Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55
Transkript
15 TEMMUZ 2013 SAYFA 1 SAYI: 55 İrtibat: [email protected] MĠLLETVEKĠLĠ SN. MALĠK ECDER ÖZDEMĠR DĠVRĠĞĠ’YE GELDĠ. DĠVRĠĞĠ’YE YAPILACAK BAĞIġ TOPLANTI YAPTI. PAZAR VE ESNAF ZĠYARETĠNDEN SONRA OKULLARINDA, HEM ÜZÜCÜ BELEDĠYE BAġKAN ADAY ADAYI MUSTAFA TARAKÇI’NIN SEÇĠM HEM SEVĠNDĠRĠCĠ GELĠġMELER BÜROSUNU ZĠYARET ETTĠ. 2 Temmuz Madımak Şehitleri anma töreninden sonra Divriği’ye gelen CHP Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir, İlçe Örgütünde geniş katılımlı bir toplantı yaptı. Toplantıya Belediye Başkanı, Başkan aday adayları ve partililer katıldı. Belediye Başkanı Aday Adayı Mustafa Tarakçı, bu konuda CHP Genel merkezi’nin İl ve İlçe teşkilatlarından yöntem belirlenmesi konusunda bir talebinin olmadığını, aday belirlenmesinde Genel Merkez’in 3 yöntemden birini kullanacağını (ön seçim-kamuoyu yoklaması- merkezden atama) bu nedenle bizim için ne karar vereceklerini beklememizin daha uygun olacağını ifade etti. Sayın Malik Ecder Özdemir’de bu konuda bağlayıcı bir şey söylemeye yetkili olmadığını ifade ile, en adil ve en uygun bir yöntemin geçmişte olduğu gibi bugün de Divriği’ye uygulanacağını sözlerine ilave etti. Asıl hedefin Divriği’yi yeniden kazanmak olduğunu hatırlatan Özdemir, aday yarışının demokratik ve dostça geçmesini temenni etti. Toplantıdan sonra topluca halk pazarı gezildi, esnaf ziyareti yapıldı. Aday Adayı Mustafa Tarakçı’nın Seçim Bürosunda üzüm yenildi. Yapılan konuşmalarda aday adaylık süreci ele alındı.31 Temmuz 2013 gününün, Belediye Başkanlığına aday adaylığı başvurusunda son gün olması hatırlatıldı. Belediye Başkanı Sayın Gök, üye bazında ön seçim talebinde bulundu. BELEDĠYECĠLĠK SĠYASET DEĞĠL HĠZMET MAKAMIDIR. MUSTAFA TARAKÇI* 30 Mart 2014’te Yerel Yönetimler seçimi yapılacaktır. Yeni Belediye Başkanları, İl Genel meclisi üyeleri, yeni Muhtarlar seçilecektir. İl genel meclisi üyeleri ve muhtarları inceleme dışında bırakacak olursak, belediye...(devamı s.8’de) * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 1 Bundan önceki sayılarımızda Divriği‟ye okul yapıp bağışlayacak olan hayırsever hemşerilerimizin haberlerine özel öncelik vermiş, onları elimizden geldiği dilimizin döndüğü kadar onurlandırmaya çalışmıştık. Ama kesinleşmiş karar, atılmış temel olmayınca maalesef bu konularda değişiklikler de oluyor. Öncelikle bir üzüntümüzü ifade etmekten geçemeyeceğim: Bir Divriği Sevdalısı olarak, içinizden biri olarak, sizlerin de hissiyatınıza tercüman olarak bir konuyu dile getirmek durumundayız. İlçemizde iş adamları arasında önemli bir yeri olan Sarıçiçekli hemşerimiz EVKUR mağazalarının sahibi Sayın Hasan Kan, Sadık Özgür Devlet hastanesi bitişiğine 4 yıllık Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu yapmayı çeşitli platformlarda ifade etmiş biz de bunu yazmıştık. Ancak, bu süreç her nedense kesintiye uğradı. Sayın Rektör ile Sayın Hasan Kan bir araya gelip bu konuda imzalanması gereken protokol/taahhütnameyi imzalayamadılar. Hasan Kan Bey‟in işlerinin yoğunluğunu ileri sürerek Sayın Rektör‟e randevu verememesi, bu konuda koordinatör olan Dünya Mirası Divriği Çalışma Grubunu‟da güç durumda bırakmıştır. Sayın Hasan Kan‟a “Yeni Divriği İnternet Gazetesi” olarak, biz Divriğililerin Hayırsever İş adamlarımızı baş tacı ettiğimizi ve fakat fazla da bekletilmeyi sevmediğimizi ifade etmek isteriz. Bu gelişmeler üzerine değişikliğe gidilme ihtiyacı doğdu: Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu‟nu anahtar teslimi olarak Hemşerilerimizden Prof. Dr. Sayın Mahir Tevrüz ve Mak. Müh. Sayın Mehmet Bıyık ortaklaşa yapmayı taahhüt ettiler. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi‟nin Divriği‟ye aynı anda iki yüksek okul açmanın mümkün olmadığını ifade etmesi üzerine, Sayın Mehmet Bıyık daha önce yapımını taahhüt ettiği Turizm Otelcilik Meslek yüksek Okulu kararını tadil etmiş oldu. Ancak O yer, yani Eski hastane arsası yine bu maksatla elde tutulacağı sözü Kaymakamlıktan alındı. Önümüzdeki dönemde Ticaret Meslek Lisesi bünyesinde, orta öğretim düzeyinde “Turizm Otelcilik Bölümü”nün açılması hususunda İl Milli Eğitim Müdürlüğü düzeyinde koordinasyonda bulunulduğu öğrenildi. Bu özverili gayret ve maddi fedakârlıklarından dolayı, Divriği‟nin internet üzerinden en önemli sesi ve nefesi olan “Yeni Divriği İnternet Gazetesi” olarak her iki hemşerimiz Sayın Mahir Tevrüz ve Sayın Mehmet Bıyık‟a saygı ve şükranlarımızı sunmayı bir borç biliyoruz. (M.T.) ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 2 İrtibat: [email protected] SĠVAS’A 1,5 SAATTE GĠTMEYĠ DAHA ÇOK DĠVRĠĞĠ’DE TARĠHĠ KÖPRÜLER RESTORE BEKLERĠZ EDĠLĠYOR 2 Temmuz 2013 günü özel arabamızla Sivas’tan Kangal-Çetinkaya-Karasar üzerinden Divriği’ye döndük.Höbek’ten itibaren gözlerim hep dozer,ekskavatör,greyder,damperli kamyon aradı.5 km. de bir çalışma grubu ile Çetinkaya- Divriği yol çalışmalarını görmeyi arzu ettik.Mevsim tam inşaat mevsimi.İş makinelerinin gece gündüz demeden çalışması gereken bir dönem. Oysa ümitlerim, hayallerin boşa gitti... Yellice Köyü yakınlarında bir şantiye yeri hazırlıklarını gördük. Odur Köyünden Divriği istikametinde resimde görülen 3 iş makinesi, bir kamyondan oluşan yalnızca bir çalışma ekibi görebildik. Yol bitince belli ki güzel olacak. Bunu dolgusu tamamlanan Erşün köyü bölgesindeki genişlikten anlıyoruz. Ama bu yol ne zaman bitecek? Atı alan Üsküdar’ı geçti. Memleketin her tarafına yaklaşık 16.000 km. bölünmüş yol yapıldı. Biz Güneydoğu’nun ıssız köşelerine imrenir olduk. Oradaki yollar Divriği yollarından çok daha iyi. Biz Divriğililer bir nesil yol hasretiyle yaşadık. İlimiz Sivas’a 3 saatten önce gidemiyoruz. Trenle gidersek bu daha da artıyor. Yetkililere sesleniyoruz: Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları yönetimi ile uzaktan yakından alakası, yakınlığı olan okurlarımıza sesleniyoruz, Biz Divriğililer neyse diyelim Ulu Cami’ye gelenlere ayıp oluyor! Geçen sene Divriği’ye gelen 14.000 yabancı,3.000 yerli turiste karşı ayıp oluyor... Bir an önce bu yolun daha ciddi ve donanımlı müteahhitle bitirilmesi için tedbir alınması lazım. Sivas Milletvekillerimize, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı hemşerimiz Sayın Habip Soluk’a sesleniyoruz; Karayolları 16. Bölge Sayın Yetkililerine sesleniyoruz, Lütfen ÇETİNKAYA-DİVRİĞİ yol çalışmalarını bir kez daha gözden geçirsinler, denetletsinler, gerekirse yeniden ihale yapılsın lütfen...( Haber/Analiz: Mustafa Tarakçı) 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 Divriği’de Aşağı Hamam önü, karayolundan Aşağı çarşıya giriş köprüsü olan Osmanlı Mimarisi köprü 15 gündür bakım ve onarımda. Onarım yaklaşık yılsonuna kadar devem edecek. Bu köprüyle beraber aynı firma Divriği’de iki köprüyü daha restore edecek. Onlar Lıh çayı üzerindeki eski köprü ile Handere köprüsü. Restorasyonu yapacak olan teknik ekipten İnşaat mühendisi Abdullah Ali Sağ (genç olan)ile şirketin Makine mühendisi Asım Taştan ile konuştuk. Divriği niçin güzel intibaları var. İhmale uğramış olduğunu söylüyorlar. Divriği’nin öne çıkarılacak çok değeri olduğu konusunda hemfikirler. Kendiler ile şimdiye kadar yakından ilgilenen Kaymakam, Belediye Başkanı, İlçe özel İdare Müdürü’nden övgü ile söz ediyorlar. Ayrıca ilçemizin adeta hemşerisi gibi duran Emniyet müdürü Bekir Bey’den de bahsetmeden geçmiyorlar. DĠVRĠĞĠ’DE HAYVANCILIK KÖTÜ DURUMDA Ödek Köyünden Kemal Sarı keçi besicisiydi. Köyde ikamet ediyor, hayvancılığı 20 yıldır sürdürdüğünü hayıflanarak söylüyor... Adam yetmezliğinden, ot yokluğundan, hayvan pazarının olmamasından dolayı perakende satışta malını yeteri kadar değerli satamadığından dert yanarak biraz da isyankâr kimliğinin esiri olarak geçen hafta 250 adat keçisini yok pahasına sattığından söz etti. “Malatyalıya verdim gitti”dedi. Tanesini kaça verdin, zararlı mısın? Sorumuza: Normalde fiyatı 350-400 TL.olması gereken keçileri üst üste 250 liradan verdim gitti. Elime para geçti ama ne yapacağımı da bilemiyorum? dedi Bu durumdan çıkarılabilecek Sonuç, Divriği’de hayvancılığın iyiye gitmediği, yem ve hayvan pazarı konularına eğilmek gerektiği .... SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 3 TEġEKKÜR İrtibat: [email protected] NE DĠYORLAR-4 SEHER AKYOL’UN VEFATI NEDENĠYLE BĠZĠ YALNIZ BIRAKMAYAN, Eġ, DOST, AKRABAVE HEMġERĠLERĠMĠZE AĠLEMĠZ ADINA TEġEKKÜR EDERĠM. HALUK KAVUK ġĠRĠNEVLER DERNEK YNT. KRL. ÜYESĠ NE DĠYORLAR-3 DĠVRĠĞĠ ĠÇĠN ÖRNEK ALABĠLECEĞĠMĠZ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ YÜKSEK OKULLARI (4 YILLIK) OKAN ÜNİVERSİTESİ: Hemşerilik Fizyoterapi ve rehabilitasyon bölümü Çocuk Gelişimi Bölümü Beslenme ve Diyetetik Bölümü HALİÇ ÜNİVERSİTESİ: Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü Diyetisyen Ebelik Bölümü BİLGİ ÜNİVERSİTESİ Beslenme ve Diyetetik bölümü Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Hemşirelik Bölümü İST. AREL ÜNİVERSİTESİ Beslenme ve Diyetetik Çocuk Gelişimi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Hemşirelik Sağlık Yönetimi Sosyal Hizmetler GAZİANTEP, GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ Hemşirelik Beslenme ve Diyetetik Fizik tedavi ve rehabilitasyon Fatih Bıyık, Divriği‟de marangoz. Mesleğinde tek. Sanayi Sitesinde doğramacılar var ama Fatih Bıyık kapı-pencere-ahşap çerçeve vs. yapan tek ustamız. Onu gözümüzün içi gibi korumamız lazım. Dükkanı, Karayolu üzerinde, Oto terminaline yakın, Ana Okulu karşısında.”Sanayiye gitmek istemedim.Şehirden uzaklığı canımı sıktı. Ben çarşıda dolaşmadan, öğlen her gün olmazsa bile bir köfte yemeden yapamam,”diyor. Divriği şivesiyle çok güzel konuşan, şakayı kaldıran, güler yüzlü bir hemşerimiz. Ramazan öncesi kendisine bir iş için uğradığımızda hem kendi demlediği çayını içtik hem de söyleyecek sözü olup olmadığını sorduk. Yanında çalışan yazlıkçı çırağı ile hem elindeki işi bitirmeye çalıştı hem de kendi doğrularınca bir şeyler anlattı. Teyide muhtaç bu bilgileri önemseyip sizlerle paylaşmak istedik: “Maden, 2004 tarihinde 27 milyon dolara satıldı. Dolar 1200 liraydı. Sadık Özgür Bey Erdemir‟i almak yerine tuttu 3o milyona Hastane yaptırdı. Hastaneye harcadığı paranın üzerine biraz daha para koyup Oyak yerine madeni satın alsaydı çok daha değişik olurdu. Hem bu kadar işçi işten çıkmaz hem de Madenin kazancı Divriği‟ye daha çok geri dönerdi.3000 kişi yerine bugün 600 kişi çalışıyor. Sadık Bey bu kadar işçi çıkarmaz, Madenin kazancıyla da aynı hastaneyi yaptırabilirdi. Ne yapacaksın bu Onun suçu değil. Suç bizde. Divriğili önde gelenler, Onunla konuşma şansı olanlar bu gerçekleri söylemediler, söyleyemediler. Olan bize oldu.” Gülten Balcı, aşağı çarşı’da bijuteri, oyuncak ve hediyelik eşya satan,6 yıl önce Divriği’ye gelip yerleşen bir hemşerimiz. İş hayatını, üretmeyi, kazanmayı, mücadele etmeyi seviyor. Bu yönleriyle Divriğili kadınlara örnek olmayı istiyor. Kendi ayakları üzerinde durmak en büyük mutluluk kaynağı. Eşinden ayrı yaşıyor.Pingen köyü kökenli. Divriği hakkında söyleyecek çok şeyi var gibi öfkeli ve kırgın. Neler söylemek istersiniz? dedik. Politik konulara girmeyin, dedik. Özetle şunları söyledi: -Çocukluğum Divriği de geçti. O zaman Divriği çok daha farklı ve güzeldi. Daha temiz ve daha kültürlüydü. İnsan ilişkileri, karşılıklı güven ve komşuluk ilişkileri çok daha farklı ve güzel boyuttaydı. Şimdi Divriği sanki İstanbul Ankara gibi yaşıyor. Halk kabuğuna çekilmiş, pek çok kimse birbiriyle ilgilenmiyor, selamlaşmıyor, yalnız bir yaşam peşinde... Esnaflar arasında da rekabetten kaynaklanan bir çekememezlik var. En küçük olay bile resmi makamlara şikâyet konusu oluyor. Ben Divriği de bayan olarak erkek yoğunluklu bir çarşıda fazla zorlanmıyorum. Bu da Divriğinin güzel tarafı. İş hayatı her geçen gün kötüye gidiyor. Çarşamba pazarında da tezgâh açıyorum. Düğünlerde, kınalarda oyuncak satıp ayakta durmaya çalışıyorum. Divriği’nin yeni bir ruha yeni bir anlayışa ihtiyacı var... Divriğili kadınlar biraz daha üretime yakın durmalı. Duran arkadaşlar yok değil. Onların maddiyattan çok manevi ve moral desteğe ihtiyaçları var...İlginize çok teşekkür ederim.... Yeni Divriği İnternet Gazetesi eski Bilmak Güvenlik Teknolojileri A.Ş. Hürriyet Mahallesi. Yurt Sokak. No:38 Kat:5 Çağlayan / Kağıthane / İSTANBUL Tel: 0212 225 80 50 (Pbx) Fax: 0212 234 46 02 Mail: [email protected] 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 3 sayılarını okumak için www.mustafatarakci.com Sitesini tıklayınız. ÜCRETSİZDİR 15TEMMUZ 2013 SAYI: 55 ÇUVAL OLAYI 10. YILDÖNÜMÜNÜNDE HATIRLANDI 10 yıl önce, 4 Temmuz 2003'te IrakSüleymaniye'de, Amerikan askerleri, Türk Özel Kuvvetleri Karargahı'na baskın düzenledi. Amerikan askerleri bir binbaşı komutasındaki 11 Türk subayının başına çuval geçirip, ellerine kelepçe vurdular. Askerlerimiz Süleymaniye'den Bağdat'a götürüldü ve yine Amerikalılara ait bir hapisaneye konuldu. Askerlerimiz 60 saat süreyle sorgulandı, işkenceye maruz kaldı. Amerika'nın gözleri, Süleymaniye'deki Türk Özel Kuvvetler Karargahı'na çevrilmişti. Amerikalılar, "Türkler bölgede önemli bir örtülü eylem yapacak" şeklinde gerekçelerle düğmeye bastı. 4 Temmuz günü Amerikalı Albay Mayville'in emrinde yaklaşık 100 kişilik silahlı bir grup Süleymaniye'de, Türk Özel Kuvvetleri Karargahı'na doğru yürüyüşe geçti. Türk Özel Kuvvetleri, ABD kuvvetlerince esir alındı. Başbakan Tayyip Erdoğan, "ABD'ye nota verilsin" çağrılarına "bu müzik notası değil ki!" sözleriyle yanıt verdi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök emekli olduktan sonra Çuval olayıyla ilgili olarak şu sözleriyle tepki çekti: Ben ABD'lilerin çuval olayının bizi bu kadar rencide edeceğini bildiklerini de zannetmiyorum. Çünkü onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm. Bu çuval da değil, görmesini engelleyecek bir poşet. Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Halkla İlişkiler-Tanıtım: Oya YILMAZ VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: 8.230.105.579 SAYFA 4 ĠSLAMĠYETĠ KABULDEN SONRA MISIR İlk İslam zamanı 640 - 868 Tolunoğulları 868 - 905 Abbasiler 905 - 935 Akşitler 935 - 969 Fatımiler Devleti 969 - 1171 Eyyubiler Devleti 1171 - 1250' Memlûk Devleti 1250 - 1517 Osmanlı Devleti 1517 - 1805 Mısır Napolyon çıkarması 1798 - 1802 Mehmet Ali Paşa Hanedanı 1805 - 1882 İngiliz egemenliği 1882 - 15 Mart 1922 Mısır Krallığı 19 Nisan 1922 - Temmuz 1952 Mısır Cumhuriyeti 18 Haziran 1953 - 1 Şubat 1958 Birleşik Arap Cumhuriyeti 1 Şubat 1958 - 2 Eylül 1971 İrtibat: [email protected] MISIR VE DARBE HABER/ANALĠZ: M.T. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim'in Ridaniye Muharebesi'yle Memlûk Sultanlığı'nı yıkarak Mısır'ı Osmanlı topraklarına katması sonucunda Mısır Eyaleti kurulmuştur. Halifelik de Türklere geçmiştir. FRANSIZ ÇIKARMASI VE YAŞANAN ÇATIŞMALAR. 1798 yılında Fransa eyalete çıkarma yapmıştır. 1805 yılında vali olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa bağımsız olarak hareket etmeye başlamış ve daha sonra kendi soyundan gelen Kavalalılar Hanedanı tarafından yönetilecek olan, iç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı Mısır Hidivliği'ni kurmuştur. Böylece Mısır Eyaleti ortadan kalkmıştır. 19. yüzyıla kadar Mısır'da Osmanlı egemenliği sürmeye devam etmiştir. Ardından yılında Britanya İmparatorluğu Mısır'ı almıştır. BAŞBAKAN ERDOĞAN MISIR OLAYLARINI DEĞERLENDİRİYOR: “SANDIK DEMOKRASİNİN NAMUSUDUR.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da düzenlenen Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanlarının 2.Kurultayı'nın kapanış oturumda konuşuyor. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada Mısır'daki olaylara değindi. Başbakan Erdoğan, "Dünyanın neresinde olursa olsun, seçimle gelmiş hangi iktidara karşı olursa olsun, darbeler kötüdür .darbelerin hedefi demokrasidir. Bunu herkesin cesaretle açık yüreklilikle samimiyetle ifade etmesini bekliyorum. Ben şu anda batıya şaşıyorum. Batı hala bu olaya darbe diyememiştir. Ama bu arada Afrika Birliği'ni de tebrik ediyorum. Afrika Birliği de Mısır'ın üyeliğini askıya almıştır. Duruş budur" dedi. Erdoğan, "Batı hala bu olaya darbe diyememiştir. Batı samimiyet testinde sınıfta kalmıştır. Sandık demokrasinin namusudur" şeklinde konuştu. "Bölgenin parametreleriyle Türkiye'yi analiz etmek mümkün değildir. Türkiye farklı bir yerdedir" diyen Başbakan Erdoğan, "Mısır, Mısır halkı, idarecileri, siyasetçileri, askeri ve sivil bürokrasisi, Türkiye'nin yakın tarihini mutlaka okumalı, Türkiye'nin yakın tarihindeki tecrübesini mutlaka ama mutlaka dikkate almalıdır. İçinde bulunduğumuz zor coğrafyada, halkının çoğunluğu Müslüman olan demokrasi ile idare edilen, demokrasisinin standartlarını her geçen gün yükselten bir ülke olarak Türkiye, hem Mısır hem de diğer tüm bölge ülkeleri için aslında çok önemli bir referanstır" diye konuştu. 3 Temmuz 2013 Çarşamba günü Mısır’da Ordu,48 saatlik ültimatomdan sonra Müslüman Kardeşler oylarıyla %52 destekle Cumhurbaşkanı olan Mühendis kökenli Prof Dr. Mursi’yi devirdi.İktidara el koydu. Darbe yanlıları gece boyunca gövde gösterisi yaptı. Anayasa mahkemesi Başkanı Cumhurbaşkanlığına getirildi. Teknokratlardan oluşan bir hükümet kuruldu. Mısır’da Ordu’nun bu müdahalesi, iki yıl önce başlatılan, Hüsnü Mübarek’in devrilmesi, seçimle sivil bir Cumhurbaşkanının iş başına gelmesi demokratik gelişmelerinin önünü kesti. Neden sonuç ilişkilerini analiz ettiğimizde şu bilgileri göz önünde bulundurmamız gerekiyor: -Darbenin lideri Mısır Genelkurmay Başkanı ve Savunma bakanı General Sisi’dir. -1954 doğumludur.2006 yılında Amerika da mesleki tekâmül kurs ve eğitim görmüştür. -Mursi, darbenin ayak sesleri duyulurken”seçilmiş cumhurbaşkanı ve aynı zamanda ordunun başkomutanıyım” demiştir. -Darbe kendisini ilk olarak devlet televizyonuna el koymak ve Müslüman Kardeşlere ait TV kanallarının susturulmasıyla kendini hissettirmiştir. -Mursi yanlıları, Tahrir dışındaki meydanlarda gösteriler yapmaktadır. -Mısır Cumhurbaşkanı ile ilk günlerinden itibaren iyi ilişkiler geliştiren AKP, sözcüsü Hüseyin Çelik aracılığıyla yayınladığı mesajda, Mursi’nin yanında olduğunu ifade etmiş, Amerika ve Özellikle Avrupa Birliği’ni “darbe “ sözcüğünü kullanmamakla suçlamıştır. -Mursi yanlıları yani Müslüman kardeşler örgütü kolay pes edeceğe benzemiyor. Gösteriler devam ediyor.6 Temmuz itibariyle ölü sayısı 30 idi. Müslüman kardeşler yanlıları ADEVİYE meydanını Mursi dönene kadar, en azından da ramazan sonuna kadar terk etmeyeceğe benziyorlar. Bu durum, Amerika ve Avrupa’nın genelde Ortadoğu’ya özelde Mısır’a ne şekilde baktıklarının ibret dolu belgesidir. Bunlar için demokrasi yok, kendi çıkarları vardır! 15 TEMMUZ 2013 SAYFA 5 SAYI: 55 İrtibat: [email protected] YRD. DOÇ. DR./EM. KUR. ALB. MUSTAFA TARAKÇI’NIN OLASI BELEDĠYE BAġKANLIĞINDA UYGULAMAYI DÜġÜNDÜĞÜ 32 PROJESĠNDEN Üçüncü 6 PROJEYĠ BĠLGĠNĠZE SUNUYORUZ. 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYI: 55 SAYFA 6 SAYFA6 İrtibat: [email protected] ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 SAYI:55 SAYFA-7 İRTBAT: BĠLGE THALES’ĠN VERDĠĞĠ DERS KÖġE İBRETLİK İnsan toplumları, dünyanın hemen her ülkesinde ve tüm zamanlarda birçok değerin kıymetini, çok kereler zamanında bilememişlerdir. Bunların başında bilginler, büyük sosyal güdücüler, din önderleri, sanatçılar ve mucitler gelir. Tüm insanlığın ortak değeri olan bu meşale kişilere, onların fazlası ile hak ettikleri saygıyı göstermeyen, göstermek şöyle dursun, hakaret eden ve hatta öldüren insanlar, toplumlar, ne yazık ki günümüzde de vardır. Bilginlere, önderlere, yazarlara, çizerlere, insanlığa hizmetlerini aksatacak sataşmaları geçmişte olduğu gibi günümüzde de görmekteyiz. Bunlara bir örnek olarak bilge Thales‟in başından geçen bir olayı anlatmak isterim sizlere. Bilge Thales, Anadolu‟ludur. Antik çağlarda, Egenin on iki büyük kentinden biri olan Milet‟te doğmuş, orada yaşamış ünlü bir matematikçi, gökbilimci ve filozoftur. İ.Ö. yedinci yüzyılın son çeyreği ile, altıncı yüzyılın ilk yarısı arasında yaşadığı bilinmektedir. Aristoteles‟e göre, ilk çağların yedi bilgesinden ilki ve en ünlüsüdür. Sistemleştirilmiş tabiat biliminin ilk taslağını o hazırladı. Ama asıl ününü, İ.Ö. 585 yılındaki güneş tutulmasını önceden haber vererek kazandı. İşte, yaşadığı zamanlarda bu ünlü bilgenin de sataşanları olmuş, ona insanlığa hizmetini aksatacak tarifler yapılmıştır. Bir yaz günü Milet çarşısında dolaşmakta olan ünlü bilgeye, bilimin değerinden, bilgenin hizmetlerinden habersiz bir kişi, “Thales, senin için çok akıllı, çok bilgili diyorlar ama sen neden zengin değilsin?” diyerek sataşır. Bilge önce söylenecek olur ama sonra vazgeçerek, sessizce uzaklaşır çarşıdan. Evine çekilen ve olaydan pek ziyade etkilenen bilge hemen düşünmeye koyulur. Yaptığı bir dizi gözlem ve hesaplardan sonra, bugün olduğu gibi 2700 yıl önce de önemli mahsüllerimizden olan zeytin mahsülünün, bir mevsim sonra gayet bereketli olacağına dair bulgular elde eder.Gerçeğe çok yakın bu tesbitlerinden sonra hemen harekete geçer. O zamanlar zeytinyağı ilkel usullerle çalışan zeytin ezim evlerinde üretiliyordu. İşte Thales, başta Milet olmak üzere, Priene, Didim, Tralles (bugünkü Aydın), Magnesia ve yörede bulunan ne kadar zeytin ezim evi varsa hepsini bir yıllığına kiralar. Gerçekten de zeytin mevsimi geldiğinde, tabiatın çok cömert davranarak bol mahsül verdiğini gören bölge halkı, zeytinlerini ezimevlerine taşımaya başlamış. Bunun üzerine, ezim evlerini kiralayan Thales, kısa sürede bol bol para ve servet kazanır. Varsıl bir kişi haline gelir. Zeytin sıkma işi bitince, kiraladığı ezimhaneleri sahiplerine geri verip Milet‟e dönen ünlü bilge, geçen yaz kendine sataşan kişiyi aramaya koyulur. Ve kendisini bilimsel çalışmalarından bir yıl alıkoyduğu için gücenik olduğu kişiye yine sıcak bir yaz ikindisinde çarşıda rastlar. Ona derki, “Bu işleri biz de anlarız, ama bizim işimiz bu değildir”. Bunun üzerine, ünlü bilgeden hak ettiği cevabı alan ve azarlanan haddini bilmez kişi bilgeden özür diler. Yüreği insan ve bilim sevgisiyle dolu olan ünlü bilge ise, sözkonusu kişiyi af ettiği gibi, onu öğrencileri arasına alarak, aydınlanmasını, yararlı bir insan olarak yetişmesini sağlar. İnsanlığa hizmetten başka bir kaygıları yoktur bilgelerin. Yalnız üyesi olduğu toplumun değil, tüm insanlığın ortak değeri olan bu insanlara sahip çıkmalı, gözümüz gibi korumalıyız. Gelmiş geçmiş ve halen yaşayan değerlerimizin üstüne titremek, onlardan KINALI ALİ Üsteğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sohbet ediyor. Nerelisin ya da kaç kardeşsin gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı; delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu „‟Adın ne senin evladım?”dedi. Delikanlı hazır ol durumuna geçti ve komutanın sorusunu bir solukta yanıtladı.„‟Ali komutanım.‟‟ Dedi Sonrada komutanın „‟Nerelisin?‟‟sorusunu da aynı çeviklikte yanıtladı. „‟Tokatlıyım komutanım‟‟dedi. Tokat‟ın zile kazasındanım. Üsteğmen Faruk şimdi de kafasını kurcalayan soruyu sordu. „‟peki, evladım bu kafanın hali ne?‟‟ dedi. „‟ saçlarının ortası neden böyle kırmızı boyalı?‟‟ dedi. Ali duraksamadan yanıt verdi; „‟Cepheye gitmeden, evden ayrılmadan önce anam saçıma kına yaktı komutanım,‟‟ dedi. „‟Neden yaktığını bilmiyorum‟‟. Üsteğmen daha fazla üstelemeden „‟peki gidebilirsin kınalı Ali „‟ dedi. Onun o gün ağzından çıkan Kınalı Ali adı,Ali‟nin o günden sonraki adı oldu. Cephede tüm arkadaşlarının ağzında onun adı artık „‟kınalı ali‟‟ idi. Arkadaşları onun adına Ali demekle kalmıyorlar saçlarının ortasındaki kınasına takılıyorlar zaman zaman şakalarının konusu da yapıyorlardı. Kınalı Ali arkadaşlarına karşı sevecen tutumu ve cephedeki cesur atılımlarıyla kısa sürede herkesin sevgisini kazandı. Bir gün memleketine mektup göndermek isteyince arkadaşlarından yardım istedi. Sen söyle biz yazalım dediler. „‟Sevgili anneciğim babacığım diye başlıyor kınalı Ali mektubuna , „‟hasretle ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni sakın merak etmeyin diye devam ediyordu. ..Sonunda, „‟Anacığım beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama burada komutanlarım da arkadaşlarım da hep benimle dalga geçiyor‟‟diye yazdırır… Gelibolu da savaş giderek şiddetleniyordu. İngilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle Gelibolu‟ya yüklenmeye başlamışlardı. Gelibolu cephesini savunan erlerimiz önceleri teker teker sonraları beşer beşer şahit oluyorlardı. Gelibolu düşmek üzereydi kınalı Ali‟nin komutanı bu durum karşısında çaresizliğin ve hırsından yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz hazır değildi. Askerleri yeni gelmişlerdi cepheye alışmamışlar, savaşmayı tam öğrenememişlerdi… Komutanlarının bu sıkıntılı durumunu gören ve cephenin düşmekte olduğunu bilen kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına gittiler ve ondan kendilerini cepheye göndermelerini istediler. Adeta yalvarıyorlardı. Komutanları daha fazla direnemedi. Ölüme gönderdiğini bilerek onların bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Kınalı Ali ve arkadaşları sevinç çığlıkları atarak cepheye, hayır, bile bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinden ölümle buluşacakları yere koşan kınalı Ali‟nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi, gidenlerin tümü şehit olmuştu… Bu olaydan kısa bir süre sonra kınalı Ali ye anne ve babasından mektup geldi. Onu yerine komutanı aldı; mektubu buruk bir ifadeyle okumaya başladı faydalanmak, onların çalışmalarıyla daha faydalı olanakları ve ortamları yaratmak, onlardan aydınlanmak, onlara gereken saygıyı göstermek hepimiz için en büyük ödevdir. . „‟oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle seninle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar -Gelinlik kıza gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye. -Kurbanlık koça Allaha kurban olsun diye -Askere giden yiğitlerimize vatana kurban olsun diye. Muharrem Karahan (Felsefe Öğretmeni ve Psikolog) TAM MANASI Kinaye:düşündüklerini dolaylı anlatma, Kapris:düşüncesizce değişken istek, Kuma.aynı erkekle evli kadınlardan birbirine göre adı Muzaffer: zafer kazanmış,yenmiş, Muamma:anlaşılmayan, bilinmeyen şey, Mahmur:süzsün, dalgın bakışlı, Semiz:Şişman,eti-yağı çok olan 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 [email protected] Gözlerinden öper, selam ederim. Allaha emanet olun. Ali’nin komutanı mektubu okurken ve onu dinleyen çevresindeki herkes hıçkıra hıçkıra ağlıyordu… DERLEYEN: Mustafa Tarakçı SAYFA 7 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 8 MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. Alb. [email protected] BELEDĠYECĠLĠK SĠYASET DEĞĠL HĠZMET MAKAMIDIR. 30 Mart 2014’te Yerel Yönetimler seçimi yapılacaktır. Yeni Belediye Başkanları, İl Genel meclisi üyeleri, yeni Muhtarlar seçilecektir. İl genel meclisi üyeleri ve muhtarları inceleme dışında bırakacak olursak, belediye başkanlarının parti kimliği milletvekili seçimlerine göre daha az önem arz etmektedir. Şöyleki: Nüfusu çok olan büyükşehirlerde, il ve ilçelerde, belediye başkan adayınım parti çatısı altında gösterilmesi kaçınılmazdır. Divriği, kangal, Gürün, Zara gibi nüfusu 20 bini bulmayan ilçelerde belediye başkanları, partili kimlikleri kadar, kendi kişilikleri, özgeçmişi, memleket sevdası, görev heyecanı, hele hele projeleri ile öne çıkarlar,çıkması gerekir. Çünkü, belediye başkanları seçildikleri günden sonra o ilçedeki yalnız kendi partili hemşerilerin değil herkesin belediye başkanıdır. Herkesin nikâhını kıyacaktır, Herkesin çöpünü toplatacak, çöp konteynırlarını ilaçlatacaktır. Önce kendi süpürmesi gereken yerleri süpürecek, yol kenarında kurumuş ot bırakmayacak, sonra herkesin de kapısının önünü süpürmesini isteyecektir. Herkesin bahçesine zamanında suyu getirtecek, hiçbir bahane ile ağaçların kurumasına sebebiyet vermeyecektir... İrtibat: [email protected] Herkesi güler yüzle, tatlı dille karşılayıp uğurlayacak; Hesap vermekten hiçbir zaman kaçınmayacaktır. Belediye başkanlığını geçici bir makam olarak görüp, bu makamın hizmet makamı olduğu gerçeğinden hareketle; maddi imkanları, personel kapasitesi, zamanı iyi kullanıp,iyi bir planlamayla “az zamanda çok ve büyük işler “yapmanın gayreti içinde olacaktır. “ben yaptım oldu”mantığı yanlıştır. Hiç kimse herkesten akıllı değildir. Ortak aklın kullanılması, meşveret ilkesine saygı duyulması esas alınmalıdır. Herkes bu toprakların şerefli ve onurlu birer evladı olarak, gerektiğinde memleketi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağı gerçeğinden hareketle, belediyenin altına girdiği ağır yüklerden(örneğin cumhuriyet meydanı altını oyup oto park yapmakta)bu milletin mazotu doldurulduğunda traktörünü kamyonunu belediye hizmetinde boş kaldığı günlerde çalıştırmayacağını, el arabası ile tuğla taşımayacağını, ağaç dikmeyeceğini, dikilen ağaçları sulamayacağını iddia etmek doğru değildir. Yaşayan nesil, kendinden sonraki nesil için fedakârlık yapmadıkça memleket kalkınmaz! Divriği,fedakar ve yurtsever insanların beşiğidir. Divriği, tarih ve kültür şehridir. Kendine özgü örf adet ve gelenekleri vardır. Asırlardır bu güzel ilçede farklı inanç kültürüne sahip insanlar karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü çerçevesinde yaşamışlar ve yaşamaya devam etmektedirler. Belediye başkanlığı hizmet makamıdır. İdeolojisi yoktur ve olamaz. Halkına hizmeti en büyük mutluluk olarak hissetmek ve bunun için gayret göstermek belediye başkanları için en doğru olanıdır.... İNANÇ, UMUT VE SEVGİ BU ÜÇLÜ ÇOK ÖNEMLİDİR. AHMET YOZGATLI 850 YILLIK DİVRİĞİ KALE CAMİİNİN Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. KALE CAMİİ Sanat çevreleri tarafından muhtelif toplantı, yazılı ve görsel yayınlarla gündeme gelen ünik bir eser olan 200 yıldır terk edilmiĢ Mengücekliler tarafından 11801181 yıllarında yapılan Türk yapılaĢma sürecinden günümüze eriĢen Anadolu’nun en eski özgün yapıya sahip Divriği Kale Camii’nin restorasyonunda özgün değerlerin yok edildiği yapılan hataların tekrarlanmaması için kamuoyu ve yöneticilerin duyarlı olması bir görevdir. Kale cami için kurtarmak ve korumak gibi bir kaygısı olmayan ve bu konuda sorumluluk duymayan, geçmiĢe, doğal ve kültürel varlıklarımıza saygısı laftan ibaret olan kiĢilerin aymazlığının tarihe yansıyıĢı kuĢkusuz “vahim” olacaktır. Kimlerin neleri yok ettikleri ya da yok ediliĢine seyirci kaldığı tarih önünde mutlaka yargılanacaktır. Ġnsanların kendi bireylerine verebildiği en ağır ceza da budur. 15 TEMMUZ 2013 ĠÇĠ TEMĠZLENECEKTĠ HĠÇ BĠR ONARIM YAPILMAYACAKTI TEHLĠKE ARZEDEN KISIMLAR EMNĠYETE ALINACAKTI DAM ÖRTÜSÜ KORUNACAKTI ĠÇ VE DIġ MEKÂNLAR OLDUĞU GĠBĠ KORUNACAKTI 850 YILLIK SIVA KORUNACAKTI KORUMA VE BAKIM YAPILACAKTI STATĠK OLARAK BĠNA SAĞLAMA ALINACAKTI ZAMANA VE DIġ ETKĠLERE KARġI ÖRTÜ ĠLE ÖNLEM ALINACAKTI TÜRK SANATI TARİHİNİN 12. Y.Y. DAN KALAN TEK ÜNİK ESERİ OLARAK DİVRİĞİ KALESİNİN TEPESİNDE BİR FANUS İÇİNDE PARLAYAN BİR MÜCEVHER GİBİ KORUNACAKTI. SEVGİ İNSANA GÜÇ VEREN BİR ENERJİDİR. Ataner Yıldırım SAYI: 55 SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 SAYFA 9 SAYI: 55 İrtibat: [email protected] 1707‟de Giovanni Maria Lancisi sıtmanın sivrisineklerden bulaştığını savundu. 1880‟de Alfonso Laveran kandaki bir parazitin sıtmaya sebep olduğunu buldu. Sivrisineğin ısırması ile sıtma mikrobu insandan insana taşınıyordu. Dr. Meral Avcı Delipınar . TÜRKİYEDE SITMA İLE MÜCADELENİN TARİHİ I İnsanın sıtmayla bilimsel mücadelesi bilgiler yolu ile doğanın sırlarını çözüp, doğayı denetim altına alarak doğaya karşı mücadele vermesidir. İnsani, ekonomik ve stratejik yönden önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti‟nin aydınlamacı, modernist düşüncesi için iyi bir örnek oluşturan sıtma mücadelesi bu makalede üç alt dönem olarak ele alınmıştır. Birinci alt dönem 1924-1936 İkinci alt dönem 1937-1944 Üçüncü alt dönem 1945-1957 yıllarını kapsamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti‟nin başlangıç yıllarında yaşanan savaşlar ve mübadeleler sebebiyle nüfus azalmıştı. Müslüman olmayan nüfus ülkeden ayrılmak zorunda kalınca burjuvazi yitirilmişti. Kalan nüfusun büyük kısmı salgın hastalıklar sebebiyle çalışamaz durumdaydı. Cumhuriyet‟in yöneticileri nüfus sorununun var olması sebebiyle kurtuluş savaşı döneminde vilayetler düzeyinde Sıhhi ve İçtimai coğrafya araştırmaları yaptılar. Nüfus politikasına göre nüfusun sayısı da, sağlığı da önemliydi. 1 Kasım 1924‟te Mustafa Kemal T.B.M.M.‟nin ikinci dönem ikinci toplanma yılını açarken yaptığı konuşmada sıtma mücadelesinin gerekliliği üzerinde duruyordu. 22 Kasım 1924‟de Fethi Okyar Hükümeti Programında sıtma ile mücadele de mevcuttu. Sıtma, insandan insana anofel cinsi sivrisineğin sokması ile bulaşır, sıcak ülke hastalığıdır. Sıtma hastalığı kırıklık ve keyifsizlik dönemlerinden sonra gelen sıtma nöbeti ile ortaya çıkar. Bir iki saat kadar süren üşüme ve titremeden sonra dört, altı saat sürebilen ateş yüksekliği ile iki dört saat süren şiddetli terleme görülür. Terlemeden sonra hasta rahatlar. Sıtma ile savaş kampanyalarına göre tüm sıtmalılar tedavi edilirse sıtma mikrobu yok edilecekti. Bu amaçla tüm nüfusu kapsayan taramalar yapılmalı, hastalar saptanmalıydı. Hastalığa sebep olan sivrisineklerin öldürülmesi, su birikintilerinin yok edilmesi, sürfelerle savaş hastalığın önlenmesinde alınması gereken önlemlerdi. Sıtma savaşında, sağlıklı insanların sivrisineklerden korunması için pencere ve kapıların tellenmesi, cibinlik kullanılması, güneş batmadan önce kapı ve pencerelerin kapanması, gün ışıyıncaya kadar açılmaması önlemleri alınmalıydı. Sivrisinek ile insanın temasını önleyen bu önlemler yanında yaşama mekânlarını ilaçlayarak sivrisineğin öldürülmesi, sivrisineğin sokmasının engellenemediği yerlerde kişilere koruyucu dozda kinin ve atebrin ilaçlarının verilmesi gerekmekteydi. Kına-kına ağacının kabuklarından kininin maddesinin ayrılarak kullanılması 1820‟de sıtma tedavisinde tek ilaçtı. 1930 yılında atebrin üretilerek sıtma tedavisi ucuzlatıldı. 1943‟te sentetik kinin üretildi. Sıtmanın hangi coğrafyada var olduğunun önemi büyüktü. Salgın hastalık olan sıtma coğrafyaya, iklim ve topografik özelliklere göre ortaya çıkar. 16 derece-33 derece arasında sıtma parazitleri ürer, yayılmasında yağış ve havadaki nem oranı önemli faktördü. Hareket ederken su kaybeden sivrisinekler aşırı sıcak ve soğuk kuru havada üreyemezler. Sevgi, başarının anahtarıdır. Mustafa Tarakçı ŞENGÜL DURAN GENÇDAL 20 YILLIK UTANÇ Sivas olaylarının üzerinden tam 20 yıl geçti. 2 Temmuz 93 de Madımak Oteline atılan ateş bugün tüm aleviyle ,koruyla yürekleri yakmaya devam ediyor.Gözü dönmüş,kendinden geçmiş husumet,nefret dolu kara kalabalıklar tekbir sesleriyle,cihat bildirileriyle,korkusuzca,fütursuzca kendi gibi düşünmeyenleri otele kıstırıp diri diri yaktılar.Cumhuriyetin temellerinin atılmasıyla iller arasındaki ayrıcaklı yerini,insan yakmaya,yobazlığa ve vahşete kaptırdı bir anda aşıklar ve ozanlar şehri Sivas.. Günler öncesinden otelin etrafına taşları yığanından, fetvaları verip halkı kışkırtanlarından, otelin içine girip linçe kalkışanından, benzini taşıyıp kibriti çakanından, itfaiye aracının önüne yatıp yangının söndürülmesine engel olmak isteyeninden, ağır tahrik var deyip katliama kılıf uyduranından, bu kadar insan futbol maçında da ölebilir büyütecek bir şey yok diyen dönemin faili meçhul zengininden, ''evet yaktık,yine yakarız''diyen katillerinden, onları savunup sonra milletvekilliğiyle mükafatlandırılan avukatlarından,zaman aşımına uğratan yargısından ve zaman aşımını ''hayırlı''bulan günümüz iktidarına tam bir utançtır yaşanılanlar... ''Cehennem ateşi bu geberin'' diye otelin etrafını saranların kaç tanesi acaba 67 yaşına 70 kitap sığdıran ASIM BEZİRCİ nin bir tek kitabını okumuştu? Kaç tanesi Davut Sular inin, yadiğarı EDİBE SULARİnin ''Bugün Bayram Günü Derler''türküsünü dinlemişlerdi? Yada 100 den fazla bestesi olan MUHLİS AKARSU nun ''Kula Kulluk Yakışırmı'' türküsünü... 6 yaşında saz çalmaya başlayan 11 yaşında sahne alan 3 telli sazıyla ''şelpe''siyle büyüleyen HASRET GÜLTEKİN in ''zenci dişi aydınlığı''ve ''kirpiklerin gözleri kucaklaması''sözünü ne kadar anlamışlardı?Dünyaya gözünü yoksul açmış hayatı hep mücadeleyle geçmiş daha 12 yaşında eline ''cura''sını alıp Sivas ta curasıyla yanan büyük ozan NESİMİ ÇİMEN in ''Barış Güvercini''ezgisini hiç duymuşlarımıydı?ASAF KOÇAK ın karikatürlerine hiç rastlamışlarımıydı?Toplumsal duyarlılığı dizelerinden eksik olmayan BEHÇET AYSAN ın kaç şiirini okumuşlardı?Sezen Aksunun seslendirdiği ''Ah Kavaklar'' şarkısını 52 yıllık ömrünü şiire adayan METİN ALTIOK un olduğundan haberleri var mıydı?12 Eylül faşizminden payına düşen haksızlığı Mamak Cezaevinde şiire sığınarak yaşayan ERDAL AYRANCI nın ''korksunlar alev çemberindeki akrep gibi/çünkü ölümleri/gül dikenlerinden olacak''dizelerini hiç duymuşlar mıydı?İstanbul’a birde MEHMET ATAY ın objektifinden baktılar mı acaba?Gülen yüzüyle,kıvırcık saçlarıyla hiç göz göze geldiler mi acaba?12 yaşındaki KORAY'IN 15 yaşındaki ablası MENEKŞE'ye sarılı bedenlerini morgdan almaya gelen ailesinin halini hiç tahmin edebildiler mi?En yaşlısı 22 yaşında olan Semah Ekibinin hiç aklına gelirmiydi 2 Temmuz akşamı karanlığı daha da karartan göğe yükselmiş ateş çemberinde son kez Semaha dönecekleri? Her ne kadar saldırının amacı Alevilere yönelik olsa da ilerici sol-sosyalist Sünni aydınlar,2 otel görevlisi ve 2 gösterici de saldırılarda hayatını kaybetti. Nasıl unutacağız soruyorum size,unutarak nasıl ortak oluruz bu zulme.Artık 1500 lerde yaşamıyoruz astığı-astık,kestiği-kestik devirleri geride kaldı.Çaldıranda kılıçla-kıyımla başlayan sessizlik Sivas ta ateşle-alevle çığlığa döndü.Aleviler için 2 temmuz milat oldu,artık yüksek sesle ezelden beri bu topraklarda var olduklarını ve var olacaklarını haykırmaya başladılar.Daha örgütlü hareket etmeye ve haklarına daha sahip çıkmaya başladılar.Bunca canın affını değil hakkını sormak için alanlara çıktılar.Ve tabiki Unutturmak isteyenlere bu fırsatı vermeyecekler ta ki MADIMAK UTANÇ MÜZESİ olana dek. KÜLTÜR, DÜŞÜNCEYİ ZENGİNLEŞRİREN ZEVKİ İNCELTEN BİGİLERİN TÜMÜDÜR. 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 9 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 SAYFA 10 İrtibat: [email protected] KONUK YAZAR BĠRĠ SĠZĠ BĠR DEFA ALDATIRSA SUÇ ONUNDUR, ĠKĠNCĠ DEFA ALDATIRSA BiLĠNKĠ SUÇ SĠZĠNDĠR. Sevgli hemşerilerim şairin dediği gibi yatma sakta, kalkmasak da o köy bizim köyümüz.Yani ekmeğini dışarda arayan bir hem şehriniz olarak,yerel seçimlerin yaklaştığı ,partilerin aday belirlediği şu günlerde özellikle yerel seçimlerde ilçemizde yönetime talip olanlar için biraz zülfüyare dokunmak istedim sürçü lisan ettiysek affola. İnsanların doğuştan hak ettikleri çağdaş dünya standartlarında yaşayacağı bir kent yaratmak yerel yönetime talip olanların asli görevleridir, onları insanlara bir lütuf gibi sunmak, kimse kusura bakmasın ama çok aşağılayıcı, insan onurunu rencide edici bir tavırdır. İnsanlara hak ettiklerini veripte sonradan ben verdim ben ettim diyen idarecilerden oldum olsı nefret ettim. Büyüklük verdim demekle olmaz,sen ne istiyorsun ?Diye sorup hiçbirşey yapamıyorsan bile insanların içinden geçenleri dinleyerek olur.. Artık bu insanlar ne istiyorlar diye düşünmenin (geçmiş olsa bile)zamanıdır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşanmış bir olay çözüm örneğidir,itiraz edilmeyecek kadar büyük bir ders niteliğindedir: İki kardeş babaları öldükten sonra miras kalan tarlayı bir türlü anlaşıp bölüşemezler .Aralarında kavga ederle,bir yandan da padişlaha haber gönderirler,tarlamızı bölüştürsün diye.Ama padişah ya duymazdan gelir yada ilgilenmek istemez Ama iki kardeşin kavgaları bitmek bilmez.Artık Kanuni dayanamaz iki kardeşi çağırtır huzuruna.iki kardeş gelirler huzura.Kanuni karşısına alır iki kardeşi başlarkonuşmaya: İki kardeşsiniz ayıp değil mi neyi paylaşamıyorsunu da sürekli kavga ediyorsunuz diye sorar. Padişahım babamızdan bir tarla miras kaldı iki kardeş miras kalan tarlayı paylaşamadığımızdan sürekli kavga ediyoruz, diye cevap verirler padişaha. Padişah yarın 10.00 da tarlanızın başında olun ben gelip paylaştıracağım der. Padişah avanesiyle dediği saate tarlaya gider,kardeşlerde tarlanın başındadır.Kanuni sorar. Hanginiz büyüksünüz ?Ben der büyüğü. O zaman al şu sopayı istediğin yerden ikiye böl.Sonradan olcakları keşfedemeyen büyük kardeş keyifle tarlayı ikiye böler. Kanuni tamam mı ikiye böldün mü diye sorar büyüğe. Büyükte keyifle evet padişahım böldüm der . Kanuni küçüğe döner istediğin tarafı seç der. Küçük istediği tarafı seçer. Padişah ikisini de karşısına alır.İtirazı olan varmı diye sorar. Aylardır kavga eden iki kardeş bu durum karşısında söylüyecek söz bulamazlar. Büyük olan böldüğü için,küçük olanda istediği tarafı aldığı için itiraz edecek birşey kalmıyor.Büyük olan ben yanlış böldüm,küçük olanda ben yanlış aldım diyemiyeceği içinde ortada itiraz edecek birşey kalmıyor. Tabii bizde bu yaşanmış hikâyenin sonunda Kanuniye neden Kanuni dendiğini anlıyoruz. Evet dostlar kısadan hisse çözümsüz hiçbir sorun olmaz yeter ki sizi dinleyen,sizi birey yerine koyan yöneticiyi bulup seçmek sizin elinizde yarın çok geç olablir asla parti ayırımı yapmadan sizi dinleyen sorunlarınıza,şehrin sorunlarına çözüm üretecek yerel yöneticileri bulup çıkarmak da sizlere düşüyor. Nacizane iki çift sözümde yerel yönetici adaylığına soyunmuş yöneticilere olacak dostlar. Sayın yerel yönetim adayları kendilerine göre küçük bireyler olan halktan insanları karşılarına alıp dinlemeleri, makul isteklerini daha sonra itiraz edilmeyecek şekilde hayata geçirmelerini salık veriyorum. Halkı dinlemeden kendi kafalarından karar verirlerse Divriği ve Divriği halkı’ nın refah seviyesinde bir iyileştirme olmaz. Unutulmamalıdır ki halkın istekleri inayet değil tamamen çağdaş,insan haklarına dayalı yaşanır bir kent için olacaktır.Sayın yerel yönetici adayları bu güne kadar tarihin sarı yapraklarında hiçbir yerek yöneticiye rastladınız mı? ama Sadık beyin, Demirağ kardeşlerin ismi silinmiyecek şekilde işlenmiştir orda o sayfalarda asıl olması gerekenler yerel yöneticiler olmalıydı,dilerim bu seçimlerde halk öyle bir yöneticiyi seçerde Diviğimin makus talihini değiştirirler. Şimdiden tüm yerel yönetici adaylarına başarılar dikerken, hemşehrilerimide bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. GALİP TELLİOĞLU Galip Tellioğlu 15 TEMMUZ 2013 SAYI: 55 KONUK YAZAR Atatürk’ün Arkadaşları-2 Celal Bayar (1883-1985) Parlamenter, devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1883 yılında Bursa-Gemlik'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini babası Abdullah Fehmi Efendi'nin yanında yapan Bayar, Gemlik mahkeme ve reji kalemine memur olarak girdi. Daha sonra Ziraat Bankası'nda çalışmaya başladı. Bu arada Harir Darutariri okuluna devam etti. 1990'da İttihat Terakki Cemiyeti'nin kurduğu gönüllüler taburuna yazıldı. Zamanla bu partinin sayılı üyeleri arasına girdi. İzmir'de kurulan cemiyetin genel sekreterliğini yürüten Bayar, Kız Lisesi'nin ve Şimendifer Okulu'nun açılmasına ön ayak oldu. I. Dünya Savaşı'ndan sonra İzmir'de kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin de faal üyeleri arasına katıldı. 1920 yılında Bursa milletvekili olarak Büyük Millet Meclisi'ne katılan Bayar, aynı tarihte İktisat Bakanlığına vekalet etti. Çerkez Ethem'in isyanı sırasında, Ethem'i ikna etmek için gönderilen heyete başkanlık etti. 1921'de İktisat Başkanlığına getirildi. Lozan Konferansı'na müşavir üye olarak katıldı. 1924'te Türkiye İş Bankası'nı kurma görevini üstlendi. 1937'de İsmet İnönü'nün başbakanlıktan ayrılması üzerine, Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 14. Başbakanı olarak tayin edildi ve ilk kabinesini kurdu. Atatürk'ün ölümünden sonra, Cumhurbaşkanlığına seçilen İsmet İnönü tarafından da başbakan olarak tayin edildi. Daha sonra İnönü ile anlaşamadığından, yerini 3 Mayıs 1939'da Doktor Refik Saydam'a bıraktı. CHP'de arkadaşları ile 1945'de Dörtlü Takrir'i verinceye kadar görev aldı ve bu tarihte Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu. 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde Genel Başkanı bulunduğu Demokrat Parti'nin iktidarı büyük çoğunlukla kazanması ile 22 Mayıs 1950'de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayar'ı Cumhurbaşkanlığına seçti. 1954-1957 genel seçimlerinden sonra da Meclis tarafından Cumhurbaşkanlığına seçilen Celal Bayar, 10 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde Adnan Menderes'i Başbakan olarak tayin etmiştir. Bayar, 27 Mayıs 1960'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koymaları ile tutuklanarak Yassıada'ya götürüldü. 16 ay süren soruşturma ve yargılamadan sonra, Yassıada Yüksek Adalet Divanı tarafından, 15 Demokrat Parti ileri geleni ile birlikte idama mahkum edilmiştir. Milli Birlik Komitesi, idamlardan üçünü (Menderes, Zorlu, Polatkan) onaylarken, başta Celal Bayar olmak üzere, 12 Demokrat Parti ileri geleninin idam hükmünü müebbet hapse çevirmiştir. Yassıada'dan Kayseri Cezaevi'ne götürülen Bayar, orada rahatsızlanmış, evinde tedavi edilmek üzere serbest bırakılmıştır. (7 Kasım 1964) SAYFA 10 SĠVAS ALĠ BABA PĠR FEYZULLAH ANMA ETKĠNLĠKLERĠ SĠVAS ALĠ BABA ANMASINDA TEKKEDE CEM OLMAYA MÜSADE EDĠLMEDĠ Haber: Ġsmail AydoğmuĢ 3. Geleneksel Ali Baba Anama Etkinliği Programı dolaysıyla Ali Baba Zade Pir Feyzullah Efendi Derneği yönetici ve üyelerinden oluşan bir grup ziyaretçi 6 Temmuz 2013 Cumartesi Günü Saat 10:00 da Sivas Ali Baba Dergahı'nın yanında bulunan "Susamuşlar Konağı" olarak bilinen tekkede Cem olmak istemiş, Belediye yetkilileri tarafından bu istekleri geri çevrilmiş müsade edilmemiştir. Türkiye'nin bir çok köşesinden gelerek bir araya gelen Ali Baba evlatları ve Ali Baba sevenleri Sivas'ın bir semtine de adını veren Horasan erenlerinden Ali Baba'nın türbedeki yatırlarını ziyaret etti. Grup ardından daha sonra belediye tarafında restore edilirken adı değiştirilerek Susamışlar Konağı olarak isimlendirilen Ali Baba'nın cem olduğu misafirlerini ağırladığı tekke ve zaviyesine geçti. Daha önce yetkililerden " sözlü ziyaret izni almasının geçerli olmadığını" belirten yetkililer, tekkenin gezilmesi dışında cem yapmalarına müsade etmemişlerdir. Telefonla aranan Belediye yetkilisi yanında kamera olan biriyle gelerek "Başkanlarının İstanbul'a gittiğini, kendilerinin böyle bir sorumluluğu alamayacaklarını" belirtmişlerdir. Bunun üzerine grup sakin şekilde Konaktan ayrlmıştır .Ali Baba Tekkesinde karşılaştıkları durumu eleştiren ve tepkilerini dile getiren Ali Baba evlatlarından aynı zamanda Ali Baba Zade Pir Feyzullah Efendi Dernek yöneticisi Yahya Aslandaş Dede yaptığı açılamada "uygulamanın savunulacak vicdani bir yönünün olmadığını, dedelerimizin yaşadığı mekanların bizlere kapatılamayacağını, güneşin balçıkla sıvanamayacağını" söylemiştir. HAFİK SULTAN SUYU ZİYARETİ 3. Geleneksel Ali Baba Zade Pir Feyzullah Efendi Anama Etkinliği Programı dolaysıyla İstanbul'dan gelen iki otobüsle program çerçevesinde Hafik Koru Çayrı'nda bulunan Sultan Suyu ziyaret edilmiş, Ali Baba soyundan Küçük Ali Baba'nın Revan Seferine giderken keramet gösterdiği Sultan Suyuna gidilmiştir. PİR FEYZULLAH ANMASINDA BİRLİK VURGUSU ÖNE ÇIKTI 3. Geleneksel Ali Baba Anama Etkinliği Programı dolaysıyla Ali Baba Zade Pir Feyzullah Efendi Derneği yönetici ve üyelerinden oluşan bir grup ziyaretçi 6 Temmuz 2013 Cumartesi Günü akşam saatlerinde Eski adı Heze olan hafik Bayramtepe köyüne geldi, Burada bulunan Ali Baba evlatlarından Pir Feyzullah Efendi'nin köyün üstünda bulunan Türbesi ziyaret edildi, Türkiyenin bir çok köşesinden, çevre köylerden ve Bayramtepeden katılan canların katılımıyla cem olundu, kurbanlar tığlanıp lokmalar paylaşıldı. Hafik Bayramtepe'deki Anma programı şair İsmail Aydoğmuş'un sunumuyla açıldı. Ardından söz alan Yahya Aslandaş dede "Ali Baba evlatları, Pir Feyzullah'ın canları; Biz bütün insanları kardeş biliyoruz. Yolumuz birlik ve sevgi yolu herkesi birlik ve sevgiye davet ediyorum" dedi.Ardından söz alan Hafik Belediye Başkanı Zeki Aydın "Bu ülke tarihine bakarsak 1071 i hatırlayalım Hacı Bektaşlar, Mevlanalar bu toprakları Türk yaptı. Osmanlının aslıda Bektaşidir. Bektaşiler bugün de memleketini seven insanlardır. "dedi. TOZANLININ BİRLİK CEMİ AHI SUYU BAŞINDA YAPILDI 7 Temmuz 2013 Pazar Günü Hafik Tozanlı Vadisi Melek Dede yatırının bulunduğu ormanlık alanda Ahi Çelebi'nin Çeşmesi başında yapılan 3. Geleneksel Ali Baba Anama Etkinliği Programı dolaysıyla Ali Baba Zade Pir Feyzullah Efendi Derneği'nin yaptığı Birlik Cemi ve lokmaları yendiği etkinlik çok renkli anlara sahne oldu. ÜCRETSİZDİR
Benzer belgeler
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54
çarşıda fazla zorlanmıyorum. Bu da Divriğinin güzel
tarafı.
İş hayatı her geçen gün kötüye gidiyor. Çarşamba
pazarında da tezgâh açıyorum. Düğünlerde, kınalarda
oyuncak satıp ayakta durmaya çalışıy...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-25
etmesi üzerine, Sayın Mehmet Bıyık daha önce yapımını
taahhüt ettiği Turizm Otelcilik Meslek yüksek Okulu
kararını tadil etmiş oldu. Ancak O yer, yani Eski hastane
arsası yine bu maksatla elde tutu...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-50
beklememizin daha uygun olacağını ifade etti.
Sayın Malik Ecder Özdemir’de bu konuda bağlayıcı bir
şey söylemeye yetkili olmadığını ifade ile, en adil ve en
uygun bir yöntemin geçmişte olduğu gibi ...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31
Bu özverili gayret ve maddi fedakârlıklarından dolayı,
Divriği‟nin internet üzerinden en önemli sesi ve nefesi
olan “Yeni Divriği İnternet Gazetesi” olarak her iki
hemşerimiz Sayın Mahir Tevrüz ve ...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32
Sayın Rektör ile Sayın Hasan Kan bir araya gelip bu
konuda imzalanması gereken protokol/taahhütnameyi
imzalayamadılar.
Hasan Kan Bey‟in işlerinin yoğunluğunu ileri sürerek
Sayın Rektör‟e randevu ve...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-37
Bir Divriği Sevdalısı olarak, içinizden biri olarak, sizlerin
de hissiyatınıza tercüman olarak bir konuyu dile getirmek
durumundayız.
İlçemizde iş adamları arasında önemli bir yeri olan
Sarıçiçekli...
Yeni Divriği gazetesi SAYI
açık ara ile en çok oy alan bir isim. Eski bir CHP’li.
CHP Gençlik Kolları Başkanlığı yapmış, Kılıçdaroğlu
öncesi Baykal ile Genel Başkanlık yarışına girmiş
birisi, önemli bir Belediyecilik birikim...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8
Mursi dönene kadar, en azından da ramazan sonuna
kadar terk etmeyeceğe benziyorlar.
Bu durum, Amerika ve Avrupa’nın genelde
haber - DİVRİĞİ GAZETESİ
taahhüt ettiği Turizm Otelcilik Meslek yüksek Okulu
kararını tadil etmiş oldu. Ancak O yer, yani Eski hastane
arsası yine bu maksatla elde tutulacağı sözü
Kaymakamlıktan alındı.
Önümüzdeki dönemde ...