2009 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar
Transkript
2009 Temmuz Sayı - xn--sevgiyaynlar
TEMMUZ 2009 Sayý: 487 Fiyat: 3.5 TL .Evrende Etken Olan Görevliler .O Vardýr, O Birdir, O’nun Þaný Yücedir .Ýstanbul’daki Paranormal Etkinlikler ÝÇÝNDEKÝLER Þuur Maddeden Gelmez ..................... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 41 Sayý:487 Temmuz 2009 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Özenç Kayserilioðlu Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Evrende Rabbimiz de Etken Görevliler de ....................................... 6 Ahmet Kayserilioðlu O Vardýr, O Birdir, O’nun Þani Yücedir ........................... 14 Güngör Özyiðit Eðitimde Hasan Âli Yücel Dönemi ............................................. 21 Yalçýn Kaya Hayvanlarla Konuþmak - 7 ............... 29 (Angelika Guldenstein) Zuhal Voigt Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 0542 676 83 47 Faks: 0212 249 18 28 P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Oba Sok. Silla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul Baský: Inkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ. Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul Fiyatý: 3.5 TL Yýllýk Abone: 40 TL Yurt Dýþý: 50 TL Hayatta Kalmanýn Planlarýný Yapan Ülke: Çin (Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) ................ 39 Thom Hartman/Arýn Ýnan Ýstanbul Önemli Etkinliklere Ev Sahipliði Yaptý Rengin Özer ......................................... 43 SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar Sizler de farkýnda mýsýnýz bilemeyiz, bir gün yine 24 saat, ama sanki eski 24 saat deðil. Çok ama çok hýzlý geçiyor zaman, geceler, gündüzler birbirini çýlgýnca kovalýyor. Olaylara biraz daha dýþarýdan bakmaya alýþmýþ olan spritüeller bunun daha çok farkýna varýyor. Bu hýzlý gidiþte günlük iþler, çözümsüz problemler, kýsýr döngüler tamamen anlamýný yitiriyor. Ýnsan zamanýný ve enerjisini en gerekli olanlara, daha çok sevgiye, daha çok farkýndalýða, daha derin anlamlara vermeyi diliyor. Ülkemizde bitmez tükenmez tartýþmalar bütün tv kanallarýný sarmýþken, ince bir þerit içinde bir haber geçiþtirildi. Bizim kanallarýmýzýn dýþýnda bütün dünya televizyonlarýnda ilk haber olarak verilen ve durmadan verilen haber, gelmiþ geçmiþ en büyük yýldýzlardan belki de ilk sýralarda sayýlabilecek olanýnýn bu dünyadan ayrýldýðýný bildiriyordu. Normal yaþamamak için gelmiþti bu dünyaya sanki. En yoðun sevgiye, bunun yanýnda en yoðun nefrete maruz kalarak yaþamak, çok geniþ bir hayal gücü ve yaratýcýlýkla, ayný zamanda müthiþ bir kýrýlganlýkla baþa çýkmaya çalýþmak, hem erkek gibi hem kadýn gibi hissedebildiði için her tür örselenmeye daha açýk olmak... ve alabildiðine þöhret ve zenginlikle dünyanýn nazarýný üzerinde toplamak. Zor bir hayatý, planý geride býraktý Michael Jakson, eserlerini bizlere hediye ederek. Epey üzdü bu dünya onu. O ise aldýðýndan çok daha fazlasýný vermeye uðraþtý hep, týpký tüm sanatçýlar gibi. Boyutlararasý sevgiyi, enerjiyi her türlü sýkýntýya seve seve razý olarak bizlere indiren hem yaþayan hem yaþamayan tüm sanatçýlara sevgiler, saygýlar bizden... Ýyi ki varlar... En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI 1 SEVGÝ DÜNYASI 2 ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR Bu yazýda inkârcý bir materyalistin fikirleri tartýþýlmaktadýr. Bu fikirler materyalistlerin (sosyalistlerin) kitabýndan alýnmýþ bulunmaktadýr. Dr. Refet Kayserilioðlu Þuur Maddeden Gelmez SEVGÝ DÜNYASI Erdem - Dediniz ki asýrlar boyu bir taþý bir yere koysak ondan bir þuur meydana gelmez. Taþ maddenin en kaba ve en katý halidir. Belki ondan bir þuur meydana gelmez, ama beyin gibi ince ve üstün bir cevherden bir þuur pekâla meydana gelebilir. Nitekim meydana gelmektedir de. O halde þuurun yaratýldýðýný iddia etmek zoraki bir gayeciliktir. Çeþitli ve karþýlýklý madde, enerji etkilenmeleriyle üstün tertipte maddeler oluþmuþ, bunlardan da þuur meydana çýkmýþtýr. Özden - Bu bir fikir spekülasyonu veya oyunudur, dostum. Maddede þuur yok, enerjide þuur yok, bunlar asýrlar boyu birbirine tesir etseler kendilerinde olmayan bir þeyi nasýl meydana getirecekler. Yok'un yok'a tesiri yok olur. Matematikten biliyoruz. 0 x 0 = 0 dýr. Sýfýr çarpý sýfýr eþit bir olmaz. Böyle bir iddia mantýða aykýrýdýr, matematiðe de aykýrýdýr, öyleyse ilme de aykýrýdýr. Olabilir, gelebilir gibi ihtimali ve 3 spekülatif iddialarla gerçekler çürütülemez. Erdem - Peki beynimizde þuur yok mu? Beyin þuur göstermiyor mu ve madde deðil mi? Özden - Evet, beyin maddedir ve beyin þuuru gösteriyor. Ama beynin gösterdiði þuur ruhtan gelen þuurun sadece aksettiriliþidir. O da tam olarak deðil. Bunu aynanýn güneþten gelen ýþýnlarý aksettirmesine benzetebiliriz. Aynadan bize akseden (yansýyan) ýþýnlar, güneþ ýþýnlarýdýr. Bu durumda ayna güneþtir, güneþ ýþýnlarýnýn kaynaðý aynadýr diyebilir miyiz? Ama aynada güneþ ýþýnlarýný aksettirme kabiliyeti vardýr. Beyin maddesi de böyledir. Þuuru aksettirme kudretinde veya yapýsýndadýr. Fakat bizzat þuuru imâl edecek kudrette deðildir. Bunun böyle olduðunu ispat çok kolaydýr. Ama bugün mevzuumuz bu deðildir. Bir tekini söyleyeyim: Hipnotizmanýn çeþitli safhalarýnda deðiþik þuur dereceleri vardýr. Bunu hangi madde ile izah edersiniz? Diðer taraftan þuuru bugün ilim adamlarý daha kaba, demirden yapýlmýþ makinelerden de aksettirebilmektedirler. "Elektronik beyinler veya robotlar" denen bu makineler þuuru bizzat imâl etmemekte bizatihi bir þuur göstermemekte, sadece kendisine öðretilen, depo edilen þuuru ve bilgiyi aksettirmektedirler. Kendine öðretilenden fazla bir tek þeyi bile yapmak kudretinde deðildirler. Onlar da insandaki bizatihiliðin ve yeni durumlar karþýsýnda yeni kararlar alma kabiliyetinin zerresi bile yoktur. Erdem - Güzel ama bir makine, kaba bir demir maddesi bunu yaparsa, sonsuz zaman süresi içinde madde ve enerji dönüþümlerinden ve karþýlýklý tesir alýþ veriþlerinden de bir þuur imâl eden maddenin çýkýþý neden mümkün olmasýn? Esasen tekâmül SEVGÝ DÜNYASI 4 dediðimiz þey de maddelerin karþýlýklý tesir alýþ veriþlerinin en ideal þekle giriþi demek deðil midir? Ýþte sonsuz zaman süresi içinde çeþitli tekâmül kademelerinden geçe geçe bugünkü düzen, yýldýzlarýn hareketindeki düzgünlük, cisimlerin çeþitli parçalarý arasýndaki uygunluk meydana gelmiþtir. Nihayet þuur dediðimiz bilgi gösterisi de maddelerde depo edilen çeþitli bilgilerin karþýlýklý tesirleriyle zamanla bir sýnýflanmaya girmesi demektir. Özden - Dostum, siz benim söylediklerimi ya iyi dinlemiyorsunuz ya da kasten anlamaz görünüyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Madem ki bir robot, yani bir demir parçasý bir þuur gösterebiliyor, o halde sonsuz zaman süresi içinde madde ve enerjinin karþýlýklý tesirlerinden þuurlu bir maddenin çýkýþý neden mümkün olmasýn?" Ben de size karþýt soruyu soruyorum: Neden mümkün olsun ve nasýl mümkün olabilir? Bunu gösterebilir misiniz? Robotlar ve elektronik beyinler söylediðimiz gibi ancak kendisine öðretilen bir iki þeyi otomatik olarak tekrar eden idraksiz aletlerdir. Ýdrak denilen, þuur denilen þeyi maddede görebiliyor musunuz? Bir þeyin imkânýndan veya mümkün olabilmesinden bahsetmek için onun delillerinin elde bulunmasý icap eder. Ýdrak eden, düþünen, kendi kendine icabý hale göre en uygun davranýþý gösteren ve yeni icatlarda bulunan bir maddeyi veya enerjiyi göstermek asla mümkün deðildir. Sonra "þuur" dediniz "maddelerde uzun zaman süresince depo edilen çeþitli bilgilerin karþýlýklý tesir ede ede zamanla bir sýnýflanmaya girmesidir." Peki bilgi maddeye nasýl depo edilmiþtir? Bilgi enerji veya ýþýk gibi bir þey midir ki maddeye gele gele ona depo edilmiþ olsun?!.. Bilgi, madde, enerji ve canlý münasebetlerini gösteren kanunlarýn ve düzenlerin ifadesidir. O düzen ve kanunlarýn bu söyleniþi veya formüle ediliþi maddede nasýl depo edilir? Ve bilgiler madde içinde nasýl birbirine tesir eder? Bilgileri analiz ve sentez yapan bir idrak olmadan onlardan yeni neticeler nasýl çýkar, onlar nasýl sýnýflanýr, sýnýflandýktan sonra da þuurlu ve idrakli bir müessir (etken, yani ruh) olmadan onlar nasýl icap ettiði yerde ve zamanda ortaya çýkarlar? Erdem - Siz her þeyi ruha baðlýyorsunuz. Ruhu da madde dýþýnda bir baþka yaratýk, Tanrý'nýn kuvvet verdiði bir cevher olarak kabul ediyorsunuz. Peki siz etrafýnýzda madde dýþý bir þeyin etkisiyle (tesiriyle) hareketsiz bir cismin harekete geçtiðini hiç gördünüz mü? Her hareket bir maddenin SEVGÝ DÜNYASI diðer maddeye tesiriyle olmaktadýr. Özden - Ýki þeyin birbirine tesirini görebilmemiz için o iki þeyin de bizce görülmesi lâzýmdýr, bu bir. Ýki þeyin biribirine tesir edebilmesi için aralarýnda az çok bir sempati ve yakýnlýk olmasý lâzýmdýr, bu iki. Çok yüksek frekanslý cereyaný elinizle tutarsýnýz da size bir þey olmaz. Ama alçak frekanslý þehir cereyanýný tutarsanýz hapý yutarsýnýz. Bunun sebebi bedenimizin alçak frekanslý cereyanla uyuþabilmesi, yüksek frekanslý cereyanla arasýnda hiçbir anlaþma olamamasýdýr. Yani daha ilmi söylemek gerekirse, ancak aralarýnda bir yakýnlýk ve sempati olan titreþimler birbirine tesir edebilirler. Ruhun da kaba maddeye doðrudan tesiri olamaz; ancak araya maþa veya iletken rolünü gören, ayný zamanda tesirleri transforme eden (transformatörde olduðu gibi) çeþitli madde kademelerinin konmasýyla olur. Ruhla madde 5 arasýndaki bu "aracý maddeler" beden, asabi seyyale ve perispiri denen üç ana kademedeki maddelerdir. Bazen ruh bu araçlarýnda deðiþiklik yapabilir. Nitekim Telekinezi dediðimiz olayda uzaktan, hiç el dokunulmadan eþyalar hareket ettirilebilir. Ýþte bunu size madde dýþý bir þeyin tesiriyle bir cismin hareket ettirdiðine misal olarak gösterebilirim. Kaldý ki söylediðim gibi burada da doðrudan ruh deðil, ruhun kullandýðý maddeler aracýlýk yapmaktadýr. Size þunu söyleyebilirim ki kâinatta gördüðünüz her hareket doðrudan veya dolayýsýyla bir þuurlu varlýðýn, veya ruhun tesiriyle olmaktadýr. sevkeden þuurlu etkenlerdir, yani ruhlardýr. Meselâ ampulü yakan elektriktir, fakat elektriði uygun bir kablo ile ampule ulaþtýran ve düðmeyi açarak ona kumanda eden insan þuurudur. Öyle olmasaydý, çeþitli enerjilerin rasgele maddelere tesiriyle bir korkunç karýþýklýk, bir kaos (maddelerin, unsurlarýn karmaþýklýðý) meydana gelirdi. Halbuki etrafýmýzdaki dünyada hiçbir karýþýklýk yoktur. Maddelerin, enerjilerin ve bunlarýn tesir alýþ veriþlerinin belki, deðiþmeyen kanunlarý var. O halde bunlara devamlý tesir eden, Erdem - Her hareketin bunlarý devamlý bir bir ruhun tesiriyle düzenle tutan þuurlu olduðunu nereden etkenler, yani ruhlar çýkardýnýz? Hareket enervardýr. Bütün bu jinin tesiriyle olmaktadýr. Enerjinin maddeye tesiri düzenleri ve kanunlarý koruyan hareketi meydana getirmektedir. da bir Büyük Tanrý mevcuttur. Özden - Enerjilere yön veren, onlarý çeþitli maddelere doðru yönlendirip, SEVGÝ DÜNYASI 6 Evrende Rabbimiz de Etken, Görevliler de... Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog SEVGÝ DÜNYASI ÖMER HAYYAM'IN HAYRANLIÐI... Ýslâm kültürünün altýn çaðýnda yaþamýþ olan Niþabur'lu Ömer Hayyamdan (1048-1131) eski yazýlarýmda da söz etmiþtim. Biz onu daha ziyade rûbaileriyle tanýrýz. A.Kadir'in "Bugünün Diliyle Hayyam" kitabýnda o keskin zekânýn yaþama, o ironik, o mizahi bakýþ açýsýndan ne büyük keyif almýþtýk: Düþe düþe sarhoþluk düþtü benim payýma Ýnsanlar, neden kýnarsýnýz beni? Ya bütün haram þeyler sarhoþ etseydi, Ortada bir tek ayýk zor görürdünüz. Hele onun sevgi dolu, sýmsýcak yüreðindeki gerçek inancý; Yunus Emre'den çok önceki yýllarda, ne cennetteki hurilere, ne de cehennem azabý dehþetine aldýrýþ etmeyen hayat görüþü; pek çoðumuzda dinler üstü bir insanlýk duygusu uyandýrmýþtý: Ýster Müslüman olsun, ister gâvur olsun bana ne Sýmsýcak olsun yürek dediðin, Sevgiyle dolu olsun aðzýna dek. Bizim deftere adýn hele bir yazýlsýn kardeþ O zaman cennet de výz gelecek sana, Göreceksin, cehennem de výz gelecek. Ama gerçekte þiir, Hayyam'ýn bir yan uðraþýsý. Onun uygarlýða esas katkýsý cebir ve astronomi ile ilgili kitaplarýdýr. Müslüman bilginlerin 9. ve 11. yüzyýl arasýndaki altýn çaðda pozitif bilimlerdeki özgün buluþlarý, nice sonra Latince'ye 7 çevrilmiþ ve batý dünyasýndaki büyük atýlýmýn mayasý olmuþtu. Örneðin Hayyam'ýn cebirde üçüncü derece polinom denklemlerin köklerini bulmak için, "Apollonios'un konik kesitleri" gibi kavranmasý çok zor bir konuyu iyice sindirerek, konik kesitleri kesiþtirme yöntemini ortaya koymasý, ileriki yüzyýllarda batý matematikçilerine temel taþý olmuþtu. Edebiyat dahil her dalda at koþturmuþ ve özgün yapýtlar üretmiþ koca Hayyam'dan, yaþlýlýk yýllarýnda, bunca çalýþmasýndan sonra evrene bakýþ açýsýný özetlemesini istediklerinde, bir kelimeyle , en içten en duygusal bir tek kelime ile cevap vermiþti: "HAYRANLIK!.." ... VE BÝZLERÝN EVRENE BÖN BAKIÞI!.. Onlar günümüze göre çok daha az bilgiyle evrene hayranlýkla bakmýþlar. Peki bugün okullarda pozitif bilimleri en yeni buluþlarýn ýþýðýnda öðrenirken kaçýmýz bu hayranlýðýn zerresini duyuyoruz? Okul kitaplarýnda ya da öðretmenlerde böyle bir konuya teðet geçmek bile söz konusu deðil. Halbuki buluþlarýyla fen kitaplarýna temel olan Newton, Kepler, Crooks... gibi geçmiþ yüzyýllarýn pek çok bilgini, manevi çalýþmalar da yapmýþ, inancý bütün kiþilerdi. Gelmiþ geçmiþ en büyük fizikçi kabul edilen Newton'un, Ýncil'in "Vahiy" bölümü üzerinde 20 yýlý aþkýn çalýþmalar yaptýðýný söylememiz bunun yeterli bir kanýtýdýr. Ne var ki, geçtiðimiz 20. yüzyýlda her þey tersine döndü. Geçmiþte her þeyi dinle açýklamaya çalýþan ortaçað kilisesi baðnaz- 8 lýðýnýn tersine, þimdi de her þeyi madde ile açýklamaya çalýþma baðnazlýðýna girildi. Maneviyat, düþünce dünyasýndan kovuldu. Pozitif bilimleri, kendi metodolojisine saygý duyarak kabullenebiliriz. Ama baðýmsýz düþüncenin kalesi, her olasýlýða kapýlarý sonuna kadar açýk felsefeye ne demeli?!.. Sanki görünmez bir el, evrendeki olaðanüstü düzeni, bu düzeni kurup iþleten büyük zekâyý ve onun emrindeki görevli yüce manevi varlýklarý insanlara düþündürmemek için türlü hüner ve çabayla "Çin Setleri" inþa edip duruyor... ÝLK ÇAÐ ÝNSANI DA OLSAK... Çaðýmýzý, Hayyam devrini býrakýn, ilk çaðda yaþayan düþünen bir insan bile olsak vücudumuzun, organlarýmýzýn bir bakýþta fark ettiðimiz mükemmelliði, yapýlýþýndaki ustalýðý, yine de bizleri hayran býrakmaya yeter de artardý. Ýskelet yapýmýzdaki düzen, ayak tabanýmýzda ufak bir kavisle bizleri düz tabanlýktan kurtaran ustalýk, en kýymetli organýmýz beynimizin kafatasýmýzla korunmasý; hassas kalbimizin göðüs kafesi arkasýna yerleþtirilip midemizin serbest býrakýlmasý; dýþ tesirlerden kolay etkilenen gözümüzün burnumuz gibi dýþarýda býrakýlmayýp içeri doðru çekilmesi; ayrýca kaþ, göz kapaðý, kirpik, gözyaþý gibi desteklerle iyice güvence altýna alýnmasý; tam duyma merkezimizin baþýna sesleri toplayan kulak kepçelerinin konmasý gibi düzenekler bir ilk çað insanýnýn bakýþ açýsýyla bile ne çok hayranlýk uyandýrýr. SEVGÝ DÜNYASI Hele bir de biraz bilgimizi artýrýp organlarýmýza dikkatli gözlerle bakýnca; týp öðrencisi iken onu derin düþüncelere götüren bir dostumun þu gözlemine nasýl katýlamayýz: Nefes ve yemek borusunun birleþtiði yere konan küçük dil yutarken nefes borusunu kapatarak yemekleri mideye gönderir. Aksilik bu ya, yutarken konuþmayý sürdürürsek küçük dil devre dýþý kalýr diye de yeni bir önlem alýnmýþ. Nefes borusu baþýndaki duyarlý tüyler hemen kasýlmayý saðlar ve öksürterek yemekleri dýþarý püskürtür. Eðer akciðerlere gitseydi zatürree olmamýz hattâ ölmemiz iþten bile deðildi. Gerçekten bedenimizin yapýsý o kadar karmaþýk, o kadar mükemmel olmasaydý bunca týp kitabý kütüphaneleri böyle alabildiðine doldurup taþar mýydý hiç?!.. ARILAR YÜKSEK MATEMATÝKTE BÝRÝNCÝ Geçen sayýlarýmýzda ünlü týp profesörlerinin, felsefeci ve din adamlarýnýn Tanrý inançlarýyla ilgili düþüncelerini kendi aðýzlarýndan dinlemiþtik. Çaðýmýzda materyalist, maddeci hayat görüþü pek çoðumuzun düþünce ve davranýþýmýzda hakim rol oynamasýna raðmen; derinliðine düþünen kimseleri etkisi altýna alamadýðýný sevinçle görmüþtük. Röportajýmda Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ý en çok etkileyen soru, yabani arý Ammophile'in üzerine yumurtlayacaðý týrtýlýn 9 hareket merkezine tam isabetle dokuz iðne batýrarak, onu öldürmeden hareketsiz býrakan büyük ustalýðýydý. Hayvanlar dünyasýnda SEVGÝ DÜNYASI nereye bakarsak bakalým bizim "içgüdü" diyerek geçiþtiriverdiðimiz nice hayranlýk sahneleriyle karþýlaþýrýz. Yabani arý Ammophile bu hüneri gösterir de bal arýlarýmýz hiç geri kalýr mý? Ýþte bu defa onlarýn peteklerini inþa ederken kullandýklarý, yüksek matematikçileri hayran býrakan, hayretten hayrete düþüren büyük trigonometri ve türev bilgileri: Bilindiði gibi arýlar binbir hünerle oluþturduklarý ballarý, balmumundan büyük zahmetlerle yaptýklarý peteklere doldururlar. Aslýnda petekler tek deðil iki yüzlüdür. Her iki taraftan da baksak ufak ufak hücrelerin hiçbir boþluk býrakmadan yan yana sýralandýðýný görürüz. Bal deposu olarak kullanýlan bu hücreler her iki yüzde de düzgün altýgen þeklindedir. Bu düzgün altýgenlerin her bir kenarýndan inen ince balmumu perdelerle bir prizma þekli oluþturulur. Ancak bu prizma þekli ortalara doðru bozulur. Diðer taraftaki üç prizmanýn içe doðru sivri bir tepesi olan eðik üç eþkenar dörtgen oluþturmasýndan 9 dolayý prizma þekli bu eðik eþkenar dörtgenlerin oluþturduðu bir çukur tabanla sonlanýr. Matematikçiler önce kapaklarýn neden düzgün altýgen þeklinde olduðunu merak etmiþler. Ýlk bakýþta görülmüþ ki, düzgün altýgenin köþelerindeki iç açýlarý 120 derece olduðundan üç köþenin hiçbir boþluk býrakmadan yan yana gelmesi ve böylece peteðin her yerinden yararlanýlmasý saðlanýyor. Çünkü her köþedeki üç açýnýn toplamý 360 derece olmaktadýr. Fakat böyle boþluksuz bir yüzey eþkenar üçgen veya karelerle de elde edilebilirdi. Neden altýgen seçilmiþ? Arýlar o kadar yaman ki, bunun da sebebi var, hem de matematiksel bir sebep. Herhalde arýlar elektronik hesap yapmasýný biliyorlar ki üçgen, kare ve altýgen þekilleri karþýlaþtýrmýþlar ve arýlarýn içeri girebileceði bir boyuttaki bu üç þekilden en küçük çevrelisinin altýgen olduðunu bulup bunda karar kýlmýþlar. Böylece en az balmumu kullanarak hücreler oluþturuluyor. Bütün bunlardan daha þaþýrtýcýsý yazýnýn baþýnda tarif edilen hücre þekilleri incelenince ortaya çýkmýþtýr. Hücrelerin dip tarafýnýn üç eþkenar dörtgenin bir tepe oluþturacak þekilde tertibi 18. yüzyýlda Paris Observatuar Astronomlarýndan Maraldi'nin dikkatini çekmiþtir. Büyük bir dikkatle bu eþkenar dörtgenlerin prizmadan eðim açýsýný 10 ölçmüþ ve 70 derece 32 dakika bulmuþtur. Bir baþka Bilgin Reomür bu açýnýn bir balmumu ekonomisi olduðunu düþünerek açýdan hiç bahsetmeden zamanýn büyük Alman matematikçisi König'e bir soru sormuþtur. Soru þudur: Arýlarýn hücrelerine benzer bir hacmi en az yüzeyle oluþturabilmek için eþkenar dörtgenlerin eðim açýsý ne kadar olmalýdýr? Maraldi'nin ölçümünden 25 sene sonra büyük matematikçi König, geometrik, trigonometrik ve türev derin hesaplarý sonucunda bu açýnýn 70 derece 34 dakika olmasý gerektiðini buldu. Bu sonuç arýlarýnkinden 2 dakika fazla idi. Herkes bu çok küçük fazlalýðý arýlara baðýþlamaya hazýrken Ýskoç matematikçisi Colin Maclaurin (1698-1746) ayný hesabý yeniden yaptý. Gerçekten König'in bir hesap hatasý yaptýðýný, bu açýnýn arýlarýn yaptýðýnýn týpatýp ayný, yani 70 derece 32 dakika olduðunu hayretle ortaya koydu. Balmumunu en az kullanmak için arýlarýn yaptýðý bu olaðanüstü matematiksel davranýþlarý tesadüf diye kaldýrýp atacak mýyýz? Sadece bir isim takmakla "içgüdü" deyip geçmekle neyi hallediyoruz? Ufacýk bir arýya bunca hüneri baðýþlayan Yüce Yaratýcýya inanmak deðil, inanmamak ne kadar zor. Nitekim âlemleri ince düzenle yaratýp yöneten Rabbimiz arýlardaki bu ve benzeri hünerleri onlarýn ruhlarýnda Tanrýsal bir vahiyle içgüdü þeklinde güdümlü bir þekilde oluþturduðunu Kuran'ýn Nahl Suresi 68-69 uncu âyetlerinde açýkça söylemektedir. SEVGÝ DÜNYASI Canlýlarýn ruhlarýnda böyle bir yetinin varolduðunu, bu içgüdü mekanizmasýnýn aslýnda ruhsal bir telkinle, bir vahiyle genlerimize iþlenmesinin bir analojik örneðini bizler hipnoz sonrasý (post hipnotik) telkinlerde de görmekteyiz. Bizzat katýldýðým hipnoz deneylerinde derin uyumakta olan süjeye uyandýktan belli bir zaman sonra yapmasý istenen hareketlerin, dakikasý dakikasýna aynen uygulandýðýna kaç defa tanýk oldum. Nobel ödüllü ünlü fizik bilgini Feynman Princeton Üniversitesinde lisansüstü eðitim esnasýnda kalabalýðýn önünde sahnede nasýl hipnoza girdiðini ve kendisine hipnoz sonrasý yapmasý istenen mantýk dýþý buyruða, istemeye istemeye nasýl uymak zorunda kaldýðýný kitabýnda þöyle anlatýr: "... Normal olarak yapamayacaðým þeyleri yaptýrdý ve sonunda bana hipnozdan çýktýktan sonra, yerime doðrudan dönmek yerine - ki tabii olarak bu yoldan gidilirdi- odanýn tüm çevresini dolanýp yerime arka taraftan yürümemi söyledi. Tüm gösteri süresince neler olduðunun hayal meyal farkýndaydým ve hipnozcunun söylediði þeylere uyuyordum, ama bu defa karar verdim: 'Allah kahretsin artýk yeter doðrudan doðruya yerime gideceðim.' Ayaða kalkýp sahneyi terketme zamaný gelince, doðrudan yerime doðru yürümeye baþladým. Ama sonra beni sýkýntýlý bir duygu kapladý. O kadar rahatsýz hissettim ki, devam edemedim. Salonun tüm çevresini yürüyerek dolandým. SEVGÝ DÜNYASI SADECE O DEÐÝL, O'NUN KANUNLARINI UYGULAYAN MANEVÝ VARLIKLAR, MELEKLER DE VAR. Doðadaki muhteþem düzeni gözlemlerken ilâhi kanunlarý büyük bir bilgi ve hünerle uygulayan Yüce Melekler ordusunun etkilerini de hesaba katmalýyýz Yaratanýn ilk hücreyi meydana getirmesinden sonra ince gen mühendisliði bilgilerini kullanarak türden türe geçiþlerde ve karmaþýk organizmalarýn oluþmasýnda onlarýn görünmeyen ellerinin yapýp ettiklerini de hesaba katmamýz doðada olup bitenleri anlamamýzý kolaylaþtýracaktýr. Yaratma bir defada olup bitmiþ deðildir. Mucize her an olmaktadýr. Parapsikoloji incelemelerinden ruhsal varlýklarýn maddeye nasýl hükmettiðini, fizik ve kimya kanunlarýný uygulayarak olaylarý nasýl yönlendirdiklerini apaçýk görmekteyiz. Ýleriki yazýlarýmda Nobel ödüllü doða bilginlerinin gerçekleþtirdiklerini parapsikoloji deneylerinden uzunca söz edeceðim. Ayaðýmýza çarpýp havalanan bir taþ parçasý da, hýnzýrlýðýna bile bile düþmanýnýn kafasýný yarmak için atýlan taþ da Newton'un hareket kanunlarýna uyar. Ama biri tesadüfî biri maksatlý. Arkada yatan niyeti görmezsek farký anlayamayýz. Doðayý da kendi kendine iþleyen bir makine deðil, arka planda maksatlý ve bilgili görünmez ellerin bir icraat alaný olarak görürsek olanlarý anlamamýz 11 kolaylaþýr. Uzaktan kumandalý arabasýný saða sola çarptýrmadan yöneten çocuðu hesaba katmazsak, gözümüzü sadece iþleyen arabanýn davranýþ kanunlarýna dikersek, bu düzenli hareketin gerçek nedeni olan çocuktaki zekâ ve hüneri ýskalamamýz iþden bile olmaz. Bunun baþka bir alandaki tezahürlerini 30 yýldan fazla zamandýr uzaktan etkilerle ekin tarlalarýnda bir gecede oluþturuluveren son derece karmaþýk geometrik þekillerde görmekteyiz. Ýngiliz fizik ve matematikçisi Boston Üniversitesi Astronomi profesörü Gerald Hawkins'in (1928- 2003) bu þekillerden yararlanarak Öklid'in 5. teoremini nasýl bulduðunu geçmiþ yazýlarýmda uzunca anlatmýþtým. Rehber varlýk Kryon tarlalardaki bu olaðanüstü karmaþýk þekillerin, öte âlemdeki insanlýk dostu ruhsal varlýklarýn, ileride barýþ elçisi olacak yeryüzündeki gönülerlerini evrenin ortak dili geometriye alýþtýrmak için bir þifre olarak oluþturduklarýný söylemektedir. Profesör Hawkins'in bu buluþu da Kryon'ýn sözünün tam bir doðrulamasý olmuþtur. ÇOK ÝRÝ KUÞLARIN ARI KUÞUNA DÖNÜÞMESÝ Türden türe geçilmek suretiyle yeryüzünde canlýlarýn tek hücreden en karmaþýk organizmalara doðru geliþmesinde, Yaratanýn emrindeki üstün bilgi ve kudretlerle donanmýþ ruhsal varlýklarýn bilinçli genetik müdahaleleri olmak zorunda. Yeni oluþan türlerde, geçmiþtekilerle çok ortak özellikler bulunmasýna raðmen, eskidekilerin SEVGÝ DÜNYASI 12 hiçbirinde olmayan bambaþka organ ve içgüdülerin de belirdiðini görüp durmaktayýz. Þimdi dünyamýzda gen mühendislerimizin de bilinçli kimyasal müdahalelerle yeni gen kombinasyonlarý yaparak ayný tür içinde kalmakla beraber, örneðin meyve sineklerinin kanatlarýnda bazý þekil deðiþiklikleri yaptýklarýný biliyoruz. Bilgimiz arttýkça belki türden türe geçiþleri bile gerçekleþtirebileceðiz. "Bizim Celselerimizde" çok iri kuþlarýn arý kuþuna dönüþmesinde Yaratanýn emrindeki akýl sahiplerinin rolleri þöyle anlatýlýr: “Hani þimdi üzerinde rahatça dolaþtýðýnýz varedildikten öyle bir zaman sonra, öyle kendi kendine dönüp dururken, hani bildiðiniz ya da bilmediðiniz öyle çok canlýlar vardý da, hani yine bugün bildiðiniz ya da bilemediðiniz öyle çoklarý eksikti ya... Hani ARI KUÞU bile yoktu o zaman. Sadece çok iri, çok büyük kuþlar vardý ya... “Ve o kuþlarýn, yavaþ yavaþ bir çiçeðin özünden gereðini almak için ARI KUÞUNA dönüþmesi için kim emir verdi dersiniz?!.. Hangi akýl bunu bildi yaptý dersiniz? Siz, size O'NUN varlýðýný soranlara deyiniz ki: Gözlerini en basit ARI KUÞUNA çevir ona bak, onda O'NU göreceksin.” MÝDYENÝN ARKASINDA BU SAHTE BALIK NASIL OLUÞTU? Harvard Üniversitesi Jeoloji ve Zooloji profesörü fosil bilim ve evrim biyologu Stephen Jay Gould'ýn Tübitak tarafýndan Türkçeleþtirilmiþ "Darwin ve Sonrasý" kitabýndan o kadar çok yeni þeyler öðrendik ki, yazarýna da, onu dilimize kazandýranlara da ne kadar teþekkür etsek azdýr. Örneðin, kitabýn 54. sayfasýndaki bebeklerin kafatasýndaki býngýldaðýn sýrf insanlara özgü olduðu diðer hiçbir canlýda bulunmadýðý bilgisi... Ama sadece bilgisi deðil bunun altýnda yatan çok önemli amaç ve hikmet. Ýnsanlar diðer hayvan- SEVGÝ DÜNYASI larýn aksine, beyinlerinin gerçek boyutunun dörtte birinden bile küçük doðduklarýndan, geliþecek olan beyin sýkýþýp kalmasýn diye kafatasý kemiklerinin arasýndaki boþluklarýn yanýsýra, býngýldak yumuþak dokusu bebeklerde uzun süre varlýðýný sürdürür. Ve böylece de çocuðun geliþmesi esnasýnda beyninin içinde yaþadýðý ortamýn fiziksel ve sosyal þartlarýna uygun bilgilerle donanmasý saðlanýr. Alýcý gözle bakýlýnca doðanýn neresinde bir hikmet görmüyoruz ki? Yazar canlýlarda doðaya uyum konusunu anlatýrken 103. sayfada kendisinin çok önem verip hayranlýk duyduðu bir gözdesinden bahseder. "Lampsilis" adlý tatlý su midyesi... Çoðu midye gibi dip çökeltilerine kýsmen gömülmüþ ama arkasý dýþta kalacak þekilde yaþayan bu midyenin; dýþta kalan kýsmýnýn tepesinde küçük bir balýk görünümüne sahip bir yapý bulunmaktadýr. Bu balýðýn aerodinamik bir gövdesi, iyi tasarýmlý kanatçýklarý, kuyruðu ve göz deliði de vardýr. Ve yazar heyecanla aynen þunu söyler: 13 "... Ve ister inanýn, ister inanmayýn kanatçýklar ritmik bir hareketle dalgalanarak yüzme taklidi yapar." Gerçekte arkada balýk falan yok. Tamamen bir balýk taklidi var. Bir midye niçin arka kýsmýnda böyle bir sahte balýk oluþtursun ki?!.. Yazar bunun da çok mantýklý bir gerekçesi olduðunu söyler. Bu midyenin alýþýlmadýk bir üreme biyolojisi vardýr. Larvalar, büyümelerinin ilk evresinde balýklarýn içinde bir yolculuða çýkmadan geliþememektedir. Yaþayabilmek için bir balýðýn aðzýndan içeri girmeleri ve solungaçlara ulaþmalarý gerekir. Ýþte sahte balýðýn rolü burada devreye girmektedir. Aslýnda o hareketli bir tuzaktýr, midyeye yaklaþmasý gereken balýðýn hem biçimini hem de hareketlerini taklit ederek bir nevi davetiye gönderir. Ve bir balýk yaklaþýr yaklaþmaz midye larvalarýný keseciðinden dýþarý boþaltarak önemli bir kýsmýnýn balýk tarafýndan yutularak solungaçlarýndaki yerlerine ulaþmalarýný saðlar. Böylece annelik görevini hakkýyla yerine getirmiþ olur. Bu midyenin hangi canlýnýn genetik deðiþiminden oluþtuðunu bilmiyoruz ama, yavrularý geliþsin diye arkasýna hiçbir canlýda bulunmayan sahte balýk ekleyen üstün zekâ ve ustalýða þapka çýkarmak ve o zekâyý eðitip geliþtiren Yüce Rabbimize þükretmek kalýyor sadece bizlere... (Gelecek sayýda doðadaki diðer harika düzenlerden ve olaðanüstü parapsikolojik deneylerden söz edeceðiz.) 14 SEVGÝ DÜNYASI (Mart 1985, sayý 195’den alýnmýþtýr) O Vardýr, O Birdir, O’nun Þaný Yücedir... Güngör Özyiðit, Psikolog O var mýdýr ve nerededir diyenler, kendilerine ve olduklarý yere baksýnlar, bulacaklardýr. Geçmiþte bir gün, maddeci bir düþünür, ünlü filozof Sokrat'a "Evrenin baþý sonu maddedir. Ben gözümle görmediðim, elimle tutmadýðým bir tanrýya inanmam" der. Sokrat, bilgiyle inanmýþ insanýn sakin emin tavrýyla, maddeci filozofa, eðer aklý varsa ona Tanrý'yý gösterebileceðini söyler. Filozofun kendisini savunurcasýna "Bu nasýl söz, aklým olmasaydý filozof olabilir miydim?" demesi üzerine, Sokrat taþý gediðine koyar; "O zaman madem ki aklýn olduðunu ileri sürüyorsun ve yine sen, bir þeyin varlýðýna inanmak için onu gözle görmek, elle yakalamak gerektiðini söylüyorsun, hadi göster aklýný da görelim, elimizle tutalým, bakalým niceymiþ?" der. Böylece filozof, kendi kurduðu mantýk tuzaðýna kendi düþer. Bu soru karþýsýnda köþeye sýkýþýr. Bunun üzerine Sokrat, sözü býraktýðý yerden SEVGÝ DÜNYASI alarak, filozofu ustaca gerçeðe çeker. Ve "Dostum, gösteremediðin halde, aklýn olduðunu ileri sürüyorsun. Çünkü akla, mantýða uygun iþler yapýyorsun ve buradan bir aklýn olduðu sonucuna varýyorsun. Ayný þekilde, evrendeki düzeni görür, onun üzerinde derin düþünürsen, buradan da bu düzenin ve evrenin bir yaratýcýsý olmasý gerektiði düþüncesine kolaylýkla varýr, Tanrý'yý akýl gözüyle görmüþ olursun" der. ÝNANMANIN ERDEMÝ Ýnanmak, beþ duyu organýmýza çarpmayan, açýkça görülüp bilinemeyen, gizlide ve derinde duran manevi nitelikli þeyler için söz konusudur. Yoksa beþ duyu organý ile algýladýðýmýz þeylere inanýlmaz, onlarý biliriz zaten. Öyleyse manevi gerçeklerin en yücesi olan Tanrý'ya da, akýl ve mantýðýmýzý iþleterek, düþünerek, o yolla, görünenin arkasýndaki görünmeyeni anlamaya ve sezmeye çalýþarak, inanabiliriz. O nedenle yýllar önce bir büyük ruh "Tanrý'yý düþüncelerinizde arayýnýz" demiþtir. 15 oluyor. Çünkü o bilgilerde Tanrý, hem kendini tanýtýyor, hem de insana dünyada nasýl yaþanmasý gerektiðinin bilgilerini veriyor. Ýnsan o bilgiler üzerinde akýl ve mantýkla düþündükçe ve o bilgileri ruhuna benimsettikçe, daha hýzlý yol alýyor. Ve insan Tanrý'nýn evrendeki kanunlarýný görüp bildikçe, O'ndan doðrudan gelen bilgileri düþünüp derin anlamýna erdikçe, O'na gidip geliyor adeta. Ýþte düþünme, insaný Tanrý'ya yaklaþtýran bir faaliyet olduðundan, bilgi edinmemizde ve aldýðýmýz bilgileri ruhumuza sindirerek yükselmemizde doðrudan iliþkisi bulunduðundan en büyük ibadet sayýlmýþtýr. Düþünce ancak Tanrý'yý bulunca tam amacýna eriþir, aradýðýný bulur ve yalnýz O'nda huzur bulup dinlenir. O yüzden bazý erenler Tanrý'ya "Dilârâ", yani "gönül dinlendiren" demiþlerdir. TANRI ÝNANCININ TEMEL ÝLKELERÝ Aklýmýzý asýl amacý olan Tanrý'yý bilmeye yöneltip, düþündüðümüzde, inancýmýza temel olan akýl, mantýk ve bilgi delilleri olarak þunlarý görüyoruz: AKIL VE GÖNÜL YOLU Böylece insan, önce evrene, oradaki düzene bakarak, Tanrý'yý eserinde tanýmaya çalýþýyor. Buna akýl yolu ya da objektif araþtýrma yolu diyebiliriz. Daha sonra insan, Sevgisinden Varedenin en yetkin eseri olarak kendine dönüp bakýyor. Ve gönlünü aklýyla yýkayýp arýtarak, kendindeki Tanrýsal hikmetleri görmeye, sezmeye baþlýyor. Buna da gönül yolu ya da subjektif araþtýrma yolu diyebiliriz. Tabiî burada vahiy yoluyla Tanrý katýndan gelen bilgiler insana büyük yardýmcý 1- Üstün Güç Ýlkesi: Ýnsanlar ta ilk çaðlardan bu yana, bazý olaylarýn kendi istek ve iradelerine baðlý olmadýðýný, onlarý aþan bir gücün, onlara ve her þeye hükmettiðini anlamýþlar. Doðumlarýnýn, ölümlerinin, diðer doða olaylarýnýn üstün bir gücün etkisiyle olduðunu gözlemiþlerdir. Soðuktan etkilenmiþler, yýldýrýmlardan korkmuþlar, bütün bunlarý yaþamýþ, tecrübe etmiþler. Sonunda bütün bu olaylarý üstün bir varlýðýn etkisiyle olduðuna inanmýþlar. O'nu hoþnut etmek ve gazabýndan korunmak için de türlü 16 ibadet ve törenler uygulamýþlardýr. Böylece bir üstün gücün varlýðý bilgisi, gittikçe geliþen inançlarýn ve dinlerin doðmasýna yol açmýþtýr. 2- Nedensellik Ýlkesi: Dünyadaki her þeyin ve her olayýn bir sebebi vardýr. Bu nedenler zincirinde iyice geriye gidildiðinde "ilk nedene" varýlýr. Ýþte bu "ilk neden" Tanrý'dýr. Ve O, sebeplerin sebebidir. Her sebebin bir diðer sebebi olmasý gerekir. Sonsuza kadar tükenmez sebepler bulmak ise abestir. Öyleyse bir ilk ve etken sebebin varlýðýný kabul etmek zorunludur. Örneðin biz enerjimizi yediðimiz gýdalardan alýyoruz. Gýda topraktan, toprak güneþten, güneþ Büyük Parlaktan, o da Tanrý'dan alýyor. Demek ki varlýðý için baþka bir sebebe gerek duymayan bu ilk sebep, Tanrý'dýr. 3- Sonradan Olma Ýlkesi (Hudûs): Evrenin ezeli ve ebedi olmadýðýna, sonradan olduðu kanýtýna dayanýr. Evrende gördüðümüz ve bildiðimiz her þey sonlu ve sýnýrlýdýr. Sýnýrlý ve sonlu þeylerin toplamý ise sonsuz olamaz. Diðer yandan, cisimlerin hareket ederek yer deðiþtirmesi ile zaman ortaya çýkar. Zaman hareketin sayýsýdýr. Cisim ve hareket olmazsa, zaman da olamaz. O halde cisim, hareket ve zaman, varolma bakýmýndan birbirlerinden önce ve sonra olamazlar, yani hemzamandýrlar. Öyleyse cisimler sonlu ve sýnýrlý olduðuna göre, hareket ve zaman da sonludur. Zaten evren ezeli olsaydý, termodinamiðin ikinci kanunu olan entropi gereði, ezeli zaman içinde düzenin düzensizliðe, hareketin sükûnete dönüþmesi gerekirdi. Ayrýca bugün, karbon testleriyle yapýlan SEVGÝ DÜNYASI bilimsel araþtýrmalar da maddenin birkaç milyarlýk yaþý olduðunu doðrulamýþtýr. (Dünya için 3, evren için 20 milyar) Buna göre baþlangýcý ve sonu olan, sonradan varedilen bir þeyin, bir yaratýcýsý ve varedicisi de olmak gerekir. 4- Hareket Ýlkesi: Evrende her þey hareket halindedir. Üstelik bu hareket genelde saat istikametinde, düzenli dairesel harekettir. Üçüncü maddede hareketin ezeli olmayacaðýný gördük. O nedenle her þeyin düzenli bir þekilde hareketini saðlayan bir ilk hareket ettiricinin varlýðý gereklidir. 5- Düzen Delili: Evren, kozmoz dediðimiz düzenli bir oluþumdur. Bu düzenin tesadüfen olmasý imkânsýzdýr. Her düzen bir düzenleyiciyi ve düzeni yürütücüyü akla getirir ki, o da Tanrý'dýr. 6- Uygunluk Delili: Her þeyin birbirine uygun bir konumda ve uyumda olmasý. Bu bir yandan dünyadaki her þeyin insan varlýðýna uygun oluþu, diðer yandan her þeyin birbiriyle mantýklý bir bütünlük ve anlamlý bir iþbirliði içinde olmasý þeklinde görülüyor. Örneðin bedendeki her organýn tam yerli yerinde ve birbiriyle anlamlý bir iliþki içinde oluþu gibi. 7- Amaçlýlýk Ýlkesi: Hiçbir þey boþu boþuna yaratýlmýþ deðildir. Her þey bir amaç için vardýr. Gözün görmek, kulaðýn iþitmek için yaratýlmadýðýný söylemek abestir. Her þey bir amaca yönelikse, onlarý bu amaçla plânlayan ve belirli bir gayeye doðru yönelten bir maksatlý güç var demektir. SEVGÝ DÜNYASI 8- Yapýttan Yapana (eserden müessire) Ýlkesi: Ortaya konulan her eser, onu meydana getiren birinin varlýðýna delildir. Gördüðümüz bir resim bize onu yapan ressamý hatýrlatýr. Evren ve insan, Tanrý'nýn varlýðýna iki büyük kanýttýr. 9- Yararlýlýk Ýlkesi: Gördüðümüz her þeyin bildiðimiz veya henüz bildiðimiz bir yararý vardýr. Derin düþündüðümüzde, þer gibi görünenlerin bile sonuçta yine bir hayra hizmet ettiðini görüyoruz. Örneðin mikroplar zararlý görünseler ve hastalýða sebep olsalar bile, bedenin kuvvetlenmesini ve kendini savunmasýný öðrenmesi bakýmýndan yararlýdýrlar. Her þeyin yarar için yaratýlmasý da koruyan ve seven bir Tanrý'nýn varlýðýný göstermektedir. 10- Olabilirlik (imkân) Delili: Gördüðümüz varlýklar gelip geçici ve sýnýrlý varlýklardýr. Sonradan olmuþlardýr. Olabildikleri gibi olmayabilirlerdi de. Varlýklarý mümkün, fakat zorunlu deðildir. Öyleyse bütün varlýklar, varolabilmek için, onlarý vareden ve varedilmeden vareden, zorunlu varlýk (vacib-ül vücud) olarak Tanrý'ya muhtaçtýr. 11- Genel Onay Ýlkesi: Ýnsanlýk varolalý hep bir Tanrý'ya inanmýþ ve tapmýþtýr. Niteliði deðiþik de olsa, hepsi de bir Tanrý düþüncesine sahip olmuþtur. Herkes birden yanýlamayacaðýna göre, bu da Tanrý'nýn varlýðýný gösteren bir delildir. 12- Kendi Varlýðýndan Tanrý'ya Varma Ýlkesi: Ýnsanýn kendi varlýðý Tanrý'nýn varlýðýna kanýttýr. Þöyle ki, insan bir an düþünceye dalsa, kendi varlýðýný anlar ve "Düþünüyorum, o halde 17 varým" der. Ýnsan varolunca, onu yaratan bir Tanrý'nýn da varolmasý gerekir. 13- Mükemmelik Ýlkesi: Gördüðümüz her þey eksikli ve kusurludur. Öyle olduðu halde bizdeki mükemmellik fikri nereden geliyor. Bu kavram bize tek mükemmel olan Tanrý'dan gelmiþ olsa gerek. 14- Ýyiliðin En Üstünü (Hayr-ý Âla): Her þeyin en üstünü bir þey düþünülebilir. Örneðin ateþ, en yüksek sýcaklýktýr. En yüksek iyilik de ancak Tanrý adýný verdiðimiz varlýkta bulunabilir. Bir bildirinin dediði gibi "O iyidir, O iyiliktir þüphesiz." 15- Kavramsal Analiz Ýlkesi: Tanrý'nýn varlýðýný, Tanrý kavramýnýn analizinden de çýkarabiliriz. Tanrý en yetkin varlýktýr. Þimdi Tanrý'nýn varolmadýðýný düþünürsek, Tanrý en yetkin varlýk olmaz artýk. Çünkü kendisinden "bir þey" yani "varolmak" niteliði eksilmiþtir. Böylece eksik bir varlýk olmuþtur Tanrý ve mükemmelliði zedelenmiþtir. Bu da Tanrý kavramý ile çeliþir. Öyle ise "en yetkin varlýk" olan Tanrý'nýn varolmasý mantýken gerekir. 16- Doðruluk Kanýtý: Bilgi doðru yargýlarla gerçekleþir ve geliþir. Bir yargýnýn, ileri sürdüðü bir þey varsa ve varolana uygunsa doðrudur. Doðruluðun olmasý için, ileri sürdüðü þeyin de doðru olduðunu varsaymak gerekir. Bunun gibi mutlak bir varlýk olmalý ki, varolan þeyler de ona katýlsýnlar. O'ndan pay alýp varlýk kazanabilsinler. Yine bunun gibi bir "mutlak iyi" bir "mutlak deðer" yoksa "iyi olan", "deðerli olan" bir þey de ola- 18 maz. Demek ki bu düþünce dizisine göre, bir "mutlak iyi" bir "mutlak varlýk" yani Tanrý vardýr. 17- Evrim Ýlkesi: Her þey deðiþmekte, daha iyiye doðru geliþmektedir, tekâmü1 etmektedir. Öyleyse böyle her þeyin hedef aldýðý mükemmel bir varlýk vardýr. 18- Öncesiz ve Sonrasýzlýk Ýlkesi (ezeli ve ebedi): Rehber bir varlýk þöyle der: "O baþlamadý ve bitmeyecek" Bizim bildiðimiz ve gördüðümüz þeyler, baþlangýcý ve sonu olan sýnýrlý varlýklardýr. 19- Öncesiz ve Sonrasýz Zorunlu Gerçekler (verite ilkesi): Evrende her zaman geçerli olan, öncesiz ve sonrasýz zorunlu gerçekler, bozulmayan esaslar (verite) vardýr. Öncesiz ve sonrasýz zorunlu gerçekler ise, ancak öncesiz ve sonrasýz, zorunlu olan bir varlýkta bulunabilir. Bu ise Allah dediðimiz varlýktýr. 20- Psikolojik Kanýt: Ýnsan sýnýrsýz bir iyiyi ve hep yeniyi özler. Yani içimizde sonsuz ve sýnýrsýz arzular vardýr. Ýnsan varolmayan þeylere karþý bir özlem duymaz. Öyle ise sonsuz ve sýnýrsýz bir varlýk vardýr. 21- Sýðýnma Ýhtiyacý: Ýnsan zor günlerde, dara düþtüðünde, köksüz bir aðaç gibi devrilmemek için, benliðinin derinliklerinde bir güce sýðýnmak ve O'ndan yardým dilemek ihtiyacýndadýr. Sanki içten içe böyle bir sahibinin ve koruyucusunun bulunduðu sezgisi içindedir. 22- Þükran Duygusu: Ýnsanýn içi sevinçle dolduðu ve mutlu olduðunda ise, kendisine bu imkâný bahþeden yüce bir SEVGÝ DÜNYASI varlýða þükran duyar. Ve O'ndan bu mutluluðun devamýný diler. Ve mutluluðundan dolayý, içinden iyilik yapma isteði gelir. 23- Güzellik Ýlkesi: Etrafýmýzdaki varlýklarda gördüðümüz güzellikler gelipgeçicidir. O halde gördüklerimiz gerçek güzelliðin kendisi deðildir. O'nun görüntüleridir. Nasýl ki ýþýk da güneþin kendi deðildir. Ama ýþýkta biz güneþin güzelliðini görürüz. Bu bize bütün güzelliklerin pay aldýðý ve kendisinden kaynaklandýðý "Güzeller güzeli" bir Yaratan'ýn varlýðýný gösterir. 24- Anlam Delili: Her þeyin bir anlamý olmasý, onu bir anlam için vareden Tanrý sayesindedir. Yoksa tesadüflerden, her satýrý ve sayfasý hikmet ve bilgilerle dolu bir kâinat kitabý ortaya çýkamazdý. 25- Bilim Delili: Bilim, bize olaylarýn geliþigüzel, rasgele olmadýðýný, belli yasa ve formüllere dayandýðýný gösteriyor. Bir protein molekülündeki aminoasitlerin atomlarýnýn bir araya gelerek hayat için elveriþli olan zincirleme baðlantýyý kurabilmesi için mevcut ihtimal 1048dir. Bu sadece canlý hücre içinde bulunan sayýsýz proteinlerden birinin meydana gelebilmesi için gerekli rakamdýr. Yine bir protein molekülünün tesadüfen meydana gelebilmesi için gerekli zaman 10243 yýldýr. Ve bu zaman en çok yirmi milyar biçilen kâinatýn yaþýnýn çok çok üstündedir. Yani zaman olarak bile bunun olmasý imkânsýzdýr. Bilim de bizi, yüce bir akýl ve güçle karþý karþýya býrakýyor. Ve bir mükemmeli özlemekte, O'na doðru yol almaktadýr. Bir bildiride dendiði gibi "Bütün SEVGÝ DÜNYASI 19 varlýklar eksiklidir, onun için yönleri O'na doðrudur hep." Ýnsan düþündükçe O Eriþilmez Olan güce hayranlýk duyuyor. baþka bir varlýða gereksinme duymasý Tanrý'lýk kavramýyla uzlaþmaz. Öyleyse Tanrý'nýn bir tek olmasý gerekir. 26- Kutsal Kitaplar Delili: Verildiði zamanýn ve verilmesine vasýta olan peygamberlerin güçlerinin çok üstünde bilgilerin ve 19 mührü gibi özel iþaretlerin bulunduðu kutsal kitaplar da Tanrý'nýn varlýðýna bir delildir. 30-Gönül Ýlkesi: Tanrý'nýn yeri gönüllerdir þüphesiz. Tanrý akýlla bilinir, gönülle sevilir. Dilin tada, burnun kokuya hassas olmasý gibi, gönül de Tanrý'ya duyarlýdýr. Ne var ki dil paslanýnca yediklerinin tadýný alamaz. Burun nezle olduðunda koku almaz. Gönül de kirli ve paslý iken Tanrý'yý duymaz. Ancak gönüllerini akýllarýyla yýkayýp arýtabilenler, gönüllerinde Tanrý'yý duyabilirler. Ve öylece Tanrý'yý yaþayarak, tecrübe ederek, vecde gelip kendilerinden geçerek tanýyabilirler. Daha ötesi, yeryüzünde O'nun eli ve dili olurlar. 27- Peygamberlerde Görülen Mucizeler: Gülyüzlülerde görülen ve insanlarýn gücünü aþan olaðanüstü haller ve Tanrýsal kudretler de, Tanrýnýn varlýðýna ve üstün gücüne birer kanýttýr. 28- Diriltme Delili: Kur'an'da Ýbrahim Peygamber'in, inancýnýn artmasý için Tanrý'dan delil istediði bildirilir. Ve þöyle denir: "Ýbrahim, "Rabbim, ölüleri nasýl dirilttiðini bana göster" demiþti de "inanmýyor musun?" deyince "hayýr, öyle deðil, ama kalbim iyice yatýþsýn diye" demiþti." (Bakara 260) Bunun üzerine Ýbrahim'e Tanrý dört kuþ almasýný, her birini, kesip birer tepeye koymasýný söyler, sonra da onlarý çaðýrmasýný ve her birinin canlanacaðýný bildirir. Gerçekten öyle olur. Ve Ýbrahim'in inancý daha da pekiþir. 29- Çokluktaki Birlik Ýlkesi: Evrende gördüðünüz her þey bir sebebe dayanýr ve her þey bir þeyden oluþur. Örneðin çok çeþitli olarak gördüðümüz maddelerin hepsi de atomlardan meydana gelir. Eðer otorite olarak Tanrý tek olmasaydý, otoriteler arasýnda ayrýlýk ve çatýþma olur ve düzen bozulurdu. Ayrýca Tanrý dediðimiz her þeyi bilen ve her þeye gücü yeten mükemmel varlýðýn, 31- Ahlâkî Kanýt: Ahlâkýn varoluþu Tanrý'nýn varlýðýný gerektirir. Adaletin varlýðý Tanrý'nýn varlýðý ile mümkün olur. Dostoyevski'nin dediði gibi "Tanrý yoksa her þey mubahtýr." Ýnsandaki vicdan, hak duygusu ve haklýdan yana olma eðilimi de, Tanrý'nýn varlýðýný gösterir. Ýnsanýn yaþamýnda ve evriminde ahlâklýlýða yönelmiþ bir amaç görülmektedir. Öyleyse akýlla birlikte bize sorumluluk ve ödev yükümlülüðü veren, iyiliði ödüllendirip, kötülüðü cezalandýran, yaptýrým gücüne sahip bir otoritenin, yani Tanrýnýn varlýðý gerekir. 32- Ya varsa (risk) Ýlkesi: Tanrý'ya inanýp, O'nun buyruklarýna uygun yaþarsak, hem bu dünyadaki, hem de öte dünyadaki saadetimizi hazýrlamýþ oluruz. Ama inanmadan yaþarsak ve sonra varolduðunu görürsek, kaybýmýz ve piþmanlýðýmýz büyük olur. 20 33- Ýnkâr Ýlkesi: Tanrý'yý inkâr edenler bile, üstü örtülü bir þekilde O'nu kabul etmektedirler. Çünkü olmayan bir þeye yoktur demek zaten abestir. Onlarýn inkârlarý çocuklarýn baba otoritesine kafa tutmalarý, o yolla kendi kiþiliklerini güya ispat etmek istemelerine benzetilebilir. Bir gün Tolstoy, ansýzýn sorar Gorki'ye "Sen neden Tanrý'ya inanmýyorsun?" Gorki "Ýnançsýzým da ondan" der. Bunun üzerine Tolstoy, sanatçý sezgisiyle Gorki'nin iç dünyasýnýn röntgenini çekercesine þöyle söyler: "Yalan söylüyorsun, doðuþtan inançlýsýn sen. Tanrýsýz yaþayamazsýn. Neden inanmýyorsun biliyor musun? Dik SEVGÝ DÜNYASI kafalýlýðýndan, inatçýsýn ve küskünsün. Dünya senin dilediðin gibi kurulmamýþ diye kafan kýzgýn. Kimi insanlar utangaçlýklarýndan inançsýz olurlar. Gençler böyledir. Bir kadýna taparlar, ama duygularýný belli etmeyi göze alamazlar, çünkü yanlýþ anlaþýlmaktan korkarlar. Hem de yürekli deðillerdir. Ýnanç da, sevgi gibi yüreklilik ister. Kendine inanýyorum demelisin, bak göreceksin, her þey yoluna girecek. Sevdiðin çok þey var deðil mi? Ýþte inanç, sevginin yoðunlaþmasýndan baþka bir þey deðildir. Daha da çok sevmelisin, sevginin inanca dönüþtüðünü göreceksin. Güzellik, güzellik der durursun. Güzellik nedir peki? En üstün ve kusursuz þeye güzel denir, deðil mi? O da Tanrý'dýr iþte..." Gorki gerçeðin projektörüne yakalanmýþ gibi susar, kalýr öylece. Bu kez Tolstoy "Susmakla paçayý kurtaramayacaksýn deðil mi?" diye gider üstüne. Ve konuþmanýn sonucunu Gorki þöyle baðlar. - Ve ben, Tanrý'ya inanmayan ben, gözümün ucuyla kaçamak ve neredeyse sakýngan bir bakýþla baktým ona, "Bu adam Tanrý gibi" dedim kendi kendime... SEVGÝ DÜNYASI 21 CUMHURÝYETÝN ÝLK YILLARINDA EÐÝTÝM - VI Eðitimde Hasan Âli Yücel Dönemi Yalçýn Kaya 10 Kasým 1938 günü Büyük Önder Atatürk'ün ölümü Türk Siyasi tarihinde büyük deðiþimlerin yaþanmasýna neden olur. TBMM'nin büyük çoðunluðuyla Cumhurbaþkaný seçilen Ýsmet Ýnönü'ye Milli Þef unvaný lâyýk görülür. Atatürk'ün yakýn çevresini etkin devlet görevlerinden uzaklaþtýran, duruma göre saylav olarak TBMM'nde bile bulunmalarýný istemeyen Milli Þef'in, Hükümet kurulurken en yararlý seçimi Hasan Âli Yücel'i Milli Eðitim Bakanlýðýna atamasý olur. 28 Aralýk 1938'de Celâl Bayar Hükümetinde bazý deðiþiklikler yapýlýr. 1959 yýlýnda Demet Dergisindeki yazýsýnda Tonguç'un "Atatürk'ün ölümünden sonra Arýkan, Bakanlýk yapmak istemediði için görevden ayrýldý" biçiminde yaptýðý saptamaya karþýn gerçekte, Ýnönü'nün Atatürk'ün yakýn çevresini yeni dönemde iþ baþýnda tutmama eðiliminde olduðu bilinmektedir. Saffet Arýkan'ýn M.E.Bakanlýðýndan ayrýlmasý -ki o bu ayrýlýþý saðlýk nedenleriyle istemiþti- üzerine Bakanlýða Hasan Âli Yücel SEVGÝ DÜNYASI 22 atanýr. Bu atamayý yakýndan izleyen Tonguç ve ülküdaþý eðitimciler açýsýndan, Yücel'in daha önce yazdýðý "Köye Doðru" baþlýklý yazýsý onun da köy eðitimi konusunda olumlu düþünceler taþýdýðýnýn bir göstergesi sayýlabilirdi. Cumhuriyet eðitiminin 1938-1950 döneminin büyük bir bölümüne damgasýný vuran Hasan Âli Yücel'den söz etmeden bu dönemi anlatmak olanaksýzdýr. Birçok hükümet deðiþikliklerine karþýn Milli Þef Ýnönü'ye olan yakýnlýðý, eðitim konusundaki ortak anlayýþlarý nedeniyle yaklaþýk 8 yýl görevde kalmýþ (1938-1946), ne Osmanlý Maarif Nazýrlarý ne de Cumhuriyet döneminde kendinden önce ve sonra görev almýþ bakanlardan hiçbiri Yücel kadar uzun ve ilkeli giriþimlere önayak olmamýþlardýr. Eðitimci kökenli oluþu, öðretmenlikten genel müdürlüðe, denetçiliðe (müfettiþ) kadar tüm eðitim basamaklarýnda görev almasý, ozanlýðý, yazarlýðý onu ötekilerden ayýran baþlýca özellikleridir. Hasan Âli Yücel'in Milli Eðitim Bakanlýðýna atanmasý 28 Aralýk 1938'de gerçekleþir. Bu atanmanýn yapýlmasýnda o dönemde dünyada tek parti-tek þef dizgelerinin revaçta olmasýnýn da etkisi vardýr. Dönemin, Milli Þefe yakýnlýðý ile tanýnan bir yazarý þöyle der: "Altýn saçlý zafer kartalý Ebedi Þef'in bir masal kiþiliði ile aðýtlara terkedilmesi, akýllarýn, duygularýn yeni ve ulaþýlmaz bir Þef'in çevresinde kenetlenmesi doðal ve doðru bir siyasetti. Ne basýn ne de radyonun etkili olmadýðý o yýllarda, bu yeni siyasetin propagandasý ancak eðitim yoluyla olanaklýydý. Köy okullarýnda bile Yusuf Ziya Ortaç'ýn Bir dað baþýsýn ak saçýn (*) Yýl 1938 1946 Artýþ Oraný alnýnda bulutlar diye baþlayan þiiri ezberletiliyordu." Özetle Ýsmet Paþa'ya "Sivil Milli Þef" üniformasýnýn giydirilmesinde bir, belki de baþ usta yeni "Maarif Vekili" olacaktý. CHP'nin önde gelenleri, partilerinin propagandasýnýn eðitim yoluyla geniþ halk kitlelerine iletileceði bilincindedirler. Eðitimin önemini çok iyi bilen Milli Þef, Milli Eðitim Bakaný olarak Yücel'i seçerken bunu amaçlamýþtýr. Yücel, Cumhuriyet eðitimine, bakanlýk yaptýðý yaklaþýk 7.5 yýlda hiçbir bakan ile kýyaslanamayacak ölçüde damgasýný vurmuþ, emeðini vermiþ bir eðitim bakaný olacaktýr. Birçok eðitimcinin ortak düþünceleri olarak Yücel dönemine Yücelme Dönemi adýný vermeleri boþuna deðildir. Atatürk'ün devrimlerini en iyi anlayan ve yazgýsý adeta Atatürk ile özdeþleþmiþ bir kiþidir Yücel. Çok partili düzene geçilirken, Atatürk devrimlerinin getirileri göz ardý edilirken en çok saldýrýya uðrayan o olacaktýr. Hayri Alpar, Bize Göre adlý köþe yazýsýnda þöyle diyordu: "Atatürk'ü ve eserlerini yýkmak için, önce bizim gibi Atatürkçü devrimcileri adi iftiralarla yýkmaya çalýþtýlar." Yerine geçtiði deðerli eðitimci Saffet Arýkan'ýn emeklerini boþa atmadan, onun kaldýðý yerden eðitim meþalesini daha ileri götürmek üzere çalýþmalar yapmýþ bu deðerli eðitimciyi þükranla anmak gerek. Hasan Âli Yücel'in yedi yýl, yedi ay, yedi gün süren eðitim dönemini, bazý sayýbilimsel bilgilerle vermeye çalýþalým. (*) Köy Enstitülerinin kuruluþunun Milli Eðitim Bakaný Hasan Âli Yücel döneminde gerçekleþmesi bir rastlantý deðildir. Milli Ýlkokul 6700 13655 Öðretmen 13500 19658 Eðitmen 546 8751 % 100 % 50 % 1500 Öðrenci 865 bin 11460 bin % 70 Meslek okulu 43 227 % 500 SEVGÝ DÜNYASI Þefin "Ýlköðretim ve okuma yazma meselelerini kökünden hallediniz" yönergesi doðrultusunda çalýþmalar baþlatýldý. Müsteþar Ýhsan Sungu ile birlikte Yücel ilk saptamalarý yaparlar. Sonuç: Acilen 20 bin öðretmene gereksinim vardýr. Bu saptamalar yapýlýrken Ýlköðretim Genel Müdürü Ý. Hakký Tonguç, yeni Bakan'a kendi çalýþma arkadaþlarýný seçme olanaðý vermenin bir saygý gereði olduðunu düþünerek kendini bu görevden affetmesini ister. Bu konuyla ilgili olarak Hasan Âli Yücel'in anýlarýndaki þu satýrlara bir göz atalým: "28 Aralýk 1938 tarihinde Ýnönü ile yaptýðým görüþmede bana bilhassa ilköðretim sorununa verdiði önemden bahisle Saffet Arýkan zamanýnda baþlamýþ olan eðitmen yetiþtirilmesi iþine öncelik vermemi istedi. O zamanlar Ýlköðretim Genel Müdürü olan Ýsmail Hakký Tonguç odama gelip "bulunduðum vazifeden ben affediniz ve dilediðiniz arkadaþý benim yerime tayin ediniz" dedi. Kendisiyle birlikte çalýþma arzumu belirttim. Ýlk iþimiz o zamana kadar yerli, yabancý uzmanlar tarafýndan hazýrlanmýþ tüm ilköðretim raporlarýný tozlu dosyalardan çýkarmak oldu. 6 aylýk çalýþmadan sonra tümünü özetleyen gerekçeli bir rapor hazýrladýk. 17 Temmuz 1939'da toplanan Maarif Þûrasýnda rapor incelemeye alýndý. TBMM'ne verilen 24 maddelik 3803 sayýlý kanun teklifi mevcut 278 üyenin tamamýnýn onayý ile yürürlüðe girdi." Bakan olur olmaz 9 Ocak 1939 tarihinden itibaren yayýnlatmaya baþladýðý "T.C. Maarif Vekilliði Tebliðler Dergisi" günümüze deðin devam etmiþ, Resmi Gazeteden sonra en uzun ömürlü resmi yayýn olmuþtur. H. Âli Yücel'in, derginin ilk sayýda yayýnlanan göreve baþlama yazýsý ilginçtir: "Milli Þefimiz Cumhurreisi Ýsmet Ýnönü'nün yüksek teveccühleri ve Sayýn Baþvekil Celâl Bayar'ýn deðerli itimatlarý ile çaðrýldýðým Maarif Vekilliði vazifesine baþladým. Ýrfanýmýza, kuvvetli hamlelerle yeni bir hayat 23 veren Atatürk'ün ve Büyük Türk Milletinin þuur ve iradesini temsil eden Milli Þefin direktiflerine uyarak; hükümet programýnda yazýlý esaslara dayanarak muhterem selefim Saffet Arýkan'ýn býraktýðý faaliyet noktasýndan hareketle mesaide bulunacaðým. Aralarýndan yetiþmiþ olmakla büyük iftihar duyduðum meslektaþlarýmýn üstlerine aldýklarý iþleri, memlekette her gün biraz daha yükselen kültür ihtiyacýna uyan bir dikkat ve itina ile yapmalarý, aldýðým bu mühim vazifenin baþarýlmasýnda bana büyük güven olacaktýr. Maarif teþkilatýmýzýn bütün mensuplarýna, emeklerinin karþýlýðý olacak büyük muvaffakiyetler dilerim." Maarif Vekili Hasan Âli Yücel Yücel döneminin eðitimle ilgili çalýþmalarýnýn bazýlarýna deðinirsek: 1. Yayýn seferberliði: Klasik yapýtlarýn batý dillerinden çevrilmesi iþine giriþildi. O zamanki adýyla ak kitaplar'dan tam 496 tanesi Türkçe ye çevrildi. Ayrýca geniþ hacimli 6 ansiklopedi 8 adet deðiþik ve uzun süreli dergi çýkarýldý. 2. Halk eðitimi atýlýmý 3. Ýlköðretim atýlýmý 4. Köy eðitimi atýlýmý 5. Baþýnda Rüþtü Uzel'in bulunduðu teknik eðitim atýlýmý. 6. Sanat alanýndaki atýlýmlar. Resim, müzik, opera, tiyatro gibi. 7. Tarým Bakaný Þevket Raþit Hatipoðlu ile birlikte giriþilip açýlan Teknik Tarýn Okullarý, Devlet Üretim Çiftlikleri'nin kurulmasý. Yücel, Tonguç'un tüm çalýþmalarýný yakýndan izlemiþti. Onun hiçbir siyasi art düþünce taþýmaksýzýn ne Partiye ne de Parti liderine ya da önde gelenlerine yaranmak gibi bir amaç taþýmaksýzýn sýrf ülkesi ve köylüsü için çalýþmalar yapan biri olduðunu gözlemiþtir. Bu nedenle onun Ýlköðretim Genel Müdürlüðündeki vekâleten süregelen görevini 1940 yýlýnda asaletene çevirtecektir. 24 Hasan Âli Yücel 1897 Ýstanbul doðumludur. Yüksek öðrenimini Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde 1921 yýlýnda tamamlamýþtýr. 1921-1927 yýllarý arasýnda Ýzmir Erkek Öðretmen Okulu, Ýstanbul Kuleli Askeri Lisesi ve Ýstanbul Erkek Liselerinde Türkçe, edebiyat, felsefe ve toplumbilim öðretmenlikleri yapmýþtýr. 19271930 yýllarý arasýnda Milli Eðitim Bakanlýðý Müfettiþliði, 1930-1932 yýllarý arasýnda Fransa'da öðrenci Müfettiþliði, 1932-1933 yýllarý arasýnda Ankara Gazi Eðitim Enstitüsü Müdürlüðü, 1933-1935 yýllarý arasýnda M.E.Bakanlýðý Ortaöðretim Genel Müdürlüðü görevlerinde bulunmuþtur. 1935 yýlýnda yapýlan seçimde Ýzmir milletvekili seçilerek TBMM'ne giren Yücel 1938 yýlýnda Celâl Bayar hükümetinin Milli Eðitim Bakanlýðý görevine getirilmiþ, 1946 seçimlerinden sonra M.E.Bakanlýðý görevini R.Þemsettin Sirer'e devretmiþ, 1950 yýlýndan sonra Ýstanbul'a yerleþmiþtir. 1955-1960 yýllarý arasýnda Ýþ Bankasý Kültür Yayýnlarýný yönetmiþ, 1958 yýlýnda UNESCO Türkiye Milli Komisyonu üyeliði yapmýþ, 26 þubat 1961 günü de bir kalp krizi sonunda yaþama gözlerini kapamýþtýr. Iþýklar içinde yatsýn. Milli eðitimimize kendinden önceki ve sonraki hiçbir Milli Eðitim Bakaný ile kýyaslanamayacak kadar damgasýný vuran bu bakaný saygý ve minnetle anmak gerekir. Yedi yýl, yedi ay, yedi gün süren Bakanlýðý döneminde baþardýðý iþleri sýralamak bile sayfalar tutar. Çalýþmalarýný kýsaca özetlersek: * Ýlköðretim Dergisinin yayýnlanmasý (Þubat 1939) * Birinci Türk Yayýn (Neþriyat) Kongresi (Mayýs 1939) * I. Maarif Þurasý (17 Temmuz 1939) * Devlet Resim ve Heykel sergilerinin açýlmasý (Ekim 1939) * Köy Enstitüleri kurulmasý hakkýndaki 3803 sayýlý yasanýn çýkartýlmasý (17 Nisan 1940) SEVGÝ DÜNYASI * Tercüme Dergisinin yayýnlanmaya baþlanmasý (Mayýs 1940) * Müzik ve Sahne Sanatlarý okulunun 1940 yýlýnda çýkarýlan 3829 sayýlý yasa ile Konservatuvar adýný almasý. * 4274 sayýlý Köy Okullarý ve Enstitüleri Teþkilatý Yasasýnýn TBMM'nden çýkartýlmasý (Haziran 1942) * Hasanoðlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsünün açýlmasý (Aralýk 1942) * Yeni Mesleki ve Teknik Öðretim Okullarýnýn açýlmasý, mevcutlarýn büyütülmesi hakkýndaki yasanýn TBMM'nden çýkartýlmasý ve Teknik Öðretim Müsteþarlýðýnýn kurulmasý (Aðustos 1942) * Türk Devrim Tarihi Enstitüsünün kurulmasý (Kasým 1942) * Ýlkokul Öðretmenleri Saðlýk ve Sosyal Yardým Sandýðý ile Yapý Sandýðýnýn kurulmasý (1943) * Eski Eserler ve Müzeler Danýþma Komisyonu kurulmasý (Þubat 1945) * Ankara Üniversitesi yapýlanmasýnda Fen Fakültesi kurulmasý hakkýnda TBMM'nden yasa çýkarýlmasý (Eylül 1945) * Ankara Üniversitesi yapýlanmasýnda Týp Fakültesi kurulmasý hakkýnda yasa çýkartýlmasý (Aðustos 1945) * Edebiyat-ý Cedide Müzesinin açýlmasý (Aðustos 1945). Bu müze dýþýnda adlarýný sayamayacaðýmýz kadar çok müze açýlmýþtýr. * Türkiye'nin UNESCO'ya katýlmasýnýn saðlanmasý (Kasým 1945) * Üniversiteler Yasasýnýn TBMM'nden çýkartýlarak Bakanlýða ait tüm yetkilerin Üniversitelere devredilmesi, eþdeyiþle Üniversitelerin özerk duruma getirilmesi. * Bakanlýk içerisinde Tercüme Bürosu kurularak soy yapýtlardan 496 tanesinin Türkçe ye çevrilerek yayýnlanmasý. * Devlet Opera ve Tiyatrosunun kurulmasý, çok sayýda Ansiklopedi yayýnlanmasý. Eðitim kökenli bir kiþi olup, Milli Eðitim SEVGÝ DÜNYASI Bakanlýðý yapmak yanýnda Yücel bir düþün ve sanat adamýdýr da. 1921-1928 yýllarý arasýnda yazdýðý þiirlerini Dergâh, Yeni Mecmua ve Hayat dergilerinde, kültürel ve toplumsal konularda yazdýðý makale ve denemelerini Akþam, Cumhuriyet, Dünya gazetelerinde yayýnlamýþtýr. Baþlýca yapýtlarý: Felsefe Elifbasý (Eklemelerle Cuivier'den çeviri 1923), Türk Edebiyatý Nümuneleri (Hýfzý ve Tevfik Gönensay ile birlikte 1926), Mantýk ve Metodoloji (1928), Goethe-Bir Dehanýn Romaný (1932), Türk Edebiyatýna Toplu Bir Bakýþ (1932), Mevlâna'nýn Rübaileri (1932), Dönen Ses (þiirler-1933), Askerlik ve Ýdare Ýçin Istýlah Olabilecek Türkçe Sözler (1933), Pazartesi Konuþmalarý (makaleler-1937), Fazýl Ahmet Aykaç ve Eserleri (1937), Bir Türk Hekimi ve Týbba Dair (manzum-1937), Sizin Ýçin (çocuk þiirleri-1938), Ýçten Dýþa (makaleler-1938), Türkiye'de Ortaöðretim (1938), Davam (1947), Davalar ve Neticeleri (1950), Hürriyete Doðru (makaleler-1955), Ýyi Vatandaþ Ýyi Ýnsan (1956), Kýbrýs Mektuplarý (1957), Edebiyat Tarihimizden (1957), Ýngiltere Mektuplarý (1958), Hürriyet Gene Hürriyet (2 cilt, 1960-1966), Dinle Bendan (þiirler-1960), Allah Bir (þiirler-1961), Kültür Üstüne Düþünceler (ölümünden sonra, 1974'te yayýnlanmýþtýr), Geçtiðim Günlerden (1991'de yayýnlandý). Hasan Âli Yücel, gerek özel yaþamýnda gerekse politik yaþamýnda doðru bildiðinden þaþmayan, yeri geldiðinde doðru bildiðini hiçbir yapmacýða kaçmadan söyleyen, eþdeyiþle sözünü sakýnmayan bir kiþiliðe sahipti. 1946 yýlýndaki seçimlerden sonra CHP içinde sað kanadýn egemen olmasýyla birlikte Ýnönü tarafýndan seçilen Recep Peker kabinesinde görev almayýþý (verilmeyiþi) eðitim sistemimizin yeni bir yöne kaymaya baþladýðýnýn ilk 25 göstergesi olmuþ, DP Ýstanbul Ýl Baþkaný ve Ýnsan Haklarý Derneði Baþkaný Avukat Kenan Öner için açtýðý hakaret davasý yýllarca sürüncemede býraktýrýlmýþtýr. CHP, Hasan Âli Yücel'in yýpratýlarak gözden çýkarýlmasýný adeta istemiþtir. Bu davanýn kýsa bir özetini Ek IV'de sunacaðýz. Davanýn en önemli yönü, dava nedeniyle Yücel'in dünya görüþünün, eðitim dahil tüm konulardaki yaklaþýmlarýnýn kamuoyunca öðrenilmesi olacaktýr. Yaþadýðý yýllarda deðeri bilinmeyen, Türk Eðitim tarihine altýn harflerle adýný yazdýran bir kiþidir Hasan Âli Yücel. Türk Eðitim Derneði (TED) her yýl, yýlýn eðitimcilerini seçer. Tam 13 yýldýr seçilenler arasýnda ne Tonguç ne de Hasan Âli vardý. Ýlk kez 1992 yýlýnda Hasan Âli seçildi. Bizim zor anýmsayabildiðimiz bu deðerli eðitimciyi UNESCO 1997 yýlýnda anýmsadý ve o yýlý Hasan Âli Yücel yýlý ilân etti. Eðitimimize yaptýðý katkýlarýn tümü bir yana býrakýlsa bile yalnýzca Köy Enstitülerinin kurulmasý ve yaygýnlaþmasý için gösterdiði çabalar bile onun adýný ölümsüz kýlmaya yeter. Köy Enstitülerinin düþün iþçisi Tonguç'tu ama onlarý benimseyip devlete mal eden, yasalaþtýrýp yurdun yararýna sunan da Hasan Âli Yücel oldu. Kenan Öner davasý görülürken mahkemede söylediði þu sözlerle tüm köy çocuklarýnýn yüreðinde yer etmiþtir: "Köy Enstitülerinin eðer varsa tüm günahýný ben üstleniyorum. Sevabý baþkalarýnýn olsun, o kurumlarýn günahý bile bana yeter." Hasan Âli Yücel bir yazýsýnda þöyle diyordu: "El koyduðumuz ilköðretim davasýný gerçekleþtirerek Türk vatanýnýn daðlarýnda bayýrlarýnda ve kýrlarýnda hâttâ en ücra yerlerinde kendi kendine açýp solan çiçek býrakmayacaðýz." Köylerimizde yine açýp solan çiçekler var. Bu çiçekler büyük kentlerimizin varoþlarýna taþýndýlar. Köy Enstitüleri deneyiminden SEVGÝ DÜNYASI 26 yararlanarak günümüz eðitimine daha saðlýklý çýkýþ yollarý bulunabileceðini öne süren eðitimcilerimizin söylemlerine kulak vermek gerekir. 1946 yýllarýnda baþlayýp kapatýlana kadar hattâ kapatýldýktan sonra bile sürecek Köy Enstitüleri düþmanlýðý Hasan Âli Yücel düþmanlýðýyla özdeþ duruma getirildi. Yücel þanslý bir adamdý çünkü yaþama veda etmeden önce yapýtlarýndan övgü ile söz edildiðini, düþmanlarýnýn o yapýtlarýnýn aðýrlýðý altýnda un ufak olduklarýný gördü. Hasan Âli Yücel, Türk kültürüne, Türk'ün geleneksel kültürel deðerlerine gönülden baðlý olmasýna karþýn Batý ekininin, ülkemizde tüm kurumlarýyla geliþmesi için de büyük emekler harcamýþtýr. Bu yolda zaman zaman eleþtirilere de uðramýþtýr. Uðradýðý eleþtirileri kendi kendisi ile baþ baþa kaldýðý zamanlarda Fuzuli'ye benzeþ niteliðinde bir divanla cevaplandýrmýþtýr. Yücel, Osmanlý'dan sýyrýlýp çaðdaþlýða çýkma çabalarý gösterdiðimiz yýllarda, öz deðerlerimizi koruyarak uygarlaþmaya yönelmenin gerekli olduðunu çok iyi sezmiþ bir düþünür ve felsefecidir. Bunun bir sonucu olarak da hem Mevlâna'yý hem de Geothe'yi gönülden benimsemiþ, bu görüþü tüm çalýþmalarýna egemen olmuþtur. Yücel'in Mevlâna'ya karþý olan gönül baðýnda, babasýnýn aydýn görüþlü bir mevlevi ve usta bir neyzen olmasýnýn da etkisi olmasý söz konusu olabilir. Hasan Âli Yücel'in Köy Enstitüleri Dergisinde çýkmýþ olan þu yazýsýný sadece Enstitülüler deðil dönemin tüm aydýnlarý bir kutsal kitap âyeti gibi ezberlemiþlerdi: "Bütün düþünceler þu ana fikirde toplanýr: Ne için yaþadýðýmýzý bilmek, fikirlerin en güçlüsü, baþý ve sonu. Ýþte ülkü budur, gerçek sevgi budur. Ýyi yaþayarak, yaþamýmýzýn amacýný iyi bilerek ve ona yaklaþmanýn saadetini duyarak, kaderimizin bizi getireceði son ana, güler yüzle gözümüz arkada kalmaksýzýn var- mak... Hayatý, vazifenin bittiði anda bitirmek. Ne aldanmak, ne aldatmak ne avunmak, ne avutmak. Gözü pek, yüreði yumuþak olmak. Doðruyu kuþun ötmesi gibi sakýncasýz söyleyebilmek. Tabiatýn yok ettiði anda toplumdaki varlýðýnýn en yükseðine varmak. Ýnanmayanlarý inandýrmak. Küsmeden, kýzmadan sapýklarý yola getirmek, uyuyanlarý uyandýrmak, iðrenmeden kirlileri temizlemek." Hasan Âli Yücel, yoðun bakanlýk iþlerinin elverdiði oranda, olanak buldukça Köy Enstitülerine gider ve yapýlan çalýþmalarýný denetleme yanýnda öðrencilerle de yakýndan ilgilenirdi. Örneðin 4 Temmuz 1942 günü Kayseri-Pazarören Köy Enstitüsüne yaptýklarý ziyareti Tonguç þöyle anlatýyor: "...Gece talebeler ve öðretmenlerle yemek yenildi. Sonra çocuklarýn tertip ettikleri eðlentide bulunduk. Salon yüzlerce köylü çocuðu ve Pazarören köylüleriyle iyice doldu. Köylüler evlatlarýnýn gösterecekleri oyunlarý, söyleyecekleri þarkýlarý merakla bekliyorlar. Eðlentiye üçüncü sýnýf talebesinden Tufan Doðan'ýn yazdýðý Hoþ Geldin adlý þiir ile baþlandý. Bütün arkadaþlarýnýn tahassüslerini anlatmaya çalýþan talebe, aþaðýdaki þiirini çok samimi bir eda ile köylüce, tok tok okudu: HOÞ GELDÝN Paslanan dimaðlara ateþ saçan hoþ geldin Bozkýrlarýn baþlarýnda okul açan hoþ geldin. Elimize kazma verdin, çekiç verdin, örs verdin Dilimize þive verdin, bize hayat, hars verdin Köy davasýnýn halli için bu gençliðe ders verdin Enstitüler sýr babasý þanlý Yücel, hoþ geldin. Biz enstitü evlâtlarýn köyde doðduk yaþarýz Hiçbir engel dinlemeyiz, yýpratýrýz aþarýz Zamantý'ylan çaðlayanýz Seyhan ile coþarýz Ankara'dan ziyarete gelen Yücel hoþ geldin. SEVGÝ DÜNYASI ....Genç ihtiyar yüzlerce köylünün canlý ve minnettar gözleri Hasan Âli Yücel'e dikildi. Vekil ayaða kalktý...Öylece o imanlý edâ ile kendisine bakanlarý baðrýna basarak hepsine birden hitap etti: "Çocuklar! Bu akþam insanlara, bu ölümlü varlýklara verilebilen sýfatlarýn en iyisini bana verdiniz, bana baba dediniz. Hiçbirinizin þurada oturan çocuðumdan farký olmadýðýný söyleyebilmek, benim için bütün bir hayat ödülüdür. Eðer eðitim ve öðretim sorumluluðu bana verilmiþ olan Türk çocuklarýnýn sayýsý 1.5 milyon olmasaydý, bütün ömrümü aranýzda geçirirdim... Çocuklarým! Daima zihninizde tutmanýzý istediðim bir büyük gerçeði size söyleyeceðim. Her inanýn baþýnda ve her inandan önce Türklüðe inan edeceksiniz. Tarihimiz bize gösteriyor ki Türk'e kim bütün yüreðiyle inanmýþsa o, ülke için tuttuðu her davada baþarýlý olmuþtur...Biz size nasýl inandýk, sizleri bu kutsal çatýnýn altýnda topladýksa, siz de okutacaðýnýz köylü yavrulara týpký bizim size inandýðýmýz gibi inanacaksýnýz...Köylere daðýlýp öðretmen olduðunuz zaman benim bu sözümü her vakit hatýrlayýnýz: Türk'e inanmayan Türk deðildir...Bir arkadaþýnýz bu baþlar, Atatürk'ün baþlarý dedi. Bu baþlar Atatürk'ün Türk köylüsüne baþ olmak için istikbale yadigâr ettiði baþlardýr. Türk milletinin yarýnlarý sizin yakacaðýnýz ýþýklarla aydýnlanacak, geceleriniz rahat olsun çocuklarým; her geceniz bu güzel gece gibi þen, mutluluðunuz bu gece kadar aydýn olsun evlatlarým."" Hasan Âli Yücel'in eðitim bakaný olarak görev almasýna, Köy Enstitülerine verdiði emeklere ve de onunla ilgili bazý ilginç anýlara deðinmeden önce bir þiirini sizlerle paylaþmak istiyorum: 27 YENÝ HAYAT Duymadan düþünmek yok dinimizde Biz kalp adamýyýz, gönül eriyiz. Ýnsanýz, insanlýk esastýr bizde; Ne ciniz, ne melek, ne de periyiz. Keþkülle asayý çölde býraktýk Külâhý hýrkayý çiviye taktýk Gönülde marifet kandili yaktýk Bu ince iþlerin hünerveriyiz! Mücerret deðiliz, ailemiz var Baþýmýzdan aþkýn gailemiz var Bir kervan tutacak gailemiz var Varlýk diyarýnýn seferberiyiz! Biz hakka aþýðýz, isteðimiz hak Doyurmaz ahrette saadet ummak Dileriz dünyada kurulsun "uçmak" Bu yolun ümmetsiz peygamberiyiz! Mabudu göklerden gönüle indirdik Hâlikle mahluku biz sevindirdik Gözlerde çaðlayan yaþý dindirdik Biz zemzem deðiliz, alýn teriyiz! Devrin güneþleri garptan doðmada, Tan yerinde yanan ateþ soðmada Þarký karanlýklar ezip boðmada O meþ'um gecenin seheriyiz! Farkettik nihayet aç ile toku Anladýk en sonra var ile yoku Býrak o kitaplarý gel bizi oku Bizler ki hilkatin son eseriyiz! Gönlümüz kýlýçtýr, tenimiz kýný Orada saklarýz vatan aþkýný Ülkeler fetheder sevgi akýný Sanmayýn bu yolda bizler geriyiz! Okuyup okutmak, iþimiz bizim Haram lokma kesmez diþimiz bizim Her yerde bulunmaz eþimiz bizim Biz yeni hayatýn erenleriyiz! Yücel 1946 yýlýnda Milli Eðitim Bakanlýðýný býraktýktan sonra Ýzmir milletvekili olarak Mecliste görev yaptý. Daha sonra aktif politikadan ayrýldý ve çeþitli gazete ve dergilerde eðitim, kültür ve akla gelebilecek 28 her konu üzerinde yazýlar yazmaya devam etti. Kuþkusuz bu yazýlar içerinde Köy Enstitüleri ile ilgili bir dolu yazý da vardýr. 17 Nisan 1955 günlü yazýsýnda þunlarý söylüyordu: "Diyenler vardýr ki, hâtýralar ihtiyarlarýn oyuncaklarýdýr. Belki siz de dersiniz ki top atmýþ bezirgân eski defterlerini yokluyor. Ne denirse densin ve ne derseniz deyiniz, bugün benim bayram günüm. Evet 17 Nisan benim için bayramdýr...Bu bayramda ne kimsenin kimseye þeker verdiði, ne büyüklerin eli, ne küçüklerin yüzü öpüldüðü görülmez. Bu bayramda dükkânlara, evlere bayrak çekilmez; davul vurulup zurna çalýnmaz... Hiçbir köþede hiçbir tören yapýlmaz. Sessiz sedasýz bir bayram! Anasýz babasýz bir bayram! Öksüz, kimsesiz bir bayram! Ama bayram!.. Bu bayram baþka bayram!.. 17 Nisan, bundan 15 yýl önce Türkiye'de Köy Enstitülerinin kurulmasýna emir veren kanunun çýktýðý gün olduðu için bayramdýr..." Mehmet Baþaran, Yüreðin Sesi Zeytin Ülkesi adlý öyküsünde, Hasan Âli Yücel'in aðzýyla; Kenan Öner davasýyla ilgili olarak aþaðýdaki bilgileri aktarýyor: "Bundan sonrasý hazindir. Bir millet, eðitimde tam kendisini bulmuþken parti içi mücadelesi uðruna her þey feda edildi. Zorla SEVGÝ DÜNYASI suçlular yaratmaya çalýþtýlar. O yýllarda Partimde Baþbakanlýða adaydým. Çekemiyorlardý beni, beni yýkmak için çareler arýyorlardý. Saldýrgan bir yazýsýndan dolayý Kenan Öner'i mahkemeye verdim. Davanýn bu denli uzun süreceðini bilemezdim. Mahsus uzattýlar davayý, parti içindeki durumumu sarsmak, beni elimine etmekti amaçlarý. Öyle bir hava estiriliyordu ki ülkenin, Hasan Âli-Kenan Öner davasýndan baþka bir derdi kalmamýþtý sanki. Sekiz yýllýk bir hükümetin icraatýný savunmada tek baþýma býrakýlmýþtým. Sekiz yýlýn sevaplarý kendilerinin, günahlarý Hasan Âli'nindi. Mahkemeler boyunca kendime tanýk bulamadým. Yýllarýn hesabýný verdiðim koca davada iki kiþi tanýklýk etme deliliðini gösterdi: Biri Nurullah Ataç diðeri Ferit Alnar. Köy Enstitülü çocuklara kan güder gibi yükleniyorlar hâlâ. Ýki bin yýl öncenin bilge Sokrates'i gibi inançlarý yýkmakla, gençliðin ahlâkýný bozmakla suçladýlar beni." Tüm duruþma boyunca CHP, Hasan Âli Yücel'e destek olmayýp sessiz kaldý. Bu suskunluk, devrimlerin yaratýcýsý Mustafa Kemal'e de sýrt çevirmek anlamýna gelmiyor muydu? Ama tarih CHP'nin suskunluðunu baðýþlamadý. Ýlerdeki yýllarda yaþanan 12 Mart karþý devrimindeki suçlama dosyalarýnda "CHP Halkevlerini ve Köy Enstitüleri'ni komünist yuvasý olarak açmýþtýr" biçiminde tümcelerle karþýlaþýldý. Hasan Ali Yücel ile ilgili olarak anlatacak daha neler neler var.. Türk eðitimine yeni bir ýþýk ve ruh vermiþ olan bu deðerli eðitimciyi minnet ve þükranla anarak yazýmýza son veriyoruz. Bir sonraki sayýmýzda bir baþka büyük eðitimciyi, Ýsmail Hakký Tonguç'u anacaðýz. Hasan Âli Yücel, Ýbrahim Çallý ve Duran Feyhaman ile SEVGÝ DÜNYASI 29 Angelika Guldenstein ve Zuhal Voigt söyleþide Hayvanlarla Konuþmak - 7 Angelika Guldenstein Söyleþi: Zuhal Voigt Angelika Guudenstein, Ýsviçre'nin Basel kentinde yaþayan bir veteriner doktor. Kendisi homeopatik tedavi alanýnda uzman ve ayný zamanda da, Basel'de bulunan "Psi Zentrum" ve "Basler PsiVerein" isimli parapsikoloji alanýnda çalýþmalar yapan kuruluþlarýn aktiviteleri kapsamýnda dersler verip, kurslar tertipleyen, tanýnmýþ bir hayvan iletiþimcisi. Ebeveyni, yukarýda sözünü ettiðimiz kuruluþlarýn kurucularýndan ve halen aktif çalýþanlarýndan. Bu sayýmýzda okurlarýmýza, onunla yaptýðýmýz çok keyifli bir söyleþiyi sunuyoruz. Hayvanlarla konuþma konusunun mutfaðýna, doðrudan bir göz atmamýzý saðlayan bu görüþmenin, sizleri de ilgilendireceðini umuyoruz.: 30 SEVGÝ DÜNYASI ÝLETÝÞÝMCÝ OLMAMI KÖPEÐÝM RIKO ÝSTEDÝ - Sevgili Angelika Guldenstein, siz hem diplomalý veteriner, hem de hayvan iletiþimcisisiniz. Hayvanlarla konuþabildiðinizi ilk olarak ne zaman ve nasýl keþfettiniz? - Aslýnda hayvanlarla konuþma konusuyla resmi olarak bir hayli geç tanýþtým. Homeopatik tedavi yapan bir veteriner olarak muayenehanemi açmýþ çalýþýyordum. Bazý hasta hayvan sahipleri bana gelip, hayvanlarýyla konuþtuklarýný ve onlarýn homeopati tedavisini bizzat istediklerini söylediler ve böylece bu kavramla tanýþtým. Aslýnda ebeveynim küçük yaþlarýmdan itibaren parapsikoloji ve Ýngiltere'deki spiritualizm ile ilgilendiklerinden, ruhsal konularla içiçe büyümüþtüm. Ruhlarla konuþmak gibi konular benim için olaðandý. Hayvanlarla da kendimi bildim bileli telepatik alýþveriþim vardý ama bunu konuþma olarak adlandýrmýyordum ve yaptýðým þeyin tam bilincinde deðildim. Ama hayvanlarýn benim söylediklerimi anladýklarýnýn ve bilimin kabul ettiðinin çok ötesinde bir anlayýþa sahip olduklarýnýn farkýndaydým. Hayvanlarýmýn neye ihtiyacý olduðunu hissedebiliyordum, onlarý gözlemlediðim veya elimi koyduðum zaman hastalýklarýnýn nerede olduðunu biliyordum ve bütün bunlar benim için daha ziyade normal sezgi þeklindeydi. - Peki, bu yeteneðinizi geliþtirmek için neler yaptýnýz? - Konuyla bilinçli olarak tanýþtýktan sonra, bu alanda ne varsa öðrenmem gerektiðini düþündüm ve Ýsviçre'de bu konuda otorite olan Helen Gerber'in kurslarýna gittim ve orada öðretilenleri, aslýnda adýný koymadan zaten yapmakta olduðumu anladým. Ayrýca hayvanlarla konuþmanýn benim için ne kadar önemli olduðunu da anladým. Daha sonra, köpeðim Riko yaþamýma girdi. Riko daha önceden, spirituel alanda hayvanlarla konuþma konusunda çalýþmak istediðini bir iletiþimciye bildirmiþti. Sonra hastalarým olan hayvanlarla devamlý pratik yaparak devam ettim. Hayvanlardan aldýðým telepatik iletileri, ayný hayvanlarýn baþka hayvan iletiþimcilerine söyledikleri ile karþýlaþtýrarak ilerledim. Nihayet Riko'nun devamlý teþvikiyle, bu konuda kurs da vermeye baþladým. (Riko þu anda Güldenstein'ý kurslarda asiste ediyor ve denek hayvaný olarak görev yapýyor/Yazarýn notu) - Yani aslýnda köpeðiniz Riko mu sizin bunu yapmanýzý istedi? - Evet (gülüyor) - Hayvanlarla telepatik konuþabilmek nasýl oluyor? Nasýl iþliyor? - Telepatik tarzdaki konuþma, var olan en temel iletiþim biçimidir. Aslýnda her hayvanda, her bitkide de var bu. "Tele" uzak SEVGÝ DÜNYASI demek, "patos" ise hissetmek anlamýnda. Bu açýdan telepatinin kelime anlamý "uzaktan hissetmek" oluyor. Demek ki asýl olan, hayvanýn hissettiðini, onun algýladýðýný, yaþadýðýný, mesafenin önemi olmadan, onunla paylaþmak. Hayvandan gelen iletinin, iletiþimci tarafýndan ne þekilde ifade edileceði de, iletiþimciye baðlý birþey, yani hangi þekilde tercüme edileceði. Bu iletiþimin tam olarak ne þekilde iþlediði ispatlanamaz, aslýnda iþlediði de ispatlanamaz. Ancak, çeþitli iletiþimcilerin aldýðý neticeler toplanýp karþýlaþtýrýldýðýnda, doðru olan sonuçlarýn sayýsý, bu iletiþimin gerçekleþtiðini gösterebilir. - Bazý iletiþimciler hayvanlarýn sesini duyduklarýný söylüyorlar. Örneðin bir kadýn ya da erkek sesi halinde. Siz ne diyorsunuz buna? - Mümkündür. Ancak þu var ki, ben bunun hayvandan alýnan enerji dalgalarýnýn bizim, yani alýcýnýn beyni tarafýndan yapýlan yorumu olduðunu düþünüyorum. Bu çok faydalý ve duruma göre çok doðru da olabilir ama hayvan tarafýndan öyle gönderilmiþ olduðu ne derece doðrudur, bunu söylemek zor. Bu þekilde almaya yeteneði olmayan biri tarafýndan da ses olarak alýnamayacaktýr zaten. Örneðin bazý alýcýlar da, hayvanlar resim þeklinde düþünce gönderebildiði halde, resim alamazlar. Telepatik iletiþim, uzaktan hissetme, uzaktan iþitme, uzaktan görme veyahut da uzaktan bilme þeklinde olabilir. Bu sonuncusunda, gördüm, iþittim veya hissettim de denemez, insan bilir sadece, ama nasýl bildiðini bilemez. Bunlar bir iletiyi algýlamanýn çeþitli olanaklarý. Aslýnda birçok insanlar telepati olayýný yaþamýþlardýr. Örneðin telefon çalar ve siz daha açmadan kimin aradýðýný hissedersiniz. Veya birini düþünürsünüz ve beþ dakika sonra bu kiþi telefon eder. Yeni birþey öðretmiyorum, ancak var olan bir þeyi geliþtirmeye yardýmcýyým 31 - Demek ki hayvanlarla iletiþim de bu telepatik iletiþim esaslarýna uygun þekilde oluyor? - Evet. Bu iletiþim þekillerinin her biri de geliþtirilebilir ve eðitilebilir. Her insan bu kanallardan en az birinden alýcý durumundadýr. Ben de verdiðim kurslarda insanlara yeni bir þey öðretmiyorum, ancak zaten kendilerinde olan bir þeyi geliþtirmelerine yardýmcý oluyorum. - Yani bütün insanlarda telepatik konuþma yeteneði var ama bu uyandýrýlmýþ deðil? - Evet öyledir, ancak uyandýrýlmadýðýný deðil, mevcut yeteneðin dünyaya geldikten sonra gömüldüðünü söylemek daha doðru olur. Bizler daha anne karnýnda iken telepatik mesajlar göndeririz. Dünyaya geldikten sonra da buna devam ederiz. Örneðin bir anne, bebeðinin neye ihtiyacý olduðunu çoðu kere insiyaki olarak anlayabilir. Ama bebek genelde telepatik mesajlarýna cevap alamayýnca, nihayet meramýný sesle anlatmaya ve aðlamaya baþlar. Çocuk örneðin, evdeki kedinin veya köpeðin þunu veya bunu söylediðini naklettiði zaman da, azarlanýr veya yasaklarla karþýlaþýr, yalancýlýkla itham edilir. Böylece en iyi yetenekler bile gömülebilir. - Bütün hayvan cinsleriyle telepatik iletiþim mümkün müdür? - Prensipte evet, Ama bu insanýn eðilimlerine de baðlýdýr. Örneðin hoþlanmadýðýnýz bir hayvan cinsi ile iletiþim kurmak, sevdiðiniz bir hayvanla konuþabilmekten muhakkak ki daha zordur. Bu insanlar arasýnda da böyle deðil midir? Hazzetmediðiniz biriyle iletiþime geçmekten kaçýnýrsýnýz. - Amelia Kinkade evindeki örümceklerle konuþarak, onlarýn bir bardaðýn içine girmelerini istiyor ve sonra onlarý bahçeye taþýyýp yeþilliklere býrakýyor. 32 - Evet (gülüyor) böyle þeyler de mümkün. Ben örneðin açýk pencereden giren eþek arýlarýndan, tekrar bahçeye uçmalarýný rica ediyorum ve havada 180 derece dönüþ yaparak dediðimi uyguluyorlar. Burada önemli olan, herhangi bir hayvana, baþka bir çözüm önermeden, belli bir þeyi yapmasýný yasak etmemek. Bir hayvana, örneðin bahçenizdeki bir bölümü yasaklar ama baþka bir þey önermezseniz, yasakladýðýnýz yere buna raðmen gider. Bu yüzden iletiþimin gerçekleþmediði bile sanýlýr. Ýletiþim olmuþtur ama hayvanýn baþka alternatifi yoktur. Örneðin salyangozlara bahçenin belli bir bölümündeki bitkileri yiyebileceklerini ama öteki bölümlere gitmemelerini söyleyerek, bazý bitkilerini salyangozlarýn istilasýndan kurtaranlar var. - Hayvanlarla iletiþim konusunda meditasyonun önemi nedir? - Eðer bir kiþi meditasyon yapamýyorsa, ille de gerektir diyemeyiz. Meditasyonun amacý, insanýn bu yolla kendi düþüncelerini susturabilmesidir. Ýnsanýn tahayyülünde çok güzel ve sevdiði bir yere giderek huzur bulduðunu tasavvur etmesi bir yoldur örneðin. Bir baþka yol da, insanýn düþüncelerini tek bir þey üzerine teksif etmesidir, örneðin yanmakta olan bir muma. Önemli olan kiþinin zihnini, içinden geçmekte olan bin bir düþünceden bir þekilde temizlemesidir. Böylece dýþarýdan gelebilecek mesajlara açýk hale gelmektir. BALÝNALARIN HEDÝYESÝ - Hayvanlar, birinin kendilerine telepatik olarak hitap ettiðini fark ettiklerinde, genelde ne reaksiyon gösteriyorlar? - Reaksiyonlar çeþitlidir. Bazýlarý ilgi göstermeyebilir. Ama genelde ilgilenirler. Kendilerine hitap edildiðini fark ettiklerini hareketlerinden de anlayabiliriz. Örneðin yolda gitmekte olan kedi, siz ona bir mer- SEVGÝ DÜNYASI haba gönderdiðinizde, birden olduðu yerde durup size bakabilir. Benim Amerika'da yaþadýðým güzel bir aným vardýr. O zaman henüz resmen hayvan iletiþimcisi deðildim. "Seeworld" da balinalarýn havuzuna gitmiþtim. Hayatta en büyük arzularýmdan biri, bir balinaya dokunabilmekti. Ýçimden bunu çok istediðimi tekrarlayarak bu duygumu onlara gönderdim. Birden bana, ayaða kalkmam ve havuzun tam kenarýna gitmem söylendi. Bunu yaptým. Havuzun kenarýnda sýð bir bölüm vardý. Balinalardan biri bu sýð bölüme doðru yüzdü ve elimle ona dokunabileceðim kadar yakýnýma gelip betona yattý. Onu okþadýktan sonra gitti ve arkasýndan bir ikinci gelip kendisini okþattý. O sýrada bekçi durumu farketti ve beni hayvanlara dokunmamam için uyardý. Bana da oradan uzaklaþmak düþtü. Ama balinalar ricamý yerine getirmiþlerdi. - Bizden önce yaþamýþ olan insanlar için bu konu mutlaka yabancý deðildi ama sonra unutuldu ve þimdi yeniden güncel olmakta. Sizce bunun sebebi nedir? - Aslýnda bu belki, insanlarýn tekrar baþlangýca dönmeye baþlamasýnýn, doðayla ve her þeyle yeniden birlik içinde olacaðýnýn bir habercisi. Doðayla iletiþime geçmek de, aslýnda bu birliðe ulaþabilmenin tek yolu. Ancak bu þekilde bir hayvaný, hattâ bir bitkiyi de, yaþayan bir canlý, zekâsý olan bir varlýk olarak algýlayabilmek ve ona karþý gerekli olan saygýyý duyabilmek mümkün. Ve bu þekilde aslýnda hepimizin, daha büyük olan tek bir þeyin parçalarý olduðumuzu idrak edebilmek gerçekleþebilir. - Hayvanlarla iletiþimin pratik faydalarý nelerdir? Evlerinde hayvan besleyenler bundan nasýl istifade edebilirler? - Bir kere bu yolla mutlaka hayvanlara daha saygýlý bir yaklaþým mümkün olacaktýr. Tabii burada da bazý sýnýrlar koymak gerekir, nasýl ki çocuklarýn her arzularý SEVGÝ DÜNYASI mutlaka yerine getirilmezse, hayvanlarda da bu sýnýr konmalýdýr ve bazý durumlarda hayýr denebilmelidir. Ama hayvanýn, kendi duygu ve isteklerinin kaale alýndýðýný bilmesi bile, ona yardýmcý olacaktýr. Bir baþka husus da, insanýn kendi arzu ve isteklerini hayvana aksettirmemeye dikkat etmesidir. Yani köpeði köpek olmaya, kediyi de kedi olmaya býrakmak gerekir. Faydalarýndan biri de, hayvanýn nesi olduðunu çabuk keþfedebilmek ve ona çabuk yardým edebilmektir. Hayvanýn istenmeyen davranýþlarýnýn sebebini bulup, sebepleri ortadan kaldýrmak da iletiþim yoluyla daha kolaydýr. Yani doðru kullanýldýðý takdirde, her iki tarafýn da yaþamýný kolaylaþtýrabilir. Seyahate çýkacaðýnýzý hayvanýnýza söyleyin - Hayvan sahiplerinin gündelik hayatlarýnda kullanabilecekleri çok basit bazý metotlar var mý? - Hayvanlarla telepatik iletiþim kuramayanlarýn veya kuramadýklarýný zannedenlerin bile tatbik edebilecekleri basit þeylerden biri, örneðin þayet bir zaman için hayvandan ayrýlmak gerekiyorsa, bunu hayvana normal yoldan söylemektir. Ne zaman tekrar geleceðinizi, ne kadar kalacaðýnýzý, bu zaman zarfýnda hayvana ne olacaðýný, ona kimin bakacaðýný vesaire mutlaka söyleyin. Biz bir þeyi söylerken, ayný zamanda otomatik olarak düþündüðümüzden, hayvanýmýz bu düþünceleri alacaktýr. Eðer hayvanýmýza hiçbir þey söylemeden gidersek, yalnýz býrakýldýðýný, artýk gelmeyeceðinizi sanarak paniðe düþecektir. Siz gittikten sonra buna raðmen sýkýlabilir ama hiç deðilse tekrar geleceðinizi ve ne zaman geleceðinizi bilmektedir. Hayvanlarýn çok saðlam bir zaman anlayýþý vardýr. Bu da biraz hayvana göre deðiþir, örneðin birisi için üç gün veya beþ gün fark etmeyebilir ama bu konuda saatleri bile sayanlar vardýr. - Hayvanlarla telepatik iletiþimde dikkat edilecek noktalar nelerdir? 33 - Ýnsanýn her zaman sað duyusunu kullanmasý gerekir. Örneðin: Bir hayvan iletiþimcisi hayvanýnýzýn turp gibi olduðunu iddia ediyorsa ama siz bir þeylerin yolunda olmadýðýný hayvanýnýzýn davranýþýndan anlýyorsanýz, baþka birinin fikrini almalý ya da veterinere gitmelisiniz. Ortada bir yanlýþ anlaþma olduðunu veya sizin ya da iletiþimcinin kendi yorumunun araya girdiðini düþünmeli ve sað duyunuzun söylediðini yapmalýsýnýz. - Normal bir iletiþimde zararlý olabilecek hususlar var mýdýr, örneðin bir hayvanla iletiþim kurulduðunda, görmediðimiz herhangi ruhsal tehlikeler olabilir mi? - Ben deneyimlerimde böyle bir þeye rastlamadým. Tabii insan görgü kurallarýna burada da uymalýdýr. Örneðin ormanda vahþi bir hayvana doðrudan hitap edebilirsiniz ama sahipli bir hayvanla iletiþim kurmak için önce sahibinden izin almak gerekir. Nihayet bir çocuða da ebeveyninin izni olmadan, evde ailesiyle olan özel durumlarý ile ilgili sorular sormak olmaz. Ayrýca bu çözülemeyecek sýkýntýlar da getirebilir. Örneðin izinsiz sorduðunuzda, evde kendisine iyi davranýlmadýðýný söyleyen bir hayvana nasýl yardým edebilirsiniz? Hattâ böyle bir durumda, yardým edemediðiniz için, hayvaný hayal kýrýklýðýna da uðratabilirsiniz. - Yakýnlarýnda, hayvanlarla iletiþim kurmayý öðrenmek üzere gidebilecekleri bir kurs veya bunu öðreten biri bulunmayan ama hayvanlarýyla iletiþim kurmak isteyenlere ne tavsiye edebilirsiniz? - Ýletiþimi bilinçli bir þekilde baþlatmak ve bitirmek gerekir. Ýletiþime geçmeyi denerken, gelebilecek düþüncelere içini açmak ve hayvana sevgi göndermek, ayrýca iznini almak önemli. Bütün görüþme aslýnda sevgi ile gerçekleþmeli. Ýnsan cevap alýrsa veya ret cevabý alýrsa, sonunda mutlaka 34 SEVGÝ DÜNYASI teþekkür etmeli. Ýletiþimi açmayý ve kapamayý, herkes kendine en uygun biçimde geliþtireceði bir metotla gerçekleþtirebilir. (Örneðin, kendi düþüncelerini sakinleþtirmek, konsantre olmak, sembolik olarak kendisinin içinde bulunduðunu farz ettiði kozayý açmak, kalbinden ýþýk göndermek, iletiþim bittiðinde ýþýðý çekmek ve kozayý tekrar kapatmak./Yazarýn notu). Ýlk denemeleri bir arkadaþýn sahip olduðu hayvanla yapmak, sonradan arkadaþýnýzýn, aldýðýnýzý düþündüðünüz cevaplarý kontrol edebilmesi açýsýndan daha faydalý olur. (Örneðin, hayvanýn en sevdiði yiyecek nedir, nerede uyur, neyle veya kimle oynar vs./Yazarýn notu) Hayvana bu iþe yeni baþladýðýnýzý, alýþtýrma yaptýðýnýzý iletmek de faydalýdýr, bu takdirde hayvanlar yardým etmeye çalýþýrlar. (Baþlarda aklýnýza gelenlerin kendi düþünceleriniz olduðunu zannedersiniz ama soru ve cevaplarýn hýzý ve akýcýlýðý, cevaplarýn bazen siz sorunuzu bitirmeden gelmesi, iletiþimde olduðunuzu gösteren þeylerdendir/Yazarýn notu) - Evet ama daha ziyade hayvanýn bilincini, benim bedenime aksettirmesini istiyorum. Burada hayvanýn rýzasý esastýr. Ayrýca böyle þeylere giriþmelerini yeni baþlayanlara kesinlikle tavsiye etmem. Bir de eðer hayvan kendisine o kadar yakýn olmamý istemezse, bir perde üzerine aksetmiþ halde, bir röntgen filmine bakar gibi görmeye çalýþýyorum. Bir keresinde bir atýn dizinde bir bozukluk vardý, kendisinin rýzasýný alarak dizini içeriden kontrol ettim ve arýzayý söyledim. ayný arýzayý endeskop da tam söylediðim gibi tespit etti. - Siz diplomalý bir veteriner ve ayný zamanda hayvan iletiþimcisi olarak çok özel bir durumdasýnýz. Bu büyük bir avantaj mý? - Ben bunu tabii ki büyük bir avantaj olarak görüyorum. Ama bana yalnýzca hayvanlarla iletiþim kurmak isteyenler gelmiyor. Bazýlarý bu tarz þeylere açýk deðiller. Tabii ki telepatik konuþma, herhangi bir sorunun ruhsal taraflarýný da açýklýða kavuþturmak açýsýndan çok faydalý ve bu homeopatik tedavide doðru olan ilacý bulmak için önemli. Diðer veterinerlere göre, telepatik iletiþimden dolayý haliyle farklý olanaklarým var. - Yaralanmýþ veya hasta bir hayvan muayene masanýza yattýðý zaman, onunla önce konuþuyor musunuz? Örneðin, neresi aðrýyor veya ne hissediyor gibi? - Aslýnda hayvanýn neresinden þikâyeti olduðunu zaten büyük çapta insiyaki olarak alýyorum. Bunu önlemem mümkün deðil, zaten önlemek de istemem. Ama hayvana soru sorma þeklini, ancak beraberindeki sahibi isterse yapýyorum. Normalde hayvanla kendi sesimle konuþuyorum ama o arada telepatik olarak cevaplar da alabilirim tabii. - Amelia Kinkade, bilincini hayvanýn bedenine göndererek "Body Scan" adýný verdiði bir iþlemle, hasta kýsýmlarý bulmak için organlarýný taradýðýný anlatýyor. Siz böyle bir þey yapýyor musunuz? - Hayvanýn bedeninde hissettiði aðrýlarý, siz de kendi bedeninizde mi hissediyorsunuz? - Evet. Örneðin bir at, üzerindeki eðerden þikâyet ediyorsa, bu eðeri kendi sýrtýmda hissederek, aðrýttýðý yeri anlayabiliyorum. MUAYENE MASASINDAKÝ TELEPATÝK ÞÝKÂYETLER ve FALCI KEDÝLER - Hayvanýn bilinç üstüyle iletiþime geçtiðiniz de oluyor mu? Yani örneðin hayvanýn yalnýz þikâyetini deðil, bilinçüstünün de iþe karýþmasýyla, þikâyetinin sebebini hatta tedavi þeklini de ilettiði durumlar var mý? - Evet, bu da oluyor. Bazen özellikle SEVGÝ DÜNYASI 35 varlýklara veya gelecek sefer baþka bir cins olacaklarýný söyleyenlere rastladým. Bu yüzden cins deðiþtirmeyi kabul ediyorum. - Ýnsan olarak gelen hayvanlar veya tersi için ne diyorsunuz? - Ben henüz böyle bir vakaya rastlamadým, bilemiyorum. Ama bilmediðim bir þeyin cevabýný da açýk býrakýyorum. sorulmadan, hayvanýn bilinçüstü de iþe karýþýyor ve teþhis koyduðu gibi, geleceði de söyleyebiliyor. Bir haným eþinden ayrýlýyordu ve evlerindeki iki kedinin kimde kalacaðý söz konusu olmuþtu. Kedilere sormam için bana geldiler. Kediler hanýmda kalmak istiyorlardý. Birisi hanýmýn taþýnacaðý evdeki güzel bahçeyi tarif etti ve oradaki bankta vakit geçirmekten çok mutlu olacaðýný haber verdi. Diðeri de yeni evde, kendisinin epeydir çektiði hastalýðýnýn geçeceðini söyledi. Kediler yeni eve hiç gitmemiþlerdi. Ve sonunda da dedikleri aynen çýktý. Aslýnda önce hayvanla konuþmaya çalýþýlmalý ama sorun çözülemezse, bilinçüstü de yardýma çaðrýlabilir ama hayvan bunu zaten kendiliðinden yaparsa, mesele yok. - Hayvanlar tekrar bedenlendiklerinde, yine ayný cinsten bir beden mi seçiyorlar? Amelia Kinkade, bir hayvanýn hemen hep ayný cins olarak geldiðini, Penelope Smith ise, cins deðiþtirmenin sýk görüldüðünü söylüyorlar. - Galiba bu noktayý tam olarak hiçbirimiz bilemiyoruz. Ben kendi deneyimlerimde, örneðin bir at bedenini ilk defa kullanan - Öbür âleme geçen hayvanlarla konuþmak mümkün mü? - Evet, bu kesinlikle mümkün. Bu hatta, bu hayvan tekrar dünyaya gelmiþse bile mümkün. Ölen bir hayvanla iletiþim kurmamýn istenmesi üzerine kurduðum temasta, hayvanýn yeniden, yeni bir bedenle dünyada olduðunu öðrendiðim de çok oldu. - Kaybolan hayvanlarla edindiðiniz deneyimler var mý? - Evet. Genelde bu iletiþim, evlerinde olan hayvanlarla kurulan iletiþimden daha zor, çünkü hayvanlar bu durumda stres altýnda. Þayet kaybolan hayvanýn sahibi duygusal açýdan çok üzgün ve panikte ise, bu ruh hali iletiþimciye de bulaþabilir ve bu iletiþimi çok zorlaþtýrýr. Ama buna raðmen iyi biten hikâyeler de yaþadým. Bir keresinde bir kedi mahzende kapalý kalmýþtý ve bulunduðu yerden sadece duvarda asýlý duran buz patenlerini görüyordu. Bunlarý nakledince, sahibi patenlerin nerede asýlý olduðunu hatýrlayýp, kediyi mahzende kapalý olduðu yerden kurtardý. Daha önce de mahzeni aradýðý halde, çok korkmuþ olan kedi ses vermemiþti. Burada herhalde benim rehber varlýðým veya kedinin üstbilinci de iþe karýþmýþtý. Çünkü evi havadan görüldüðü þekilde gördüm ve kedinin nasýl içeriye girdiðini izledim. Olayý iki açýdan gördüm yani. Bir baþka olayda da aradýðým kedi bana, artýk öteki âleme geçtiðini söyledi. Bunu sahibine nakletmek zor iþ tabii ki. Sahibi birkaç gün sonra gerçekten kedisinin cansýz bedenini 36 buldu. Böyle bir durumda hayvanýn cansýz bedeninin bulunmasý, olay her ne kadar üzücü ise de, netlik kazandýrmak açýsýndan tabii ki faydalý. Böyle bir durumda, henüz hayvanýn ölüsü bulunmadan, algýmýn garantisinin olmadýðýný sahibine her zaman söylerim. HAYVANLARIN ÖLÜME BAKIÞI - Hayvanlar doðadaki avcý ve av kanununa karþý nasýl bir tutum gösteriyorlar? - Benim deneyimlerime göre, av ve avcý arasýnda bir anlaþma bulunmakta ve biz her ne kadar düþünemezsek de, av avlanmaya razý. Bir iletiþimci arkadaþým, kedisinin yakaladýðý bir fareye bunu sormuþtu. Fare ona þöyle açýkladý: "Hayat bir kaydýrakta kaymak gibidir. Yaþamak, tepeye týrmanmaktýr, ölmek aþaðýya kaymaktýr." Hayvanlar ölümü o kadar abartmýyorlar, çünkü varlýðýn ölümden öteye varolmaya devam ettiðini biliyorlar. Bu tabii ölürken acý çekmedikleri veya korkmadýklarý anlamýna gelmez. Bir taraftan bunun bir son olmadýðýný bilerek tevekkülle karþýlayabilir ama diðer yandan bedene baðlý olduklarýndan, bedenden gelen acýyý duyuyor olabilirler. - Yani hayvanlar ölümün son olmadýðýný biliyorlar mý? - Benim deneyimlerime göre evet. Hatta sýkça geçmiþ hayatlarýný da hatýrlýyorlar. Ölüme karþý biz insanlar gibi korku dolu bir tutum göstermiyorlar. Bir keresinde bir kedi hastamýn durumu çok kötüydü. Ama uyutulmak istemiyor, kendi gitmek istiyordu. Bedenini terketmesi üç gün sürdü. Bu tabii sahibi için çok acýlý oldu. Öteki âleme geçtikten sonra iletiþim kurduðumda ise, bizim için üç gün süren zamanýn ona göz açýp kapayýncaya kadar gibi kýsa geldiðini söyledi. Yani bazen dýþarýdan göründüðü gibi deðil. Ama tabii ölmenin ve acý çek- SEVGÝ DÜNYASI menin bir hayvan için fazla bir þey ifade etmediðini düþünmek de yanlýþ olur, her olayý ayrý deðerlendirmek gerekir. Hayvanlar da bizim gibi, her birinin ayrý kiþiliði var. Bizim gibi, ölmesine yardým edilmesini isteyen de olabilir, ölüm olayýný bütünüyle yaþamak ve bundan öðreneceklerini öðrenmek isteyen de. Bu konuda hayvanlarla iletiþim kurabilmem benim için büyük bir yardým oluyor. Çünkü bana uyutulmak için getirilen hayvanlara, uyutulmak isteyip istemediklerini sorabilirim ve onlarýn isteðine göre davranabilirim. Bunu henüz yapmadýðým zamanlarda, gitmek istemeyen bir hayvanýn hislerini aynen yaþadýðýmdan, uyutmak bana hep cinayet gibi gelmiþti. Hayvan kendisi, ölmesine yardým edilmesini istediði zaman, gerçekten çok daha kolay ve sakin ölüyor. - Peki hayvan gitmek istemediði zaman ne yapýyorsunuz? - Allahtan þimdiye kadar böyle durumlarda, her zaman hayvanýn istediðini yapmak mümkün oldu. Beþ yýla yakýn zamandýr hayvanlarla iletiþim kurarak çalýþýyorum ve bu zaman zarfýnda bir kere bir kedi ve bir de köpek ötenazi istemediler. Kedi ertesi günü tekrar normal yemek yemeye baþladý ve sonra doðal olarak ölünceye kadar iki ay daha yaþadý. Köpek ise, uyutulmaktan vazgeçildikten sonra dört ay daha yaþadý. Bu dört ayýn sonunda tekrar kötüleþti ama bu sefer kendisi uyutulmayý istedi. - Ýletiþim olmadan öteki tarafa gönderilen hayvanlarý düþünecek olursak, aslýnda pek çok ev hayvanýný kendi rýzasý dýþýnda mý gönderiyoruz? - Neyse ki, hayvanlar bizim kadar dar görüþlü deðiller ve bir kere öteki âleme geçtikten sonra, bunu o kadar da büyük bir trajedi yapmýyorlar. Ayrýca hayvanlar kendilerine sorulmadan uyutulmalarýnýn kötülükten deðil, insanlarýn bilgisizliðinden dolayý olduðunu hissediyorlar. SEVGÝ DÜNYASI - Vejetaryen yaþam mý yoksa et yemeye devam mý? Siz ne düþünüyorsunuz? - Önce itiraf etmem gerek ki, ben vejetaryen deðilim. Eðer biri ben vejetaryen olarak yaþamak istiyorum derse, bunu anlarým ama neticede bitkiler de canlý varlýklar ve bizlerin canlý varlýklarý yemeden hayatta kalmamýz mümkün deðil. Henüziyi olurdu ama- ýþýk yiyerek yaþayabilecek kadar ilerlemiþ deðiliz. Bu konuda herkesin kendi kararýný kendisi vermesi en doðrusu. "Ben hangi seviyedeyim, et yemekten vazgeçebilir miyim, sadece bitki ile yaþayabilir miyim? Et bana lâzým mý?" Örneðin ben uzun zaman et yemezsem, bedenimde bir istek oluyor ki, etten aldýklarýný baþka þeylerden alamadýðýný gösteriyor bu. Eðer et yemeye karar verilirse, hiç deðilse cinslerinin gerektirdiði biçimde beslenmiþ ve yetiþtirilmiþ, normal bir hayat sürmüþ hayvanlarýn etleri tercih edilirse, mezbahalarda toplu halde hayvan kesmeye son verilirse iyi olurdu. ÝNSAN YÖNLENDÝREN KEDÝLER ve GEVEZELER - Okuyucularýmýza iletebileceðimiz ilginç deneyimlerinizden bazýlarýný anlatabilir misiniz? - Baþka bir hayvan iletiþimci arkadaþýmýn yaþadýðý ilginç bir olayý nakletmek isterim. Bir hanýmýn iki kedisi vardý ve bu kediler ev içinde her yere çiþlerini yapýyorlardý. Haným bunu engellemek için akupunktur dahil her metodu denemiþti, homeopati de fayda vermeyince son olarak onu bu arkadaþýma gönderdim. Kediler iletiþimci arkadaþýma, aslýnda gayelerinin sahibeleri olan hanýmýn dikkatini telepatik konuþmaya çekmek olduðunu ve neticede hedeflerine ulaþtýklarýný anlattýlar. Sahipleri olan haným iletiþim kurslarýna yazýldýktan sonra, kediler de normal olarak kum sandýklarýný kullanmaya baþladýlar ve bir daha da sandýk dýþýnda baþka bir yeri kirletmediler. 37 Ben kendi yaptýðým konuþmalarda, doðru hayvanla temasta olduðumu anlamak için, önce iletiþim kurduðum hayvanýn bazý özelliklerini öðrenmeye çalýþýrým. Bir keresinde bir atla konuþmam gerekiyordu. Atýn bulunduðu ahýrda, ayný kiþiye ait baþka bir at daha vardý. Konuþma baþladý ve ben aldýðým cevaplarý sahibine ilettikçe, atýn sahibi söylediklerimin söz konusu ata deðil, ahýrdaki diðer ata uyduðunu farketti. Böylece anladýk ki, aslýnda konuþmam gereken at deðil, ondan daha konuþkan olan diðer at lafa girmiþti. Ben ona öteki atla konuþmam gerektiðini ve bir zaman susmasýný söyledim ve ancak öyle diðer atla konuþabildim. Telefonla ve uzaktan iletiþim de yapýyorum ve benzer bir diðer deneyimim de, üç Labrador köpeði olan baþka bir hanýmla telefonla yaptýðým iletiþimde oldu. Köpeklerle sýra ile konuþmam gerekiyordu ama aldýðým cevaplar konuþmaya baþladýðým ilk köpeðe hiç uymuyordu. Sað ön ayaðýnýn yaralý olduðunu algýladýðým zaman mesele ortaya çýktý. Benimle konuþmaya baþlayan ikinci köpekti ve onun sað ön ayaðý yaralýydý. ÝLETÝÞÝMDE YORUM TEHLÝKESÝ VE HAYVANLARLA KONUÞMANIN GELECEÐÝ Ýletiþimde, kendi tahminlerinin insaný nasýl yanýltabileceði hakkýnda bir deneyimi de yine bu köpeklerle yaþadým. Köpeklerden biri ölmüþtü ama sahibesi bana bunu söylememiþti. Bir gün yine telefonla onlarla konuþmamý istedi. Sýra ölmüþ olan köpeðe gelince, onu, alevler önünde çok sakin yan yatmýþ olarak gördüm ve bana biraz tuhaf geldiði halde, kendim yorumlayarak, þömine önünde yatýyor olduðunu söyledim. Neticede sahibesi þömineleri olmadýðýný ve köpeðin öldüðünü ve yakýlmýþ olduðunu itiraf etti. Ben aslýnda yakýlma olayýný görmüþtüm ama köpek hakkýnda kafamda 38 SEVGÝ DÜNYASI taþýdýðým sað olduðu bilgisi, daha sonradan telepatik yoldan gelen bilgiyi yanlýþ anlamlandýrmama yol açmýþtý. Ayný þekilde ölmek üzere olan bir hayvanýn ruhunda hissettiði rahatlýk ve hafiflik hissini de doðru anlamayarak, hayvanýn iyi olduðunu düþünme yanlýþlýðýna düþmek tehlikesi de vardýr. Aslýnda, kötü durumdaki bedenle ilgisini kesmekte olan ruh, kendisini tabii ki iyi hisseder. Bedenen iyi olmakla, bu çeþit rahatlýk hissetme arasýndaki farký anlamak da, ancak tecrübe ile kazanýlýr. - Ýnsanlar genelde böyle bir konuya nasýl bakýyorlar? Örneðin, ölümden sonra yaþamýn devam ettiðine inananlara tuhaf bakanlar var. - Ýnsanlar, hayvanlarla telepatik konuþulduðu konusuna, örneðin ölüm ötesi yaþama inanmaktan daha sýcak bakýyor ve daha kolay yaklaþýyor ve kabul ediyorlar. Ýnsanlar kendi tecrübelerinden, bazen hayvanlarýný anladýklarýný veya hayvanlarýnýn da onlarýn düþüncelerini okuduklarýný biliyorlar. - Genelde veterinerler, hayvanlarla iletiþim kuran insanlar hakkýnda ne düþünüyorlar acaba? - Çok farklý þekillerde. Birçoklarý açýk bu konuya. Özellikle benim tanýdýðým meslektaþlarým açýk yaklaþýyorlar. Eðer o böyle diyorsa bir þey vardýr þeklinde. Bazýlarýnýn da kendi hastalarýyla tecrübeleri var, örneðin biri gelip hayvanýnýn kendisine þu veya bu þikâyeti olduðunu ifade ettiðini söylüyor. Bilhassa muayeneden sonra söylenenler doðru çýkarsa durup düþünüyorlar. Tabii bazen gerçek bir iletiþim kurulamadýysa, iletiþimcinin söyledikleri doðru çýkmayabilir de. Yani reaksiyonlar çeþitli. - Hayvanlarla telepatik iletiþim konusunun geleceðini nasýl görüyorsunuz? - Öyle anlaþýlýyor ki, bu konuya gösterien ilgi gün geçtikçe artmakta. Ýlginin bir gün en yüksek seviyeye çýktýktan sonra tekrar iniþe geçip geçmeyeceðini veya tamamen kaybolmayacaðýný þimdiden bilemeyiz. Ümit ederiz ki ilgi devam eder ve bütün insanlar alýþtýrma yaparak yeteneklerini geliþtirirler, hatta daha bebek yaþýnda buna baþlanýr ve hatta o kadar geliþtirilir ki, günün birinde herkes birbiriyle telepatik olarak anlaþabildiði için telefonlara gerek kalmaz, cep telefonlarýný bir tarafa atar ve baz istasyonlarýný kaldýrýrýz. (gülüyor) Ayrýca dünya yüzündeki hayvanlar için de, bizim kölelerimiz olarak deðil, eþit haklara sahip bireyler olarak muamele görecekleri, yaþanýlasý bir zaman baþlamýþ olur. Aslýnda bunlar insanlarýn yapabilecekleri þeyler. - Bu çok ilginç ve verimli söyleþi için kendimiz ve okurlarýmýz adýna size çok teþekkür ediyor ve sevimli hastalarýnýzla, tedavide baþarýlý, sevinçlerle ve güzel deneyimlerle yaþanacak güzel zamanlar geçirmenizi diliyoruz. - Ben teþekkür ederim, tüm okurlarýnýza, varsa hayvan arkadaþlarýna çok selamlar. SEVGÝ DÜNYASI 39 Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan Hayatta Kalmanýn Planlarýný Yapan Ülke: ÇÝN Yaþam sanatýnda insan hiç bir þey icat etmez ama ölüm sanatýnda Doðayý da alt ederek kimya bilimi ve makineler vasýtasýyla öldürücü hastalýklarýn ve kýtlýðýn sonunu getirir. George Bernard Shaw (1856-1950) Çinliler gelecekte hayatta kalmanýn planlarýný yapmakta üstelik buna diðer tüm ülkelerden daha fazla ilgi duymaktadýrlar. Bu nedenle Amerikan þirketlerinin kararlarýnda dominant olan tek yýllýk ve çeyrek yýllýk deðerlendirmelerle ya da bir önceki haftanýn istatistik sonuçlarýna göre tepki veren hükümetler gibi davranmamakta, tam tersine daha uzaðý görmeye odaklanarak, nesiller boyu kendilerine yetebilecek gýda ve enerji kaynaklarýný aramaktadýrlar. Çin'e 1986 yýlýnda bir akupunktur eðitim çalýþmasý nedeniyle gitmiþtim. Alacalý bulacalý gri bulutlar dev bir el gibi Beijing (Pekin) 40 kentinin üzerine bastýrýyorlardý. Hava dondurucu derecede soðuktu. Bir haftadýr dünyanýn en büyük akupunktur eðitim hastanesinde Kolombiya ve Japonya'dan gelen üç doktorla birlikte ayný odayý paylaþýyorduk. Günlerim, Çince sözcükleri, akupunktur ve meridyen noktalarýný ezberlemekle, öðleden sonralarý ise öðrendiklerimi hastalar üzerinde uygulamakla geçiyordu. Akþamlarý ise þehri keþfetmeye çýkýyordum. O gün haftanýn ilk izin gününü kullanmak üzere dýþarýya çýkmýþtým. Bu nedenle akþamlarý kapalý olduðu için göremediðim yerleri ziyaret edecektim. Çinlilerin çoðu tek göz odalarýný haftalýk olarak kendilerine daðýtýlan bir kaç kilo kömürle ýsýtýyorlardý. Evlerden yükselen dumanlar havaya karýþýyor ve bu nedenle de nefes almak acý veriyordu. Yanýmda, yirmili yaþlarýnýn sonunda olan zayýf ve uzun boylu bir adam vardý. Adý Dr. Wu idi. (Elbet ki bu onun gerçek ismi deðil. Güvenlik nedeniyle kimliðini deðiþtirmek zorunda kaldým) Ýngilizce'sini ilerletme þansý elde edeceðinden dola-yý þehri bana gezdirmeyi teklif etmiþti. Nemli havanýn soðuðu beni iliklerime kadar üþütüyordu. Bu nedenle de günler boyunca üþümem devam ediyordu. Tiananmen Meydaný önemli binalarla çevrelenmiþ olan büyük ve açýk bir alandýr. Örneðin Mao'nun mezarý ve Ýnsanlar Müzesi burada bulunur. Rehberime: "Çocuklarýn var mý?" diye sordum. Arkamýzdan birilerinin onu takip ettiðini düþündüðünden, dakikalar boyunca sessizce yürüdü. Sonra da en yakýnýmýzdaki kiþinin bizden metrelerce uzakta olduðu bir aný kollayarak bana: "Evet" diye cevap verdi ve içini çekerek þöyle devam etti: "Bir kýzým var." Dr. Wu, Tiananmen Meydanýndan bir günlük yolculuk yapýlarak ulaþýlan bir yerde oturuyordu. "Bir çocuk mu?" diye sordum. Taþ zeminde kýrýlacak bir nesne varmýþ da, kýrmaktan korkuyormuþçasýna yere baktý. Sonra da: "Evet tek çocuk" dedi. Bu kez ona: "Peki Çin Hükümetinin bu politikasý hakkýnda ne düþünüyorsun?" diye sordum. Suçlu bir þekilde bana, sonra da çevresine bakýndýktan sonra: "Akýllýca bir SEVGÝ DÜNYASI politika. Çin'in geleceði için önemli" diye cevap verdi. "Peki bir oðlun olsun ister misin?" Omuzlarýný silkti ve : "Aslýnda herkes bir oðlu olsun ister" dedi. "Yine de Çin'de kýzlardan çok erkek çocuklar doðuyor" dedim. Gerçekten de hastanenin penceresinden baktýðýmda ana okullarýnýn oyun alanlarýndaki çocuklarýn üçte ikisinin erkek olduðunu görebiliyordum. Dr. Wu baþýný sallayarak: "Biz bu konuda konuþmamayý tercih ediyoruz. Özellikle de benim mesleðimde" dedi. Arkamýzdan birilerinin gerçekten bizi takip edip etmediklerini kontrol etmek için çevreme bakýndým. Hiç kimse bize bakmýyordu. Çevremizdeki insanlar önceden belirledikleri amaç doðrultusunda adýmlar atarak yürüyorlardý sanki. Meydaný çevreleyen ana caddede birbirinin aynýsý olan yüzlerce siyah bisiklet, üzerlerinde ise donuk renkli tek düze ceket ve bol pantolonlar giyinmiþ Çinliler vardý. Araba veya otobüsler bir kaç dakikada bir yanýmýzdan geçtiklerinden dolayý trafik sýkýþýklýðý diye bir sorun yaþamýyorlardý. Oysa ki Almanya'daki caddelerimizde bisikletlerden çok arabalar vardý. Aklýma Doðu ile Batý arasýndaki farklar geldi o an. Bu genç baba ile eþi, kýzlarý doðduðunda acaba diðer Çinli anne ve babalar gibi onu öldürmek istemiþler miydi. Acaba benim hükümetim, sadece tek bir çocuða sahip olabileceðimi söyleseydi ne yapardým. Biliyorum ki, buna kesin olarak isyan ederdim, ama Çin'de isyan etmek, çalýþma veya ýslah kamplarýna gönderilmek veya sonu ölüme kadar varabilecek kötü iþkencelere maruz kalmak anlamýna geliyordu. "Sence bir hükümet yurttaþlarýna en fazla kaç çocuða sahip olmalarý gerektiðini dikte etmeli midir?" diye sordum ona. Aslýnda niyetim bu konuyu kapatmaktý. Dr. Wu, ellerini fýstýk yeþili paltosunun ceplerine iyice sokarak, midesinde feci bir aðrý varmýþçasýna derin bir þekilde iç geçirdi ve þunlarý söyledi: "Siz 1960 yýlýnda neler olduðunu hatýrlamayabilirsiniz. Çin'de korkunç bir kýtlýk yaþandý ve bir çok insan hayatýný kaybetti." 1959-1961 yýllarý arasýnda tam olarak 30 SEVGÝ DÜNYASI milyon kiþinin açlýktan kývranarak ölmesine neden olan kýtlýðý hayal meyal hatýrlýyordum. O zamanlar ben on yaþýndaydým. Bu güne kadar da, bu konuda ayrýntýlý olarak her hangi bir bilgiye, fotoðrafa veya bu konuda deneyimlerini aktarabilecek her hangi bir kiþiye rastlamamýþtým. "Evet, biraz biliyorum" diye cevap verdim ona. "Çin'in nüfusu artýk milyarýn üzerine çýktý. Bu, dünya nüfusunun beþte biri anlamýna geliyor. Þu anda kýtlýk zamanýndaki nüfusun iki katýna çýkmýþ durumda olduðumuz için milyarca insaný beslemek zorundayýz. Bu konuda bir þeyler yapmamýz gerekiyor. Beni anladýnýz mý?" "Evet" diye cevap verdim ona ve þöyle devam ettim: "O halde tarým ürünlerinizi arttýrmanýz size yetecektir. Bu ülkedeki çiftçilerin çoðu öküzlerle tarlalarýný sürüyorlar. Eþleri ise bedenen çalýþarak onlara yardým ediyorlar. Ayrýca sizin epeyce petrol ve kömür depolarýnýz da var topraðýn altýnda. Tarlalarda yüzlerce insan gördüm ama gördüðüm traktörlerin sayýsý ikiyi geçmedi." "Hayýr" dedi Dr. Wu. "Önerdiðiniz bu çözüm, iþleri daha da berbat ve çözümsüz bir hale getirir. Ne kadar gýda üretirseniz, nüfusu o kadar çok artýrýrsýnýz. Çin'de zaten çok fazla insan yaþýyor. Biz iþte bundan dolayý çok fakiriz." "Ama sizin inanýlmayacak derecede zengin doðal kaynaklarýnýz var!" "Kaderimizi kendimiz çizmek zorundayýz" diyen Dr. Wu, bu kez daha kesin bir tonla konuþarak þöyle devam etti. "Çin, Batý'nýn yaptýðý yanlýþý tekrar etmeyecek. Biz geçmiþimizden dersler çýkararak ilerleyen bir ulusuz." "Hangi yanlýþý?" "Eðer kýþ gelecek diye ailene yetecek kadar gýda depoladýysan, çocuklarýnýn yýlýn ilk kýþýnda gýdalarýn tümünü tüketmelerine izin verir miydin?" "Hayýr, elbet ki hayýr." "Çin, petrol kaynaklarýyla ilgili böyle bir yanlýþ yapmayacak. Biz ayrýca hidroelektrik santralleri inþa edeceðiz ve ormanlarýmýzýn ve kömürümüzün bir kýsmýný kullanacaðýz ve kýþ için depolayacaðýz." "Hangi Kýþ?" "Amerika, Avrupa ve Ortadoðu'daki petrol 41 kaynaklarý tükendiðinde, biz hayatta kalacaðýz. Bazýlarý bizim iþte o zaman dünyaya hükmedeceðimizi bile söylüyorlar. Ýþte o zaman biz Üçüncü Çin Ýmparatorluðunu kuracaðýz." Sonra da titreyerek yere baktý ve "Ama bu tür konuþmalar biraz sakýncalýdýr" dedi. Sorum aðzýmdan çýkarken piþmanlýk duymama raðmen ona: "Yani Naziler gibi mi?" diye sordum. "Her ülkede olduðu gibi, Çin'de de ulusalcýlar vardýr" diye cevap verdi. Sesindeki keskin ton beni biraz rahatsýz etmiþti. Bu nedenle biraz konudan uzaklaþmak istedim ve ona: "Bir ailede doðan çocuklarýn yaþ sýralamasýnýn psikolojilerine yaptýðý etkiler hakkýnda Amerika Birleþik Devletlerinde yürütülen çalýþmalardan haberin var mý?" diye sordum. Baþýný "Evet" anlamýnda salladýðýnda, müzeye yaklaþmýþtýk. Burasý, içinde dünyanýn o güne deðin tüm uygarlýklar tarafýndan üretilmiþ olan en eski teknolojilerin sergilendiði dev gibi bir binaydý. Bana: "Evet, sözünü ettiðiniz çalýþmalardan haberim var" dedi. "Peki ya aðabeylerin veya kýz kardeþlerin var mý?" diye sordum bu kez. "Evet iki tane aðabeyim ve benden küçük olan bir kýz kardeþim var" derken, ses tonunu dikkatlice ayarladýðý göze çarpýyordu. "Peki ya siz?" diye sordu bana. "Benim üç tane küçük erkek kardeþim var" dedim. "Lider olmak için doðmuþsunuz yani!" dedi bana. "Efendim?" diye þaþýrarak sordum. "Böylesine geniþ bir aileye gelen ilk çocuk, lider olmak için doðmuþtur. Ýþte sizin yaptýðýnýz çalýþmalarýn bulduðu sonuç da budur. En büyük çocuk kendinden sonra doðanlarý idare etmeyi öðrenir.." Onun bu düþüncesi karþýnda umarsýzca omuz silktim çünkü bu konuda her hangi bir psikanaliz yapmak niyetinde deðildim. Ona: "Ama gördüðün gibi her ikimizin de kendimizden küçük kardeþlerimiz var. Kendileri de tek çocuk olarak kalmýþ olan anne ve babalardan doðan tek çocuklarýn ne gibi bir özel psikolojiye sahip olduðunu biliyor musun?" diye sordum. "Evet" diyerek þöyle devam etti: "Bu, elbet ki nasýl yetiþtirildiklerine baðlý. Ancak bu çocuklar, ailenin tüm ilgisi sadece kendi üzer- 42 lerinde olduðundan dolayý, sýklýkla dominant tipler oluyorlar. Böylece de kendilerine has bir psikoloji geliþtiriyorlar." Bu arada müzenin merdivenlerini týrmanarak içeriye girmiþtik. Tuðla ve mermer karýþýmý olan dev gibi binanýn içi ýsýtýlmamýþtý. Binanýn soðuk taþlý zemini üzerinde yürüyen yüzlerce insanýn sesleri duvarlarda yankýlanýyordu. Beþ bin yýllýk bir su saatinin önünde durduk. Pirinç ve taþtan yapýlmýþ olan bu saat 1.5 metre uzunluðunda ve 1 metre geniþliðinde idi. Ýçinden damlayan su, levyeyi hareket ettirerek tanklarý dolduruyordu. Tanklarýn su seviyesi günün hangi saatinde olduðumuzu gösteriyordu. "Liderlerinin, idarecilerinin ve nüfusunun tamamýnýn tek çocuklardan oluþtuðu bir ülke, yani Çin, sence gelecekte nasýl bir yer olacak?" diye sordum yumuþakça. Saate uzun uzun baktýktan sonra: "Kýþ gelecek, dünyanýn geri kalaný stoklarýný tüketecekler ama bizim depolarýmýz aðzýna kadar dolu olacak" dedi. Bunu derken de koyu kahverengi gözlerini bana doðru çevirerek doðrudan gözlerimin içine baktý ve: "Ýþte o zaman bizim kaderimiz gerçekleþecek" diye ekledi. Çin'i Kim Doyuracak? Yukarýdaki diyalog, 1986 yýlýnda yani, Dünya Gözlemcileri Enstitüsünün kurucusu ve bir yazar olan Lester R. Brown'un Çin'in gittikçe büyüyen gýda ihtiyacý ile gýda üretimini arttýrmamasý arasýndaki iliþki hakkýnda konuþmalar yapmasýndan ve yazýlar yazmasýndan iki yýl önce gerçekleþmiþti. Brown, 1994 yýlýnda yazdýðý ve baþlýðý "Çin'i Kim Doyuracak?" olan makalesinde, Çin'deki endüstrileþme eðiliminin onu kaçýnýlmaz biçimde gýda ithal eden bir ülke konumuna getireceðini öngördüðünde, buna en baþta Çin hükümeti karþý çýkmýþtý. Gerçekten de Çin'in kaçýnýlmaz endüstrileþme eðilimi nedeniyle tarým arazilerinin yerlerine fabrikalar ve yollar inþa edilmiþ ve Çin'in nüfusu bu nedenle hýzla týrmanýþa geçmiþtir. Bu nedenle Çin 1995 yýlýnda, gidiþatýnda ayarlama yapmak zorunda kalmýþtýr. O yýl, dünyanýn en kalabalýk SEVGÝ DÜNYASI nüfusuna sahip olan Çin, insanlarýný besleyebilmek için dýþarýdan gýda ithal etmek zorunda kalmýþ, bu da dünyanýn buðday borsalarýnda þok yaratmýþtýr. Brown, daha da ileri giderek, Çin'in buðday ithalatýnýn bir kaç milyon tondan 200 veya 300 milyon tona yükseleceðini söylemiþtir. Yine de Amerikan Tarým Bakanlýðýnýn verilerine göre, o yýl dünyanýn tüm buðday ihracý en fazla 230 milyon ton olmuþtur. Bu kadar miktardaki buðday ise artýk ithalatçý konumuna geçen yaklaþýk 100 ülkeyi beslemektedir. Çin önümüzdeki yýllarda daha da aç kaldýðýnda, gýda ihtiyacý dünyanýn gýda fiyatlarýný büyük ölçüde etkileyecek, hatta sarsacaktýr. Fiyatlar dünya çapýnda yükseleceðinden dolayý, artan gýda maliyetini karþýlayamayan ülkeler Çin'in bir zamanlar yaþadýðý gibi kýtlýk yaþayacaklardýr. Buna karþýn, dünyaya mal üretip satan Çin ise, karþýlýðýnda gýda almak için daha çok çalýþmak zorunda kalacaktýr. Gýda kaynaklarý, petrol kaynaklarý tükenmeden çok önce yetersiz kalacaktýr. Ne yazýk ki, dünyanýn en verimli ve en zengin bölgelerinde yaþayan çok az insan -ki bu kiþilerin bu konuda ses getirici adýmlar atmalarý finansal ve politik güçlere sahip olmalarý nedeniyle daha kolaydýr- konunun vehametini tam olarak anlayabilmiþtir. 1997 yýlýnýn Eylül ayýnda National Geographic Dergisi Çin'in daha ne kadar hayatta kalabileceðiyle ilgili baþka bir görüþ öne sürmüþ ve Yangtze'de bulunan Gorges Barajý Projesinin hayat kurtarýcý olabileceðini belirtmiþtir. 182 metre yüksekliðinde olan bu baraj, neredeyse Superior Gölü büyüklüðünde bir rezerv yaratacaktýr. Barajda dünyanýn en büyük 26 türbini bulunacaktýr. Her biri 400 ton gelen bu türbinler 18.200 megawat gücünde elektik üretecektir ki bu on sekiz adet nükleer tesisinin ürettiði enerjiye eþit olacaktýr. Ancak hal böyle olsa bile bu dev gibi tesisin yaratacaðý endüstriyel toksinler topraðý ve insanlarý zehirleyecekler böylece Çin önümüzdeki yýllarda bunun bedelini ödemeye baþlayacaktýr. Gelecek Ay: Eski Ve Yeni Kültürler Baþlýðý altýnda konumuza devam edeceðiz. SEVGÝ DÜNYASI 43 Ýstanbul Önemli Etkinliklere Ev Sahipliði Yaptý Sevgili Okurlarýmýz; Ýstanbul, bir aydan kýsa bir süre içinde çok önemli üç etkinliðe ev sahipliði yaptý. Bunlar: 23-24 Mayýs 2009 tarihlerinde yapýlan "2.Ýstanbul Parapsikoloji Konferansý", 7 - 8 Haziran 2009 tarihlerinde yapýlan David Miller'ýn "Kiþisel ve Gezegensel Þifalandýrma Çalýþtayý" ve 13-14 Haziran 2009 tarihlerinde yapýlan "4.Uluslararasý UFO ve Yeniçað Kongresi" idi. Bu kadar kýsa süre içinde bu derece yoðun etkinliklerin yapýlmasý, bilgi akýmýnýn ne denli hýzlandýðýný ve gerçekten kendimiz ve gezegenimiz için çalýþacak zamanýmýzýn bir hayli kýsaldýðýný gösteriyor. Bu sayýmýzda her üç etkinliði genel hatlarý ile belirtip, konuþmacýlar hakkýnda kýsaca bilgi verip, konu baþlýklarýna deðineceðiz. Daha sonraki sayýlarda ise, konuþma konularýndan söz ederek, önemli noktalarýný dikkatinize sunacaðýz. Rengin Özer 2. ÝSTANBUL PARAPSÝKOLOJÝ KONFERANSI Parapsikoloji, duyular dýþý algýlama yeteneðini inceleyen bilim dalýdýr. Konferans düzenleyicileri parapsikolojiyi "Ruhsallýðýn Bilimi " olarak nitelendiriyorlar. Konuþmacýlarý dinledikten sonra bu konuda dünyada çok önemli geliþmelerin yaþandýðýný ve bilimsel ölçüm metodlarýnýn artýk "ölçülemez" denen verileri bile ölçebilecek kadar geliþtirildiðini ve bunun da insanlýðýn önüne yepyeni ufuklar açtýðýný öðreniyor insan. Dinlerken hayrete düþüyor ve üniversitelerimizde bir tane bile parapsikoloji dalý bulunmadýðýný ve çoðu bilim insanýmýzýn bu konuya kendilerini sýký sýkýya kapattýklarýný görerek üzülüyorsunuz. Þimdiye kadar "doðaüstü " olarak nitelendirilen olaylarýn çok yakýnda bilimsel olarak açýklanabileceðini, þimdi bile bu olaylara ait birçok veriler toplandýðýný görünce ister istemez ülkemizde bunlarýn bilimsellikten uzak, ilgisiz kiþilerce yorumlandýðýný ve bunun da kamuoyunu yanlýþ yollara sevkettiðini üzülerek gözlemliyorsunuz. Konferans konularýný ve konuþmacýlarý aþaðýda sýralýyoruz: AÇILIÞ Konferans, MTÝA (Metapsiþik Tetkikler ve Ýlmi Araþtýrmalar Derneði) ve BÝLYAY (Ýnsanlýðý Birleþtiren Bilgiyi Yayma Vakfý) Baþkaný A.Cemal Gürsoy'un açýlýþ konuþmasý ile baþladý. Konferans ana temasýnýn "Ruhsallýðýn Bilimi" olarak adlandýrýlabileceðini belirten konuþmacý, artýk ruhsal yasalarýn bilimsel olarak kaydedilebildiði bir devirde yaþadýðýmýzý belirtti. Bilgi artýk herkese açýk ve herkes, her yerde, alabildiði kadar bilgi alacak ve araþtýracak. Çaðlar boyu belli bir sýnýfýn tekelinde olan ezoterik bilgi artýk nitelikli (sayýsal) bilgiye dönüþüyor. Bir topluluðun ortak niyeti ve bunu yönlendirmesi çok büyük bir güçtür. Bu güç bizde var. Artýk bu gezegende niçin doðduðumuzu ve burasý için ne ifade ettiðimizi anlama zamanýdýr. SEVGÝ DÜNYASI 44 ÞAMANLAR Bilimsel Araþtýrmacýlar ve Ýlk Ruhsal Uygulamacýlar Dr. STANLEY KRIPPNER San Francisco, Saybrook Lisansüstü Eðitim Okulunda psikoloji profesörü olan Dr. Stanley Krippner, yirmi beþi aþkýn ülkede ve Interamerican Psikoloji Birliðinin dört kongresinde rüyalar ve/veya hipnoz hakkýnda atölye çalýþmalarý ve seminerler gerçekleþtirmiþtir. Journal of Indian Psychology ve Revista Argentina de Psicologia Paranormal dergilerinin editörlerinden olup, St. Petersburg'daki Uluslararasý Psikoterapi, Danýþmanlýk ve Grup Liderliði Okulu'nun ve Prag'daki Czech Unitaria'nýn yönetim kurulunda görev yapmaktadýr. Konuþmasýnda, þamanlarýn çok eski devirlerden beri ve zamanýmýzda bile var olduklarýný anlattý. Eski devirde bilim ile spritüalizma arasýnda bir fark yoktu ve Þamanlar bir anlamda kendi kabilelerinin psikologlarý idi. Onlar bilgilerini toplum yararýna kullanarak dertlere ve hastalýklara çare bulurlardý. Dr.Krippner, þamanlarýn genellikle hangi özellikleri taþýdýklarýný, ne þekilde çalýþtýklarýný açýkladý ve zamanýmýzda yaþayan bazý þamanlar hakkýnda bilgi verdi. NÝYETÝN GÜCÜ VE BAÞKASININ YERÝNE ENERJÝ PSÝKOLOJÝSÝ TEKNÝKLERÝ ÝLE ÇALIÞMALAR Dr. ÝNCÝ (HAZNEDAROÐLU) ERKÝN Bornova Anadolu Lisesi'nin ilk kýz mezunlarýndandýr. Ege Üniversitesi Týp Fakültesi 1977 mezunu ve Klinik Biyokimya Uzmanýdýr. Integratif Týp (Tamamlayýcý Týp) konusunda yurtdýþýnda çeþitli eðitimler almýþtýr. Tamamlayýcý EFT (Emotional Freedom Techniques), EmoTrance, Nei-Gong (iðnesiz Çin Akupress tekniði), Reiki ileri düzey uygulayýcýsý ve Master eðitmenidir. Dr. Erkin bu gibi toplantýlarýn çok önemli olduðunu çünkü, ayný düþünceleri taþýyan, ayný rezonanstaki insanlarý bir araya getirerek, daha sonra da iletiþim kurmalarýný ve güç birliði yapmalarýný saðladýðýný belirtti.Týp doktoru ve biokimya uzmaný olduðunu ama bunlarla yetinmeyip yeryüzündeki bitkileri, daha pek çok þeyi ve kendi içinde bulunan þamanik güçleri de birleþtirerek insanlarýn yararýna sunduðunu anlattý. Konferansýn konusu "Niyetin Gücü". Bir çeþit uzaktan þifalandýrma.Ancak burada kendinizi þifalandýrýlacak kiþinin yerine koyuyorsunuz. Dr.Erkin bunun anlatýlamayacaðýna yaþanmasý gerektiðine inanýyor ve konferansýnýn sonunda da bir uygulama yaparak bunu bizlere bizzat yaþattý. KUANTUM VE BÝLÝNÇ Dr. AMIT GOSWAMI Dr. Amit Goswami, 1968'den bu yana profesörlük yaptýðý Oregon, Eugene'daki Oregon Üniversitesi fizik bölümünden emeklidir. Bilinç içinde bilim adý verilen yeni bir bilim görüþünün öncüsüdür ve bu fikri, "gözlemcinin etkisi"ni açýklayarak kuantum ölçüm sorununu da çözmüþ olduðu "Kendini Fark Eden Evren" (The SelfAware Universe ) adlý çýðýr açan kitabýnda açýklamýþtýr. Dr. Goswami'nin "Kendini Farkeden Evren" adlý kitabýndan yapýlan þu alýntý sanýrým durumu özetliyor: Eðer sýradan insanlar, bizi biribirimize ve dünyaya baðlayan þeyin madde deðil bilinç olduðunu bilselerdi, savaþ, barýþ çevre kirliliði, sosyal adalet, dini deðerler ve diðer bütün insani davranýþlar hakkýndaki bakýþ açýlarý kökünden deðiþirdi. Dr.Goswami bu konuþmasýnda "Ruhsallýðýn Bilimi"ni anlattý ve artýk madde ve madde olmayanýn mezcedilmesi gerektiðini belirterek bilimin yeni bir paradigmaya ihtiyacý olduðunu, bunun da "bilinç içinde bilim" olduðunu anlattý. Goswami'ye göre var olan her þeyin temeli madde deðil bilinçtir. Madde ile madde olmayanýn nasýl olup da etkileþebildiklerini ise kuantum fiziði ile açýklamak mümkündür. SEVGÝ DÜNYASI RADYESTEZÝ VE BÝLÝMSEL UYGULAMALARI Dr. ALÝ SEYDÝ GÜLTEKÝN Jeoloji Yüksek Mühendisi ve Radyestezist olan Dr. Ali Seydi GÜLTEKÝN, 02 Mart 1959 Ankara doðumlu olup, 1978 yýlýnda TÜBÝTAK Bilim Adamý Yetiþtirme Bursu ile öðrenci olarak girdiði Ýstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesini 1982 yýlýnda tamamlamýþtýr. 19841993 yýllarý arasýnda ayný üniversitede Genel Jeoloji Ana Bilim Dalýnda Araþtýrma görevlisi olarak çalýþmýþtýr. Radyestezi, cisimlerin yaydýðý ýþýmalarýn, aletler olmadan, sarkaç ve çatal çubuk yolu ile algýlanmasýdýr. Burada iþin içine psikokinezi ve durugörü de giriyor. MÖ 6000 yýlýndan beri biliniyor. 1400'lü yýllardan beri kullanýlýyor. En çok su aramak için kullanýlýr ama maden de aranabilir. Herkes öðrenebilir. Eðitimi en fazla 4 hafta sürer. Harita üzerinden de uygulanabilir. Yer altý zenginliklerinin tespitinde baþarý oraný çok yüksek. Jeofizikle ortak olarak kullanýlýyor. Dr.Gültekin diyor ki : "Radyestezi vardýr, kullanýyorum, kullanalým." GÜNÜMÜZE DEK ÇAÐLAR BOYUNCA BÝLÝM VE MÝSTÝSÝZMÝN SANATSAL BELGELENÝÞÝ CHARLES WINSTEAD Emory Üniversitesi Psikoloji Bölümünden 1989 yýlýnda mezun olan Charles Winstead daha sonra sýrasýyla Georgia Üniversitesi Ýnsancýlcý Psikoloji dalýnda master yapmýþ (1991) ve California Integral Ýncelemeler Enstitüsü DoðuBatý Psikoloji dalýnda ise doktorasýný tamamlamýþtýr (1996). Charles Winstead, geçmiþten bugüne bilim ve mistisizmin sanatta bulduðu ifadeyi bizlere bir sanat ziyafeti olarak sundu. 45 PSÝKÝYATRÝ VE BÝLÝÞSEL SÝNÝR BÝLÝMLERÝNDE KUANTUM GÖRÜÞÜNE DUYULAN ÝHTÝYAÇ Dr. SULTAN TARLACI 1970 yýlýnda Rize'de doðdu. 1995 yýlýnda Týp doktoru, 2000 yýlýnda Nöroloji uzmanlýðýný aldý. 2000 yýlýnda, Beyin Araþtýrmalarý Derneði araþtýrma Teþvik Ödülü, 2001'de TÜBÝTAKBeyin Araþtýrmalarý Derneði Araþtýrma Teþvik Ödülü ve 2003'de de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Sedat Simavi, Saðlýk Bilimleri Ödülü almýþtýr. Dr. Tarlacý'nýn temel araþtýrma alaný, sinir sisteminde kuantum fiziði kurallarýnýn iþleyip iþlemeyeceði üzerinedir. Alýþýlmýþ dýþý düþünce ve araþtýrmalarý yüzünden, aldýðý ödüllere raðmen, üniversitede kariyerine devam etme imkaný bulamamýþtýr. Günümüzde beyin bir çok açýdan incelenebiliyor, duyularýn hangi bölgelerle iliþkili olduðu bulunabiliyor, sinir hücrelerinin nasýl çalýþtýðý biliniyor, sinir ileticisi yapým ve yýkýmý, sinir ileticilerin duygularla iliþkisi, beynin ontolojik geliþmesi, aðrýnýn beyne nasýl ulaþtýðý biliniyor. Ama zamaný gelmedikçe hiçbir keþif yapýlamaz. Þimdi kuantum mekaniði zamaný. Artýk bilinç nasýl ortaya çýkýyor öðrenme zamaný da gelmiþtir. UZAKTANGÖRÜ VE PARAPSÝKOLOJÝK FENOMENLER STEPHAN A. SCHWARTZ Atlantic Üniversitesinde eðitim görevlisi ve Temel Araþtýrma Laboratuarlarýnýn Biliþsel Bilimler Laboratuarýnda araþtýrma görevlisi olan Stephan A. Schwartz, uzaktan görünün ve olaðan dýþý insan iþleyiþinin diðer unsurlarýnýn pratik uygulamalarý konusunda dünyanýn sayýlý uzmanlarýndan biridir. Bu konuþmasýnda Dr.Schwartz, bazý para- 46 psikolojik deneyimleri ölçme yollarýný anlatacaðýný söyledi. Son 50 yýlda bu konuda büyük aþamalar yapýldýðýný belirtti. Tarih boyunca insanlarýn hep öteye doðru uzanmak ve neler olacaðýný öðrenmek arzusu taþýdýklarýný anlattý. Zamanýmýzda yeni kavramlarýn ortaya çýktýðýný, bunlarýn süregelen kavramlardan türetildiði için çok da uygun olmadýklarýný, ancak yine de artýk bunlarýn kullanýldýðýný belirtti: "Uzaktan görü" (remote wiewing): Baþka bir yerde olan, görmediðimiz ve bilmediðimiz bir olayý, yeri, nesneyi uzaktan algýlamak. "Algýlama ötesi" (non local perception). Adýndan da anlaþýlacaðý gibi, zaman ve mekanýn olmadýðý bir ortamýn algýlanmasý. Dr. Schwartz, dinleyicilerle uzaktan görü konusunda bir deney yaptý. Herkesten henüz kendisinin bile bilmediði, yani henüz var olmayan, bilgisayar rastgele tespit ettiði zaman var olacak bir objeyi görmeye çalýþmalarýný, özelliklerini ve þeklini tespit etmelerini istedi. Sonuçta bilgisayarýn deneyden sonra tespit ettiði objeyi tam olarak tespit eden ve çizen birkaç kiþi olduðunu hep beraber izledik. Bu metod sayesinde, yakalanmadan önce Saddam'ýn saklandýðý yeri ve o anda kendisinin nasýl bir görüntü vereceðini tespit ettiklerini ve bu deneylerini resmen tescil ettirdiklerini belirtti. GLOBAL ÞUUR PROJESÝ ROGER NELSON Deneysel biliþim psikolojisi dalýnda, algýnýn daha az bilinen unsurlarýna odaklanan bir derece yapan Roger Nelson'un tasarým ve analiz dalýndaki asýl çalýþmasý fizik, istatistiksel yöntemler ve multi-medya yapýmcýlýðýna dayanmaktadýr. 2002 yýlýnda emekli olana dek, Princeton Üniversitesinin Mühendislik ve Uygulamalý Bilim Okulunda Robert Jahn tarafýndan yönetilen PEAR (Princeton Mühendislik Anomalileri Araþtýrma) Laboratuarýnda deneysel çalýþmalar koordinatörü olarak görev yapmýþtýr. Global Þuur projesi, özel olarak tasarlanmýþ ve rastgele verileri kaydeden cihazlarý, dünyanýn SEVGÝ DÜNYASI birçok yerine yerleþtirerek bu verileri deðerlendirmektedir. Bu verilerin özel þartlarda insan bilincinden etkilendiði tespit edilmiþtir. Global olarak çok sayýda insanýn ayný olaya odaklanmasý bu verilerden açýkça görülebilmektedir. (Örneðin 11/9 olayý, Prenses Diana'nýn ölümü). Dr. Nelson diyor ki: "Bilinçli niyet etkilidir". Artýk "Global Þuur" dikkate alýnmalý ve kabul edilmeli, insanlýðýn yararýna kullanýlmasý koþullarý araþtýrýlmalýdýr. DAVID MILLER KÝÞÝSEL VE GEZEGENSEL ÞÝFALANDIRMA ÇALIÞTAYI David K.Miller, Prescott, Arizona'da yaþamaktadýr. Bir yandan mediko- sosyal görevli olarak çalýþmakta, bir yandan da kanallýk yapmaktadýr. Kanallýk yapmaya baþlayalý 18 yýl olmuþtur. Dört tane kitap ve elliden fazla makalesi yayýnlanmýþtýr. Yükselme teknikleri ve kavramlarý, þifalandýrma ve psiko-spiritüel konular üzerinde çalýþmakta, grup atölye çalýþmalarý, kiþisel okumalar ve þifalandýrmalar yapmaktadýr. Çalýþtayda David K.Miller, Baþmelek Mikail, Arkturuslu rehber varlýk Juliano ve Kýzýlderili Þef Beyaz Kartal ile temas kurdu. Dünyamýz beþinci boyuta doðru yol almaktadýr. Hem dünyamýzý yeniden dengelemek ve þifalandýrmak hem de dünya üzerindeki bir kongreyi bizlerin de bir sonraki evrimsel adýmýmýzý atabilmemiz ve dünyamýzla birlikte geçiþ yapabilmemiz için gerekli olan yeni spiritüel kavramlar ve teknikleri anlattý. Çalýþtayýn ilk gününde kiþisel þifalandýrma, kavramlar ve teknikler üzerinde duruldu. Ýkinci gün ise gezegensel durum ve gezegensel þifalandýrma anlatýldý. David'in bu çalýþtayda yaptýðý gibi Arkturuslularla kurulan temas vasýtasýyla koridorlar açýlabiliyor. Ýçinde bulunduðumuz üçüncü boyut ile içine doðru geçiþ yapacaðýmýz beþinci boyut arasýnda açýlan bu koridorlar vasýtasý ile biz beþinci boyuttan gelen þifayý alabiliyoruz. Gelecek sayýlarýmýzda bu konularý daha detaylý olarak sizlere anlatacaðýz. SEVGÝ DÜNYASI DÖRDÜNCÜ ULUSLARARASI UFO VE YENÝÇAÐ KONGRESÝ Çok geniþ bir katýlýmla açýlan kongreyi "Sirius UFO Uzay Bilimleri Araþtýrma Merkezi" düzenledi. Çok ilgi çekici ve hatta çarpýcý diyebileceðimiz görüntüler izledik, sunular dinledik. Evrende yalnýz olmadýðýmýz, olamayacaðýmýz gerçeði bir kez daha kanýtlarý ile sunuldu. Kongrenin açýlýþýnda deðerli sanatçý Tuluyhan Uðurlu, tadýna doyulamayacak denli kýsa süren nefis bir konser verdi. Kapanýþta ise Harun Kolçak'ý dinleme fýrsatýný bulduk. HAKTAN AKDOÐAN Haktan Akdoðan, Sirius Uzay Bilimleri Araþtýrma Merkezi Baþkaný olup, 4. Uluslararasý UFO Müzesi Kurucusu ve Uluslararasý UzayUFO ve Paranormal Kongreler Birliði Avrupa Direktörüdür. Haktan Akdoðan, 1965 yýlýnda Ýzmir'de doðdu. Uzaya ve bilinmeyene olan meraký çocukluðundan beri ilgisini bu alanlara çekti. Bu meraký onu, Amerika'da yaþarken bu konularda yapýlan çalýþmalara yönlendirdi ve uzun yýllardan beri bu konuyla ilgili dünyanýn deðiþik yerlerinde düzenlenen Uzay, Paranormal olaylar, Dünya dýþý Zeki Yaþam ve Parapsikoloji Kongrelerine (dünyanýn 26 deðiþik ülkesinde, 23 uluslar arasý kongre) konuþmacý olarak katýlmakta ve araþtýrmalarýný bilimsel bir platformda sürdürmeye devam etmektedir. Türkiye'deki ilk UFO ve Uzay Bilimleri Araþtýrma Merkezini 1997'de "Sirius UFO Uzay Bilimleri Araþtýrma Merkezi" adý altýnda kurdu. Dünyada yalnýzca Amerika, Japonya ve Ýngiltere'de olmak üzere üç yerde bulunan Uluslararasý UFO Müzesi'nin dördüncüsü 18 Ocak 2001 tarihinde Ýstanbul'da, Haktan Akdoðan tarafýndan kuruldu. Müzenin diðer þubeleri 2005 yýlýnda Kapadokya ve Denizli'de hizmete girdi. Haktan Akdoðan, yaptýðý açýþ konuþmasýnda, 47 6 hafta gibi kýsa sürede hazýrlanan bu kongreye hepsi dünyaca ünlü araþtýrmacýlarýn katýldýðýný ve amacýn dinleyicilere ülkemizde ve dünyadaki son geliþmeleri sunmak olduðunu belirtti. ANTONÝO URZÝ VE PÝERGÝORGÝO CARÝA Antonio Urzi, 2000 yýlý sonundan itibaren, yaklaþýk sekiz yýldýr 1.700?ün üzerinde UFO gözlemi yapmýþ ve yüzlerce saatlik video görüntüleriyle bu gözlemlerini filme almýþtýr. Kuzey Ýtalya'da Milano yakýnlarýnda oturan Antonio Urzi ve eþi Simona son derece özel ve benzersiz bir deneyimle yüzyüzedirler… Güpegündüz görüntüledikleri metalik UFO'larý, ýþýk kürelerini ve benzerlerini, çok yakýn bir mesafeden (adeta baþlarýnýn üzerlerinden geçecek kadar) filme alabilmiþlerdir. Antonio'nun filme almayý baþardýðý bu olaðanüstü görüntüler, dünyaca ünlü UFO araþtýrmacýlarý tarafýndan Kumburgaz'da filme alýnan UFO'larla birlikte, dünyanýn en yakýn ve en önemli UFO görüntüleri olarak kabul edilmektedir. Bu görüntüler araþtýrmacý, yazar, belgesel yapýmcýsý Piergiorgio Caria tarafýndan incelenerek, gerçeklikleri tespit edildikten sonra yayýnlanmaktadýr. Kongre sýrasýnda da, kongrenin bulunduðu bölge 2 kez UFO tarafýndan ziyaret edildi, bunlar da Antonio Urzi tarafýndan, kongreye katýlan yüzlerce kiþinin tanýklýðýnda kaydedildi. Kongre sonrasýnda Antonio Urzi ve Piergiorgio Caria, Haktan Akdoðan ile birlikte Kumburgazda 3 gece nöbet tuttular ve UFO görüntülerini Türk ve yabancý televizyon ekipleri tanýklýðýnda filme aldýlar. Bu videolarý www.siriusufo.org.tr sitesinde seyredebilirsiniz. Antonio Urzi'nin bize gösterdiði videolar da daha sonra ayný sitede seyredilebilecek DR. ROGER LEIR Podiatrik Cerrah, Kaçýrýlma Olaylarý ve SEVGÝ DÜNYASI 48 Uzaylý Çipleri Uzmaný. 1964'den beri özel hizmette çalýþan Leir, yeniden oluþan sinirler ve ortopedide yapay cisimler kullanýmý konularýnda önemli araþtýrmalar yapmýþtýr. Araþtýrmacý bilim adamý olarak çalýþýrken, kaçýrýlma olaylarýnýn ünlü araþtýrmacýsý, eski CIA üst düzey görevlisi Derrel Sims ile tanýþmasý onu da bu konu üzerinde çalýþmaya sevketmiþtir. Ekibi ile birlikte, kaçýrýlýp alýkonulmuþ 14 denekten 15 deðiþik çip çýkarmýþtýr. Kongrede çýkardýðý çiplerden birinin operasyonunu, bu çip üzerinde dünyanýn en ciddi laboratuarlarýnda ve son tekniklerle derinlemesine yapýlan araþtýrmalarý gösterdi ve anlattý. Bu operasyonda ancak parçalanarak çýkarýlabilen çipi steril bir kutuya koyan Dr.Leir þaþýrtýcý gözlemlerini þöyle özetledi: "Daha sonra steril kutuya koyduðumuz parçalara baktýðýmýzda çok þaþýrtýcý bir þey gördük, renkleri koyulaþan parçalar birbiri ardýna dizilmiþti. Sanki kendi kendilerine yeniden birleþecek gibi. Dahasý, araþtýrmalarýmýz sonunda Dünya kökenli olmadýðýný bulguladýðýmýz metalin üzerini biyolojik dokunun örttüðünü saptadýk. Bu da dünyamýzda rastlamadýðýmýz bir þey." DR NORMA J. MILANOVICH Temasçý, araþtýrmacý, yazar Temasta olduðu Arkturuslular ve diðer üst boyut varlýklarýndan bilgiler aktaran Dr. Norma J. Milanovich,ilham veren, bilgi dolu çalýþtay ve konferanslarý ile insanlarý ruhsal bir yolculuða çýkarýyor. Kitaplarý Türkçe dahil pek çok dile çevrilmiþ olan Milanovich, 75 deðiþik ülkede konuþmalar ve çalýþtaylar yapmýþtýr. Kongrede de 2012 ve sonrasý, 5.boyuta yükseliþ, gibi konularý iþledi ve kanallýðýný yaptýðý Arkturuslu rehber varlýk Kuthumi'nin bir tebliðini baþýndan sonuna kadar okuyarak bizi bilgilendirdi. NICK POPE Araþtýrmacý ve yazar kimliðiyle tanýnan Nick Pope, Ýngiltere Savunma Bakanlýðý, UFO masasý eski þefidir. Ýngiltere Hükümeti ve Savunma Bakanlýðýnca Gizlenen Resmi UFO Kayýtlarý ve Yakýn Karþýlaþmalar konusunda konuþtu. Dünya dýþý varlýklarý araþtýrýyor olsa da X-Files'in Fox Mulder'i gibi olmadýðýný, elinde fenerle -ille de karanlýk- bodrumlara girmesi gerekmediðini en önemlisi yanýnda bir Ajan Scully olmadýðýný belirtti. Ýþinin, gök cisimlerini inceleyip, Savunma Bakanlýðý'na rapor etmekten, "gizli dosyalarý açýklayýn lanet adamlar!" diyen bilgi taleplerini cevaplandýrmaktan öteye geçmediðini anlattý. Ancak yeni yürürlüðe giren "Bilgi edinme özgürlüðü ve hakký yasasý" gereði, hükümetin tüm dosyalarý üç bölümde açýklama kararý aldýðýný anlattý. Bu dosyalar aslýnda % 95 oranýnda açýklanabilir fenomenlere ait. Bir de çok teferruatlý ve uzun. Bu yüzden basýnýn ilgi gösterip gerçek UFO olaylarý olan diðer % 5'i incelemesi biraz uzun sürdü. Bu dosyalarda neler var neler. Daha 1950'li yýllarda bile olaylar olmuþ örneðin. Ama artýk her isteyen Internet'ten arþivlere girerek bu dosyalarý inceleyebilir. JAIME MAUSSAN Gazeteci, yazar, dünyaca ünlü UFO araþtýrmacýsý. Jaime Maussan bizlere þaþýrtýcý hatta þok edici UFO ve dünya dýþý yaratýk videolarý sundu. Bazýlarýnýn dünyada ilk kez bu kongrede topluma sunulduðunu belirtti. Sadece dünyadan deðil, uzay istasyonundan ve uzay mekiklerinden alýnmýþ fotoðraf ve videolar da gösterdi. Son zamanlarda UFO ziyaretlerinin çok sýklaþtýðýný, bunlarýn bir mesaj olduðunu, adeta insanlar tarafýndan görülmek istercesine hareket ettiklerini belirtti ve önemli bir olayýn da her yýl tekrarlanan "Ekin þekilleri" olduðunu anlattý. www.siriusufo.org sitesinde yakýnda yer alacak bu görüntüler kaçýrýlmamalý diyoruz. “Lütfen Yeni Yýlda Aboneliðinizi Yenilemeyi Unutmayýnýz!..” Deðerli Okuyucularýmýz Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz, Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul adresine mektupla veya Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri: Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu telefonla, (0212) 249 18 28 no’lu faxla abone adresinizi bildirmenizi rica ederiz. En içten sevgilerimizle Sevgi Dünyasý Adý, Soyadý: Adres: Posta Kodu: Ýlçe: Ýl: Tel: Abone ücreti: ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... ..................................................... Yurt içi (40 YTL) ................ Yurt dýþý (50 YTL) ................ Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)
Benzer belgeler
PDF Versiyonu - Kahve Molası
hedefleridir. Ýstihbarat örgütleri özellikle CIA ve MOSSAD bu konuya büyük önem vermektedirler. Bir Çin
atasözü vardýr, "Yüz savaþ kazanmak hüner deðil, hüner savaþmadan güvenliði saðlamaktýr." Ýst...
2009 Ağustos Sayı
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Özenç Kayserilioðlu
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Hale Ürkmezgil