Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31
Transkript
15 TEMMUZ 2012 SAYFA 1 SAYI: 31 Resimlerde de görüldüğü gibi 5 ayrı yerde yoğun bir şekilde yol çalışmaları yürütülüyor. Yeni yol tamamlanınca kısmetse en geç 1.5 saatte Arapkir’deyiz. yolun 37 km.’sinin satıh kaplamasının yapıldığı ifade edildi.9 km.’sinin toprak işleri bitmiş(Konak Köyüne kadar). “hadi bahse girelim, Seneye bu yol biterse sana Kiğılı’dan bir takım elbise alacağım”dedim. “Hocam,48 beden giyiyorum, şimdiden alsan iyi edersin,”dedi. Genç mühendis kardeşimin kararlı ve azimli tutumuna saygı duydum. Arapkir yol çalışmalarını yerinde görmek için arkadaşımız Vayis Güneş ile 24 Haziran 2012 günü yola koyulduk. Şimşekler firmasının en büyük şantiyesi olan Brestik Nahiyesi yakınındaki bir köy kadar büyükçe olan şantiyeye uğradık. Kendimizi tanıttık,”Yeni Divriği İnternet Gazetesi” adına haber yapmak için geldiğimizi, bize ne gibi yardımda bulunabileceklerini sorduk; hiç vakit kaybetmeden Muşlu İnşaat Mühendisi, aynı zamanda “Saha Amiri” sevgili Cengiz Belet,bizi arabasına davet etti her tarafı dolaştırdı... Resimlerde de görüldüğü gibi 5 ayrı yerde yoğun bir şekilde yol çalışmaları yürütülüyor.Yağışların yakın zamana kadar sürmesinden dolayı, inşaat sezonunun yeni yeni rayına oturduğundan söz etti. İrtibat: [email protected] Arapkir yol çalışması Saha Amiri İnşaat Mühendisi Sevgili Cengiz Belet ile beraberim. Belet,Muşlu, yurtesver,ülke bütünlüğünden yana çalışkan bir arkadaşımız. Ben, Divriği- Arapkir yolunu, Sivas- Divriği yolu gibi tahmin ediyordum. Hatta daha az engebeli diye düşünüyordum;oysa,çok zor bir arazi.Brestik’ten Sarıçiçek Bölgesine, Konak Köyüne kadar arazi o kadar inişli çıkışlı ki anlatmak mümkün değil.İş makineleri çoğunlukla yamaçlarda çalışıyor, yapılan çok sayıda dolgu var, “Palha Köprüsü” başlı başına bir sanat eseri... Demek bu yaşımıza kadar Divriği’den Arapkir’e gidemeyişimizin nedeni olmayan yolmuş.Mevcut yol, “yol demeye bin şahit lazım” denecek seviyede patikadan biraz iyice...Ama yeni yol tamamlanınca kısmetse en geç 1.5 saatte Arapkir’deyiz. Arapkir Yolu iki ayrı bölümde ele alınıyor: Birinci Parkur: Divriği Şehir geçişi 6200m.Bu yol Parke taşlı veya son söylemlere göre kaliteli asfalt olacak. Benzer menfez çalışmalarınd an çok sayıda var. Örnek olması açısından Konak Köyü yakınındakini resimledik İkinci Parkur: Divriği- Arapkir arası 51 km. -Bu yolun 3.2 km.siDuble Yol olacak ( Tahminen Zıraat Bahçesi Piknik Alanına kadar) -48 km. de “A-1 Sınıfı”yol olacak. Bu yolun 37 km.’sinin satıh kaplamasının yapıldığı ifade edildi.9 km.’sinin toprak işleri bitmiş(Konak Köyüne kadar) MUSTAFA TARAKÇI * TÜRKÜ KANALLARI NE YAPTIĞINIZIN FARKINDA MISINIZ? KÖY DERNEKLERİ, DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ NASIL BİR GELECEK, NASIL BİR GENÇLİK TASARLIYORSUNUZ? Türkü, bizim özümüz, güzel söz yumağımız, saz eşliğinde duygulandığımız, üzüldüğümüz, ağladığımız, sevindiğimiz, sevdalandığımız nameler... (DEVAMI s.’de) * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 Konak Köyü Divriği’nin bu istikametteki son köyü.Buradan sonra Konak Köyü Divriği’nin bu istikametteki son kadar köyü.Buradan Arapkir’e kadar Köprü“sanat yapıları” KöprüArapkir’e “sanatsonra yapıları” denen Menfezdenen çalışmaları Menfez çalışmaları devam ediyor. devam ediyor. Bu Yol çalışmalarını Merkezi Ankara’da olan “ŞİMŞEKLER” Firması yürütüyor. Firmanın Bölgemizde: 60 kamyon,6 dozer,15 ekskavatör,2 delici olmak üzere Toplam 83 araç ve iş makinesi var. Bölgedeki mühendis toplamı:6,tekniker toplamı:5, İşçi toplamı:370 Bizimle yakından ilgilenen, 3 saatini bizim için ayıran 2006 yılı Süleyman Demirel Üniversitesi İnşaat Mühendisi Bölüm mezunu Muşlu Kardeşimiz Saha Mühendisi Sevgili Cengiz Belet’e, “Bu iş iki senede zor biter!” dememe karşılık, kararlı konuştu:”Seneye geldiğinizde bu yolun bittiğini göreceksiniz” dedi.”Zor olanı bitirdik, bundan sonra dolgu, düzeltme işleri var, onlar pek zaman almaz” dedi. Ben yarı şaka yarı gerçek “hadi bahse girelim” edim.”Seneye bu yol biterse sana Kiğılı’dan bir takım elbise alacağım” dedim. “Hocam,48 beden giyiyorum, şimdiden alsan iyi edersin,”dedi. Genç mühendis kardeşimin kararlı ve azimli tutumuna saygı duydum. Firmanın şantiyesinden başka beton üretim tesislerini, taş ocağı işletme ve taş kırım Tesislerini gördük. Günde 350metreküp beton döküyorlar, günde 3500 kamyon sefer ile dolgu/ hafriyat yapıyorlar. SAYFA 1 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 KONAK KÖYÜNDEN SAYIN ALİ CANLI Arapkir Yol çalışmalarını incelerken, Konak Köyünde Sayın Ali Canlı’yı balkonda otururken gördük, selam verip sohbet ettik: -Kışın İstanbul Şirinevler de oturuyor, yazları eşiyle birlikte buraya geliyormuş, Diğer köylüler de onun gibilermiş, yazlıkçı... -Ne işim var bu yaştan sonra İstanbul’da, diyor. İşleri çocuklara devrettik, kilim, halı, mobilya üzerinde çalışıyoruz... Köyde elektriğin sık sık kesilmesinden başka şikâyeti yok. “Çarşamba günleri mutlaka Divriği’de inerim,hem tanıdık bildik dostları, arkadaşları ziyaret eder,onlarla sohbet eder hem de Hükümet Binası önüne açılan pazardan sebze meyve alırım. Bazen hanım da benimle gelir. Minübüs var, gitme gelme sorun olmuyor,”diyor. Resmin çekme teklifimi memnuniyetle karşıladı, tokalaşıp dostça ayrıldık. Ömrün uzun olsun Ali Abi... SAYFA 2 İrtibat: [email protected] SAYIN SADIK ÖZGÜR HASTANESİNİ FAALİYET HALİNDE GÖRDÜ KONUŞMALARI DİNLEDİ Değerli İşadamı hemşerimiz Sayın Sadık Özgür beraberinde eşi hanımefendi ve Kale Holding Yönetim Kurulu Başkan yardımcısı Kenan Kızıltan olduğu halde 10 Temmuz 2012 Salı günü Divriği’ye geldi. Öğleden sonra 17oo gibi İlçemize giriş yapan Özgür doğrudan Hastaneye geldi. Şehir anons sistemiyle hatırı sayılır bir kalabalık hastane önünde karşılama için toplanmıştı. Hastane balkonundan kalabalığa hitap eden Sayın Özgür’ün alçak çıkan sesini duyurmak için Yeşil Divriği Gazetesi sahibi Sayın Hayber Bozkurt yardımcı oldu. Daha sonra Hastane gezildi, Konferans salonunda Baştabip’ten bilgi aldı; sorunları dinledi: Hastaneye acil dahil günde ortalama 500 hastanın geldiği, halen 26 hastanın yayttığı,5 uzman tabip,24 hemşire,7 hizmetli olduğu ifade edildi. Değerli Hemşerimiz huzurunda birkaç değerlendirme yapıldı: Hayber Bozkurt,Hastane açılışını Sayın Başbakan’ın yapması için imza kampanyası başlattığını ve imza sayısının 5000’e ulaştığını belirtti. Divriği’nin Nüfusunun artmasına ihtiyaç duyulduğunu bu maksatla bir kampanya başlattıklarını, durumu uygun olan öncelikle emekli köy kökenli hemşerilerimizin ikametlerini Divriği’ye almalarını tavsiye ettiklerini belirtti. AKP İlçe Başkanı Sayın Selahattin Mermer, Hastane açılışına Sayın Başbakan’ın gelme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu vurguladı. Divriği ile ilgili yapılan çalışmalarda koordine eksikliğine dikkati çekti. Toplantıda hazır bulunan Yeni Divriği Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Tarakçı üç konu üzerine dikkatleri çekti: Hastane mimarisinin Divriği mimari yapılaşmasında gerek TOKİ gerekse özel şahıslara örnek teşkil edeceğini bu kalite ve estetiği onlarında yakalama ihtiyacı duyacağını, Hastane’nin hasta azlığından dolayı kategori yükseltmesinin belki sorun olacağını ancak özel girişimle ortopedi ve çocuk doktoru ile mevcut kadro takviye edilebileceğini son olarak da Hastane’nin, küçük ailelerin büyük evlerde, malikânelerde oturma misali şimdilik büyük gelebileceği ama Divriği de hasta sayısının çok olmasını istemenin de hiç kimse tarafından arzu edilemeyeceğini esas sorunun Divriği’den göçü terse çevirmek olduğunu vurguladı. Sadık Özgür küçük bir jest yaşatıldı. Kendi hastanesinde tansiyonunun ölçülmesi istendi. O da kırmadı. Tansiyon sonucu gayet normaldi. (Haber: MT- Divriği) DEĞERLİ OKURLARIMIZ, LÜTFEN DİKKAT: YENİ DİVRİĞİ GAZETESİ OKUNMAYA DEĞMEYECEK HİÇ BİRŞEY YAZMAZ! Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Halkla İlişkiler-Tanıtım: Ayla YERLİKAYA VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: 8.230.105.579 15 TEMMUZ 2012 SAYI:31 SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYI:31 BOŞ BESİ ÇİFTLİĞİ MEĞERSE GEÇİCİ BOŞMUŞ! SAYFA 3 İrtibat: [email protected] ESKİ HASTANE HUZUREVİ OLSUN! HAYRAT ÇEŞME Yeni Hastane devreye girince eski hastane ne durumda deyip yola çıktık. Şehrin göbeğinde İstiklal İlköğretim Okuluna bitişik hastanemize açık kapılardan girdik. Lojmanlar bölgesini, bahçesini, bina önünü, arkasını bir güzel dolaştık. Hastane çalışanları fesbukta eski hastaneye duydukları özlemi dile getiriyorlardı. Haksız da sayılmazlar. Şehrin merkezinde asırlık ağaçlar içinde huzur veren bir ortam... Bu hastane binası “sağlam değil” gerekçesiyle yıkılırsa çok yazık olur. Eski hastane binası yukarda saydığımız nedenlerle içinde sağlık ünitesi de olan “devlet huzurevi” olması çok isabetli olur diye düşünüyoruz. İmamoğlu Mahallesi’nden eski Arapkir yolu ile Uluzar’a giderken, Mustafa Necati İlkokulu’na gelmeden Naci Demirağ Caddesi üzerinde, geçen sene olmayan bir hayrat Çeşme gördük. Eğilip suyunu içtik. Ahmedişah Suyu, Hayrat da , Bayatoğlu Ailesi tarafından Rahmetli Şevket Bayatoğlu adına yaptırılmış. Bu ve benzer hayratlar ilk değil ama, diğer hemşerilerimizi teşvik adına bu haberi sayfalarımıza taşımak istedik. Bayatoğlu Ailesine teşekkür ederi, “Allah Razı Olsun” deriz. ( M.T.- Divriği) HABER: MT-Divriği Sabah yürüyüşünü anlamlı kılayım dedim. Dumbuca Dağı istikametinde, solda, tepe üzerinde kalan “Garipler Mezarlığı’nı ziyaret ettim. Dua okuyanları olmayanlar için dua okudum. Geçmişlerimi andım, aşağı doğru, Cağlı Cami istikametinde yürüyorum, Bir Besi Çiftliği önünden geçtim. Dumbuca eteğindeki 3 besi çiftliğinden birisi... Etrafında dolaştım, bir sessizlik, bir ıssızlık var.8-10 tavuk gık-gık sesleriyle yem arıyor o kadar! Arka kapı aralığından içinin boş olduğunu gördüm. Üzülmedim desem yalan olur: “Bu güzel girişim de mi başarısızlıkla sonuçlandı, burası da mı kapısını kilitledi” dedim, içimden... Derken biraz aşağılarda, kapı önünde dut sallayan karı koca ile selamlaştım. Hatırlarını sordum, derken merakımı gidermek istedim:”Bu besi çiftliği de mi iflas etti?”dedim. Cevap sevindirici oldu: “O besi çiftliği Tuğutluların, boş değil mallar yaylaya çıktı, kışa doğru gelirler...”deyince çok sevindim. Birimizin başarısı hepimizin başarısı, birimizin üzüntüsü hepimizin üzüntüsü, öyle değil mi? SULAMA SUYU DİVRİĞİ’DE HAYATİ ÖNEM TAŞIR ! DİĞER SAYFALARDA NELER VAR? HABER-4 : Divriği CHP Halk Şöleni RÖPORTAJ : MHP Divriği İlçe Bşk. Hasan Ali Korkmaz SOSYAL MEDYA: Halk Şöleninden Görüntüler KÖŞE YAZARLARI: Ahmet Yozgatlı Şengül Duran Gençdal Temel Yıldırım İYİ OKUMALAR.... Yetkililere canı gönülden sesleniyoruz. Divriği’de yaşlı nüfuz her geçen gün çoğalıyor. İnsan ömrü uzuyor, daha da uzayacak. Huzurevi, çağdaş bir ihtiyaç. Hem köylerde kalan hem Divriği merkezinde yaşayan yaşlılarımız için buranın huzurevi olması çok yerinde olur. Ömürlerinin son demini bu güzel yeşillikler içinde, şehrin göbeğinde geçirirler. Onlar buna fazlasıyla layık. Başka gerekçelerle, okul gibi,yurt gibi ihtiyaçlarla bu mekanı değerlendirmek stratejik bir hata olur. ( MT-Divriği) Yeni Divriği İnternet Gazetesi eski sayılarını okumak için www.mustafatarakci.com Haziran –Temmuz- Ağustos aylarında Sulama Suyu Divriği’de hayati önem taşır. 1950’li yıllardan beri Divriği Halkı Siyasilere Divriği bahçelerinin, Palanga’nın sulanması için Baraj talebinde bulunur. Bu talep 1993 yılında Mursal Barajı ile hayata geçer. Ancak, DSİ tarafından yapılan sulama kanallarında aksaklıklar, eksiklikler olduğundan Divriği’nin ihtiyacı olan sulama suyu tam olarak gelmemektedir. Bu konu, yerinde incelenecek ve size bu konuda önümüzdeki sayılarda bilgi verilecektir. 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 Sitesini tıklayınız. SAYFA 3 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 SAYFA 4 İrtibat: [email protected] CUMHURİYET HALK PARTİSİ HALK ŞÖLENİ GÜZEL GEÇTİ CHP Divriği İlçe Başkanı Hüsamettin Kırkayak’ın büyük çabaları ve Belediye Başkanı Sayın Gök’ün desteğiyle Divriği Belediye Piknik Alanı’nda 8 Temmuz 2012 Pazar günü güzel bir gün yaşandı. Genel olarak Divriği’de oturan köy kökenli hemşerilerimiz ve Samancı Deresi köyler başta olmak üzere çevre köylerde gelen kimi yazlıkçı kimi yerleşik hemşerilerimizin katılımıyla azımsanmayacak bir kalabalık vardı. Sabahleyin erken gelip masa ayarlayanların yanı sıra geç kalıp yerlere kilim serenler de az değildi. Pikniğe üst düzey olarak CHP Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir katıldı. Onunla beraber, Sivas’tan genel seçimlerde Sivas’tan aday olan milletvekili adayları da vardı. Kendilerine önceden davetiye sunulan diğer partilerden Divriği MHP İlçe Başkanı Hasan Ali Korkmaz ve AKP İlçe Yönetiminden Mustafa Yıldırım nezaket gösterip pikniğe katılmışlardı. Protokol terasında bir süre oturup daha sonra ayrıldılar. Çok sayıda sanatçı sahne aldı. Neredeyse aralıksız türküler söylendi, halaylar çekildi. Sunucu Cemal Özgür Taşkıran abartıya kaçmadan seviyeli sunumlarıyla dikkati çekiyordu. Hüsamettin Kırkayak yaptığı kısa konuşmada, emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti, Belediye Başkanı ile uyum içinde olduklarını vurguladı. Ankara Divriği Kültür Dermeği Başkanı Muharrem Höbek’e de konuşma yapma şansı tanınmıştı. Sayın Höbek vurgulayıcı ve oldukça etkili konuşmasında AKP iktidarına yönelik eleştiriler getirdi. Önemli son iki konuşmayı Belediye Başkanı Sayın Halkan Gök ile Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir yaptılar: Hakan Gök konuşmasında şu ifadelere yer verdi: -3 yıl önce bana görev verdiniz. 3 yıl içinde neler yaptığımı size anlatmak istiyorum. Halka hesap vermeyi esas alıyorum.2.5 trilyon borçla aldım. Borcum bitti. Hem borç ödedik hem de çalıştık. -9 adet sıfır araç aldık, -Mezarlık etraflarını telle çevirdik, -5 evlerden Hüseyin gazi’ye kadar parke döşedik, -Mahalle parkları yaptık. Taşbaşı’nı yeniden düzenledik, -Piknik alanını yeniden düzenledik, sizlere yakışır hale soktuk, -Maden bitince tarım ve turizm’den ekmek yiyeceğiz. -Sayın Sadık Özgür,50 yataklı, 5 yıldızlı bir hastane yaptı, ama doktorumuz yok.”Orda nüfus yok”dediler;biz insan değimliyiz?Sarkışla’da Suşehri’nde doktor var bizde yok bunun hesabını sormalıyız. -Cemevi konusunda bizi şikâyet ettiler. Onu siz biliyorsunuz, arabasına binmeyip dükkânına gitmeyeceksiniz. Cemevi için bağış yapmak zorundasınız. Benim gibi Kurban kesmeyip bağış yapacaksınız. Son sözü “ Biz bu cemevi’ni Divriği’ye yapacağız,”oldu. 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 Milletvekili, Sayın Malik Ecder Özdemir konuşmasında özet olarak şunları söyledi: -Uzun bir meclis maratonundan sonra bir haftadır Sivas’tayım.2 Temmuz törenlerine katıldım. Konuşma yaptım. Madımak CHP iktidarında “aydınlanma müzesi” olacaktır. Orada, laik, demokratik Cumhuriyete karşı başkaldırı vardı.19 yıl geçmiş olmasına rağmen maalesef hukuk tatmin edici bir sonuca varamadı. -Tayyip Bey döneminde devlet adalet değil adaletsizlik dağıtıyor. Özel yetkili mahkemeler isim değiştirdi, hukukçular değişecek, kendi adamları bu kez iş başına geçecek, bu faşizan birtutumdur. -Diyanet İşleri Başkanlığı on bakanlıktan fazla bütçeye sahip. Buna rağmen Cem evlerine karşı olmak neden? -İki dönemdir siz Divriğili hemşerilerimin desteğiyle meclis’teyim. Hepinize teşekkür ederim. -Adayımız kim olursa olsun, CHP Divriği Belediye Başkanlığını vermemeli, vermeyecektir! ( HALK ŞÖLENİYLE İLGİLİ DİĞER RESİMLER SOSYAL MEDYA SAYFASINDA) SAYFA 4 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 SAYFA 5 MT-Sayın Korkmaz, MHP olarak Divriği’de ne durumdasınız? Yerel ve genel seçimlerde oy oranınız neydi? Bu konuda özet bilgi verebilir misiniz? HAK-Mustafa Bey, her şeyden önce Sizi takdirle karşıladığımı ifade etmek isterim. Divriği için güzel şeyler yapıyorsunuz. İnternet Gazetesi çıkarıyorsunuz. Yeşil Divriği Gazetesinde yazıyorsunuz. Divriği için özgün ve güzel düşünceleriniz var. Bize de zaman ayırdığınız, düşüncelerimizi kamuoyu ile paylaşma imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. MHP ilçe binasına hoş geldiniz. Bu bina Marangoz Hasip Bahadıroğlu’nun binası. Kira veriyoruz.15 yıldır buradayız. Mobilyalarımız, Sivas’ta oturan hemşerimiz Kemal Aslan’ın hediyesi. Divriğili mobilyacı arkadaşların da hediyeleri var. Türkeş’in resimlerine gelince, O bizim değişmez Başbuğumuz. Tüm Teşkilatlarda Onun resmi vardır. Sorunuza gelince: Mart 2009 yerel seçimlerinde MHP olarak 1140 oy aldık. AKP 2000 civarında, CHP 3000 civarında oy aldılar. Bizim yabana atılmayacak bir oyumuz vardı. Ancak, Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nın seçimlerden dört gün önce menfur bir kaza ile hayatını kaybetmesi son dört gün de olsa çalışmamızı olumsuz etkiledi. Genel seçimlerde oyumuz pek yüksek sayılmaz. Köylerden aldığımız oy düşüktü. İrtibat: [email protected] MT- MHP olarak sizde” ön seçim”uygulaması var mı? HAK-Bizde adaylarımızı üye olarak hep beraber belirleriz. Partiye üye arkadaşlar bir araya gelir isimler üzerinde mutabık kalırız. Bizde genel hava onu belirler. Biz birbirimizi iyi tanırız. Kimin neyi yapabileceğini iyi değerlendiririz. Bizim verdiğimiz isimleri de genellikle Ankara’ da aynen benimser. Bizde kapalı kapılar arkasında faaliyet olmaz. Biz gönüllülük esasına göre göreve talip olur, herkesin huzurunda karar alırız. Ben 16 yıldır MHP İlçe Başkanlığını yürütüyorum. Hep bu şekilde çalıştık. MT- Üye durumunuz nedir. Üye kaydı konusunda özel bir gayretiniz oluyor mu? HAK-Yok, biz MHP’ye gönül vermiş insanları şimdiye kadar üye yapmışız. Kimseye de “gel bize üye ol “demeyiz. İçinden gelecek, milliyetçi harekete gönül verecek. Bu bizim için önemli! Halen 95 kadar üyemiz var. Uzun bir süredir bu rakam değişmedi. Bizde üyelerin hepsi İlçe seçimlerinde oy kullanır. İl’e gidecek 11 arkadaşımızı da üyeler belirler. MT- Sizin iktidar olduğunuz 1999-2002yıllarınada Divriği ne kazandı. Bu konuda neler hatırlıyorsunuz? HAK-99’da üçlü koalisyon hükümetiydik. DSP_MHP-ANAP koalisyonuydu. Bizdeki bakanlıklardan sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı çok güzel çalışmalar yaptılar. Özellikle Tarım Balkanlığı Divriği için çok özel gayretler gösterdi: Tarım Bakanı Sivaslı Hüsnü Ziya Gökalp, Divriği’ye bir şeyler yapmanın heyecanı içindeydi.Dosya hazırlayın getirin,size yardımcı olayım dedi.Kooperatifleşmeyi önemsiyordu.Şimdi yeniden işletmeye açılan Mandıra onun zamanında açılmıştı. Erzincan- Divriği karayolu üzerinde ilk çalışmalar o dönem yapıldı. Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş bize Ambülâns tahsis etmişti. Türkiye genelinde 80 ambülans alınmıştı, bunlardan bir tanesini biz aldık. MT- Son olarak neler söylemek istersiniz? HAK-Biz belli ideolojisi olan, sağlam ideolojiler üzerine inşa edilen bir partiyiz.Bugün siyasi tarihe baktığımızda hiç yıkılmayacak gibi görünen DYP,ANAP, RP tarihe karıştılar.Ancak, bizim partimiz MHP, bu sağlam ideolojisinden dolayı ayaktadır.Ayakta kalmaya devam edecektir. Biz 57. Hükümet olarak 2002 de sıfır terörle teslim ettik.2002’den 2012 yılına kadar her sene şehit sayımız aratarak devam ediyor. Kendi Milletvekilimiz Engin Alan Bey içerde.APO’yu Kenya’dan getiren bu komutan içerde;Habur’dan elini kolunu sallayarak gelmeler kabul edilir gibi değil. 45 senelik bir geçmişi olan bir partiyiz. 3.5 yıl iktidar ortağı olduk, hepsi bu... MT-Divriği Küçülüyor. Divriği’nin problemleri var. AKP’nin iktidar CHP’nin Belediye yönetimi konusunda siz neler söylemek istersiniz? HAK- Mustafa Bey, Divriği söylediğiniz gibi küçülüyor. Bu konuda yönetici durumda olan arkadaşlar herhangi bir tedbir düşünmüyorlar. Bunun en yakın örneği; Ulucami etrafındaki evlerin yıkımında karşılaştığımız durum: 218 evden yaklaşık 180 tanesi y yıkıldı. Vatandaşa evini boşalt denildi, ama TOKİ ev yapmamıştı, Belediye tedbir almamıştı, yeteri kadar kiralık ev de olmayınca hemşerilerimizden en az 80 aile çekti gitti. Ben yakinen biliyorum. Bunların çoğu başını sokacak bir yer yokluğundan gitti. Oysa yıkımdan önce tedbir alınsaydı, bu istenmeyen göç yaşanmaz, Divriği de kan kaybetmezdi. Diğer bir sorun “su meselesi”: Maalesef bu konuda da herhangi bir somut adım yok. Sayın Başbakan geldiğinde Sayın Belediye Başkanı bu konuda bir dosya sundu. Proje çalışmaları başlatıldı deniyor, ama herhangi bir faaliyetin başlatıldığı yok. İşsizlik var ama Divriğili mevsimlik işlere pek tevessül etmiyor. Bunun en yakın örneğini İşkur’un asgari ücretle yaz döneminde işçi almasında gördük. Özel İdare 20 kişi almak istedi 18 müracaat 20 olmadı. Yalnız Belediye ve Milli Eğitim Kadrolarına alımlar oldu. MT- Yerel Seçimlere yaklaşık bir yıl kaldı. Bu konuda stratejiniz neler olacak, ne düşünüyorsunuz? HAK-Genel Merkezimizin kesin talimatı var; bir oy da çıksa Belediye Seçimlerine aday çıkaracağız. Adayımızın kim olacağı konusunda bugünden bir şey söylemek mümkün değil. Herhangi bir partiyi desteklemeden kendi adayımız arkasında duracağız. MT- Yerel seçimlerin 6 ay öne alınmasına katılıyor musunuz? HAK-İktidar Partisi kendi çıkarına göre hareket eder. Yaz tatiline çıkan daha çok diğer partiye mensup seçmenlerin oy kullanmak için dönmemesini göz önünde bulundurur. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha rahat çalışma fırsatı yaratmak istenebilir. 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 Divriği özelinde şunları söyleyebilirim: Mezbaha hane yer değiştirmeli, Divriği’nin dışına çıkmalıdır. Festivaller tek taraflı değil, herkesi kucaklayacak şekilde yapılmalıdır. Divriği’de birlik ve beraberliğe daha fazla önem verilmelidir. MT- Teşekkür ederim. SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 SAYFA 6 İrtibat: [email protected] Bir dost sofrasında tanıştık. Güler yüzü, tatlı dili, hayata sevgi dolu bakışı dikkatimizi çekti.İlerlemiş yaşı elindeki bastonuyla çıkıp gelmişti.”Bulut kat kat olmuş ayın önüne” türküsünü de bir güzel söyledi.Adını sordum.Bana “KARA GELİN”derler dedi...(MT) 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 SAYFA6 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYFA 7 SAYI: 31 İrtibat: [email protected] Yedi Ulu Ozan-3 Arzu Karaca Ayçiçek İBRETLİK HALK İSTERSE BENİ DE KOVAR! 1935 senesiydi. Atatürk’ün Çanakkale’ye geleceği rivayetleri dolaşıyordu. O zamanlar dünyanın bazı yerlerinde olduğu gibi, memleketimizin de bazı bölgelerinde Yahudiler aleyhinde bir hareket ve ayaklanma baş göstermişti. Bu hal karşısında bütün Museviler mallarını, mülklerini satarak yolculuğa hazırlanıyorlardı. YANLIŞ ZAMAN boş evler çağırdı bizi doluştuk acıkondu odalara çıkarıp baktık bir daha iç cebimizde sakladığımız sözleri eskiyen acıları gömdük toprağa Nevşehir Hacıbektaş Dergahı sınırları içinde Yedi Ulu Ozan Büstü Yedi Ulular olarak anılan şairler: burası umut çarşısı. hayat yürüyor kuşların ağaçlardan dökülen sesleri yankılanıyor parklarda bahçelerde pazar yerlerinde limon satan nane satan çocukların sırtlarında ceza rengi çantaları kimi lükse boğulmuş kimi karlı patikalarda ipek kanatlı atlar gibi umuda koşmakta kimi gecenin kalbinde ağdalı bir ışık dokunuyor içime rüzgâr didikleyip duruyor sonbaharın saçlarını akbabalar ekmeği ıslatan kanı gizlemekteler herkes kendi yarasına saplanıp kalmış sessizliğin ustasıydım konuştum geceye karışmak üzereyim dışarısı ayaz bir yanda kıyım bir yanda dirilişin ateşi dünyanın bütün dillerinde haykıran tekel işçilerinin sesi çınlıyor karanlıkta ‘kavel’ ateşinin etrafında dönmekteler ne çok acı ne çok sancı ankara kar yem kavgasına tutuşmuş kuşlar gibiyiz bir hırka bir derviştik yüzümüz gömülü dünyaya soğuk salonlardan geçtik kıyım günlerinden teneke kokularından gözü kara bir isyandı ömür dağlarımızdan dökülen kar eriyikleri terkimizde umut, değdikçe hayatın tuşlarına omzumuzda bir çift beyaz güvercin sürgünlerde sevdamız vardı güneş çığlık çığlığa şubat 2010 TAM MANASI Fıtratına : karakterine, yapısına, Fersah :yaklaşık 5 km. uzunluk Figan : bağırarak ağlama,inleme, Menfez : girecek veya geçecek yer, Sulamada sifon : suyun vadinin bir yamacından girip diğer yamacından çıktığı kanal, Sundurma :arkası duvara dayalın yağmurluk veya güneşlik/üstü kapalı balkon, Maharet :beceri, ustalık, Mevzubahis : söz konusu, Armu :damın kenarına dizilen taş sırası, Gavar :behçe veya tarla sulamak için açılan su yolu 1-Fuzuli(16. yy.) 2-Şah İsmail Hatayi (16. yy.) 3-Kul Himmet (16. yy.) 4-Virani (16. yy.) 5-Yemini (15. yy.) 6-Seyyid Nesimi (14. yy.) 7-Pir Sultan Abdal (16. yy.) 'dır. KUL HİMMET 16. Yüzyılda yaşamış bir halk ozanıdır. Mezarı, doğduğu yer olan Tokat iline bağlı Almus ilçesinin Görümlü (Varzıl) köyündedir. Alevi-Bektaşi mezhebinin Erdebil Tekkesi'ne bağlı Safeviye kolundan olduğu öne sürülür. Yaşadığı dönemde, Pir Sultan Abdal ve Şah Hatayi 'yle adı anılmıştır ve Yedi Ulu Ozan'dan biridir. İnancından dolayı çileli bir hayat geçirdiği, zindanlarda yattığı söylenir. Ölümüyle ilgili kesin bilgiler olmamakla beraber, Pir Sultan Abdal’ın 1560'da asılmasından sonra uzun süre kaçak yaşayıp köyünde vefat ettiği sanılmaktadır. Sevgi, barış, dostluk temelli nefesler söylemiştir. Şiirlerinde tarikat kurallarını her kültür düzeyinden AleviBektaşilerin anlayabileceği bir yalınlıkla anlattı. Kul Himmet'le ilgili bilgi ve şiirleri Cahit Öztelli, "Pir Sultan'ın Dostları" (1984) adlı kitabında derledi. SEYYAH OLUP ŞU ÂLEMİ GEZERİM Seyyah olup şu alemi gezerim Bir dost bulamadım gün akşam oldu Kendi efkarımca okur yazarım Bir dost bulamadım gün akşam oldu İki elim gitmez oldu yüzümden Ah ettikçe yaşlar gelir gözümden Kusurumu gördüm kendi özümden Bir dost bulamadım gün akşam oldu Bozuk şu dünyanın temeli bozuk Tükendi daneler kalmadı azık Yazıktır şu geçen ömre yazık Bir dost bulamadım gün akşam oldu Kul Himmet üstadım ummana dalam Gidenler gelmedi bir haber alam Abdal oldum şal giydim bir zaman Bir dost bulamadım gün akşam oldu Bunlar, o zaman rivayet olunduğuna göre Filistin’e gitmek istiyorlardı. İşte bu sıralarda “Atatürk Çanakkale’ye geliyor,” dediler. Çok sevindim. Çünkü Atatürk’ü hiç görmemiştim. Heyecanla Atatürk’ün geleceği Balıkesir Caddesi’ne dikildim. Bu esnada yanımda bulunan birkaç Yahudi’nin fısıltı ile pek hararetli olarak konuştuklarını gördüm. Alakadar olmaya vakit kalmadan karşıdan birkaç otomobil göründü. “Atatürk geliyor,” sözü yeniden ağızdan ağza dolaştı. Halkın “Yaşa, varol!” nidaları arasında Atatürk otomobilinden indi. Alkışlar devam ediyor, o da halkın arasında ilerliyordu. Garip bir tesadüf ve talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze gelince hafif bir duraklama yaptı. Halka bakıyor ve kalabalığı selamlıyordu. Tam bu esnada yanımda bulunan ve biraz evvel fısıltı halinde, fakat hareketli konuşan Yahudilerden biri, ileriye doğru yürüdü ve Ata’nın önüne atıldı. Muhafızlar mani olmak istedi. Atatürk “Bırakın gelsin!” dedi. Bu Musevi vatandaş, Atatürk’ün önünde ellerini açtı, omuzlarını yukarıya kaldırarak, “Paşam bizi kovuyorlar. Biz ne yapacağız?” dedi. Atatürk bu şekilde önüne atılan bu adamın ne demek istediğini ve kim olduğunu derhal anlamıştı. Buna rağmen sordu: - Sen kimsin? - Ben paşam, Çanakkale Musevileri’nden Avram Palto. - Sizi kim kovuyor? Hükümet mi? Kanun mu? Polis mi? Jandarma mı? Bana söyle. Bu Musevi vatandaş durakladı, şaşaladı. Biraz sonra kendini toparlayarak cevap verdi: - Hayır paşam, halk kovuyor. Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı, gülümsedi. “Halk isterse beni de kovar,” dedi ve yürüdü. YARIM MİLYON ÖLMEYE HAZIR MI? Bir gün Müslüman memleketlerinden birinde (Mısır’da) bağımsızlık davası için çalışan liderlerden biri, Mustafa Kemal’i görmeye gelmişti, kendisine “Bizim hareketin de başına geçmek istemez misiniz?” diye sordu. Dün gece seyrim içinde Dün gece seyrim içinde Ben dedem Ali'yi gördüm Olabilecek bir şey değildi ama insan yoklamalarını pek seven Mustafa Kemal, “Yarım milyonun bu uğurda ölür mü?” diye sordu. Egildim niyaz eyledim Düldül'ün nalini gördüm Kanber'i durur saginda Salinir cennet baginda Ali, Musa Turdagi'nda Ben dedem Ali'yi gördüm Adamcağız bakakaldı. - Fakat paşa hazretleri yarım milyonun ölmesine ne lüzum var? Başımızda siz olacaksınız ya... - Benimle olmaz, beyefendi hazretleri, yalnız benimle olmaz. Ne zaman halkınızın yarım milyonu ölmeye karar verirse, o vakit gelip beni ararsınız. Yedi iklim dört kösede 15 TEMMUZ 2012 SAYI:31 Ben dedem Ali'yi gördüm Yüce daglar boran coskun SAYFA 7 ÜCRETSİZDİR 15TEMMUZ 2012 SAYI: 31 SAYFA 8 Şöyle çevreme bakıyorum, mühendis olan ,mimar olan, doktor olan, tasarımcı olan gençlerimizin sayısı çok az. Nerdeyse parmakla sayılacak kadarlar. Türkü söyleyen, saz çalan ne bileyim sıradan işlerle meşgul olan gençlerimizin sayısı olması gerekenden bir hayli fazla... Gelecek gençlerle şekillenecek! Gençlerimizi doğruya, güzele, iyiye yönlendirmek öncelikle anne ve babaların, yakınların sonra biz basın, radyo-televizyon kurumunun görevi. Yapılacak tv programlarında, yeni buluşlar yapan bilgisayar becerisi çok yüksek, bilgisayar tasarımında çok özgün eserler ortaya koyan çocuklarımızı da en az saz çalan türkü söyleyen çocuklarımız kadar öne çıkarsak doğru olmaz mı? Her şey saz çalmak değil; hayat saz çalmakla yürümüyor! Kültür dernekleri gençlerimize yönelik kurs programları düzenlerken ağırlıklı olarak bilgisayar kullanımı ve internet programcılığı üzerine yoğunlaşmaları uygun olmaz mı? İnternet artık çağımızda her yaşın vazgeçemeyeceği bir teknoloji harikası. Bu eğitimin fazla bir maliyeti de yok. Bu konuda fazla sermayeye gerek duymadan birçok konuda gençlerimizi yetiştirebilir onları geleceğin küçük Bill Gates’leri yapabiliriz. Gençlerimizin geleceğine doğru yön vermek, onları istihdama ve ekonomiye uygun olarak teçhiz etmek, gerek Köy Derneklerinin, gerekse Divriği kültür derneklerinin göz ardı edemeyecekleri bir görev olarak değerlendirilmektedir. Bu konuda yola çıkacak yöneticilerin gönüllü eğiticiler bulacağından da kuşku duymuyorum... MUSTAFA TARAKÇI Alb. İrtibat: [email protected] Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. [email protected] TÜRKÜ KANALLARI NE YAPTIĞINIZIN FARKINDA MISINIZ? KÖY DERNEKLERİ, DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ NASIL BİR GELECEK, NASIL BİR GENÇLİK TASARLIYORSUNUZ? Türkü, bizim özümüz, güzel söz yumağımız, saz eşliğinde duygulandığımız, üzüldüğümüz, ağladığımız, sevindiğimiz, sevdalandığımız nameler... Türkü vardır ve var olmalıdır! Şarkıya, pop müziğine, taverna müziğini de saygılıyız. Ancak, hedef kitlesi alevi insanlar olan, ismini vermek istemediğim 4-5 tv kanalı nerdeyse bütün gün saz çalıyor çaldırtıyor, türkü söylüyor, halay çektiriyor, köy hayatından nostaljiler sunuyor velhasıl; güne dair, bugünkü gerçeklere dair, küreselleşen dünyada teknolojinin başını alıp gittiği, her geçen gün yeni bir ürün veya yeni bir modelle karşılaştığımız bir ortamda, teknolojiyi takip etmekte, onu kullanmakta zorlandığımız bir süreçte, gençlerimizi sürekli türkü ile uyutmak, yatıp kalkıp onlara türkü dinletmek sözüm ona onlarca sanatçıyı bir bir sunmak, okuyup pozitif ilimle meşgul olup, çağın gereği insan olmak yerine sanatçı olmaya özendirmek, onları gereğinden fazla yüceltmek ne kadar doğru ne kadar yararlı? Türkü kanalı sahipleri belki bu stratejik gerçeğin farkında değiller! Arz-talep dengesi içinde onlarda para kazanmak istiyorlar ama alevi gençleri bu tutumlarıyla uyuşukluğa ittiklerinin, onları yalnız saz çalmaya türkü söylemeye teşvik ederek gerçeklerden uzaklaştırıldıklarının farkındalar mı? GEÇMİŞİNE SAHİP ÇIKMAYAN ULUSLAR GELECEĞİNİ İYİ TASARLAYAMAZLAR AHMET YOZGATLI Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. DİVRİĞİ GEZİMİZ Sivas Eğitim Enstitüsü mezunları olarak 7 Temmuz 2012 Cumartesi günü Sivas’ta buluştuk. İstanbul’dan ben, Mehmet Gülgel,Osman Hamullu ve Bahattin Örs katılmak için birlikte gittik. Sivas ta bizlere hemşerilerimizden Mehmet Tellioğlu ve Mustafa Erozan da katıldı. Sivas’ta Belediye Başkanı Doğan Ürgüp bizlere Sivas Paşa Fabrikası mesire yerinde 9.30 da sabah kahvaltısı verdi. 136 arkadaş katılmıştı. Ne yazık ki Sivas ta bulunan iki arkadaşımızın çocuklarının düğünleri nedeniyle 39 arkadaşla oradan bir otobüsle saat 11.00 de Divriği’ye hareket ettik. Üç saatlik bir yolculuktan sonra Divriği’ye vardık. Saat 14.00 gibi Divriği’ye vardık. Gogili Naci (Naci Savrunlu) abinin pişirmiş olduğu bir kazan Divriği Plovunu misafirlerimize Yatılı Bölge okulu yemekhanesinde ikram ettik.Divriği’de olduğunu bildiğimiz Mustafa Tarakçı arkadaşımız, ağabeylerimizi de yemeğe davet ettik. Yemekten sonra hep beraber Okul arkadaşımız Hayrettin Ulubay’ın mezarını ziyaret ettik. Sonrada eşsiz eser Ulu Camii ye geçtik. Ulu Camii Müezzini Nail Ayan, gelen arkadaşlarımıza camii hakkında bilgi verildi. Şans eseri batı kapısında çıkan gölgenin çıkış saatine denk geldiğinden herkesin ağızlarının açık şekilde izlemelerine şahit olduk. Oradan Abdullah Paşa Konağına geçtik oranın gezilmesinden sonrada Ayanağa Konağına geçtik. Mehmet Durdu arkadaşımız tarafından Ayanağa Konağında misafirlerimize çay ve bal ikramı yapıldı. 15HAZİRAN 2012 SAYI: 29 Gelen bütün arkadaşlarımız Ulu Camii ye hayran kaldılar. Böyle bir eseri daha önce görmedikleri için kendilerini suçlu addettiler. Bir arkadaşımız ‘’ Ecdadımız Anadolu’nun kalbine bu eserle mührünü vurmuşlar. Anadolu’nun bizim olduğunu en büyük tapusu işte bu ‘’ dedi. Hakikatten bu vatan toprağımızın en büyük kanıtı değil mi. Herhalde bizlerden başka bu eserin değerini herkes biliyor ama bizler maalesef halen kıymetinin farkında değiliz. Gelen arkadaşlarımızı saat 17.30 da Sivas’a uğurladık. Ben, Mehmet Gülgel, Osman Hamulu, Bahattin Örs,Mehmet Tellioğlu ve Mustafa Erozan Divriği de kaldık DİVRİĞİLİ, DİVRİĞİ İÇİNDE BİRBİRİNE BİRAZ SOĞUK,MESFELİ DURSA BİLE CANDIR,CİĞERDİR GARDAŞTIR.DİVRİĞİ DIŞINDA DA SAMİMİ BİR DOSTTUR. SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYFA 9 SAYI: 31 İrtibat: [email protected] Yine oldukça öfkeli bir kadın büyüğümüz ''eşyamızı taşımamıza bile saygı göstermediler, biz eşya taşırken aşağıda boşaltılmış evleri değil, komşumun evini yıktılar, toz duman içinde kaldık''diyor. Başka bir kadın ise ''ağaçlarımızı kökünden söküp attılar ciğerlerimin sızladığını hissetim''diyor. ŞENGÜL DURAN GENÇDAL Divriği ÖDP eski İlçe Bşk [email protected] MAHALLESİZ KALAN ULU CAMİİ La Fontaine' in masalını bilirsiniz kurt suyu bulandırdığını iddia ettiği kuzuyu illaki yiyecektir. Kuzunun suyu bulandırmayacak kadar kurdun aşağısında olmasının bir önemi yoktur. Önemli olan kurdun niyetidir. Kuzuyu yemeye karar vermiştir ve bu isteğini gerçekleştirmek için her türlü bahaneyi öne sürecektir Toplumun sosyal tepkisizliğe mahkum edilişinin en önde gelen sebepleri ''itaatçi'' ve ''örgütsüz'' olmalarıdır.Sosyal patlamaların olmayışı insanların güce olan tapınmaları (buna bir yerde korkaklık hatta yalakalık da diyebiliriz) sabretmeye,dayanmaya koşulsuz bağlılıkları ciddi anlamda bir travma bana göre .Boyun eğen,itaat eden böylece daha az sorunsuz yaşayacağını düşünen insanlar günden güne çoğalıyor artık. Divriği’ye geldiğimden beri tarif edemeyeceğim duygular içerisindeyim. Kamulaştırma adı altında, enkaz altında kalan mahallemize bakınca geçmişime dair hiçbir şey göremeyişim çok etkiledi beni. Evlerimizin üzerine topraktan bir perde çekmişler bütün o güzel günler ve insanlarla beraber çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz de gömülmüş sanki. Yok edilen her evin ayrı bir hikayesi,ayrı bir yaşanmışlığı vardı. ARTIK YOK... Geriye kalan, kamyonlara yüklenip götürülen moloz yığınlarından inatla, dirençle ait olduğu yerden vazgeçmeyerek kepçenin aralıklarından düşmeyi başarmış birkaç kiremit kırıntısı,tuğla kırığı,beton artığı ve birkaç küçük ağaç parçacıkları gözüme çarpıyor. Bizim evden mi, amcamların yada büyükbabamların evinden mi, Faik amcaların çatısından mı,Cabir amcaların balkonundan mı,Fatma teyzenin bahçesinden mi,Cemal amcaların kömürlüğünden mi,Hıdır amcaların tandırlığından mı kalmış bilmiyorum ama götürülen moloz yığınlarından geriye zafer kazanmış gibi görünüyorlar gözüme.Yüzümdeki tebessüm anında kayboluyor.Moloz yığını kadar olamamış insanlar geliyor gözümün önüne.Teslim olmuş,vazgeçmiş,aldığı paraya sevinip gıkını bile çıkarmadan yerini yurdunu güle oynaya terk eden insanlar geliyor aklıma.Birde sırtında kum,çimento,tuğla,su taşıyarak kendi emeğiyle alın teriyle bir yerden artırdıklarıyla parça parça,biriktire biriktire şartlarını zorlayarak kendine göre dünyanın en değerli en güzel evin evini yapan insanlar geliyor aklıma.Sohbet ediyorum onlarla ''emeklerimizi,hayallerimizi yıktılar televizyonda izler geçerdik, ne kadar zor olduğunu başımıza gelince anladık'' diyorlar. Yukarı taraftan yaşlı bir kadın mahalle sakini ''bakamadım yıktıklarında ellerimi yüzüme basıp hıçkırarak ağladım'' diyor. Ben şehir planlamacısı değilim ancak şunu da iyi bilirim ki yıkımlar sırf alan boşaltmak için yapılmaz. Yeniden inşalar çoğu kez kaçınılmazdır. Ulu Cami’nin muhteşem bir eser olduğu ve özenle korunması gerektiğine olan inancım tam. Hatta yerleşim alanlarının bu denli yakınına yapılmasına izin verilmesi 1970'lerden gelen bir belediyecilik hatası olduğu gibi, bu izinlerin 2012'de zulme, eziyete dönüşmesi de ayrı bir belediyecilik hatası. Belki bazı şeyler için geç kalınmış olabilir ama insanın olduğu yerde her zaman hayat vardır ve o yaşam alanlarının korunması insani, ahlaki ve vicdani bir sorumluluktur. Belediyecilik sadece temizlik işleri, zabıta işleri, vergi işlemleriyle uğraşan bir kurum değildir. Hangi bakanlığın yetki alanına girerse girsin o kurumlara karşı ilçenin menfaatlerini, çıkarlarını koruyan bir kurum olmalıdır. Halk sizi hizmet etmeniz ve haklarını korumanız için yetkilendirmiştir.''Yapabileceğim bir şey yoktu''deme hakkınız asla olamaz. Ne mi yapabilirdiniz? Ayrıntılarına girmeden çok basit 3 soru eşliğinde 3 seçenek... 1-Neden %99’unun oyunu aldığınız mahalle sakinlerine yeni bir yerleşim alanı temin etmeden evlerini başlarına yıktınız? (prefabrik veya konteynır evler gibi) 2-Attığınız o imzayı yani tüm yetkilerinizi elinizden aldırdığınız o imzayı TOKİ bitinceye kadar erteleyemez miydiniz? (böylelikle güvenilirliği ayrı bir tartışma konusu olan TOKİ’yi de hızlandırmış olacaktınız belki) 3-Hadi hiçbir şey yapamadınız da mahalle sakinlerini ziyaret edip, dertlerini demi dinleyemezdiniz? O insanların evlerini başlarına yıkarken yanlarında olup acılarını paylaşamaz mıydınız? Özellikle fırsatçılığa dönüşen kiralık evlere önlem almak için toplantılar düzenleyip birlik ve dayanışma içinde halkı empatiye davet edemez miydiniz.(ahırlarını onarıp 200 tl ye kiraya veren fırsatçılara şahit oldum) Sürekli insanlar arasında bir ayrışma, kin,öfke ve nefret pompalayan anlayışlardan bunu beklemek saflık olur biliyorum ama insan olmanın da dayanılmaz bir boğuntusunu ve utancını yaşıyorum.Bizlere bu duyguları yaşatanların yüreklerinde azıcık da olsa SEVGİ,MERHAMET ve ADALET duygusu kaldı mı dersiniz... İLGİ SEVGİNİN TEMELİDİR. KONUK YAZAR GELECEĞİNİ ARAYAN KENT… DİVRİĞİ Şehirlere yaşayanlar hayat vermekle birlikte nüfusun devamlı devridaim etmesiyle insanların bıraktıkları eserler devreye girer ve yaşayanlarla birlikte bir zenginlik oluşturur.İşte Divriği’de böyle bir konumda olan bir şehir..Ne var ki Dünya şaheseri Ulu Camii ve Darüşşifası,Tarihi Konakları,Divriği ve Kesdoğan Kaleleri,yeni keşfedilen (!)Çaltı Kanyonu,Hanları,Kiliseleri (bir rivayete göre ilçemiz ve köylerindeki kiliselerin toplamı 18 adettir)eşsiz doğası ve halim selim kadirşinas insanlarıyla bezeli ilçenin gelin bugününe bir göz atalım.. Yukarıda saydığımız zenginliklerin farkında olmayan bu ilçe halen faaliyette bulunan geçmişte devlet kanalıyla yaklaşık 2500 kişinin istihdam edildiği maden işletmelerine gözünü dikmiş;zengini fakiri oraya girebilmenin peşinde koşmuş ve nihayet bugüne gelindiğinde madende çalışan sayısı taşeron firmalarla yaklaşık 700 civarına inmiş,gelir düzeyi düşmüş ve ilçede bir panik başlamış..O Lale Devri(!)döneminde ülke standartları üzerinde gelir elde eden çalışanlar ve ilçe esnafı kazandığı parayı ilçe dışına aşırmış maalesef bu güzel ilçeye bir çivi çakılmamış.Buna yerel yönetimlerin,mülki idarenin ve iktidarların basiretsizlikleri,yönetim zafiyetleri de eklenince bundan 20 yıl önce Sivas’ın en zengin ve en büyük ilçesi olan bu şehir bugün nüfusu 10.000’in(on bin)altına inmiş kalanların bir ışık görse kaçacağı bir duruma gelmiştir. Son yıllarda Ulu Cami’in yüzü suyu hürmetine ilçemizdeki konakların restorasyonu ve konakların yoğun olduğu 7 sokak projesi hayata geçirilmiş ve halen çalışmalar devam etmektedir.Ulu Camii çevresinde 1.etap yıkım çalışmaları yapılmış olup devamı gelecektir.İşte tam bu sırada yapılan bir yanlış fark edilmiş;biz nüfus azalmasın aman buraları terk etmeyelim derken yıkım kararı alınan binaların sahiplerine istimlak bedelleri ödenmiş herkes elindeki para ile ortada kalmış. 15 TEMMUZ 2012 SAYI: 31 Ev ya da arsa almak için sağa sola koşturanlar fiyatlardaki uçukluğu görünce ilçenin tarihi bir kez daha tekerrür etmiş(!) ve hemşerilerimize bir kez daha gurbetin yolu görünmüş..Geçen hafta çarşıda karşılaştığım bir arkadaşıma nerelerdesin görünmüyorsun diye sorduğumda istimlak bedeli olarak aldığı para ile buradan ev alamadığını üstüne biraz daha ilave yaparak Ankara’dan daire aldığını söyledi. Kısaca beni buraya bağlayan bir şey kalmadı dedi.Acaba bu istimlak yapılırken yerel yöneticiler,mülki idarenin yetkilileri önlem olarak TOKİ’yi getirip bu hemşerilerimize yıktığı evin bedeli olarak birer daire yapıp teslim edemez miydi?diye soruyorum kendime..İstimlak paralarının ödenmesi sonucu yaklaşık 5060 hane maalesef ilçeyi terk etmiş. Bir başka konu;geçtiğimiz haziran ayında ilçemize UNESCO’dan bir heyet ziyarette bulundu.40 ülkeden gelen ziyaretçiler Ulu Camii ve Darüşşifa’sına hayran kaldılar ; röportajlar çekimler yaptılar.İlçe sakinleri olarak biz zerre kadar ilgilenmedik ,bu etkinlikle ilgili bir heyecan duymadık.Halbuki bizim geleceğimizde turizm önemli bir yer tutuyor.Yine ilçemizin değerlerinden Sn. Sadık ÖZGÜR Beyefendi ilçemize geldi.Belediyeden yapılan anonsta karşılamanın Sadık Özgür Devlet Hastanesi önünde yapılacağı söylendi.Katılım oldukça düşük seviyede kaldı.İlçemize sayısız eserler kazandıran birine bu yapılmamalıydı. Sonuç olarak bu ilçenin geleceği parlak;yeter ki biz inanalım.Ne istediğimizi bilmeli yarınlara kendimizi hazırlamalıyız.Ulu Camii ve Kale çevresinde yapılacak çevre düzenlemesi ve restorasyonlar,konakların ve 7 sokak bakım ve restorasyonu,meydan düzenlemesi,arasta çarşısı çalışmaları bizi Safranbolu,Beypazarı gibi ilçelerin önüne geçirmeye yeterde artar bile.. Temel Yıldırım/ Divriği SAYFA 9 DİVRİĞİ’YE HİZMET ETMEK MUTLULUKTUR.. ÜCRETSİZDİR 15 TEMMUZ 2012 SAYFA 10 SAYI: 31 İrtibat: [email protected] DEMİR KÖPRÜ 12 EYLÜL’E GİDEN SÜREÇ VE 13 EYLÜL ( BUNDAN ÖNCEKİ SAYININ DEVAMI) -24 Ocak 1980’de hükümet bazı ekonomik kararları yürürlüğe koyar. Dolar 35 liradan 70 liraya yükselir. Her şeye büyük oranda zam gelir. Türkiye dışarıya borçlanır. Yokluklar, kuyruklar ortadan kalkar. Bu arada DİSK genel greve gider TARİŞ’de olaylar dinmez. Öğrenci-Jandarma-Polis çatışmaları başlar... Demirel 24 Ocak kararları için Turgut Özal’ı 1. Derece sorumlu planlayıcı olarak görevlendirmiştir. Özal, askerlere brifing verir onları ekonomik konularda ikna eder. Tereddütlerini giderir. Yukarıdaki resimde görülen kanyonun iki yakasını birleştiren çelik ve kavisli bir köprü yapılmasını hayal ederdim. Bu hem Divriği'nin demir madenlerine sahip olmasını simgeler hem de "jumping" turizmine hizmet ederdi. Dünyanın en harika köprülerinden biri olurdu. Sanırım çaydan yüksekliği 300-400 metre olabilir.Köprü Iğınbat'ın arka tarafında, Darphane denilen bölgeye, kanyon yamaçlarının en yüksek olduğu iki yaka arasına yapılmalıydı. Fotoğrafta sağda arkada görülen en yüksek kayalar mevki olarak uygun. Hüseyin Tarakçı NURAY ÖDEK’ ten Vefalı güzel dostlarıma benden çay:) ♥♥ Vefâ; arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır.... Vefâ; dostluğun asaletine, verilen sözlere, kurulan hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; bir tebessüme bin gözyaşı feda edebilmenin diğer adıdır. Vefâ; sevgidir. Şartsız, hesapsız, sonu olmayan bir sevginin ta kendisidir. Vefâ; ..sahipsiz kapanmayan bir yaradır. Bir Gönül Borcudur..... HERġEY SENĠ SEVMEKLE BAġLADI ♥⊱╮ Bir asırlık uykudan seni sevmekle uyandı yüreğim. Gökyüzüne düsen her yağmur tanesine seni yükledim Sırılsıklam sen olmak içindi niyetim.. SENI ÜFLEDIM RÜZGARLARA..KOKUNU SALDIM YOLLARA. Çiçeklere güllere seni aĢıladım Her NEFESIMDE SENI SOLUMAK ve KOKLAMAK ĠCINDĠ NĠYETĠM SOL ayağıma seni sağ ayağıma beni yazdım Yürüdüğüm her yerde ♥ SEN ve BEN♥ olmak içindi niyetim ♥ SEN VE BEN ♥ ...!!! “Ey YÜREĞĠM... Sєn KASIRGALARA dayanmıĢsın... RÜZGARLA mı yıkılacaksın..? BaĢka çaren yok YÜREĞĠM... DOSTA DÜġMANA karĢı ayakta hep dimdik KALACAKSIN” 6 Nisan 1980’de Cumhurbaşkanı Koru Türk’ün görev süresi sona erecektir. 1 Nisan günü Van Cezaevinden 58 kişi tünel kazarak firar eder. Cumhurbaşkanlığı için Adalet Partisinin adayı Saadettin Bilgiç, CHP’nin adayı Eski Hava Kuvvetleri Komutan’ı Muhsin Batur’dur. Batur 265 Bilgiç 209 oy alır yeterli oyu alan olmamıştır. Demirel cumhurbaşkanını halk seçsin der. Ecevit Yanaşmaz. 28 Mayıs 1980’de Çorum olayları yaşanır. 239 ölü, 577 yaralı vardır. Gelişen bunca olumsuz olay ve Cumhurbaşkanının seçilememe krizi karşısında Evren’in başkanlığında Üst Komuta Kademesi müdahale kararı alır. İlk darbe tarihi 11 Temmuz olarak planlanır. Ancak Demirel’in 3 Temmuz’da meclisten tekrar güvenoyu alması müdahaleyi geciktirecektir. 19 Temmuz 1980 günü eski başbakan Nihat Erin İstanbul’da öldürülür. Cumhurbaşkanlığına uzun süredir meclis başkanı İhsan Sabri Çağlayangil vekalet ediyordur. 11 Temmuz 1980 günü Çankaya Köşkü’nde bir toplantı yapılır; tüm siyası parti liderleri ve grup temsilcileri katılır, konu cumhurbaşkanlığı seçimidir. Bir sonuca varılamaz. Ağustos 1980’de Cumhurbaşkanı hala seçilemediğinden meclis tatile girmemiştir. Anarşi ve terör iyice tırmanır. Aylık bilanço 385 ölü, 468 yaralıdır. Genelkurmay müdahale günü yeniden gözden geçirilir ve 12 Eylül’e karar kılınır. 12 Eylül 1980 günü sabah saat 06.35’de radyodan yayınlanan Kenan Evren’inden şu hususlar dile getirilir. ® Siyasiler üzerine düşen görevi yerine getirmediler. Görevde olanlar partizanca hareket ettiler ® TSK’leri uzun bir süredir gelişmeleri takip etti son 8 aydır yaptığımız uyarı ve öneriler dikkate alınmadı. ® Son iki yıl içinde terör 5241 can almış,14.152 kişinin yaralanmasına veya sakat kalmasına sebep olmuştur. Oysa Sakarya Savaşında şehit sayımız 5713, yaralı miktarımız 18.480’dir. ® Bugünden itibaren yeni hükümet ve yasama organı kuruluncaya kadar geçici bir zaman için yasama ve yürütme yetkileri benim başkanlığımda Kara Deniz Hava Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanı’ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi tarafından kullanılacaktır. SAYI: 31 Divriği'ye geldim, yirmili yaşın başı Nasip oldu bulduk, burada biz aşı Gelenin de, gidenin de gözündedir yaşı Farklıdır ama, bu akan gözlerin yaşı... Divpelet iken özelleşmeye zeminle, oldu Divhan Futboluyla adından söz ettirdi, kaynaştı insan Unutulmaz isimler Sait, Hasan Ali, Kel Hakan, Pire Erol, gol makinası Dr. idi Adanalı Kayhan 13 EYLÜL’DE NE OLDU Parlamento kapatılmış, bütün siyasi faaliyetler yasaklanmış. Dört siyasi parti lideri Gelibolu’ya gönderilmiştir( Alparslan Türkeş Hariç onun henüz yeri belli değildi.) Sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. Ülkenin bir numaralı sorunu olan anarşi ve terörün halledilmesi için ne gerekiyorsa yapılma kararı alınmıştır. Milli Güvenlik Konseyi’nin 2nolu bildirisinde şu ifadeler kullanılıyordu. ® “ Sıkıyönetim komutanları, ülkede devlet otoritesinin tesisi, anarşi, emniyet, huzur can ve mal güvenliğinin sağlanması için lüzum görecekleri her türlü tertip ve tedbiri almaya yetkili kılınmışlardır.” (İşte bu geniş yetkiler uygulamada pek çok sorunları da beraberinde getirecektir. Sıkıyönetim komutanlarına ve onun icracı unsurlarına o kadar insiyatif vermek hukuk içinde kalınma zorunluluğunun olmaması ister istemez istenmeyen sonuçlar doğurmuştur.) Mamafih olaylar bir gün içinde son buldu! Sıkıyönetim Komutanları emniyetle işbirliği halinde geriye dönük olarak eylemlere katılmış veya şüpheli olan kişileri gözaltına almaya başladılar. Tespit bu değerlendirme siz kıymetli Yeni Divriği Gazetesi okurlarının. Aziz din kardeşimdi merhum Sait Kaya Kazasını duydum Başsavcının makamında Yudumladığımız çaylar kalmıştı masada Seviyoruz O'nu, artık aramızda olmasa da Alim unutulmaz günler yaşadı, yıl yaşadı Yeşil Divriği ile birlikte çok şey başardı Özelleştirme rüzgarı Divriği'den etti ama, Bu sevgiyi, dostluğu gönlünde ebedi yaşadı. RECEP ÂLİM DERLEME: Mustafa Tarakçı 15 TEMMUZ 2012 Divriği'de gençlik... SAYFA 10 ÜCRETSİZDİR
Benzer belgeler
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-54
Mursal Barajı ile hayata geçer. Ancak, DSİ tarafından yapılan sulama
kanallarında aksaklıklar, eksiklikler olduğundan Divriği’nin ihtiyacı olan
sulama suyu tam olarak gelmemektedir. Bu konu, yerind...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55
Bu özverili gayret ve maddi fedakârlıklarından dolayı,
Divriği‟nin internet üzerinden en önemli sesi ve nefesi
olan “Yeni Divriği İnternet Gazetesi” olarak her iki
hemşerimiz Sayın Mahir Tevrüz ve ...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8
sivil bir anayasa yapılması söz konusudur.
Biz bugün kaba hatlarıyla siz değerli Yeni Divriği İnternet
Gazetesi okurlarına mevcut anayasanın hangi konuları
içerdiğini hatırlatmak istedik. Yeniyi ka...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-37
büyük gelebileceği ama Divriği de hasta sayısının çok olmasını istemenin de hiç kimse tarafından arzu
edilemeyeceğini esas sorunun Divriği’den göçü terse çevirmek olduğunu vurguladı.
Sadık Özgür kü...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6
halen 26 hastanın yayttığı,5 uzman tabip,24 hemşire,7
hizmetli olduğu ifade edildi. Değerli Hemşerimiz huzurunda birkaç
değerlendirme yapıldı:
Hayber Bozkurt,Hastane açılışını Sayın Başbakan’ın yap...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-32
masrafından kurtulmak istendiği ileri sürülmektedir ve bu
hastanenin D grubunda kalmaya devam etmesi istenmektedir.
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-43
büyük gelebileceği ama Divriği de hasta sayısının çok olmasını istemenin de hiç kimse tarafından arzu
edilemeyeceğini esas sorunun Divriği’den göçü terse çevirmek olduğunu vurguladı.
Sadık Özgür kü...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-27(15.05.12)
Genelde, dünya da barıştan Türkiye’de” tam bağımsızlık”tan,
kardeşçe birlikte yaşamaktan, özelde de “Divriği
sevdalılarını çoğaltmaktan” yanadır!
Nerden nereye ağaçlar yeşerdi bizim Divriği sevdası...