarı’nda ABD pazarının önde gelen mobilyacılarıyla bir dizi temasta bulunan Memduh Boydak ve beraberindeki heyet daha sonra Boydak Holding iștiraki Sunset International Trade’in faaliyet gösterdiği New Jersey eyaletine geçti. New Jersey’in Paterson șehrinde bulunan İstikbal mağazasını ziyaret eden Memduh Boydak ve Boydak Dıș Ticaret A.Ș. Genel Müdürü Murat Bozdağ, buradaki bayilerle mobilya sektörü hakkında görüșerek, Amerika pazarındaki müșteri beklentileriyle ilgili bilgi alıșverișinde bulundu. Temaslarıyla ilgili açıklama yapan Boydak, "Boydak Holding'in okyanus ötesindeki iștiraki Sunset International Trade, kendisine bağlı münhasır mağazaları ve toptan satıș kanallarıyla 2002'den beri ABD'de faaliyetlerini sürdürüyor. Șirket, New Jersey'deki deposundan ABD'nin her yerine hizmet vererek grubumuzu ve markamızı en güzel șekilde temsil ediyor. Biz de yılda birkaç kez Amerika'daki mobilya fuarlarını gezerek sektörümüzle ilgili güncel gelișmeleri takip ediyor ve bölgedeki bayileri ziyaret ediyoruz" dedi. Banka yönet‹c‹ler‹ Boydak’ta Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, Kayseri'de faaliyet gösteren ve Boydak Holding ile iș birliği içerisinde olan bankaların yöneticileriyle Boydak Ormanı’nda düzenlenen öğle yemeğinde bir araya geldi. Boydak Holding faaliyetleri hakkında bilgiler veren Mustafa Boydak, banka yöneticileriyle bankacılık sektörü hakkında sohbet etti ve banka yöneticilerini ağırlamaktan dolayı duyduğu memnuniyeti belirtti. 54 B‹zb‹ze KAYSER‹ T‹CARET ODASI’NDAN KUTLAMA Z‹YARET‹ Kayseri Ticaret Odası Bașkanı Hasan Ali Kilci ve Oda üyeleri, Boydak Holding’in 2010 İSO 500 listesinde altı șirketiyle yer almasından duydukları memnuniyeti belirtmek için Boydak Holding’i ziyaret etti. Boydak Holding șirketlerinin gösterdiği performanstan duydukları memnuniyeti dile getiren Kilci, “Boydak Holding șirketleri bașarılı ve disiplinli çalıșmalarıyla gerek Kayseri’ye gerekse Türkiye’ye artı değerler katıyor, diğer kurulușlara öncülük ediyor,” dedi. Kilci, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan ve üyelerine verimli çalıșmalarından dolayı teșekkür etti, bașarılarının devamını diledi. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak ise Kayseri Ticaret Odası’nın ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve Boydak Holding șirketlerinin faaliyetleri hakkında bilgiler verdi. B‹zb‹ze 55 B‹ZDEN HABERLER HES KABLO ÇIRA⁄AN’DA BULUfiTU Hes Kablo’nun geleneksel olarak düzenlediği iftar yemeği, 11 Ağustos tarihinde İstanbul Çırağan Sarayı Enderun Salonu’nda gerçekleștirildi. Düzenlenen programa İstanbul Bölge Müdürlüğü, bayiler, tedarikçi ve iș ortaklarının yanı sıra bankacılık ve medya sektöründen yaklașık 200 seçkin davetli katıldı. Program sırasında söz alan Genel Müdür Bekir Irak, devam etmekte olan ve planlanan yatırımlar hakkında bilgi verdi. Daha sonra da Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, Hes Kablo’nun sektördeki konumu ve hedefleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Mustafa Boydak, kendisi de eski bir çalıșan olarak firmanın geçmiși, bugünü ve gelecekteki hedeflerini anlattı. Hes Kablo’nun ev sahipliğinde yapılan organizasyon, geleneksel iftar yemeğinin ötesinde sektör temsilcilerinin bir araya geldiği bulușma ve değerlendirme toplantısı șeklinde geçti. Yemeğin ardından verilen hediyelerle program sona erdi. ‹Ç ANADOLU BÖLGES‹ DE⁄ERLEND‹R‹LD‹ İç Anadolu Bölgesi İstișare Toplantısı TOBB Bașkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bașkanlığında, bölgenin oda ve borsa bașkanlarının katılımıyla 10 Ağustos 2011 tarihinde TOBB Birlik Merkezi’nde düzenlendi. Toplantıya Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak da katıldı. İç Anadolu Bölgesi’nin sorunları ve beklentilerinin ele alındığı toplantıda, bölge, ülke ve dünya ölçeğindeki gelișmeler de değerlendirildi. Afrika’daki açlık felaketiyle boğușan insanlar için TOBB tarafından bașlatılan yardım kampanyasına değinen Hisarcıklıoğlu, oda ve borsa bașkanlarının bölgelerinde bu kampanyaya destek çağrısı yapmalarını ve kampanyayı duyurmalarını istedi. TOBB’un çalıșmaları hakkında da İç Anadolu oda ve borsa bașkanlarına bilgi veren Hisarcıklıoğlu, her yıl iș piyasasına 1 milyona yakın nüfusun katıldığını hatırlatarak, “Bu gençlerimize iș bulmamız lazım. Bunun yolu da girișimci sayısını artırmaktan geçiyor. O nedenle genç ve kadın girișimcilerimize büyük önem veriyoruz,” dedi. GELECE⁄‹N YÖNET‹C‹LER‹NE TECRÜBELER‹N‹ AKTARDI Geleneksel buluflma Ağustos ayında Ramazan nedeniyle geleneksel iftar bulușmaları gerçeklești. 11 Ağustos 2011 Perșembe günü Gaziantep Dedeman Oteli’nde düzenlenen iftar yemeğine Hes Kablo Genel Müdürü Bekir Irak, Hes Kablo Genel Müdür yardımcıları, Hes Kablo ‘nun Diyarbakır, Kahramanmaraș, Gaziantep, Șanlıurfa, Adana, Malatya ve Mersin bölge bayileri katıldı. İftar yemeğinden sonra açıklamalarda bulunan Genel Müdür Bekir Irak, "Ramazan ayında geleneksel hale getirmiș olduğumuz iftar programına Hes Kablo iș ortakları ve bayileriyle bir araya gelerek birlikte olma fırsatını buluyoruz. İftar vesilesiyle güzel bir birliktelik örneği gösterdik," dedi. Ayrıca Irak, Hes Kablo’nun mevcut durumu, yatırımları ve hedefleri hakkında bilgiler verdi. 56 B‹zb‹ze Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkan Vekili Mustafa Boydak, 17 Eylül 2011 tarihinde Microsoft Türkiye'nin Bodrum Rixos Otel'de düzenlediği 'İș Akademisi 2.0' konulu toplantıda bașarı hikâyesi ve tecrübelerini geleceğin yöneticileriyle paylaștı. Microsoft Türkiye'nin Bodrum Rixos Otel'de düzenlediği 'İș Akademisi 2.0' teknoloji eğitim kampına 40 șirketten geleceğin yöneticisi olmaya aday 50 kiși katıldı. Aile șirketlerinden olușan genç yönetici adaylarıyla deneyimlerini paylașan Boydak, aile șirketlerinin sürdürülebilirliklerini koruması ve daha büyüyerek sonraki kușaklara geçiși sağlaması yolunda teknolojinin kullanımının büyük bir önem tașıdığını kaydetti. Holding’in bașarı hikâyesini anlatan Mustafa Boydak, verimliliği artırma, iș zekası ile etkin yönetim, șirket kontrolü yönetimi için kurumsal kaynak planlaması gibi yapılandırmalar hakkında genç katılımcılara bilgiler aktardı. Microsoft Türkiye'nin 16-18 Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleștirdiği etkinliğe ayrıca Arena Bilgisayar Kurucu Ortağı İzi Kohen ile Microsoft Türkiye Kurumsal İșletme, KOBİ ve İș Ortakları Genel Müdür Yardımcısı Münir Kundakçı da katıldı. ‘Mutlulu¤un Anahtar›’n› ‹st‹kbal verd‹ İstikbal müșterileri, ekim ayındabir heyecan fırtınası yașadı. Çünkü 1 Temmuz-30 Eylül 2011 tarihleri arasında ve Milli Piyango İdaresi’nin onayıyla düzenlenen ‘Mutluluğun Anahtarı İstikbal’de’ isimli çekiliș kampanyasında ödüller, sahiplerini buldu. Kampanyaya katılan 314 bin 792 kiși arasından talihliler, 12 Ekim’de, Milli Piyango İdaresi Kadıköy Șube Müdürü Mustafa Pak, Kadıköy 14. Noteri B. Zeynel Töngür, Deniz Ajans yetkilileri ve İstikbal markası yetkililerinin de katıldığı halka açık törende yapılan çekilișle belirlendi. Çekilișle sevinen talihli, Kastamonu’dan Kemal Asrak oldu. Asrak, İstanbul’da Esenbahçe Konutları’ndan bir daire kazandı. 11 adet Fiat Grande Punto 1.4 Actual Start-Stop 2011 model araç kazanan talihliler ise șöyle: Harun Eroğlu (Ankara), Selvi Yılmaz (İstanbul), Șahin Bodur (Ankara), Sermed Cesur (Ankara), Necdet Bilgin (Kütahya), Muzaffer Șahin (Sinop), Kemal Tașkın (Sakarya), Șenol Lermi (İstanbul), Yalçın Șahinkaya (Ankara), Remzi Karagözoğlu (İstanbul), Volkan Çetintaș (Ankara) B‹zb‹ze 57 B‹ZDEN HABERLER HES ‹fi GÜVENL‹⁄‹ ‹Ç‹N FUARDA Çalıșanlarının iș risklerini düșürmek, ișletmede verimliliği artırmak ve üretim kalitesini geliștirmek hedefindeki HES Kablo, I.S.G 19. Dünya İș Sağlığı ve Güvenliği Kongresi ve Fuarı’ndan faydalı bilgilerle döndü. HES Hacılar Elektrik San. ve. Ticaret A.Ș I.S.G Kurul Bașkanı, uzmanları ve üyelerince izlenen fuar, Uluslararası Çalıșma Örgütü, Uluslararası Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalıșma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ișbirliğiyle düzenlendi. Fuarın amacı, iș sağlığı ve güvenliğiyle bağlantılı yeni bilgi ve tecrübelerin alıșverișine olanak tanımak, dünyadaki iș kazalarından kaynaklanan yaralanmaları ve meslek hastalıklarını azaltmak için hükümetler, ișverenler, sivil toplum kurulușları, çalıșanlar, sendikalar, iș sağlığı ve güvenliği profesyonelleriyle ilișkileri geliștirmek. Gelișmiș, gelișmekte olan ve ekonomik geçiș sürecindeki ülkeler arasında iș sağlığı ve güvenliği alanındaki bilgi ve iyi NEMRUT’TA EK‹M GÜNEfi‹ uygulama örneklerinin paylașımını da hedefleyen fuara 140 ülkeden 5 bin 400 kiși katıldı. 116 yerli ve yabancı firmanın açtığı stantları 20 bin kiși gezdi. Fuarda 10 teknik oturum, 31 sempozyum, dört bölgesel toplantı, iki bölgesel konferansla 29 adet yan etkinlik ve eğitim kursları yapıldı, 22 konușmacı köșesinde ulusal ve uluslararası 102 konușmacı yer aldı. HPM’YE BEfi ADET DAMPERL‹ ARAÇ HPM İleșitim ve Ford Otosan yöneticileri, damperli araç teslim töreninde bir araya geldi. İki heyet, günü bir akșam yemeğiyle noktaladı. 5 adet 3236D Damper teslim törenine Boydak Holding iștiraki HMP İletișim yetkilileri ile Boydak Holding İștiraki Boytrans firmasının Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Akdağ, Genel Müdürü Kenan Kızılkaya ile Ford Otosan Yurtiçi Kamyon Satıș Müdür Yardımcısı Berk Mumcu, Pazarlama Müdür Yardımcısı Tufan Altuğ, Kamyon Bölge Satıș Müdürü Ümit Öner katıldı. HMP Genel Müdürü Cihaner Öztürk, Ford markasına duydukları güvenin yanı sıra, yüksek mukavemetli șasi yapısı, yakıt ekonomisi ve hafriyat șartları için ideal ölçüleri nedeniyle yeni Ford Cargo Çift Redüksiyonlu 3236D model damperli kamyonları tercih ettiklerini belirtti. BOYSER BÖLGE SERV‹S MÜDÜRLER‹ BULUfiTU Boyser’in bölge servis müdürleri 28 Eylül’de Antalya’da bir araya geldi. Sirene Belek Hotel’de düzenlenen 8. Bölge Servis Müdürleri Toplantısı’na tüm bölgelerden ve genel merkez ișletme yetkililerinden 50 kișilik yoğun bir katılım oldu. Boyser A.Ș. Yönetim Kurulu Bașkanı ve Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu’nun katıldığı toplantıya, 17 ana bayi bölge servis ekibiyle birlikte Boytaș A.Ș. Genel Müdürü Șahin Nursaçan ve üretim ișletmelerinin genel müdür yardımcıları ve kalite müdürleri de iștirak etti. Toplantı gündeminde Boyser A.Ș’nin faaliyet ve projeleri hakkında Boyser Genel Müdürü Yakup Kiraz, Boyser Servis Müdürü Yusuf Özkaya bilgi verdi. 58 B‹zb‹ze Davulumdan Masallar İstikbal Regina Ankara Ana Bayii Bir-Gür Dekorasyon, renkli etkinliklerini sürdürüyor. Firma, İstikbal Ev Concept mağazasında ‘Davulumdan Masallar’ adlı çocuk eğlencesiyle etkinlikleri arasına bir yenisini daha ekledi. Çocuklar Serkan Kırmızı ile temel ritim eğitimi, ritmi duyma ve hissetme, ses-bedenenstrüman performansı, doğaçlama, müzik, ritim ve oyun, çoklu ritim çalıșmasıyla hem eğlendi hem de öğrendi. Birgür’ün, 18’nci kez düzenlediği ‘Çuvaldız’ isimli stand-up gösterisi de yine beğeniyle izlendi. stand-up sanatçısı Atalay Demirci’nin gösterisi beğeni gördü. Doğu ve Batı medeniyetlerinin, 2150 metre yüksekliğinde bir piramitteki kesișme noktası olan, dünyanın sekizinci harikası Nemrut Dağı, yüksekliği 10 metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirası’nda yer alıyor. Nemrut Dağı, sadece tașıdığı tarihle değil, muhteșem gün batımı ve gün doğumuyla da dünyanın dört bir yanından yüz binlerce insana ev sahipliği yapıyor. İște bu görkemli mekânın ziyaretçileri arasına Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak ve eși, Doru Limited Șirketi Genel Müdürü Hacı Ahmet Șirikçi ve eși, Ahmet Kamil Șirikçi, Boydak Holding Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș, İstikbal Pazarlama Șefi Hasan Hüseyin Ulutaș, İdari İșler Müdürü Ekrem Baktır, Kurumsal İletișim Yönetmeni Ulaș Öztürk, Bölge Pazarlama Müdürü Nevzat Bozlak da katıldı. İki bin yıllık devasa heykeller ve çeșitli kabartmalardan olușan eserler, Kommagene Uygarlığı'na ait ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırılmıș. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve Antiochos'un yasalarını içeriyor. Yunanca ‘genler topluluğu’ anlamına gelen Kommagene, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleștiği güçlü bir krallıkmıș. Kommagene, baba tarafı büyük Pers kralı Darius, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, milattan önce 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuș. Uygarlık, farklı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasında bașarılı bir bağ olușturmuș. Ö⁄RENC‹LERE G‹R‹fi‹MC‹L‹K DERS‹ Fatih Üniversitesi, Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak’ı ağırladı. Öğrencilere 'Girișimcilik ve Liderlik' konulu bir seminer veren Boydak, kurum olarak önemli gördükleri değerleri anlattı. Öğrencilerin girișimcilikte bașarılı olabilmeleri için aile hayatından örnekler veren Boydak, benimsedikleri ilkeleri 'tevazu, eșleriyle ișlerin birbirine karıștırılmaması, hem iyi hem kötü günlerin hatırlanması ve ortakların hakları' șeklinde sıraladı. Boydak, kurum olarak kendilerinin bu değerlere bağlı olarak, 'biz' bilinci ile hareket ettiklerini vurguladı. Bașarının çalıșma hayatını sevmeye bağlı olduğunu belirten Boydak, șu önerilerde bulundu: "Hayat zaman zaman insanları istemediği yerlere savurabilir. Ancak bunun bizim için iyi olup olmadığını bilemiyor, yașadıktan sonra anlayabiliyoruz. Zaman zaman istenmeyen durumlar bizlere önemli zenginlikler katabilir. " BELLONA’NIN AVRUPA YAKASI DURUM DE⁄ERLEND‹RD‹ Bepaș A.Ș. Esenler bölge toplantısı, bayileri bulușturdu. 5 Ekim 2011 Çarșamba günü yapılan toplantıya, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Pazarlama departmanından Göktürk Türkoğlu ve Yeșim Ersoy; Bepaș Esenler Genel Müdürü Cüneyt Ocak, Bepaș Esenler Pazarlama Müdürü Ekrem Aktaș; Avrupa yakası pazarlama departmanı, Avrupa yakası depo amirleri, Avrupa yakası servis müdürleri, Avrupa yakası Bellona bayileri katıldı. Toplantıda 2011 yılının son kampanyası, ilk dokuz ayın genel değerlendirmesi, hedef gerçekleșme ve büyüme rakamları, depo teșhir düzenleri, Bellona markasının 2015 vizyonu konușuldu. B‹zb‹ze 59 B‹ZDEN HABERLER ATAMALAR Bepaș Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ș.’de Genel Müdür Vekili olarak görev yapan Cüneyt Ocak, aynı șirketin Genel Müdürlüğüne asaleten atandı. Orpaș A.Ș. Genel Müdürü olarak görev yapan İhsan Emren, Boypaș A.Ș. Genel Müdürlüğüne atandı. Orpaș A.Ș.’de Pazarlama (İstikbal ) Müdürü olarak görev yapan Orhan Bașar, Orpaș A.Ș. Genel Müdürlüğüne vekaleten atandı. Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Ticaret A.Ș.’de Genel Müdür Vekili olarak görev yapan Kenan Kızılkaya, mevcut görevine asaleten atandı. Boytrans Lojistik Hizmetleri ve Ticaret A.Ș. İstanbul Bölge Müdür Vekili olarak görev yapan Ömer Demirel, mevcut görevine asaleten atandı. Boydak Holding A.Ș.’de Projeli Satıșlar Müdürü olarak görev yapan Oğuzhan Severcan, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürlüğüne atandı. Mondi A.Ș.’de Pazarlama Müdürü olarak görev yapan Soner Sakallı, Boydak Holding A.Ș. Projeli Satıșlar Müdürlüğüne atandı. Mondi Pazarlama Müdürlüğüne Volkan Yücedağ getirildi. Boypaș A.Ș.’de Pazarlama Bölge Sorumlusu olarak görev yapan Selim Aydın, Orpaș A.Ș. Bellona Pazarlama Müdürlüğüne vekaleten atandı. Mondi A.Ș.’de Pazarlama Uzmanı olarak görev yapan Ahmet Karmaç, Pazarlama Șefliğine atandı. Orpaș A.Ș. Bellona ve Mondi Pazarlama Müdürü olarak görev yapan Özgür Kaya, yürütmekte olduğu Orpaș A.Ș. Mondi Pazarlama Müdürlüğü göreviyle birlikte, Orpaș A.Ș. İstikbal Pazarlama Müdürlüğüne asaleten ve Doğa A.Ș. Mağazalar Yönetmenliğine vekaleten atandı. İSPAȘ’ta Mondi Bölge Temsilciliği görevini yürüten Murat Demirayak, Mondi Pazarlama șefliğine atandı. İSPAȘ’ta sevkiyat bünyesinde Mondi Planlama Bölümü’nde görevini yürüten Ferhat Kılıç, Mondi Bölge Temsilciliğine atandı. BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI ‹ST‹KBAL BAY‹‹ AfiKIM EV CONCEPT her șey burada müșteriye sunulacaktır,” dedi. Törene Boydak Adanalılar, bölgenin en büyük mobilya mağazası olan Așkım İstikbal Ev Concept Mağazası’na ‘merhaba’ dedi. 7500 metrekarelik dev mağazanın kurdelesi, kalabalık bir davetli topluluğunun katılımıyla kesildi. Görkemli törende açılıș konușmasını Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak yaptı. Ekonomik kriz dinlemediklerini söyleyen Hacı Boydak, “İșimize bakıyoruz, krizle uğrașmıyoruz. Dünyanın her tarafında arkadașlarımız çalıșıyor. İșlerimiz güzel gidiyor. Her yıl ihracatımızı artıracağız. Güneșin doğup battığı her yerde İstikbal’i temsil edeceğiz. Ülke genelindeki 824’üncü satıș noktamız mevcut. Türkiye’deki en büyük ev konsept mağazalar zincirinin ise 34’üncüsünü Adana’da açtık. Ev ürünlerine dair Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, İzzet Öksüzkaya, Emine Nargile, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Ürün Müdürü Fatih Mehmet Bozkurt, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, Adana Emniyet Müdürü Mehmet Avcı, İl Müftüsü İsmail Canbolat, Çukurova Belediye Bașkanı Yıldıray Arıkan da katıldı. Adanalılar, İstikbal'in yepyeni koleksiyonu Starligth, birbirinden șık ve konforlu oturma grupları, yemek odaları, genç odaları, yatak odaları ve açılıșa özel indirimli ürünlerle buluștu. ‹ST‹KBAL BAY‹‹ ALPAK EV CONCEPT İstikbal’in 825. mağazası 7 bin 500 metrekarelik dev teșhir alanıyla Ankara'da hizmete girdi. Aynı zamanda Türkiye'nin 35. Ev Concept mağazası olan Alpak, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Etimesgut Kaymakamı Cumali Atilla, Etimesgut Belediye Bașkanı Enver Demirel ve basın temsilcilerinin katıldığı törenle açıldı. Bașkentin yoğun trafiğinin geçtiği bir yol üzerindeki dört katlı mağaza, kafeterya, çocuk oyun alanı, mescidi, bașarılı dıș cephe uygulaması ve İstikbal markalı ürünlerin teșhir ve concept uygulaması bütünlüğünü gözler önüne serdiği için bașkentliler tarafından ilgiyle M M M M M M karșılandı. Ankara Sincan'da hizmete giren ilk mağazalarıyla 1994’ten beri İstikbal markası olarak çalıșan Alpak Ticaret yeni mağazasının sahiplerinden Hayrettin Alpak açılıșta, İstikbal markası adıyla ișlerine devam etmenin gurunu yașadıklarını ifade etti. Kaymakam Cumali Atilla da bu ve benzeri dev yatırımları için Boydak Holding yöneticilerine teșekkür ederken, Hacı Boydak “Mağaza sahipleriyle 17 senedir tanıșıyoruz. Sincan’da küçük bir mağazayla bașlayıp bu noktaya gelmeleri, değișimin, birlik ve beraberliğin bereketidir. 2023 vizyonuna Boydak ailesi olarak inanıyoruz, bu yoldaki çabalarımız en yüksek seviyede,” dedi. Firma adı: Alpak Ev Concept Yetkili kiși: Hayrettin Alpak, Nurettin Alpak, Metin Alpak Metraj: 7500 metrekare Adres: Altay Mah. Ayaș Yolu Cad. No: 204 İletișim bilgileri: (0312) 280 11 04 Açılıș tarihi: 15 Ekim 2011 ‹ST‹KBAL BAY‹‹ ZAFER T‹CARET İstikbal, 17 Eylül 2011 tarihinde 822. mağazasını Amasya'da açtı. 4500 metrekare büyüklüğünde olan mağaza Türkiye'nin de 33. ev consept mağazası olma özelliğini tașıyor. Açılıșta konușan Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, yeni açılan mağazanın Amasya'ya farklı bir ahenk ve yenilik katacağını belirterek böyle güzel bir mağazanın açılıșında emeğini esirgemeyenlere teșekkür etti ve bol kazanç temennilerinde bulundu. Kente canlılık getiren açılıșa Amasyalılar yoğun ilgi gösterdi. Mağaza açılıșına Vali Abdil Celil Öz, Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmet Akyürek, Belediye Bașkanı Cafer Özdemir, CHP Milletvekili Ramis Topal, Amasya İstikbal mağazası sahibi Zafer Özer, Ak Parti İl Bașkanı Hicabi Bağçuvan, AK Parti Merkez İlçe Bașkanı Bilal Dümen, Özel İdare Genel Sekreteri Mustafa Bolat, Amasya Emniyet Müdürü Ayhan Acet, Amasya Milli Eğitim Müdürü Necati Akkurt, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, Boydak Holding Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Mondi Pazarlama Müdürü Volkan Yücedağ, Arı Pazarlama Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz katıldı. M M M M M M Firma adı: Zafer Ticaret Yetkili kiși: Kadir Özer Adres: Atatürk Cad.No: 27 Metraj: 4500 metrekare İletișim bilgileri: (0358) 212 09 08 Açılıș tarihi: 17 Eylül 2011 M Firma adı: Așkım Ev Concept Yetkili kiși: Mehmet Ardıç, Ali Ardıç, Nesrin Tüfekçi, Ahmet Keleș, Ramazan Așlamacı M Adres: Dr. Sadık Ahmet Blv. No:34 Çukurova / Adana M Metraj: 7200 metrekare M Açılıș tarihi: 8 Ekim 2011 M 60 B‹zb‹ze B‹zb‹ze 61 B‹ZDEN HABERLER BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiL M Firma adı: Șehrizade Mobilya Yetkili kiși: Cengiz Erdem M Adres: Göllü Bağları Mah. Karasu Cad. No:15/B M Metraj: 4000 metrekare M M İletișim bilgileri: (0358) 218 27 44 M Açılıș tarihi: 30 Eylül 2011 BELLONA BAY‹‹ fiEHR‹ZADE MOB‹LYA BELLONA BAY‹‹ HER‹ MOB‹LYA Ürün yelpazesi, ürün sunumu ve concept ürünlerinin sergilenmesi açısından örnek bir Bellona, Șehzadeler kenti Amasya’da hizmete girdi. Șehrizade Mobilya için muhteșem bir tören yapıldı. Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak açılıș konușmasında, “Bellona markası olarak yıllardan beri bu bölgede sizlere en iyi hizmeti vermeye çalıșıyoruz ve verdiğimiz hizmetle, ürünlerimizin kalitesiyle de bunu bașardığımıza inanıyoruz. Mağazamızı, tarih, kültür ve șehzadeler șehri Amasya'mıza yakıșacak bir șekilde son konsepte uygun olarak restore ettirdik,” dedi. Amasyalılar’ın ilgiyle izlediği açılıșa Vali Vekili İsmail Akman, Amasya Milletvekili Prof. Dr. Naci Bostancı, Amasya Milletvekili Dr. Avni Erdemir, Amasya Belediye Bașkanı Cafer Özdemir, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Metin Orbay, Ak Parti Genel Bașkan Danıșmanı Akif Gülle, Merzifon Belediye Bașkanı Kadri Aydınlı, Eski Bayındırlık Bakanı Cengiz Altınkaya, eski milletvekili Ali Hatipoğlu, Amasya Emniyet Müdürü Ayhan Acet, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Arı Pazarlama A.Ș. Genel Müdürü Mustafa Büyükkiraz da katıldı. Çorum artık șık tasarımıyla parlayan bir Bellona’ya sahip. Heri Mobilya, iç dizaynıyla örnek bir mağaza. Sekiz katın her biri, göz alıcı, zarif dekorasyonuyla, özenli teșhiriyle ziyaretçilerini cezbediyor ve keyifle geziliyor. Bu özellikleri nedeniyle ilk günden itibaren ziyaretçi akınına uğrayan mağazanın açılıșı da görkemli oldu. Açılıșa Çorumlular’ın yanı sıra Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak, Çorum Milletvekili Tufan Köse, CHP İl Bașkanı Yılmaz Bek, MHP İl Bașkanı Ercan Daștan da katıldı. Kurdeleyi kesen Memduh Boydak, 716'ncı Bellona mağazası Heri Mobilya’nın Türkiye'nin A PLUS ürünlerini bünyesinde bulunduran 48'inci premium mağazası olduğunu belirtti. "Markalar bir șehre geldikçe, o șehrin değerine anlam katar. Çorum'da olmaktan mutluyuz," diyen Boydak, Heri Bellona Mağazası'nın en kaliteli ürünlerden en ekonomik ürünlere kadar zengin bir ürün yelpazesiyle Çorumlular'a hizmet edeceğini söyledi, yatırımı tebrik etti. M Firma adı: Heri Mobilya M Yetkili kiși: Mehmet&Kamber Tahtasız M Adres: Yeniyol Mah. Sel Sok. No: 49 M Metraj: 3000 metrekare M İletișim bilgileri: (0364) 333 01 59 M Açılıș tarihi: 30 Eylül 2011 BELLONA BAY‹ CANBAYLAR MOB‹LYA ‹ST‹KBAL BAY‹‹ SEÇK‹N MOB‹LYA İstikbal, Adıyaman’ın Gölbașı ilçesinde de hizmet vermeye bașladı. Yoğun ilgi gören açılıșa Gölbașı Belediye Bașkanı Yusuf Özdemir, Gölbașı Kaymakamı Ali Edip Budak, Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak, Bayi Yapılandırma ve İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, Boydak Holding Reklam ve Halkla İlișkiler Müdürü Murtaza Durmuș, Boydak Holding Mondi Pazarlama Müdürü Volkan Yücedağ, Bellona Müdür Yardımcısı Atilla Tașkıran, İstikbal Pazarlama Șefi H. Hüseyin Ulutaș katıldılar. M M M M M M Firma adı: Seçkin Centroom Yetkili kiși: Mehmet Doğantekin Adres: Asfat Mah. Adıyaman yolu Metraj: 3250 metrekare İletișim bilgileri: (0416) 781 86 12 Açılıș tarihi: 30 Eylül 2011 Bellona Bayii Canbaylar Mobilya, 30 Temmuz’da kapılarını hizmete açtı. Özenle süslenen binanın çevresi, bir an önce mağazaya girmek isteyen Malatyalılarla doldu. Boydak Holding CEO’su Memduh Boydak açılıș öncesi yaptığı konușmada, mağazanın Malatya ekonomisine getireceği katkıyı övdü. Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Malatya Milletvekili Öznur Çalık, İspaș Genel Müdürü Yılmaz Dost, Bellona Müdür Yardımcısı Atilla Tașkıran’ın da katıldığı törende, kurdeleyi kesen Memduh Boydak, ardından da mağazayı gezdi. M Firma adı: Canbaylar Mobilya Yetkili kiși: Ahmet CANBAY M Adres: Malatya – Elazığ K. Yolu 3.Km Yakamoz Evleri Altı Malatya / Merkez M Metraj: 3000 metrekare M İletișim bilgileri: (0422) 311 11 09 M Açılıș Tarihi: 30 Temmuz 2011 M 62 B‹zb‹ze B‹zb‹ze 63 B‹ZDEN HABERLER BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiL BELLONA BAY‹‹ TARTARLAR MOB‹LYA BELLONA BAY‹‹ TAfiKESEN MOB‹LYA Yozgat’ın Yerköy ilçesindeki Bellona mağazası, törenle hizmete girdi. Mağaza sahibi Mehmet Tașkesen coșkulu törende yaptığı konușmada, Bellona mağazasının ilçedeki mobilya talebini karșılayacağını, farklı seçenekler sunacağını söyledi. Mağaza bir devenin kurban edilmesinin ardından kapılarını açtı. Boydak Holding Yönetim Kurul Üyesi Nazif Türkoğlu, Yozgat Milletvekili Yusuf Bașer, İspaș Genel Müdürü Yılmaz Dost’un katıldığı açılıșa Yozgatlılar da yoğun ilgi gösterdi. M Firma adı: Tașkesen Mobilya Yetkili kiși: Ahmet Tașkesen M Adres: Bedri Aydın Cad. Yeni Mah. No:3 Yerköy / Yozgat M Metraj: 2100 metrekare M İletișim bilgileri: (0354) 516 58 22 M Açılıș Tarihi: 23 Temmuz 2011 M BELLONA BAY‹‹ ÖZSAVRAN MOB‹LYA Mersinliler’in artık bir Bellona mağazası daha var. Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan ve anabayi yetkililerinin katıldığı bir törenle hizmete giren Özsavran Mobilya, șık dekorasyonuyla Mersinliler’in beğenisini kazandı. M M M M M 64 B‹zb‹ze Adana’da daha önce düzenlenen Bellona bayileri bulușmasında ‘En İyi Bayi’ ödüllü mağazalar arasına giren Tartarlar Mobilya, yeni bir adım daha attı. Firma sahibi Orhan Tartar’ın “Mutluluk dolu yuvaları birbirinden seçkin Bellona ürünleriyle güzelleștirmek için bir mağaza daha açıyoruz” sözleriyle duyurduğu mağaza 7 Ekim’de açıldı. Açılıșa, Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Erdemli Belediye Bașkanı Mükerrem Tollu, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, anabayi yetkilileri ve Mersinliler katıldı. M Firma Adı: Tartarlar Mobilya M Yetkili kiși: Orhan Tartar M Adresi: Erdemli, Mersin M Metraj: 1200 metrekare M Açılıș tarihi: 7 Ekim 2011 BELLONA BAY‹‹ YAfiAR MOB‹LYA Bellona mağazasının Türkiye genelindeki 718. șubesi Silifke'de açıldı. Yașar Mobilya’nın açılıș töreninde Silifke Belediyesi halk oyunları grubu, katılımcıları coșturdu. Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Silifke Belediye Bașkanı Bayram Ali Öngel, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, anabayi yetkililerinin de katıldığı tören ardından Silifkeliler mağazayı gezerek Bellona'nın ürünlerini inceledi. M M M M M Firma adı: Yașar Mobilya Yetkili kiși: Yașar Gürbüz Adres: Silifke, Mersin Metraj: 1150 metrekare Açılıș tarihi: 7 Ekim 2011 Firma adı: Özsavran Mobilya Yetkili kiși: Mustafa Özsavran Adres: Mezitli, Mersin Metraj: 1700 metrekare Açılıș tarihi: 7 Ekim 2011 B‹zb‹ze 65 B‹ZDEN HABERLER AY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BAY‹ AÇILIfiLARI BELLONA BAY‹‹ ÖZDOAN MOB‹LYA Özdoğan Mobilya’nın Adana merkez ilçedeki mağazası coșkulu bir törenle hizmete girdi. Müzikli açılıș töreninde Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak’ın konușması ardından kurdele kesildi. Törene Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Çukurova Belediye Bașkanı Yıldıray Arıkan, Adana Ticaret Odası Bașkanı Ali Gizer, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan ve Adanalılar katıldı. Bellona, șık tasarımıyla beğeni kazandı. M Firma adı: Özdoğan Mobilya M Yetkili kiși: Cesim Özdoğan M Adres: Merkez, Adana M Metraj: 1150 metrekare M Açılıș tarihi: 8 Ekim 2011 ‹ST‹KBAL BAY‹‹ TOROS YAPI MUTFAK Toros Yapı Mutfak, Seyhanlılar’ın hizmetine girdi. Boydak Holding Yönetim Kurulu Bașkanı Hacı Boydak’ın konușmasıyla kapılarını açan mağaza, beğeniyle gezildi. Açılıșa Boydak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Türkoğlu, Vali Yardımcısı Fikret Deniz, İzzet Öksüzkaya, Emine Nargile, Boydak Holding Mobilya Grubu Pazarlama Koordinatörü Bilal Uyanık, İstikbal Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı, Ürün Müdürü Fatih Mehmet Bozkurt, Bellona Pazarlama Müdürü Bülent Alıcı, Bayi Yapılandırma ve Perakende İș Geliștirme Müdürü Oğuzhan Severcan, Günep İstikbal Pazarlama Müdürü Kadir Yön, Mehmet Durna, Ömer Boz da katıldı. 66 B‹zb‹ze M Firma adı: Toros Yapı Mutfak Yetkili kiși: İbrahim Eker M Adres: Reșatbey Mah. Cumhuriyet Cad. Onlar Apt. M No:32/A Seyhan /Adana Metraj: 200 metrekare M İletișim bilgileri: (0322) 457 42 32 M Açılıș tarihi: 8 Ekim 2011 M
Benzer belgeler
Yatırımlarımızla büyümeye devam ediyoruz
Sektörde üstün bir performans sergileyen Grubun, sahip olduğu markaların yeni koleksiyonlarını geniș bir
tüketici kitlesine ulaștırmakta çalıșanların, pazarlama ekibinin, bayilerinin payı çok yükse...
ayakta kalamaz - Boydak Holding
Odası Bașkanı Mustafa Alan ve sanayicileri bulușturan geceye
Cumhurbașkanı Abdullah Gül ve Bașbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbașkanı Gül ve Bașbakan Erdoğan
DÜNYAYA TÜRKÇE KONUfiTURUYORUZ
kendisini, ilișkilerini, durumunu test edebilir. Türkiye de, Boydak Holding de bu acı günlerde iyi bir sınav verdi. Yönetim Kurulu Bașkanımız Hacı Boydak’ın da dediği gibi, “Bu güç günler bir defa ...
Yeni Açılan Büyümeye Devam Ediyoruz
ayrı ayrı bir araya gelerek, yılı değerlendirdi ve gelecek döneme ilișkin pazarlama stratejilerini konuștu.
Sektörde üstün bir performans sergileyen Grubun, sahip olduğu markaların yeni koleksiyonl...
liderleri - Boydak Holding
olduğunu anlamak ve doğru analiz yapmamız gerek. Ülkemize ve ekonomimize güvenelim,” diyor.
Bizler hem ülkemize hem Grubumuza ve yöneticilerimize güveniyor ve bu azimle çalıșıyoruz. Büyük bir
Grup ...
Bizbize - Boydak Holding
Metin Özkan
Görsel Yönetmen
Ahmet Akgül
Yay›n Kurulu
Bilal Uyan›k
Halit Bayhan
Aygün Baflok
Muzaffer Çetinkaya
Hasan Ünal
Ar›n Saydam
Ülkü Karaosmano¤lu
Ayflin Kaymaz