19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı

Transkript

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
Merhaba
Avrupalý Türklerin Dergisi
Nisan 2005 Sayý: 29
Ýmtiyaz Sahibi
Anadolu ASBL
Yazý Ýþleri Müdürü
Dolunay Kýþlalý Uluç
Yayýn Kurulu
Erhan Erer, Ýlker Temir, Aslý Özçeri,
Elçin Poyrazlar, Sofie Brutsaert,
Zeynep Durak Yýlmaz, Nazan Uður,
Tolga Gürbüz, Elif Ekemen, Murat Baþaran,
Arzu Yücel Kömür, Hayri Uluç.
Temsilciler:
Limburg ve Liege :
Seçkin Erdem 0486 / 73 03 34
Charleroi :
Mehmet Öksüz 0499 / 36 15 20
Antwerpen:
Melis Zeren 0479 / 23 77 66
YAYINA KATKIDA BULUNANLAR
Bahadýr Kaleaðasý, Hüseyin Dönmez,
Kemal Doðan, Mithat Serhadlýoðlu,
Selami Tüysüz, Sadýk Öðretir, Sevtap Tosun,
Sýtký Uluç, Yavuz Zeren, Yusuf Çýnal.
ANADOLU
ASSOCIATION SANS BUT LUCRATIF
Editrice Responsable:
Dolunay Kýþlalý Uluç
B.P.28 1040-E
Etterbeek 3 (B)
Tel: 02-7
732 63 76 Faks: 02-7
732 50 77
GSM : 0475 / 800 198
[email protected]
KBC 734-0
0063248-1
13
Ulusal Egemenlik
Bu sayýda, kapakta deðindiðimiz unsurlar
hepimizi çok yakýndan ilgilendiren, etkileyen, üzen ve
endiþelendiren konulardýr. Ve Belçika’da yaþarken, bu
konulardaki dosyalarýn “burnumuzun dibinde”
tezgâhlandýðýný daha iyi görüyoruz.
Bayrak yakma olayýný bir süre önce Belçika’da
yaþamadýk mý? Birkaç kendini bilmez terör örgütü
yandaþý Türk bayraðýný yakmaya kalktýklarý zaman
Schaerbeek ve Saint Josse bölgesinde neler yaþandýðý
unutuldu mu?
Bir ulusun sembolü olan bayrak, (hangi ulus söz
konusu olursa olsun) yakýlýr mý?
Kýbrýs konusunda neler olduðunu, neler
olmadýðýný da en iyi Brüksel’den görebiliyoruz.
Kýbrýslý Türklerin “hayal kýrýklýðý” dillerden düþmüyor.
Dýþiþleri Bakaný Abdullah Gül Brüksel’deki basýn
toplantýsýnda endiþe ve eleþtirilere anlam veremediðini söyleyip, “Ne oldu? Bir karýþ toprak mý verdik?
Bir tane asker mi çektik?” diye konuþuyor. Ve hemen
not ediyoruz: Demek ki Türk hükümeti, sorun adil bir
þekilde çözülmedikçe ne bir karýþ toprak verecek,
ne bir asker çekecek!
Keþke bunu AB’lilere de bu kadar açýkça
söyleseler!
“Kýbrýs’ý satanlar” kategorisine girmemek çok
önemli çünkü bunu yapmaya kalkan bazý siyasetçiler,
diplomatlar, iþadamlarý ve bireyler hedeflerine ulaþamayacaklar ve onlarý, bu giriþimleri nedeniyle Türk
halký ve tarih affetmeyecek.
Ya Ermeni lobisi! Brüksel’de ne de yoðun çalýþýyorlar! Meydanlarý boþ bulmuþlar, ne de kolay yalanlar uyduruyorlar! Ermeni, Kürt asýllý deðerli arkadaþlarýmýzla konuþuyoruz, bu çeþitli kýþkýrtmalardan ne
kadar üzgünler!
Kör deðiliz!
Esas hedefleri Türkiye
Cumhuriyeti!
Toprak isteyenlerin, þeriat isteyenlerin, Kýbrýs’ý
isteyenlerin arkalarýnda kiþiler veya örgütlerden öte,
devletler var. Türk Devleti ile gizli bir savaþ sürdürmeyi, tekerlere çomak sokmayý deneyen; bazýlarýný
dost bildiðimiz, bazýlarýna temkinli yaklaþtýðýmýz ama
hepsini oldukça iyi tanýdýðýmýz devletler...
Bayrak yakanlar, sözde soykýrým naralarý atanlar,
Kýbrýs’ý satmaya kalkanlar sadece onlarýn maþalarý!..
Biz biz olalým, “onun bunun maþalarýna”
meydanlarý boþ býrakmayalým. Boþ býrakýnca
vurmakla kalmýyorlar, öldürüyorlar. Ýranlý mollalar
aydýnlarýmýzý öyle öldürttü! Ermeniler Azeri kardeþleri
öyle öldürdüler! Kýbrýs þehitlerimiz öyle katledildi!
Güneydoðu’da teröre karþý duran polislerimiz,
askerlerimiz de...
Kapakta verdiðimiz mesaj, Atatürk’ün “Yurtta
Barýþ, Dünyada Barýþ” mesajýdýr.
Kimseyle kavga, savaþ istemiyoruz.
Hoþgörülüyüz.
Ve çok sabýrlýyýz!
“Ulusal Egemenlik” bayramýný kutlayacaðýz!
Biz, “Ne mutlu Türküm diyene” sloganý altýnda
birleþmiþ bir “Ulus”uz. Bizi hafife alanlara, “Deliye
her gün bayram” dedirtmeyiz!
“Ulusal egemenlik” olmazsa olmaz!
Bilinçli ve tepkiliyiz. Bu, vatandaþlýk görevimizdir.
Bilinçli ve tepkili olmak, Ata’ya, atalarýmýza ve
þehitlerimize vefa borcumuzdur!
Dolunay Uluç
www.anadolu.be
3
23 Nisan Çocuk Bayramý’ný kutlamak yetmiyor
Çocuklara daha fazla
özen ve önem...
Bu sese kulak verelim:
“Anneannemle konuþabilmek, onu anlamak için Türkçe öðrenmek istiyorum...”
“Küçük hanýmlar, küçük beyler!
Hepiniz geleceðin bir gülü, yýldýzý,
bir mutluluk parýltýsýsýnýz. Memleketi asýl aydýnlýða boðacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli,
kýymetli olduðunuzu düþünerek ona
göre çalýþýnýz. Sizlerden çok þey
bekliyoruz...”
Mustafa Kemal Atatürk böyle
sesleniyordu çocuklara...
“Anadolu” ekibi, 23 Nisan öncesinde Belçika’da sýnýf sýnýf dolaþýp, “geleceðimizin gülü, yýldýzý ve
güvencesi” olan Türk çocuklarýna
4
kulak verdi. Baþlangýçta, her çocuðun söylediklerini ayrý ayrý not
edip, isim ve yaþlarýný belirterek
okuyucularýmýza aktarmayý planlýyorduk ama yüzlerce çocuk konuþunca ve ortaya genel bir tablo çýkýnca bundan vazgeçtik. Onlarýn
ana mesajlarý, beklentileri, umutlarý
ve endiþeleri hep ayný noktalarda
birleþiyor.
Bu tür bir röportajda iddialý olmak mümkün deðil. Bizim ziyaret
ettiðimiz sýnýflar, Türk öðretmenlerin, Türk dili ve kültürü dersleri ver-
dikleri mekânlar... Öðretmenlerin
büyük emeklerle gerçekleþtirdikleri
bu derslere katýlým oraný belli bile
deðil! Belki % 10’u geçmiyor, belki
daha da düþük... Dolayýsýyla “diðer
çocuklar” hakkýnda fikir edinmek
ayrý bir mücadele gerektiriyor.
8-15 yaþlarýndaki çocuklara neden Türkçe ve Türk kültürü derslerine geldiklerini, bunu sevip sevmediklerini sorduðumuzda ilginç yanýtlar aldýk. “Anneannemle konuþabilmek, onu anlamak ve ona anlatmak için” dedi, 8-9 yaþlarýndaki
Ali... Heyecanlý, mutlu ve gururluydu.
Bir baþkasý, “Hep Fransýzca konuþuyoruz. Evde, annemin yanýnda
yanlýþ Türkçe konuþmak istemiyorum” diyordu.
Büyümüþ de küçülmüþ zannedeceðiniz bir diðeri ise, “Gelecekte
neler olur bilinmez ki!” dedi ve ekledi: “Bize buralardan ‘git’ derlerse
veya Türkiye’ye kendi isteðimizle
dönmemiz söz konusu olursa nece
konuþacaðýz?”
Çoðunluðunda bir eziklik ve özgüven sorunu hissedilen çocuklar
konuþtukça açýlýyorlar, yeter ki ciddi bir þekilde dinleyen olduðunu
görsünler...
Onlara gelecekleri hakkýnda ne
düþündüklerini sormak fazla yanýt
getirmedi. Bilmiyorlar. “Doktor olacaðým”, “Öðretmen olacaðým” diyorlar ama hiç de mutlu gözükmeyen yüz ifadeleriyle, “Herhalde Belçika’da kalýrýz” deyip susuyorlar.
“Türkiye’nin havasý bana daha
iyi geliyor” diyor bir tanesi, sanki
romatizmalarý varmýþ gibi... Neden? “Çünkü orada daha çok sevgi, daha çok oyun alaný, daha çok
hayvan ve daha çok güneþ var...”
Çocuklarýn hemen hepsi Belçika’da doðmuþ, pek çoðu bu ülkenin pasaportunu da almýþ ama
Türk olmanýn bilincindeler: “Türkçe öðrenmezsek Türk olmanýn hiçbir anlamý kalmaz ki!”
“Türkçe bilip Türkiye’yi bileceðiz. Türkiye’yi bilip buralarda anlatacaðýz” diyen çocuk, annesinin
çok az Türkçe bilmesinden kaynaklanan aile sorunlarý yaþadýðýný
bazý hüzün verici sözlerle belli ediyor ama iddialý ve gururlu gözüküyor:
“Annem Türkiye’de doðmuþ,
Türkçe bilmiyor. Ben Brüksel’de
doðdum, çok iyi Türkçe konuþuyorum. Öðretmenim de beðeniyor...”
Atatürk’ü çok yüzeysel bir þekilde tanýyor çocuklar... “O Türkiye’nin kahramaný” diyorlar. “O
olmasaydý cahil kalýrdýk” diyorlar.
“O çok çalýþtý, direndi, Türkiye’yi
kurtardý” diyorlar. “O Cumhuriyeti
kurdu, yazýmýzý düzeltti” diyor biri...
“O olmasaydý Türkiye bugünkü gibi
olmazdý” diyorlar...
Ama “O” kim, biraz ayrýntý bilen hemen hemen hiç yok! Ata’nýn
resmini gösteriyor, O’na saygý duyuyor, bilmek de istiyorlar. Bilgi
kaynaðý yok!
Çocuklarý dinlerken en çarpýcý
gelen, “Anne ve babalarýnýzla iliþkileriniz nasýl?” sorusunun yanýtý oldu. Nedense en tereddütsüz ve en
farklý cevaplar bu soruya geldi. Ve
bu soruyu yanýtlayan çocuklarýn
mutluluklarý ve mutsuzluklarý çok
net bir þekilde görülüyor:
Þikayetler daha çok babalardan... “Babam benimle ilgilenmiyor” diyor bazýlarý, kýzgýn ve tereddütsüz... “Babam eve geç geliyor”,
“Babam anneme kýzýyor”, “Babam
beni maça götürmüyor”, “Babamýn
yüzünden gideceðimiz yerlere geç
kalýyoruz” sözlerini not ettik...
Annelerin bazýlarý ise herhalde
çok sinirli ki bu durum çocuklara
yansýmýþ: “Annem beni dövüyor”
veya “Annem hiçbir yaptýðýmý beðenmiyor” diyen çocuklarý üzüntüyle, endiþeyle dinledik.
Bunlar bariz þekilde mutsuz
olanlar...
Güleryüzle, mutlu bir çehreyle
parmak kaldýrýp soru yanýtlayanlar
ise annelerinin kendilerine nasýl
ders çalýþtýrdýðýný, yemek piþirmeyi
öðrettiðini, babalarýnýn “bilek
güreþi” yaptýðýný anlatýyorlar. Bir
tanesi, “Bugün cumartesi. Babam
beni ders çýkýþý kapýdan alacak” diyor. Babasýyla ne yapacaðýný anlatmýyor, o bir sýr... Sadece gülümsüyor! Ve bu sözler bir þeyi fark ettiriyor: Çocuklarý elinden tutup derse
getiren, sonra da çýkýþta onlarý alýp
götüren veli sayýsý son derece az!
Giriþ ve çýkýþlarda veliler yok!
Bazý dernekler, Türkçe ve kültür dersleri için oldukça derli toplu
ve temiz sýnýflar temin etmiþ
durumdalar ancak gördüðümüz dershanelerin çoðunluðunun “albenisi” yok. Öðretmenlerin çalýþma koþullarý saðlýklý gözükmüyor. Çocuklar
için daha fazla ders cihazý, kitap, bilgisayar ve oyuncak gerekiyor. Dersleri cazip hale getirmenin yollarýnýn aranmasý
ihtiyacý var.
Ziyaret ettiðimiz sýnýflarda
güleryüzlü ve mutlu çocuklar
çoðunluktaydý. Birçoðu kendini sorgulayacak yetenekte ve
hayal gücünü kullanmaya hazýr ancak “iþlenmemiþ demir”
gibi olanlar da çok fazla... Ýlgi
ve bilgiye açýklar.
Koþullar ne olursa olsun,
Belçika’nýn hemen her bölgesinde Türk çocuklara, devletin
ve derneklerin çabalarýyla sunulan eðitim olanaklarý büyük
yarar getiriyor ve bunlarý deðerlendirmek gerekiyor. Çocuklar sadece öðrenmekle kalmýyorlar, birbirleriyle kaynaþýyor, dil ve kültür farklýlýklarýný
daha iyi kavrayýp bunu bir
“kompleks” deðil, “avantaj”
olarak görme yeteneði kazanýyorlar.
Derneklere, öðretmenlere,
sosyal hizmet verenlere de sorular yönelttik. Müzik, folklor,
dans, bilgisayar kurslarý gibi
yararlý ve çocuklarý heyecan-
landýran birçok güzel faaliyet
var. Bunlarý gerçekleþtirenlerin
hemen hepsi gönüllü, istekli,
çocuklarý ve gençleri seven,
onlar için çalýþan insanlar.
“Çocuklara daha fazla ilgi ve
özen gerekiyor” diyorlar. Bu
çaðrý sadece ilgisiz velilere deðil... Bu tür faaliyetlerin yapýldýðý yerlere hiç uðramayan iþadamlarýna, iþkadýnlarýna, devlet yetkililerine, Türklere ve
Belçikalýlara... “Gelin, görün,
anlayýn, destek olun...”
Bu dersleri izleyerek biz de
dersler aldýk: “Anadolu” dergisinin çocuklar ve gençler tarafýndan nasýl bir ilgi ve sevgiyle
izlendiðini görmek bizi biraz
da endiþelendirdi. Türkçe yayýn
yok piyasada... Birkaç “çocuk
sayfasý” ve birkaç yazý, haftalarca
okunup yýpranmýþ sayfalar halinde çocuklarýn ellerinde!.. Yazdýklarýmýza, gösterdiklerimize çok
dikkat etmek durumundayýz.
“Anadolu” ekibi, en kýsa zamanda, “çocuk özel sayýsý” çýkarmalý,
bunu gelenek haline getirip
mümkün olduðunca sýklaþtýrmalý
ve bu çocuklara Atatürk’ü, Cumhuriyet’i, Türkiye’yi, Belçika’yý,
anlayacaklarý dille anlatmalý.
Bunu da baþarýrýz!
Bu yazýyý, Charleroi bölgesi
öðretmenlerinden Metehan Gedik, Mehmet Orhunlu, Necmi
Bayrak, Hülya Türel ve Rukiye
Birkan’ýn imzasýyla bize iletilen
bir “çaðrý” ile noktalýyoruz:
“Bilindiði gibi Türk okuluna
devam etmek bir gönül ve baðlýlýk iþidir. Gönlünde vatan özlemi, hasreti ve sevgisi taþýyan, ülke ve milletimizin deðerlerine,
gelenek ve göreneklerine baðlý
olan ailelerde her zaman Türk
okullarý ve öðretmenlerin verdiði
hizmetlere ilginin olduðu görülmüþtür. Türkçe ve Türk kültürü
öðretimi için bölgemizde ulaþýlan
öðrenci sayýsý ne yazýk ki yeterli
deðildir. Charleroi Bölgesi'nde
hemen hemen her yerleþim yerine yakýn bir Türk okulu bulmak
mümkündür. Ancak, uzaklýk,
zamansýzlýk ve araç yokluðu gibi
veliler tarafýndan dile getirilen
Türk okuluna getirmeme sebepleri inanýyoruz ki en asgari düzeydedir.
Geriye tek bir neden kalýyor,
ne üzücüdür ki, ilgisizlik! Bölge
öðretmenleri olarak bizler bu
üzücü nedeni ortadan kaldýrmak
arzusuyla gerek öðrencilere, gerekse vatandaþlarýmýza yönelik
sosyal ve kültürel etkinliklere
aðýrlýk veriyoruz. Ayrýca, bölge
derneklerimizin etkinliklerine aktif görevlerle destek oluyoruz.
Ailelere en büyük tavsiyemiz, bu
ülkenin rahat yaþam þartlarýndan
dolayý kapýldýklarý rehavetten ayrýlýp, biraz olsun gözlerini ovuþturarak çevrelerine bakmalarý, kendi çocuklarýnýn gelecekteki kimlikleri hakkýnda düþünmeleridir.”!
5
Prof. Luc Cieters maden ocaklarýndaki "Kardeþ" Türkleri anlatýyor
“Hepsi gerçek
emekçilerdi...”
Röportaj: Sofie BRUTSAERT
“Genç yaþlarýmdan beri daha
sosyal bir toplum için mücadele
verdim. Limburg'daki gençlik
örgütleri bünyesinde çok faaldim.
1975'te, Beringen maden ocaklarýnda çalýþma kararýmý da bu çerçevede verdim. O zamanlar ocaklarda çalýþma koþullarý çok özeldi. Ýþe
baþlamamdan hemen sonra, bir
Türk arkadaþýmýn iþ sýrasýnda ölümünden kaynaklanan ciddi bir sosyal kriz baþladý. Þükrü isimli bu arkadaþýmýz kendisini hiç iyi hissetmiyordu ama iþ doktoru onun çalýþmamasý için bir neden olmadýðýný
söylemiþti.”
Limburg XIOS Hogeschool'da
iþ hukuku profesörü olan Luc
Cieters bunlarý anlatýyor, daha dün
gibi anýmsayarak… Gençlik döneminde maden ocaklarýnda çalýþma
kararý tüm hayatýnýn akýþýný deðiþtirmiþ, Türkiye ve Türkleri onun
günlük yaþamýnýn bir parçasý haline
getirmiþ. Anlattýðý ölüm olayý, baþta
Türkler olmak üzere tüm emekçileri kýzdýrmýþ. Zamanýn doktorlarýnýn
bu tavrý, þiddetli bir grev hareketinin baþlamasýna neden olmuþ:
“Sorunun temelinde bir iletiþim
eksikliði olduðunu hemen anladým.
Kýsa sürede Türklerin güvendiði bir
adam oldum çünkü onlarýn sorunlarýný yönetime aktarmaya çalýþan
nadir Flamanlardan biriydim.”
Beringen'da baþlayan grev hareketi ülke geneline yayýlmýþ. Çözüm arayýþlarý için müzakerelere
giriþilince, genç maden iþçisi Luc, o
güne kadar varlýðýný bilmediði yeni
simalarý sahnede görmüþ: Sendikacýlar… O dönemde Luc ve Türk arkadaþlarý hiçbir sosyal güvence olmadan çalýþýrlarmýþ, pek çok iþçi
6
çeþitli bahanelerle iþten çýkarýlýverilirmiþ.
Luc, bir durum deðerlendirmesi
yaptýktan sonra, daha sistemli bir
çerçevede sosyal faaliyetlerini sürdürmenin doðru olacaðýný düþünmüþ ve uzun yýllar baþarýlý bir sendika temsilcisi olarak hizmet vermiþ. Hep en aðýr iþleri üstlenen
Türklerle birlikte ocaklara inip çalýþmayý durdurmamýþ.
Farklý gruplar
“Genelde Türklerden homojen
bir grup gibi söz etme eðilimi var,
oysa öyle deðildi” diyen Luc devam
ediyor:
"Geldikleri bölgelere, memleketlerine göre gruplar oluþtururlardý. Siyasi fikirlerine göre de aralarýnda çizgiler bulunduðunu fark ettim. Aralarýnda, 1972 darbesinden
sonra Türkiye'den gelen Kürtler ve
zamanýn solcularý da vardý. Bu sonunculara “profesörler” deniyordu.
Maden ocaklarýnýn aðýr iþlerine alýþkýn olmayan entelektüellerdi onlar… Çoðunluðu Fransa veya Almanya'dan Belçika'ya geçmiþti…"
70'li yýllarda, petrol krizi nedeniyle kömür önemli bir enerji kaynaðý idi ve Belçika üretime devam
ediyor, yabancý iþgücüne açýk kalýyordu. Pek çok Türk için bu, Batý
Avrupa'ya yasal yollardan yerleþmenin tek yoluydu. 60'lý yýllarda
gelenlerin çoðunluðu ise kýrsal
alandan, tarým sektöründen ayrýlýp
göç etmiþlerdi:
“Daha sonra bu farklý gruplar
arasýnda mesafe arttý. 80'li yýllarda
dini duygu ve davranýþlarýn yoðunlaþtýðýný gördüm. Siyasi eðilimliler
sakal uzatýp siyasetten uzaklaþtýlar.”
Luc o iþ arkadaþlarýný ve o günleri anarken þunlarý anlatýyor:
“Hepsi gerçek emekçilerdi ! O
aðýr iþ koþullarýna raðmen güleryüzlü insanlardý. Ýþ günün en keyifli
anlarýndan biri, eþlerinin hazýrladýðý
leziz sefertasý yemeklerini paylaþtýðýmýz zamanlardý. Türkler, basit
yaðlý-p
peynirli sandviçlerini yiyen
Flamanlara acýrlardý ! Eþlerinin hazýrladýðý o güzel yemekleri bizimle
paylaþýrlardý. Zaten iþe yeni giren
her madenciye bir acý biber þakasý
yapmak adet haline gelmiþti…”
O günleri hatýrladýkça, bugün
toplumlar arasýnda iliþkilerin gergin
bir hale gelmesine anlam veremediðini söylüyor Luc, “Madende hepimiz simsiyahtýk. Benim en sevdiðim sloganlardan biri buydu zaten
ve gerçeði yansýtýyordu” diyor. Ona
göre, basit olaylarý büyütüp toplumlar arasýnda gerginliði týrmandýranlar, politikacýlar… Örneðin, Beringen'de Belediye Baþkaný'nýn
uyguladýðý politika yüzünden sorunlar yaþandýðýný, bu yaklaþýmýn birlikte yaþamayý zorlaþtýrdýðýný düþünüyor. Baþörtüsü kýsýtlamasýný ve
bir futbol kulübüne yönelik yasaklama kararýný bu politikaya örnek
gösteriyor.
“Kara altýn”dan
“Türk güneþi”ne
1977'de, Luc Türkiye'ye ilk
yolculuðunu, “iþ arkadaþlarýnýn köklerinin bulunduðu memleketleri keþfetmek için” yapmýþ. Elindeki adres
defterinde, o zamanlar Beringen'de
çalýþan Türklerin bir kýsmýnýn geldiði Göreme de varmýþ:
"O zamanlar küçük bir köy gibi
olan Kayseri'yi gördüm; Eskiþehir,
Ürgüp, Göreme, Erzurum, Adana’ya gittim. Bu yolculuk Türk arkadaþlarýmý daha iyi anlamamý saðladý. Memleketlerinden dönüþlerinde
bazen neden geciktiklerini de anladým. Yaþam, yolculuk koþullarý çok
düzenli deðildi. Dönüþlerinde gecikmeye özür olarak anlattýklarý gerekçeler doðru þeylerdi."
Fazla kar yaðmasý, aile içinde
bir vefat olayý, bir çok sorun… Bazen, Türkiye'nin güzel güneþini býrakýp, o aðýr iþ koþullarýnda maden
ocaklarýnýn karanlýðýna gömülmek
için de cesaret gerekiyordu.
O zamanlar iþçilerin konut ve
lojman koþullarý da iyi deðildi. Ýlk
gelenler, Ýkinci Dünya Savaþý'nda
tutuklananlarýn hapis edildiði barakalara yerleþtirilmiþti. Zamanla iþçilerin eþleri yavaþ yavaþ gelmeye
baþladý ve Türkler kent içinde konutlara geçtiler. Türklere ev satýn
alabilmeleri için ipotek kredisi uzun
bir süreç sonunda verilmeye baþlandý.
O dönemlerden bu yana Türkler Luc'ün yaþamýnýn bir parçasý olmuþ. Bir Türk aileyle iyice kaynaþmýþ, çok yakýn dostluk kurmuþ. Çocuklarý, o ailenin çocuklarýyla yakýn
arkadaþlýk kurmuþlar. Söz konusu
ailenin anne ve babasý ölünce büyük acý yaþamýþ. O ailenin kýzý
Luc'ün ailesinin yanýna yerleþmek
istemiþ, kabul etmiþ. Böylece iki
kýza “babalýk” yapan Luc, geçen yýl
çok duygusal anlar yaþamýþ. Kendi
kýzý bir Türkle, evinde evlat bildiði
Türk ailenin kýzý ise bir Belçikalýyla
evlenmiþ.
Umudumuz gençler
Damadý sayesinde bugünün
Türk gençleriyle karþýlaþtýðýný, toplumda giderek etkin bir yer bulan
çok yetenekli yeni bir nesille tanýþtýðýný belirten Luc, damadýyla da
gurur duyuyor:
"Burak Ankara'da üniversiteyi
bitirdikten sonra uzmanlaþmak
amacýyla buraya geldi. Türkiye'de
de yaygýn olan þeker hastalýðý
konusunda araþtýrmalar yapýyor."
Temel ilkeler korunsun
Maden ocaklarýndaki çalýþmalarýnýn ardýndan hukuk tahsili yapan ve özellikle maden iþçilerinin
yasal sorunlarý alanýnda uzmanlaþan Luc, damadýnýn aileye katýlýmýndan sonra yeni bir dünyaya
açýldýðýný anlatýyor ve Türk gençlerinin anavatanlarýyla Batý Avrupa
arasýnda gerçek bir köprü rolü oynayacaklarýna inanýyor, her birini
birer “büyükelçi” gibi görüyor.
“Kültürlere saygýyý ve paylaþýmý
gerçek anlamda onlardan öðreneceðiz” diyor.
Luc, Türkiye'nin AB'ye katýlýmýnýn gerçekleþeceðine de inanýyor
ve “Baþlangýçta herkesin þüpheyle
baktýðý Türk politikacýlarýn pazarlýk
ve müzakereleri nasýl ustaca yürüttüklerini gördükten sonra, bu iþin
sonunu getireceklerine de inanýyorum” diyerek ekliyor:
“Umarým Türk politikacýlar
Atatürk Devleti'nin temel ilkelerini
korumayý ve savunmayý, artýk hiçbir askeri darbe gereði olmadan becerirler. Bence bugünün Türkiyesinin en önemli hedef ve iradesi bu
olmalý…”
Batý'dan bakýnca Türkiye'nin
AB'ye katýlýmýnýn bu oluþumu ne
kadar güçlendireceðinin de görüldüðünü belirten Luc, Avrupa'nýn
tarihi sorumluluðunu üstlenmesi
gereði üzerinde duruyor, “Türkiye'nin AB'ye katýlým sürecinin frenlenmesi akýl almaz bir siyasi hafiflik
kanýtý olur” diyor ve ekliyor: "Çevremdeki pek çok insanýnýn bu görüþü paylaþtýðýný görüyorum…"
Daha saðlýklý bir toplum
Yaþamý boyunca Türklerle iç içe
olduðunu, onlarý her zaman daha
yakýndan tanýmaya çabaladýðýný
belirten ve tek
üzüntüsünün
Türkçe öðrenememek olduðunu
söyleyen Luc, “Çok
güzel, özel ama zor
bir lisan. Türkçe bilmemem yüzünden
iletiþimi derinleþtirmekte zorluk çektiðim oluyor” diye
konuþuyor.
Belçika'daki
Türk gençlerinin artan bir þekilde yüksek tahsile yönelmelerinin sevindirici
olduðuna deðinen
Luc, eski maden
ocaðý arkadaþlarýnýn
çocuklarýnýn, verdiði derslere
öðrenci olarak katýldýklarýný
görmekten duyduðu memnuniyeti
ifade ediyor:
“Bütün bunlar, tüm sorunlarýn
çözüldüðünü kanýtlamaz. Genç
Türklerin hedefe ulaþmak için çok
çalýþmalarý gerekiyor. Üniversitelerde yabancýlarýn baþarý oraný, Belçikalýlardan daha düþük. Buna muhakkak çözüm bulmalýyýz. Bazen
Flamanca bilgisi yetersizliðinden de
kaynaklanan bu sorunu aþmak için
onlara ek dersler de vermeyi deniyoruz. Gençler ve aileler eðitim
alanýnda çok hassas davranarak yeni nesiller bünyesinde tam katýlýmlý
yer almanýn mücadelesini sürdürmeliler.”
Luc, hem Türk hem Belçikalý
gençlere yönelik eleþtiriler karþýsýnda çok sinirleniyor ve bu gençlerin
"fazlasýyla uslu" olduklarýný düþünüyor:
“Gençlere eleþtiri yeteneði kazandýrmak lazým. Dünyayý olduðu
gibi kabul etme eðilimleri çok arttý.
Bizim, daha saðlýklý bir toplum inþa
etmek isteyen, bunun mücadelesine giriþen gençlere ihtiyacýmýz
var.”!
7
AKP’li Devlet Bakaný Güldal Akþit:
“Erkek kadýný döver”
zihniyeti beni þaþýrtýyor
Türkiye’de “Devlet Bakanlýðý”,
trajikomik bir kavram. Ülkenin,
yurtdýþýnda yaþayan ve son derece
önemli bir kitle oluþturan milyonlarca vatandaþý var. “Yurtdýþýndaki
Türklerden” ve bu arada “Diyanet”ten ve baþka “þeylerden” de
sorumlu bir “Devlet Bakanlýðý” var.
Gidip gördüðünüz zaman, biri
“çaycý”, diðeri “Bakan” olmak üzere, üç-dört kiþinin çalýþtýðý bir “Bakanlýk” ile karþýlaþýyorsunuz.
Kadýn haklarý, kadýn-erkek eþitliði de ülkemizin önemli ve öncelikli
konularýndan. En azýndan Ankara
hükümeti öyle diyor! Bu alanda
“sorumlu” Devlet Bakanlýðý da ayný
manzarada... “Kadýn Esirgeme Kurumu” yok ama “Çocuk Esirgeme
Kurumu”ndan da sorumlu bir “Bakanlýk”... Ve tabii baþka “þeylerden”... Bu “Bakanlýk”larýn doðru
düzgün bütçeleri olmadýðý için personelleri ve fazla etkileri de olmuyor.
“Kadýn haklarýndan da sorumlu”
Devlet Bakaný Güldal Akþit, Avrupa Parlamentosu Kadýn Haklarý ve
Fýrsat Eþitliði Komisyonu'nda düzenlenen “Türkiye'de Sosyal, Ekonomik ve Siyasi Yaþamda Kadýnlarýn Rolü” baþlýklý oturumda yaptýðý
konuþmada, kadýn haklarýna iliþkin
“kapsamlý reformlar” konusunda
bilgi verdi.
Akþit, TBMM bünyesinde “Kadýn Haklarý ve Cinsiyet Eþitliði Komisyonu” kurulmasý için yasa tasarýsý hazýrlandýðýný, bunun kadýnlar
için bir güvence kaynaðý olacaðýný
anlattý.
Güldal Akþit, “Türkiye, kadýnlarýn sosyal, siyasi ve ekonomik
hayata erkeklerle eþit ve tam katýlým saðlayabilmelerine yönelik
önemli adýmlar atmakta ve bu konudaki kararlýlýðýný sürdürmektedir”
dedi.
Uluslararasý sözleþmelerin ve
AB ile uyum kriterlerinin bu alandaki çalýþmalara yön verdiðini belirten Akþit, Anayasa’nýn 10. maddesine yapýlan bir ekle devletin cinsiyete dayalý ayýrým yapmamasýnýn
ötesinde, kadýnla erkeðin her alanda eþit haklara, eþit imkanlara kavuþmasý için önlemler alýndýðýný
ifade ederek, “devrim niteliðinde”
olan bu deðiþiklikle Türkiye'nin
anayasasýnda bu tür bir hükme yer
veren az sayýda ülkeden biri olduðuna dikkati çekti.
Akþit, kadýn-erkek eþitliði bakýþ
açýsýyla hazýrlanan ve 2001 yýlýnda
yürürlüðe giren yeni Medeni Kanun
ile aile reisliðinin kaldýrýldýðýný, yasal mal rejiminin deðiþtirildiðini, evlilik yaþýnýn kadýn ve erkek için eþit-
8
lendiðini, evlilik birliðini temsil yetkisinin her iki eþe birlikte tanýndýðýný belirtti.
Türk adli sistemi içinde Aile
Mahkemeleri'nin de artýk yer aldýðýný bildiren Akþit, þunlarý söyledi:
“Kadýnlarýn sosyal yaþama katýlýmýný ve ekonomik olarak güçlenmelerini büyük ölçüde önleyen aile
içi þiddet, tüm dünyada olduðu gibi
ülkemizde de önemli bir sorundur.
Bunun önlenmesi için Ailenin Korunmasýna Dair Kanun ile özel yasal düzenlemeye gidilmiþtir. Türkiye'de aile içi þiddet kavramý ilk defa
hukuksal metinde tanýmlanmýþ,
maðdurun þikayeti olmaksýzýn polis
ve adalet mekanizmasýnýn harekete
geçmesi saðlanmýþtýr. Yeni Türk
Ceza Kanunu ile töre cinayetlerinin
önlenmesine iliþkin düzenleme geliþtirilmiþtir. Töre cinayetlerinin faillerine, en aðýr ceza olan aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis cezasý hükmü
getirilmiþtir.”
Ankara hükümetinin, kadýnýn
aile ve toplum içindeki statüsünün
iyileþtirilmesi, kadýna yönelik her
türlü þiddetin yok edilmesinde kararlýk içinde olduðunu anlatarak, bu
çerçevede, kamu kurum ve kuruluþlarý, üniversiteler, medya ve sivil
toplum örgütleriyle birlikte “Þiddeti
Önleme Platformu” oluþturulduðunu belirten Akþit, 25 Kasým’da, bir
yýl sürecek olan “Kadýna Karþý Þiddete Son” kampanyasý baþlatýlacaðýný duyurdu.
Devletin, þiddete uðrayan kadýnlara verilen hizmetlerde yetersiz
kaldýðýný kabul eden Akþit, bu sorunun aþýlmasýna çalýþýldýðýný, sýðýnma
evlerinin sayýsýnýn artýrýldýðýný bildirdi.
Türkiye'de, eðitimin tüm seviyelerinde, kýz çocuklarý açýsýndan
istenen düzeye ulaþýlamadýðýný da
belirten Güldal Akþit, büyük adýmlar atýldýðýný, temel eðitimin 8 yýla
çýkarýlmasýnýn etkili olduðunu,
2010 yýlýna kadar kýz ve erkek çocuklar için okullaþma oranýnýn %
100'e ulaþtýrýlmasýnýn hedeflendiðini kaydetti.
Buna karþýlýk, üniversitelerde
öðretim elemaný kadýn oranýnýn %
36, mimarlarda % 31, doktorlarda
% 29'u bulduðuna dikkati çeken ve
“Türkiye'deki karar alma mekanizmalarýnda ve siyasette kadýnlarýn
katýlým oranýnýn istenen düzeyde
olmadýðý aþikardýr” diyen Akþit,
TBMM'de kadýn oranýnýn sadece %
4,4 olduðunu, kendisinin tek kadýn
bakan olarak hükümette yer aldýðýný, geçen yýl yapýlan yerel seçimler
sonucunda belirlenen 3000’in üzerinde belediye baþkanýnýn sadece
18'inin kadýn olduðunu belirtti.
Foto: Pýnar GÜN
GERÝ ADIMLAR
Avrupa Parlamentosu'nun Hollandalý sosyal demokrat üyesi Emine Bozkurt, Avrupa Parlamentosu’nda ele alýnacak raporu hakkýnda bilgi verirken, Türk kadýnýnýn
1920'li yýllarýn baþýndan itibaren
geniþ haklar elde ettiðini, ancak
daha sonra “geriye doðru büyük
adýmlar atýldýðýný” söyledi.
Bozkurt, Türkiye'de, son dönemde önemli hamleler ve reformlar olduðunu, Türkiye'nin AB'ye
katýlým sürecinde bu konunun devamlý gündemde tutulmasý gerektiðini ifade etti.
Bakan Akþit, bazýlarýnýn çok
karamsar ve abartýlý tablo çizdiðini,
bunu bir Türk kadýný ve siyasetçisi
olarak kabul edemeyeceðini söyleyerek, eksikliklerin giderilmesi için
yoðun çalýþmalar olduðunu belirtti.
Akþit, “Amacýmýz, Türk kadýnýný en iyi ve hak ettiði noktaya taþýmaktýr. Gerçekçi olmalýyýz. Elimizde sihirli deðnek yok. Türkiye son
derece kararlý ve iradelidir” dedi.
Devlet Bakaný
Güldal Akþit,
daha sonra basýna yaptýðý
deðerlendirmede,
“her þeyi
toz pembe
göstermenin
mümkün
olmadýðýný”
söyledi.
Avrupa Parlamentosu üyesi Bozkurt:
“Türkiye’de, kadýn haklarý konusunda
geri adýmlar atýldý...”
Ankara Hükümeti’nin tek kadýn Bakaný Akþit:
“Zihniyet deðiþikliði zamanla ve eðitimle olur.
Elimizde sihirli deðnek yok!”
Batý Avrupalý muhataplarýnýn töre
cinayetleri üzerinde de durduklarýný
belirten Güldal Akþit, bir parlamenterin, bu tür cinayetlerin Ýtalya'da da iþlendiðini hatýrlattýðýný
kaydederek, “Bu, sadece yasal düzenlemelerle çözülecek bir sorun
deðildir. Zihinsel bir dönüþümün
gerçekleþmesi gerekir. Zihniyet deðiþikliði zamanla ve eðitimle olur”
dedi.
“Türk kadýnýnýn siyasi yaþama
katýlýmý en zayýf kaldýðýmýz alan''
diyen Akþit, pek çok Avrupa ülkesinden önce, 1934'te seçme ve seçilme hakký elde eden Türk kadýnýnýn, o dönemde Meclis'e % 4,6
oranýnda girdiðini, bu oranýn bugün sadece % 4,4 olduðunu belirterek, kadýnlarýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý gereði üzerinde durdu.
Avrupa Parlamentosu'ndaki
toplantýda, Türkiye'de kendisini dö-
ven kocasýný haklý bulan kadýn oranýnýn % 39,2 olduðunun söylenmesine iliþkin bir soruyu yanýtlayan
Akþit, “Sadece kadýnýn deðil, tüm
toplumun zihniyeti deðiþmeli. Bugün gençlerde bile var olabilen 'erkek döver' mantýðý beni þaþýrtýyor.
Bu durumu ancak eðitimle deðiþtirebiliriz” dedi.
Akþit, kadýnýn sadece fiziksel
deðil, psikolojik, ekonomik, sözel
þiddetlere de hedef olduðuna dikkat
çekerek, “Bu mücadele tüm dünya
kadýnlarýnýn mücadelesidir” diye
konuþtu.
Güldal Akþit, Türkiye'de “kendine güvenen kadýnlarýn”, koltuk ve makam için deðil, “elini taþýn altýna koymak, sorumluluk üstlenmek için”
siyasete girmeleri, toplum adýna devlet için çalýþmalarý çaðrýsýnda bulundu.
ANADOLU’DAN SORULAR
Bakan Akþit, “Anadolu” dergisine verdiði özel demeçte sorularý
þöyle yanýtladý:
" Baþlangýçta AKP'nin vitrininde
bayan milletvekilleri vardý. Þimdi
sesleri duyulmuyor. Neden suskunlar? Konuþuyorlar da sesleri mi duyulmuyor? Yoksa dinleyen mi yok?
" Bunlarýn hiçbiri deðil. Takdir
edin ki 550 milletvekilinin 24'ü kadýn. AKP’de 360 milletvekilinden
12'si kadýn. Ne kadar sesiniz çýkarsa çýksýn duyurmak çok kolay deðil.
Bayan milletvekili arkadaþlarýmýz
özellikle kadýn konularýnda konuþmak istiyorlar. Diðer komisyonlarda
da konuþmalarýný yapýyorlar. Konuþturulmama ve susma gibi eðilim
yok. Ancak konuþmak için de sebep olmalý, laf olsun diye konuþmak da doðru deðil...
" Sizce konuþmak için Türkiye'de yeterince sebep yok mu? Samimi gerekçe bu mu?
" Samimi söylüyorum, ben böyle görüyorum. Benim
gördüðüm kadarýyla
baþka bir sorun yok.
Meselâ ben hep konuþuyorum, beni ne
kadar duyuyorsunuz? Sizin dediðiniz
gibi bir izlenim varsa
benim dönünce milletvekili arkadaþlarý-
mý uyarmam gerekiyor. "Arkadaþlar
sesiniz duyulmuyormuþ" diyeyim.
Þu da var ki parlamento çok yoðun
çalýþýyor. Çalýþmalar sabaha karþý
bitiyor. Hele geçen yasama döneminde çok yýpratýcý bir tempo vardý. Kimsede konuþacak hâl kalmýyor. Bir susturulma olsa bunu ben
de yaþardým. Ben diðer arkadaþlarýn da konuþtuklarýný düþünüyorum,
bilakis konuþmayý da seviyorlar, her
bayan gibi... Belki basýn yeterince
seslerini duyurmuyor olabilir. Þimdi
beni de düþünmeye sevkettiniz bu
sorunuzla, arkadaþlarýn sesleri yeterince duyulmuyor mu diye... Konuþuyorsunuz, anlatýyorsunuz ve bir
bakýyorsunuz basýnda kibrit kutusu
kadar yer alýyor. Ya da farklý bir
þekilde yer alýyor. Basýnýn da bu
konuda daha duyarlý olmasý lazým.
" Brüksel'de Türk kadýn dernekleriyle bir araya geldiniz. Avrupa'daki Türklerin ve kadýnlarýn durumu hakkýnda ne düþünüyorsunuz?
" Samimi fikrimi söyleyeyim, benim beklentimin çok ötesinde. Hele kadýnlarýn böyle etkin olduðunu
ve mücadele ettiðini görünce daha
mutlu oluyorum. Bir araya gelmek
ve birþeyler yapabilmek gayretini
çoðu zaman Türkiye'de göremiyoruz. Burada böylesi bir birliktelik
çok güzel. Burada bir baþka hoþuma giden konu, Avrupa Parlamentosu’nda Türk kökenli parlamenterlerin olduðunu görmek. Bazý sorularý ben nasýl cevaplarým diye düþünürken onlar çok güzel cevaplar
verdiler. Bizim açýmýzdan çok güzel
bir þey. Avrupa'daki bu potansiyelimizi iyi deðerlendirmemiz lazým.
Deðiþik ülkelerin temsilcileri olarak
da parlamentoya gelseler, Türkiye'nin birer savunucusu olacaklar.
Hem de buradaki sorunlarý bilip
yaþayan insanlar olarak savunacaklarý için çok daha iyi bir savunma
olacak. Buradaki tablo beni çok
mutlu etti. Biz her zaman buradaki
Türklerin yanýnda yer almalýyýz.!
9
“Anadolu Ateþi” adlý muhteþem dans gösterisi, 18
Haziran 2005 tarihinde 100 kiþilik ekibiyle Belçika'da
seyirciyle buluþacak.
Doðu ile batýnýn ilk kucaklaþtýðý yerde, Anadolu'da,
5000 yýldan süzülen, 3000 farklý dans figürünün sentezinden oluþan “Anadolu Ateþi” insana ait her þeyi, savaþý, barýþý, aþký, nefreti içinde barýndýran bir Türkiye dansý,
tiyatral bir dans gösterisi...
Tüm dünyada ilgi gören bu gösterinin yaratýcýsý Mustafa Erdoðan, "Þimdilerde biz kaynaðýna akan bir ýrmak
gibi, ateþin ilk yaratýldýðý topraklarda, tekerleðin ilk döndüðü coðrafyada, Nemrut'un kralý Antiakos'un bakýþ açýsý ile Mezopotamya'nýn, Anadolu'nun ve Akdeniz'in çaðrýsýna uyarak bir tutkunun, hýrsýn, coþkunun ve barýþýn
dansýný yaratmak istiyoruz. Rehberimiz Anadolu" diyor.
Kaynaðýný Anadolu'nun binlerce yýllýk mitolojik ve
kültürel tarihinden alan “Anadolu Ateþi”, hemen hemen
her yöreden derlenmiþ yüzlerce halk dansý figürü ve halk
müziðini içinde barýndýran özgün bir proje. Anadolu'nun
binlerce yýllýk sevgi, kültür ve tarih mozaiðinin barýþla
harmanlanan ateþini tüm dünyaya tanýtmayý hedefliyor.
Bugüne kadar yapýlan yurtdýþý turneleri ve tanýtým
çalýþmalarýyla dünyanýn sayýlý dans topluluklarý arasýnda
gösterilen Anadolu Ateþi, eski adý “Sultans of the
Dance” olan proje, 3 Mayýs 2001'den bu yana yurtiçi ve
yurtdýþýnda iki milyonu aþkýn izleyiciye ulaþtý. Aralarýnda
Ýsrail, Çin, Japonya, Lübnan, Katar,
Almanya, Hollanda, Azerbaycan ve
Kýbrýs'ýn da bulunduðu birçok ülkede
sahne aldý.
Multitone Productions ve BKM
iþbirliði ile gerçekleþecek dans ziyafeti ile ilgili ayrýntýlý bilgiler önümüzdeki haftalarda açýklanacak.
10
Güzel Sanatlar Sarayý’nda
konser
Piyanist Iþýl Bengi, 21 Nisan'da, Brüksel Güzel Sanatlar
Sarayý'nda, kemancý Jovan Bogosavljevic ile birlikte konser
verecek. Edvard Grieg, Robert Schumann ve Ludwig van
Beethoven'ýn eserlerinin sunulacaðý konser, sanatseverler
tarafýndan ilgiyle bekleniyor.
Piyanist Bengi 1982 yýlýnda, Ýstanbul'da doðdu.
Piyano eðitimine 5 yaþýnda, Yaþar Keleþ ile baþladý.
Bir yýl sýnýf atlayarak, 1998'de, Mimar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvarý'ndan takdirle mezun oldu. Ayný yýl, 16 yaþýnda, Belçika'ya
gelerek Brüksel Kraliyet Konservatuarý'na girdi. Bu arada, Türkiye'de, Eczacýbaþý
Vakfý Eðitim Bursu'nu kazandý. 2004 yýlýnda Brüksel Kraliyet Konservatuvarý
yüksek master sýnýfýndan derece alarak mezun oldu.
Bengi, 1994 yýlýnda, 12 yaþýnda, Atatürk Kültür Merkezi'nde Ýdil Biret ile ayný
konserde çalýyordu. Ayný yýl Ýstanbul'da düzenlenen J. S. Bach ve ET\D
yarýþmalarýnda birincilik ödülleri kazandý.
Iþýl Bengi ve piyanist arkadaþý Ece Tokatlý, 2000 yýlýnda, iki piyano oda
müziði grubu "Allaturca" ile Belçika'da Neerpelt International Chamber Music
Yarýþmasý'nda birincilik ve jüri özel ödülleri aldýlar.
Bugüne kadar Batý Avrupa'nýn çeþitli ülkelerinde ve Türkiye'deki büyük konser
salonlarýnda oda müziði ve solo gruplarýyla konserler veren Iþýl Bengi, Brüksel'de
yaþamaya, iki müzik okulunda dersler vermeye ve konserlerine devam ediyor.
"Hedefim , müzikte kazandýðým baþarýlarla bugüne kadar olduðu gibi Türkiye'yi
Batý Avrupa'da ve dünyada en iyi þekilde temsil etmeyi sürdürmek ve müziðimi
dinleyicilerle paylaþabilmek" diyen Bengi
þunlarý anlatýyor:
"Müthiþ bir kemancý olan arkadaþým
Jovan Bogosavljevic ile 2003 yýlýnda,
Brüksel'de tanýþtýk ve müzisyenlerin yaþamýnda çok nadir yakalayabildikleri 'müzikte ayný
dili konuþma'yý baþardýk. O zamandan beri,
beri grubumuz "Duo Escualo" ile Avrupa'da
konserler veriyoruz. Çok küçük yaþta
Avrupa'nýn önemli müzik yarýþmalarýnda
altýn madalyalar kazanmýþ, kemanýyla ve
üstün yeteneðiyle herkesi büyüleyen bu genç
keman virtüözü önümüzdeki mayýs ayýnda
dünyanýn en büyük müzik yarýþmalarýndan
biri olan "Queen Elizabeth" yarýþmasýna
katýlacak."
Sanatsever "Anadolu" okuyucularýna,
21 Nisan 2005 perþembe günü saat
20:00'de "Palais des Beaux-Arts" salonunda,
Duo Escualo'nun verecegi müzik ziyafetini
dinlemeyi öneriyoruz.
[email protected]
"Anadolu" ailesine katýldýðýmdan beri akýl almaz olaylara þahit
oluyorum. Bir sürü "iyi niyetli saftoroz" bir araya gelmiþler, bu
dergiyi yayýmlayýp "topluma hizmet" için deliler gibi koþturuyorlar.
Belçika'daki Türk toplumu dergiyi beðenmiþ, benimsemiþ;
Belçikalýlar da bu dergiyi saygýyla ve güvenle izliyor. Durum böyle
olunca bizim saftorozlar daha da fazla çalýþmak zorunda
hissediyorlar kendilerini...
Önce yattýðým yerden izliyordum bunlarý... "Bir dönüm
bostan, yan gel yat Osman" diye benimle dalga geçiyorlardý. Oysa
"yan gelip yatan", bazen de etrafý seyredip "ahkâm kesen" tek
ben deðilim ki... Maþallah, binlerceyiz! Üstelik ben “kedi”yim!
Dergi ekibi sürekli koþturma halindeyken, olmadýk insanlardan öyle kazýklar ve kemer altý darbeler yiyor ki, "Yahu" diyorum,
"Bunlarý neden yazmazsýnýz?" Öyle olaylara tanýklýk ediyor, öyle
þeyler öðreniyorlar ki, yazsalar ne pislikler temizlenecek! Ama
onlar, "pozitif yaklaþým" taraftarý olup, olumsuzluklarýn üzerine
gitmenin yarar getirmeyeceðine inanýyorlarmýþ. Bana sorarsanýz,
iyiliði için çalýþtýklarý toplumun bazý acý gerçeklerini, zayýf noktalarýný ve bir kýsým mikroplarý görmezden geliyorlar. Okuyuculara
yakýn olduklarýný söylüyorlar ama yedikleri kazýklarý, teröristlerden
gelen tehditleri, iyi niyeti suistimal giriþimlerini, bir sürü sýkýntýyý
okuyucularýndan saklýyorlar.
"Bunlar yazýlýr mý?" deyip duruyorlar. Sonunda dayanamadým,
"Siz bana bir kaðýt kalem verin, ben yazayým. Bakalým okuyucu
bana mý daha fazla güvenecek size mi?" dedim.
"Hodri meydan" dedik yani...
Ve "Kedi Kodu" köþesinde buluþuyoruz.
Tanýþalým: Adým Osman... Ýran asýllýyým. Türkiye'den geleli bir
yýl kadar oldu. Sanýyorum Türk basýnýnda yazýlarý çýkmýþ, "basýn
kartý" sahibi tek kediyim. Hayvan seven insanlarý çok severim.
Hayvan sevmeyen hayvanlara çok kýzarým. Tipim biraz bozuktur
ama uysal gözükürüm. "Yumuþak atýn çiftesi" sert olur ya, ben de
"kedi kodu" uzmaný olarak etkiliyimdir.
Belçika'da damdan dama gezip gördüklerim, bir de dergi
ekibine eþlik ederken yaþadýklarým o kadar çok "malzeme"
sunuyor ki, hangisinden baþlamalý diye düþündüm uzun uzun...
Ve "dergi mutfaðýndan" baþlamaya karar verdim. Bazý þeylerin
yazýlmasý gerektiði konusunda benimle hemfikir olacaðýnýza
eminim. Yani, "iyi niyetle" iþ yapýlýyor diye, olmadýk dangalaklarýn
laflarýnýn, iftiralarýnýn, sataþmalarýnýn altýnda kalmak da iþ mi?
Örnek: Benim rahatlýkla "dangalak" olarak nitelendirdiðim bir
cenaze levazýmatçýsý, dergi muhabirlerinden birine, "Siz Atatürk'e
tapýyorsunuz. Putperestsiniz" demiþ. Bu herif devletle dolaylý iþ
yapýyor! Ve bu laflarý bir-iki diplomatýn yanýnda söylüyor! Adama
sorulmaz mý? "Atatürk'e dil uzatmak senin gibilere mi kaldý ey
Türk oðlu Türk? Put ne? Sen nesin? Ülkenin ve toplumunun
yeteri kadar düþmaný olduðunu görmez misin bre cahil?"
Neyzen Tevfik bu tür adamlar için yazmýþ þiiri:
"Esir iken mümkün müdür ibadet
Yatýp kalkýp Atatürk'e dua et...
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soðuyacak bu millet.
Ýþgaldeki hali sakýn unutma
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz
Sen anandan yine çýkardýn ama
Baban kimdi bilemezdin þerefsiz..."
"Atatürk" dedim de aklýma geldi. Geçen gün, masanýn
üzerinde uzanmýþ yatýyorum, dergi ekibinden birisi de merkepler
gibi çalýþýyor yanýbaþýmda... Belçika Atatürkçü Düþünce Derneði
Baþkaný Mahir Pala'ya telefon etti. Eski arkadaþýymýþ zaten...
"Sizin dernekte verilen Türkçe dersleri sýrasýnda çocuklarla
röportaja geleceðiz. Gelmiþken derneði ve faaliyetlerini tanýtan bir
söyleþi yapalým mý?" diye sordu. Yanýt ne biliyor musunuz?
"Ne oldu oðlum, siz bizi aramazdýnýz. Kimler düðmeye bastý da
arýyorsunuz?"
Aha, "dakka bir, gol bir"!
Fransýzca'da bazýlarýna "andouille" derler... Türkçesi "hödük"
galiba... Yoksa "gerzek" mi?
Böyle bir yanýtý alýnca, diyelim ki tartýþmak, keyif kaçýrmak
istemiyorsun, en azýndan telefonu adamýn suratýna kapatýrsýn,
deðil mi? Bizim "iyi niyetli saftoroz" öyle yapmadý! "Saçmalama"
dedi, eski arkadaþýna ve röportaja gittiler, yaptýlar, yayýmlýyorlar
bu sayýda... "Olumlu þeyleri göstermek için..."
Ben olsam derdim ki, "Eðer bu dergi düðmeye basýlmasýyla iþ
yapanlardan olsaydý, hödüklerle, gerzeklerle hiç uðraþmaz,
kolayca köþeyi dönerdi!"
Bazýlarýna hak ettikleri yanýtý oturtturacaksýn arkadaþ! Sabýrlý
ol, pozitif ol, anladýk ama ahmak yerine koydurtma kendini!
Aðzýndan çýkaný kulaðý duysun herkes, di mi?
En güzelini dergi çalýþanlarýndan Mehmet Öksüz yapmýþ: Bu
adam ömrü boyu demir ocaðý ateþinde çalýþmýþ ve çalýþmaya
devam eden bir emekçi... Charleroi bölgesinde derginin gönüllü
neferi... Bir gün, dergi daðýtýrken, yoldan geçen biri sormuþ:
"Bu hangi tarikatýn dergisi?"
Öksüz hiç tereddüt etmemiþ:
"Atatürk ve Cumhuriyet Tarikatý'nýn dergisi... Sadece
Türkiye'de 70 milyondan fazla müridimiz var!"
Adam ters ters bakmýþ, anlamamýþ espriyi belli ki... Elinden
tuttuðu çocuðu çekiþtirmiþ, "Yürü torunum gidelim" diye... Biraz
uzaklaþmýþlar, çocuk dedesinin elini býrakýp bizim arkadaþa
koþmuþ:
"Amca, bana bir dergi verir misin? Ben Atatürk'ü çok
severim!.."
Ve dergiyi koltuðunun altýna sokup koþarak uzaklaþmýþ.
Bütün bunlar yazýlmaz mý?
Yazýlýr.
Ben yazdým, oldu!
Bizde dedikodu yok!
"Kedi kodu" diye buna denir iþte!
12
Belçika huzurevinde Türk Günü
Türk gençlerden Belçikalý yaþlýlara
moral takviyesi
Seçkin ERDEM malarýna devam eden öðrenciler, gün boyu Türk
Genk'te lise
öðrenimi gören
bir grup Türk
genci sýradýþý
bir etkinlik düzenledi.
Gençler kendi
giriþim ve önerileriyle, Genk'te
bulunan Rusthuis
Herfstvreugde huzurevinde bir Türk
günü düzenleyerek yaþlýlara hoþ anlar
yaþattýlar.
Türk kültürünü Belçikalý yaþlýlara
tanýtmak amacýyla düzenledikleri bu etkinlikte gençler, Türk mutfaðýndan örneklerin yanýsýra halk danslarýný huzurevi
konuklarýnýn beðenisine sundular.
Belçika'da tanýnmayan boza, sahlep, Türk
çayý, Türk kahvesi, lokum, kurumuþ kayýsý ve
meze gibi Türk yiyecek ve içeceklerini dinlenme
evinde yaþayan konuklara ikram eden öðrenciler, Türk kültürüne yönelik bilgi verdiler.
Huzurevi konuklarý Türk mutfaðý, müziði,
giysileri ve danslarý hakkýnda verilen bu bilgileri
ilgiyle dinledi.
Nazar Halk Danslarý Grubu'nda folklör çalýþ-
folklöründen sunduklarý örneklerle baþarýlý bir
giriþimin keyfini yaþadýlar. Türk gençlerinin bu
giriþimini mutlulukla karþýlayan huzurevi yetkilileri, "Türk gençleri bu günü bize teklif olarak
getirdiklerinde çok mutlu olduk. Buradaki misafirlerimiz iç içe yaþadýðýmýz
Türklerin kültürünü daha
yakýndan tanýma fýrsatý buldular" dedi.
Rusthuis Herfstvreugde
huzurevinde hiçbir
Türk konuðun kalmadýðýna dikkat çeken yetkililer bunu
geleneksel nedenlere baðlýyorlar. Yetkililer,
"Türkler henüz yaþlýlarýný huzurevine göndermeye hazýr deðil. Ailevi deðerler açýsýndan bu gibi
evlerde yaþamak onlara zor geliyor. Oysa burada yaþlýlarýn saðlýklarýyla yakýndan ilgileniyor ve
gün içindeki faaliyetlerle onlarý mutlu ediyoruz" diyorlar.
Huzurevi görevlileri Türklerin
bu evleri tercih etmeme nedenlerinden biri olarak dil
sorununu da gündeme getiriyorlar.
Huzurevinin bir çeþit okul gibi görülmesi gerektiðini belirten dinlenme evi görevlileri, yaþlýlarýn yatýlý kalmak zorunda olmadýðýný söylüyorlar.
Türk gençleri Rusthuis Herfstvreugde huzurevinde düzenledikleri bu baþarýlý sosyal çalýþma sonunda dinlenme evi görevlilerinden alacaklarý referans mektuplarý sayesinde okuldaki
baþarý notlarýný yükseltebilecekler. Türk gençlerin kendi kültürlerini bu tür hoþ bir giriþimle tanýtma yolunu seçmeleri güzel bir örnek oluþturuyor ve Belçika'daki Türk toplumu açýsýndan
sevindirici bir giriþim olarak deðerlendiriliyor.!
13
“Anadolu” dergisi, TRT-IINT kanalýnda yayýnlanan “Hoþgeldin” programýnda izleyicilere tanýtýldý.
Yapýmcý Tülay Parmaksýz yönetimindeki genç, enerjik ve sempatik bir ekibin sunduðu “Hoþgeldin”, Brüksel’e gelerek çeþitli röportajlar yapmýþ, bu arada “Anadolu” dergisi bürolarýný da ziyaret etmiþti.
Programda, “Anadolu” ekibinden Dolunay Uluç, Ýlker Temir ve Elçin Poyrazlar’la
yapýlan söyleþiler yansýtýldý ve derginin hareket noktasý, etkin faaliyetleri, ilkeleri, internet
sitesi hakkýnda bilgiler verilerek Avrupa’daki Türk toplumuna saðladýðý kazanýmlar
üzerinde duruldu.
Her pazar 10.00-1
11.00 arasý canlý olarak yayýnlanan
“Hoþgeldin” isimli program, yurtdýþýnda yaþayan Türklere ve
özellikle gençlerle çocuklara Türkçe’nin ve Türk kültürünün
önemini anlatmayý, izleyicileriyle gönül birliði oluþturmayý
hedefliyor. Gelecekte, “Çocuk ve Gençlik Klübü” oluþturmak
isteyen Tülay Parmaksýz ekibi, Türkiye’deki ve yurtdýþýndaki
çocuklar arasýnda bir köprü kurmayý düþünüyor.
Programýn yapýmýnda Parmaksýz ile birlikte Doðan Yýldýz
ve Jülide Demirel yer alýrken, yönetmenliði Nihat Güler
yapýyor; sunum Beste, Kerem ve Begüm tarafýndan gerçekleþtiriliyor.
“Hoþgeldin”, yurtdýþýndaki Türklerin beklentilerine yanýt
veren nadir TRT-IINT programlarýndan biri olarak beðeni
topluyor. Çünkü ekip Batý Avrupa ülkelerine bizzat gelerek,
görerek röportajlar gerçekleþtiriyor ve Türk toplumunun çalýþmalarýný yansýtýp cesaretlendirici bir tavýr izliyor.
TRT-IINT yönetiminden, bu tür programlarý desteklemesini
ve artýrmasýný, yurtdýþýndaki Türklere bu þekilde daha ilgili ve
yakýn olmasýný bekliyor, “Hoþgeldin” ekibini kutluyoruz.
14
Cüneyt Arkýn’dan
mesajlar
Uyuþturucu
ve Alkol
uyarýsý
Anvers'te Ýki Türk Sinemacý
Melis ZEREN
Türk sinemasýndan baþarýlý örneklerin Avrupa'da ses getirdiði bu
dönemde Belçika'da yaþayan Türk
gençleri arasýnda da bu sanat dalýna
ilgi giderek artýyor.
Erkan ve Erol Altunbay isimli iki
Türk gencinin kendi giriþimleriyle
gerçekleþtirdikleri "Toothpick" (Kürdan) isimli film geçen ay Anvers
Cartoons sinemasýnda izleyicilerin
beðenisine sunuldu.
2002 yýlýnda gerçekleþtirilen Anvers
Film Festivali'nde 25
film arasýndan seçilerek festivalin açýlýþ filmi olan Toothpick, Erkan ve Erol Altunbay
kardeþlerin büyük çabalar sonucu tamamladýklarý bir eser.
Filmin senaryosunu,
yönetmenliðini ve
müziklerini Erkan
üstlenirken Erol bu projede editör ve
kameraman olarak çalýþmýþ.
Uzun yýllar kýsa film, tiyatro, fotoðrafçýlýk gibi farklý sanat dallarýnda
çalýþmalarýný sürdüren Altunbay kardeþler, 1997 yýlýnda kurduklarý tiyatro ve film grubuyla Belçika'da çeþitli
sanatsal etkinliklere katýlmaya devam
ediyorlar.
Sinema dalýnda 2002 yýlýndan
bu yana profesyonel olarak çalýþan
gençler, bu alanda çalýþmalarýný sürdürmeye kararlýlar.
Toothpick'le Anvers'in gece hayatýný filmleþtirmeyi hedefleyen gençler, bu konuyu yakýn bir arkadaþlarýnýn sokakta öldürülmesinin ardýndan
seçmiþler.
Bir yönetmenin toplumsal duyarlýlýk taþýmasý gerektiðini dile getiren
Erkan Altunbay, filmin konusuna
iliþkin olarak, "Toothpick Anvers'in
acý gerçeði olan silahlý çatýþmalarý ele
alan bir film. Bu da bir tek gerçeði
ortaya koyuyor; bir kavgada asýl düþmanýn kavganýn kendisi olduðu" þeklinde bilgi veriyor.
Altunbay kardeþler 2005 yýlý
içinde farklý sinema projelerine imza
atmaya hazýrlanýyorlar. Anvers
Metropolis Sinemasý'nda, ekim
ayýnda gösterime girecek "Tantana" isimli filmin yanýsýra, gençlerin son çalýþmalarý "Rýza" isimli
film ve bugüne kadar yaptýklarý
kýsa filmler yakýnda DVD halinde piyasaya sunulacak.
Toothpick'le ilgili ayrýntýlý bilgi
için tel: 03 232 96 32
www.cartoons-cinema.be
Belçika Türk Federasyonu’nun
Charleroi’da düzenlediði “Alkol ve
Uyuþturucuya Hayýr” konulu konferansa
aktör Cüneyt Arkýn da katýldý.
Charleroi Komiseri Michel Houcke,
konferansta yaptýðý konuþmada, tüm
çocuklarýn ve gençlerin, uyuþturucu
kaçakçýlarýnýn hedef kitlesini oluþturduðunu anlattý.
“20 yýl önce bir gram kokain 225
euro idi, bugün sadece 50 euro” diyen
komiser, Belçika’daki yasalar ve bölgede sürdürülen mücadele hakkýnda bilgiler verirken uyuþturucu baðýmlýlarýnýn
“cani” deðil “yardýma muhtaç hasta”
olduklarý üzerinde durdu.
Komiser Houcke, anne ve babalarýn
çocuklarýna yakýn olmalarýný önerdi ve
kaçakçýlarýn, çocuklarý ve gençleri uyuþturucu tuzaðýna düþürmelerinin tahmin
edilenden çok daha kolay olduðunu
söyledi.
Cüneyt Arkýn, kendi yaþamöyküsü ve
deneyimlerini ön plana çýkararak, alkol
ve uyuþturucunun zararlarýný anlattý.
Arkýn, velilere çocuklarýný yakýndan
izlemelerini, onlarý çok sýkmadan
kontrol altýnda tutmalarýný önerdi.
Anne ve babalar ile çocuklar
arasýnda paylaþýmýn önemine
deðinen Cüneyt Arkýn, “Sevgi ve
saygýyý çocuklarýnýzla paylaþýn.
Sevgisiz ve sorumsuz yetiþen
gençler alkol ve uyuþturucu
bataklýðýna daha kolay düþüyor”
dedi.
15
Tek Parti ve Demokrasi
Prof. Ahmet Taner KIÞLALI
Dün 23 Nisan'dý.
Yani, bazý tabularý tartýþmanýn ve de yýkmanýn tam zamaný!
"Ulusal egemenlik" önkoþulu demokrasidir. Demokrasinin
önkoþulu ise "yasal muhalefet"in bulunmasýdýr.
"Atatürk dönemi diktatörlüktür" savlarýna karþý çýktýðýmda.. ve
tarihsel belge ve bilgilerle bunu kanýtladýðýmda... bazý gençler -haklý
olarak- soruyorlar:
- Tek parti yönetimi ile demokrasi baðdaþýr mý?
Aslýnda soruyu þöyle sormak daha doðru:
- Yasal muhalefetin bulunmadýðý bir demokrasi olur mu?
Elbette olmaz!
!
!
!
Atatürk'ün "tek parti"si, ne Lenin'in ne de Mussolini'nin tek
partileri gibiydi. Çünkü, "resmi ideoloji"nin doðal sonucu deðildi.
Atatürk tek partili bir yönetim kurma düþüncesi ile yola
çýkmamýþtý. Tek parti modeli, olaylarýn geliþimi içinde, kendiliðinden
ortaya çýkmýþtý.
Ne diyordu Atatürk?
Ýkinci muhalefet partisinin de tarihe karýþmasýndan sonra,
Atatürk üzgündür.
Kendi partisi içinde özgür tartýþma vardýr. Toplumda var olmayan
çoðulculuk, Cumhuriyet Halk Partisi içinde yeþermektedir... Ama
Atatürk, gene de muhalefet olmadan demokrasinin olamayacaðýnýn,
doðrularý bulmanýn zorlaþacaðýnýn bilincindedir.
22.4.1931 tarihinde, partisinin "ikinci derece" seçmenlerine bir
genelge yayýmlar. Partinin bazý seçim çevrelerinde "eksik aday"
gösterme kararýný hatýrlatýr. Amaç, parti dýþýndan "baðýmsýz"
milletvekillerinin seçilmesine olanak vermektir.
Atatürk, bu genelgede þöyle der:
"... Partimizin ulusa sunduðu esas noktalar dahilinde çalýþma ve
etkinliklerin, bugün fikrimize ve görüþümüze katýlmayan milletvekilleri
tarafýndan tahlil ve tenkit edilmesini bekliyoruz. Bunda özellikle
beklediðimiz yarar, partimizin candan yurtsever çabalarýnýn iyice
anlaþýlmasýný kolaylaþtýrmaktýr. Yaptýðýný bilen ve hizmet yolunda
aldýðý önlemlere inanan idealistler olarak, kendimizi eleþtiriye
muhatap kýlmayý gerekli görüyoruz."
Ve ekler:
"Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi ile devlet þekli demektir.
Biz cumhuriyeti kurduk, on yaþýný doldururken, demokrasinin bütün
gereklerini sýrasý geldikçe uygulamaya koymalýdýr. Türkiye
Cumhuriyeti'nde birbirini denetleyen partilerin doðacaðýna þüphe
yoktur..."
Ve bu sözlere hangi düþünceyi ekliyordu?
"Bu sebepledir ki, sizden bizim programýmýza taraftar olmayan
adaylara oy vermeniz gibi aðýr bir özveri istedim... Açýk býraktýðým
yerler için hiçbir þahsiyet lehinde veya aleyhinde herhangi bir
telkinim yoktur ve olmayacaktýr. Açýk yerlere adaylýklarýný koyacaklar
hakkýnda, vicdani kanaatinize göre oy vermenizi özellikle rica
ediyorum."
!
"Demokrasi prensibinin, en asri ve mantýki tatbikini temin eden
hükümet þekli Cumhuriyettir."
Bu düþüncelerden "tek parti" çýkmayacaðý açýk! Öyleyse tek parti
nereden çýktý?
!
!
!
Eski silah arkadaþlarý Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý'ný
kurarken, Atatürk'ten izin almadýlar. Çünkü böyle bir þeye gerek
yoktu.
!
!
1931 seçimleri ile, Meclis'te baðýmsýz bir grup oluþtu. Ve
muhalefet görevini gereði gibi yerine getirdi. Ama bundan rahatsýz
olanlar da vardý.
1935 seçimlerine gidilirken, Baþbakan Ýsmet Ýnönü ile CHP
Genel Sekreteri Recep Peker Çankaya'ya çýktýlar. Baðýmsýzlardan
Halil Menteþe ile Sýrrý Bellioðlu'nun yeniden milletvekili olmamasýný
istediler. Bu iki ismin yaptýklarý "sert muhalefet"ten yakýndýlar.
Atatürk þu yanýtý verdi:
Daha sonralarý Serbest Fýrka'nýn kuruluþunu özendiren ise, bizzat
Atatürk'ün kendisi olmuþtu. Ýnsanlara güven gelmesi için, kendi kýz
kardeþini bile o partiye sokmuþtu.
Her iki parti de kapandý ya da kapanmaya zorlandý.
Niçin?
Daha çok demokrasi istedikleri için mi? Ülkeyi çaða taþýma
savaþýmýný daha hýzlandýrmak istedikleri için mi?
Hayýr, tam tersine!.. Karþý devrimci bir odaða dönüþtükleri için.
Yani ülkeyi yeniden geriye götürecek bir kavganýn öncülüðüne
soyunduklarý için...
En demokratik sayýlan ülkelerde bile parti kapatýlýyor. Biz de son
olarak RP'yi kapattýk.
Bir partinin kapatýlmasýnýn demokratik mi, yoksa antidemokratik
mi olduðunu belirleyen tek bir öðe vardýr. O da kapatýlmanýn
"gerekçesi"dir.
Demokrasiyi korumak için konmuþ kurallarý çiðneyenlere göz
yummak "demokratlýk" olmaz... Aymazlýk olur, hatta demokrasinin
kendisine "ihanet" olur!
!
16
!
!
"Elbette konuþacaklar, elbette eleþtirecekler. Biz bu arkadaþlarýn
Meclis'e girmelerini neden destekledik? Bir oyun olsun diye mi?
Yoksa kendinizden emin deðil misiniz? Ýcraatlarýnýzda savunamayacaðýnýz noktalar mý var?"
Ýþte tarih!.. Ýþte gerçekler!..
Gerisi "laf-ýý güzaf"týr!..
Býrakýn numaracý cumhuriyetçileri!.. Cumhuriyet'e ve kurucusuna
olan kinlerini kusmayý, býrakýn da birtakým -"özel" ya da kamusalüniversitelerde sürdürsünler!
Yalanýn "kýymet-ii harbiye"si ne ola ki!
Cumhuriyet, 24 Nisan 1998
Halis Kökten CDH
karar mekanizmasýnda
Brüksel
Saint Josse
Belediye Meclisi üyesi Halis
Kökten, CDH
(Centre Démocrate Humaniste)
partisinin Merkez Karar Yönetim
Kurulu’na seçildi.
Valonya ve Brüksel’in hýristiyan demokrat kökenli partisi
CDH Federal Parlamento’da muhalefet
görevini yürütüyor.
Brüksel ve Valonya
bölgelerinde ise hükümette yer alýyor.
Joelle Milquet liderliðindeki partinin
Merkez Karar Yönetim
Kurulu ilk kez Türk
kökenli bir politikacýya
kapýlarýný açýyor. Söz konusu kurulda parti
baþkanýyla birlikte bazý milletvekilleri, senatörler, bakanlar, Avrupa Parlamentosu
üyeleri de yer alarak karar mekanizmasýný
iþletiyorlar.
Kökten, CDH Genel Merkezi’ndeki bürosuna yerleþmeye hazýrlanýrken, partinin
Karar Yönetim Kurulu’na girmesinin kendisi ve Belçika’daki Türk toplumu açýsýndan önemli bir geliþme olduðunu söylüyor.
Partinin Türkler için koordinasyon iþleriyle görevlendirildiðini, partiye yeni ve
bilinçli Türk gençleri kazandýrmayý hedeflediðini, CDH’ýn Türk toplumunu daha
Brüksel'den Myjet Uçuþlarý
yakýndan tanýmasý için
çaba harcayacaðýný belirten Kökten, partisinin
Türkiye politikasýnýn
“daha bilinçli ve etkili”
olmasýna yönelik çalýþmalar yapacaðýný anlatýyor.
CDH’ýn, Türkiye’nin
AB’ye katýlýmýna sýcak
baktýðýný ve bu tavýra iliþkin olumlu mesajlarý aktarmakla görevlendirildiðini söyleyen
Kökten, önümüzdeki dönemde bir “Türkiye seferberliðine” giriþeceklerini ifade ediyor.
Yaklaþan 2006 yerel seçimlerine hazýrlýk ve Türklerin yoðun bulunduklarý bölgelerde adaylarýn belirlenmesi konusunda da
söz sahibi olacak Kökten, bu adaylarý bilgilendireceðini ve deneyimlerinden yararlandýracaðýný belirtiyor.
Kökten, son kamuoyu yoklamalarýnda
yükseliþe geçen CDH’ýn bu yükseliþine
katký amacýyla çalýþacaðýný söylüyor.!
Uzun yýllar seyahat acentalýðý alanýnda faaliyet gösteren “Desti Travel”, 2005 yýlý
turizm sezonunda hizmetlerine bir yenisi ekleyerek tur
operatörlüðü alanýnda da faaliyet göstermeye baþlýyor.
Desti Travel'in yan kuruluþu
olan Myjet Airbrokers,
World Focus Havayollarý iþbirliðinde gerçekleþek olan
bu proje, Brüksel'de düzenlenen bir toplantýda kamuoyuna tanýtýldý.
Belçika genelinde hizmet
veren seyahat acenta temsilcilerinin, Türk turizmcilerin
ve Belçika Federal Meclisi
milletvekili Cemal Çavdarlý'nýn katýldýðý toplantýda konuþan Desti Travel Grup Yönetim Kurulu Baþkaný Aydýn
Tekin, World Focus Hava
Yollarý ile yaptýklarý iþbirliði
sonucu Brüksel'den Ýstanbul,
Ankara, Ýzmir ve Antalya seferlerine 23 Nisan tarihinden
itibaren baþlayacaklarýný bildirdi.
Yeni çalýþma döneminde
kendi uçaklarý ile Türk vatandaþlarýna hizmet vermeyi
hedeflediklerini belirten Aydýn Tekin, Myjet charter
uçuþlarýnýn baþlangýçta çarþamba ve cumartesi günleri
yapýlacaðýný, sonra günlük uçuþlara geçileceðini söyledi.
World Focus Hava Yollarý'nýn uçaklarýyla vatandaþlara
güvenli ve kalýcý hizmet vermeyi hedeflediklerini söyleyen Aydýn Tekin, Belçika'da
bulunan diðer seyahat acentalarýndan bu proje için destek istedi.
Toplantýya katýlan Belçika Federal Meclisi milletvekili Cemal Çavdarlý, Desti
Travel'in bu giriþimini destekleyeceklerini belirterek,
Eskiþehir havaalanýnýn açýlmasý için çeþitli temaslarda
bulunduklarýný bildirdi.!
17
Kadýnlar koþturuyor
Diyalog toplantýsý ve kermes
Dýþiþleri Mensuplarý Eþleri
Dayanýþma Derneði (DMEDD),
Brüksel Conrad otelinde bir kermes düzenleyerek Türk el sanatlarýnýn seçkin parçalarýný tanýttý ve
satýþa sundu.
Türk diplomat eþleri tarafýndan 1981 yýlýnda kurulan
DMEDD, Türkiye'de ve dünyanýn
çeþitli bölgelerinde düzenlediði etkinliklerden elde edilen geliri, Dýþiþleri þehitlerinin ve Dýþiþleri Bakanlýðý hizmetlilerinin çocuklarý ile
deprem bölgesindeki kimsesiz ve
kýrsal alanlardaki muhtaç çocuklarýn eðitiminde deðerlendiriyor.
DMEDD'nin en büyük gelir
kaynaðýnýn, yurtdýþýndaki temsilcilikler tarafýndan düzenlenen kermeslerden geldiði belirtiliyor.
Brüksel'deki kermeste Türk
gümüþleri ve takýlarý, bakýrlar,
Türk kilim ve halýlarý, Kütahya seramikleri, folklorik örtüler ve Türk
deri ürünleri satýþa sunulurken
Türk mutfaðýndan örnekler sergilendi.
Brüksel Büyükelçiliði, NATO
Daimi Temsilciliði ve AB Daimi
Temsilciliði ile Brüksel ve Anvers
Baþkonsolosluklarý mensuplarýnýn
eþleri tarafýndan düzenlenen kermeste, ayrýca, Ýstanbul ve Antalya'ya uçak biletleri ve tatil hediyelerinin de yer aldýðý bir piyango
düzenlendi.
Kermese yabancý diplomatlarýn ve Belçikalýlarýn da yoðun ilgi
gösterdiði gözlemlendi.
Öte yandan, Türkiye’nin Belçika Büyükelçisi Erkan Gezer’in
eþi Sefire Gülsen Gezer, Türk kadýnlarýný bir kere daha elçilik konutunda aðýrladý. Sefire Gezer, bu
toplantýlarda, hanýmlarý dinleyip
sorularýný yanýtlayarak onlarla
saðlýklý bir diyalog kurma baþarýsýný gösteriyor. Özellikle Türk
kadýnýnýn toplumdaki, aile yönetimindeki ve eðitimdeki rol ve önemi üzerinde durulan bu sohbetler,
katýlýmcý Türk kadýnlarýný bilgilendirici ve cesaretlendirici etkisiyle verimli sonuçlar getiriyor.!
Kilim Derneði’nin Türk Kültür Gecesi
kilde sergileyen 35 genç, gösterileri sonrasýnda ayakta alkýþlandý.
Adýyaman, Gaziantep, Trakya,
Zeybek ve Çiftetelli oyunlarýyla göz
dolduran gençler, öz kültürlerini tanýtmanýn keyfini yaþadýlar.
Türk folklörü, tiyatrosu, halk
müziði ile Türk yemek ve giysilerinin renk kattýðý gecede konuþan
dernek baþkaný Saadet Akdað, "Biz
burada sadece dans etmiyoruz, birlikte bir þeyleri paylaþýp dostluklarýmýzý güçlendiriyoruz: Gençlere kendi kültürlerini öðretmenin ve bunu
sunmanýn keyfini yaþýyoruz. Türk
insanýnýn ve kültürünün güzelliklerini ikinci vatanýmýz olan Belçika'da-
Türk Halk Oyunlarý'nýn Belçika'da tanýtýmýnda öncü bir rol oynayan Kilim Derneði, Liége'de gerçekleþtirdiði Türk gecesinde davetlilere hoþ anlar yaþattý.
Bundan üç yýl önce Türk kültürünün tanýtýlmasý ve yaþatýlmasý
amacýyla kurulan Kilim Derneði,
düzenlediði gecede Türk halk danslarýndan örneklerle Belçikalý davetlilerin de beðenisi kazanmayý baþardý.
Türk halk oyunlarýný göz alýcý
yerel giysilerle ve görkemli bir þe-
ki dostlarýmýzla paylaþýyoruz" dedi.
Turgut Can, Bülent Akmemiþoðlu, Nurcan Karaol, Mutlu Gümüþ, Sevda Danýr ve Saadet Akdað'dan oluþan dernek yetkilileri,
geceye büyük katkýlar saðlayan tüm
gençlere ve ailelerine teþekkürlerini
sundular.
Liege bölgesindeki faaliyetleriyle
ön plana çýkan Kilim Derneði'nin
düzenlediði Türk kültür gecesinde
sunduklarý halk oyunlarýyla yeteneklerini kanýtlayan gençler þu
sýralar, 19 Mayýs Gençlik ve Spor
Bayramý kutlamalarýnda sunacaklarý
halk danslarý gösterisine hazýrlanmanýn heyecanýný yaþýyorlar.!
Sahte
nikâha
hapis
cezasý
Charleroi Ceza Mahkemesi,
adli açýdan bir ilk oluþturan kararýyla,
Belçika’da oturma izni almak için
sahte evlilik yapan bir Türk vatandaþýný ve bu kiþi ile para karþýlýðý
nikâhý kabul eden Belçikalý kadýný
hapis ve mecburi hizmet cezalarýna
çarptýrdý.
2000 yýlýnda, 23 yaþýndaki
Belçikalý M.D. ile 300.000 frank
karþýlýðýnda evlenen 26 yaþýndaki
T.Y., sahteciliðin ortaya çýkmasý
üzerine gýyabýnda yargýlanarak iki ay
hapis cezasýna çarptýrýldý. Belçikalý
“gelin” de 80 saat mecburi sosyal
hizmet cezasý aldý.
Belçikalý kadýn, mahkeme kararýnda sadece “sahte evlilikten” deðil,
“bir yabancýyý yasadýþý yoldan ülkeye
sokmaktan” da suçlu bulundu.
Mahkeme kararý, söz konusu
sahte nikâhýn iptalini getirirken,
Belçika’yý terk ettiði düþünülen Türk
“damat”ýn tutuklanmak üzere
arandýðý belirtiliyor.
Adli çevreler, Belçika’da sahte
nikah konusunda ilk defa somut bir
hukuki tavýr belirlendiðine ve bunun
bir örnek oluþturacaðýna
dikkat çekiyorlar.
19
Belçika Atatürkçü Düþünce Derneði
Belçika Atatürkçü Düþünce
Derneði (BADD), bir süre öncesine
kadar, dýþardan bakýldýðý zaman endiþe veren ve güven sarsan iç çekiþmeleri geride býrakarak, somut
ve etkili faaliyetleriyle ses getiriyor.
Kurulduðu 1997’den sonra bir
“kopukluk” dönemi yaþandýðýný,
“uzlaþma” iradesiyle sorunlarýn aþýldýðýný, “Atatürk ve Cumhuriyet ilkeleri çerçevesinde” toplum hizmetine yönelindiðini belirten dernek
yöneticileri, “maddi sýkýntýlara ve
bazý baskýlara raðmen” geliþmelerden memnun gözüküyorlar.
BADD Genel Merkezi’ni ziyaret
ederek derneði daha yakýndan tanýmak ve okuyucularýna tanýtmak isteyen “Anadolu” ekibi faaliyetlerin
iki farklý alanda yoðunlaþtýðýný gözlemledi.
Birincisi: Türkiye’nin ulusal meseleleri, BADD için önem taþýyor.
Sözde Ermeni soykýrýmý iddialarý,
Kýbrýs sorunu, Türkiye-AB iliþkilerindeki saðlýksýz geliþmeler, Türk
ulusuna ve Türkiye’ye yönelik iftira
ve saldýrýlar karþýsýnda “sessiz kalmamakta” kararlý gözüken dernek,
çeþitli etkinlikler, konferanslar, basýn bildirileri, gösteri ve eylemlerle
“tepki” gösteriyor. Yöneticilerin,
bunu yaparken, çeþitli siyasi eðilimlerden kiþi ve kurumlarla iþbirliðine
gitmeleri, ulusal davalarda birlik ve
beraberlik arayýþýna giriþmeleri ve
bunda baþarýlý olmalarý dikkat çekiyor. Atatürk’ün, “ulusal egemenlik”
hedefine öncelik veriliyor. Yöneticiler, “Türkiye’den kopuk deðiliz.
Her þey Türkiye baðlantýlý geliþiyor”
20
Ulusal davalarý savunmak,
Topluma hizmet etmek...
diyorlar ve Türklerin Türkiye’den,
anadillerinden, öz kimliklerinden ve
kültürlerinden kopartýlmalarýna yönelik gayretlerin varlýðýna dikkat çekiyorlar.
Ýkincisi: BADD, Belçika’daki
Türk toplumuna yönelik somut ve
etkili sosyal faaliyetlerini giderek
arttýrýyor. Bunlarýn ne derece güzel
ve faydalý olduðunu görmek için
derneðe uðrayýp bir göz atmak yeterli. Ziyaretimiz sýrasýnda, geniþ bir
alanda verilen hizmetleri gözlemledik. Üst kattaki sýnýflarda, Eðitim
Müþavirliði’nin öðretmenlerinin
Türkçe ve Türk Kültürü derslerini
izleyen çocuklarýn mutlu bakýþlarýný
not ettik. Bilgisayar dersleri için hazýrlanan özel bölümdeki çalýþmalarýn ilerlediðini gördük. Çok sayýda
genci bir araya getiren folklor derslerinde, birbirleriyle kaynaþmýþ insanlarýn coþkusunu görüntüledik.
Onlara katýlmýþ Arap asýllý bir gencin Türkçe’ye ve Türk folklorüne
nasýl bir sevgi ve istekle baðlandýðýna da, biraz þaþýrarak þahit olduk.
Dernekte yabancýlara ve Türklere Türkçe, Fransýzca, Flamanca
dersleri de ciddi bir þekilde, yüksek
katýlýmla veriliyor. Müzik, seramik
kurslarý da var.
Belçika’nýn saðladýðý 4 görevli,
Türkiye Cumhuriyeti’nin 4 öðretmeni, 20 kadar profesyonel eðitmen ve 30 kadar yönetici ile faaliyetler giderek geliþtiriliyor.
Görüþtüðümüz dernek yöneticileri, her þeyin toz pembe olmadýðý
mesajýný verirken, Belçika’da Türk
kimliðini, Türkçe’yi ve Türkiye’yi
“aþýrý milliyetçiliðe yönelmeden”
savunduklarýný ancak bunun kolay
olmadýðýný, Belçikalý ve Türk makamlarýn çeþitli baskýlarýna, haksýz
eleþtirilerine hedef olduklarýný, yeterli desteði görmediklerini ifade
ediyorlar. BADD’yi “siyaset üstü”
bir kurum olarak nitelendiren, derneðe girerken “siyasi þapkalarýný
dýþarda býraktýklarýný” belirten yöneticiler, “Atatürkçü Düþünce’nin
penceresinden” bakarak “dostluk
ve kaynaþma” hedefine ulaþtýklarýný, bu düþüncenin her þeyden önce
“insan sevgisi” aþýladýðýný belirtiyorlar.
“Belçika’daki Türk kuruluþlarýn
artýk ulusal sorunlara ortak bakabildiklerini ve bir çatý altýnda, üst kimlikte buluþabildiklerini” belirten yöneticiler, kültür ve dil konularýna
büyük önem verdiklerini, köklü bir
coðrafyaya sahip olan Türkiye insanlarýnýn baþarýlarýnýn, kendi kültür ve dillerini de iyi tanýmaktan
geçtiðine inandýklarýný söylüyorlar.
“Entegrasyon” ile “asimilasyon” arasýndaki farka dikkat çeken,
bunlarý “aþure gibi” karýþtýrmamak
gereðine deðinen yöneticiler, “Türk
insanýnýn kimlik ve kültür sahibi olduðunu, beyin olarak bunlardan
kopartýlamayacaðýný ve kopartýlmamasý gerektiðini, çok kültürlü ortamda yaþamanýn avantajlarýnýn da
gözardý edilemeyeceðini” söylüyor,
hedeflerin iyi belirlenmesi gereði
üzerinde duruyorlar.
BADD çatýsý altýnda eðitim ve
kültür faaliyetlerine katýlan çocuklarýn ve gençlerin bir yandan kendilerini geliþtirdikleri, bir yandan da yakýn çevrelerinde etkili olabilecek
düzeye eriþtikleri; tarikatlardan ve
bazý saðlýksýz dýþ etkenlerden bu
çatý altýnda korunduklarý belirtiliyor.
Belçika Türk Kadýnlar Birliði ile
iþbirliði çerçevesinde düzenlenen
geziler, el sanatlarý kurslarý; yeni
kurulan ve umut veren Belçika
Göçmen Yaþlýlar Derneði çalýþmalarý ayný ekibin emekleriyle geliþiyor ki bunlardan gelecek sayýlarda
ayrýntýlý olarak söz edeceðiz. Eðer
BADD, basýnla iletiþimdeki “teknik
sorunlarý” aþar ve faaliyetlerini daha saðlýklý bir þekilde duyurma yeteneði kazanýrsa, okuyucularýmýzý
bu faaliyetler konusunda bilgilendireceðiz. Çünkü, gözlemlerimiz,
farklý görüþlerden, iyi niyetli, ciddi
ve çalýþkan bir ekibin, Türkiye’ye
ve Türk toplumuna hizmet için el
ele verdiðini, çok olumlu sonuçlar
aldýðýný kanýtlýyor.
BADD yetkilileri, son dönemde
artan bir þekilde gündeme taþýnan
sözde Ermeni soykýrýmý iddialarýna
ve Ermeni lobisinin yoðun çalýþmalarýna dikkat çekerken, Türklerin
bu konuda tepkili, bilgili ve dikkatli
olmalarý gerektiði üzerinde ýsrarla
duruyorlar. Brüksel, Ermeni lobisinin kapsamlý faaliyet alaný olurken,
Türklerin sessiz kalmamalarý gereðine iþaret ediliyor.
Yöneticilerden Mahir Pala,
Leyla Teker, Ali Ýnce, Aysel Onan,
Ulaþ Sarýtaþ, Þafak Terzi, Seyfullah
Yaðlý, Mustafa Tanrýkulu, Ýsmail
Sönmez, Bilal Batýbay gibi isimlerle
buluþtuðumuz bu ziyaret ve röportaj sýrasýnda, “Anadolu” ekibi açýsýndan en fazla dikkat çeken ve beðeni toplayan unsurlar, yöneticilerin “gerçek uzlaþma iradesi”nden
öte, dernek faaliyetlerine katýlan
çocuk, genç ve yaþlýlarýn mutluluk
ve coþku ifadeleri oldu. Belirtmek
gerekiyor ki, bu kadar “güleryüzlü”
katýlýmcýyý uzun süredir bir arada
görmemiþtik. “Atatürkçü Düþünce”nin “insan sevgisi”, “barýþ ve
dostluk” hedefi, “birlik ve beraberlik” çaðrýsý BADD çatýsý altýnda
kendini gösteriyor. Bu nedenle,
geçmiþteki “iç sorunlardan” kaynaklanan önyargýlarý kafalardan silmek, Belçika’daki Türk toplumunun güçlü kurumlarýndan birisi olmak iddiasýndaki BADD’ye katýlým
ve desteði artýrmak saðlýklý bir karar olabilecek görüþünü sayfalarýmýzda aktarabiliyoruz. Deneyim ve
olgunluk kazanmýþ BADD, Atatürkçü Düþünce Dernekleri’nin karikatürlere yansýyan “tembel düþünce”
imajýný deðiþtiren tavýr ve çalýþmalarýyla umut veriyor.!
(BADD Tel/faks: 02 215 42 78)
21
Ýlhan SELÇUK
Kendi Bayraðýndan Korkanlar...
Belki de dünyanýn hiçbir ülkesinde yaþanamayacak bir
Karagöz-Hacivat oyununu seyrettik; hayal perdesinde deðil,
ama Türkiye sahnesinde inanýlamayacak bir olay sergilendi..
PKK terörü kökeninden kaynaklanan bir eylemle Nevruz
þenliklerinde Türk Bayraðý yakýldý!.. Bunun üzerine halk
Türkiye'nin her yanýnda protesto eylemlerine giriþti...
Nasýl bir eylemdi bu?..
Yurttaþlar evlerine bayrak astýlar..
Ellerine bayraklar alýp meydanlara doluþtular..
Sokaklarda yürüdüler..
Ýþte bu kadar!..
Olaysýz..
Demokratik..
Yurtsever..
Efendice..
Çaðdaþ..
! ! !
Haber : Olga Ünaydýn
Çanakkale Savaþý'nda Avusturalyalý bir
subay tarafýndan ele geçirilmiþ olan Türk
Bayraðý 90 yýl sonra tekrar yurduna döndü.
Avusturalyalý subayýn ülkesine götürdüðü ve
bu subayýn ölümünden sonra ailesi tarafýndan
bir Amerikalý'ya verilen Türk Bayraðý, 2004
yýlýnda, Amerikalý tarafýndan bir web sitesi
aracýlýðý ile satýþa çýkarýldý. Bunu öðrenen Türk
iþadamý Necmettin Özçelik, bayraðý satýn alarak
yurduna geri dönüþünü saðladý.
Varlýðýmýzý ve dünya tarihini etkileyen harplerin anýlmasý, araþtýrýlmasý, bu konuda araþtýrma yapan kiþilerin ve çalýþmalarýn desteklenmesi, konu ile ilgili Türk ve yabancý kurum ve
kuruluþlarla birlikte çalýþmalarýn yapýlmasý
amacýyla 2004 yýlýnda kurulmuþ olan "Harp
Tarihi Araþtýrma Grubu" kurucularýndan olan
Necmettin Özçelik'in giriþimleri ile yurduna geri
dönen bayrak Rahmi Koç Müzesi’nde açýlan
2005"
Onur Akmanlar'ýn "Çanakkale 1915-2
sergisinde halka gösterildi.
Söz konusu bayraðýn Avustralya ve Amerika
yolculuklarýnýn ardýndan yurda dönmesi için
yoðun çaba harcayan Özçelik, sergiden sonra
bayraðýn Genelkurmay Baþkanlýðý’na teslim
edileceðini bildirdi.
Harp Tarihi Araþtýrma Grubu, çalýþmalarýný
bilimsel yöntemlerle, mümkün olduðu kadar
gerçek verilere dayanarak, konunun en ince
ayrýntýsýna (üniforma, silah, teçhizat vs) kadar
girmeye çalýþarak ve sonuçlarýný ortaya koyarak
paylaþmayý ilke edinmiþ. Bugüne kadar yaptýðý
çalýþmalar arasýnda Kore Harbi, Çanakkale
Muharebeleri üzerine araþtýrmalar, konferans ve
geziler, bazý askeri birlikleri ziyaret ve halen
montaj aþamasýnda olan Türk süvari tarihi
belgeseli "Atatürk'ün Süvarileri" bulunuyor.
Foto:
Arzu Yücel Kömür
90 yýl sonra
Türkiye’ye
dönen
bayrak
Medyamýzdaki belli çevreler bundan tedirgin oldular..
Ýnanýlýr gibi deðil!..
Yaþadýðý ülkenin, yurdun, devletin, ulusun bayraðýndan
tedirgin olanlarýn çok satýþlý gazetelerde köþe baþlarýný
tuttuðu bir baþka medya dünyada var mýdýr?..
Televizyonda açýk oturumlar..
Gazetelerde üst üste yazýlar..
Baþyazarlarýn evlere þenlik yorumlarý..
Bir tedirginlik..
Bir korku..
Bir ürkü..
Neymiþ?..
Milliyetçilik dalgasý yükseliyormuþ, bu faþizmin diþlerini
göstermesi demekmiþ; zaten þu sýralada Hitler 'in 'Kavgam'
adlý kitabý da piyasada çok satýyormuþ, çok dikkatli olmak
gerekiyormuþ...
Kendi bayraðýndan korkanlarýn sesleri medyada
rahatsýzlýk göstergelerini sergiliyor...
! ! !
Ne dersiniz?..
Türkiye'ye faþizm mi geliyor?..
Yoksa Amerika'dan duyurulduðu ve desteklendiði gibi
'Ilýmlý Ýslam Devleti Modeli' nin uygulamasý içinde miyiz?..
Ay-yýldýzlý kýrmýzý beyaz bayrak mý tehlike?..
Yoksa yeþil bayrak mý?..
Ulusalcýlýk mý tehdit?..
Ümmetçilik mi?..
Nazizm mi kapýda?..
Yoksa dincilik mi evin içinde ve etnikçilik mi misafir
odasýnda?..
Hangisi yakýn tehlike?..
!
!
!
Ellerinde ay-yýldýzlý kýrmýzý beyaz bayraklarla sakin,
vakur, kararlý; hiçbir taþkýnlýk yapmadan, özgür istençleriyle,
demokratik haklarýný kullanarak yürüyen insanlarýmýzý,
yurttaþlarýmýzý, halkýmýzý izledikçe ben neler duyumsadýðýmý
üç sözcükle dile getirebilirim:
Güven..
Övünç..
Onur..
Ne güzel!.. Demek ki bu halk tüm dýþ ve iç kundaklamalara karþýn daha ileze olmamýþ, çözülmemiþ, daðýlmamýþ;
bayraðýna ve ülkesine sahip çýkacak istenci baðrýnda taþýyor.
22
Kafkas Festivali
Avrupa'da ikincisi gerçekleþtirilen Kuzey Kafkas Kültür Festivali'ne bu yýl Belçika ev sahipliði yaptý.
Ýlkinin Almanya'da 2003 tarihinde yapýldýðý Avrupa çapýndaki
Kuzey Kafkas Festivali'ne 1500
kadar konuk katýldý. Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika'da yaþayan Kafkasyalýlarýn katýldýðý festival,
Belçika Kuzey Kafkas Kültür Derneði öncülüðünde,Temse’de gerçekleþtirildi.
Belçika Kuzey Kafkas Kültür
Derneði Baþkaný Adnan Yýldýz'ýn
açýlýþ konuþmasýnýn ardýndan Türkiye Kafkas Dernekleri Federasyon
Baþkaný Muhittin Ünal, bu tür kültür etkinliklerinin önemi hakkýnda
konuklarý bilgilendirdi.
Avrupa'da daðýnýk olarak yaþayan Kafkasyalýlarýn bu tür faaliyetlerle bir araya gelmesinin faydalarýndan söz edildiði gecede konuþmacýlar, Kafkas kültürünün yaþatýlmasý konusunda atýlmasý gereken
adýmlara dikkat çektiler.
Belçika ve Almanya'dan katýlan
dört farklý Kuzey Kafkas halk oyunlarý topluluðunun danslarýnýn sergilendiði festivale, Almanya Þible
Çerkez Derneði, Köln Çerkez Derneði ve Çeçen Halk oyunlarý katýldý. Festivale katýlan davetliler ayrýca
Kafkas kültürüne ait giysileri, el sanatlarýný ve Kafkas mutfaðýný tanýma þansý elde ettiler.
Özellikle dansçýlarýn görkemli
giysiler içinde sunduklarý gösteri
büyük beðeni toplarken, festivale
Kafkaslardan gelen müzisyenlerin
katýlmasý konuklara duygulu ve çoþkulu anlar yaþattý.
Festivale katýlan davetliler Kafkas kültürüne ait müzikler, yemekler, el sanatlarý ve halk danslarý eþliðinde unutulmaz bir gece yaþadýlar.
23
Tekfen Filarmoni’den barýþ konseri
Farklý kültürlerin ve milletlerin müzikte birleþtiði Tekfen
Filarmoni Orkestrasý, Brüksel
Güzel Sanatlar Sarayý'nda
muhteþem bir konser verdi.
Orkestranýn kurucusu ve
baþkaný Nihat Gökyiðit ve or-
24
kestra þefi Saim Akçýl, Brüksel'de düzenledikleri basýn toplantýsýnda, Türk ve yabancý gazetecileri bilgilendirdiler.
Gökyiðit, baþlangýçta Karadeniz Ekonomik Ýþbirliði'ne
üye ülkelerin sanatçýlarýný bir
araya getiren orkestranýn daha sonra,
Ortadoðu ve Yakýndoðu ülkeleri sanatçýlarýnýn da katýlýmý ile geniþlediðini, 23
bayraklý bir senfoni orkestrasý oluþtuðunu belirtti.
Tefken Filarmoni Orkestrasý'nýn yerel enstrümanlarý bir araya getirdiðini
anlatan Gökyiðit, Suriye'den ud, Bulgaristan'dan kaval, Rusya'dan domra, Kazakistan'dan kýlkobuz, Azerbaycan'dan
kemança, Ukrayna'dan bandura, Gürcistan'dan salamuri, Özbekistan'dan çeng,
Yunanistan'dan buzuki ve Türkiye'den
ney, baðlama ve kanun gibi müzik enstrümanlarýnýn buluþtuðunu ifade etti.
Gökyiðit özetle þunlarý söyledi:
“Ýki mesaj vermek için buraya geldik. Ýsrailli ile Filistinli, Azeri ile Ermeni,
Türk ile Yunan, Rus ve Ukraynalý yan
yana keman çalýp müzik yapýyorlar ve
dünyaya 'Bize bakýn. Kardeþlik ve harmoni ruhu içerisinde barýþ mesajý haykýrýyoruz. En sorunlu bölgelerden geldik,
barýþ içinde müzik yapýyoruz' diyorlar.
Avrasya, Ortadoðu ve Yakýndoðu'nun
otantik enstrümanlarý batý senfoni orkestrasýna giriyor. Kültürler, medeniyetler
niye çatýþsýn ki ? Birbirimizi anlamaya
çalýþarak, hünerlerimizi paylaþarak müzik
yapýyoruz. Batý senfonisine yeni bir lezzet veriyoruz.”
Gökyiðit,
orkestranýn
temel amaçlarýndan birinin,
müziðin kültürler
arasýnda barýþçý ve
evrensel diline
vurgu yapmak
olduðunu belirtti.
“Üç Denizin
Sesi” konserinde Dede
Efendi, Tanburi
Cemil Bey ve
Ulvi Cemal
Erkin gibi Türk
sanatçýlarýnýn
eserleriyle büyük
alkýþ toplandý.
Mehmet ÖKSÜZ
Charleroi'da 3. büyük
Nevruz kutlamalarý Belçika Türk Federasyonu
öncülüðünde düzenlendi.
Marchienne Au Pont
ve Chatlineau Kültür
Ocaðý'nýn yaptýðý kutlamalara, Din Ýþleri Müþaviri Ömer Faruk Turan,
bölge dernekleri temsilcileri, kültür öðretmenleri
ve bölge halký katýldý.
Ýstiklal marþýyla baþlayan etkinlikte konuþma
yapan Türk Federasyonu
Baþkaný Zeki Yarol,
“Nevruz”, “Nevroz”,
“Yeni Gün”, “Mart Dokuzu”, “Sultan-ýý Nevruz”
gibi çeþitli isimlerle anýlan
bu günün, Anadolu'dan
Orta Asya'ya uzanan
geniþ coðrafyada yaþayan
çeþitli dil ve inançtan
insanlarýn ortak bayramý
olduðunu belirtti.
Din Ýþleri Müþaviri Ömer
Faruk Turan, "Milletleri meydana getiren en önemli unsurlardan birisi de kültürdür. Nevruz
da bizim kültür zenginliklerimizdendir. Bayramlar bizi birbirimize yaklaþtýrýr. Nevruz Bayramý
kutlamalarýný kendi siyasi görüþlerine alet etmek isteyen art niyetli grup ve kiþiler þanlý bayraðýmýza taciz giriþiminde bulundular. Onlarý kýnýyoruz. Birlik ve
beraberliðe önem veriniz. Devletinize, bayraðýnýza sahip çýkýnýz.
Bu vatan zor kuruldu, binlerce
þehit verdik. Ay yýldýzlý bayrak,
bizler birlik ve beraberlik içinde
yaþadýðýmýz sürece dalgalanacaktýr. Bugün daha çok birliðe,
dirliðe ihtiyaç var. Bayramlarýnýza ve kültürünüze sahip çýkýnýz" dedi.
Etkinliðe renk katanlar arasýnda Grup Þamdan, Halil Okçu, Namur Ceylan Grubu, Karadeniz Gurbet Kuþlarý, Beringen Müzik Grubu Ýsmail Erdoðdu ve Torunlarý yer aldý.
Nevruz þenliði
Çanakkale Zaferi
kutlamalarý
18 Mart Çanakkale Þehitlerini
Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 90. yýldönümü Belçika'da çeþitli derneklerin düzenledikleri etkinliklerle kutlandý.
Liége'de bulunan "Le Pont
Interculturel" derneðinin düzenlemiþ olduðu üç günlük etkinlik çerçevesinde farklý faaliyetlerle Çanakkale Zaferi'nin anlam ve önemi yansýtýldý.
Osmanlý Ýmparatorluðu tarihi
hakkýndaki konferansa Fazlý Konuþ; Çanakkale Zaferi konulu konferansa ise Talha Uðurluel konuþmacý olarak katýldý.
Tiyatro oyunlarý, sinevizyon,
þiirler, kitap fuarý, ilahiler ve Türk
kermesi gibi faaliyetlerle renklenen Çanakkale Zaferi kutlamalarý,
katýlýmcýlardan büyük ilgi gördü.
Türk gençlerine Türk ve
dünya tarihinde önemli bir yeri
olan Çanakkale Zaferi hakkýnda bilgi vermeyi hedefleyen dernek yetkilileri,
gerçekleþtirilen ortak
çalýþmalardan ve etkinliklere yönelik ilgiden
çok memnun olduklarýný dile getirdiler.
Çanakkale Zaferi kutlamalarýnýn gerçekleþtirildiði bir diðer kent
ise Genk oldu. “Genk Türk Kültür
Derneði” tarafýndan düzenlenen
geceye Belçika Federal Meclisi
Milletvekili Cemal Çavdarlý'nýn yanýsýra Eðitim Müþaviri Ýhsan Zeren
de katýldý.
Çeþitli konuþmalarýn yapýldýðý
gecede söylenen türkülerin ardýndan Çanakkale þehitleri için mevlüt okundu.
Dernek Baþkaný Kulubey Ünal
yaptýðý konuþmada, "Türk
tarihinin onur mücadelesinin verildiði
Çanakkale'de atalarýmýza þükran
borcu içinde olduðumuzu çocuklarýmýza anlatmak, öðretmek
ve bu tarihin önemini kavratmak
durumundayýz" dedi.
Kutlamalarýn büyük
bir katýmla yapýldýðý gecede özel
olarak hazýrlanan keþkek yemeði
davetlilere sunuldu.!
25
Garsonluk saðlam meslek
Belçika’da “Horeca” olarak
adlandýrýlan otelcilik ve lokantacýlýk
sektöründe eðitimli ve deneyimli
gençlere çok iþ var. Garsonluk
mesleðini cazip gören Kurtuluþ Kýr
4 yýl önce bu iþe baþlamýþ ve 2 yýl
önce de yakýn arkadaþý Mehmet
Sevik’i mesleðe yönelmeye ikna
etmiþ. Ýki genç henüz 20 yaþýnda
deðiller ama çalýþtýklarý lokantada
kaliteli bir hizmet sunuyorlar.
Kurtuluþ ve Mehmet, garsonluk
mesleðinin cazip taraflarýný anlatýrken insani iliþkilerin ve güzel bir
çalýþma ortamýnýn önemine deðiniyorlar. Çalýþarak eðitim ve deneyim kazandýklarýný söyleyen gençler, “Arkadaþlarýmýza her zaman bu
iþi denemelerini, gelip meslek öðrenmelerini öneriyoruz” diyorlar.
Kurtuluþ, “Kendimle gurur
duyuyorum. Bir yaþtan sonra baba
parasýyla olmuyor. Babamdan para
istemek durumunda kalmýyor, gerekirse ben katkýda bulunabiliyorum”
derken, meslek edinmenin para ve
özgürlük getirdiðine dikkat çekiyor
ve “Gelecek hafta, kendi paramla
Türkiye’ye tatile gideceðim. Bu
büyük bir zevk” diyor.
26
Belçika doðumlu iki genç
Türkiye’yi yeterince tanýmamanýn
ve gezmemenin üzüntüsünü yaþadýklarýný belirtiyor, “Anavataný yeni
yeni keþfetmeye baþlýyoruz” diyorlar ve daha önce izledikleri Türk
dili ve kültürü derslerinin çok yararlý olduðunu söylüyorlar.
Kurtuluþ ve Mehmet’in uzun
süredir çalýþtýklarý “La Fantaisie”
lokantasýnýn sahibi Fatma Mola,
sektörde hem Türk, hem Belçika
lokantalarýnda deneyimli ve istekli
gençlere çok ihtiyaç olduðunu belirtiyor.
“Bu iþin incelikleri var. Tabak
taþýmakla garson olunmuyor.
Mesleði, hizmeti, yemek ve içki
kültürünü öðrenmek gerekiyor”
diyen Mola, bu alanda eðitim görmüþ gençlerin hiçbir zaman iþsiz
kalmayacaklarýný ifade ediyor.
Kayserili Ferruhe Ünal 30
yaþýnda. Brüksel'in þýk galerilerinden biri olan “Galerie
Espace Louise”de küçük bir
restoraný var. Sýcak yemek,
sandviç, zeytinyaðlý sarma ve
özel "hodri meydan dürümü"nün
de bulunduðu bir mönü sunuyor
müþterilerine.
Sekreterlik eðitimi almýþ olan
Ferruhe Ünal evli ve iki çocuk
annesi. Eþi Alper Ýnce
Schaerbeek Belediyesi'nde
çalýþýyor. Biri postacý, biri polis,
biri adliye sarayýnda memur ve
biri de öðrenci olan 4 erkek
kardeþi var.
Ünal’ýn lokantasýnýn adý da,
öyküsü de ilginç: Kocasýyla
beraber galeride "consierge"
olarak çalýþýrken ve kendilerini
çevre tüccarlarýna sevdirmiþken,
birkaç maðaza sahibi onlara karþý
tavýr almýþ. Bu genç çift, bazýlarý
tarafýndan galeri yönetimine
þikayet edilmiþ. Yöneticiler bu
þikayetlerin, iþin kötü yapýlmasýndan deðil, emekçilerin Türk
olmasýndan kaynaklandýðýný bilir,
görürlermiþ ancak baskýlara
dayanamayarak Türk çifti iþten
çýkarmýþlar.
Bir süre sonra, galeride bir
yeri olan ve çifti çok seven bir
kiþi kendi dükkanýný uygun fiyata
onlara satmýþ. Böylelikle, yaklaþýk bir sene önce Ferruhe Ünal
lokantasýný açmýþ ve adýný da,
kendilerini oradan “kaydýran”
bazý tüccarlara mesaj olsun diye,
"Hodri Meydan" koymuþ.
Bu güleryüzlü ve çalýþkan
genç bayan, en yakýn arkadaþý
Leyla Saðdýç'ýn yardýmýyla zor
iþin üstesinden geliyor. Yolunuz
düþtükçe “Hodri Meydan’da
güzel yemekler atýþtýrabilir ve
sevimli yöneticilerle tanýþabilirsiniz.
Galerie Espace Louise 110-1
111
Avenue Toison d'or 40-4
42
1050-IIxelles Tel:02/5035355
de
M et i n P i
Brüksel’in tanýnmýþ mekânlarýndan “Metin Pide”nin
sahibi Metin Edeer, 360 üyesi bulunan ve etkin çalýþmalar yapan EYAD Türk Evi'nin baþkaný olarak da hizmet
veriyor.
Emirdað doðumlu olan Edeer, 1978 yýlýnda damat
olarak geldiði Belçika’da, baþlangýçta sýkýntýlý iki yýl
geçirdiðini, çevre edinmenin ve bu ülkenin yasalarýný,
dilini öðrenmenin zaman aldýðýný belirtiyor.
1945’ten bu yana Afyon’da pidecilik yapan babasýnýn
mesleðine 1981’de giren iþadamýnýn bugün Türk mahallesinde iki lokantasý var ve müþterilerinin önemli bir
bölümünü Belçikalýlar oluþturuyor.
Lokantalarda ekmeðinden, yoðurduna ve ayranýna
kadar bizzat kendisinin yaptýðýný belirten Metin Edeer 14
kiþilik personelle çalýþýyor.
“Bugün birçok Türk'ün ülke ekonomisine katkýsýnýn
yoðun olduðu bir dönemdeyiz" diyen Edeer'in kýzý hukuk,
oðlu da muhasebe okuyor ve babalarýna çok yardýmcý
oluyorlar.
Edeer ticaretin yaný sýra toplum tarafýndan kabul
gören ve saygý duyulan dernek çalýþmalarý için de büyük
çaba harcýyor.
"Ticaret yapabilirsiniz. Ýþçi,
memur olabilirsiniz, iþsiz, ev
kadýný da olabilirsiniz ama
toplumsal hizmet yapmak önemlidir” diyen Edeer, gençlerin ister
istemez kendi kültürlerinden
uzak yetiþtiklerine dikkat çekiyor
ve “Kendi toplumumuz için bize
yakýþýr bir ortam yaratmak durumundayýz" düþüncesinde.
Sosyal faaliyetlere daha fazla
katýlým gereði üzerinde duran
Edeer, gösterilen çabalara katýlmayýp sadece eleþtirilerde bulunanlara da sitem ediyor.
2002’yi 2003’e baðlayan yýlbaþý
gecesi açýlan “Ton Tapas Mon Mezze”
lokantasýnýn sahipleri Ýstanbullu bir çift.
Tolga Siber turizmci. 1991’de eðitim için
geldiði Belçika'da kalarak dört yýl kadar
bir seyahat acentasýnda çalýþmýþ ve
sonunda, eþi Nuray Fettahoðlu'yla
beraber bir lokanta açmaya karar vermiþ.
Nuray Fettahoðlu, THY'de çalýþýrken
2000 yýlýnda Belçika'ya tayin olmuþ.
Eþiyle de Belçika'da tanýþmýþ. THY’de
yaþanan siyasi atamalar ve kadro kýyýmý
döneminden o da payýný almýþ, iþini
býrakmak durumunda kalmýþ. Þimdi karýkoca, þirin ve kaliteli bir lokantayý birlikte
iþletiyorlar.
Tolga Siber, "Bizim kültürümüz
sadece kebap kültürü deðil” diyor ve
Türk mutfaðýnýn zenginliklerini, tadýný,
özelliklerini Belçika’ya taþýmanýn önemine deðiniyor.
Meze aðýrlýklý Ýstanbul yemeklerini
müþterilerine sunmayý hedefleyen çift
bugüne kadar iki aþçýyla çalýþmýþ ama
istedikleri sonucu elde edememiþler.
Þimdi mutfakta Nuray Haným var ve
bütün yemekler onun elinden çýkýyor.
Ýncik, enderun köftesi, çöp þiþ, midye
tava gibi özel yemeklere mönüde yer
veren genç çift, Batý Avrupalý’ya Türk
mutfaðýný tüm zenginlikleriyle tanýtmak
hedefi üzerinde ýsrarla duruyor.
Hedefe her zaman kolay olmayan bir
mücadeleyi sürdürerek yönelen, oluþturduklarý sýcak mekânda bir aile ve dostluk
havasý yansýtmayý baþaran çiftin gelecekte, Brüksel’in merkezinde yeni bir lokanta açma projeleri gündemde kalýyor.
Canan
Kuaför
“Anne ve iþkadýný
olmak kolay
deðil...”
Nuray Haným, “Bu iþin en büyük zorluðu
özel hayatýnýzýn kalmamasý” diyor ve ekliyor:
“Çok yorucu bir iþ. Ama ellerinizle hazýrladýðýnýz bir yemeði sofraya getirdikten sonra
insanlar size ‘çok güzel olmuþ’ dediðinde mutlu
oluyorsunuz. Yoðun bir gecenin ardýndan,
müþteriler gittikten sonra eþimle karþýlýklý bir
bardak þarap içmek de en keyifli anýmýz oluyor."
“Ton Tapas Mon Meze”de cuma ve
cumartesi akþamlarý fasýl ve Türk sanat müziðini de ud ve kemanda Hakan, gitarda da Þenol
yapýyor.
(Rue de l’Artichaut,2 1210-B
Brüksel
Tel: 02/230 10 01 - www.tontapas.com)
Canan Bulduk kuaför.
1971'de Emirdað'da doðmuþ ve 3
yaþýnda Belçika'ya gelmiþ.
Mesleðine ilk önce Jette'te bir
kuaförün yanýnda çalýþarak
baþlamýþ. 17 yaþýndayken kuaför
okuluna girerek, Uccle, Krainem
ve Schaerbeek’te kuaförlerle çalýþmayý sürdürmüþ. Mesleðinde 20.
yýlýný dolduran Canan Bulduk 7
senedir kendi kuaför salonunu
iþletiyor.
Bu iþin çok zaman aldýðýný,
özel hayatýn kalmadýðýný anlatan
Canan Bulduk, “Bir de çocuk
olunca iþ iyice zorlaþýyor. Pazar
sabahý bile dükkaný açmak
gerekiyor. Kadýn olmak ve çalýþmak her zaman kolay deðil. Eve
gidince yine ev iþlerini yapmak
gerekiyor. Çocukla da hep anne
ilgilenir. Ben 6 yaþýndaki kýzýmý
salonumda büyüttüm" diyor.
Canan Kuaför salonunda 5
kiþi çalýþýyor. Eskiden hem bayan,
hem de baylara kuaför hizmeti
veren Canan Haným, baylara
hizmet vermekten vaz geçmiþ.
"Henüz bu konuda geriyiz" diyor.
(Canan Kuaför. Ch. d'Aecht, 6
1210-Bruksel tel: 02.2182230)
27
Türk asýllý Belediye Meclisi Üyesi Mustafa Öztürk’ün kitabý
Ermeni iftiralarýnda, Kýbrýs’ta ve Azerbaycan’da
Lobi’nin Gücü
Son dönemde, Batý
Avrupa’da
ve ABD’de
Türkiye’ye yönelik saldýrýlarýn
ve iftiralarýn çok arttýðýný görmeyenimiz kalmadý. Bunun nedenleri
arasýnda Türkiye-AB iliþkilerinin geliþmesi karþýtlarýnýn giriþim ve çabalarý ile Irak savaþý ve müslümanlara
karþý bilinçsiz önyargýlar gibi unsurlar bulunuyor ancak bizce söz konusu saldýrý ve iftiralarýn en baþta
gelen nedeni, Türkiye’deki müthiþ
potansiyel ve büyüme... Siyasi ve
ekonomik krize bariz bir þekilde sürüklenen; Kýbrýs konusunda verdiði
sözleri dahi tutmaktan aciz kalmýþ
bir AB ile savaþta boðulmuþ bir
ABD, Türkiye’nin coþkulu adýmlarýný hazmedemiyor. Ülkedeki ekonomik geliþmeler, iç barýþ ve huzur
bazýlarýný huzursuz kýlýyor. Tarih tekerrür ediyor, Türklere dost gözükenler, tekerlere çomak sokuyor.
“Denize düþen yýlana sarýlýr.”
Kýbrýslý Rumlarý maþa olarak kullanmak yeterli olmayýnca “Ermeni kozu” bir kere daha ön plana taþýnýyor. Bu amaçla sadece Ermeni lobisi deðil, bazý Türk “yazar”lar,
“profesörler” bile kullanýlýyor.
Ýki net tespit artýk büyük çoðunluk tarafýndan kabul ediliyor:
Ermeni lobisi çok iyi çalýþýyor.
Türk lobisi yeni yeni gözlerini ovuþturuyor.
“Anadolu” okuyucularý hatýrlayacaklar. Geçen sayýlarýmýzda Valon liberal parti MR'in Türkiye hakkýndaki açýklamasýna yer vermiþ ve
"Valon liberallerden kemer altý darbe" baþlýðýný kullanmýþtýk. AB'deki
yoðun Türkiye tartýþmalarý sýrasýnda MR'in yaptýðý açýklama öylesine
bilgisizlik, ilgisizlik ve Türk toplumuna ihanet kokuyordu ki, tepkisiz
kalmak mümkün deðildi. MR, Türkiye'den, "Kýbrýs Rum yönetimini
tanýmasýný", "Ermeni soykýrýmýný
kabul etmesini", "baþta Kürtlere olmak üzere azýnlýk haklarýný geliþtirmesini" istiyordu.
Bu konuyu unutmak veya unutturmak niyetinde deðiliz. Valon liberaller, birkaç Ermeni lobicisinin
baskýsýna boyun eðerek onbinlerce
Türk'ü öylesine büyük bir hayal kýrýklýðýna uðrattýlar ki, bunun kendilerine siyasi maliyeti çok yüksek
olacak. "Türk toplumu unutkandýr"
zihniyetiyle, uyduruk bir soykýrým
iddiasýný gündeme taþýyan MR hangi lobinin daha güçlü, hangi görüþlerin daha doðru ve dürüst olduðunu gelecek seçimlerde fark edecek.
Ýþte böyle bir dönemde, söz ettiðimiz MR’in bünyesinde siyaset
yapan “Türk asýllý” bir politikacý,
28
Schaerbeek Belediye Meclisi'nin
seçilmiþ üyelerinden Mustafa Öztürk bir kitap yayýmlayarak öncelikle partisinin üyelerine iletti.
“Lobi’nin Gücü” (Le Pouvoir du
Lobie) isimli Fransýzca kitapta ortaya koyduðu bilgi ve belgelerle
sözde Ermeni soykýrýmýný savunanlarýn tezlerini çürüten, bir yandan
da Kýbrýs ve Azerbaycan gerçeklerini yansýtan Öztürk ile kýsa bir süre
önce söyleþi yaptýðýmýzda özetle
þunlarý söylemiþti:
“Avrupa'da ve dünyada çok
fazla politikacý “1915 soykýrýmý”
dedikleri olayýn gerçek yüzünü bilmiyor. Bilen de siyasi açýdan sözkonusu edemiyor gerçekleri... Bir
Ermeni soykýrýmý yoktur. Aslýnda
Türkler soykýrýma uðramýþtýr. Ben
bunu iddia ediyorum. Kitabým da
bunun kanýtlarýyla doludur. Devlet
arþivlerine dayalý olarak, belgelerle
yazýlmýþ bir kitaptýr. Azerbaycan
Devleti'nin belgeleri, Osmanlý devlet arþivleri, Brüksel Milli Kütüphanesi belgelerine dayanarak yaptýðým araþtýrmalar Türklerin Ermeni
soykýrýmýna uðradýðýný kanýtlýyor.
Bunun için soykýrým kelimesini
açýklamak lazým. Soykýrým, silahlý
bir milletin, organize bir þekilde,
sistemli olarak, silahsýz bir milleti,
bir toplumu veya bir dini grubu
imha etmesidir.
Olay 1915'te geçmiþ ama
1800'lü senelerden itibaren Ermenilerin yapmýþ olduklarý organizasyonlara ve söylemlere baktýðýmýzda, papazlar tarafýndan yollanan
paralarla silah alýmý için transferler
yaptýklarýný biliyoruz. Anadolu'daki
kiliselerin mahzenlerinde bulunan
silahlar var. Kurulmuþ olan onlarca
komite var. Bunlarýn içinde hâlâ
varlýðýný koruyanlar var. 1886 senesinde ilk Hýnçak kuruluyor. Ardýndan baþka komiteler kuruluyor.
Bütün bunlarýn tüzükleri de var
bende. Bu komiteler Anadolu'nun
en ücra köþelerinde ve dünyanýn
belli baþlý ülkelerinde þubeler açýyorlar. Köylere nasýl saldýrýlacaðýný,
ne þekilde adam öldürüleceðini
programlamýþlar. Sözde soykýrým
1915'te oluyor ama bu komiteler
1880'lerde kuruluyor! Peki neden?
Fransýzlarýn, Ýngilizlerin, Ruslarýn
misyonerleri Anadolu'da büyük bir
faaliyet gösteriyorlar. Gayeleri Ermenistan devletini kurmak. Avrupa’nýn o günkü güçlü devletleri
Fransa, Ýngiltere, Rusya, Macaristan, Almanya gibilerin yapmýþ olduklarý gizli anlaþmada, "hasta
adam" denilen Osmanlý Ýmparatorluðu'nun bitirilmesi hedefleniyor.
Ancak durup dururken de Osmanlý
Ýmparatorluðu'na saldýramazsýnýz,
bunun için gerekçelere ihtiyacýnýz
var... Bu gerekçe de azýnlýklar...
Ermenilerin amacý devlet kurmak, Avrupa devletlerinin amacý
da Osmanlý'yý yok etmek. Burada
Ermeniler kullanýlýyor. Osmanlý o
dönemde Fransýzla, Ýngilizle ve
Rusla savaþta; deðiþik cephelerde,
Çanakkale'den, Mýsýr'a, Libya'ya
kadar savaþýyor. Ekonomik olarak
çökmüþ bir imparatorluk savaþ halinde... Ermenilerin yabancý ordulara yaptýðý yardýmdan da çok yýpranýyor. Ermeniler, orduya giden
yiyeceklere el koyuyorlar, Ermeni
Türkü olarak orduya kayýt oluyorlar, sonra da silahlarýyla kaçýyorlar
ve Fransýz, Rus ordularýna giriyorlar. Fransýzlar Ermenilerden oluþmuþ bir ordu kuruyorlar. Türk askeri bunlarla mücadele ediyor.
Sonra da "tehcir" dedikleri olay
oluyor ki bu kelime de yanlýþ kullanýlýr. Çünkü tehcirin esas anlamý
yurtdýþýna gönderilmektir ki o dönem gönderildikleri yerler Irak, Suriye, Mýsýr, hepsi Osmanlý topraklarý... Yani tehcir yok, yer deðiþtirme var.
Burada konunun anlatýlmasý ve
ikna edilmesi gereken kitle Avrupalý politikacýlar. Bu kitabý bu nedenle
hazýrladým ve hepsine göndereceðim. Benim partimin içinde iki kiþi
var, müthiþ Ermeni yanlýsý olan.
Onlara da hodri meydan diyorum,
gelip benimle tartýþsýnlar, ben hazýrým. Acaba Avrupalý biliyor mu,
bir Ermeni'nin, çocuðunu emziren
kadýnýn kucaðýndan bebeðini alýp
ateþe atýp, kýzartýp anneye zorla
etini yedirdiðini?.. Hamile kadýnýn
karnýný deþip, cenini havaya fýrlatýp
süngünün ucunda bebekle sokak
ortasýnda yürüdüklerini hangi Avrupalý biliyor? Yaþlý genç demeden
eve insanlarý kapatýp yaktýklarýný
kim biliyor? Osmanlý arþivlerine
son 10 senede kaç yabancý tarihçi
veya araþtýrmacý girmiþ? Milyonlarca belge var. Tarihçiler kitaplar
yazýyorlar ama hiçbiri Osmanlý arþivlerine bakmamýþ bile. 1915
olaylarý tarihtir çünkü o gün 10 yaþýnda olan bir insan bugün hayatta
deðil. Dolayýsýyla, yaþayan tanýk
kalmadýðý zaman gerçeði ancak tarihçiler tespit edebilirler. Özgürlükler ülkesi Fransa, Cezayir hürriyetini istediðinde vermedi ve 1 milyona yakýn insan öldürdü. Eþitlik de
vermedi, kardeþ olarak hiç görmedi. Bu ülke 1915'i yargýlýyor! Bu
yargýsýz infazdýr. Tarihçiler oturup
karar versinler, o zaman hepimiz
sonucu kabul ederiz.
Bütün bunlarda Türkiye'nin
susmasýnýn da etkisi var. Ruslarla
Ermeniler 1992'de, Yukarý Karabað'da, bir gecede 800 kiþiyi öldürdüler, katliam yaptýlar. Bir milyondan fazla insan da evsiz kaldý.
Bugün hâlâ bu insanlar Azerbaycan'da çadýrlarda yaþýyorlar. BM
de, AB de suskun kaldý. Bu niye
hiç konuþulmuyor? Ýþte bu ikiyüzlülük...”
“Ýki buçuk sene bunun için çalýþtým ve kitap yazdým. Bunlara gerçekleri anlatmak için” diyen Mustafa Öztürk þöyle konuþtu:
“Tek baþýmýza bu insanlara doðrularý anlatmak için mücadele veriyoruz. Ben politikaya girmeden önce de araþtýrmalarýmý yapýyordum
ve politikaya girmekte amacým sesimi duyurabilmekti. Belediye Meclis Üyesi imzalý bir kitap yazýp politikacýlara gönderebiliyorum þimdi.
Kimseden para almadým, aksine
bütün harcamalarý cebimden yaptým. Bu hepimizin ortak meselesi,
kiþisel bir mesele deðil. Ben istiyorum ki yabancý siyasetçiler gelsinler
ve bana ‘yalan söylüyorsun’ desinler ki onlarla tartýþýp doðrularý anlatabileyim.”!
Amerikalý Profesör Justin McCarthy
“Türkler Ermeni iddialarý karþýsýnda
çok uzun süre suskun kaldý!”
CHP’nin davetlisi olarak Türkiye’ye giden ABD Louisville Üniversitesi öðretim üyesi Prof. Justin McCarthy, TBMM’de "Ermeni
Sorununun Gerçeði" konulu bir
konferans verdi ve Türklerin Ermeni iddialarý karþýsýnda uzun yýllar "susup oturmasýný" eleþtirdi.
Ruslarýn Ermenileri Osmanlýlara karþý sürekli kýþkýrttýðýný söyleyen McCarthy, Ermenilerin Rus
askerleri için casusluk yaptýðýný,
Ruslarýn ele geçirdikleri yerlerde
Türkleri sýnýr dýþý ederek oralarý
Ermenilere verdiklerini anlatýrken,
"Ermeniler Türklerden intikam
alýyordu, halbuki Türkler intikam
almadý" dedi.
Bütün bu olaylardan sonra
800 yýllýk barýþçýl dönemin sona
erdiðini anlatan McCarthy, 18771878’den aðýr yaralar alan ve "iyi
ekonomist olmayan" Osmanlý’ya
sýzan Taþnaklar ve Hýnçaklarýn silah ve mühimmat sokmaya baþladýðýný ifade etti.
"Ateist" Taþnaklarýn, kendilerine engel olarak gördükleri Ermeni din adamlarýný da öldürdüðünü
ve tüccarlardan haraç almaya
baþladýðýný, hatta 1902-1904
arasýnda alýnan toplam haraç
miktarýnýn 8 milyon dolarý bulduðunu anlatan McCarthy, bu nedenle devletin vergi de toplayamadýðýný söyledi. “Osmanlý tahammül gösterdi, çünkü baþka
çaresi yoktu” diyen McCarthy,
"Aksi takdirde Avrupa’da Türklere karþý önyargýlý pek çok politikacý ve medya organý, ’Türkler
Ermenileri öldürüyor’ diyecekti"
diye konuþtu.
"Acýnacak haldeki" Osmanlý’nýn Hopa, Erzurum ve Hýnýs’ta,
Ermeni vatandaþlardan asker alamadýðýný veya askere gidenlerin
kaçmasý yüzünden 50.000 kiþilik
askeri güçten olduðunu anlatan
McCarthy, "Bu olmasaydý belki
de 90.000 kiþi Sarýkamýþ’ta ölmeyecekti" dedi.
Tehcir kararýnýn Mayýs 1915’te çýkarýldýðýnýn, o tarihte ise Ermenilerin Van’ý ele geçirmiþ olduðunun altýný çizen McCarthy, o
dönemde Ruslarýn Taþnaklara 2.4
milyon ruble verdiðini anlattý.
Þubat 1915’te saldýrý haberlerinin bütün doðudan gelmeye
baþladýðýný belirten McCarthy,
"Van’da müslümanlarýn bir kýsmý
hayatta kalmýþtý. Bu gerçekten
çok kanlý bir savaþtý, Ermeniler
Rusya’ya kaçtý ve çoðu da açlýktan öldü. Osmanlýlarýn Ermenileri
düþman olarak görmekte haklý
olduðunu düþünüyorum" dedi.
MAVÝ KÝTAP VE TANER
AKÇAM’A AÐIR ELEÞTÝRÝ
Minnesota Üniversitesi’nde
ders veren ve Ermeni tezlerini
destekleyen Dr. Taner Akçam’ý
eleþtiren McCarthy, Akçam’ýn
misyonerlerin yazdýðý kitaplarý
doðru kabul ettiði ve "Misyonerler
yalan söylemez" dediði aktarýlýnca, "O hangi misyonerlerden
bahsediyor bilemem ama benim
tanýdýklarým sýk sýk yalan söyler.
Tabii aralarýnda doðru söyleyenler
de var. Soykýrýmýn Türklerin tarihsel sürecine uygun olduðunu
söylüyor, bu tarz yaklaþým kumdan yapýlan bir eve benzer, dýþarýdan bakýlýnca iyi görünür, ama
sert bir rüzgarla yýkýlýr" diye konuþtu.
Mavi Kitap’ta kiþilerden kod
adlarýyla söz edilmesinin yalan
söylemeyi kolaylaþtýrdýðýný anlatan
McCarthy, "Bunlar aptal yalanlar.
Bir kez okuduktan sonra baþtan
sona yalanla dolu olduðunu görüyoruz. Almanlar hakkýnda da böyle bir kitap vardý ama inanmadýlar, Türkler içinse hoþgörüleri
yok" dedi.
TÜRKÝYE UZUN YILLAR
SUSTU OTURDU
Türkler hakkýndaki önyargýlarýn Ortaçað’a kadar uzandýðýný
anlatan ve bu önyargýlarýn aþýlabilmesi için Türkiye’nin çok iyi
tanýtýlmasý gerektiðini vurgulayan
McCarthy, "Ama Türkler uzun yýllar hiçbir þey yapmadý. Susup
oturdular. Biraz geciktiniz ama
yine de çok mutluyum bunu baþlattýðýnýz için" dedi.
"Burada ne yapýlmasý gerektiðini söylememe gerek yok. Türkler atalarýna her halükarda baðlýdýr. Önünüzde zor bir mücadele
var, rakipleriniz siyasi olarak daha
güçlü" diyen McCarthy, "Ben ve
bu yalanlara karþý çýkanlar artýk
kendimizi yalnýz hissetmiyoruz.
Arþivlerin açýlmasý önerisi çok
olumlu, Türkler asla gerçeklerden
korkmuyor. Doðru, Türkler pek
çok Ermeni’yi öldürdü ama Ermeniler de Türkleri öldürmüþtü. Bu
bir savaþtý, soykýrým deðil" þeklinde konuþtu.
Halkýn % 80’inin hayatta kaldýðý bir soykýrýmýn mümkün olmadýðýný vurgulayan McCarthy, “Ýstanbul, Ýzmir ve Edirne Ermenileri
hâlâ yaþýyor. Demek ki soykýrým
deðil bu. 1071’de yaþayan Ermeni soyu 900 yýl sürdü de Türkler
katliam yapmak için bu kadar
beklediler mi?" dedi.
Amerikalý tarih profesörü
McCarthy, Ermeni soykýrýmý iddialarýna karþý yurtdýþýnda Türkiye’yi çok iyi temsil edecek kiþilere
ihtiyaç duyulduðunu kaydederek,
“Bu kiþiler hem iyi bir diplomat,
hem de iyi bir savaþçý ve entelektüel olmalýdýr, iyi Ýngilizce bilmelidir” dedi.
Amerikan Kongresi’nden Ermeni soykýrýmý kararýnýn “kesinlikle geçebileceðini” ifade eden
McCarthy, bunda Irak savaþýnýn
ve müslümanlara karþý önyargýnýn
rolü olduðunu belirterek, þunlarý
söyledi:
“Türkiye’nin ABD’de son zamanlarda çok popüler olduðunu
söyleyemem ama asýl önemli olan
Bush’un ne yapacaðýdýr. Bush da
kendisinden önceki baþkanlar gibi, ‘Bunu kabul etmeyelim’ derse,
Kongre büyük ihtimalle kabul etmeyecektir.”
McCarthy, sözde Ermeni soykýrýmý konusunda “Türkiye için
asýl tehlikelinin AB olduðunu”
vurguladý ve “Onlar için iyi bir
bahane. Soykýrým iddialarý sayesinde ‘Bu kadar kötü þeyler yapmýþ insanlarý aramýza almayalým’
diyebiliyorlar’ dedi.
McCarthy, "Avrupa'ya göre
Türkler, AB'ye girebilmek için
önce 'Ermeni soykýrýmý'ný itiraf
etmelidir. Türkiye'nin itirafý yetmeyecek, ardýndan tazminat ve
toprak talepleri gelecek" dedi.
Batý Avrupa’nýn, Türkiye'nin
AB'ye girebilmesi için önce "Ermeni soykýrýmýný itiraf etmesi"ni
beklediðine dikkat çeken profesör, "Giriþ ücreti olarak yalaný talep eden bir kuruluþa girmeniz uygun olur mu? 'Babanýzý katil olduðunu itiraf edersiniz girebilirsiniz'
diyen bir birliðe üye olunabilir
mi?" diye sordu.
PAMUK’UN SÖZLERÝ
McCarthy, yazar Orhan Pamuk’un “1 milyon Ermeni öldürüldü” sözlerini eleþtirerek, “Benim bir tarihçi olarak þiirler,
cerrahlýk veya su tesisatçýlýðý hakkýnda konuþmam nasýl yanlýþsa,
Orhan Pamuk’un da tarih hakkýnda konuþmasý yanlýþ. Üzerinde
hiçbir þey bilmediði bir konuda
konuþmasý çok yazýk. Siyaset
yapýyor. ‘Bu konuda hiçbir þey
bilmiyorum’ diyecek kadar
alçakgönüllü olamadý. Belki de
reklam yapmak istedi” dedi.!
Ozan Erbabi’nin,
Türkiye’de yaþayan bir
“yazar”a atfen yazdýðý
tahmin edilen þiiri
Yüzde yüz bir pislik var ki kanýnda,
Soykýrýmý icadý yaptý sonunda.
Türkiye'nin þu en hassas anýnda,
Onu yalanlayan tarihe kýzar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Nerden çýktý þimdi durup dururken?
Dört yandan ülkeyi düþman bürürken,
AB'ye gün be gün hesap verirken,
Hayâlî ölüye mezarlar kazar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Kývýrmayý býrak, erkek ol erkek,
Bir buçuk milyonu saydýn mý tek tek?
Üç kuruþ paraya satýlmýþ köpek
Eline bir kemik geçince azar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Dönen dolaplarý ibretle seyret,
Ermeni bu kadar göstermez gayret.
Kraldan daha çok kralcý, hayret!
Kafayý 'soykýrým' sözüyle bozar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Eðer bir soykýrým varsa ortada,
Türklere yapýldý Erzurum, Kars'ta.
Tarihi git öðren, birazcýk sus da,
Doðu baþtan sona hep toplu mezar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Azerbaycan'a git, gör soykýrýmý,
Yürekler acýsý Türk'ün durumu.
Bir daha bilmeden yapma yorumu,
Azeri kanýyla doluyken Hazar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Batý'nýn gözünde arttý deðerin,
Onlardan bir daha kaptýn 'aferin'.
Küpe de taktý mý efendilerin?
Midesi dolunca dili hep uzar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Anan mý Ermeni, baban mý senin?
Ailenden var mý hiç katledilenin?
Seni bu ülkede 'aydýn' edenin...
Alçaklýk yaptýkça bulursun pazar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Ekmeðini yediðin bu Devlete,
Seni adam sayan yüce millete,
ihanet ederek düþtün zillete!..
Aman ha dikkat et, deðmesin nazar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
Bir adam olursa doðuþtan yamuk;
Soyuna düþmandýr, düþmana pamuk.
ERBABÎ, yakana yapýþýr CMUK,
Unutma, bu millet oyunu bozar,
Böylesi hainler oluyor yazar.
08.03.2005 - Kayseri
OZAN ERBABÎ
29
Avrupa Parlamentosu üyesi Joost Lagendijk:
“Harekete geçme sýrasý Rumlarda...”
Elçin POYRAZLAR
Türkiye'nin AB üyelik sürecini yakýndan izleyen Avrupa Parlamentosu Hollandalý üye Joost Lagendijk, Kýbrýs
sorununun çözümüne yönelik adým
atmasý gereken tarafýn Güney Kýbrýs Rum Kesimi olduðunu söyledi.
Avrupa Parlamentosu Yeþiller
grubu üyesi ve AB-Türkiye Karma
Parlamento Komisyonu Eþbaþkaný
Joost Lagendijk, “Anadolu” dergisine yaptýðý deðerlendirmesinde
Rum tarafýnýn Annan Planý'nýn
tekrar ele alýnmasý için, bu planda
istediði deðiþiklikleri bir an önce
bildirmesi gerektiðini vurguladý.
Nisan’da Kýbrýs'ta her iki tarafa
da ziyarette bulunacaðýný belirten
Lagendijk, "Rum tarafýný Annan
Planý'na yönelik getirmek istedikleri
deðiþiklikleri bildirmeleri konusunda
ikna etmeye çalýþacaðýz. Çünkü
planda ne tür deðiþiklikler istedikleri belli deðil. Kýbrýs konusunda þim-
di harekete geçmesi gereken taraf
Rumlar" dedi.
Kýbrýs konusunda çözümden ve
Annan Planý görüþmelerinin devamýndan yana olan çevrelere destek
vereceklerini ifade eden Lagendijk,
Türk tarafýnýn çözüm yanlýsý tutumunu devam ettirmesinin önemine
deðindi.
"Ben çözümü ve Annan Planý
görüþmelerini destekleyenleri destekliyorum" diyen Lagendijk, Türkiye'nin AB müzakerelerine baþlayacaðý varsayýlan 3 Ekim tarihinden
önce adada herhangi bir çözüme
ulaþýlmasýnýn uzak bir olasýlýk olduðunu belirterek þunlarý söyledi:
"3 Ekim'den önce adada herhangi bir çözüme ulaþýlmasý gerçekçi deðil. Ancak taraflarýn karþýlýklý oturarak Annan Planý'ný tartýþmalarý gerekiyor. Rumlarýn bu konuda adým atmasý gerekli. 3 Ekim'den önce adada çözüme yönelik
görüþmelerin baþlamamasý üzücü
olacaktýr. Kýbrýs'ta asýl çözümün ikiüç yýl sonra olacaðýný sanýyorum."
Çözüm yanlýsý Kuzey Kýbrýslý
Türklerin yanýsýra Türkiye'nin
olumlu tutumuyla adada görüþmelerin en kýsa zamanda tekrar baþlayacaðýný umut ettiðini söyleyen Lagendijk, Rumlara bu konuda görevler düþtüðünü hatýrlattý.
Türkiye'nin AB üyelik sürecinde Kýbrýs konusunda atmasý gereken adýmlarýn önemine de deðinen
Hollandalý parlamenter, Türkiye'nin
Ankara Anlaþmasý'ndan doðan ek
protokolü imzalayacaðýna yönelik
teyit mektubunu sevinçle karþýladýðýný bildirdi. Türkiye'nin bu konudaki olumlu ve yapýcý tutumunun
AB açýsýndan önem taþýdýðý belirten
Lagendijk, "Türkiye'nin 3 Ekim tarihine kadar ek protokolü imzalamasýnýn yanýsýra TBMM onayýndan
geçirmesi bu süreçte güçlü bir siyasi sinyal olacaktýr" diye konuþtu.
Müzakerelerin baþlamasýna daha 6 ay olduðuna
iþaret eden parlamenter, "Türkiye'nin
ek protokolü hem
imzalamasý hem de
onaydan geçirmesi;
ciddi, hilelere baþvurmayan ve gerekeni yapan bir ülke
olduðunu gösterecektir" dedi.
KKTC Temsilcisi göreve baþladý
Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti Belçika
Temsilcisi Yalçýn Vehit Brüksel’deki görevine
baþladý.
Lefke, 1949 doðumlu Vehit, KKTC-AB iliþkilerinin en hassas ve zor döneminde atandýðý yeni
görevi çerçevesinde Türk basýn mensuplarýyla
tanýþtý.
Kýbrýs’ta yapýlan referandumlarýn ardýndan
AB’nin verdiði sözleri tutmadýðý süre bu ay tam
30
bir yýlýný dolduruyor. Kýbrýslý Türklerin izolasyondan kurtarýlmalarý, maddi destek görmeleri,
ticaret yollarýnýn açýlmasý, Türk ve Rum tüccarlara ayný fýrsat eþitliði tanýnmasý, Rumlarýn
“ikna edilmesi”, ulaþým, uçuþlar, turizm
kapýlarýnýn açýlmasý gibi pek çok konu askýda
kalýyor.
AB, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’dan
medet umuyor; Annan “iki defa elinde patlamýþ” plan hakkýnda konuþmak bile istemiyor.
Kýbrýs’ta hayal kýrýklýðý içinde bir Türk halký
olduðu gözlemleniyor. Türkiye’nin AB’ye katýlým müzakerelerinin 3 Ekim’de baþlamasýnýn,
“Kýbrýs sorununun çözüm sürecine gerekli
hareket kývýlcýmýný oluþturacaðý” görüþünü
savunanlar var. Eðer müzakereler baþlarsa...
KKTC Temsilcisi Yakçýn Vehit, Belçika’ya
yerleþirken, dikkatli ve temkinli bir diplomat
olarak gözlemlere öncelik vermeyi tercih eden
bir tavýr sergiliyor, kendisiyle tanýþan gazetecileri dikkatle dinliyor ve sadece “Sonuç görmeye ihtiyacýmýz var” demekle yetiniyor.
Kolaylýk ve baþarýlar diliyoruz.
Aba altýndan sopa:
"Ankara Anlaþmasý
ek protokolünün
imzalanmamasý durumunda
Hýrvatistan örneðinde
yaþananlar gerçekleþebilir.”
Joost Lagendijk, bu tutumuyla
güven yaratacak Türkiye'nin önüne
Rumlarýn engel koyacaðýný sanmadýðýný belirtti.
AB'nin müzakerelere baþlama
koþullarý konusunda, Hýrvatistan
örneðinde olduðu gibi, kararlýlýðýný
gösterdiðini ifade eden Lagendijk,
"Ankara Anlaþmasý ek protokolünün imzalanmamasý durumunda
Hýrvatistan örneðinde yaþananlar
gerçekleþebilir. AB müzakerelere
baþlama koþullarý konusunda ciddi
olduðunu gösterdi. Koþullar yerine
getirilmezse hayale kapýlmamak
gerekir" dedi.!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramý
Kiþisel Egemenlikten
Milli Egemenliðe
Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN
Milli devlet ve tam baðýmsýzlýk ilkeleriyle birlikte Atatürk'ün devlet anlayýþýnýn temellerini oluþturan üçüncü ana
ilke, milli egemenliktir. Milli egemenlik,
devlet içinde en üstün buyurma kudreti
olarak tanýmladýðýmýz egemenliðin, millete ait olduðunu ifade eder. Bu anlamda milli egemenlik, kiþi veya zümre
egemenliði ile, yani monarþik veya oligarþik yönetim biçimleriyle kesinlikle
baðdaþamaz. Týpký tam baðýmsýzlýk ilkesi gibi milli egemenlik de, Atatürk'ün
Milli Mücadele'nin ilk günlerinden beri
açýkça ortaya koyduðu, ýsrarla vurguladýðý bir temel ilkedir. Daha Erzurum ve
Sivas Kongreleri'nde ülke bütünlüðünün ve milli baðýmsýzlýðýmýzýn korunmasý için, "kuvayý milliyeyi amil ve iradei
milliyeyi hakim (milli güçleri etken ve
milli iradeyi egemen) kýlmak" esasýnýn
kesin olduðu belirtilmiþtir. Atatürk, Ankara'ya geliþinin ertesi günü (28 Aralýk
1920) þehrin ileri gelenleriyle yaptýðý
görüþmede bu konuda þunlarý söylemiþtir:
"Bir millet, varlýðý ve haklarý için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddi
güçleriyle alakadar olmazsa, bir millet
kuvvetine dayanarak varlýðýný ve baðýmsýzlýðýný temin etmezse, þunun bunun
oyuncaðý olmaktan kurtulamaz... Bu
sebeple teþkilatýmýzda milli güçlerin etken ve milli iradenin egemen olmasý
esasý kabul edilmiþtir. Bugün bütün cihanýn milletleri yalnýz bir egemenlik tanýrlar: Milli egemenlik..."
Padiþahlýðýn resmen kaldýrýlmasýndan
hemen hemen iki yýl önce ve Büyük
Millet Meclisi'nde padiþahlýk kurumuna
ilke olarak taraftar çok sayýda milletvekilinin bulunduðu bir dönemde çýkarýlan
20 Ocak 1921 tarihli Anayasa (Teþkilat-ý Esasiye Kanunu) milli egemenlik
ilkesini en açýk biçimde ifade etmiþtir:
"Hakimiyet bila kaydü þart (kayýtsýz
þartsýz) milletindir. Ýdare usulü, halkýn
mukadderatýný bizzat ve bilfiil idare etmesi esasýna müstenittir. Ýcra (yürütme)
kudreti ve teþri (yasama) salahiyeti milletin yagane ve hakiki mümessili olan
Büyük Millet Meclis'nde tecelli ve temerküz eder (belirir ve toplanýr)."
Bu ifadelerin monarþik meþrulukla
baðdaþmasýnýn mümkün olmadýðý, o an
için adýnýn konulmasý sakýncalý görülmüþ bile olsa, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin gerçekte milli egemenliðe
dayanan bir cumhuriyet olduðu açýktýr.
Milli egemenlik ilkesi, 1924, 1961 ve
1982 tarihli daha sonraki anayasalarýmýzdan da temelini oluþturmuþtur.
Atatürk, Milli Mücadele'nin baþlangýcýndan, kendisinin hayata veda ettiði
ana kadar, her fýrsatta milli egemenliði
Türk toplumuna benimsetmeye çalýþmýþ, her zaman kiþisel yönetimin sakýncalarýyla milli egemenliðin üstünlüklerini çarpýcý þekilde karþýlaþtýrmýþtýr. Çaðdaþ bir topluma ve çaðdaþ bir devlete
yakýþan yönetim þekli, ancak milli egemenliðe dayanan sistemdir. Saltanatýn
kaldýrýlmasýyla ilgili Büyük Millet Meclisi
görüþmeleri sýrasýnda söylediði þu sözler, bunun en güzel ifadesidir:
"Cihan tarihinde bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman devleti tesis eden ve
bunlarýn hepsini hadiselerde tecrübe
eyleyen Türk Milleti bu defa doðrudan
doðruya kendi nam ve sýfatýnda bir
devlet tesis ederek bütün felaketlerin
karþýsýnda doðuþtan taþýdýðý kabiliyet ve
kudretle yerini aldý. Millet, mukadderatýný doðrudan doðruya eline aldý ve
milli saltanat ve egemenliði bir þahýsta
deðil, bütün fertleri tarafýndan seçilmiþ
vekillerinden meydana gelen bir yüce
mecliste temsil etti. Ýþte o meclis, yüce
Meclisinizdir.”
Atatürk'e göre monarþik sistemlerde, "tacidarlar kendilerini Allah tarafýndan gönderilmiþ bir þahsiyet farzederlerdi. Bir de tacidarlarýn etrafýný alan
menfaatçiler vardý. Onlar da padiþahlarýn zihniyetleri ile zihniyetlenirler ve padiþahýn bu zihniyetini, bu arzusunu
gökten inen bir emir, bir Kur'an emri
gibi herkese telkin ederlerdi. Bu gayet
koyu ve sürekli telkinler karþýsýnda hakikaten bir gün bütün halk, bu arzu ve
iradelerin yapýlmasý lazým gelen ve kayýtsýz þartsýz gerekli, gökten inmiþ iradeler gibi olduðuna inanýrlardý. Böyle,
idare ve egemenlikten vazgeçmeye rýza
gösteren bir milletin akibeti elbette felakettir, elbette musibettir".
Atatürk'ün sözleriyle "yeni Türk
devleti, bir halk devletidir. Müessesat-ýý
maziye ise, bir þahýs devleti idi, eþhasýn
devleti idi". Bu þahýs devleti, Türk toplumunun tabii geliþme sürecini týkamýþ,
onun geliþme potansiyelini engellemiþ
ve toplumu çöküntünün eþiðine getirmiþti. Ülkenin kurtarýlmasý ve toplumun
tabii sürecinde ilerleyebilmesi, "eþhas
devleti"nin yerini "halkýn devleti"ne býrakmasýna baðlýydý. Gene ayný yönde
olarak Atatürk, 16 Ocak 1923'te Ýstanbul basýn temsilcilerine þunlarý söylemiþtir:
“Hadiseler ve tarihi tecrübelerimiz bize, milleti koyun sürüsü halinde keyfin,
arzu ve ihtiraslarýn ve hiçbir suretle tatmin edilemeyen menfaatlerin elde ediliþine sürüklemekle mahvýna yol açar
mahiyete dönüþen idare tarzlarýnýn artýk memleketimizde tatbik yeri kalmadýðýný göstermiþtir. Millet, egemenliðini
deðil, egemenliðin bir zerresini dahi
baþkasýna býrakmanýn sebep olabileceði
felaketin, yok olmanýn, hüsranýn elemini her an kalp ve vicdanýnda hissetmektedir".
Atatürk'e göre milli egemenlik, sadece padiþahlýðýn deðil, eski veya yeni
bütün kiþisel yönetim biçimlerinin karþýtýdýr:
"Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkýnda tacidar yoktur, diktatör yoktur. Tacidar yoktur ve
olmayacaktýr. Çünkü olamaz... Bütün
cihan bilmelidir ki, artýk bu devletin ve
bu milletin baþýnda hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnýz bir
kuvvet vardýr. O da milli egemenliktir.
Yalnýz bir makam vardýr. O da milletin
kalbi, vicdaný ve varlýðýdýr".
Atatürk, milli egemenliði yeni devlet düzenimizin temeli olarak görür.
Toplum ve devlet hayatýnýn temel deðerleri, ancak milli egemenlik ilkesi
altýnda gerçekleþebilir:
"Toplumda en yüksek hürriyetin,
en yüksek eþitlik ve adaletin istikrarýnýn
ve korunmasýnýn saðlanmasý, ancak ve
ancak tam ve kesin manasýyla milli
egemenliðin kurulmuþ bulunmasýna
baðlýdýr. Dolaysýyla hürriyetin de, eþitliðin de, adaletin de dayanak noktasý
milli egemenliktir". Ve nihayet, milli
egemenlik, çaðýmýzýn önüne geçilmez,
karþý konulmaz bir akýmdýr: "Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karþýsýnda zincirler erir, taç ve tahtlar yanar,
yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuþ müesseseler her tarafta yýkýlmaya mahkumdurlar".
Atatürk'ün milli egemenlik ilkesine
sadece düþünceleriyle deðil, derin kiþisel duygularýyla da ne kadar baðlý olduðu, annesinin ölümünden birkaç gün
sonra onun mezarý baþýnda yaptýðý þu
konuþmada gözlemlenmektedir:
"Valdem bu topraðýn altýnda, fakat
milli egemenlik ilelebet payidar olsun.
Beni teselli eden en büyük kuvvet budur... Valdemin mezarý önünde ve Allah huzurunda and içiyorum, bu kadar
kan dökerek milletin elde ettiði ve belirttiði egemenliðin muhafaza ve müdafaasý için icabederse valdemin yanýna
gitmekte asla tereddüt etmeyeceðim.
Milli egemenlik uðrunda canýmý vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun".!
31
Mardin'e 1.5 saat uzaklýkta yer
alan Midyat, taþ konaklarý, kemerli
geçitleri, Süryani kiliseleriyle bir ortaçað kentini andýrýr. Midyat'ýn günümüze ulaþan çokkültürlü yapýsý
tarih boyunca burada izlerini sürdürmeye devam ediyor. Yöre halkýnýn Türkçe, Kürtçe, Arapça ve
Süryanice gibi farklý dilleri konuþmalarý bu kültürel yapýnýn en güzel
örneklerinden.
Kentin adý Ýsa'dan önce 9. yüzyýla ait Asur tabletlerine göre "Maðara Kenti" anlamýna gelen "Matiate"den geliyor. Yukarý Mezopotamya'nýn önemli bir yerleþim merkezi özelliðine sahip olan Midyat;
Akatlar, Asurlular, Hititler, Urartular, Persler, Makedonyalýlar ve Romalýlar gibi uygarlýklarýn egemen-
liðine sahne olan bir kent. 640'lý
yýllardan baþlayarak Arap akýncýlarýn etkisi altýna giren Midyat'ta, sýrasýyla Emeviler, Abbasiler, Artukoðullarý, Ýlhanlýlar, Akkoyunlular ve
Safeviler hüküm sürer. Özellikle
Abbasilerin yöreye hakim olmasýyla
birlikte çok geniþ bir imar hareketi
baþlayan Midyat köylerinin büyük
bir kýsmý, Abbasilerin en parlak dönemini yaþadýðý Sultan Harun Reþit
zamanýnda kurulur.
32
Avlulu taþ evleri,
dar sokaklarý,
gümüþleri, lezzetli
bölge yemekleri ve
yöre insanýyla Midyat,
zengin tarihi ve
kültürel geçmiþini
ziyaretçilerine
cömertlikle sunuyor.
Estel ve eski Midyat olarak bilinen ve
birbirlerine 3 km.
uzaklýktaki iki ayrý
yerleþim yeri ve dokuz mahalleden oluþan Midyat'ýn arazisi
çýplak ve sert görünüþlü, kumlu, killi kalkerli kapalý derin vadi
ve tepelerden oluþuyor. Karasal iklimin
hakim olduðu Midyat'ta yaðýþlar genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde
görülür. Yörenin bitki örtüsünü
step þeklinde meþelikler oluþturuyor.
Geçmiþten günümüze Midyat insaný, geçim kaynaðýný çiftçilik, hayvan yetiþtiriciliði ve el sanatlarýndan
saðlar. Midyat'ýn geleneksel el sanatlarý taþ iþlemeciliði , gümüþ iþlemeciliði (telkari), bakýrcýlýk, kilim
dokuma, kumaþ boyama, çömlekçilik, kuyumculuk günümüzde önemi-
ni korumaya devam ediyor. Eski
çaðlarda var olan gümüþçülük ve
taþ iþçiliði Süryanilerin elinde yükselip bugüne gelmiþ.
20. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Midyat'ta on bin kadar Süryani yaþýyordu. 1960'lý yýllarda ekonomik
nedenlerden ötürü baþlayan Süryani göçü 1970 ve 1980'li yýllarda
terör nedeniyle daha da hýz kazandý. Bugün kentte yaþayan Süryani
aile sayýsý 60'ý geçmiyor.
Midyat'ý çevreleyen bölge Süryanilerin kutsal topraklarý kabul
ediliyor. Kendi dillerinde "Turabdin"
denen bölge Süryanice "Allah'ýn
kölelerinin daðý" anlamýna geliyor.
Süryanilerin dünyaca ünlü kutsal
dini merkezlerinden
olan Deyrul Umur
Manastýrý'nda Meryem Ana Kilisesi,
Kýrk Þehitler Kilisesi, Kartminli
Smuel Kilisesi sekiz
kemerli Thedora
Kubbesi ve Mýsýrlýlar Kubbesi bulunuyor.
Midyat'ýn tarihi
ve kültürel geçmiþinin izlerinde gezebileceðiniz Mort
Smuni, Mor Barsavmo, Mor Aksanoya, Mor Sarbel, Mor Abraham ve Mor Sobo Kiliselerinin
yanýsýra Cevat Paþa, H. Abdurrahman ve Ulu Camii gibi Ýslami eserler kentin çokkültürlü yapýsýnýn kanýtlarýndan.
Eski mahalleri tamamen SÝT
alaný ilan edilen ve koruma altýna
alýnan Midyat'ta yeni yapýlaþmaya
izin verilmiyor. Kentin en yüksek
binasý olan Ýshak Bey Konaðý ayný
zamanda Devlet Konukevi.
Avlulu taþ evleri, dar sokaklarý,
gümüþleri, lezzetli bölge yemekleri
ve yöre insanýyla Midyat, zengin tarihi ve kültürel geçmiþini ziyaretçilerine cömertlikle sunuyor.!
Anadolu Çocuk
Atatürk'e Bir Þiir
Baþöðretmenim
Atatürk benim
Baþöðretmenim.
Ne öðrendimse
Ondan öðrendim
Baktým ki asker,
Ben de askerim,
Kars'ta Kore'de
Nöbet beklerim...
Baktým kürsüde,
Nutuk söylüyor,
O'nun sesini,
Dünya dinliyor.
Ne heyecanlý
Ne heybetli O,
Türk tarihinde
En kudretli O.
Tarih okudum,
Baktým baþa O.
Her iyi iþte,
Her savaþta O.
23 Nisan
Yirmi Üç Nisan...
Yurdu koruyan
Yarýný kuran sen ol çocuðum!...
Eskiyi unut yeni yolu tut.
Türklüðe umut
Sen ol çocuðum
Bizi kurtaran
Öndere inan
Sözünü tutan
Sen ol çocuðum!...
Küçüksün bugün
Yarýn büyürsün
Her iþte üstün
Sen ol çocuðum!...
Çalýþýp öðren;
Her þeyi bilen
Yurduna güven
Sen ol çocuðum!...
Hasan Ali Yücel
Bu devrimleri
Hep O düþünmüþ,
Milleti için,
Aðlamýþ gülmüþ.
O semamýzda
Ebedi güneþ,
O gönlümüzde
En harlý ateþ.
Çocuk kalbimle,
Ýlk O'nu sevdim.
Atatürk benim,
Baþöðretmenim...
Tarýk Orhan
34
Küçük kafalar kiþileri,
orta kafalar olaylarý,
büyük kafalar fikirleri
konuþurlar...
Aþaðýdaki fotoðrafta Atatürk’ün önünde duran
kýz çocuðu küçük Leman Atatürk'ün devrimlerine
bizzat tanýk olarak büyür. Leman Haným'ýn
belleðinden ne Atatürk'e okuduðu þiir, ne de o zor
günler silinir.
Yýl 1930...Atatürk'ün Antalya'yý ziyareti için
kent halký birçok hazýrlýk yapar. Ýlk ziyareti yedi
gün süren Atatürk için Antalya Müzesi kurucusu ve
tarih öðretmeni Süleyman Fikri Erten liderliðinde,
9 Mart'ta Aspendos Antik Tiyatrosu'na bir gezi
düzenlenir. Kentte günler öncesinden hummalý bir
çalýþma yapýlýr. Ve nihayet o gün gelir...Atatürk
Belkýs harabelerine gitmek için yola çýkar. Ellerinde
çiçekleriyle Gazi'yi bekleyen çocuk grubu içindeki
Leman adlý kýz çocuðu, ezberlediði þiiri içinden
sürekli tekrar eder çünkü Gazi'ye þiirini okumayý
ister. Gaziye yanaþmak isteyen Leman'ý paþalardan
biri engeller. Bunun üzerine Gazi, "Býrak çocuklar
gelecek" diye paþayý uyarýr. Küçük Leman ise gür
sesiyle þu þiiri okur:
"Gazi bizi, sizi, dizi dizi tutup kesmek istemiþler
Ah bu ne iþler, ne iþler
Hemen koca Gazi Paþa askeri çekmiþ baþa
Düþmaný boðmuþ denizde
Yaþa, koca Gazi Paþa çok yaþa".
Küçük Ýstavritin
Öyküsü
Küçük istavrit yiyecek bir þey sanýp
hýzla atýldý çapariye,
önce müthiþ bir acý duydu dudaðýnda,
gümbür gümbür oldu yüreði,
sonra hýzla çekildi yukarýya...
Aslýnda hep merak etmiþti denizlerin üstünü,
neye benzerdi acep gökyüzü.
Bir yanda büyük bir merak,bir yanda ölüm korkusu..
“Dudaðý yarýklar” denir, þanslýdýr onlar,
hani görüp de insaný oltadan
son anda kurtulanlar...
Ne çare, balýkçýnýn parmaklarý hoyratça kavradý onu
küçük istavrit anladý, bu artýk yolun sonu.
Koca denizlere sýðmazdý yüreði
oysa þimdi yüzerken küçücük yeþil leðende
cansýz uzanývermiþ dostlarýna deðiyordu minik yüzgeci...
Ýnsanlar gelip geçti önünden,
bir kedi yalanarak baktý gözlerinin içine,
yavaþca karardý dünya,
baþý da dönüyordu...
Son bir kez düþündü derin maviyi, beyaz mercaný,
bir de yeþil yosunu...
Ýþte tam o anda eðilip aldým onu
yürüdüm deniz kenarýna
bir öpücük kondurdum baþýna
iki damla gözyaþýndan ibaret
sade bir törenle saldým denizin sularýna...
Bir an öylece kalakaldý,
sonra sevinçle dibe daldý,
gitti, tüm kederimi söküp atarak,
teþekkürü de ihmal etmemiþti
birkaç deðerli pulunu avuçlarýma býrakarak...
Balýkçý ve kedi þaþkýn baktýlar yüzüme,
sorar gibiydiler, “Neden yaptýn bunu, niye?”
“Bir gün” dedim,
“bulursam kendimi yeþil
leðendeki küçük istavrit
kadar çaresiz,
son ana kadar hep bir
umudum olsun diye...”
35
Son verilere göre Belçika’da iþsiz
olan 589.379 kiþi var. Bunlarýn
230.354’ü ülkenin Flaman kesiminde,
264.765’i Valonya’da ve 94.260’ý
Brüksel’de bulunuyor.
Çalýþma Bakaný Freya Van Den
Bossche tarafýndan yapýlan açýklamaya
göre Belçika’da iþsizlik oraný bu
rakamlara göre % 12,7 ve son bir
yýlda iþsizlik oranýnýn % 5,1 arttýðý
belirtiliyor. Bu oran Flaman bölgesinde
% 8,4, Valonya’da % 18,3, Brüksel’de
ise % 21,5.
Ýþsizlik oraný erkeklerde % 10,6,
kadýnlarda % 15,4.
Verilere göre 25 yaþýndan genç
olan iþsizlerin sayýsýnda hafif bir azalma, 50 yaþýný aþkýn iþsizlerin
sayýsýnda ise önemli bir
artýþ görülüyor.
Bu arada, Brüksel
Üniversitesi (ULB) ve
Louvain Katolik
Üniversitesi (KUL)
tarafýndan gerçekleþtirilen bir
araþtýrmanýn
sonuçlarýna
göre Belçika
istihdam
pazarýnda
yabancýlara karþý ayýrýmcýlýk
giderek artýyor. 90 sayfalýk
araþtýrma, özellikle Türklerin ve
Faslýlarýn iþ ararken büyük zorluklarla
karþýlaþtýklarýný, iþverenler tarafýndan
dýþlandýklarýný gösteriyor. Araþtýrmacýlar, “eðitimli veya eðitimsiz” Türk
ve Faslý iþsiz sayýsýnýn çok yüksek
olmasýný, iþverenlerin dýþlayýcý tavýrlarýna baðlýyorlar.
J.S Marchienne þampiyonluða gidiyor
J.S Marchienne Charleroi Bölgesi amatör 4. kümede
oynuyor. 20 Maçta 19 galibiyet, 1 beraberliði olan bu
Turque” derneðinin
takýmýn yenilgisi yok. “Amitié Belgo-T
maddi destekleriyle kurulan takýmýn antrenörü Ýmran Kete,
"Þampiyonluk için oynuyoruz. Baþarýmýzý disiplinli çalýþmaya borçluyuz” derken, amaçlarýnýn gençleri bir araya
toplamak olduðunu belirtiyor ve bölgedeki iþadamlarýndan
maddi ve manevi destek beklentilerini dile getiriyor.
Osman’ýn rüyasý NBA
Ýþsizlik Türk ve Faslýlarý daha fazla vuruyor
Belçika polisinden Baþkan Bush gafý
ABD Baþkaný George Bush’un
yüz ifadelerini maymunlarýnkilerle
mukayese eden bir fotoðraf,
Belçika’da polislerin eðitiminde kullanýlan bir ders kitabýnda yer aldý.
Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn “üzülerek”
kabul ettiði bu “gaf” bazý diplomatik
sorunlarý da beraberinde getirdi.
36
Internette sýk sýk dolaþan
söz konusu fotoðraflarla,
Belçikalý polislere, “vücut
dilinin öneminin” anlatýldýðý
belirtildi.
Kitabýn baþlangýçta Bruges
kenti tarafýndan hazýrlandýðý,
Ýçiþleri Bakanlýðý’ndan temin
edilebildiði bildirildi.
Ýçiþleri Bakaný Patrick
Dewael, “Bu fotoðraflarý
görmemiþtim ve kötü bir
mizah ürünü olduðunu
düþünüyorum” dedi ama
Bakan’ýn, söz konusu ders
kitaplarýnýn polisler tarafýndan
okunmasýný teþvik eden bir
çaðrý yazýsýnda imzasý bulunduðu ortaya çýktý.
Devael, Bush’un fotoðraflarýnýn en kýsa zamanda kitaptan çýkarýlmasý talimatý verdi.
Charleroi bölgesinin 50 yýllýk köklü kulüplerinden
“Essor Charleroi”da 7 yýldýr basketbol oynayan Osman
ASLAN baþarýlý performansýyla ilk 5’in deðiþmez oyuncusu olmaya devam ediyor.
Bünyesinde 7 genç kategori ve ulusal 3. ligde bir ekibi
olan kulüpte 100’den fazla lisanslý basketbolcu bulunuyor.
Hedefinin önce Türkiye’de bir ekipte oynamak, sonra
da NBA’ya transfer olduðunu söyleyen Osman, bütün
genç Türk arkadaþlarýna sporu ve özellikle basketbolu
tavsiye ediyor.
Baþarýsýný düzenli antrenman ve basketbol sevgisine
baðlayan Osman, bütün ailelerin çocuklarýný spor yapmaya teþvik etmesini istiyor.
Mehmet Okur hayraný olan Osman “Bir gün mutlaka
NBA” diyor.
Ekibin antrenörü Georges ve
Osman’ýn takým arkadaþlarý
Loris, Aurélien,
Jordan, Gennaro,
Matteo; hýrslý ve
baþarýlý spor
çalýþmalarýnýn
gururunu ve
onurunu
yansýtýyorlar.
19 Mayýs Gençlik ve Spor Bayramý
Atatürk Kupasý
kuralarý çekildi
Hüseyin DÖNMEZ
19 Mayýs Gençlik ve Spor Bayramý’nýn,
Gent’te düzenlenecek “Atatürk Kupasý” etkinlikleriyle kutlanmasý hazýrlýklarý tamamlanýyor.
Geleneksel hale gelen bu etkinlikleri düzenleyen komitenin kura, tüzük ve programla ilgili
konularýn görüþüldüðü toplantýsýnda, etkinliðe
katýlacak olan takýmlara spor ve centilmenlik
konusunun önemi anlatýldý.
Komite yetkililerinin verdiði bilgiye göre, iki
aþamalý yapýlacak olan spor etkinlikleri 15 Mayýs 2005 tarihinde, futbol takýmlarýnýn eleme
maçlarý ile baþlayacak ve 21 Mayýs 2005
Cumartesi günü yarý finale kalan 4 takým arasýnda “Gençlik Kupasý” yarýþmasý olacak. Ayný gün
gençlerin katýlacaðý güreþ, koþu ve diðer spor
etkinlikleri birbirini takip edecek.
15 Mayýs 2005 tarihinde yapýlacak ön eleme
kuralarý þöyle sonuçlandý:
Sint Niklaas Türk Spor - Temse Türk Spor
(8.50-10.10); FC Altýnordu-Zele Gençlerbirliði
(10.20-11.30); Ayyýldýz Genk - Fc Anatolia
Brüksel (11.40-12.50); Posof Sp - Liege Türk
Spor (12.00-14.20).
Saat 14.30’dan itibaren takýmlar ikinci karþýlaþmalarýný yapacaklar ve en çok puan alan 4
takým belirlenecek. Bu takýmlar, 21 Mayýs 2005
tarihinde “Gençlik Kupasý”
final karþýlaþmalarýný yapacak.
21 Mayýs Pazar günü ise
bölgesel liglerde oynayan 8
Türk takýmý, geleneksel hale
getirilen ve bu yýl 10. defa
düzenlenen “Atatürk Kupasý”
için mücadeleye giriþecekler.
Atatürk Kupasý kuralarý çekiliþi sonrasý oluþan eþleþmeye göre açýlýþ Beringen
Türk Gücü - Anvers Türkspor
ve FC Avrasya - Ýstanbul 76
arasýndaki maçlarla gerçekleþecek.
Saat 9.30’dan itibaren baþlayacak olan karþýlaþmalarda
yapýlan eþleþtirmeye göre ilk
karþýlaþmalar þu þekilde olacak:
" Beringen Türk Gücü- Anvers Türk Spor
" Avrasya Gent- Ýstanbul 76
" Turkse Rangers Genk - E. Houthalen
" Fc Anadol- Beringen Türk Gücü
" J.Türk Charleroi- E.Houthalen
" Fc Anadol-Turkse Rangers Genk.
Belçika Türk Spor Federasyonu (BTSF), kura çekiliþleri sonrasý yaptýðý yönetim kurulu toplantýsýnda aldýðý bir kararla, yetenekli Türk gençlerinin takibi, teþviki ve yönlendirilmesi konusunda bir teknik heyet kuracaðýný açýkladý. Cabbar Alkan baþkanlýðýndaki bu teknik heyette
Ýlhan Avcý, Özcan Pýnarcý, Erol Aygören, Þenol
Þengüler, Ali Aydoðdu, Ramazan Avþar, Erol
Atasever yer buluyor. Heyete Brüksel ve Anvers’ten de temsilciler atanacak.
BTSF yöneticileri, Belçika Türk Karmasý’nýn
seçilmesi için teknik heyetin turnuva boyunca
oyuncularý takip edeceðini ve karmanýn önemli
bir bölümünün bu etkinlikler sýrasýnda belirleneceðini belirttiler.
Yapýlan toplantýda, kültürel etkinliklerin dü-
zenlenmesi görevi Belçika Atatürkçü Düþünce
Derneði (BADD) Baþkaný ve BTSF Baþkan Yardýmcýsý Mahir Pala’ya verildi.
Pala, geniþ katýlýmlý bir kültür ve eðlence bayramý için hemen hazýrlýklara baþlayacaklarýný
belirtti.
Etkinlikler, Türk ve Belçikalý resmi temsilciler
tarafýndan da izlenecek.!
37
e ...basýndan ve internetten seçmeler
c
me
l
gü
EVLÝLÝK YILDÖNÜMÜ
Adam karýsýna sormuþ:
- Evlilik yýldönümümüz için nereye
gitmek istersin?
-U
Uzun zamandýr gitmediðim bir yer
olsun!
- O zaman mutfaða git!
38