Y - GOSB
Transkript
Y - GOSB
EKİM-KASIM-ARALIK 2008 SAYI: 14 GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERGİSİ GOSB KÜRESEL İLKELER SÖZLEŞMESİNİ İMZALADI UNITED NATIONS GLOBAL COMPACT GOSBSAD BAŞKAN MESAJI 2008’in gölgesinde 2009’a girerken… 2 009’a girerken, geride bıraktığımız 2008 yılının genel muhasebesi yapıldığında, ne yazık ki ekonomide kriz ortamı söz konusudur. 2001 krizinin ardından istikrarlı bir büyüme sürecinde devam edilirken, geçtiğimiz yılın son üç aylık döneminden itibaren ABD’de başlayan küresel krizin etkileri artan bir şekilde Türkiye ekonomisine yansımış ve paralelinde GOSB belirli ölçülerde yara almıştır. Büyük ölçekli şirket yapısıyla Türkiye ekonomisine önemli katma değer sağlayan bölgemizde, ekonomik krizin boyutları çeşitli sektörlerden oluşan karma yapısı nedeniyle Türkiye genelindeki yüksek boyutlarda olmasa da, göstergeler GOSB’daki mevcut durumu çarpıcı şekilde gözler önüne sermektedir. Yücel Güngör Gebze Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Kriz yansımalarının, eski siparişlerin karşılanmış olması ve yeni siparişlerdeki büyük düşüş karşısında 2009’da artarak devam edeceği görülmektedir. Bu yüzden, hükümetimizin acil eylem planı açıklayarak tedbirler alması zorunluluğu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Üreten sanayicinin beklentisi, nakdi para yardımı değil öncelikli olarak belirli bir süre için bazı vergilerde indirime gidilmesi yönündedir. Tedbirlerin alınmasıyla, makro hedeflerin gerçekleşebilmesi açısından Türkiye ekonomisine katkı sağlanırken, ülkemizin birinci GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Küresel krizden birinci derecede etkilenen otomotiv sektörüne bağlı işletmelerimizden ağırlıklı kaynaklanan biçimde, elektrik ve doğalgazda Ekim 2008’de başlayan düşüşler artarak devam etmiş, Aralık 2008 itibariyle, bir önceki yılın aynı ayına göre elektrikte yüzde 16.6, doğalgazda yüzde 22.3 oranlarında gerileme kaydedilmiş bulunmaktadır. 3 BAŞKAN MESAJI meselesi olan istihdamdaki düşüşe dur denilmiş olacaktır. Kamuoyunda ülkemizin gözbebeği olarak tanımlanan GOSB yönetimi olarak, imkanlarımız ölçüsünde bize düşen tedbirleri alma gayretiyle; elektrik ve su fiyatlarını önemli ölçüde düşürürken, sanayicilerimizin aidatlarını artırmadık. GOSB sanayicilerini nefes aldırmaya yönelik uygulamalar konusunda gayretlerimiz sürerken, ne yazık ki Türkiye’deki OSB’lere uygulanan doğal gaz toptan satış ve bölge içi işletme hizmetlerine karşılık yüzde 1’lik iskonto oranının kaldırılmasının ardından sıfırlanması ve teminat mektubu talep edilmesi yönünde gelişmeler gündeme gelmiştir. GOSBSAD Söz konusu gelişmelerin uygulamaya geçirilmesi, Türkiye’nin üretim üsleri konumunda olan Organize Sanayi Bölgeleri’ni ekonomik krizle mücadelesinde tümüyle güçsüz bırakarak, vurmuş olacaktır. Ayrıca, gündemimizde yer alan OSB Uygulama Yönetmeliği Taslak çalışmalarının; Ankara, İzmir, İstanbul’da yapılan toplantı ve çalıştaylarda tamamlanarak yönetmelik taslağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza sunulmuş olacaktır. 4 Ülke ekonomisi ve OSB’ler cephesinde bu gelişmeler olurken; GOSB yönetimi olarak devam eden projelerimizin sonuçlandırılması ve sanayicilerimizin beklenti ve ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak yeni projelerin oluşturulması yönündeki gayretlerimiz büyük bir hızla devam etmektedir. EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Bu çerçevede; başta Denizli Göleti, TIR Parkı Alanı ve Akaryakıt İstasyonu, Endüstri Meslek Lisesi, Ortak Sağlık Merkezi gibi büyük projelerimiz kısa zamanda sonuçlanarak güney bölgemizde ikinci akaryakıt istasyonu, meslek yüksek okulu gibi yeni projeler üretilirken; aynı zamanda otoyol projesi, çevre OSB’lerle dayanışma, entegre yönetim sistemi, altyapı bakım ve yenilemeleri, kurumsal sosyal sorumluluk, tanıtım ve iletişim çalışmalarımız ve diğerleri konusundaki yoğun faaliyetlerimiz mükemmeli yakalama gayretlerimizle devam etmektedir. GOSB Dergimizin kapak konusu olan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne (Global Compact) imza atan Türkiye’deki sınırlı sayıda kuruluştan biri olmanın gururunu taşıyoruz. GOSB, Global Compact’i imzalayarak, diğer hizmet alanlarında olduğu gibi toplumsal sorumluluk anlamında da öncü rolü ve misyonunu sürdürmektedir. İnsan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele konularında topluma önemli taahhütler veren GOSB olarak, kalite, insan kaynakları, profesyonelleşme ve kurumsallaşma konularındaki öncü rolümüzü, elde edeceğimiz yeni belgeler ve ödüllerle tescil ettireceğimize olan inancımız tamdır. Değerli sanayicilerimizin yeni yılını kutluyor, saygılar sunuyorum…l GOSBSAD MESAJI Ekonomik krizin baskısı altında 2009 Y eni yıl hem çalışanlarımız, hem de işverenler açısından zor geçecek. Durma noktasına gelen yatırımlar gölgesinde ülke genelinde istihdam sorununa hangi çözümü getireceğiz? Selçuk Paksoy Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Herhalde çalışanlar ve işverenler, krizin hız kesmesi ve olumlu verilerin gelmesine dek, birlikte bir ara çözüm bulmak zorunda. Bu süreçte işten çıkarma yerine, kısa mesai gibi ara çözümler üreterek, işsiz ve morali bozuk kişi ve kitlelerin oluşmasına engel olmalıyız. Elbette işverenler bunun bilincinde hareket ederken, işçi ücretlerindeki vergi ve sigorta paylarında azaltmalar yaparak, devlet de kendine düşen edinimleri yerine getirmek zorunda. Sonuç olarak, hepimiz bugünkü kötü ekonomik verilere doğru teşhis koymak ve etkisini, daha fazla zaman kaybetmeden, en aza indirecek önlemleri almalıyız. GOSBSAD Sağlıklı firmalar ve morali düzgün çalışanlar olmadan, tekrar satın alma mekanizmasını ülke geneline yaymadan, ekonomimizi düzlüğe çıkaramayız. Yıllardan bu yana süregelen istihdam sorununu çözmeli; tüketen değil, üreten bir ekonomiye sahip olacak bir yola girmeliyiz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Rahmetli Vehbi Koç’un sözünü unutmak mümkün mü? Ülkemiz olmadan bizler de var olamayız. Bu ülkeye, sunduğu olanaklara, insanlarına, kuruluşlarına inanmış olarak, mevcut kötü koşullardan, aydınlık günlere hep birlikte geleceğiz. Buna 2009 un katkı sağlaması umuduyla, tüm okur ve katılımcılarımızın yeni yılını kutluyorum.l 6 EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ GOSBSAD G SB ® İÇİNDEKİLER Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği Yayın Organı GOSBSAD Adına İmtiyaz Sahibi: Selçuk Paksoy GOSBSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Tunçer Gömeçli GOSBSAD Genel Sekreteri 3 GOSBSAD 8 İdare Merkezi: Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği GOSB Yönetim Merkezi ve Sosyal Tesisleri Şahabettin Bilgesu Cad. No: 605 PK: 0072 Gebze 41480 Kocaeli Tel: 0 262 677 11 77 Faks: 0 262 677 11 78 17 2008’in gölgesinde 2009’a girerken… Gebze Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı 6 18 OSB’ler sorunlarını aktardılar 19 Çevre Bakanı’ndan OSB’lere destek sözü GOSBSAD Mesajı Ekonomik krizin baskısı altında 2009 Çevre OSB’ler GOSB’da buluştu Tır parkı hizmet tesisleri Yücel Güngör Selçuk Paksoy Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı 20 10 Editör: Demet Sunar Yayın Kurulu: İsmail Turfanda Şahin Ürgün İbrahim Bayraktaroğlu Tunçer Gömeçli Başkan Mesajı Genel Sekreter Mesajı Tunçer Gömeçli Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri 12 GOSB Entegre Yönetim Sistemi Belgesi alma yolunda GOSB'dan Haberler 22 Dosya: Küresel Gelecek Küresel kriz nasıl doğdu? 32 GOSB, Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzaladı "Perakende büyürse, Türkiye de büyür" Bülent Özaydınlı Migros Türk T.A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası 14 16 Sanayi Kuruluşları Sektörel Performans Değerlendirmesi Sırbistan, GOSB modelini uygulayacak EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ 36 “Krizin dibi hala görünmedi” Mustafa Alaca Autoliv Türkiye Murahhas Azası Mustafa Alaca İÇİNDEKİLER “Zor koşullara rağmen gelişmek hedefimiz” 56 Krizin gerçek sorumlusu başarısız liderler mi? Cüneyt Dayıcıoğlu Basf Yapı Kimyasalları Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür 41 “Krizi anlamak yerine sonuçlarını tahmin etmeye yöneldik” Makale: Liderlik 58 İş Sağlığı ve Güvenliği Aydınlar Refrakter A.Ş. 42 Teknopark “Sıra dışı bir insanın yaptığı işi hiçbir makine yapamaz” Değerler ve davranış: İş sağlığı ve güvenliğinin önemsendiği bir kültür oluşturma Gökhan Vargın Gök Teknodrom Robotik ve Otomasyon San. Tic. Ltd. Şti. Genel Müdür Turgay Yıldırım Teknodrom Robotik ve Otomasyon San. Tic. Ltd. Şti. İş Geliştirme Direktörü 48 60 OSB'ler ve Mevzuat İçimizden Biri Deniz Dumay Boran Plastik Genel Müdürü OSB Kanunu’ndaki yeni değişiklikler GOSB'un Renkleri “Gönül insanın gerçek vatanıdır” Baskı: Bilnet Matbaacılık Bulgurlu Mah. Üçpınar Cad. No: 89 Küçük Çamlıca İstanbul Tel: 0 216 444 44 03 Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayınlanan yazılardan kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. GOSBSAD Dergi Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği tarafından üç ayda bir yayınlanır. “68 yaşındayım, hala yarışıyorum” 52 Yapım: Mavi Tanıtım ve İletişim Bahariye Cad. Taner Apt. No: 78/1 Kadıköy 34710 İstanbul Tel: 0 216 418 59 31 Faks: 0 216 348 95 22 63 Ulusal-Türkçe-İlmi Üyelerden Haberler Mavisis’in başarısı 64 Ergin İnan Ressam, Öğretim Üyesi Çevre ve Enerji Yenilenebilir enerjiler ve Türkiye GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD 40 9 GOSBSAD MESAJI Ekonomik gelişmeler, etkileri ve gelişmeler ile ilgili beklentiler, dergimizin bu sayısının ana konusu. Ulusal ve uluslararası uzmanların değerlendirme ve görüşleri ile bölgemiz kuruluşlarının konu ile ilgili görüşlerini sayfalarımızda bulacaksınız. GOSB’da yer alan kuruluşlar ve faaliyetleri ile ilgili bilgiler ve iş hayatındaki başarıları yanında yaşamlarının önemli bir parçası olan hobileri ile de dikkati çeken işadamlarımızı tanıtmaya da devam ediyoruz. Tunçer Gömeçli D Tüm dünyayı etkisi altına alan olumsuz ekonomik gelişmeler doğal olarak ülkemizi de etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Kriz, 2009 yılı içinde de gündemde kalacağa benziyor. Türkiye’nin en önemli sanayi bölgelerinden biri olan GOSB’un katılımcıları da esen bu rüzgârlardan öyle ya da böyle etkilendiler. Bunun en somut örneği, GOSB Başkanı Sayın Yücel Güngör tarafından açıklanan doğal gaz ve elektrik tüketim rakamları. 2008 yılı Kasım ayı doğal gaz tüketimi, geçen yılın tüketiminden yüzde 28,1 ve elektrik kullanımı da geçen yılın değerinden yüzde 11,8 daha düşük. Aralık ayının ilk yarısı diyebileceğimiz dönemde düşüşler daha da keskin. Gerileme doğal gazda yüzde 46,8 ve elektrikte yüzde 26,2. GOSBSAD Gebze Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri eğerli katılımcılar ve üyelerimiz, 10 EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ GOSBSAD dernek merkezimizi yeni adresimize taşıdık. Açılışımızı küçük bir kokteyl ile 20 Kasım 2008 tarihinde gerçekleştirdik. Binamız, tüm katılımcılarımızın çok iyi bildiği bir yer olan Bölge Müdürlüğü’nün eski binası”. Sıcak bir atmosferi olan, şirin bir merkezimiz var. Eski günleri hatırlamak ve nostalji yaşamak isteyenlerle, siz değerli katılımcılarımızın ziyaretini bekliyoruz. “Ortak satın alma” projelerimiz içinde yer alan “Akaryakıt” konusunda ilgili kuruluşlarda görüşmeler yaptık. Siz katılımcılarımızla yapacağımız görüşmeler ve alacağımız destek ile kısa zamanda önemli gelişmeler sağlayacağımızı düşünüyoruz. TIR parkını Ocak ayı içinde hizmete açmak için yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Özellikle etkin bir iletişim sistemi kurma gayreti içindeyiz. Katılımcı ve üyelerimize en iyi hizmeti vermek başlıca hedefimiz. 2009’un ülkemize, katılımcılarımıza ve üyelerimize güzellikler getirmesi dileklerimle… l GOSB’DAN HABERLER GOSB, Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzaladı Gebze Organize Sanayi Bölgesi, Kofi Annan tarafından 1999 yılında açıklanan ve özel sektörü “daha iyi bir dünya için” çalışmak amacıyla bir araya getirmeyi hedefleyen Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (Global Compact) Türkiye’de bugüne kadar imzalayan 153 kurum ve kuruluş arasında yer aldı. Global Compact, özel sektöre insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele konularında önemli yükümlülükler getiriyor. GOSBSAD 24 Kasım 2008 Pazartesi günü Küresel İlkeler Sözleşmesi - Global Compact Türkiye Yıllık Network Toplantısı’nda yer alan GOSB Bölge Müdürü Güher Türker, Hollanda Ticaret Bakanı Frank Heemskerk, Birleşmiş Milletler Daimi Koordinatörü Mahmood Ayup’un da katılımıyla, bu yıl Global Compact’e dahil olan kuruluşların geleneksel uluslararası toplu fotoğrafında yer aldı. 12 T ürkiye’de ve uluslararası arenada “örnek OSB” modeli olarak kabul edilen Gebze Organize Sanayi Bölgesi GOSB, Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (Global Compact) imzaladı. Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri ve Nobel Barış Ödülü sahibi Kofi Annan tarafından 1999 yılında World Economic Forum’da dünya kamuoyu ile paylaşılan ve özel sektörü “daha iyi bir dünya için” çalışmak amacıyla bir araya getirmeyi hedefleyen sivil girişim Küresel İlkeler Sözleşmesi / Global Compact’i Türkiye’den bugüne kadar imzalayan 153 kurum ve kuruluş bulunurken; Türkiye, 130 ülke arasında 123. sırada yer alıyor. Türkiye’de Global Compact’i imzalayan kuruluşlar arasında Akkök Holding, Akbank, Aviva Sigorta, Borusan Holding, Deniztemiz/Turmepa, Doğuş Holding, Eczacıbaşı Holding, İMKB, Koç Holding, Renault-Mais, Sabancı Holding, TEMA, Turkcell, TÜSİAD, KalDer ve Yaşar Holding bulunuyor… Hollanda Ticaret Bakanı Frank Heemskerk, Birleşmiş Milletler Daimi Koordinatörü EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Mahmood Ayup’un da katılımıyla yapılan törenle, bu yıl Global Compact’e dahil olan kuruluşların geleneksel uluslararası toplu fotoğrafında yer alan GOSB Bölge Müdürü Güher Türker, Global Compact’in öngördüğü toplumsal sorumlulukların, iş süreçlerine önemli ölçüde katkı yarattığını belirterek “İnsan haklarına saygı, güvenli iş ortamları, çevrenin korunması, kurumsal yönetimin sağlanması gibi politika ve uygulamalar, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın da anahtarları durumunda. Global Compact’in uyguladığı ilkeler; tüm paydaşlarda güven ve itibar yaratarak marka olmanın gereğinin yerine getirilmesinde önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi. GOSB Bölge Müdürü Güher Türker, kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarına büyük önem veren GOSB’un, Global Compact’i imzalayarak, diğer hizmet alanlarında olduğu gibi toplumsal sorumluluk anlamında da öncü rolü ve misyonunu sürdürdüğünü ifade etti. Türker, bu çerçevede; GOSB’da uygulanmakta olan ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi’nin yanı sıra, önümüzdeki Birleşmiş Milletler Daimi Koordinatörü Mahmood Ayup: “Bugün iş dünyası BM ile dir ve yaşam koşullarını iyileştirmektedir:” kısa dönemde ISO 9001 Kalite, ISO 14001 Çevre ve TS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği yönetim sistemleri belgelerinin alınacağını bildirdi. Türker, Entegre Yönetim Sistemleri konusunda aktif çalışmaların sürdürüldüğünü de ifade etti. Küresel İlkeler Sözleşmesi nedir? Küresel İlkeler Sözleşmesi, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın bir girişimi olup doğrudan kendisine bağlı Küresel İlkeler Sözleşmesi Ofisi tarafından desteklenmektedir. Ocak 1999’da başlatılan Küresel İlkeler Sözleşmesi, bir yandan açık ve serbest piyasaların sürdürülmesini destekleyen ve temin eden bir sosyal ve çevresel çerçeve inşa edilmesine yardımcı olmaları, diğer taraftan herkesin yeni küresel ekonominin fırsatlarını paylaşma şansına sahip olmasını temin etmeleri yönünde dünya çapındaki işletmelere yöneltilmiş bir çağrıdır. Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin hâlihazırda içerdiği on ilke, insan hakları (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden alınmıştır), çalışma koşulları (Çalışmaya İlişkin Temel Haklar ve İlkeler ILO Bildirgesi’nden alınmıştır), çevre (Çevre ve Kalkınmaya ilişkin Rio İlkeleri’nden alınmıştır) ve yolsuzlukHollanda Ticaret Bakanı Frank Heemskerk: “Küresel İlkeler Sözleşmesi kapsamında yer alan Kurumsal Sosyal Sorumluluk; devletin, iş dünyasının ve toplumun ortak noktası olarak; ürün geliştirmede, rekabeti arttırmada ve ticari ilişkileri geliştirmede önemli bir etki oluşturmaktadır.” Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin 10 temel ilkesi İnsan Hakları 1. İş dünyası ilan edilmiş insan haklarını desteklemeli ve bu haklara saygı duymalı. 2. İş dünyası, insan hakları ihlallerinin suç ortağı olmamalı. Çalışma Standartları 3. İş dünyası çalışanların sendikalaşma ve toplu müzakere özgürlüğünü desteklemeli. 4. Zorla ve zorunlu işçi çalıştırma uygulamasına son verilmeli. 5. Her türlü çocuk işçi çalıştırılmasına son verilmeli. 6. İşe alım ve işe yerleştirmede ayrımcılığa son verilmeli. Çevre 7. İş dünyası çevre sorunlarına karşı ihtiyati yaklaşımları desteklemeli. 8. Çevresel sorumluluğu artıracak her türlü faaliyete ve oluşuma destek vermeli. 9. Çevre dostu teknolojilerin gelişmesini ve yaygınlaşmasını desteklemeli. Yolsuzlukla Mücadele 10. İş dünyası rüşvet ve haraç dahil her türlü yolsuzlukla savaşmalı. la mücadele (BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’nden alınmıştır) alanlarındadır. Yolsuzlukla mücadeleye dair onuncu ilke 2004 yılında eklendi. Küresel İlkeler Sözleşmesi ve Sivil Toplum Kuruluşları İşletmelere yönelik bir çağrı olmasına karşın Küresel İlkeler Sözleşmesi, işletmeler dışındaki katılımcıları sendikalar ile insan hakları ve çevre alanında çalışan bazı sivil toplum örgütlerini de kapsamına aldı. İşletmeler dışındaki katılımcılar, Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin öğrenme odağını geliştirmek için uzmanlık ve deneyimlerini getirmekte ve bu suretle iyi uygulamaların geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. İlkelerin geliştirilmesine çalışırken işverenlerin bu aktörlerle birlikte çalışmaları isteğe bağlıdır. İşletmeler dışındaki katılımcıların sürece dahil olma karar ve dereceleri tamamen ilgili işverenin insiyatifindedir. Bu kuruluşlarla birlikte çalışma zorunluluğu bulunmamaktadır.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD işbirliği içinde. Bu işbirliği sessiz bir devrim- 13 GOSB’DAN HABERLER Sanayi Kuruluşları Sektörel Performans Değerlendirmesi Kocaeli Sanayi Odası öncülüğünde Pricewaterhouse Coopers Türkiye ve CNN Türk işbirliği ile bu yıl Kocaeli bölgesindeki başarılı sanayi kuruluşlarını değerlendirmek amacıyla başlatılan, "Sanayi Kuruluşları Sektörel Performans Değerlendirme Organizasyonu" Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun katılımıyla 1 Aralık günü Grand Yükseliş Otel'de gerçekleştirildi. Sanayi kuruluşları sektörel performans değerlendirme organizasyonunda ödül alanlar arasında GOSB katılımcıları da yer aldı. KOBİ kategorisinde, makine sanayi sektöründe Mass Arıtma Sistemleri İnş. San. ve Tic. A.Ş., ve Büyük İşletme kategorisinde de elektrik makine ve cihazları sanayi sektöründe Arçelik-LG Klima San. ve Tic. A.Ş. ödüle layık görüldü. B üyük işletme ve KOBİ kategorisinde başvuruların bulunduğu organizasyon; verimlilik, istihdam, yenilikçilik ve markalaşma, finansal analiz, dış ticaret, topluma katkı, çalışanların geliştirilmesi ve bilinçlendirilmesi ana kriterlerini içeriyor. Organizasyonun amacı, Kocaeli’ndeki kuruluşların sektör içindeki konumlarını tanımlama ve sektör ortalaması ile karşılaştırma yapabilme imkanını vermesinin yanısıra, ülke ekonomisi ve içinde bulunduğu topluma katkı sağlayan, araştırmageliştirme faaliyetlerine ve çalışanların gelişimine önem veren, yüksek verimlilikle çalışan, finansal olarak başarılı iş sonuçları elde eden kuruluşların tanınması ve performasının ödüllendirilmesi olarak değerlendirildi. GOSBSAD Kanbak, “Krizi fırsata dönüştüreceğiz” 14 Ödül töreni öncesinde Grand Yükseliş Otel’in toplantı salonunda bir konferans düzenlendi. Konferansta ilk konuşmayı ev sahibi Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Yılmaz Kanbak yaptı. Kanbak, konuşmasında yaşanan ekonomik krize değinirken, EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ “Kriz nereden çıktı demeyin. Biz bu krizi fırsata dönüştüreceğiz. Kriz nasıl olsa bir gün bitecek. Kurumsallaşma çalışmaları başlayacak. Bu süreçte biraz aklımızı kullanacağız” dedi. Yarışma hakkında da bilgi veren Kanbak, 80’in üzerinde katılım değerlendirdiklerini, bir sonraki yarışmada Kocaeli’deki tüm firmaların müracaat etmesini istediğini belirtti. Kanbak, “Bu bir yarışma değil, rekabettir” diyerek sözlerini tamamladı. Hisarcıklıoğlu: “Kocaeli’de her şey pozitif KSO Başkanı Yılmaz Kanbak’ın konuşmasının ardından TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu kürsüdeki yerini aldı. Hisarcıklıoğlu, “Birliğimize bağlı toplam 360 oda var. Kocaeli ilk üyelerden biridir ve birçok ilke imza atmıştır. Türkiye’de geçtiğimiz yıl 45 bin yeni şirket kuruldu, bu yıl ise bu sayı yüzde 7 azalarak 42 bine indi. Kocaeli’nde ise geçtiğimiz yıl 934 yeni şirket kurulurken, bu yıl yüzde bir artış göstererek 938’i bulmuştur. Bu demek oluyor ki, Türkiye Cumhuriyeti genelinde umutsuzluk varken, Kocaeli’nde her şey pozitif “Günümüz dünyasında, küresel rekabetteki artış, işletmeleri değişime rekabet koşullarına hızla uyum sağlamaya imkan veren yalın organizasyon yapısı oluşturmaya ve kendilerine rekabet gücü sağlayacak stratejik yönetim anlayışı ve yöntemlerine yönlendirmektir. Bugün başarılı kuruluşlar, modern yönetim anlayışlarını ve yöntemlerini rekabet avantajı yaratarak karlı sonuçlara dönüştürebilen firmalar olarak tanımlanıyor. Bulunduğunuz sektörde, rekabet edebilmek için, iş sonuçlarınıza göre firmanızı konumlandırmanız ve sektörünüzde size avantaj sağlayan ve iyileştirme yapmanız gereken yaklaşımları tespit etmeniz gerekmektedir.” n erforma el P ör GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Yılmaz Kanbak kt Kobi Kategorisinde Gıda Sanayi Sektörü Çağla Çikolata San. ve Tic. Ltd. Şti. Mikdat Beyazpınar, Petrol ve Sınai Gazlar Sanayi Sektörü Koçak Petrol Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Gebze Şubesi Yusuf Koçak, Plastik ve Kauçuk Ürünleri Sanayi Sektörü El-Se 8 Toplantıda konuşmaların ardından ödül törenine geçildi. Jüri üyeliğini KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan, Kocaeli Sanayi Odası Genel Sekreteri A. Hamdi Doğan, Kocaeli Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Zerrin Aladağ, Pricewaterhouse Coopers ortaklarından Orhan Cem, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can Akkan, CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa ve TÜSİAD Baş Ekonomisti Dr. Ümit İzmen’in yaptığı “Sanayi Kuruluşları Sektörel Performans Değerlendirme Organizasyonu”nda kategorilerine göre ödül alan firmalar ve firma temsilcilerinin isimleri şöyle: s ğerlendirm De e 20 0 Ödüller verildi Kablo ve Plastik San. A.Ş. Osman Seçil, Yapı ve Yapı Malzemeleri Sanayi Sektörü Vitra Küvet San. ve Tic. A.Ş. Zeki Birlik, Metal Ana Sanayi Sektörü Altaş Alüminyum İmalat San. ve Tic. A.Ş. Hasan Tahsin Tuğrul, Metal Sanayi Sektörü Mes Makina Elektrik Kimya San. A.Ş. Ali Rıza Yelsel, Taşıt Araçları ve Yan Sanayi (Lastik Sanayi) Sektörü Bosal Mimaysan Metal İşletme San. A.Ş. İsmail Turfanda, Elektrik Makina ve Cihazları Sanayi Sektörü An Kablo İletken Metal İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. Ahmet Şen, Makine Sanayi Sektörü Mass Arıtma Sistemleri İnş. San. ve Tic. A.Ş. Sedat Soybay ödüllerini alırken, Ana Kimya ve Diğer Kimyasal Ürünler Sanayi Sektörü’nde hiçbir firma, ödüle layık görülmedi. Büyük İşletme Kategorisinde ise Gıda Sanayi Sektörü Kent Gıda Maddeleri San. ve Tic. A.Ş. Ömer Taşçı, Ana Kimya ve Diğer Kimyasal Ürünler Sanayi Sektörü Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş. Selçuk Denizligil, Petrol ve Sınai Gazlar Sanayi Sektörü Tüpraş A.Ş. Yılmaz Bayraktar, Plastik ve Kauçuk Ürünleri Sanayi Sektörü Novaplast Plastik San. ve Tic. A.Ş. Bülent Mimaroğlu, Yapı ve Yapı Malzemeleri Sanayi Sektörü Nuh Çimento San. A.Ş. Hereke Şubesi Atalay Şahinoğlu, Metal Ana Sanayi Sektörü Kroman Çelik San. A.Ş. Kemal Saraç, Metal Sanayi Sektörü Kalibre Boru San. ve Tic. A.Ş. Şerif Ünan, Taşıt Araçları ve Yan Sanayi (Lastik Sanayi) Sektörü Ford Otomotiv San. A.Ş. Tuncay Selçuk ve Elektrik Makina ve Cihazları Sanayi Sektörü Arçelik-LG Klima San. ve Tic. A.Ş. İhsan Çatmaner ödül alırken, Makina Sanayi Sektörü’nde hiçbir firma ödüle layık görülmedi. Büyük Ödül Kobi Kategorisinde Vitra Küvet San. ve Tic. A.Ş. Zeki Birlik, Büyük Ödül Büyük İşletme Kategorisinde Ford Otomotiv San. A.Ş. Tuncay Selçuk ödülleri aldılar. Ödül töreninin ardından toplantıya ve törene katılanlar düzenlenen kokteyle katıldılar.l Se bir görüntü çiziyor. Umarım her şey böyle devam eder” diye konuştu. 15 GOSB’DAN HABERLER Türkiye’de ulusal marka olan ve uluslararası arenada da ilgiyle takip edilen GOSB’u, 27 Kasım 2008 tarihinde Sırbistan Sanayi ve Yatırımdan Sorumlu Devlet Bakanı ve Boşnak Lideri Süleyman Ugljanin beraberindeki resmi heyet ziyaret etti. Sırbistan, GOSB modelini uygulayacak C umhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmesinden sonra ikinci durağı GOSB olan Devlet Bakanı Süleyman Ugljanin’in resmi heyetinde; Sırbistan Devlet Bakanı Müşaviri Şemsuddin Kuçeviç ve Sırbistan İstanbul Başkonsolosu Dragan Markoviç yer aldı. Ülkesindeki siyasi ve ekonomik gelişmeleri değerlendirmek üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşecek olan Sırbistan resmi heyeti, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin önemli bir ülkesi olarak görüyor. GOSBSAD GOSB Bölge Müdürü Güher Türker tarafından karşılanarak, GOSB ve Türkiye ekonomisine ilişkin detaylı olarak bilgilendirilen Sırbistan resmi heyeti, Sırbistan’ın önemli bölgesi Sancak’ta kurulması planlanan Organize Sanayi Bölgesi için GOSB’a danışmanlık vermesi talebinde bulundu. 16 Altyapısı ve üstyapı hizmetleriyle, Türkiye Başbakanları ve Dünya Bankası tarafından örnek OSB olarak gösterilen GOSB’da, Bölge Müdürü Güher Türker’in gerçekleştirdiği kapsamlı sunum sonrasında, projelerini hazırlayarak GOSB’a yeniden ziyarette bulunacaklarını kaydeden Devlet Bakanı Süleyman Ugljanin, danışmanlık hizmeti konusunda resmi talepte bulunacaklarını da belirtti. EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Bakan Ugljanin, GOSB’daki temaslarıyla ilgili olarak “Sırbistan’dan bölgenize GOSB modelini uygulamak idealiyle geldik. Temas kurduğumuz resmi makamlar ve OSB’ler, örnek model olarak GOSB’u ziyaret etmemizi önerdiler. GOSB’un bilgi ve tecrübelerinize ihtiyacımız vardı. GOSB’dan çok etkilendik, her şey mükemmel ve olağanüstü. En kısa zamanda projemiz ve resmi danışmanlık talebimizle GOSB’a yeniden geleceğiz” dedi. Devlet Bakanı Süleyman Ugljanin, GOSB Bölge Müdürü Güher Türker’in GOSB ziyareti anısına verdiği anı tabağının ardından, GOSB’da olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, kendilerine gösterilen yakın ilgi ve detaylı bilgilendirme için Güher Türker’e teşekkür etti.l GOSB’DAN HABERLER Çevre OSB’ler GOSB’da buluştu Sorunların dile getirilmesi, çözümlerin önerilmesi ve bilgi alışverişinde bulunulması amacıyla, Gebze ve yakın çevresindeki OSB’ler arasında gerçekleştirilen toplantılara bir yenisi daha eklendi. Toplantı, 16 Aralık 2008 tarihinde, GOSB Yönetim Merkezi ve Sosyal Tesisleri’nde yapıldı. O SB Uygulama Yönetmeliği konusunun görüşüldüğü toplantıya; Gebze Plastikçiler OSB Yönetim Kurulu Başkanı Osman Erkan, Sakarya I. OSB Bölge Müdürü Şanlan Bayhan, Gebze Dilovası OSB Bölge Müdürü Serap Sehergül, Gebze V Kimya OSB Bölge Müdürü Fatma Börü ve Avukat Burak Sarıcı, Gebze IV (İst. Makine İmalat San) OSB Bölge Müdürü Adem Ercan, İstanbul Tuzla Mermerciler OSB Bölge Müdürü Cemalettin Yiğit, TOSB-TAYSAD OSB Bölge Müdür Yardımcısı Fuat Günel, Gebze Güzeller OSB Çevre Mühendisi Figen Akdemir Kaya ile İstanbul Boya ve Vernik OSB İmar Müdürü Müslüm Kutlu katılımda bulundular. GOSB Bölge Müdürü Güher Türker’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve OSB yöneticilerinin yönetmelikle ilgili düşüncelerini paylaştıkları toplantı sonrası, GOSB Restoranı’nda düzenlenen akşam yemeğine geçildi. Toplantıya katılım gösteren tüm OSB Yöneticileri, OSB’ler arasında bilgi akışını güçlendirmenin önemini vurgulayarak, bir sonraki toplantıda bir araya gelmek üzere GOSB Bölge Müdürü Güher Türker’e teşekkürlerini ilettiler.l Tır parkı hizmet tesisleri alınarak kullanıma açılacak duruma geldi. Halen altyapı ve sıcak su/doğalgaz bağlantıları devam eden yapıda bir kafeterya, mutfak, ofisler, WC ve duşlar ile depo alanı bulunuyor.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD P etrol Ofisi tarafından akaryakıt istasyonu inşaatına hız verilerek TIR Parkı Alanı’nın canlılık kazanması hedefleniyor. TIR Parkı, fiilen kullanıma açılarak GOSB sanayicilerine hizmet eden, TIR ve servis araçlarının bölge içindeki yollarda bekleme yapmamaları için kullanımı teşvik edilen bir alan haline gelmiş bulunuyor. TIR Parkı alanında park yapan araçların şoförlerine yönelik olarak bu alanda bir de hizmet tesisi oluşturuldu. Prefabrik Yapı A.Ş. tarafından inşaatı tamamlanan tek katlı bina inşaatı 21 Kasım’da teslim 17 GOSB’DAN HABERLER GOSBSAD GOSB Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Güngör, Habertürk televizyon kanalında yayınlanan Sektör Dosyası programına katılarak, ekonomik krizin GOSB’a yansımaları konusunda açıklamalarda bulundu. Tamer Coşkun’un hazırlayıp sunduğu canlı yayına, İzmir OSB Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş ve İskenderun OSB Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Bozdoğan telefonla bağlanarak, bölgelerinin kriz durumuna ilişkin bilgi aktardılar. 18 OSB’ler sorunlarını aktardılar G OSB’un karma OSB yapısı nedeniyle, ekonomik krizin Türkiye genelindeki durumu tam olarak yansıtmadığını belirten GOSB Başkanı Yücel Güngör, bununla birlikte GOSB’da otomotiv sektörüne bağlı üretim gerçekleştiren sanayi işletmelerinin krizin yoğun olarak etkisi altında olduğunu belirtti. Krizin GOSB’a etkilerini sanayinin en önemli iki girdisi olan doğal gaz ve elektrik kullanımındaki rakamlarla ortaya koyan Başkan Yücel Güngör, geçtiğimiz ay doğalgaz kullanımının, 2007 yılı Kasım ayına göre yüzde 28,1 oranında gerilerken; benzer şekilde elektrik kullanımının yüzde 11.8 oranında düşüş gösterdiğini belirtti. Güngör, doğalgaz tüketiminin 1-17 Aralık 2008 dönemi itibariyle ise, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 46.8 oranında gerilediğine dikkat çekti. 1-19 Aralık 2008 dönemindeki elektrik kullanımındaki düşüşün, geçtiğimiz yılın dönem kıyaslamasıyla yüzde 26.2 oranında gerçekleştiğini belirtti. Ekonomik krizin etkisini artırarak devam edeceği görüşünü belirten GOSB Başkanı Yücel Güngör, şu açıklamaları yaptı: “Özellikle otomotivde siparişlerin 3 ay önceden alınması nedeniyle yansımasını 3 ay sonra yaşadık. Bu konuda hükümetin tedbir almasını bekliyoruz. Geçtiğimiz EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ yıl, 15 milyar doları ana sanayi, 7 milyar doları yan sanayiye ait olmak üzere 22 milyar dolar ihracatla Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumunda olan otomotiv sektöründe, 30 milyar dolar olan 2008 yıl sonu hedefine ulaşılması mümkün görünmemektedir. Kriz vardır ve omuzlarımıza çökmüş durumdadır. TAYSAD OSB gibi ihtisas bölgelerinde durum çok daha kötüdür. Her üretilen araçtan yüzde 60-120 oranında vergi alan hükümetimiz, bu büyük ortağının çökmemesi için elinden geleni yapmalıdır. Hükümetten beklentimiz, nakdi para yardımı değil; belirli bir süre için bazı vergilerde indirime gidilmesi yönündedir… İşten çıkarmalar devam etmektedir ve bu durum en fazla sanayiciyi üzmektedir. Üretimdeki ciddi oranlardaki gerilemeye bağlı olarak vardiyalar düşer, üretim durur, kredi limitlerimiz dondurulurken, en son çare olarak tensikatlar gündeme gelmektedir. Sanayici, sürekli yatırım yapması nedeniyle, iddia edildiği şekilde parası olan konumunda değildir.” Canlı yayına telefonla bağlanan İzmir OSB Başkanı Hilmi Uğurtaş, bölgesinde şiddetli hissedilen kriz sonucunda 17 firma kapanırken, istihdam kaybının 3 bin 500 çalışan olduğunu bildirdi. Uğurtaş, tüm sektörlerin faaliyet gösterdiği karma OSB konumundaki İzmir OSB’de, krizden ağırlıklı olarak otomotiv, makine, tekstil sektörlerinin etkilendiğini kaydederken, önümüzdeki aylarda krizin şiddetinin artmasına yönelik endişelerini dile getirdi. İskenderun OSB Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Bozdoğan da, krizi diğer bölgeler gibi derinden yaşadıklarını belirterek, demir-çelik sektöründe özellikle doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlardan son derece olumsuz etkilendiklerini bildirdi. Geçen yıla göre yüzde 30 oranında gerileyen üretime bağlı olarak vardiyaların düştüğünü belirterek, önümüzdeki yıldan umutlu olmadıklarını kaydetti.l Motor kullanımına ilişkin olarak Siemens, Arçelik firma temsilcileri tarafından yapılan sunumlarda, elektrik motor sistemlerinde sağlanacak enerji tasarrufuna ilişkin çarpıcı rakamlar ortaya konuldu. Toplantıda, Türkiye’nin temel hedefinin; birim milli gelir başına tüketilen enerjinin 2020 yılına kadar en az yüzde 15 oranında azaltılması olarak açıklanırken “Bu hedef, aynı enerji ile daha fazla üretimin önünü açacak, enerji yatırım ihtiyaçlarımızı ve ithalat bağımlılığımızı azaltacak, ayrıca temiz çevrenin korunmasına önemli katkılarda bulunacaktır” denildi. HABERLER G OSB Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Güngör ve Bölge Müdürü Güher Türker’in yer aldıkları toplantının ilk gününde gerçekleştirilen “Enerji Verimliliği Motor Hareketi Bilgilendirme” oturumuna katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, konuşmasına OSB’lerin Türkiye için öneminin yadsınamayacağını ve OSB’lerin önüne çıkacak engellerin aşılması için hep birlikte gerekli düzenlemelerin yapılabileceğini vurgulayarak başladı. ENVER Motor Hareketi konusunda kapsamlı bir bilgilendirme sunumu gerçekleştiren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler, bakanlığının jeotermal, güneş, rüzgar alternatif enerjileri konusundaki yenilikçi uygulamaları ve projeksiyonlarını aktardı. GOSB’DAN Çevre Bakanı’ndan OSB’lere destek sözü OSB Üst Kuruluşu OSB Yöneticileri Bilgilendirme Toplantısı, 218 OSB Başkan ve Temsilcileri ile OSBÜK Yönetim Kurulu Üyelerinin katılımıyla, 18-19 Aralık 2008 tarihlerinde TOBB toplantı salonunda gerçekleştirildi. Tam gün süren toplantılarda; Enerji Verimliliği ve Elektrik Motor Sistemleri, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları ile Prim Teşvikleri konuları yanı sıra OSB Kanunu yönetmelikleri ele alındı. doğal gaz toptan satış ve bölge içi işletme hizmetlerine karşılık yüzde 1 oranındaki iskonto oranını kaldırma kararını değerlendiren OSBÜK Başkanı Mahmut Yılmaz, böyle bir yanlış tutumun OSB’lere ve Türkiye ekonomisine açacağı yaraya dikkat çekti. Bilgilendirme toplantısında, OSB Yöneticilerine 5510 sayılı Kanuna Göre Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Uygulamaları ve Pirim Teşvikleri konusunda da bilgilendirme yapıldı. Ayrıca, 5807 sayılı OSB Kanun ile 4562 sayılı OSB Kanunu’nda 9 madde ile değişiklik yapılması nedeniyle söz konusu değişikliklerin OSB Uygulama Yönetmeliği’ne geçirilmesi ve uygulamada yaşanan sıkıntıların, yönetmeliğin tamamında düzenlemeye gidilerek çözümlenmesi için OSB Yöneticileri görüş ve önerilerini dile getirirken, öneri dosyalarını OSBÜK temsilcilerine ilettiler.l GOSBSAD OSBÜK Başkanı Mahmut Yılmaz ise konuşmasında, OSB’lerin mevcut fiziki durumuna ilişkin bilgi verirken, özellikle Türkiye genelinde enerji tüketimi açısından OSB’lerin sahip olduğu büyük paydayı rakamlarla özetleyerek önemine değindi. Mahmut Yılmaz, OSB yönetimlerinin tek amacının ideal tanımlarına yakışır şekilde sanayicisine hizmet vermek olmasından hareketle, OSB’lerin önüne çıkarılan engellerin kaldırılmasını istedi. 19 Özellikle BOTAŞ’ın OSB’lere uyguladığı GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSB’DAN HABERLER GOSB, Entegre Yönetim Sistemi Belgesi alma yolunda GOSB’da yaklaşık 7 ay önce başlanan, ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ile OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemlerinin entegre olarak kurulmasına ilişkin çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. H er kuruluş faaliyet gösterme şeklini geliştirmek ister. Bu, pazar payını büyütmek veya maliyetleri azaltmak anlamına gelebileceği gibi riski daha etkili bir biçimde yönetmek veya müşteri memnuniyetini artırmak şeklinde de olabilir. Kalite yönetimi sistemi, seçtiğiniz her alanda performansı izlemeniz ve artırmanız için gereken çerçeveyi size sağlar. GOSBSAD Entegre Yönetim Sistemleri; yönetim sistemlerinin tek çatı altında toplandığı ve gereklerin aynı anda karşılandığı bütünsel uygulanan sistemlerdir. 20 Müşterisine ve ürün kalitesine verdiği önemi ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi uygulayarak vurgulayan firmalar, çevreye ve çalışanlarına olan duyarlılıklarını ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS (TS) 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemini, Gıda Güvenliğine duyarlılıklarını ise HACCP (ISO 22000)’i uygulayarak göstermektedir. GOSB, geçmişten beri süre EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ gelen “en iyisini yapma” anlayışı ve yenilikçi, dışa dönük bakış açısıyla, yürüttüğü her faaliyette mevzuata uygun ve müşteri beklentilerini ön planda tutacak şekilde hareket ederek katılımcılarını GOSB’da olmaktan dolayı ayrıcalıklı hissettirmeyi, insana ve çevreye olan duyarlılığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. GOSB’da katılımcılara verilen yemek üretim hizmetinin kalitesi, hijyen standartlarına uygunluğu ve güvenliliğinin belgelenmesi amacıyla 2006 yılında ISO 22000 belgesi alınmıştır. GOSB’un bu konudaki politikası; eğitimli personeli ile hammadde temininden sunuma dek her aşamada gerekli tüm kontrolleri yaparak, beslenme kurallarına uyumlu, hijyenik ortamlarda, insan sağlığına zarar vermeyen güvenilir yemekler üretmektir. GOSB için, gıda güvenliği yönetim sistemi şartlarının gereklerini sağlamak, etkinliğini sürekli iyileştirmek vazgeçilmez bir unsurdur. GOSB’da, yemek üretiminde olduğu gibi İlk aşamada, GOSB’un kalite, çevre, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevcut sistemleri, referans alınan standartların gereklilikleri göz önüne alınarak incelenmiş ve durum tespiti yapılmış, çalışanlara yönelik olarak da, kurulacak sistemler konusunda bilinçlendirilmeleri ve sistemin kurulmasına ve yaşatılmasına katkı sağlayabilmeleri amacıyla eğitimler verilmiştir. Bu çalışmaları, oluşturulan aksiyon planı doğrultusunda yasal gereklerin belirlenmesi ve eksiklerin giderilmesi takip etmiştir. Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi, bunun sonucu olarak da sağlıklı bir iş ortamının sağlanması hedefi doğrultusunda, tüm çalışanlara İş Sağlığı ve Güvenliği Temel Eğitimi, ilgili personele de İlk Yardım eğitimi aldırılmış, düzenlenen firma içi eğitimlerle de çalışanların entegre yönetim sisteminin birer parçası olarak sistem hakkında bilgilenmeleri ve sisteme adaptasyonları sağlanmıştır. Hedefimiz; 2009 yılı başında ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ve OHSAS 18001 İş Sağlığı ve Güvenliği belgelerini almak, kurulacak entegre yönetim sistemi ile, katılımcılarımızın bugünkü ve gelecekteki ihtiyaç ve beklentilerini en üst düzeyde karşılamak ve hatta aşmak, yasal gereklerin tümüyle sağlandığı hızlı ve kaliteli hizmetler sunmak, bu hizmetleri verirken de çevreye ve insana karşı duyarlılığımızı her zamanki gibi en ön planda tutmak ve Türkiye’de tüm bu belgelere sahip bir kaç OSB’den biri olmaktır.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD verilen tüm hizmetlerde geçerli kalite standartlarını yakalamak amacıyla entegre yönetim sistemi kurulması hedeflenmiş ve bu amaçla danışmanlık hizmeti alınarak çalışmalar başlatılmıştır. 21 DOSYA KÜRESEL GELECEK Küresel kriz nasıl doğdu? GOSBSAD T 22 üm dünya piyasalarını sarsan, finans sektörünün kurallarını yerle bir eden, hatta dünyanın en zenginleri listesini bile değiştiren global kredi krizi, dünyanın yaşadığı en geniş ölçekli krizlerden biri olmanın yanı sıra nedenleri, sorumluları ve çözümleri en çok tartışılan krizlerin başında geliyor hiç kuşkusuz. Independent gazetesinde yayınlanan bir makalede, krize yol açan etkenler 20 ayrı başlık altında ele alınıyor. Krizin oluşmasında rol oynayanlar arasında Çin’den aç gözlü bankacılara, eski ABD Başkanı Bill Clinton’dan İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’a kadar bir çok kişinin, ül- EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ kenin ve faaliyetin adı geçiyor. İşte krizin 20 nedeni: 1. Çin: Çin Yuanı düşük tuttu, döviz rezervi artınca Batı’ya borç verdi. Bu nedenle faiz oranları düştü, emlak balonu büyüdü. 2. Likidite balonu: Batılı ekonomilere ucuz para aktı. 2000’lerin başında ticaret fazlaları arttı. 3. Kar arayışları: Düşük faiz ve bol para yatırımcıları riskli varlıklara yöneltti. Talep, fiyatları baskı altına aldı. Sub-prime kredileri dönmedi, piyasa yıkıcı sonuç riskini keşfetti. Küresel krizi aşmak için 6 yol 5. Borçlu satın almalar: Ucuz para dünya genelinde borçlu satın almaları yaygınlaştırdı. Bankalar sahip oldukları mevduattan daha fazla borçlandı. 6. Kurmak ve dağıtmak: Yüksek getirili yatırım çılgınlığı bankaları mortgage alanında menkul kıymet varlıkları üretmeye ve bunları yatırımcılara satmaya yöneltti. Ancak bankalara güven çökünce kimse borcun nerede olduğunu bulamadı. Bu durum piyasalara müdahalelerin başlamasına neden oldu. 7. Alan Greenspan: Greenspan piyasalar çöktükçe faiz indirimini kullanarak balonu iyice şişirdi. Şimdi piyasaların güvenini sağlayabilmek için çok daha büyük faiz indirimleri gerekiyor. 8. Demokratlar: Demokrat Başkan Bill Clinton, ticari ve yatırım bankacılığının ayrılmasını sağlayan Glass-Steagal yasasının iptaline onay verdi. Demokratlar Fannie Mae ve Freddie Mac’te reformu engelledi. 9. Cumhuriyetçiler: Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz’in 3 trilyon dolarlık savaş olarak tanımladığı Bush’un Irak macerası ABD ekonomisini çökertti. Borçlar hızla arttı. 10. Düzenleyiciler: ABD, İngiltere ve İzlanda gibi ülkelerde finans sektöründeki aşırılıkları dizginlemekte başarısız sonuçlar alındı. Finans merkezleri arasındaki rekabet de buna eklendi ve düzenleyicilerin etkisi sınırlı kaldı. 11. Kredi derecelendirme kuruluşları: Düzenleyiciler karmaşık yatırımcılara verilen kredilerin kalitesi konusundaki kararları Standard & Poors ve Moody’s gibi kuruluşlara bıraktılar. Ancak riskli kredilere yüksek notlar verildi. n Mali sistemi reformdan geçirmek ve kalkınmayı sağlamak kararı alındı. n Eylem planında mali sisteme güveni yeniden tesis edebilmek amacıyla 31 Mart 2009’a kadar öncelikle alınması gereken tedbirler sıralandı. n Liderler maliye bakanlarından 5 hususta öneri paketleri hazırlamalarını istediler. Buna göre bakanlar muhasebe kayıtları tam şeffaf ve uyumlu hale getirmeli. n Piyasaları güçlendirirken, sistemle ilgili risklerin azaltılması ve şirketlerin yöneticilerinin maaşlarının gözden geçirilmesi konularında maliye bakanları görevlendirilecek. n IMF ve dünya bankası işleyişi hızlandırılarak görev alanları genişletilecek. Kalkınmakta olan ülkelerin IMF ve Dünya Bankası’nda görevleri daha geniş biçimde uygulama alanına geçirilecek Liderler 30 Nisan 2009’da İngiltere’de tekrar bir araya gelecek ve alınan kararların ne kadar hayata geçirildiğini masaya yatıracak. 12. Mali Hizmetler Dairesi (FSA): İngiltere’nin finans sektöründeki ana düzenleyici kuruluşu şu anda bankalar arasındaki bütün ilişkilere müdahil oluyor. Ancak bunu yapmadığı için Northern Rock’ın batmasını engelleyememişti. 13. Açgözlü bankacılar: Birçok bankacı kısa vadeli piyasa spekülasyonlarıyla milyonlarca dolar kazandı. İşlemcilerin yönetim kurullarındaki patronları onların kumar oynamalarına da izin verdi. 14. Tüketiciler: İşlemcileri, banka patronlarını ve denetleyicileri suçlamak kolay ancak kimse tüketicileri çok yüksek faizlerle ev almaya, Karayipler’de lüks tatil yapmaya ya da lüks ürünler almaya zorlamadı. 15. Margaret Thatcher: Piyasa ekonomisinin ateşli savunucularından Thatcher, İngiltere’de mortgage piyasası üzerindeki sınırlamaları hafifletip, insanların ev sahibi olma tutkusunu körükledi. 16. Sübjektif Risk: Güçlü konumlarda bulunanların verdikleri yanlış kararlar sistematik risk tehlikesini daha da büyüttü. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD 4. Sub-Prime krediler: Para bollaştı, düşük gelirliler ödeyemeyecekleri borçların altına girdi. Krizin ana nedeni olarak gösterilen bu durum aslında buzdağının su üzerindeki parçasıydı. G-20 zirvesinin ardından liderler küresel finans krizini aşmak için 6 karar aldı. Washington’da yapılan G-20 zirvesinde dünya liderleri ev sahibi ABD ile dünya mali krizinin aşılması için etkin biçimde birlikte çalışma kararı aldı. Zirvenin sonuç bildirisinde Türkiye’nin de bulunduğu G-20 liderleri, IMF ve Dünya Bankası’nda reform yapılması için anlaştı. Zirvede konuşan ABD Başkanı George Bush, “Şimdiye dek gereken önlemler alınmamış olsaydı 1929-1930’un Büyük Bunalımı’ndan beter mali krize dünya girebilirdi” dedi. G-20 liderleri dünya mali krizinin aşılması için 6 yol belirledi: 23 DOSYA KÜRESEL GELECEK 17. Gordon Brown: İngiltere tarihindeki en büyük emlak patlaması onun döneminde gerçekleşti. Ancak artan bütçe açığının da etkisiyle yanlış kararlar aldı. Tony Blair de bunları seyretti. 18. Hesaplama sistemi: Düzenli kâr-zarar hesabına dayalı muhasebe sisteminin şirketlere açıklık getirmesi amaçlanıyordu. Ancak bankaların çoğunun varlığı için piyasa olmaması bankaları yoğun bir şekilde zarar yazmaya itti. Bu da onlara duyulan güveni azalttı. 19. Basel 2: Basel 2 banka sermayesi kuralları bankaların yeterli miktarda likiditeye sahip olmaları konusunda gerekli etkiyi yaratmadı. Northern Rock ve Bradford & Bingley sermayeye ilişkin koşulları karşılamışlardı ancak bu tasarruf sahiplerinin paniğini önlemeye yetmedi. 20. Emlak komisyoncuları: Onlar sadece işlerini yapıyordu. Ev sattılar ve kimse onları sevmedi. “Toparlanma olmazsa, Büyük Buhran’ı ararız” 1987’deki ‘kara pazartesi’yi önceden tahmin etmesiyle tanınan ve Dr. Doom olarak bilinen ünlü yatırımcı Marc Faber, önümüzdeki üç ayda borsalarda ralli yaşan- GOSBSAD IMF Baş Ekonomisti: “Düzelme 2010'dan itibaren” 24 Uluslararası Para Fonu IMF’nin başekonomisti Olivier Blanchard, küresel mali krizin daha da kötüleşeceğini söyledi. Olivier Blanchard, bir İsviçre gazetesine verdiği mülakatta, geleceğe yönelik karamsar bir tablo çizdi ve durumun ancak 2010’dan itibaren düzelebileceğini vurguladı. Olivier Blanchard, IMF’nin son iki haftada elindeki 250 milyar doların beşte birini harcadığını söyledi; Likidite sorununun, IMF’nin tek başına altında kalkamayacağı kadar önemli bir problem olabileceğine işaret etti. IMF başekonomisti, merkez bankalarına da faiz oranlarını düşürmeleri çağrısı yaptı. EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ masını bekliyor. CNBC Europe’a konuşan Faber, altın, emlak ve şirket bonolarını akıllı yatırım alternatifleri olarak değerlendirdi. Faber şunları söyledi: “Şu anda hisse senetleri ve emtia fazlasıyla satılmış, dolar ve ABD hazine bonoları fazlasıyla alınmış durumda. Devlet müdahaleleri piyasalardaki dalgalanmayı tetikledi. Özel sektörde servet kaybı, hükümet ve merkez bankaları tarafında ise mali açıkların büyümesi söz konusu. Enjekte edilen likidite, borsalarda gelecek üç ayda deflasyon korkusundan çok bir ralliye neden olacak. Nereye yatırım yapılabilir? Riskli varlıkları elden çıkaran finansal kurumların elinde bol nakit var. Yüksek getirili şirket bonoları doğru bir yatırım alternatifi. Hisselerde ise temettü azalacak. Hisse senetleri kısa vadede ralli yaparsa altın değer kaybedebilir. Ancak, altın arama şirketlerinin hisse senetleri bu yükselişe dahil olacak. Tarım arazilerine, altın gibi hammaddelere ve gayrimenkule yatırım yapmak akıllıca olur. Ralli olmazsa... Şu anda hisse senetlerindeki değer kaybı 30 trilyon dolar. Buna emlak, emtia ve işletmelerin zararlarını eklersek kayıp 100 Derviş’e göre krizden alınacak ders: Tasarruf BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, “Ekonomik krizden belki ders olarak alınabilecek en önemli konu, mümkün olduğu kadar ulusal tasarrufları arttırmak, yatırımların büyük bölümünü ulusal tasarrufa dayandırmak” dedi. 29 Kasım-2 Aralık 2008 tarihleri arasında Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenecek uluslararası kalkınma toplantısıyla ilgili olarak düzenlenen basın toplantısına katılan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş, toplantının ardından yaptığı değerlendirmede, BM’nin Doha’daki toplantıda 2009 yılında genel olarak dünya ekonomik büyümesiyle ilgili olarak öngörüsünü açıklayacağını, o yüzden bugün ekonomik büyümeyle ilgili rakamlar vermenin doğru olmayacağını söyledi. UNDP Başkanı Derviş, “Hiç kuşkusuz ciddi bir yavaşlama yaşıyoruz, bu tabii zengin ülkelerde başladı, fakat bütün dünyayı şu anda etkiliyor” dedi. trilyonu buluyor. İstatistiki olarak hisseler 1987’dekinden daha çok satılmış, eğer ralli olmazsa Büyük Buhran’dan daha kötü bir duruma gelebiliriz. İngiltere’de dünya çapında bir durgunluk yaşanacak” dedi. Çin ABD’den kötü olabilir Ayrıca, bu durgunlukta ekonomisinin yüzde 77’si kişisel harcamalardan oluşan ABD, Çin’den ithalatını azaltırsa, Çin için durum ABD’den daha vahim olabilir.” Piyasa kahini Roubini: “Dünya en az iki yıl duracak” Küresel kredi kriziyle ilgili yaptığı isabetli tahminlerle tanınan ekonomist Nouriel Roubini, dünyanın ciddi bir resesyon riski altında olduğunu ve resesyonun en az iki yıl sürebileceğini söyledi. New York Üniversitesi’nde Ekonomi Profesörü olan Nouriel Roubini, tüm dünyada ekonomik durgunluk bekliyor. CNBC Europe’a konuşan Roubini, “Sadece ABD’de değil, Avrupa, Japonya, Kanada, Yeni Zelanda ve BM Kalkınma Programı Başkanı Derviş şöyle devam etti: “Her ne kadar zengin ülkelerde herhalde negatif bir büyümeye tanık olacaksak da, gelişmekte olan ülkeler ve özellikle Doğu Asya’daki ülkeler bir yavaşlamayla karşı karşıya, ama buna rağmen büyümeleri devam ediyor. Bu bütün dünyadaki ekonomilerin birbirlerine bağlı olduğunu gösteriyor, fakat aynı zamanda çok yüksek ulusal tasarruf oranlarına sahip ve dolayısıyla yatırımlarını ulusal tasarruflarıyla finanse eden ülkelerde büyümenin daha az yavaşlayacağı ve zor duruma rağmen devam edeceğini gösteriyor.” ABD’de iki yıl daha durgunluğun süreceğini tahmin eden Roubini, işsizlik oranının da yüzde 8.5-9 seviyelerine tırmanacağı görüşünde. Ünlü ekonomist, emtia fiyatlarında da yüzde 20 düşüş öngördü. Roubini Japonya’da 10 yıl süren durgunluk süreciyle ABD’nin içinde bulunduğu güncel ekonomik tabloyu karşılaştırdı. Roubini, ABD ile beraber tüm gelişmiş ülkelerin durgunluğa gireceğini, gelişmekte olan ülkelerin de risk altında olduğunu ifade etti. Ünlü ekonomist, ekonomik bölge olarak da Asya ve Avrupa’nın ABD’ye göre daha kötü konumlandığını belirtti. Nouriel Roubini kurtarma planı ve kredi krizine yönelik müdahaleleri de değerlendirdi ve bu önlemlerin sorunları ortadan kaldırmadığından, etkilerinin de uzun ömürlü olmayacağını kaydetti. Roubini şunları söyledi: “Durgunluktan çıkarken büyümemiz potansiyelin o kadar altında kalabilir ki, durgunlukta olmasak bile öyleymişiz gibi geçebilir. Eğer finansal sistem sakat kalırsa, eğer kredi piyasaları büyümezse reel sektör ve emlak sektörüne yeterli kredi sağlanamayacak.” Nouriel Roubini Ekonomist Roubini’ye göre, dolara olan talep küreGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Borsalarda yükselişin lideri finans sektörü olmayacak. Bu hisseler 2007 öncesi seviyelerine hiç geri gelmeyebilir. Ancak Citigroup’inki gibi 55 dolardan 4 dolara inen bir hisseye yatırım, sıfırlanmadan önce yüzde 100 kazanç sağlayabilir. Kemal Derviş 25 DOSYA KÜRESEL GELECEK sel emniyet arayışının yatırımcıları dolara kaydırmasından kaynaklanıyor. Ünlü ekonomist açıklamasında ayrıca, ABD ekonomisi için beklentisini durgunluk ve deflasyonun birleşimi olarak özetledi. Greenspan’den büyük itiraf ABD Merkez Bankası Fed’in efsanevi eski başkanı Alan Greenspan, ABD’yi ve dünyayı sarsan mevcut finans krizinin patlak vermesinde kısmi sorumluluğu bulunduğunu kabul etti. Temsilciler Meclisi Denetleme ve Reform Komitesinin özel oturumunda konuşan Alan Greenspan, halen süren finans krizini “yüzyılda bir meydana gelebilecek bir tsunami” olarak nitelendirirken, bundan sonrası için, Fed başkanıyken karşı çıktığı finans sektörüne bazı denetimlerin getirilmesine destek verdi. Greenspan, finans krizine yol açan ABD’deki emlak krizi öncesinde bankaların ve finans kuruluşlarının, ödeme yapma gücü bulunmayan çok fazla sayıda kişiye emlak kredisi verirken, üstlenilen büyük riskleri analiz edememesinden şoke olduğunu söyledi. Komite başkanı Demokrat milletvekili Henry Waxman, Greenspan’in, 1988-2006 yılları arasında Fed başkanı olduğu dönemde, “risk idaresi ve doğru fiyatlandırma” konularında piyasalara tam güven duyduğunu defalarca vurguladığını hatırlatarak, “haksız mıydınız?” diye sordu. Greenspan, “kısmen” diye yanıt verdi Greenspan, bankalar, finans kuruluşları ve hedge fonlarındaki çok bilgili ve deneyimli uzmanların, riskleri doğru belirlediği ve bu çerçevede yatırımları doğru fiyatlandırdığı düşüncesinin hakim olduğunu, ancak bunun yanlış çıktığını belirterek, “riskli işlemlerin doğru fiyatlandırılamaması, bu krizi hazırladı” dedi. Alan Greenspan, bankaların ve finans kuruluşlarının bu hatayı nasıl yaptığına inanamadığını söyledi. Greenspan, “Piyasa rekabetinin ve serbest piyasaların bir temel taşı kırıldı. Bunun nasıl olduğunu hala tam anlamıyorum” dedi. “Sistemin iyi çalıştığını zannediyordum” 82 yaşındaki Greenspan, bu durumda, kendisinin ekonomiyi algılama modelinde de bir “yanlışlık” olduğunu kabul etti ve “40 yıldan fazla süredir bu sistemin iyi çalıştığını zannediyordum” diye konuştu. Greenspan, kendi Fed başkanlığı sırasında karşı çıktığı, mortgage sağlayan kuruluşlara özellikle sahtecilik konusunda denetim getirilmesi gerektiğini, komitede dile getirdi. Alan Greenspan, mevcut finans krizinde işlerin ancak daha da kötüleştikten sonra düzeleceğini, bu süreçte istihdam kaybının artacağını ve emlak piyasasının daha aylarca istikrara kavuşmayacağını anlattı. Bill Gates’in ‘insancıl kapitalizm’ önerisine Kemal Derviş karşı çıktı Kendisini yoksullukla mücadeleye adayacak olan Bill Gates’in ‘insancıl kapitalizm’ önerisi tepki çekti. Derviş, ‘Sermayenin değil, insanların hakim olduğu bir toplum modeline inanıyorum’ diyerek bu teze karşı çıktı GOSBSAD Temmuz ayında Microsoft’tan ayrılacak olan Bill Gates Dünya Ekonomik Forumu’nda, ‘Kapitalizmi sadece zeginlere değil yoksullara da hizmet eder hale getirmeliyiz’ dedi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Kemal Derviş ise Gates’in ‘insancıl kapitalizm’ önerisine karşı çıktı. Kendisini yoksullukla mücadeleye adaya- 26 EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ cak olan Gates’in ‘insancıl kapitalizm’ önerisi geniş yankı buldu. CNN Türk’ün sorularını yanıtlayan UNDP Başkanı Derviş, bu öneriye sermayenin hâkimiyetini içerdiği için karşı çıktı. Derviş, “Sermayenin değil, insanların hâkim olduğu bir toplum modeline inanıyorum” dedi. ‘Gates kapitalizm diyor’ Dünya Ekonomik Forum toplantılarına “Kapitalizmi sadece zeginlere değil yoksullara da hizmet eder hale getirmeliyiz” sözleriyle damgasını vuran Bill Gates, önümüzdeki on yılın tartışma konusunu da yaratmış oldu. Bill Gates, yaratıcı kapitalizm adını verdiği bu yeni sistemle insancıl kapitalizm yaratmak istiyor. Ancak Gates kapitalizmi hâlâ dünyadaki en iyi sistem olarak görüyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş ise ‘insancıl kapitalizm’ önerisine karşı çıktı. Kemal Derviş’e göre kapitalizm sermayenin hâkimiyeti demek. Derviş, “Sermayenin hâkimiyetini bir toplum modeli olarak hiçbir zaman kabul edemem” diye konuştu. Süleyman Demirel: “Bugünkü sıkıntı, zengin ülkelerin krizi” Dünya borsalarında olup biteni ‘Finans krizi’ olarak yorumlayan 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Yaşanan finans krizidir. Bunun adı budur. Finansal krizin ikinci safhası kredi krizi, üçüncü safhası ise ekonomik krizdir. Dünyada ekonomik kriz yoktur. Bugünkü sıkıntı, zengin ülkelerin krizidir. Sıkıntı parası pulu olan ülkelerin sıkıntısıdır” diye konuştu. Mevcut krizin finans krizi seviyesinde önlenebilmesi halinde sorun olmayacağını kaydeden Demirel, “Kredi mekanizmaları düzeltilebiliyorsa sorun yok. Ama düzeltilemezse sorun orada başlıyor” dedi. “Finans krizi halledilemez ve mesele ekonomik daralmaya dönerse, dünya ticaretinde azalma meydana gelir, dünya ekonomisi küçülür. İşsizlik ve işyerlerinin kapanması ile devam ederse o zaman sorun başlar. Vatandaşlar, bankalara hücum edip tasarruflarını bankalardan istemeye başlarsa, o zaman kriz olur. Bu krizin olmaması için, dünyanın her tarafında büyük gayretler var. Bir çok ülke mevduatlara devlet garantisi verdi. Yaşanan kriz psikolojik. Bunun çaresi bulunmadı.” Akademik çevrelerin, ‘kapitalizmin alternatifi nedir’i tartışmaya başladığını vurgulayan Süleyman Demirel, “Acaba liberal sistemin yerine konulabilecek başka bir şey var da biz mi yanlış yapıyoruz? Ben Türkiye’nin 80 yıllık tarihinin 50 yılında varım, yanlış bir yerde değiliz” diye konuştu. Demirel, yeni akademik yılın ilk dersine şu sözlerle devam etti: ‘Bize bir şey olmaz’ sözünün yaşanan finans krizinde Türkiye’nin yerini tarif etmek için doğru olmadığının önemle altını çizen Demirel şöyle konuştu: ‘Bize bir şey olmaz’ demek yanlış Kriz dönemlerinde en tehlikeli şeyin panik olduğunu vurgulayan Demirel, “Piyasaları parasız bırakmayalım” çağrısında bulundu. 9’uncu Cumhurbaşkanı, “Kara bağlamak da yanlış, bir şey olmaz demek de yanlış. Akıllı olmak zorundayız” diye konuştu. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD “Bu doğru değildir. İnşallah olmaz ama İngiltere’ye, Japonya’ya olduğu yerde bize niye olmaz? Ne olabilir? Bunu kestirmekte biraz zorlanıyoruz. Vatandaşın krizde kartlara olan borcu 115 milyar dolar oldu. Bankalar halka ödeyin derse her şey olur. 436 milyar dolar dış borç var. İçeriden dışarıdan ödeyin diye sıkıştırırlarsa ne olur? Yine sıkıntıya gireriz. 43 milyar dolar ödeme açığı var. Yüzde 20 faiz vererek bunu buluyoruz. Bunu da bulamayabiliriz.” 27 DOSYA KÜRESEL GELECEK Serbest piyasa ekonomisini desteklediğini söyleyen Derviş, buna rağmen denetleyici kamu otoritesinin önemine işaret etti. ‘Devletin otoritesi önemli’ Derviş, ekonomik krizden zenginlerin değil yoksulların zarar gördüğünü söyledi. Derviş, “Bugün ABD krize girerse büyüklerin yaşamları etkilenmeyecek dar gelirli Amerikalının yaşamı etkilenecek” diye konuştu. Demokrasilerde seçimin çok önemli olduğunu belirten Kemal Derviş, buna karşın seçimi kazananın diğer kurumlarla işbirliğine önem vermesi gerektiğini söyledi. Derviş ayrıca, “Seçimlerden sonra kazanan ‘tamam artık ben istediğim gibi davranırım, mademki seçimi kazandım ben yöneteceğim’ derse sağlıklı işlemez” dedi. Dünyanın artık ABD, Avrupa ve Japonya’nın ekonomik hâkimiyetinde olmadığını belirten Kemal Derviş, şu anda yaşanan ekonomik bunalımın çok ciddi olduğunu vurguladı. “Ekonomik krizlere müdahale için yeni bir kurum oluşturmaya gerek yok” diyen Derviş, IMF ve Dünya Bankası’nın daha demokratik hale getirilmesini önerdi. Bill Gates Davos’taki konuşmasında küresel krizi teknoloji ve insancıl bir kapitalizmin önleyeceğini savundu. Durgunluk endişesiyle dalgalanma yaşayan küresel GOSBSAD “Dünyayı kumarhaneye çevirdiler” 28 Brezilya Devlet Başkanı Inacio Lula da Silva, zengin ülkeleri, dünyayı “devasa bir kumarhaneye” çevirmekle suçladı. Bu yıl üçüncü kez düzenlenen ve Brezilya, Çin ile Hindistan liderleri zirvesinde konuşan Lula, mali krizle ilgili olarak, “Biz, zengin ülkelerin meydana getirdiği krizlerin kurbanlarıyız” dedi. Lula, “Bir grup spekülatörün dünyayı devasa bir kumarhaneye çevirmesi ve bize nasıl yönetmemiz gerektiğini anlatmaları kabul edilemez” diye konuştu. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’deki toplantıda biraraya gelen ve yükselmekte olan piyasaları temsil eden ülkelerin liderleri de zengin ülkelere yüklenerek, kendi ekonomilerini desteklemek üzere bölgesel ticareti geliştirme vaadinde bulundular. EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ piyasaların yeniden durulacağını belirten Bill Gates, “Amerikan ekonomisi son 1015 yılda yeterince güçlendi. Tabii kristal bir kürem yok, geleceği göremem. Ancak teknolojik ilerlemeler ekonomik büyümeyi sürükleyecektir” diye konuştu. Gates ne demişti? Bill Gates Davos’taki konuşmasında şunları söylemişti: “Yeni bir kapitalizm gelişmekte olan dünyaya yarar sağlıyor. Yoksullara yönelik projeler geliştirmek zorundayız. Kapitalizm kâr ve yoksullara yardımı birleştirmek zorundadır. Yaratıcı kapitalizmde bir başka rol de hükümetlere düşüyor. Yarın kahve üreticileri için bir proje başlatılacak. Böylece çiftçiler nasıl daha fazla üretim yapabilir. Bu sağlanacak. Fakirler eğitim, sağlık ve teknolojiden yeterince yararlanamıyor. Microsoft olarak daha fazla insanın bilgisayar teknolojisiyle buluşması için çalışıyoruz.” Bill Gates konuşmasında fakir çiftçiler için de tohum yardımı olarak 660 milyon dolar daha yardım yapacaklarını duyurdu. Böylece Bill ve Belinda Gates Vakfı’nın tarım yardımı 900 milyon dolara çıkmış oldu. Gates temmuz ayında Microsoft’taki tüm görevlerini bırakarak vakıfta çalışmaya başlayacak. Ünlü spekülatör “para sihirbazı” Georges Soros ne dedi? Tanınmış işadamı George Soros, dünya piyasalarını alt üst eden finansal sarsıntıyı “60 yılın en kötü piyasa krizi” olarak nitelendirdi. Krizin dolara dayalı kredilerde büyüme döneminin sonu anlamına geldiğini savunan Soros, FED’nin artık bir resesyonu engelleyemiyebileceğini de öne sürdü. George Soros, Financial Times gazetesinde yayınlanan “60 yılın en kötü piyasa krizi” başlıklı makalesinde yaşanan krizi ABD’deki konut piyasasında oluşan balondan kaynaklandığını yazdı. “Mevcut finansal kriz ABD emlak piyasasında oluşan balondan kaynaklandı. Bazı yönlerden bu, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden bu yana 4 ila 10 yılda bir yaşanan diğer krizlere benziyor. Ama bu Mevcut krizin, uluslararası rezerv birimi olarak dolara dayalı bir kredi büyüme döneminin sonu anlamına geldiğini kaydeden Soros, önceki dönemlerde ne zaman kredideki büyümede sorun yaşanmış ise finansal otoritelerin devreye girerek likidite enjekte ettiklerini ve ekonomiyi canlandırma yollarını bulduklarını belirtti. Bunun kredinin daha çok büyümesini teşvik ettiğini belirten Soros, “Sistem o kadar başarılı oldu ki insanlar, eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın piyasa yerinin büyüsü, ben ise piyasa köktendinciliği olarak adlandırdığım bu sisteme inandı. Köktendinciler, piyasaların dengeye eğilimli olduğuna ve ortak çıkarlara, katılımcıların öz çıkarlarını gerçekleştirmeye olanak tanınması ile daha iyi hizmet edileceğine inanıyorlar. Bu açık ki yanlış bir değerlendirme çünkü finansal piyasaların çökmesini engelleyen, otoritelerin müdahalesi idi, piyasalar değil” diye yazdı. “Büyümeyi resesyon takip etmeli” George Soros, mevcut kredi büyümesini, bazı yeni kredi araçlarının ve uygulamalarının sağlıksız ve sürdürülemez olduğu için bir resesyon döneminin takip etmesi gerektiğini savunurken de finansal otoritelerin ekonomiyi canlandırma kabiliyetinin, dünyanın diğer ülkelerinin daha çok dolar rezervini biriktirme isteksizliği nedeniyle kısıtlandığını öne sürdü. Kısa bir süre öncesine kadar yatırımcıların, FED’nin daha önce yaptığı gibi resesyonu önlemek için ne gerekirse yapacağını umduklarını kaydeden Soros ancak “Şimdi ise FED’nin artık böyle bir şey yapabilme durumunda olmayabileceğini anlamaları gerekecek” diye yazdı. Soros, gelişmiş ülkelerde bir resesyon artık pek önlenemez olmakla birlikte Çin, Hindistan ve bazı petrol üretici ülkelerin çok farklı bir durumda bulunduğunu belirterek mevcut finansal krizin küresel bir resesyon yaratması olasılığının daha düşük olduğunu da savundu. Buna karşın Soros, “Tehlike, ABD korumacılığı dahil olmak üzere, ondan kaynaklanabilecek siyasi gerilimlerin küresel ekonomiyi altüst etmesi ve dünyayı bir resesyona veya daha kötüsüne sürüklemesi olasılığı” yorumunu yaptı. Para sihirbazı olarak bilinen ünlü spekületör Georges Soros, Financial Times gazetesinde yayınlanan makalesinde mevcut finansal krizi, “60 yılın en kötü piyasa krizi” olarak nitelendirdi. Soros, FED’nin artık resesyonu engelleyemeyebileceğini de savundu. Dünyanın 3. zengini krizi yorumluyor Dünyanın en zengin üçüncü adamı Meksikalı Carlos Slim, mevcut uluslararası mali krizin, 1929’daki ekonomik buhrandan bu yana en büyük kriz olduğunu söyledi. Amerikalı Bill Gates ve Warren Buffet’ın ardından dünyanın üçüncü en zengin adamı olarak kabul edilen Carlos Slim, Mexico’da düzenlenen bir basın konferansında yaptığı açıklamada, bugünkü önlemler krizin etkilerini azaltmaya yetmezse, piyasalardaki paniğin engellenemeyeceği uyarısında bulundu. Bill Gates artık dünyanın en zengini değil! Gates Artık dünyanın ikinci en zengin adamı. Bill Gates düşen hisse senedi değerleri ile savaşıyor. Güncel ekonomik kriz dünyanın süper zenginlerini de etkiledi. Forbes ekonomi dergisinin bildirdiğine göre Bill Gates sadece Eylül ayı içerisinde 1,5 milyar dolar kaybetti. Böylece Microsoft’un kurucusu en zengin insanlar listesinde ikinci sıraya düşmüş oluyor. Onun önünde ise yatırımcı Warren Buffet var. Buffet geçen haftalar borsalardaki düşüşe rağmen mal varlığını 50 milyar dolardan 58 milyar dolara yükseltti. Üçüncü sırada ise Oracle’ın kurucularından Lawrence Ellison var. 25,4 milyar dolara sahip olduğu iddia ediliyor. Forbes’a göre en büyük kaybı kumarhane ve gayrimenkul yöneticisi Sheldon Adelson yaşadı. Bir ay içerisinde 4 milyar dolar kaybetti. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD sonuncunun önemli bir farkı var. Mevcut kriz, uluslararası bir para birimi olarak dolara dayalı kredi genişlemesinin artık sonuna gelindiğini gösteriyor. Periyodik krizler şişme-boşalma döngüsünün parçasıydı. Ama bu sonuncusu 60 yıldan fazla süren bir şişkinliğin zirve noktasını gösteriyor. Tehlike şudur: Amerikan korumacılığı dahil açığa çıkan siyasi gerilimler, küresel ekonomiyi kesintiye uğratabilir ve dünyayı ekonomik durgunluğa hatta daha da kötüsüne sürükleyebilir.” 29 DOSYA KÜRESEL GELECEK Telekomünikasyon başta olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren dev şirketlere sahip Slim, “Daha önce görmediğim bir mali kriz yaşıyoruz. Bunun etkilerini azaltmak için önlemler mevcut, ama piyasalarda neden olduğu paniği azaltmak için değil. Bu krizle, reel ekonomide etkileri mümkün olduğunca az olması için deneyimlerimiz ve bildiklerimizle mücadele edebilmemizi dilemek gerekir” diye konuştu. Meksikalı iş adamı, bu açıklamalarını, 2006 Nobel Barış Ödülü sahibi “yoksulların bankacısı” Muhammed Yunus’un mikro kredi kuruluşu Grameen Trust ile, Meksika’da düşük faizli finansman sağlaması için 5 milyon dolarlık anlaşma imzaladığı sırada yaptı. üretici-finans sektörü olarak aynı gemide olduğumuzu bilmeliyiz. Güvenimizi kaybetmemeliyiz. Aramızda çok büyük fikir ayrılıkları da yok. Önlemler bir bütün halinde yürürlüğe konursa etkisi daha fazla olacaktır. Bunu yaptığımız takdirde piyasalarda güven oluşacaktır. İç tüketimi canlı tutmak çok önemli. Sokağa çıkıp harcamazsak firmalar üretimi düşürecek, o zaman işten çıkarmalar artacak ve tüketim daha da azalacak. Böyle bir kısır döngü olur. Spekülasyon yapmamak lazım. Realist olmak lazım, pembe tablolar çizemeyiz. Soğukkanlılıkla, tedbirleri daha fazla geciktirmeden alarak bu yolda devam etmeliyiz.” Krize dayanıklı ülke Türkiye Türkiye’de küresel krizin yansımaları Kürşad Tüzmen: İhracat 2009’da yüzde 17 azalacak Türk-Japon İş Konseyi’nin 16. ortak toplantısında konuşan Tüzmen, büyüme oranlarının yeniden “şahlanması” için en az iki yıl daha geçmesi gerektiğini; 2008 yılını ise 130 milyar dolar seviyesinde ihracatla kapatmayı beklediklerini belirtti. Türk Lirası’nın normal değerine doğru seyretmesi sonucunda, ithalatta gerileme yaşanacağına işaret eden Tüzmen, bu doğrultuda ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 70 seviyesine çıktığını belirtti. Tüzmen, “Bu durumda sık sık eleştirilen cari işlemler açığı ve ihracatın ithalatı karşılama oranına yönelik iyileşmeler olacak. Buna karşın dış ticarette daralma söz konusu olacak” dedi. GOSBSAD TÜSİAD: KDV indirimi tüketimi canlandırır 30 2001 krizinde ekonomisi ağır yara alan Türkiye, ABD’den başlayan küresel krizde dayanıklı kaldı. Krize neden olan mortgage ürünlerinin Türkiye’de yer almaması nedeniyle bankacılık sisteminde ABD ve Avrupa’dakine benzer sorunlar görülmedi. Türkiye krize karşı henüz bir önlem paketi açıklamadı. Hükümetin son dönemde aldığı tedbirler şöyle: nMerkez Bankası piyasadaki döviz ve TL likiditesini takip ederek gerekli enstrümanları devreye soktu. nYurdışındaki ve yurtiçindeki varlıkları ekonomiye kazandırmak amacıyla varlık barışı yasası Meclis’ten geçti. nHisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan stopaj kaldırıldı. nMevduat sigortasının kapsamını genişletme ve sınırını artırma konusunda, 2 yıl süre ile Bakanlar Kurulu’na yetki alındı. TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, KDV indiriminin çok faydalı olacağını belirterek, “İndirimin tüketimi artırıcı etkisi olur” dedi. Yalçındağ, tedbirlerin daha fazla gecikmeden bir paket halinde yürürlüğe konması gerektiğini kaydetti. nİmalatçı KOBİ’ler ile esnaf ve sanatkarlara yönelik 350 milyon YTL’lik sıfır faizli kredi desteği paketi uygulamaya girdi. Güven unsurunun önemine vurgu yapan Yalçındağ şunları söyledi: “Tüketici- nIMF ile yeni stand-by anlaşması için görüşmeler başlatıldı.l EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ nVergi borçlarının 18 ay süreyle yüzde 3 faizle taksitlendirilmesi sağlandı. DOSYA KÜRESEL GELECEK “Perakende büyürse, Türkiye de büyür” düşmeyen trendinden memnuniyetle izliyoruz.” dedi. Bülend Özaydınlı, bu dönemde olaylara kısa vadeli bakmak yerine her zaman orta ve uzun vadeli bakmanın yararını vurguluyor. “Her ekonomik kriz sonrası mutlaka düzeltmeler olur” GOSBSAD 32 Migros Türk T.A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Bülent Özaydınlı: “Perakende büyürse, Türkiye’de büyür. Perakende ekonomik büyümede kartopu etkisi yaratır. Küresel krizi Türkiye için fırsat olarak görebilmeliyiz. Biz Migros olarak tıpkı 1994-2001 krizlerinde olduğu gibi yatırımlarımızı hızlandırıyoruz, ürkek planlarla kendi potansiyelimizi daraltmıyoruz.” M igros Türk T.A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Azası Bülend Özaydınlı, dünyada ekonomik krizin yaşandığı bu zor günlerde Migros olarak tıpkı 1994-2001 ekonomik kriz dönemlerinde olduğu gibi kısa dönemli dalgalanmalardan etkilenmeden yatırımlarını hızlandırdıklarını söylüyor. Özaydınlı, “Ürkek planlarla kendi potansiyelimizi daraltmadan ekonomik tutarlılık ve program kararlılığı ile yatırımlarımızı hızlandırıyoruz. Enflasyonun etkisini müşterilere hissettirmemek gayreti ile özverili davranışlar içerisinde olunmalıdır. Olumsuz ekonomik verilere toplu savaş açalım. Üretici, perakendeci, müşteri zincirinin, birbirlerini destekleyen, birbirlerine güvenen pozitif bir düşünce içerisinde olma zorunluluğu vardır. Migros Türk’te; bu anlayış çerçevesinde, müşterilerimizin de bizim bu heyecanımıza paralel görüşlerimizi paylaştıklarını, satışlarımızın EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Her ekonomik krizin sonrası mutlaka düzeltmeler olmaktadır. Bugün dünya; finansal piyasalarda yapılan hatalardan dolayı ciddi bir ekonomik krizde. Ancak sonuçta piyasalara da yüz milyarlarca dolar enjekte ediliyor ve bu nakit sisteme giriyor. Yanlış yapan bazı finans kuruluşları geçmişte elde etmiş oldukları aşırı karların bedelini şimdi ödüyorlar ancak sistemdeki oyuncuların el değiştirmesinden ve sistemde düzeltmelere gitmekten başka olan bir şey yok. Tüketici güvenini zayıflatacak psikolojik söylemlerden kaçınmalıyız. Böyle dönemlerde yatırımlarını kısmak yerine hızlandıranlar, tüketici güveni oluşturulmasında yarar sağlarken, kendileri de orta ve uzun vadede kazançlı çıkacaklardır. Geçmişte tüketici güveninin canlı tutulabildiği, yatırımların hızlandırıldığı dönemlerde yukarıya doğru uzun vadeli iddialı hedeflere varılabildiğini hep birlikte izledik. “Yaşanan sıkıntılar, serbest piyasa ekonomisinin hatalı yorumlanmasından” Özaydınlı global ekonomide yaşanan sıkıntıların kökeninde serbest piyasa ekonomisi teorisinin hatalı yorumlanması olduğuna dikkat çekerek, “Sosyalizm de Sovyetler Birliği rejimi tarafından hatalı yorumlanmış ve uygulanmıştı. Serbest piyasa ekonomisinde eğer ekonomideki oyuncuların finans kurumları dahil bildiklerince kontrolsüz ve yönlendirmesiz bir ortamda özgür bırakılmaları durumunda olabilecekleri hep birlikte dehşet ile izliyoruz. 1970’li yıllarda ülkemizin yeni sanayileşmeye başladığı dönemde Devlet’de ciddi bir planlama anlayışı vardı. Devlet kamu sektörü için emredici, özel sektör için yol gösterici bir görev üstlenmişti. İşte şimdi günümüzde de Devletin planlama anlayışını geliştirerek özel sektör için yol gösterici görevi yeniden üstlenmesi doğru olacaktır diye düşünüyorum. Bu sözlerim Devlet’in serbest piyasa ekonomisine müdahalesi şeklinde algılanmamalıdır. Devletin, teşvikler ile Türkiye’nin rekabet avantajı sağlayacağı sektörleri desteklemesi yol gösterici olması gerekir. En büyük ekonomik sorunumuz cari açık ve bu açığın finansmanının sağlanması olduğuna göre zaman geçirmeden bu sorunu orta ve uzun dönemde hafifletecek geç kaldığımız önlemleri daha da gecikmeden almalıyız” değerlendirmesinde bulundu. “Devlet, finans kurumları, reel sektör ve perakende sektörü birlikte dünya ekonomik krizine savaş açarsa, olumsuzlukların kısır döngüsünü girilmez” “Cari açık en ciddi ekonomik sorunumuz olduğuna göre döviz girdilerimizi arttırıcı önlemler peşinde olmalıyız. Türkiye’nin iki önemli döviz kaynağı vardır. Birisi ihracat, ikincisi ise turizm. Her iki konuda da ağırlıklı olarak piyasalarının durgunluğa girdiği Avrupa’ya bağımlıyız. İşte bu zor pazarda Türkiye olarak rakiplerimizden daha iyi olmayı başarabilirsek, daralan pazarda pazar payımızı arttırabilirsek, işte o zaman global krizi de fırsat haline getirebiliriz” değerlendirmesinde bulunan Özaydınlı, “Türkiye’mizin katma değeri yüksek ürünlerin, düşük maliyet ile üretilmesini destekleyecek ekonomik politikalar ile ihracatını arttırması, doğrudan yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekmesi olasıdır. Türkiye’mizin turizm sezonunun çok öncesinden tüm yılı kapsayan gezi ve tatil programlarını Avrupa’da yapacağı ciddi reklam desteği ile turizm gelirlerini de İspanya, Yunanistan gibi rakip ülkelerin pazarlarından pay alması hayal değildir. Durgunluğun ana nedeni güven ortamının yitirilmesi, talebin düşmesine paralel, üretimin azalması ve işsizliğin artması olduğuna göre üretimi ve işsizliği direkt etkileyen tüketimi törpüleyici söylemlerden ve karamsar tablolar çizmekten vazgeçmeliyiz. Devlet, finans kurumları, reel sektör ve perakende sektörü birlikte ekonomik krize savaş açar, 2001 yılında olduğu gibi önce her sektör kendini kurtarma çabasına girmez ise olumsuzlukların kısır döngüsüne de girilmez inancındayım” dedi. “Güvenilir bir görüntü vermeyi başarabilmeliyiz” Bu fotoğraf içinde tüm dünyadaki olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye olarak güvenilir bir görüntü vermeyi başarmanın önemine dikkat çeken Özaydınlı, şöyle devam ediyor: “Eğer bunu başarabilirsek, Türkiye diğer ülkeler arasından sıyrılabilecektir. Global krizi, Türkiye için bir fırsat olarak görebilmeliyiz. Serbest piyasa ekonomisinin kalesi ABD’de, Devlet sonunda ekonominin baş oyuncusu haline geldi ama geç kaldı. Avrupa da geç kaldı, ama daha krizin sert sonuçlarını hissetmeyen ülkemizde bu örneklerden hareket ederek, daha da geç kalmadan orta ve uzun dönem önlemleri daha aktif bir şekilde almalıyız görüşündeyim. Sorunlar kapımıza dayanmadan alınması zorunlu somut önlemleri şimdiden alarak, katma değeri yüksek ürünleri üretecek politikalar izleyerek, bu ürünleri ihraç edecek GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Türkiye’nin dünyadaki gelişmelerden soyutlanması olanaksız. Kısa dönemde biz de olumsuz etkilerden üzerimize düşeni almak zorunda kalacağız. Ancak Türkiye orta ve uzun dönemde bu global ekonomi krizini kendi lehine çevirebilir fırsat yaratabilir diye de düşünüyorum. 33 DOSYA KÜRESEL GELECEK bir ekonomik modeli teşvik ederek bu fırsatı iyi değerlendirmeli, organize perakende sektörünün gelişimine destek vererek, talebi kısarak değil, talebi cesaretlendirecek ortamlar hazırlayarak üretim artışını sağlamak suretiyle maliyetlerin düşmesini sağlamalı, istihdam artışına zemin hazırlamalı kayıt dışı ekonomiye gerçek bir savaş açıp, Devletin vergi gelirlerini ciddi oranda arttırmalıyız. Bu önlemler birçok ekonomik sorunumuzun çözümüne yardımcı olacaktır.” “Global ekonomide tüm göstergeler negatif. Hızlı büyüme ihtiyacında adres perakendedir” 35 yıldır iş yaşamının içinde olduğunu ve otomotivden finansa kadar pek çok sektörde iş yaptığını vurgulayan Bülend Özaydınlı, organize perakende sektörünün tüm sektörler içinde en dinamik, en enerji dolu sektör olduğunu belirtti. Perakende sektörünün ekonominin aynası olduğunu ifade eden Özaydınlı, ekonomideki günlük değişimlerin etkisinin hızla bu sektörde görülebildiğini belirtti. “Ekonomideki sık görülen değişiklikler takdir edersiniz ki hep artı yönde değildir. Bugünlerde global ekonomide tüm göstergeler negatif. İşte özellikle böyle ortamlarda ekonomik göstergelerin bu kadar hızlı etkilendiği bir GOSBSAD “Migros, 17 yılda toplam değerini 15 Milyon Dolardan, 3 Milyar Dolara çıkardı” 34 Migros Türk ortaklık kompozisyonu değişiminin, Türkiye’nin potansiyeline olan inancın bir göstergesi olduğunu söyleyen Özaydınlı, dünyanın herhangi bir yerine değil de Türkiye’ye ve Migros’a yatırım yapılmasının arkasında Türkiye’nin potansiyeli ve Migros’un yarattığı örnek değerin olduğunu söyledi. “Bunu bilerek, geleceğimize inanmamız ve Türkiye olarak vakit kaybetmeden büyüme potansiyelini değerlendirmemiz gereklidir. İlginç gelebilir, ama rakiplerimiz büyüdüğünde de mutlu oluyorum, çünkü sonuçta ekonominin büyümesine katkıda bulunuluyor” diyen Özaydınlı, organize perakendenin Türk ekonomisine, kişilerin refahına, modernleşmeye hızlı ve direkt etkisi olduğunu söylüyor. EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ sektör olan perakende sektöründe farklılık yaratarak olumsuz göstergeleri, şirketinizde olumlu göstergelere çevirebilme olanağı yöneticiye, işadamına büyük heyecan verir. Motivasyonunu artırır” diyen Özaydınlı, organize perakende sektörünün gelişmiş, gelişmekte olan tüm ülkelerin gelişmesinde oynadığı rolün önemine dikkat çekti. Bülend Özaydınlı “Özellikle gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’mizin diğer ülkelerden daha hızlı büyüme gereksinimi vardır. İşte o noktada perakende sektörü ön plana çıkmaktadır. Çünkü organize perakende sektörü ülkenin gelişimini tetikler. Üretim ve istihdam artışı sağlarken, teknolojinin yaygın kullanımını sağlar. Lojistik, finans ve gayrimenkul sektörlerinin gelişimi için zemin hazırlar, kayıt dışı ekonomiyi kayıt içine çekerek devletin vergi gelirlerini artırır. Bu sektör, ekonominin bel kemiğini oluşturan, insanın gündelik yaşamını ve ev ekonomisini de içeren çok geniş bir dünyadır”. “Perakendede yılda en az 5 milyar dolarlık büyüme potansiyeli var” Migros’un kurulduğu 1954 yılında Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin 245 dolar 1990’da 3800 dolar olduğunu, bu rakamın 2007 yılında 9.500 dolara ulaştığını belirten Bülend Özaydınlı, kişi başına milli gelir artışı ile organize perakende sektörünün gelişiminde karşılıklı etkileşim ve tetiklemenin söz konusu olduğunu söyledi. Özaydınlı, düşüncelerini şöyle dile getirdi: “Bu nedenle ekonomimizin büyümesi, kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınmasında organize perakende sektörünün gelişmesi önemlidir. Rakiplerimizin ve Migros’un bu anlamda atacağı her ileri adım Türkiye’mizin ekonomisine katkıda bulunacaktır. Günün olumsuz koşullarına rağmen unutmayalım ki Türkiye 71 milyon nüfuslu büyük bir ülke ve gıda perakende sektörünün hacmi 85 milyar dolardır. Şu anda organize perakende sektörünün payı %40. Bu oran Almanya’da %85, Fransa’da %80, Çek Cumhuriyeti’nde %60. Bu ülkelerde ilk 5 organize perakendecinin gıda perakende sektöründeki payları sırasıyla bizim %15 imize karşılık Almanya’da %62, Fransa’da %65 ve Çek Cumhuriyeti’nde %46. Görüldüğü gibi organize perakende sektörünün Türkiye’de önü açıktır. Önü- müzdeki dönemde Türkiye’nin ortalama %5-6 büyümesi beklenmektedir, bu sektörün mevcut payını koruması durumunda bile yılda yaklaşık 5 milyar dolar büyüme potansiyeli vardır.” “Perakende ekonomik büyümede kartopu etkisi yaratır” Organize perakendenin önemli bir etkisinin de gelişmeye verdiği ivme olduğunu söyleyen Özaydınlı şöyle devam etti: “Türkiye’nin tüm illerine, bölgelerine yaygınlaştıkça yörelerdeki herkes, daha gelişmiş bölgelerdekiler rafta neyi buluyorsa aynısını ve aynı hizmeti, aynı modern, hijyenik ortamda bulma olanağına kavuşmaktadır. Aynı zamanda gidilen bölgedeki yerel ürünler tüm ülkede yaygınlaşıp, yeni pazarlara ulaşma olanağı bulmaktadır. Örneğin Ramstore; Rusya’ya ilk gittiğinde, ekonomi için lokomotif olan organize perakende sektörünün temellerinin atılması, ürün ve hizmet kalitesinin iyi örnek olarak yaygınlaşması için önemli bir destek sağladı, örnek ve öncü oldu. Mağazalardaki kasalarda abaküs kullanmak durumunda olan satıcılar aniden gelişmiş elektronik kasalar, sadakat ve kredi kartları ile tanıştılar. Bugün hayatımızın doğal bir parçası olan bu detaylar aslında yaşam kalitemizi artıran, vazgeçemeyeceğimiz unsurlar konumuna geldiler. Süpermarketten içeriye ister almaya, ister bakmaya girersiniz, bütçenize göre bir ürünün onlarca markası ve çeşidi arasından beğendiğinizi alırsınız. Dar gelirli ya da değil; aynı ortamda gereksinmenizi karşılayacak ürünü en uygun koşullarda bulursunuz. İlk kez aldığınız bir ürünü beğenirseniz tekrar alırsınız. Kalitesine uygun fiyat ile ürününü tüketiciye sunan üreticinin ise üretimi artar. Rakip üretici ise daha iyi ürünü üretebilmek için çaba gösterir ve sonuçta tüketici kazançlı çıkar. Ürünü beğenmezseniz bir daha almaz, üreticiyi cezalandırırsınız. Üretici, ürününü iyileştirip tekrar sizin ilginizi çekemez ise bu ürün kısa sürede raftan ve arkasında da üretimden kalkar. Tüketicinin tepkisi anındadır, bu da sektörü daha heyecanlı hale getiriyor. Bugün karar alıp uygular, sonucunu bugün görür, yarına düzeltebilirsiniz.”l Türkiye’nin en büyük perakendecisi Migros, global yavaşlamaya rağmen frene basmayacak. Bu yıl yüzde 20 büyüme bekleyen şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Özaydınlı, ‘Kriz zamanında yatırımlarını hızlandıran kârlı çıkar’ diyor. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Migros’un 1954 yılında Türkiye’nin ilk süpermarket zinciri olarak devreye girdiğinde 100-150 m2’lik mağazalarda 400 çeşit ürün taşındığını, bugün ise satış noktalarının 10 bin m2’nin üzerine çıktığını ve 30 binin üzerinde ürün çeşidinin müşterilerin beğenisine sunulduğunu belirten Özaydınlı, perakendenin ekonominin bütününde yarattığı hareketliliği şöyle açıkladı: “Eğer mağazalar büyümese idi bu kadar ürün müşterilerle buluşamayacağı için üretilmeyecekti. Bu noktada ekonomiye perakende sektörünün kartopu etkisinden söz etmek gerekir. Ürün müşteri ile buluşmak için üretilecek ve satılacak satış noktasına ve satıcıya ihtiyaç duyacak, satıcı ürünü müşteriye ulaştırabilmek için satacağı ürün çeşidine uygun büyüklükte satış mağazası inşa edecek veya yatırımcılara inşa ettirecek; özetle gayrimenkule talep yaratılacak. Değişik lokasyonlarda satış noktaları devreye alındıkça lojistik hizmetlerinde daha sofistike yöntemlerle çalışma gereği ortaya çıkacak, müşteri sayısı, mağaza sayısı arttıkça veri ambarı, elektronik kasa gibi en etkin teknolojiyi kullanma zorunluluğu ortaya çıkacak; kredi kartı, sadakat kartı gibi finans ve teknoloji ürünleri kullanılmaya başlanacak ve sonuçta gelişen perakende sektörüne paralel istihdam da hızla artacak, kayıt içi ekonominin oranı yükseldikçe devletin vergi gelirleri de böylece artacaktır. Çeşit ve markalar arttığı zaman sadece üretim artmıyor, rekabet ve ölçek ekonomisi nedeniyle tüketicilere daha uygun koşullarda ürünler sunulabiliyor ve bu da enflasyonun düşürülmesini olumlu etkilemektedir.” 35 DOSYA KÜRESEL GELECEK “Krizin dibi hala görünmedi” Ancak dibi hala görünmedi. Bazı ekonomistlere göre henüz yaşanması gerekenler yaşanmadı. Krizin dibini görmemiz için 2009 bahar ve yaz aylarını beklememiz gerektiğini söylüyorlar. Bu açıklamalar, işin boyutunu görmek açısından daha önemli şeylere de gebe olduğumuzun mesajını veriyor. Biz sıkı tasarruf tedbirleriyle başladık. Örneğin Ağustos’ta yönetimdeki izinler kaldırıldı ve belli tedbirler üzerinde çalışmamız istendi. Yüzde 100 bir borsa şirketi olduğumuz için bu tedbirler yatırımcılarla paylaşıldı. Arkasından krizi hissetmeye başladığımız Eylül’ün ikinci haftasından itibaren de yeni tedbirler ve bunların sıkı takibi dönemine geçtik. Sizce global kriz nereye kadar gidecek ve en önemlisi bu krizin ne zaman sona ereceğini düşünüyorsunuz? GOSBSAD Otomotiv devlerinin hava yastığı ve emniyet kemeri gibi emniyet parçalarını üreten Autoliv Cankor, uzun yıllardır ihracatta gösterdiği başarılı grafiği krize rağmen korumaya devam ediyor. Ancak Autoliv Türkiye Murahhas Azası Mustafa Alaca, krizin 2009’da çok daha derinleşeceğine dikkat çekiyor. 36 T üm dünyada yaşanan global kriz hakkında neler düşünüyorsunuz? Biz grup olarak 2008 yılının Temmuz ayında krizle ilgili harekete geçtik. Krizi önceden hissedip hızlı bir şekilde harekete geçen sayılı uluslararası gruplardan biriyiz. Çok ilginçtir, o dönem bir röportajda krizle ilgili bazı açıklamalarım olmuştu. Röportajı yapanlar açıklamalarımın olumsuz ve hatta biraz abartılı olduğunu belirttiler ve benden özür dileyerek açıklamalarımı yayınlamayacaklarını söylediler. Ama bugün yaşananlar ortada. Kriz, bazen istemediğiniz kararları da almak zorunda kalmanızdır. Ama biz bu istenmeyen kararları ve sıkı tasarruf tedbirlerini zamanında almamızın yararlarını görüyoruz. Kriz herkesin tahminlerinden daha da hızlı ve derin bir şekilde ilerliyor. EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Ben ekonomist değilim. Ama ekonomistleri dinlediğiniz zaman onlara hak vermemek mümkün değil. Kriz finans sektöründe başladı ama reel sektörde devam ediyor. Özellikle bizlerin içinde bulunduğu otomotiv sektöründe tüm dünyada ciddi bir kriz söz konusu. GM, Chrysler ve Ford’un durumu belli değil. Yüzde 30’lara yakın düşüş gösteren bir üretim var. Biz daha üretimin düştüğü dönemin tahsilatlarını yapmaya başlamadık. Yani likidite krizine düşmedik. Aralık’ta üretimler çok daha düşük ve bunun Ocak’ta da böyle olması bekleniyor. Bu demektir ki, Şubat ve Mart aylarında reel sektörde ciddi bir likidite krizi başlayacak. Zaten kredi bulmak çok zor. Böyle düşündüğünüz zaman bir felaket senaryosunun oluşması çok da gözardı edilecek bir noktada değil. Global olarak Mart ve Nisan’da peşpeşe önemli iflaslar gelebilir, zorluklar çıkabilir veya el değiştirmeler olabilir. Ülkemizde yaşadığımız bütün krizlerde, krizin durma noktası bir stabilitenin gel- Siz krizin çıkış noktasını nasıl algılıyorsunuz? Krizin temel nedeni sizce nedir? Bu bir refah krizi. Özellikle Batı toplumlarında olmayan bir paranın harcanmasının getirdiği finansal bir kriz. 2000 yılında Türkiye’de yaşanan kriz de böyleydi. Türkiye 2000 yılında açık hesaplarla yakalandı krize. Mortgage krizi olarak adlandırılsa da aslında özünde, karşılığı olmayan paraların bir şekilde kredilenerek üst düzeyde bir refahın topluma verilmesiyle başlayan, doğru veya yanlış olduğu tartışılabilecek bir hareketin sonuçlarını yaşıyoruz. Kendi ekonomi birikimimle krizi ben böyle algılıyorum. Şimdi arz ve talepte tekrar bir dengelenme yaşanacak. Çünkü tüm dünyada global bir fakirleşme söz konusu. Aynı şirketlerde olduğu gibi hanelerde ve fertlerde de taşların yerine oturması bekleniyor. Bence bu yapı düzlüğe çıktıktan sonra harcama ve toplumsal dönüşler birbirini izleyecek. İnsanların tüketim anlayışlarında ne tür değişiklikler olacak sizce? Yurt dışında, gidip geldiğim toplantılarda ilginç şeyler gözlemliyorum. Almanya da geçtiğimiz haftalarda katıldığım bir toplantıda bir yöneticinin aracını değiştirme dönemi gelmişti, ancak yüksek araç kre- dilerinden dolayı vazgeçti. Bu kriz birçok olgunun da yeniden değerlendirilmesini getirecek. Örneğin özellikle refah toplulukları için tüketim ve tüketimin düzgün çalışması çok önemli mekanizmalardı. Bizim gibi ülkeler alışık belki ama Batı’da tüketiciler enflasyonun adını bile unutmuşlar. Bu tür olgular tekrar canlanacak, onlar da belki bunu tekrar öğrenecekler. Bence bu kriz farklı konseptleri, farklı kavramları toplumlara tekrar yaşatacak, öğretecek. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak kesinlikle. Bir değişim sürecindeyiz. Şu an tüketiciler ürkek çünkü ciddi bir iş kaygısı var. Yaptığımız toplantıların sonunda, “Bir sonraki görüşmeyi ne zaman yapalım?” dediğimiz zaman önce bir tarih veriliyor sonra da “Tabii eğer burada olursam” deniyor. Bu artık hafif mizaha da dönüşmüş durumda. Ama gerçekten Batı’da çalışanların iş garantisi yok. Böyle bir döneme girmiş durumdayız. Bu da bir harcama kaygısı getiriyor. Ancak her şey bir durağan noktaya geldiğinde ve insanlar tekrar sisteme ve ortama > Türkiye kendi mekanizmasında neler yapacağını biliyor, kurtulmayı biliyor ama global kriz konusunda o derece deneyimli değil. Çünkü bu kriz, bizim sınırlarımızı aşan bir kriz. Sürekli alternatif pazar yaratmaktan bahsediliyor. En basit örnek, hafif ticari araçları aynı oranda Körfez ülkelerine satamazsınız. Çünkü Körfez ülkelerinde lüks araç tüketimi var. Rusya’da da kriz başladı. Oralara da o kadar çabuk satmanız mümkün değil. Her şeyi bir günden ötekine değiştirmek mümkün değil. ‘Bugün hafif ticari üretiyorduk ama yarın aynı hatlarda lüks araç üretelim’ diyemezsiniz. İşte bu yüzden ciddi bir kriz var. güven duymaya başladığında, tekrar rahat şekilde harcama olgusuna girebilecekler. Ama şu an öyle bir dönemde değiliz. Kriz konusunda Türkiye daha bilgili ve deneyimli olduğu için daha avantajlı bir durumda diyebilir miyiz? Türkiye krizlerde deneyimli bir ülke. Ama kendimizi inanılmaz kahramanlar gibi göstermemeliyiz. Bizler hep kendi krizlerimiGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD mesidir. Ama henüz bir stabilite yok. Bence durgun bir çizgiye gelindiği zaman taşların tamamen yerine oturması beklenecek. Ondan sonra da yavaş yavaş iyileşmeler gözlenecek. Bu anlamda 2009, krizin daha derin yaşanacağı bir dönem olacak gibi duruyor. Ancak el değiştirmeler, iflaslar olduktan sonra tekrar iyileşme başlayacak. 2007’deki rekor düzeyin 2012’den önce gelmesi çok zor. 2011’de pozitif bir iyileşme olacak ama büyüme trendinin 2012’lere kaldığı belirtiliyor. Yani otomotivi 2009 ve 2010’da zorlu yıllar bekliyor gibi görünüyor. 37 DOSYA KÜRESEL GELECEK zi yaşadık. Kendi krizlerimizde pazarlar açarak, ihracatlar yaparak krizleri aşmaya çalıştık. Otomotivde müşterilerimizin neredeyse yüzde 70’i satışlarını Avrupa’ya gerçekleştiriyor. Bugün bu çark durdu. Bu çark durduğu zaman hemen yeni alternatif pazar yaratabilmeniz mümkün değil. Bu yüzden durma başlıyor, işten çıkarmalar, işsizlik başlıyor. Yakında iflaslar başlayacak, bazı yan sanayiler belki buna dayanamayacak. Türkiye bu problemi zamanında ve hızlı göremedi ama bu problem artık Türkiye’nin kapısından içeri girmiş durumda. Türkiye kendi mekanizmasında neler yapacağını biliyor, kurtulmayı biliyor ama global kriz konusunda o derece deneyimli değil. Çünkü bu kriz, bizim sınırlarımızı aşan bir kriz. Sürekli alternatif pazar yaratmaktan bahsediliyor. Ama mesela en basit örnek, hafif ticari araçları aynı oranda Körfez ülkelerine satamazsınız. Çünkü Körfez ülkelerinde lüks araç tüketimi var. Rusya’da da kriz başladı. Oralara da o kadar çabuk satmanız mümkün değil. Demek ki söylendiği gibi her şeyi bir günden > İnsanın mutlaka umudunun olması gerekiyor. Umutsuzluk başarısızlığı getirir. Dolayısıyla biz bu krizden de güçlenerek çıkacağız. Ama tabii bu kriz, diğer krizler kadar kolay aşabileceğimiz bir kriz değil. Global olarak baktığınız zaman her yerde bir küçülme var. Biz hep ileriye gitmeyi düşünüyorduk Autoliv Türkiye olarak. 2009-2010 sürecinde yüzde 25-30’luk bir büyüme öngörüyorduk. Ama şimdi bu büyüme olmadığı gibi 2007 ve 2006’ya göre küçülmeyi bekliyoruz. Öngördüğümüz büyümeyi kaybederek bir miktar küçülmeyle krizden kurtulacağız. GOSBSAD ötekine değiştirmek mümkün değil. “Bugün hafif ticari üretiyorduk ama yarın aynı hatlarda lüks araç üretelim” diyemezsiniz. İşte bu yüzden ciddi bir kriz var 38 Belirli hareket alanları mutlaka var, ama bunları gerçekçi çözümlerle incelemek, çözümlemek gerekiyor. Biz hızla tasarruf tedbirleri aldık ama bir noktadan sonra kilitlendik. O noktadan sonra artık hükümet düzeyinde, kanunlarla, uygulamalarla biraz daha makro çözümler bekliyorsunuz.. Ne tür makro çözümler bunlar? Türkiye hükümeti birçok açıklama yaptı ama halen somut bir açıklaması yok. Yurt EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ dışında uygulamaların birbiri ardına geldiğini görüyoruz. KDV oranları değişti, yardım paketlerinin birincisi açıklandı, ikincisi bekleniyor, yeni yapılanmalar gerçekleşiyor. Türkiye’de ise elle tutulur, somut olarak uygulamaya alınan hiçbir şey yok. Sürekli “Üzerinde çalışıyoruz” açıklamaları geliyor. IMF anlaşması hala gelmedi. Türkiye’de de Batı’da gördüğümüz gibi somut paketlerin açıklanması lazım. Sanki Türkiye, bu krizi bitmiş ya da olağanlaşmış gibi görüyor. Bence ciddi bir hata yapıyoruz. Eğer bu krizin kırılma noktasının Nisan’da ya da Mayıs’ta olacağını söyleyenler haklı çıkarsa, o zaman Türkiye çok daha ağır depremlerle bu krizi geçirecektir. Çünkü şu an yaşanan ortama rağmen alınan tedbirler çok tatmin edici tedbirler değil. Tasarruf tedbirleriniz nelerden oluşuyor? Tasarrufun limiti olmaz. Her türlü harcamamızı kesmiş durumdayız. Örneğin gelecek haftadan itibaren 2 hafta çalışmayacağız. Bunu da binayı ısıtmayalım, servis kullanmayalım, yemek harcamayalım, tüm personeli getirmeyelim diye yapıyoruz. Uluslararası bir şirket olduğumuz için Peki bu bağlamda 2009 planlamalarınız nasıl şekilleniyor? Biz 1994 ve 2000 krizlerinden çok etkilendik ama büyümeyle, Türkiye’ye getirdiğimiz ek işlerle bu krizlerden bir şekilde çıktık. Her seferinde daha da güçlenerek çıktık. Tabii yine aynı düşünceyi koruyo- ruz. Çünkü insanın mutlaka umudunun olması gerekiyor. Umutsuzluk başarısızlığı getirir. Dolayısıyla biz bu krizden de güçlenerek çıkacağız. Ama tabii bu kriz, diğer krizler kadar kolay aşabileceğimiz bir kriz değil. Global olarak baktığınız zaman her yerde bir küçülme var. Biz hep ileriye gitmeyi düşünüyorduk Autoliv Türkiye olarak. 2009-2010 sürecinde yüzde 25-30’luk bir büyüme öngörüyorduk. Ama şimdi bu büyüme olmadığı gibi 2007 ve 2006’ya göre küçülmeyi bekliyoruz. Öngördüğümüz büyümeyi kaybederek bir miktar küçülmeyle krizden kurtulacağız. Ama personel hep büyümeye alışmış durumda. Çalışanlar hep bundan motive olmuşlar. Küçülme bu yüzden herkesi olumsuz etkiliyor. Bunu öğrenmeye çalışıyoruz. Krizi nasıl aşarız, kriz yönetimi nedir, krizden nasıl güçlü çıkılır, kriz döneminde dikkat edilmesi gereken şeyler gibi eğitimler yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Ekip olmayı tekrar gözden geçiriyoruz. Daha iyi ve daha verimli bir ekip olmanın yollarını arıyoruz. İletişim eğitimleri alıyoruz, çünkü kriz sürecindeki en önemli konulardan biri de iletişim. İletişimi nasıl arttırabilirsiniz, bu dönemde iletişimi nasıl güçlü tutabilirsiniz, nereye kadar iletişimi sağlamak zorundasınız gibi konularda çalışmalar sürdürüyoruz. Gerçekten hiç kolay bir dönem değil. Bu süreçte büyümek, şanslı birkaç işletme dışında pek mümkün değil. Şirketi bir vücuda benzetirseniz, hastalanmadan ve yatağa düşmeden bu süreçten çıkabilmenin yollarını aramalıyız. Bunu iyi ölçümlemek lazım. Bizim grubumuz konsolidasyona gidiyor. Konsolidasyon, belirli fabrikalar kapanacak demektir. Bununla ilgili sürekli çalışmalar yapılıyor. Türkiye fabrikası da kapanabilir. Dolayısıyla küçülmeniz veya yeniden yapılanmanız gerekiyorsa, bunu sizi en rekabetçi olmanızı sağlayacak şekilde yapmanız gerekiyor. Önemli olan krizin sonunda ayakta kalıyor ve yaşamınızı sürdürüyor olabilmeniz. Autoliv Türkiye olarak da bu savaşın içindeyiz. Halen kendimizi en rekabetçi, en iyi gösterebilmek için kıyasıya savaşıyoruz.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD seyahat ve telefon görüşmelerinde tedbirler aldık. Yeniden yapılanıyoruz. Organizasyonlarımıza ve birimlerimize tekrar bakıyoruz. Eskiden iki kişiyle yaptığımız bir işi, tek kişiyle yapabilmenin yollarını arıyoruz. Kişileri daha verimli kullanmanın yollarını arıyoruz. Eskiden harcaması çok doğal olan her kalemi, harcamadan önce artık iki değil on kere düşünüyoruz. Çoğu kez de o harcamadan caymak için gerekçeler bularak harcamayı yapmamaya çalışıyoruz. Çok ciddi bir tasarruf içindeyiz. Likidite krizi yaşayacağız ve buna hazırlanmaya çalışıyoruz. Bizim beklentimize göre bu düşük satışlarla Şubat’tan itibaren ciddi bir düşüş olacak. Tüm sektör nakit krizi yaşayacak. Buna hazırlanmaya çalışıyoruz. 39 DOSYA KÜRESEL GELECEK “Zor koşullara rağmen gelişmek hedefimiz” B ASF Yapı Kimyasalları olarak biz, dünyanın en büyük kimya kuruluşunun Türkiye yatırımıyız. Yıllardır Türkiye’nin kaliteli, uzun ömürlü yapılaşmasına, yüzlerce yapı kimyasalı veriyoruz, yapı projelerine teknik destek sunuyoruz. 2009 yılında, 2008 yılana göre yüzde 25 ciro artışı planladık. Yeni ürünlerimiz, Türkiye’nin her yerinde etkili pazarlamacılığımız ve teknik hizmetlerimizle planımızı gerçekleştireceğiz. Kıymetli bir ekiple BASF-YKS Yapı Kimyasalları Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdürü Cüneyt Dayıcıoğlu küresel krizi değerlendiriyor. ve yurt çapında 300 kadar satış ortağımızla hedeflerimiz için mücadele edeceğiz. 2009 yılında Obama’nın başkanlık görevini devralmasıyla, ABD Ekonomisine bir canlılık geleceğini tahmin ediyoruz. Dünya ekonomisinin yüzde 22’sine sahip olan ve Kanada, İngiltere, Avustralya, Japonya, AB ülkelerindeki yatırımları ile, dünya ekonomisinin yüzde 50 den fazlasını kontrol eden ABD’nin ekonomik durgunluğu 2009 içinde olumlu yönde harekete geçirecek planlara ve kaynaklara sahip olduğunu düşünüyoruz. AB’de, Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya, durgunluğu aşacak stratejik planlar yapmaya mecbur olan ülkeler. Bu ülke liderleri ve kurmaylarının ekonomik dalgalanmanın ve küresel krizin nedenlerini bildiklerini ve hızlı bir gelişim için planlar hazırladıklarını öngörüyoruz. Öte yandan, Rusya, Japonya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika ülkeleri, büyüme hızlarını yükseltmenin planlarını yapıyorlar. Kaynaklarını, tüketimi artırıcı yönde kullanacaklar. Ülkelerin, bu geniş çaplı dalgalanmanın krize dönüşme temel nedenlerini iyi yorumladıkları anlaşılıyor. 2009 yılında ABD, ve AB ülkelerinin yüzde 4- 5, Japonya 7-8, Çin 8-12 gibi büyüme hızlarına kavuşmaları çok olası. Türkiye’nin, dış ticareti ve ekonomisinin yüzde 70’i ABD, ve AB ülkelerine bağlı. Rusya, Orta Doğu Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkelerinde de önemli bir yer alıyoruz. GOSBSAD Uzak Doğu ülkeleri ile ticarette yüzde 8-10 düzeyine yaklaşıyoruz. Böyle bir ekonomik beklenti çerçevesinde, ülkemizde büyüme hızının yüzde 5-6 arasında olması en beklenen değerdir. Hızla şehirleşen, yapılaşan, tüketim, konfor ve kaliteli yaşam trendine giren ülke- 40 EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ mizde, yatırım malı, ara mal, dayanıklı ve dayanıksız ürün tüketiminin bağlı olarak yatırımların yeniden canlanacağını ve hükümetimizin de ekonomiyi canlandırıcı önlemler alacağını bekliyoruz. Biz, üç binden fazla noktada satış yapan, on binden fazla projeye dünyanın en iyi yapı kimyasallarını veren bir firma olarak inanç ve istekle zor koşullara rağmen gelişim stratejimizi uygulayacağız. Yerel seçimler yaklaşırken kamu yatırım- ları devam edecek, seçimlerin ardından da seçilenlerin şehirleşmeyi ve yapılaşmayı sürdüreceklerine inanıyoruz. Ana firmamızın politikasına ve ülkemiz yapı sektörünün boyutlarına bağlı olarak, Müşteri odaklı, kar ve yüksek performans hedefli çalışmaya devam ediyoruz. İnovasyon (yenilik, farklılık, üstünlük), ürün ve hizmette mükemmellik, değer yaratmayan harcamalarda ekonomi, her zamanki davranışımız olacak.l Aydınlar Refrakter A.Ş: “Krizin boyutlarını anlamak yerine sonuçlarını tahmin etmeye yöneldik” Aydınlar Refrakter A.Ş. olarak 2008 yılını tahminlerimiz çerçevesinde geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Son 3- 4 aydır yaşanan finansal kriz; şu an Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde çok kısa zamanda da olsa; yerini reel krize yani ekonomik krize bırakmış durumda. Bu nedenle yapılan uzun vadeli planların çoğu birçok KOBİ boyutunda olan firmalarda askıya alınmış durumda. Biz Aydınlar olarak; dünyada yaşanan krizin boyutlarını anlamaya çalışmaktan çok sonuçlarını tahmin etmeye yönelik olarak; satış ve talep tahminlerini müşterilerimiz ile ve potansiyel alıcılarımız ile paylaşmaya yöneldik. Sonuç olarak 2009 yılı satışlarında azalma olacağı malum herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu duruma yönelik olarak da stokların planlanması, satışların planlanması ile koordine edilerek maliyetlerin minimuma indirilmesi; daha entegre bir sistemin geliştirilmesi ve sabit maliyetlerin de minimum- da tutulması gerekliliği kesindir. Türkiye’de işletmelerin verimlilik artırma çalışmalarına ve maliyet düşürücü faaliyetlerine daha geniş bir açıdan bakmaları ve detaylandırmaları ve bunu bir misyon haline getirmeleri ve bu entegre algıyı çalışanlarına aktarması gerekliliği kaçınılmaz bir gerçektir. Kriz ile birlikte yaşanan bu durgunluğa; en azından entegre maliyet çalışmalarının derinleştirilerek biraz hareket kazandırılması gerektiğine ve bunun geçici bir süreç olduğunu, motivasyonun bu süreç içinde yüksek tutulması gerektiğini de hatırlatmakta yarar görüyoruz. 2009 yılında Aydınlar Refrakter olarak ; firma içi faaliyetlerimizi sorgulamak; idari ve proses faaliyetlerini detaylandırarak maliyet düşürücü aktiviteler başlatmak; buna ek olarak yeni pazarlara açılma ve pazarlama aktivitelerini arttırmaya yönelik faaliyetleri de hız kesmeden planlamak başlıca hedeflerimiz arasındadır. Tüm işletmelere verimli bir yıl geçirmelerini dileriz.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD 2009 yılını firma olarak, herkes gibi beklentilerimizi düşük tutarak ve mümkün olduğunca tedbirli karşılıyoruz. 41 GOSB TEKNOPARK “Sıra dışı bir insanın yaptığı işi hiçbir makine yapamaz” Ülkemizdeki robotik ve otomasyon sektörünün en başarılı firmalarından Teknodrom, genç ve cesur mühendislerin kafalarındaki sıra dışı hayalleri hayata geçirme isteğiyle 2003 yılında kuruldu. “Bir makine sıradan yüzlerce insanın yaptığı işi yapabilir ancak sıra dışı bir insanın yaptığı işi hiçbir makine yapamaz” felsefesiyle yola çıkan Teknodrom’u, Genel Müdür Gökhan Vargın Gök ve İş Geliştirme Direktörü Turgay Yıldırım anlatıyor. GOSBSAD T 42 eknodrom nasıl kuruldu, nasıl bir fikirle yola çıktınız? Gökhan Vargın Gök: 1996 yılında üniversiteden mezun olup meslek hayatına adım attığımda robotik otomasyon uygulamaları üzerine çalışmaya başladım. 2003 yılına kadar robotik otomasyon sektöründe çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yaptım. 2003 yılında, bu sektörde çalışan Harun Temizel ile birlikte kendi işimizi kurmaya karar verdik. Ülkemizin de, sektörün EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ de buna ihtiyacı vardı. Ortada bir talep ve pazar vardı, fakat bilgi ve cesareti olan çok fazla kişi yoktu. Biz yapabileceğimize inandık, cesaretle yola çıktık. Böylece 2003 yılında Teknodrom’u kurduk. 2004 yılında aramıza diğer iki ortağımız olarak Turgay Yıldırım ve Adnan İdris Uçar da katıldı. Daha kuruluş aşamasındayken bu iş için en uygun yerin teknoparklar olacağını düşündük. O dönem GOSB Teknopark yeni yeni yapılanıyordu. Dolayısıyla GOSB Teknopark’ın ilk kabul edilen şirketlerinden birisi biziz. 16 metrekarelik ufak bir ofiste başladık. Çok hızlı bir büyüme gerçekleştirdik. Yeni kurulmuş olmamıza rağmen pek çok iş bulduk. Gerçekten beklediğimiz gibi pazardaki talepler geldi ve bizi buldu. Robot talebi de müşterilerimizden geldi. Böylece 2004 yılında, bu konuda dünyanın en iyi iki firmasından birisi olan Motoman’ın Türkiye distrübütörü olduk. Her yıl ortalama en az 2-3 katlık bir büyüme gerçekleştirdik bu yıla kadar. Verdiğiniz hizmetleri anlatır mısınız biraz? men robotlu üretime dönmüş, üst düzeyde robot kullanan firmalar. G.V.G: Bizim müşterilerimiz endüstriyel firmalar. Firmalar bize bir problemle ya da bir ihtiyaçla geliyor. Bunlar da sektöre bağlı ve çok çeşitli olabiliyor. Bu ihtiyaç ne olursa olsun, bizim yaptığımız, hayalden yani ön tasarımdan başlayıp onu üç boyutlu tasarıma taşımak, imal etmek, montajını yapmak, testlerini yapıp en sonunda da yüzde 100 çalışır şekilde teslim etmek ve sonraki süreçte de kurduğunuz sistemin, tesisin ya da hattın ömür boyu servis hizmetini vermek. Bu, otomotiv sektörüyse bir otomobilin parçasını üreten bir hücre olabilir; gıda sektörüyse bir çikolatanın ya da bir bisküvinin paketlenmesi olabilir; boya sektörüyse boyaların hattan alınıp bunların bir yerde istiflenmesi, paketlenmesi, işlenmesi olabilir; tekstil sektörüyse kot pantolonların boyanması, taşlanması olabilir. Aklınıza gelebilecek her sektörde robota ve robotlu projelere ihtiyaç var. Biz proje yapan bir firmayız. Eğer bir işin içerisinde robot varsa, robot teknolojisi varsa biz o projenin içerisinde varız. Robotlar kapasiteyi ve kaliteyi artırdıkça firmalar daha fazla satış yapabiliyorlar. Daha fazla satış, daha fazla üretim demektir. Daha fazla üretim de robotların yapamadığı ve insan yeteneğinin ön planda olduğu işlerde daha fazla iş bulma imkanı demektir. Verdiğiniz hizmetler arasında en başarılı bulduğunuz örnek hangisi? G.V.G: Bir Ankara firması olan Hidromek, yüzde 100 kendi dizaynı ve kendi mühendisliği ile iş makineleri üreten bir firma. 2003 yılında onlarla görüşmeye başladığımızda zaten robot kullanıcısı bir firmaydılar. Bizden üretimlerindeki bazı eksiklikleri robotlarla gidermemiz yönünde teklif istediler. Çalışmalara başladık. Türkiye’de o dönemler için çok yüksek cesaret isteyen Turgay Yıldırım: Robot ihtiyacı durup dururken çıkmaz. Firmaların, çalışanlarının çalışma şartlarını iyileştirmek isteğiyle ortaya çıkabilir. Firmalar genelde çalışan elemanlarının daha az yorulması, daha ergonomik şartlarda çalışması ve buna bağlı olarak fabrikaların üretim hatlarının, üretim şekillerinin ya da fabrika içindeki organizasyonlarının düzeltilebilmesi için çalışmalar talep eder. Robot kullanımı insan sağlığını korur, kaliteyi ve üretim kapasitesini artırır. Sektörde, robot kullanıldığı zaman insanlar işsiz kalacak gibi bir yanlış algılama var. Bu yaklaşım tamamen yersiz. Eğer öyle olsaydı, otomotiv sektöründe Renault, Tofaş, Ford ya da Toyoto’da insan çalışmaması lazımdı. Çünkü bunlar, tama- bir işi yapıyorlardı. 6 robotla başladılar, şu an sanırım 35-40 robota ulaştılar. Bütün tesisleri tamamen robotik hale döndü. Başlangıçta çalıştırdıkları işçi sayısının 4 katına ulaştılar. Geçen yıl ilk 500 içerisinde en hızlı yükselen ikinci ya da üçüncü firmaydılar. Çok hızlı büyüyen, çok güçlü ve gerçekten gurur duyulacak bir firma. Bu teknoloji sayesinde büyüdüler. Hem GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Bir firma “Robot teknolojisi kullanayım” kararını nasıl ve neye göre veriyor peki? 43 GOSB TEKNOPARK teknolojiye ve teknolojik yatırıma önem verdiler, hem de büyümeyi, sanayiye ve ülkeye hizmet etmeyi hedeflediler. Bu yaklaşım onları bu noktaya getirdi. Sizin için insan kaynakları çok önemli. Nasıl bir kadronuz var? G.V.G: 45 kişilik bir kadromuz var. Bunun yaklaşık 20 tanesi mühendis. Bu 20 kişinin içinde de yüksek mühendis, doktorasını yurt dışında yapmış ya da yapmaya devam eden mühendisler var. Geri kalan kadronun ise yüzde 80’i teknisyen, tekniker ya da üniversite mezunu. Eğitim seviyesinin çok üst düzeyde olması gerekiyor. Çünkü üst düzey mühendislik kullanıyoruz. Arka plan da yani üretimden montaja kadar geçen bütün süreçlere zeka, bilgi ve beceri gerektiriyor. Bu işi çok sağlam ve güçlü bir kadroyla başarabiliyorsunuz. çok üst seviyede bir sinerjik yapı vardır. Arkadaşça ve sürekli bilgi paylaşımıyla güzel bir ortamda çalışılır burada. Bizde çalışanların hepsi sıra dışı insanlardır. Dolayısıyla bu insanların yaptığı işi hiçbir robota yaptıramazsınız. Robotları köle gibi düşünmek lazım. Zaten robotların çıkış noktasıda budur. Her şey insan gücüne, insan zekasına ve insan yetkinliğine dayanır. Teknodrom’un vizyonu da bu anlayışa bağlıdır. İş hayatına girdiğiniz günden bugüne Türkiye’nin teknolojiyle ilişkisinin gelişimini nasıl görüyorsunuz? GOSBSAD Bilgisi ve becerisi olmayan bir personelin yapacağı bir hata, müşterileriniz önünde size itibar kaybettirebilir. Kaybettiğiniz itibarı geri kazanmak da çok kolay değildir. O yüzden biz personelimize inanılmaz yatırımlar yaparız. 44 Sahada çalışan personelimizin her biri en az üç kez birer ya da ikişer haftalık eğitimler almışlardır. Bu eğitimler sürekli devam eder. Ama işin bir doğası var. Bu iş yaptıkça öğreniliyor. Yani kişi bir projenin içerisinde çalışıp pişerse bu işi öğrenebiliyor. Bir personelin gerçek anlamda işe hakim olma süresi iki yıldır. Bizim şansımız sirkülasyonun çok az olması. Çünkü Teknodrom’da personelin gurur duyduğu EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ T.Y: Teknolojinin çok kullanılmadığı bir ülke olarak Türkiye, çok yanlış sistemlerle ya da çok pahalı ücretler ödeyerek bu konularda çalışmalar yapıyordu. Bilgisayarlar evlere ilk girdiğinde, insanlar bozulacak diye düğmesine basmaktan bile korkarken, bugün laptoplar ve cep telefonları hayatımızın artık vazgeçilmezleri. Robot sektörü de aynen böyle gelişti. 2002 yılına kadar insanların, bu robotu alırsam nasıl kullanırım, nasıl çalıştırırım, bana problem çıkartır mı gibi korkuları vardı. 2002’den sonraki süreçte, bu korkular tamamen ortadan kalktı. 2003 yılı ise robotik sektörüne atılımın başlangıcı oldu. Biz de sektörün ilklerinden biriyiz. Bizden önce Türkiye’de iki firma vardı. Biz de zaten o firmalardan gelmiş kişileriz. Dolayısıyla sektörde robot deyince akla ilk gelen kişileriz. GOSB Teknopark’ın avantajları G.V.G: 1997 yılında GOSB’a ilk geldiğimde ülkemle gurur duymuştum. Meslek hayatına yeni girmiştim o dönem. Dolayısıyla GOSB Teknopark dendiği zaman zaten GOSB’un bir parçası olarak algılamıştım. Büyük bir heyecanla gelmiştik biz buraya. Hala da o heyecanı taşıyoruz. GOSB bölgesinden başka bir yere gitmeyi de planlamıyoruz. Ancak yakın zamanda Teknopark’tan ayrılmak durumunda kalacağız, çünkü buradaki büyüme potansiyeli bizim talebimizi karşılayacak seviyede değil gibi görünüyor. Ama genel olarak burada bulunmaktan çok memnunuz. Tabii ki bütün teknoparkların ve teknopark firmalarının yaşadığı çok somut problemleri biz de yaşıyoruz. Sorunların başında bazı avantajlardan yararlanamamak geliyor. Bu da kanun- ların yeni olmasından kaynaklanan açıklardan kaynaklanıyor. Örneğin, biz şu anda teknopark bünyesindeki personel desteğinden yararlanamıyoruz. Çünkü bunun için personelimizin bu kapıların dışına çıkmaması lazım. Oysa biz personelimize en az iki üç kez, hem de haftalarca süren eğitimler aldırıyoruz. Personelimiz TÜBİTAK’a Ar-Ge ile ilgili bir eğitim almaya gittiğinde teknopark mevzuatına göre destekten muaf kalıyor. Yani destekten faydalanması için bu kapıların sınırlarının dışına çıkmaması lazım. Bu mümkün değil. Sonuçta bir proje yapıyoruz. Mevzuatta bu tür açıklar, tartışmaya açık başka konular da var. Ama bunların tamamen düzeleceğine ve çözüleceğine inanıyoruz. Israrla burada kalmak istiyoruz.l Hayal gücünüzdeki sınırları kaldırsanız, gerçekleşmesi çok zor bile olsa hangi projeleri yapmak isterdiniz? İlginç projeler var mı kafanızada? Bir de patentli bir projemiz var. Sekiz tane robotu, tek bir birimden kontrol edilir hale getirdik. Böylece sekiz tane robot, tek başına bir insan gibi çalışıyor. Sekiz kollu bir insan gibi düşünün. Çok karmaşık ve komplike bir yapı. Kendi kendini programlıyor ve yapacağı işlemlere kendisi karar veriyor. Bu gerçekleştirilmiş bir proje ve oldukça da zordur. Tabii bizim işimizin sonu yok. Hayal ettiğimiz ve düşündüğümüz ütopik projeleri anlatırsam bana “Zihni Sinir” damgası vurursunuz. Ticari sırlarımızı da veremem tabii. Ama çok keyifli şeyler olduğunu söyleyebilirim. T.Y: Geçtiğimiz 10 yıldaki robot teknoloGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD G.V.G: Var tabii. Hatta bunlardan bir tanesini yaptık bile. İki kollu ve tepesinde kafası olan, kafanın içerisinde kameralar olan yani tamamen belden yukarı bir insanın simule edildiği, insan mantığıyla çalışan robotlar. Bizim bildiğimiz endüstriyel robotlar sadece koldan ibarettir. O kolun altına siz kaldırıcılar, döndürücüler koyarsınız, eksen sayısını arttırırsınız. Ama neticede koldur. Bir insan gibi çalışmaz. İnsanın kolu vardır, omuzları vardır, kafası vardır, aşağıda beli vardır. Dolayısıyla inanılmaz esnekliği olan bir yapıdır. Böyle bir yapının aynı zamanda bir yapay zekayla donatılıp, bizim bugün çok uzun proje çalışmalarıyla yaptırabildiğimiz yetkilerin çok kısa bir öğretme sürecinden sonra gerçekleştirilmesi gibi bir hayalim vardı benim. Ama maalesef bizim distribütör olduğumuz firma, gücüyle bizden çok hızlı davrandı ve bunu yaptı. Biz şu anda onu sadece kullanıyoruz. Şubat ayında katıldığımız fuarda da sergileyeceğiz bu robotu. Birebir düşündüklerimizi yapan bir robot. Biz de bu proje üzerinde geliştirme faaliyetlerinde bulunacağız. 45 GOSB TEKNOPARK jisindeki gelişme, bilgisayar sektöründeki gelişmeye bağlı. Robotun arka planında da bir yazılım, bir donanım var. Bunlar ne kadar hızlı işletilebilirse, ne kadar esnek olabilirse, robot da o kadar hareketli olur. Aynı zamanda bir de kollara hareket veren motorlar var. Bunlar da ne kadar küçülürse, ne kadar güçlenirse ve karmaşık hale gelirse, o zaman insan siluetine girmeye başlıyor. Geçtiğimiz 10 yılda çok ciddi bir atılım oldu. Bu yüzden gelecek 10 yılda yanınızda sizlere yardımcı bir sekreter robotun olmayacağını kimse garanti edemez. Yanınızda sizinle beraber yürüyen, sizin arabanızı kullanan bir robot olacak dersek, hayal olmaz. Çünkü teknoloji çok hızlı ilerliyor. Son noktası diye bir şey de yok. Bizim işimiz seri robot üretmek değil tabii ki, ama biz de özel robotlar üretiyoruz. GOSBSAD Kendi geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz robotlar var. Mesela 9 eksenli robotlar yaptık ve patentini aldık. Robot ve robot donanımlarını kullanarak bildiğimiz CNC tezgahlar yaptık. Bunlar hep ihtiyaca yönelik işlerdi, seri üretime yönelik değil. Sürekli proje üretiyoruz zaten. Bunun sonu yok. 46 Teknodrom’un gelecek projeleri ve planları neler? G.V.G: Buna kısa vadeli ve uzun vadeli olarak bakmak lazım. Kısa vadede 2009 yılı için birkaç Ar-Ge projemiz var. Ayrıca önümüzdeki yılın, uzun zamandır planladığımız projeleri gerçekleştirmek için bize EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ kapılar açacağını düşünüyoruz. Çünkü herkes işlerin biraz yavaşlayacağını biliyor. Bizim bir kriz korkumuz yok. Sektör yavaşlasa da bunu pozitife çevirmek için Ar-Ge projelerini kullanmayı hedefliyoruz. Küçülmek gibi bir düşüncemiz yok. Kadromuz kriz döneminde de büyüyecek. Kriz sonrasına hazırlık yapacağız. Kısa vadede planımız bu. Uzun vadede ise üniversitelere destek programı başlattık. Amacımız üniversite öğrencilerinin projelerini bize getirmesi. Bu projelerin tabii ki robotik üzerine olması gerekiyor. Biz de onlara maddi destek veriyoruz. Ayrıca know-how, ekipman donanımı, altyapımızı kullanma desteği veriyoruz. Onlar da bu sayede kağıt üzerindeki projelerini gerçekleştiriyorlar. Gerçekleşen proje, Teknodrom’un değil, onların projesi oluyor. Buradaki amacımız, Türkiye’de henüz yeterli olmayan yetişmiş kişi sayısını artırmak ve knowhow seviyesini yukarılara çekmek. Bu bir başlangıç olacak. T.Y: Bizim sektörümüzde elemanlar, meslek liseleri ve üniversitelerden yetişerek geliyor. Her iki eğitim kurumunda da son yıllarda güzel gelişmeler olsa da hala bazı eksiklikler var. Mesela eğitimleri veren insanlar sanayiden değil. Dolayısıyla eğitmenlerin sanayideki ya da sektördeki bilgi birikimleri, öğrencileri bizim istediğimiz seviyelere getirecek düzeyde değil. Bununla ilgili biz bir şeyler yapmak istedik. Ancak devletten destek alamayacağımız gördük. Biz de konuyla ilgili firmamızın boyutlarıyla paralel olarak elimizden geldiğince bazı açılımlar yapmayı planlıyoruz.l İŞ DIŞI YAŞAM 55 senedir yelken sporuyla uğraşan Boran Plastik Genel Müdürü Deniz Dumay, bugüne kadar her yıl yaklaşık 50 yarışa katılmış. Hayatı boyunca yelkenden çok şey öğrendiğini söyleyen Deniz Dumay ile yelken sporu hakkında konuştuk. GOSBSAD İÇİMİZDEN BİRİ “68 yaşındayım, hala yarışıyorum” 48 EKİM-KASIM-ARALIK I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Yelken çok küçük yaşta başlayıp uzun seneler sürdürebileceğiniz bir spor. Diğer sporlar gibi bir yaştan sonra bitmez. 107 yaşında yelken yarışına katılan Yunanlı bir yelkenci görmüştüm hiç unutamam. İlk etapta dereceye girdi, elleri titreyerek kupasını aldı. Meğerse görmüş geçirmiş bir adammış ve yarışarak ölmek istiyormuş. Nitekim ikinci etapta yarışırken vefat etti. Kendisi için çok duygulu bir tören yapıldı. Yelken böyle farklı bir spor işte. Ben 68 yaşındayım, hala yarışıyorum. Siz nasıl başladınız? 1953 yılında başladım. Aslında yüzüyordum ve çok iyi bir yüzücüydüm. “Deniz gelecekte Türkiye şampiyonu olur” derlerdi benim için. 14 yaşında Pendik’te bir izci kampına gitmiştim. İki yelkenci bize eğitim verdi. Ben çok ilgi gösterdim. Bunu gören eğitmenlerden birisi yüzmeyi bırakıp yelkene başlamam için beni ikna etmeye çalıştı. Önce beni bir yüzme yarışına götürdü, “Bak, ayakların çıkardığı köpükten başka bir şey görünmüyor” dedi. Ertesi gün de İstanbul Yelken Kulübü’nde yelken yarışı izlemeye gittik. Teknenin yarışa hazırlan- ması yaklaşık iki saat sürüyor. Kızlı erkekli çok güzel bir sosyal grup, şakalaşıyor, eğleniyor. Yelken yarışı sırasında tekneleri, kimin kimi geçtiğini, kimin önde olduğunu görebiliyorsunuz. Yarış çok hoşuma gitti. Ben de yüzmeyi bırakıp yelkene başladım. Yelken insana neler kazandırıyor sizce? Yelken çok güzel bir spordur. Sizi beden olarak da, akıl olarak da, sosyal olarak da geliştirir ve çok şey öğretir. Mesela hızlı ve doğru karar vermeyi öğretiyor. Yelken yarışı satrançtan bile daha zordur. Satrançta önce düşünürsünüz, sonra karar verirsiniz. Yelken yarışında ise hızlı karar vermek zorundasınız, yoksa geçilirsiniz. Yelken insana sabrı da öğretir. Rüzgar hep güzel esmez. Bazen çok az, bazen de çok sert eser. Hafif eserken ben rüzgarsız kaldım diye moralinizi bozmamalısınız. Rüzgar mutlaka gelecektir. Sert eserken de bıkmamalısınız. Siz hedefe doğru gidiyorsunuz. Bir müddet sonra hedefe varacaksınız. Buna odaklanmalısınız. Yelken insanı çok iyi disipline sokar. İnsanlar büyük mekanlarda disiplinsiz olabilir. Kimseyi rahatsız etmez. Ama mekan küçüldükçe disiplinin önemi artar. Teknede kişi sayısı sınırlıdır. Yapılacak işler çok önemlidir. Mesela yiyecek stoku, su stoku, bunların kullanılması, teknenin temiz tutulması, yelken kullanımındaki emirlerin zamanında yapılması. Yoksa yelkeniniz yırtılır, direğiniz kırılır. Eğer sahile yakınsanız kayalara çıkarsınız. Onun için disiplin çok önemlidir. Yelken zorluklarla mücadele etmeyi de öğretir ki bu da başarıya giden yoldur. Yelkenin içinde liderlik de var, lidere uyum göstermekte. Verilen komutları mümkün olduğu kadar iyi ve eksiksiz yapmak lazım. Bu uyum göstermedir. Bu komutları yerine getirirken beyninizden o komutları tenkit edebilirsiniz. Şöyle yapsaydık, yarışı daha çabuk bitirecektik gibi. Bu biraz daha gelişince liderlik vasfı ortaya çıkmaya başlıyor. Yelkenin içinde liderlik de var, lidere uyum göstermekte. Verilen komutları mümkün olduğu kadar iyi ve eksiksiz yapmak lazım. Bu uyum göstermedir. Bu komutları yerine getirirken beyninizden o komutları tenkit edebilirsiniz. Şöyle yapsaydık, yarışı daha çabuk bitirecektik gibi. Bu biraz daha gelişince liderlik vasfı ortaya çıkmaya başlıyor. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Y elken nasıl bir spor? 49 İŞ DIŞI YAŞAM İÇİMİZDEN BİRİ idrakları çalışıyorsa “Vaktimiz boşa geçti” diyorlar. Ama bunu hiç demeyebilirler de. Yani insan baktığı her şeyi görecek değil. Yaşadıkları güzelliklerin farkında olmayan insanlar var. Yedikleri yemeğin bile farkında olmayan insanlar var. İş, her şey değildir. İş bizim yaşamımızdan bir parçadır. Bir parça olarak da kalmalıdır. Yaşamımızda kendimiz, ailemiz, eşimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımızın hepsinin payı olmalı. Kırlara da gitmeliyiz, ağaçlara da bakmalıyız, çocuklarımız salıncakta da sallanmalı. Günümüzde şirket çalışanları yelken eğitimleri almaya başladı. Bunun nedeni nedir sizce? Siz bireysel olarak yelkenden ne öğrendiniz? İş hayatına neler uyguladınız? Boran Plastik, bugün GOSB’da 12 bin metrekare alanda 42 yıllık tecrübesi ve uzman ekibiyle kendi özel kalıphanesinde; kalıp ve plastik ambalaj hizmeti veriyor. En basit olarak insanları yönetmeyi öğrendim. Ben liderim. Kesin liderim. İşimde de liderim, sipariş aldığım yerlerde de liderim. Ben ona göre saygı görürüm. Tabii böyle bir lider pozisyonu varsa, liderin de hazırlıklı gitmesi lazım. Çünkü mahcup olur yoksa. Haftada kaç gününüzü yelkene ayırıyorsunuz? Hani hayatınızın ne kadarı yelkenle geçiyor? Eskiden çoktu, şimdi çok az. Hele bu sene 15 günde bir veya ayda bir gibi. İş yoğunluğundan herhalde... GOSBSAD İş yoğunluğu. İnsanın işini büyütmesi başarı anlamına gelmiyor. İşinizi büyütebiliyorsunuz, ama neyi feda ediyorsunuz? Düşünmek lazım. 50 Son yıllarda azalsa da iş yaşamınız ve yelken tutkunuz yıllarca bir arada hemen hemen aynı yoğunlukta gitmiş. İş yaşamında, özellikle genç yöneticilerin hayatlarında da böyle tutkuyla yaptıkları hobiler olduğunu görüyor musunuz? Bence hiçbir hobileri olmuyor. Seneler geçtikten sonra eğer gözleri görüyorsa, EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Arkadaşlık kurmak ve ayrıca emir komuta zincirini kurmak için. Mesela muhasebeci iyi çalışmıyor, onun üstündeki ondan bazı bilgiler istiyor, fakat muhasebeci veremiyor veya vermek istemiyor. Ama bir ekipte her biri diğerine köftesini, sandviçini verir, suyunu ortak içer, diğerinin halatına yardım ederse, o zaman ekip ruhu oluşur, yardımlaşma başlar. Şirketler de iyi yardımlaşmayla yükselir, yoksa yükselemez. Bazı şirketlerin içinde bırakın ekip ruhunu insanlar biribirine köstek oluyor, düşmanlık başlıyor. Yardım edebileceği bir konu varsa etmiyor, biliyor, söylemiyor. İki komşu düşünün; birinin ineği 15 kilo süt veriyor, diğerinin ineği 5 kilo süt veriyor. 5 kilo süt alan, komşusuna gidip “Sen ineğine ne yediriyorsun?” diye sorabilmelidir. İnsanlar bu terbiyeyi edinmelidir. Halbuki şirketler çalışanları arasında, “15 kilo süt veren inek ölsün” deniliyor. Ölüyor da gerçekten, ama diğerinin eline bir şey geçmiyor ki. Kimse kazanamıyor. Boran Plastik Boran Plastik, Bekum, Automa, Sig, Uniloy, Magic, Krupp-kautex ve Comec gibi yüksek tek- Yelkenle ilgili ilginç bir anınız var mı? Fabrikamızı yaparken granit kullanmak istedim. Fakat çok pahalıydı. Bir arkadaşım, “Sen şu granit firmasına git, onun genel müdürü seni tanıyor, indirim yapacak” dedi. Çok şaşırdım. Kalktım genel müdürle görüşemeye gittim. Fakat kendisini görünce tanımadım. “Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sordum. “Deniz Ağabey, siz beni dövmüştünüz” dedi. “Ben hatırlamıyorum kimseyi dövdüğümü. Hem benden dayak yemişsin, hem de indirim mi yapıyorsun?” dedim. O da başladı anlatmaya, “Birlikte yarışıyorduk. On şamandırayı beşinci döndük, hava biraz sert- nolojiye sahip şişirme extrüzyon makineleriyle 50cc’den 100 lt’ye kadar değişen ebatlarda PP ve HDPE şişe, bidon imalatı yapıyor. Kalıpları CNC sistem ile imal eden Boran Plastik, tasarımında CAD/CAM programlarını kullanıyor. Teknolojik ekipmanların yanı sıra kalıp imalatı ve ambalaj tasarımına senelerin birikimiyle oluşturduğumuz know-how ‘ları ekleyerek patentli ürünler geliştiriyor. Ürünler; kırılmaya, patlamaya, darbelere ve ağırlıklara dayanıklı şekilde tasarlanıp üretiliyor. Boran Plastik’in ürün portföyünü endüstriyel temizlik ürünleri, kozmetik, kişisel bakım, deterjan ve temizlik malzemeleri, madeni yağ, tarım ilacı ve ilaç sanayine yönelik ürünler oluşturuyor. Müşterilerini iş ortağımız olarak değerlendiren Boran Plastik, teknolojik gelişmeleri takip ederek onların ihtiyaçlarına özel çözümler sunuyor.l çeydi, yatıp tekneyi düzeltmemi söylediniz ama ben biraz nazlandım. Siz de iskotanın fazlasını elinizde roda ettiniz ve o halatla beni dövmeye başladınız. Siz beni dövünce ben de tekneden çıktım ve yatıp tekneyi düzeltmeye başladım. Sonra birinci geldik. Ben o zaman bilinçsiz, alelade bir çocuktum. İnsan zorlanınca başarıya gidebiliyor. Bana bunu öğrettiniz. Bakın Türkiye’nin en büyük birkaç granit şirketinden birine genel müdür oldum. Çok büyük bir başarı benim için.” Biraz da sizi ve Boran Plastik’i tanıyabilir miyiz? Ben Umumi Psikoloji tahsili yaptım. Yelkene 1953’te başlamıştım. Üniversite yıllarında da yelken çok vaktimi alıyordu. Bol bol sınıfta kaldım. Okul bitince de psikoloji alanında çalışmadım. Babamın fabrikasında kalıpçılık yapmaya başladım. Zaten kalıbın içinde büyümüştüm. Müşteriler plastikçi olmamı, yaptığım kalıplardan imalat yapmamı istediler. Boran Plastik böyle gelişti. Kendinizi bir dereye atıyorsunuz, o dere sizi bir yere getiriyor. Hayat böyle bir şey aslında.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Boran Plastik’in temelleri Deniz Durmay tarafından 1962’de atılır. İlk aşamada ezme, bükme, metal enjeksiyon, plastik enjeksiyon ve plastik şişirme kalıpları imalatı yapan kuruluş, ilerleyen yıllarda plastik enjeksiyon ve plastik şişirme imalatını bünyesine katar. Sanayici bir aileden gelen Deniz Durmay, 1989’da Boran Plastik Sanayi A.Ş. adıyla firmayı yeniden yapılandırır. Sektörün önde gelen kuruluşu olan Boran Plastik, bugün GOSB’da 12 bin metrekare alanda 42 yıllık tecrübesi ve uzman ekibiyle kendi özel kalıphanesinde; kalıp ve plastik ambalaj hizmeti veriyor. Boran Plastik, alanında sektör devi sayılan Johnson Diversey, Reckitt Benckiser, Henkel, Cambro, Sütaş, Hayat Kimya, Degussa, Atak madeni Yağlar, Eczacıbaşı ve Ecolab’ın onaylı tedarikçisi konumunda. 51 GOSB’UN RENKLERİ “Gönül, insanın gerçek vatanıdır” Ressam Ergin İnan, yıllardır Fransa’dan Çin’e, Almanya’dan ABD’ye kadar dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen sayısız çağdaş sanat sergilerinde ve bienallerde yer alan yapıtlarıyla ve kazandığı ödüllerle, çağdaş Türk sanatının en önemli temsilcilerinden birisi. Ergin İnan’ın resimlerinden bazıları GOSB Yönetim Binası’nın duvarlarını da süslüyor. 2,5 yaşında küçük bir kızım var, devamlı benimle beraber resim yapmak istiyor. Hatta beni resim yapmak için zorluyor. Ben de çocukluğumda öyleydim. Ailenizde ressam var mıydı? Ailemde ressam yoktu, ama annemiz resim konusunda yetenekliydi, güzel şeyler çizerdi. Biz beş kardeşiz, beş kardeşten en çok ben bu işle ilgilendim. Bu ilgi lise döneminde de kendini gösterdi. Okulda mesela Atatürk ya da Mevlana resmi yapılacaksa, resim hocaları beni çağırırlardı. O yıllarda da resim yeteneğim ortaya çıktı. Sonra hukuk fakültesini kazandım. Okula gittim ama derslere katılmak istemediğimi fark ettim. Çünkü hukukçu ya da avukat olmak benim düşüncemde yoktu. Güzel sanatlar eğitimi almak istediğim için Mimar Sinan Tatbiki Güzel Sanatlar’ın sınavlarına girdim. 1964 yılında eğitime başladım. Böylece gelişti resim ve ressam olma isteğim. GOSBSAD Öğrencilik yıllarınız nasıl geçti? 52 R esim hayatınıza nasıl girdi? Ressam olmaya nasıl karar verdiniz? Resim yapma isteğim çocuklukta başladı. Ne olursa olsun bir şeylerin üzerine resim yapıyordum, defterlerin kenarlarını karalardım. Böyle başladım. Bugün EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Çok istekli olduğum için öğrencilik yıllarımda bir şekilde hep öne çıktım. Mezuniyet dönemi geldiğinde, Haziran’da mezun olup askere gitmek yerine Eylül’de mezun olmaya karar verdim. Bir dersimi bilerek bıraktım. Tesadüf işte, o dönem asistanlık sınavları açıldı. Sınavı kazandım ve okulumda asistanlığa devam ettim. 1968 yılından itibaren 2 sene boyunca Resim Bölümü`nde Alman hoca Helmut Hungerberg’e asistanlık yaptım. Onun ayrıldığı dönemde ben de DAAD Alman Akademik Mübadele Bursu`nu kazanarak, Münih Güzel Sanatlar Akademisi`ne gittim. Prof. Rudi Tröger ve Prof. Mac Zimmermann yanında resim ve özgün baskı konusunda 2 sene ihtisas yaptım. Sonra tekrar asistanlığa geri döndüm. Ama bir ayağım hep Almanya’da oldu. İlk kez, yazdığım bir mektupta kullandım böcekleri. Böyle bir resim serüveni devam etti sonra.. O mektubun hikayesi nedir? Münih’teki dönemimde çok iyi şeyler yaptım, önemli sergilere katıldım. Yaptığınız resimler yavaş yavaş bu tür platformlarda yer alınca, otomatik olarak bir yerlere geliyorsunuz. Hayatım ondan sonra daha da değişti. Okuldaki hocalığa döndüm. Ama Almanya’dan tekrar tekrar birçok DAAD bursu aldım. Yaklaşık 12 senem Almanya’da geçti. Aldığım Berlin Sanatçılar Bursu ile dönem dönem Berlin’de kaldım. Orada yaptığım önemli bir sergiden sonra Berlin Güzel Sanatlar’da hocalık yaptım. Resimlerinizde çok sık böcekleri kullanıyorsunuz? Bunun özel bir nedeni var mı? Ben hep, “Farklı bir şekilde bir ressam olabilmenin neresinde olabilirim?” diye düşündüm. Bugün dünyada her türlü sanat dalı içerisinde önemli sanatçılar ortaya çıkıyor. Çoğu çok meşhur oluyor. Aralarında mesela Picasso ya da Bacon gibi sanatçıları izlediğimizde ortaya çıkan şey resimlerindeki önemli farklılık. Yani en önde gelen, bir şeyi var etmedeki ortaya koydukları pozisyon. Tabii ki arkalarındaki tanıtım gücüyle de çok iyi yerlere geliyorlar. Böylece çok önemli oluyorlar. Ben hep resimde farklı neyi yakalayabilirim diye aradım. Bunun ilk ipuçlarını böceklerle yakaladım. Sizin için adeta takıntı olan böceklerin anlamı nedir? Çocukluğa gitmek lazım herhalde. Ben Malatya’da bahçesi büyük bir evde büyüdüm. Orada ufacık bir çocukken böceklerle oynadığımı hatırlıyorum. Karıncaları birbiriyle birazcık oynattığım zaman kavga ettiklerini görürdüm. Bütün böcekleri izledim. Bunlar dönüp dolaşıp tekrar sizin resminize giriyor belki. Çok aşırı sevgiden mi, yoksa çocukluğumda bahçelerde çok zaman geçirmemden mi kaynaklanıyor bilemiyorum. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Nasıl oldu bu? 1969’da Strazburg Yaz Akademisi’ne burslu gitmiştim. Oradaki çalışmalarımda Emillo Vedova ile ilişki kurdum. Vedova soyut ekspresyonisttir ve önemli bir sanatçıdır. Onunla resimde çok iyi bir alışverişimiz oldu. Döndükten sonra ona bir mektup yazmak istedim. Farklı bir şey olması gerekiyordu. Neticede bir ressamla iletişim kuruyordum. Sözcükler olmalı ama mektubu resimle ifade etmek gerek diye düşündüm. O sırada yerdeki karıncayı gördüm ve onu çizdim. Sonra düşündüm, bir sineği yakalayıp çizdim. Derken mektup, böceklerle oluşan sözcüklerden meydana geldi. İşte böyle böcekli bir resim oldu. Bazı anlarda insanın kafasında bir kıvılcım çakar ya, ben o böcekli mektubu yazarken kafamda öyle bir kıvılcım çaktı ve bunu resmime nasıl katabilirim diye düşünmeye başladım. Resim perspektifi geniş olan bir yol yakalamış gibi hissettim kendimi. O dönemde ekspresyonla dolu figürler çiziyordum. Psikolojik portreler, psikoportreler vardı. Ama sonra onlar, böceklerle karışmaya başladı. Bende de bir resim dili oluşmaya başladı. 53 GOSB’UN RENKLERİ Benim resimlerimde sık kullandığım şeylerden biri de eski metinler. Çocukluğumun geçtiği bahçemizin arkasında bir sundurma vardı. Onun içi de eski kitaplarla doluydu. Ama oraya yaklaşmamız yasaktı. Ben hep merak eder, gidip karıştırırdım onları. Sonra birgün sahaflarda gezerken öbek halinde yere atılmış eski kitaplar gördüm. Ona da ilk defa o zaman takıldım. Kafamda yine kıvılcım çaktı. Bunu resme katayım diye düşündüm. Bu takıntı dediğiniz şeylerin hayatınızda bir yerlerde ipuçları oluyor. Benimkilerin de serüveni böyleydi. Sizin çok güzel bir sözünüz var: “Benim resmim gönülde olanı çizmektir. Gönül de insanın gerçek vatanıdır.” Bunu biraz açar mısınız? GOSBSAD Ben Mevlana’yı çok okudum. Onun da anlatımlarında vardır bu düşünce. İnsanın özünü, ruhunu var etmesi için kendi gönlüyle bir bağ kurması çok önemli. İnsan ruhuyla gönlü arasında bir bağ var. Kendini bulabilmesi için de insanın herhalde onu deşifre etmesi lazım. Gönlünüzü açabilmeniz lazım. Zor tabii. Çok okuyarak, çok düşünerek ya da benim gibi çok çizerek olur belki. 54 Resim yaparken kendini yok etmek gerek belki... "Evet, dalıp gitmek, kendi kendinizi tamamen konsantre etmeniz bir şeye. Bu da gönülden oluyor. Orada da zaten öyle bir sevgi, öyle bir coşku oluşuyor ki, siz o coşku içerisinde yok oluyorsunuz belki. İçten içe sevinerek bir şey yapıyorsunuz, bir şey çiziyorsunuz. Resim yapmaktaki en büyük mutluluk orada gibi geliyor bana." Sizin gönlünüzü açmanıza yardımcı olan şey resim o halde... Yazıda bir anlatım ve bir düşünce belirginliği vardır. Siz bir şeyi kelimelerle izah ederken belki derinliğini yakalarsınız, ama yine de dilin bir kalıbı vardır. Yazıyı herkes okuyabilir. Ama resim ancak gözle okunan bir şey olduğu için herkesin okuması zor olabilir. Yani bir belirginlik kazanmaz. Güzelliği gözde yakalamanız lazım. “99 Resim, 99 Şiir – Mevlana Celaleddin Rumi” projesi de Mevlana sevginizden mi doğdu? Bu, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın bana sunduğu bir projeydi aslında. Projeyi, Mevlana’nın 800. doğum yıldönümü ve UNESCO’nun 2007’yi Mevlana yılı ilan etmesi vesilesiyle gerçekleştirdik. Mesnevi zaten yıllardır benim başucu kitabımdır. Dolayısıyla o resimler, benim Mesnevi ve EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Mevlana ile ilgili kişisel yorumum. Herkesin alışık olduğu klasik Mevlana şekilleri ya da derviş figürleri yerine kendi yorumumu kullandım. Mevlana’nın sizin ve resiminizin üzerindeki en temel etkileri neler sizce? Şekilsizliği, şekil olarak ele almak. Bu Mevlana’nın önemli bir düşüncesi bence. Kulağa çok soyut geliyor belki, ama bu, insanı kendi içtenliğinin sonuna götürüyor. Oradan bir şey yakalayıp dışa vuruyorsunuz çizerken. Mesela ben bir figürü çizerken şöyle başlıyorum: Elime kalemi alıyorum ve kendime göre sık sık karaladığım bazı figürleri çizmeye başlıyorum önce. Soyutla başlarsınız çizmeye. Ama yavaş yavaş biçimler oluşmaya başlar. O biçimlerde zaman zaman sizi etkileyen şeyler oluyor. O etkilerle bir biçimsellik ortaya çıkıyor. Figürlerde yansımaları olabiliyor. Mevlana’dan öğrendiğim en önemli şey, şekilsizliğin şekilden daha önemli olduğu. Varlığın yanında, yok olmak önemli. Yok olmanız yani kendi içinizde yokolmanız gerekir. O zaman siz var edebiliyorsunuz bazı şeyleri. Kendi içinizden çıkabiliyorsunuz ve bir şey ortaya koyabiliyorsunuz. “Ölmeden evvel ölün” sözü de bununla bağdaşır. Bir eğitimci olarak Türkiye’deki resim eğitimini nasıl buluyorsunuz? Aslında resim sanatı da eğitim şekli de farklılaşmaya başladı. Bazı teoriler geçersiz olmaya başlıyor artık. Mesela Alman Albrecht Dürer, çok önemli ve aynı zamanda teorileri olan bir ressam. Perspektifin, ışığın, rengin, çizginin, tekstürün teorileriyle ortaya çıkmış bir insan. Bize verilen eğitim öyleydi. Ama bugün eğitim tamamen değişiyor, bu teoriler hep arka planda kalmaya başlıyor. Dünya bir yerlere gidiyor. Avrupa resminin Amerika’ya yansımasından sonra ortaya çıkan Amerikan resmi önem kazandı ve dünyadaki bütün sanat ortamlarına hakim oldu. Biz öğrencilerimizle artık o yönde bir çalışma ve eğitim içine girdik. Sanat eğitiminde bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum ama ben bunu tek başına çözecek insan değilim. Bir sistem oluşması lazım. Türkiye’de devletin resme desteğini nasıl buluyorsunuz peki? Bugüne kadar devletten çok şey bekledik ama olmadı. Artık olmaz diye düşünüyorum. Yurt dışında bir bienalde büyük ödülü bile kazansanız, büyük elçilik sizi tamamen yalnız bırakıyor. Sizi destekleyen olmuyor, her zaman teksiniz, tek başınıza gidip ödülünüzü alıyorsunuz. Nerede olursa olsun, hep böyle oldu. En son Çin Bienali’ne katıldım. Her elçiliğin açılışta yeri var, ama bizim elçiliğin yeri boş. Bu tür şeyleri hep yaşadığım için artık devletten destek beklemiyorum. Bugün uluslararası bir başarı kazanan Orhan Pamuk da her şeyi tek başına yaptı. Bence devletin değil, özel sekörün kurumsal bir politikası olması lazım. Her alanda Türk sanatına büyük destekler oluşmalı. Başka türlü olacağını zannetmiyorum. şey kişisel oluyor Türkiye’de. Kişisel olarak zorluyorsunuz bir şeyleri. Ama onun da boyutu küçük oluyor. Yeni projeleriniz var mı? Kafamda yeni bir proje var. Belçikalı bir heykeltıraş ile beraber yapmak istiyoruz. Bu kez ikonalar yapmayı planlıyorum. Bir ikonalar serisi olacak. Projeyi 2010’da hem Belçika’da hem de İstanbul’da yapmak istiyoruz.l Ben şu anda Casa dell’Arte diye bir galeriyle birlikte çalışıyorum. Her şeyi birlikte planlıyoruz. Ben projeyi sunuyorum, onlar bana destek oluyorlar, yapıyorlar. İşte o zaman tek başına olmuyorsunuz. Tanıtımları yapacak insanlar oluyor yanınızda. Her 1943 yılında Malatya`da doğdu. İlk ve ortaöğretim yılları Malatya`da geçti. 1963 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi`nde öğrenime başladı. Ardından 1964 yılında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Resim öğrenimine başladı. Sırasıyla Karl Schlaminger ve Helmut Hungerberg`in öğrencisi oldu. 1968 yılında Resim Bölümü`nün asistanlık sınavını kazanarak Helmut Hungerberg`in asistanı oldu. Sanatçı, 1969`da Salzburg Yaz Akademisi`ne burslu olarak Prof. Emilio Vedova`nın yanında resim çalışmaları yaptı. 1971-1973 yılları arasında, DAAD Alman Akademik Mübadele Bursu`nu kazanarak, Münih Güzel Sanatlar Akademisi`nde Prof. Rudi Tröger ve Prof. Mac Zimmermann yanında resim ve özgün baskı konusunda çalışmalar yaptı. Ergin İnan, 1972 ve 1973 yıllarında Paris, Venedik, Verona, Montova ve Floransa`daki müzelerde incelemelerde bulundu. 1975`te Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu`nda Resim Bölümü öğretim üyeliğine atanan sanatçı, 1978-79 yıllarında DAAD Bursu ile Münih ve Berlin`deki Güzel Sanatlar akademilerinde ve müzelerinde araştır- malar yaptı. Bu araştırma ve incelemelerini de 1981 yılında Amsterdam, Roterdam, Den Haag (Lahey) ve Londra`da sürdürdü. Sanatçı, 1982 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü`ne öğretim üyesi olarak atanmasının ardından, 1983-87 senelerinde çalışmalarını DAAD Berlin’li Sanatçılar Bursu’nu kazanarak davet edildiği Berlin`de sürdürdü. Ergin İnan, öğretim üyesi olduğu Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü`ne 1985 yılında Profesör olarak atandı. Ayrıca 1985`te ve 1986`da Berlin Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü`ne misafir profesör olarak davet edildi ve desen dersleri verdi. 1990 yılında “T.C. Cumhurbaşkanlığı Köşkü Yeni Binası, İç Mekanları, Sanatsal Değerlendirme Projesi” kapsamında seçilen çağdaş Türk sanatçılarından biri olarak Resepsiyon Salonu duvarına “Yazıt” adlı çalışmasını gerçekleştiren sanatçının, yurt içinde ve yurt dışında kişisel ve karma pek çok sergisi bulunuyor.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Ergin İnan 55 MAKALE LİDERLİK Krizin gerçek sorumlusu başarısız liderler mi? getiriler yaratacak yeni modelleri ve araçları, içerdikleri tuzakları anlamadan, üretmeye devam etmesiydi. Peki bu krizi tetikleyen sadece bu karmaşık finans modellerinin ve araçlarının çökmesi miydi? Hayır, zira Wall Street yıllardır başarısını hep iki temel prensibi koruyarak sürdürdü: Uzun vadede müşterilere iyi bir hizmet sunmak ve piyasaların sağlıklı işlemesine katkıda bulunmak. Ancak, kısa dönemli kazançlar sağlamak uğruna bu prensipleri unutan şirket yöneticileri, Wall Street’te başlayıp, hızla tüm dünyayı etkisi altına alan bu krizin arkasındaki önemli nedenlerden biri oldular. Büyük çılgınlığa kapılan firmaların çöküşü GOSBSAD > 56 Riskli ipotek kredileri, kredi temerrüt takasları, teminatlı borçlanma araçları... Bankacıların ya da yatırımcıların aşina olduğu bu kavramlar, “sokaktaki insan” denen büyük kitle tarafından tam olarak anlaşılmasa da, dünyanın bugün yaşamakta olduğu finansal krizi açıklamak için en çok kullanılan terimlerin başında geliyor. Peki, global krizin tek sorumlusu karmaşık finansal araçların çöküşü müydü gerçekten? Y aşamakta olduğumuz krizin, dünyanın on yılda bir yaşadığı krizlerin en sonuncusu, ama belki de en geniş ölçeklisi olduğunu unutmamak gerek. 1980’lerde tasarruf ve borç fiyaskosu vardı, 1990’larda ise uzun vadeli sermaye yönetiminin çöküşü... 2002’de teknoloji balonu patlamıştı. Bütün bu süreçte değişmeyen tek şey, yaratıcı finansçıların kısa dönemli EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Önceliklerini, kurumlarının geleceğini ve yaşamsal kapasitesini korumak yerine kısa vadede büyük kazanç sağlayacak belirsiz araçlara, hatta kendi ikramiyelerine odaklanmak olarak belirleyen yöneticiler, şirketlerinin ve piyasaların geleceğiyle kumar oynadılar. Bu şekilde yönettikleri müşteri yatırımları için aldıkları yüksek meblağları haklı çıkarmak uğruna son yıllarda büyük bir çılgınlığa kapılan Lehman Brothers, AIG, Countrywide Financial, Washington Mutual gibi şirketlerin liderleri, kısa zamanda çok önemli bir ba- 21. yüzyılın küresel mali piyasalarını istikrarlı kılacak, tüm paydaşlara adil hizmet verecek şekilde işleyen çözümleri sunabilecek liderler; kendileri için para, şöhret ve güç arayan karizmatik kişiler değil, müşterilerine ve kuruluşunun bileşenlerine hizmet vermeye odaklı çalışacak otantik kişiler olacaktır. kış açılarını yitirdiler: Müşterilerin uzun vadeli yatırımlarını ve mali güvenliklerini korumak... Kendileri de daha çok kazanabilsin diye borçların toplam sermayeye olan oranının fazla olmasına güvenerek, riskleri olduğundan az gösterdiler ve kısa vadede büyük kazanç sağlayan bu işlemler, yerini büyük kayıplara bırakarak, hem şirketleri hem de bu liderleri oyunun dışına itti. Bu gerçeğe dayanarak, pek çok uzman bu krize neden olan sorunların arkasında yatan temel nedeni açgözlülük olarak nitelese de, aslında bu fiyaskoların arkasındaki temel neden, şirketlerin başında uzun vadede sağlam şirketler kuracak bilgeliğe sahip liderler yerine piyasanın hakkından geleceğini düşünen “parlak zekalı” yöneticiler olması gibi gözüküyor. Oyundaki yerini koruyan liderlerin farkı neydi? Dolayısıyla mevcut liderleri, onlar gibi düşünen ve hareket eden yenileriyle değiştirerek piyasaların içinde bulunduğu sorunları düzeltmek yeterli değildir, esasında bu sorunlara neden olan düşünce kalıplarını da değiştirmek gerekir. Çünkü batan şirketlerle aynı piyasalarda, benzer finansal araçlarla işlem yapan bazı firmalar, farklı liderlik anlayışları sayesinde hala oyundaki yerlerini korumaktalar. Peki bu farkı oluşturan unsurlar nelerdir? Başarılı liderlerin müşterilerinin çıkarlarını üst- te tutmaları, risklere ve kaldıraçlara karşı tedbirli davranmaları, hesaplarını dikkatli ve şeffaf tutmaları ve uzun dönemli sürdürülebilirliğe odaklanmaları... Harvard Üniversitesi bünyesindeki Kamu Liderliği Merkezi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Amerikan halkının güven duyduğu kişiler listesinde en alt sıraları, Kongre ve Başkan ile paylaşan gruplardan birisi de iş dünyasının önderleri. İnsanların güvenini kazanmanın her lider için temel esas olduğunu, kurumlarının meşruluğunu liderlere teslim eden tüm bileşenlerin tam güveni sağlanmadığı sürece liderlerin etkin olamayacağını unutmamak gerek. Bu nedenle de artık, toplumun ve müşterilerinin çıkarlarını bir bütün olarak kendi çıkarları üzerine koyabilecek, gerçeği tüm çıplaklığıyla dile getirebilecek, hatayı örtmek yerine üzerine gidip çözüm üretecek liderler çıkartmak gerekiyor. 21. yüzyılın liderleri nasıl olacak? 21. yüzyılın küresel mali piyasalarını istikrarlı kılacak, tüm paydaşlara adil hizmet verecek şekilde işleyen çözümleri sunabilecek liderler; kendileri için para, şöhret ve güç arayan karizmatik kişiler değil, müşterilerine ve kuruluşunun bileşenlerine hizmet vermeye odaklı çalışacak otantik kişiler olacaktır. Yeni liderlerin özelliklerinin sıralandığı bir liste asla yeterli uzunlukta olmayacağı için özetle şunu söylemek gerekir: Finans kurumlarının başında, yeni bir düşünce sistemini benimsemiş, müşterileri için, kuruluşları için ve sermaye piyasalarının sürekliliği için uzun vadeli sonuçlara odaklanan liderler, yeni jenerasyonu oluşturmalıdır. İnsanların finans kuruluşlarına güveni ancak bu şekilde, bir kaç yıl içerisinde benzer sorunları yaşamayacaklarından emin oldukları takdirde tazelenecek ve temeli güven olan kapitalizm tekrar işler hale gelecektir.l GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD > 57 İŞ SAĞLIĞI İ VE GÜVENLİĞİ ş güvenliği uzmanları, herhangi bir örgütte, iş güvenliğinin temel bir değer olarak ele alınmasının yararlarından söz eder dururlar. Önceliklerin zaman içinde değişeceği, ancak değerlerin değişmeden kalacağı düşüncesinden yola çıkarak, iş güvenliğinin bir öncelik sorunu olmaktan çok, bir değer olarak ele alınmasını öğütlerler. Bu sağa sola sapmayan, doğru ve çok basit bir mantık saptamasıdır. Peki, “İş güvenliğini bir değer olarak ele almak” ne demektir? Genellikle yöneticiler ve çalışanlar, şu ama bu nedenle, iş sağlığı ile üretimi sürdürme ya da herhangi bir yöntemi daha işlevsel kılma gibi etkinliklerle aynı kefeye koymaktan sürekli kaçınırlar ve bu etkinliklerden fedakârlık etmeye yanaşmazlar. GOSBSAD Değerler ve davranış: 58 İş sağlığı ve güvenliğinin önemsendiği bir kültür oluşturma EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Değer hakkında daha kesin konuşabilmek için, terimi işlevsel olarak tanımlamamız gerekir. Değerler, temelde inançları ve uygulamaları tanımlayan açıklamalar ya da bir toplumun desteklediği yerleşik davranış kümeleridir. Tipik olarak değere ilişkin açıklamalar, bir toplumun üyelerince “haklarında iyi duygular geliştirilmiş” davranışları tanımlar. Değer ifadeleri, aynı zamanda, bir grubun, bir kültürün üyelerince cezalandırılabilecek, ya da haklarında itaatsizlik cezası uygulanabilecek davranışları tanımlar, ima eder. Örneğin, hepimiz çok küçük yaşlarda, başkalarının sahip olduğu şeylere saygı göstermeyi öğreniriz. Bu öğrenimin bir parçası “çalmayacaksın!” kuralını içerir. Bu ilke ihlal edildiğinde, ya aile bireyleri ya da toplumdaki diğer kişiler tarafında ceza uygulamasına gidilir. Bu nedenle, “iş güvenliğinin temel bir değer olması gerektiği” söylemi, kurum üyelerinin “İş güvenliğini riskli bir konuma sokmayacaksın!” kuralına uymaları, bu kuralı sürekli göz önünde bulundurmaları, iş sağlığı ve güvenliği kurallarını uygulamada taviz vermemeleri anlamına gelir. Değerleri iki grupta ele alabiliriz; “Kişisel” ve “Kültürel” değerler. Kişisel değerler, insanların kişisel davranış kural ve standartlarını ima eder. Bu kurallar, insanların haklarında iyi düşünceler taşıdıkları davranışlarla ilişkilidir ve uygun bulunan uygulama biçimleri pekiştirilir. Diğer taraftan, kültürel değerler, genellikle toplumda Bu iki tür değerin ikisi de, işin güvenli bir şekilde yapılması için son derece önemlidir. Hangisinin öncelik taşıdığını ya da hangisinin daha önemli olduğunu tartışmak “yumurta-tavuk” ilişkisi gibi bir anlamsızlık taşır. Basitçe söylemek gerekirse, biri olmadan diğeri olamaz. Değerlerle Davranış Arasında Ne Gibi Bir İlişki Vardır? Değerler genellikle bizim ikinci doğamız, yapımız haline gelmiş davranışları tanımlarlar. Alışılmış davranışlar içinde etkinlikleri gerçekleştirirken, “doğru mu, yanlış mı yapıyoruz?” gibi bir düşünceye girmeyiz. Çok yaygın bir örnek olarak giyinmeyi ele alabiliriz. Aklı başında hiçbir kimse ev kıyafetlerini çıkartıp, sokak kıyafetlerini giymeden evini terk edip dışarı çıkmaz. Bir “değer” olarak ele alınan iş sağlığı ve güvenliği dediğimizde; kurumun tüm çalışanlarının, iş güvenliği ile ilgili uygulamalarda, aynı tutarlılığı göstermeleri, onlardan ödün vermeye kalktıklarında, giyinme örneğinde olduğu gibi, rahatsızlık duymalarını kast etmekteyiz. Elbise giyme ile ilgili değerlerimiz, pek çok bakımdan, iş güvenliğine yönelik değerlerimizle ilgili güzel benzeşmeler oluşturur. Nasıl farklı kültürler elbiselerine farklı değerler yüklerlerse, kurumlar da iş güvenliğine farklı düzeylerde adanmışlık gösterirler. Dünyanın kabileler kültürleri gereği ya hiç bir şey giymez ya da üzerlerine bir iki parça takıştırırlar, bu davranış kuruluşların iş güvenliğine çok az ilgi göstermeleri ya da iş güvenliğiyle hiç ilgilenmemelerine benzetilebilir. Var olan iş güvenliği kural ve standartlarına uymayı reddeden bir kişinin davranışları da, giysi giymeyi reddeden ve çıplak yaşayan bir kişinin davranışları ile benzeşir. Bir de, toplum içinde çırılçıplak koşarak dikkatleri üzerlerine çeken ve de kendi akıllarınca kahraman olduklarını düşünenler vardır. Karşılaştırıla- Misyon ve Vizyon Süreç Değerler Davranış Sonuçlar Şekil-1. Etkili bir kültür yaratmak için örgütün öğeleri mutlaka aynı çizgide bulunmalıdır. bilir bir biçimde, kuruluş çalışanları içinde de, güvenlik ya da bakım uygulamalarını göz ardı etme kahramanlığını göstererek kuruluşlarına para kazandırdıklarını zannedenler vardır. Kültürel Bir Değer Olarak İş Güvenliği Nasıl Oluşturulabilir? Gerçekten iş güvenliğine değer veren bir kültür yaratılmak isteniyorsa, iş güvenliği uygulamalarını destekleyen resmi (formal) ve doğal (informal) sistemleri paralel, atbaşı harekete geçirmek gerekir. Göz önünde bulundurulması gereken öğeler Şekil-1’deki verilmektedir. Etkili bir iş güvenliği kültürü yaratılmak isteniyorsa, öncelikle ideali tanımlayan bir “vizyon” ve de “misyon” yaratılmalı, daha sonra bu sonuçlara (ideale) erişmek için gerekli süreçler oluşturulmalı ve yapılacak faaliyetler ve alınacak kararlara yol gösterecek değerler tanımlanmalıdır. Modelde davranış öğesi özel bir önem arz eder, çünkü süreçlerin başlatılmasında ve değerlerin gerçekleştirilmesinde kilit görev görürler. Etkili yöneticiler ve sağlıklı kuruluşlar bu öğelerin her birine gerekli özen ve önemi verirler.l Bu yazı Yankı Eğitim & Danışmanlık tarafından hazırlanmıştır. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD hakim (yaygın) davranış ve etkinlikler için en uygun olduğu düşünülen normlar (standartlar) ve kuralları ima eder. Bu nedenle, bu norm ve standartları izleyenleri takdir edilirken, göz ardı edenler de içinde yaşadıkları ya da çalıştıkları toplumun diğer üyeleri tarafından cezalandırılır, en azından dışlanırlar. 59 OSB’LER VE MEVZUAT OSB Kanunu’ndaki yeni değişiklikler Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 10 Kasım 2008 tarihli ve 27050 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. GOSB Bölge Müdürü Güher Türker, kanun değişikliklerinin önem kazanan konuları arasında yer alan maddelere ilişkin bilgilendirmeyi GOSB Dergisi için yaptı. O rganize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 10.11.2008 Tarihli ve 27050 Mük. Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Değişiklik yapan Kanun ile OSB’nin tanımı genişletilmiştir. OSB’lerde, bölge büyüklüğünün % 10’undan fazla olmamak koşuluyla, küçük imalat, tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık alanları da yer alabilecektir. Ayrıca, arsa satışına ve tahsisine ilişkin yenilikler getirilmiştir. Kanun’la Tarıma Dayalı İhtisas OSB’lerinin kurulması olanağı da sağlanmıştır. Değişiklik yapan Kanunun 7. maddesi ile 4562 sayılı OSB Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde yapılan değişiklik ile bu Kanun’un Geçici 1. Maddesi düzenlemesi de OSB’ler açısından önem arz eden değişiklikler olarak değerlendirilmektedir. “Kanun No: 5807 Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Kabul Tarihi: 23 Ekim 2008 GOSBSAD Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 10 Kasım 2008 - Sayı: 27050(1. Mükerrer) 60 Madde 1. 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 3’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Madde 3. Bu Kanunun uygulanmasında; a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ b) Organize Sanayi Bölgeleri (OSB): Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla; sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının imar planlarındaki oranlar dahilinde gerekli idari, sosyal ve teknik altyapı alanları ile küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık alanları, teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini, c) Onaylı sınır: Yer seçimi sonucunda sınırları tasdik edilmiş OSB alanlarıyla birlikte, OSB’nin faaliyetleri için zorunlu olan ve Bakanlığın uygun gördüğü; teknik altyapılara ilişkin tesis ve bağlantı hatları ile teknik donatı alanlarının yer aldığı OSB dışındaki alanları, d) İhtisas OSB: Aynı sektör grubunda ve bu sektör grubuna dahil alt sektörlerde faaliyet gösteren tesislerin yer aldığı OSB ile lojistik amacıyla kurulan OSB’yi, e) Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK): OSB’lerin kendi aralarında yardımlaşmaları ve ortak sorunlarını çözüme kavuşturmalarını sağlamak üzere oluşturulacak OSB üst kuruluşunu, f) Katılımcı: OSB’lerde, bir işletmenin kurulması için parsel tahsisi veya satışı yapılanlar ile maliki bulunduğu parselde üretimde bulunan veya bulunmayı taahhüt eden ve bu Kanunun amacına uygun faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişiyi, g) Kiracı: Katılımcının tesisini, yönetmelikte belirlenen esas ve usullere uygun biçimde kiralayan gerçek veya tüzel kişiyi, ifade eder.” “OSB; kurulması öngörülen yerde varsa sanayi odası, yoksa ticaret ve sanayi odası, o da yoksa ticaret odasından en az biri ile talepleri halinde il özel idaresi veya OSB’nin içinde bulunacağı il, ilçe veya belde belediyesinin, büyükşehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin temsilcilerince imzalı ve valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş protokolünün Bakanlıkça onaylanması ve sicile kaydı ile tüzel kişilik kazanır.” Madde 3 - 4562 sayılı Kanunun 15’inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “OSB’ce teminat olarak gösterilen ve bu nedenle satışına karar verilen veya katılımcıların borcundan dolayı satışına karar verilen taşınmazların icra yoluyla satışı halinde; Bakanlık ve OSB alacaklarının öncelikle ödenmesi koşuluyla, bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip alıcılara veya kredi alacaklısı kuruluşa satış yapılabilir. Satış ilanlarında kuruluş protokolünde yer alan katılımcı niteliklerine de yer verilir.” “Taşınmazların kredi alacaklısı kuruluşa satılması halinde, kredi alacaklısı kuruluş, satın aldığı taşınmazı sadece bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip gerçek veya tüzel kişilere en geç iki yıl içerisinde satmak veya aynı nitelikteki gerçek veya tüzel kişilere kiraya vermek zorundadır.” Madde 4- 4562 sayılı Kanunun 18’inci maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Katılımcılara geri alım hakkı şerhi kaldırılarak tapu verilmesi durumunda tapu kaydına “taşınmazın icra yoluyla satışı dahil üçüncü kişilere devrinde OSB’den uygunluk görüşü alınması zorunludur.” şerhi konulur. Bu durumda eski katılımcının vermiş olduğu taahhütler, yeni alıcı tarafından da aynen kabul edilmiş sayılır.” Madde 5- 4562 sayılı Kanunun 26’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. “Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri Madde 26/A- Tarım ve sanayi sektörünün entegrasyonunu sağlamaya yönelik tarıma dayalı sanayi girdisini oluşturan bitkisel ve hayvansal üretimin ve bunların işlenmesine yönelik sanayi tesislerinin yer alabileceği ve ilgili mevzuatı uyarınca öngörülen biyogüvenlik tedbirlerine uyulması şartıyla Tarıma Dayalı İhtisas OSB kurulabilir. Bu bölgelerin yer seçimi, kuruluşu, imar planı onayı, faaliyeti, işleyişi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulacak ayrı bir yönetmelik ile belirlenir.” Madde 6 - 4562 sayılı Kanunun 27’nci maddesinin birinci fıkrasındaki “kuruluşlarının” ibaresi “kuruluşunun” olarak değiştirilmiştir. GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I EKİM-KASIM-ARALIK 2008 GOSBSAD Madde 2 - 4562 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin; beşinci ve altıncı fıkralarındaki “mevzii” ibaresi madde metninden çıkarılmış, beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut dokuzuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Ortak yerlerden sayılan zorunlu idari, sosyal ve teknik altyapı alanları ile arıtma tesisi alanı ve aktif yeşil alanlar bölge büyüklüğünün yüzde 8’inden az; katılımcı ve/veya kiracı vasfı ile bölge içinde faaliyet gösteren küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık hizmet alanları ise bölge büyüklüğünün yüzde 10’undan fazla olamaz.” 61 OSB’LER VE MEVZUAT Madde 7 - 4562 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Geçici Madde 2 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, mülga 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun 5 inci maddesinin (r) bendinin (5) numaralı alt bendine göre kurulup yönetilmekte olan OSB’ler, bu Kanunda adı geçen OSB’lerden sayılır. Bu şekilde kurulup yönetilmekte olan OSB’lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre faaliyette bulunan oda meclisleri yürütür. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri oda meclisi üyeleri arasından seçilir. Oda meclisi üyeleri arasında, OSB katılımcısı varsa, yönetim kurulu üyelerinin en az üçü bu üyeler arasından seçilir.” Geçici Madde 1 - 15/4/2000 tarihinden önce, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun amacına uygun olarak kurulmuş olup, aynı Kanunun geçici 1 inci maddesine göre tüzel kişilik kazanamayan veya kazanmamış sayılan ve varsa tevsii alanları dahil yer seçimi kesinleşmiş OSB’lerin, 4562 sayılı Kanunun 4’üncü maddesine göre hazırlayacakları kuruluş protokolünü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Bakanlığa vermeleri halinde, durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmiş sayılırlar ve Bakanlık OSB sicil defterine kaydedilerek tüzel kişilik kazanırlar. Madde 8- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Madde 9- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.” GOSBSAD *5812 sayılı Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 05.12.2008 tarihli ve 27075 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 62 *5819 sayılı İskan Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 05.12.2008 tarihli ve 27075 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Yine, 5814 sayılı ‘’Avrupa Topluluğunun EKİM-KASIM-ARALIK 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programının (2007-2013) Girişimcilik ve Yenilik Özel Programına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı Konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’’ ile 5817 sayılı ‘’Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Litvanya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’’ ve 5818 sayılı ‘’Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ da aynı Resmi Gazete’de yayımlanmışlardır. Özellikle 5812 sayılı Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile pek çok düzenleme getirildiği, özellikle sağlık hizmeti sunan ve 4734 sayılı Kanun kapsamındaki idarelerin teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerinden yapacakları mal ve hizmet alımlarına olanak sağlandığı görülmektedir. 5812 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca ilanların, elektronik araçlar ile hazırlanması ve gönderilmesi halinde numaralı alt bendindeki ilan süresinin yedi gün kısaltılması, yine ilan ile ihale ve ön yeterlik dokümanına Elektronik Kamu Alımları Platformu üzerinden doğrudan erişimin temin edilmesi halinde ise ilan süresi ile belli istekliler arasında ihale usulü ile yapılacak ihalelerde ön yeterliği belirlenen adaylara yapılacak kırk günlük davet süresinin beş gün kısaltılmasına ilişkin düzenleme ve uluslararası ilan yapılan haller dahil ön ilan yapılması halinde kırk günlük ilan ve davet süresinin yirmidört güne kadar indirilebilmesine ilişkin düzenlemeler de Kanun’un getirdiği önemli değişiklikler olarak değerlendirilmektedir. Kanun’un 1, 2, 8, 10 ve 35. maddesinin (b) bendi ile yürürlüğü düzenlenen hükümleri hariç 20 nci maddesinin diğer hükümleri ile 26, 28, 29 ve 30 uncu maddeleri yayımı tarihinde; 14, 21, 22 ve 23 üncü maddeleri, 20. maddesi yayımı tarihinden otuz gün sonra, diğer hükümleri ise doksan gün sonra yürürlüğe girecektir.l ÜYELERİMİZDEN Mavisis’in başarısı Mavisis Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kavaslar, “Büyük Firma” dalındaki “Ürün Geliştirme Süreci Ödülünü” Anel Grup Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel ile birlikte, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’den aldı. Ödül töreninde konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, Ar-Ge faaliyetlerine verilmekte olan desteklerden bahsetti. Bireysel olarak yenilikçilik ve yaratıcılık çalışmalarının yanında, çıkartılan Ar-Ge yasası ile bu tür faaliyetlerin kurumsallaştırılmasını da hedeflediklerini belirten Ekren, isteklerini özel sektörle paylaştıklarını ve ilgili yönetmelikleri çıkardıklarını bildirdi. Ekren, özellikle büyüme eğilimlerinin düşme gösterdiği bir ortamda iç ve dış talebin önem kazandığına dikkat çekti. Yıllık üretim kapasitesi 10 milyar, ihracatı da 5 milyar dolar olan elektrik elektronik sektörünün, net ihracatçı sektörler içinde önemli bir büyüme motoru olacağını düşündüğünü söyleyen Erken, içinde bulunulan kritik dönemde sektör yetkilileri ile birlikte yeni açılımlar Türk Elektronik Sanayicileri Derneği 2008 Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri, 27 Kasım 2008 akşamı Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. GOSB Teknopark katılımcılarından Mavisis Teknoloji End. San. Tic. A.Ş., “Okda Akıllı Solar Güç Dönüştürücü Sistemi” ürünüyle Ürün Geliştirme Süreci ödülünü almaya hak kazandı. yapılmasının önemine işaret ederek, “Sizlerle birlikte her zaman değerlendirmeye, tartışmaya, yeni modeller ve yeni çıkış yolları bulmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim’’ dedi.l Anel Grup Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Çelikel, Mavisis Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kavaslar “Büyük Firma” dalındaki “Ürün Geliştirme Süreci Ödülünü” Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’den alırken görülüyor. GOSBSAD T ürk Elektronik Sanayicileri Derneği (TESİD) tarafından verilen ‘’Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri 2008’’ sahiplerini buldu. Bu onura layık görülen firmalardan biri GOSB bünyesinde yer alıyor. GOSB Teknopark’da faaliyet gösteren, özellikle yenilenebilir enerjiye yönelik güç elektroniği çözümleri tasarlayan, yenilenebilir enerji konusunda sektörde partnerlikleri olan ve konuyla ilgili danışmanlık yapan Mavisis Teknoloji Enerji San. Tic. A.Ş,, Anel Telekomünikasyon Elektronik Sistemleri A.Ş. (Aneltech) ile birlikte ‘’Büyük Firma” dalında ‘’Okda akıllı solar güç dönüştürücü sistemi’’ ürünüyle ödüle layık görüldü. Özellikle ev kullanıcılarına yönelik olarak tasarlanan OKDA, gelişmekte olan yenilenebilir enerji pazarında bir kaç özelliği bir arada bulunduran, dünyada benzeri olmayan bir Türk ürünü. HABERLER Büyük firma dalında, TESİD 2008 “Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülü”nü Aneltech-Mavisis aldı 63 GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008 ÇEVRE VE ENERJİ Yenilenebilir enerjiler ve Türkiye > Yenilenebilir enerjiler önümüzdeki yılların en hızlı yükselen sektörü olmaya aday. ABD ve AB yenilenebilir enerji sektörüne çok önemli yatırımlar yapıyorlar. Hatta bazı ekonomistler, bu sektöre yapılacak yatırımların mevcut finans krizinden çıkmakta önemli rol üstleneceğini ifade ediyorlar. Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında, en büyük doğal enerji potansiyelini yenilenebilir enerjilerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Özel sektör de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiler potansiyelinin farkında. Bu ilginin özellikle piyasa dostu, şeffaf düzenlemeler ile desteklenmesi gerekiyor. Y enilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtlara alternatif olarak vazgeçilmez bir enerji kaynağı olarak değerlendiriliyor. 2006 yılında İklim Değişimi Ekonomisi raporunu yazan Dünya Bankası eski baş ekonomisti ve İngiltere Hazine danışmanı Lord Nicholas Stern, küresel ısınmaya karşı hemen harekete geçmenin maliyetinin GSMH’nin yüzde 1’ine denk geldiğini ifade etmişti. Hemen harekete geçilmediği takdirde ise bu maliyetin GSMH’nin yüzde 5 ile 20’sine yükseleceğini söylemişti. Stern bugün krizden çıkmak için tüketimi artırmanın yeterli olmadığını; fosil yakıtlara dayalı bir ekonomiden, düşük karbon ekonomisine geçilmesi gerektiğini söylüyor. GOSBSAD AB 2020’ye kadar enerjisinin yüzde 20’sini yenilenebilir enerjilerden sağlamayı hedefliyor 64 Yenilenebilir enerjiler AB için gerek sera gazı emisyonlarının azalması, gerek enerji verimliliğinin artması, gerekse birliğin petrol ve gaz ithalatı bağımlılığının azaltılması açısından çok önemli. AB, 2020 yılına kadar enerjisinin yüzde 20’sini yenilenebilir enerjilerden sağlamayı hedefliyor. Komisyon, sadece sera gazı emisyonlarının yüzde 20 oranında azaltılmasını değil, aynı zamanda gelecekteki enerji talebinin yüzde 20 oranında azaltılması hedefini destekleyen bir enerji paketi önerdi. TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ Temiz teknolojiler 2020 yılında 20 milyon kişiye istihdam sağlayacak Yenilenebilir enerjilerin yükselmeye devam edeceğinin bir diğer kanıtı da yeşil teknolojilere yapılan yatırımların, risk sermayesi portföyünde de kendine önemli bir yer edinmiş olması. Risk sermayedarlarının 2007 yılında yeşil teknolojilere yaptıkları yatırımlar, üç yıl öncesine kıyasla üç kat artış göstererek 3 milyar dolara ulaştı. Bazı uzmanlara göre “temiz teknoloji” “yüksek teknoloji”nin yerini alacak ve ABD’de başlayarak tüm dünyada büyümenin motoru olacak. Şu anda 4 milyon kişiye istihdam sağlayan temiz teknoloji sektörünün 2020 yılında 20 milyon kişiye istihdam sağlayacağı tahmin ediliyor. Yani gelecek temiz teknolojilerde. ABD iş dünyası yakından ilgileniyor ABD’ye bakacak olursak her ne kadar George W. Bush bugüne kadar Kyoto Protokolü’nü imzalamayı kabul etmese de, ABD’nin yeni başkanı Barack Obama yeşil ışık yakıyor protokolün imzalanmasına. Washington bugüne kadar yenilenebilir enerjiler konusunda hareketsiz kalmış olsa da, yerel ve özel girişimler bu alanda oldukça aktif davrandılar. Ör- Pittsburg’da 350 milyar dolara inşa edilecek Convention Center dünyanın en büyük “yeşil bina”sı olacak. Ülke genelinde 800’den fazla bina Leed sertifikasına sahip. Bu sertifika “Enerji ve Çevre Tasarımında Liderlik” anlamına geliyor. Hazırlık aşamasında olan 5 bin projenin de 2 yıl içinde bu sertifikayı alacakları belirtiliyor. Bu büyük projelerin yanı sıra, daha küçük çaplı girişimler de söz konusu. Örneğin yine Kaliforniya’da valilik binaların tepelerine bahçeler kuruyor. Böylece yaz aylarında sıcaklık 24 derecede kalacak ve klima kullanımı ciddi bir ölçüde azaltılmış olacak. New York Valisi Michael Bloomberg şehirdeki yaklaşık 13 bin taksinin yerine hibrid motorla çalışan arabalar koymayı ve gökdelenlerin tepesine rüzgar türbinleri yerleştirmeyi planlıyor. Yeşil dalga, iş dünyasının büyük markalarını da yakından ilgilendiriyor. ABD’nin en büyük perakende zinciri Wal-Mart da bunlardan biri. Wal-Mart 3 bin 500 mağazasına güneş panoları yerleştirmek istiyor. Yenilenebilir enerjiler konusunda etkin olan bir diğer büyük marka da Google. İnternet devinin Silikon Vadisi’ndeki Mountain View kampüsünde elektrik tüketiminin üçte biri güneş enerjisinden elde ediliyor. Google 2012 yılına kadar bir çok merkezinde aynı uygulamaya geçmeyi planlıyor. Bu alanda aktif olan bir diğer şirket örneği de General Motors. ABD’li otomobil üreticisi 2010 yılında devrim yaratacak bir hibrid motor piyasaya sunacağını açıkladı. Türkiye’de yenilenebilir enerjiler,enerji üretiminde kömürden sonra 2. sırada Enerji konusunda Türkiye’nin durumu AB’nin durumuna benzerlik gösteriyor. Enerji güvenliği Türkiye açısından çok önemli bir konu. Bununla birlikte bugün Türkiye’nin petrol ve gaz ithalatına bağımlılığı AB’den daha fazla. GelişmekGEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ I TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008 GOSBSAD neğin Kaliforniya’da kullanılan elektriğin yüzde 10’u yenilenebilir enerjilerden elde ediliyor. Vali Arnold Schwarzenegger 2017 yılına kadar bu oranın iki katına çıkarılması gerektiğini düşünüyor. ABD’de bir çok bölgede aynı görüş hakim. Toplamda her sene güneş ve rüzgar enerjisi kullanımını desteklemek amacıyla 15 milyar dolar devlet yardımı veya vergi kredisi sağlanıyor. ABD iş dünyası da bu alana oldukça fazla ilgi gösteriyor. 65 ÇEVRE VE ENERJİ te olan bir ülke olan Türkiye’de karbon emisyon miktarı her geçen gün artmaya devam ediyor. Enerji fiyatları da oldukça yüksek.Türkiye’nin yerli kaynaklarından elektrik üretilebilecek potansiyeli 432 milyar kilovat saat. Ancak bunun 350 milyar kilovat saati kullanılmıyor. Son dönemde EPDK’ya yapılan lisans başvurusundaysa ithal kömür ve doğalgaz ağırlıkta. Bu durum, elektrik üretimindeki ithal kaynak ağırlığının önümüzdeki yıllarda daha da artacağı sonucunu ortaya çıkartıyor. Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında, en büyük doğal enerji potansiyelini yenilenebilir enerjilerin oluşturduğu dikkat çekiyor. Özel sektör de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiler potansiyelinin farkında. Bu ilginin özellikle piyasa dostu, şeffaf düzenlemeler ile desteklenmesi gerekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye’nin önemli miktarda yenilenebilir enerji kaynakları potansiyeline sahip olduğunu ve enerji üretiminde kömürden sonra ikinci sırada geldiğini söy- lüyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretiminde en önemli payın hidroelektrik ve biokütleye ait olduğunu ifade eden Bakan, rüzgar ve güneş enerjisinin payının henüz çok küçük olmakla birlikte, gelecekte artmasının beklendiğini de dile getiriyor. Türkiye’nin tespit edilmiş olan ekonomik hidrolik enerji potansiyeli 130 milyar kilovat saat/yıl. Bu potansiyelin yüzde 35’i işletiliyor, yüzde 9’u inşaat aşamasında, geri kalan yüzde 56’sı ise proje seviyesinde. Türkiye’nin biokütle kaynakları tarım, orman, hayvan, organik şehir atıklarından oluşuyor. Yeni geliştirilmiş olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Atlası (REPA) ile yıllık ortalama rüzgar hızı 8.5 m/s ve üzerinde olan bölgelerde en az 5 bin MW, 7.0 m/s’nin üzerindeki bölgelerde ise en az 48 bin MW büyüklüğünde rüzgar enerjisi potansiyeli olduğu tespit edilmiş durumda. Güneş Enerjisi Potansiyel Atlası ise yıllık elektrik üretim potansiyelinin 380 milyar kilovat/saat olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’de bu potansiyelin kullanılmamasının başlıca nedeni maliyetlerin çok yüksek olması. Yenilenebilir Enerji Yasası ile bu yatırımlara 10 yıl alım garantisi verdiklerini ifade eden Enerji Bakanı Güler, güneş pil ve santrallerinin Türkiye’de yapılmasını arzu ettiklerini, bu yönde Almanya, Hollanda, İspanya ve ABD ile çalışmalarının olduğunu söylüyor. Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyeli 31 bin 500 MWt boyutunda. Jeotermal enerji potansiyelinin yüzde 10’luk bölümü konut ısıtmakta ve 27 MW’lık bölümü ise elektrik üretimi amaçlı kullanılıyor. 25 MW’lık jeotermal elektrik üretim santrali ise henüz yapım aşamasında. GOSBSAD Bakanlık verilerine göre, 2006 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen toplam enerji miktarı 5 milyon 383 bin TEP olarak gerçekleşti. Hidroelektrik+jeotermal kaynaklardan 3 milyon 886 TEP, bioyakıttan 2 bin TEB, rüzgardan 11 bin TEB, jeotermal kaynaklardan ısı olarak 1 milyon 81 bin TEP ve güneşten ısı olarak 403 bin TEB enerji elde edilmiş durumda. 2007 sonuçları ise henüz açıklanmadı.l 66 Kaynak: www.euractiv.com.tr TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2008 I GEBZE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
Benzer belgeler
GOSBSAD - bilgikurumsal.org
Derneği Yayın
Organı
GOSBSAD Adına
İmtiyaz Sahibi:
Selçuk Paksoy
GOSBSAD Yönetim
Kurulu Başkanı
Sorumlu
Yazı İşleri Müdürü:
Tunçer Gömeçli
GOSBSAD
Genel Sekreteri
Editör:
Burçin Yeşiltepe
Yayın Kur...