Yeni Divriği Gazetesi SAYI-37
Transkript
15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 1 HASTANEMİZİN RESMİ AÇILIŞI YAPILDI Sayın Sedat Özgür ve Sayın Mahir Tevrüz’ün, güne uygun konuşmaları gündeme damgasını vurdu. Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, “doktor” isteğine olumlu cevap vermedi. Ancak, Erzurum/ İspirSivas /Divriği mukayesesi ile halkı ikna etmede oldukça başarılıydı. Tören saat 11.00’de Sağlık ve Milli savunma Bakanlarının tören alanına gelmeleriyle başladı.Açılış Konuşmasını Kale Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Sedat Özgür yaptı.Daha sonra;Prof. Dr. Mahir Tevrüz,Cumhuriyet Üniversitesi Rekörü,Sivas’ın 5 milletvekili,Sivas Valisi,Milli Savunma Bakanı ve Sağlık Bakanı birer konuşma yaptı.Divriği Kaymakamı ve Belediye Başkanı’nın konuşmacılar arasında yer almaması dikkat çekiciydi. Biz burada Sn. Sedat Özgür, Sn. Mahir Tevrüz,Sn. Nursuna Memecan, Sn. Malik Ejder Özdemir,Milli savunma ve Sağlık Bakanları’nın kayda aldığımız konuşmalarından önemli bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyoruz: Sayın Sedat Özgür (Kale Endüstri Holding Yönetim Kurulu Başkanı): “Kale Endüstri Holding Onursal Başkanı, saygıdeğer Babam Sadık Özgür,Divriği’ye ve Divriği Halkına özel önem vermektedir.O, Divriği’de tornacı çırağı olarak hayata atılmıştır.Ardından İstanbul’a giderek zor koşullarda iş hayatına atılmıştır.Azmi, çalışkanlığı ve ticari zekasıyla “Kale Kilit” markasını yaratmıştır. Sadık Özgür doğduğu Köyü ve Divriği Halkı için şimdiye kadar eğitim başta olmak üzere birçok yatırım gerçekleştirmiştir. Bunun son örneği açılışını yaptığımız bu hastanedir. Bu Hastane bölgeye çok kapsamlı bir hizmet verecektir. Yapılacak yeni yatırımların önünü açacaktır. Sadık Özgür gibi Ülkesine vefa borcunu ödeyen herkese minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Hastane’nin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Prof dr. Mahir Tevrüz (Sivas Hizmet Vakfı İst. Şb. Bşk./ Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kurucu Rektörü): Divriği’ye ilk önemli şahsi yatırım 1937’de Nuri Demirağ tarafından yapılmıştır. Onu kardeşi Naci Demirağ takip etmiştir.60 sene sonra kıymetli hemşerimiz sayın Sadık Özgür’ün birkaç okulla başlayan bağışlarının en önemlisi, açılışını yaptığımız bu hastane olmuştur. Ancak, bu hastane yapılmadan önce Sağlık Bakanlığı ile bir protokol imzalanmadığı için eskiden olduğu gibi “D” Grubu hastane statüsü devam etmektedir. Bu Hastanenin, Cumhuriyet Üniversitesi’ne bağlı kurulacak 4 yıllık “Sağlık Bilimleri yüksek okulu” nun “uygulama hastanesi” olması yerinde olacaktır. Bitişik alandaki boş hazine arazisinin de Yüksek Okul binası yapımı için tahsis için Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığımızda bir çalışma başlatılmıştır. Bu konuda Üniversite- YÖK-Sağlık Bakanlığı’nın olumlu tutum alması önem arz etmektedir. ( Sn. Mahir Tevrüz’ün konuşmasının tam metnini gelecek sayıda yayınlayacağız.) 13 Ekim 2012 günü, Divriği’de son yılların en kapsamlı açılış şenliği yapıldı. 2.5 ylı gibi kısa bir sürede yapımı tamamlanan, yaklaşık 30 milyona mal olan, değerli hemşerimiz, Kale Endüstri Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Sayın Sadık Özgür’ün adını taşıyan yeni Devlet hastanemizin resmi açılışı çok görkemli oldu. Tören yeri çok güzel hazırlanmıştı. Tören platformu,protokol oturma yeri, kırmızı halılar, karşılama çiçekleri, barkovizyon sistemi, ses düzeni, bez pankartlar Ulusal düzeyde bir hava yaratıyordu. Bu hazırlıkta Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı ve özellikle Kale Endüstri Holding Yön. Krl. Gen. Bşk Yrd. Sayın Kenan Kızıltan’ın kişisel katkıları gözden kaçmıyordu. DÜŞEN YAPRAKLAR ‘’Düşen bir yaprak görürsen Beni hatırla demiştin. Biliyorsun seni ben Sonbaharda sevmiştim.. ‘’ MUSTAFA TARAKÇ İrtibat: [email protected] Güzel duygulu bir şarkı sözü. Sabah yürüyüşünde park içerisinde yürürken, önümde düşen birkaç çınar yaprağı bu şarkıyı hatırlattı bana. Mırıldanarak bir süre yürümeye devam ettim. ANADOLU TOPRAĞI, HELE HELE SİVAS TOPRAĞI GÜZEL İNSANLAR, YURTSEVER, VEFALI, ÇALIŞKAN, DÜRÜST İNSANLAR YETİŞTİRİR. BUNLARIN EN GÜZEL BİR ÖRNEĞİ DE SAYIN SADIK ÖZGÜR BEYEFENDİDİR. SAĞ OLSUN VAR OLSUNLAR... (devamı: sayfa 8’de) * www.mustafatarakci.com Özgeçmiş Yeni Divriği Gazetesi 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 1 ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 2 İrtibat: [email protected] Sayın Nursuna Memecan Sayın Malik Ejder Özdemir Sayın İsmet Yılmaz Prof. Dr. Sayın Recep Akdağ ( AKP Sivas Milletvekili ): ( CHP Sivas Milletvekili/TBMM İdare Amiri): “ Divriği Halkı her zaman barıştan, kardeşlikten, demokrasiden yanadır. Devlet olarak, siyasiler olarak görevimizi tam yapmadığımızdan Sayın sadık Özgür gibi hayırseverler bu boşluğu doldurmaya çalışıyorlar. Bundan siyasiler olarak ders almak durumundayız. (Milli Savunma Bakanı): ( Sağlık Bakanı): “Gerçekten sizlere teşekkür ediyorum. Kadirşinas, vefalı, hizmet edeni unutmayan tutumunuzdan dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Sadık Özgür Ailesine teşekkür ediyorum. Allah Sadık Özgür’lerin sayısını artırsın. Bu eser Sadık Özgür’ü hatırlatacak. O gerçek bir Divriğili, gerçek bir Sivaslı... Değerli Hemşerilerim, Bugün burada bu güzelliğinizle toplanmakla, Millet hizmeti gaye edinmiş herkesi onurlandırdınız. Şükranlarımı sunuyorum. Kale holding ailesi, değerli mahdumları Sedat Bey 2009’da bana geldiklerinde, bu fikri ilk olarak ortaya koyduklarında çok memnun olmuştum. Kısa sürede bu Bu bağışla şunu da hatırlıyoruz: Demek ki Sadık Özgür kar ediyor. Demek ki Kale Kilit büyük Holding’tir. Bu eser bunların da göstergesidir. “Bir Hayır Binlerce Duadır. Bu da Sadık Özgür’e gider” pankartını astıran Belediye Başkanı Hakan Bey’e de teşekkür ederim. Bize göre önce okul sonra hastane gelir. Bunların ikisini de Sadık Özgür yapmıştır. Doğru mudur? Sağlık Bakanlığımız 10 yıldır çok başarılı çalışmalar yapmıştır. Amerika’dan daha iyi sağlık hizmeti verdiğimiz söyleniyor. Bu doğrudur. Bunda Sayın Bakanımızın katkısı büyüktür. Başbakanımızın açık talimatı vardır, Divriği’nin her türlü ihtiyacı karşılanacaktır. Mahir Tevrüz Hoca’nın hastane ‘nin içini doldurma konusunda söyledikleri doğrudur. Doktor istiyorsunuz, doğrudur. Benden sonra huzurunuza gelecek sayın sağlık Bakanımız gereken cevabı sizlere verecektir. mükemmel eser ortaya çıktı. Doktor talebiniz, haklı bir taleptir. Bu talep her yerde vardır. Ben Erzurum İspirliyim. Divriği İspir’e çok benziyor. Kendimi İspir’de hissediyorum. İspir’in nüfusu, şehir merkezine uzaklığı Divriği’ye benzer durumda. İspir’e gidin bakın Orada da durum Divriği’den farksız. İspir sağ gözümse, Divriği’de sol gözüm. Bunu böyle bilmenizi istiyorum. Bu hastanede; Dahiliye Uzmanı, genel cerrahi, Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı, Anestezi/ narkoz uzmanı var.Ayrıca 4 pratisyen,2 diş hekimi de var. Şunu görmemiz lazım; bizden 10 yıl önce Sivas sağlık konusunda toplam 29 milyon liralık yatırım almış.Biz, son 10 yılda Sivas’a 180 milyon liralık sağlık yatırımı yaptık.Para harcadık. Ayrıca iki yıl içinde tamamlanacak Bölge Araştırma Hastanesi projemiz de var. Ona da 140 milyon harcayacağız. Sağlıkta dönüşüm yaptık. Sivas’ta Erzurum’da sokaklar muayene hanelerle anılıyordu. O muayenehaneler artık kalmadı. Meselenin en önemli noktası şu: Sivas’ta Banklalar Caddesi, Erzurum’da Mumcular Caddesi artık muayenehane caddeleri değil. Ayrıca son olarak şunu da söylemek isterim: Üniversite, sağlık adına ne yapacaksa, hastanemiz ona hizmette bulunacaktır. Bundan kuşkunuz olmasın. Gereken düzenlemeleri zamanı geldiğinde yaparız. Sadık Özgür ve Ailesine bir kere daha vefa duygularından dolayı, bu hizmetlerinden, bağışlarından dolayı teşekkür ediyorum, minnet ve şükranlarımızı sunuyorum... “Nuri Demireğ’ın torunu olarak huzurlarınızda olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Divriği bizim ailemiz için çok önemlidir. Divriğililerin her şeye layık olduğunu düşünüyorum. Bu konuda elimden geldiğini yapmaya çalıştığımı bilmenizi istiyorum. Bu muazzam hastanenin açılışında bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Divriğili anne –baba olarak çocuklarımıza Sadık Özgür’ü ders olarak öğretmeliyiz. Sadık Özgür üzerinden çocuklarımıza vereceğimiz çok büyük dersler var. Sadık Özgür, bu topraklardan, yokluk ve yoksulluk içinde büyüyüp, çocuk denecek yaşta kendi çabası ile çalışarak, bir meslek edinerek, kazandığını da ilerisini iyi düşünüp yatırıma dönüştürerek neler yapılabilineceğinin en güzel örneğini vermiştir. Hastanenin yanı sıra Sadık Özgür’ün bu yönünden de insanlarımızın çocuklarına ders çıkarmasında yarar vardır. Bölünmüş yolların kaça yaptırıldığını sormuyoruz. Ancak, divriği’nin, 109 köyü ile kışın temas kurmamız mümkün olmuyor. Köylerimizin doğru düzgün yolu yok. Muhtarlarla konuşuyorum,10 gün 15 gün elektriğin kesik olduğundan bahsediyorlar. Halkımız buna layık değil. Hala bugüne kadar bu hastanenin statüsünün “D” mi olacak” C” mi olacak belirleyemediysek bu da çok büyük bir siyasi ayıbımızdır. AKP iktidarını yanlış uygulamalarından bahsetmezsem bir eksiklik yapmış olurum. Uygulanan Suriye politikası doğru değil. Bizim Amerika’nın isteğiyle savaşa girmemiz bir cinayet. Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk,” Yurtta barış, dünyada barış” Barıştan yana olmalıyız. Boş yere gencecik insanımızı savaş bataklığına sokmanın lüzumu yoktur. Ortadoğu’da Türkiye olarak oyuncak durumuna düşmememiz lazım. Halkımız rahat değil. Ha bugün savaşa girilecek, ya yarın savaşa girilecek diye çok tedirgin. Savaşçı politikalar terk edilmelidir. Bu güzel tesis Divriği ve Divriğililere hayırlı uğurlu olsun... Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Halkla İlişkiler-Tanıtım: Ayla YERLİKAYA VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: 8.230.105.579 15 EKİM 2012 SAYI:37 SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI:37 Arapkir Üzümü SAYFA 3 İrtibat: [email protected] 2 LAHMACUN 1 AYRAN ! Akarsu Divriği’den Bildiriyor: Mecidiye köydeki Fakültede öğle yemeklerini çoğu zaman tabldotla değil çevredeki memur lokantalarında yemeyi tercih ederim. Yanında arkadaşlarımda olduğu çok oluyor. O gün yalnızdım. Profilo alışveriş merkezinde, üst katındaki kebapçıda bir şeyler yiyeceğim. Döner merdivenler bizi kat kata yukarı çıkarıyor. Sağ sola bakıp yorulmadan yükseliyoruz. Bu esnada benimle biraz mesafelide olsa aynı istikamete gittiğimiz yaşdaşım bir bey dikkatimi çekti. Kırlaşmış uzun at kuyruğu saçları dikkat çekiciydi. Göğsü ve kolları arma dolu kot üstü gömleği de vardı. Elinde de bir deri çanta belli ki telefon ve cüzdanını burada taşıyor. Derken, bu arkadaş da aynı mekana yemek yemek için girmez mi ! ? Senelerdir Arapkir’den Divriği ‘ye üzüm gelir. Divriğililer bu üzümle küçük yaştan itibaren tanışır ve başka üzüm yediklerinde Arapkir üzümünün o güzel tadını hatırlarlar. Divriği’de çarşamba günleri açılan pazara Arapkir den üzümle beraber meyve ve sebze de getiren Mevlüt Soyman ile hem alışveriş yaptık hem de mini bir söyleşide bulunduk. Soyman, "70 yaşındayım, çok küçük yaştan bu yana meşhur Arapkir Üzümü yetiştirmekteyim" dedi. Üzüm yetiştiricisi Soyman, bahsi geçen üzümlerin fidanlarının dikimini dedelerinin dahi hatırlamadığını, çok eski dönemlerden bu yana üzüm bağlarının olduğunu ifade etti. Bağların bakımının çapa, sulama ve ilaçlama işlemlerinin zamanı gelince yapıldığını, bu tadı hoş üzümün her derde deva olduğunu, özellikle "kansızlığa" iyi geldiğini belirtti. Arapkir ilçesinden, Divriği pazarına haziran ayından kasım ayına kadar ürün getirdiklerini, her hafta 10 araç ile bu işlemi yaptıklarını anlattı. Üzümün kilosunu önceleri (Eylül’de) 3 TL, şimdi ise 2,5 TL'den sattıklarını; bu arada, mevsimine göre reyhan, biber, domates, salatalık, patlıcan, dut ve üzüm pekmezi de getirdiklerini sözlerine ilave etti. İstanbul/Mevlana Pazarı'nda da satış reyonlarının bulunduğunu aktardı. Divriği pazarının kendileri açısından çok değerli olduğunu, geçimlerinde Divriğililerin parasının önemli bir yerinin olduğunu söylemeden de geçmedi. İyi pazarlar Mevlüt Efendi haftaya yine bekleriz... Onu görebilecek mesafedeydim. Doğrusu mekan pek kalabalık değildi. Onun ne yiyeceğini merak etmiştim. Acaba benim bilmediğim entel dantel hesabı, özel bir menü mü sipariş edecekti. Yoksa düzgün fiziğini korumak için bir tek salatamı yiyecekti? Ne gördüm biliyor musunuz? küçük gördüğüm, yadırgadığım için değil, sevindiğim, memnun olduğum için söylüyorum: 2 lahmacun 1 ayran! Demek bizim lahmacun o at kuyruklu, formalı gömlekli ihtiyar delikanlının da damak zevkiymiş. Meğer lahmacun sınıf atlamış. Herkesin yiyeceği olmuş. Doğrusu sevindim. HABER ANALİZ : MT İST. Haber verirken, haber yazarken uyulması gereken ilkeler 5N1K olarak formüle edilir. Bu enlerden biri Niçin veya Ne Maksatlıdır. Haber yazarken veya sunarken Suriye sınırındaki olaylarda bu kural sanki rafa kaldırılmış gibiydi. Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sınır mahallesine düşen top mermisinin 5 vatandaşımızın ölümüne sebep olması üzerine herkes ayağa kalktı / kaldırıldı. Oysa bu mermi yanlışlıkla düşen bir kör mermiydi. Daha önce hatayda bulunan özgür Suriye ordusu mensupları Suriye topraklarına girmiş. Fakat hemen bizim sınırlarımıza yakın konuşlanmışlardı. Onlara karşı mukabelede bulunan nizami Suriye ordusunun attığı top mermilerinden biri bizim sınırımızın içine düşmüştü. Bizde derhal misillemede bulunduk.Çok da iyi yaptık. Ancak gelişmeler bu şekilde anlatılmadı. Sanki Suriye bilerek ve isteyerek bu mermileri attığı gösterildi. İki devletin birbiriyle savaş düzeyine girmesi için önce siyası olarak karşılıklı söz düellosu başlar. Asarım keserim denir. Sonra sınırda tatbikatlar düzenlenir. Derken sınır ihlalleriyle harbe girilir.. böyle bir süreç yaşanmamış. Durduk yere bir mermi düşmüş hemen savaşa mı gireceğiz. Öte yandan tezkerede kim ne derse desin bizce de abartılarak alınan bir tedbir olmuştur. Dünyada Türkiye’nin bir savaş istemediğinin farkında. Niye mi ? ortada ne bir birlik kaldırılması, ne askeriyede izinlerin kaldırılması, ne trenlerin katar katar tank taşıması.. hiç bir şey yok.. Bu nasıl savaş hazırlığı. Hem bu savaşta bizim işimiz ne ? Suriye Hatay topraklarına mı girdik. Amik ovasını geri almak mı istiyor ? Öyleyse ... HAPİSHANELER DOLUP TAŞIYOR Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre AKP iktidarı döneminde Türkiye çapında mevcut hapishanelerde yatan tutuklu ve hükümlü sayısında ciddi bir artış olduğu ortaya çıktı. 2002 yılında cezaevlerinde 59.187 kişi olduğu halde bu rakam bugün 132.369a ulaştı. Maltepe Ceza Evini örnek aldığımızda bu ceza evinde kapasite 392 olduğu halde halen 727 kişinin kaldığı belirtiliyor. Hapishanelerde yatanların sayısının artması hayra alamet değil! Bu, olumsuz bazı gelişmelerin bir göstergesi. Neyin mesela? Yoksulluğun, yolsuzluğun, işlerin iyi gitmemesinin, ahlaki zafiyetin, piskolojik problemlerinin, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin kötüye gitmesinin vesaire.. bilmem siz ne düşünürsünüz ? 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 3 Yeni Divriği İnternet Gazetesi eski sayılarını okumak için www.mustafatarakci.com Sitesini tıklayınız. ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 “CENNET KAPISI” HAKKINDA BİLGİLERİMİZİ TAZELEYELİM UNESCO'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan üç boyutlu taş işlemeciliğinin zirve yaptığı Cennet Kapısı, üzerindeki motif ve işlemeleriyle dikkati çekiyor. Unesco'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Daruşşifası'nın kuzeyinde yer alan, üç boyutlu taş işlemeciliğinin zirve yaptığı Cennet Kapısı, üzerindeki motif ve işlemeleriyle dikkati çekiyor. “Cennet Kapısı” tanımı ilk olarak, Divriği hakkında ortak çalışmalar yaptıkları bir dönemde ünlü Mimar Doğan Kuban tarafından,kendisi de uzun yıllar İstanbul’da mimarlık yapan hemşerimiz Basri Hamulu’ya ifade edilmiştir.Bundan yola çıkan Hamulu, Ulu Cami Cennet Kapısı’nın maketlerini yaptırarak yalnız ülkemizde değil birçok Avrupa ülkelerinde ,Amerika ,Kanada ve Brezilya’da da bu eşsiz tarihi eserimizin tanınmasına katkıda bulunmuştur. Divriği Ulu Camii imamlarından uzman-rehber Nail Ayan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Divriği Ulu Camii ve Daruşşifası'nın 4 kapısından biri olan Cennet Kapısı'nın kale kapı, kuzey kapı veya giriş kapı olarak da bilindiğini söyledi. En ihtişamlı, görkemli ve heybetlisinin Cennet Kapısı olduğunu ifade eden Ayan, "Bu kapıda anlatılacak çok şey var. Çünkü başmimar Muhlis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah, taşları adeta hamur gibi yoğurmuş. Bu kapıyı anlatmak için diller kısır, kalemler kırıktır" dedi. Ayan, eseri yaptıran Mengücekoğulları'nın Selçuklulara bağlı mütevazi bir beylik olduğunu ve Selçuklu'ya saygısını da bu eser üzerinde bir çok yerde kullandığını belirtti. Kapının üzerinde yaklaşık 250-300 tane sekizgen yıldız motifi olduğunu ve hiçbir motifin başka bir yerde tekrar edilmediğini anlatan Ayan, eserin tamamında da aynı durumun söz konusu olduğunu ifade etti. Ayan, eserin başmimarının, motif ve şekillerin zenginliği ile simetri ve asimetri anlamında çıtayı zengin tuttuğunu anlatarak, şunları kaydetti: "Yani sağ tarafta gördüğümüz motifleri sol tarafta görmemizin imkanı yoktur, detaya indiğimizde göreceli asimetri hakimdir. Üzerinde binlerce hatta on binlerce motifin olması ve hiçbir motifin bir daha başka bir yerde kendisini tekrar etmemesi, kainattaki varlıkların tekliğini anlatıyor. Başmimar, 'Allah birdir, biri sever' sözünden esinlenerek hiçbir şekli, hiçbir motifi bir daha tekrar ettirmemiştir. Aynı zamanda bu kapımız üç boyutlu taş işlemeciliğinin zirve yaptığı kapıdır." Cennet Kapısı'ndaki dev Lotus yaprağının 800 yıl önce şaşırtıcı biçimde üç boyutlu bir taş işlemeciliği şeklinde yapıldığını ifade eden Ayan, "Kapı üzerinde yer alan hayat ağacı motifi ve onun üzerindeki güneş diski dediğimiz rozet, sonsuzluğu ifade eder. Hayat ağacı motifi demek, yaratılanlar için yani bizler için zaman ve mekan sınırlandırılması yapılmaz ise sonsuza kadar gider, bu da ahiret alemini anlatmaktadır" diye konuştu. -"Allah aşkının simgesidir"Ayan, kapıda sadece cennetin anlatıldığını dile getirerek, şöyle devam etti: "Bu kapının komplesinde cennet anlatılmış, cehennem anlatılmayacak mı? Cehennemi de anlatabilmek adına altında ateş yanan kazanları yapmış ve üzerinde devam eden sütunları boş bırakmış, hiçbir motif, işleme yapmamıştır. Bu kadar güzelliğin içerisinde kötülüğe yer yoktur mesajı verilmiş. Biz insanlara, 'cenneti hak edelim, cennet güzelliklerle doludur, cehennem boştur' mesajı verilmiştir. Kapı üzerinde bir kitabe yazılmıştır. Eşi benzeri olmayan bu kitabe, beş ana parçadan oluşur ve bir botanik bahçe içerisine yerleştirilmiştir. Kitabede, 'Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah tarafından bu caminin yapılması için 626 Hicri yılında emir verildi, Allah saltanatını, mülkünü daim etsin' yazmaktadır. Bu kitabenin birinci parçasında gül motifi, son parçasında ise bülbül motifi vardır. Gül Peygamber Efendimizin simgesi, bülbül ise ilahi aşk. Allah aşkının simgesidir. Yani üstat, 'biz bu camiyi, bu mabedi gül ile bülbüle olan aşkımızdan yaptık, bize bunu yaptıran Allah ve Resulüne olan aşktır' diyerek son sözü, son noktayı koymuştur." SAYFA 4 DOĞAN TAMER SÜT SAĞMA MAKİNESİNE KAVUŞTU Akarsu Divriği’den bildiriyor: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal faaliyetler için geliştirilen yeni teknolojilerin üreticiler tarafından kullanımını yaygınlaştırarak; daha kaliteli ve pazar isteklerine uygun üretim yapılmasını sağlamak, zor şartlarda ve bedenen çalışan üreticilerimizin işlerini kolaylaştırmak ve üretim maliyetlerini düşürerek uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir düzeye getirmek için makine ve ekipman alımının desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirleyen 2012 Kırsal Kalkınma Yatırım Destekleme Projesi çerçevesinde Makine ve Ekipman Alımlarının Desteklenmesi ile Divriği İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne başvuran, Sivas-Divriği-Turabali Mahallesinde oturan çiftçi kayıt sistemi üzerinden değerlendirme kriterleri sonucu yüzde 50 hibeyi hak kazanan hayvancılıkla uğraşmakta olan yetiştirici Doğan TAMER’E ,proje kapsamında anlaşmalı satıcı bayii Çetin Klinik tarafından Kovalı Seyyar Süt Sağım Ünitesi Ziraat Mühendisi Özgür ERGÜN eşliğinde teslim edilmiştir. SAYI: 37 Kıbrıslı Türk Örgütler, Ankara'da Alevi örgütlerinin düzenlediği mitinge katıldı. Alevi örgütlerin öncülüğünde bugün Ankara Sıhhiye Meydanı‟nda, 8 Ekim 2012 Pazar günü,„‟Laik Demokratik Türkiye İçin Eşit Yurttaşlık‟‟ mitingi düzenlendi. Divriği’ de Hayvancılığın gelişmesi için öncülükte bulunan Doğan TAMER’ e mesleğinde başarılar dileriz. Mitinge, Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin çağrısı ile Kıbrıslı Türk örgütler de destek verdi. Mitingde bulunan Kıbrıs Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Baraka Kültür Merkezi ve KTÖS’ün yanında; KTOEÖS, KTAMS ve Yeni Kıbrıs Partisi de mitinge imzaları ile destek belirttiler. Kıbrıslı Türk örgütler ‘’AKP elini Türkiye ve Kıbrıs halklarından çek’’ pankartı ile alanda yerlerini aldılarMitingin ana teması, Türkiye’de yaşayan Alevilerin eşit yurttaşlık talebiydi. Buna ilişkin olarak talepler arasında Madımak’ın utanç müzesi olması, cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, Alevi ailelerin kapılarının işaretlenmesi gibi Maraş katliamının öncesini hatırlatan provokasyonlara son verilmesi ve zorunlu din derslerinin kaldırılması vardı. Aleviler, istedikleri şeyin özel haklar değil, eşit yurttaşlık olduğunu ve bu yurttaşlık haklarının tam uygulanması olduğunu vurguladılar. Eyleme ayrıca çok sayıda sosyalist ve demokrat örgüt de destek verdi. Mücahit Koç 15 EKİM 2012 İrtibat: [email protected] SAYFA 4 ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 5 SEDAT ÖZGÜR Sıfırdan bu seviyelere gelmesi onun çok daha fazla meziyetleri olduğunu da gösterir. Onun yıllarının onlarca sıkıntısına rağmen, toplumsal olaylara, darbelere rağmen babam ayakta kalmasını ve işini geliştirmesini bilmiştir. KALE ENDÜSTRİ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI M.T.: SEDAT Bey öncelikle bu röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Muhterem babanızın 1953’te torna tezgâhı ile başlattığı faaliyetleri, 1988’de holding düzeyine geldi. Bunda sizin ve diğer kardeşlerinizin de katkıları var. Kale Endüstri Holding Türkiye’nin sayılı üretim tesislerinden biri olarak öncelikle kilitte olmak üzere çelik kapı, para kasası, pencere sistemleri işleri yapıyorsunuz. Alışveriş merkeziniz var. Kilitte dünya markasısınız günde 100.000 kilit üretiyorsunuz 102 ülkeye ihracat yapıyorsunuz. Öncelikle şunu sormak istiyorum: Babanızdan devraldığınız bu sorumluluk nasıl bir duygu? Sıfırdan başlayıp bir ömürde bu noktaya gelen bir değer sizde ne gibi bir sorumluluk duygusu uyandırıyor? Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bu vesile ile kendi kişisel geçmişiniz, eğitim ve tecrübelerinizden de bahsederseniz sevinirim. S.Ö.: Biz dört kardeşiz. Annem Rodoslu, Babam Sivas Divriğili. Bir tesadüf sonucu tanışıp evlenmişler. Bildiğiniz gibi biz dört kardeşiz; iki büyük bir küçük kız kardeşim var. Ben 60 doğumluyum. Liseden sonra Amerika’da işletme okudum. Değişik eyaletlerde bulundum. 1984’de Türkiye’ye geldim. Çocukluk yıllarından itibaren babam beni hep fabrikaya getirirdi; fabrikada her bölümde çalışırdım. Elim yağlanırdı. Babama, “ Arkadaşlar yazlıkta denize giriyorlar,” derdim. Ama o dinlemezdi, “Oğlum böylesi daha iyi, işini öğrenmen lazım. Para nasıl kazanılıyor gör,” derdi. İyi ki çalışmışım, bunun ileriki yıllarda faydasını gördüm. Babamın Bakırköy’de bir hırdavatçı arkadaşının dükkânında bile çalıştım. Hayatı tanımak, işi öğrenmek için babam 15’li yaşlarımdan itibaren beni hayata hazırladı. Fatura kesme irsaliye işlerini de öğrendim. Babamdan aldığımız sorumluluk büyük bir sorumluluk. 1.700 e yakın personelimiz var. Aile 4 kişiden oluşursa 6 bin’in üzerinde bir aileyiz. Bize iş yapan yan sanayi malımızı satan çilingirler hırdavatçılar ile daha da genişleyen bir aileyiz. Biz bu aileyi iyi ilişkilerle karşılıklı güvenle kaliteyi korumakla yenilikleri takip etmekle ayakta tutuyoruz. Yerinde duran bir firma değiliz. Şu anda ağırlıklı çalışma güvenlik hizmetleri üzerinde ağırlaştı. Çelik kapı alarm sistemleri yeni ağırlık noktalarımız. Hem Türkiye hem Dünya pazarında bu konuda da söz sahibi olmak istiyoruz. Buraya 80’li yıllarda fabrikaya döndüğümde babam lisan bilmediği halde ihracata başlamıştı. Ben öncelikle bu konuya ağırlık verdim. İhracat yaptığımız ülke sayısını her geçen gün çoğalttım. Babam çok çalışkan hiç yorulmayan biriydi. İnsan ilişkileri mükemmeldi. Yüzüne baktığına müşterinin halini durumunu anlardı. Ondan çok şey öğrendim. Babam iki ülkeye ihracat yapıyordu benimle beraber bir ekip olarak çalışmalarımızı hızlandırıp bu sayıyı artırdık. Benim sehpa üzerinde gördüğünüz gibi uçak bileti koleksiyonum var. 120 ülkeyi gezdim. 5 bine yakın seyahatim olmuştur. Bu seyahatimin %85’i iş seyahati oldu. Halen 100’ün üzerinde ülkeye sizin de ifade ettiğiniz gibi ihracatımız var. Aslında 70 ülke üzerinden 100 ülkeye ulaşıyoruz. Çin’e ofis açtık Çin’e mal satıyoruz. Çin üretiminin özelliği var ucuz maliyetli ve üretken bir ülke devletin her türlü desteği verdiği bir ülke. Buna rağmen biz araştırma geliştirmeye, inovasyona önem vererek Çin’le rekabete önem veriyoruz. Bizim kalitemiz iyi düzeydedir. Neticede Çin her zaman karşımıza çıkıyor. Önümüzdeki hafta Rusya’dan bir arkadaş gelecek bu konuları da görüşeceğiz. Fiyat önemli bir unsur. Çin de gelişiyor. İnsana çok yatırım yapıyor. Belki biliyorsunuz çok sayıda ülke de Çin’e yatırım yaptı. Çok sayıda mühendis hem Çin’de çalışıyor hem de Çin’lileri eğitiyor. Kısacası Çin çok ciddiye alığımız bir faktör. Ben ilk olarak 1985’te babamla Çin’e gittim. O zaman bir tek Hong Kong vardı. Şimdi ona benzer bir çok üretim merkezi var Çin’de. Biz neticede yerimizde durmamaya kendi üretimimizi teknolojimizi geliştirmeye dikkat ediyoruz. Babam üretim ve kaliteye çok önem verirdi, malum yaşlandı bize işleri devretti. Ama onun öngörüsü çok isabetlidir. Bugün olsun onu hep dinleriz. Babamın ayrıca insan tanıma meziyeti de çok ileri seviyededir. 15 EKİM 2012 SAYI: 37 İrtibat: [email protected] SAYFA 5 Bizde yaşlanıyoruz 52 yaşındayım biraz geç evlendim. Bir buçuk yaşında bir oğlum var. Geç baba oldum( karşılıklı gülüşmeler). M.T.: Sayın Rıdvan Akar babanız hakkında “ BENİM KALE’M” adlı bir kitap yazdı ama Türkiye kamuoyuna yeteri kadar duyurulamadı. Daha fazla tanınmaya ihtiyacınız var gibime geliyor. Öncelikle tüm dünyada ki Divriğililerin internet gazetemiz aracılığı ile sizin hakkınızda “ Kale Kilit” hakkında neler bilmesini istersiniz. Yeni olarak ne gibi projeleriniz var. S.Ö.: bir gün toplantımızda bu konu gündeme geldi. Sadık Bey’in yaşantısı, bu seviyeye gelmesi, sıradan olmayan bir durum. Babam sıfırdan hayata atılarak zorluklar içerisinde bir tesis kuruyor ve sürekli büyüyerek bu günlere geliyor. Evet, hatırlatıyorsunuz, Vehbi Koç’a benzeyebiliriz ama Vehbi Koç’un yanılmıyorsam eğitimi vardı, Rahmi Koç da öyle. Ama babamın eğitimi yoktur. Buna rağmen başarısı dikkat çekicidir. Babama kitap meselesini açtığımızda “ Kitap karın doyurmaz gidin işinize bakın müşterilerle ilgilenin,” demişti. Ona rağmen çalışmaları gizli gizli yürüttük. Kenan Bey (Kızıltan) daha iyi bilir; kitabın hazırlanış ve baskısı konusunda Onun da büyük emeği oldu. (DEVAMI GELECEK SAYIDA) ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 6 SAYFA6 İrtibat: [email protected] ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYFA 7 SAYI: 37 İrtibat: [email protected] KORUNMASI GEREKEN KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZ İBRETLİK GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER “ DİVRİĞİ SOKAK OYUNLARI ” Derleyen: İhsan Çalapverdi SAKLAMBAÇ Saklambaç en az 4 kişiyle oynanır. Oyuncular aralarında sayışarak veya parmak tutuşarak bir ebe seçerler. Ebe duvara önünü dönerek en az 50 ye kadar dışından sayar. Ebe, saydıktan sonra "Sağım, solum, önüm, arkam saklanan sobedir, sobe" der ve saklanan oyuncuları bulmaya çalışır. Bu sırada diğer oyuncularda ebe sayana kadar farklı veya aynı yerlere saklanırlar. Diğer oyuncular ise ebe kalenin başından ayrıldığını görünce ebenin saydığı duvara sobe diyerek ebelemeye çalışırlar. Ebeliyen kişiler ebe olmaz. Ondan sonra ebe diğerlerini bulmaya çalışır. Eğer ebe bir kişiyi görüp te onun adını yanlış söylerse diğer oyuncular saklandığı yerden çıkar ve çanak çömlek patladı diye bağırırlar ve ebe olan kişi yeniden ebe olur. Bu oyunu oynarsanız eğer akşam oynamayı tercih edin. Bu oyunda ebe birisini uzun süre aradıysa ve bulamadıysa o kişinin ismini söyleyip topal kurt diye bağırır ve ismini söylediği oyuncu tek ayaküstünde gelerek sobeler fakat ebe topal kurt dediği zaman oyuncuyu sobeler. UZUNEŞŞEK Biraz tehlikeli olmasına karşın ülkemizde nesillerdir en popüler oyunlardan biridir. Erkek çocukların rağbet ettiği bir oyundur, açık havada 4 ve daha fazla insanla grup şeklinde oynanır. Oyuncular iki guruba ayrıldıktan sonra hangi gurubun yatacağına, hangi gurubun atlayacağına karar verilir. Ebeler 90 derece eğilip birbirine kenetlenir. İlk baştaki oyuncu eğilir arkasındakiler de bir öncekinin bacaklarından tutarak eğilir. Atlayanlar atlarken uzun eşşek gaba gaba döşşek diye bağırırlar ve eşeğin üzerine bindikten sonra sürtünemez, ayaklarını dolayamazlar. Eşek çökerse atlayan grup tekrar atlar, atlayanlardan biri yere değerse yatan grup atlama hakkı kazanır. Eğer tüm grup elemanları başarılı bir şekilde eşeğe binerse, atlayanların en önündeki kişi tek mi çift mi deyip parmaklarıyla 1 veya 2 gösterir ve eşeğin en arkadaki oyuncusu tahmin eder. Bilirse atlama hakkı el değiştirir. NOT: Bu konuda elinde bilgi belge bulunanların göndermeleri rica olunur. TAM MANASI İroni: Gülmece,söylenen sözün tersini kastetme, Müstakbel: İleri bir tarihte beklenen,gelecek, Muhlis: Katkısız, içten,samimi, dost canlısı, Biteviye:Tek düze, Aheste: yavaş, ağır, İfrat:İleri gitme,ölçüyü aşma, Tefrit: ifrat’ın karşıtı, İttifak: Anlaşma, bağlaşma,oy birliği Gizemli: Esrarengiz, Azim: engelleri yenme kararlılığı Vefa: Sevgi bağı, dostluk bağı, Fahri:Gönüllü,karşılıksız 15 EKİM 2012 SAYI:37 (1207-1273) (1209-1271) ( 1240-1320) Aynı dönemin üç büyük insanı; inanç ve toplum önderleri, bilge kişiler,Anadolu insanına benlik kazandıran ulu şahsiyetler... Özetle de olsa tanımakta yarar var. MEVLANA (1207-1273) (Önceki sayının devamı) Mevlânâ’nın ciddî bir tahsil gördüğü ve tasavvufî bir terbiyeden geçtiği kaynaklardaki bilgilerden ve eserlerindeki açık delillerden anlaşılmaktadır. Babası vefat ettiğinde 24 yaşında iken medresede onun yerini alabilecek ilmîözellikler taşıdığı belirtilen Mevlânâ, buna rağmen tahsiline devam eder. Mevlana’nın, babası hayattayken 1221-1228 yılları arasında tahsilini ikmal için Hâlep ve Şam’a gitmiş olduğu belirtilmektedir. Ancak 1225 yılında Karaman’da evlendiği ve sonrasında art arda iki çocuğunun dünyaya geldiği gözden uzak tutulmamalıdır. Anadolu’da tasavvufun en önde gelen temsilcilerinden birisi Mevlana’dır. Anadolu insanı ona büyük sevgi, saygı beslemiĢ ve düĢüncelerini benimsemiĢtir. Aradan yaklaĢık 740 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen onun düĢünceleri hala Türk halkının ilgi ve sevgisini çekmeye devam etmektedir. Mevlana, Arap, Fars ve Türk kültüründen (Orta Asya Türk topluluklarının Gök-Allah inancı) etkilenmiĢtir. Mevlana’nın üzerinde durduğu en temel varlık Allah’dır. Bu, onun düĢüncesinin merkezini oluĢturur. Tasavvuf felsefesinde evrende olan bütün Ģeyler Allah’ın yansımasıdır. Mevlana’ya göre en güzel varlık Allah’dır. O, mutlak güzeldir, güzeller güzelidir, Onun güzelliği yaratıkların güzelliğine benzemez. Ġkinci derecede güzel olan Hz. Muhammed’dir. Çünkü Allah evreni Onun hatırı için yaratmıĢtır. Ondan sonra üçüncü derecede Yusuf Peygamberin güzelliği gelir. Aslında Allah’nın eseri olmasından dolayı bütün insanlar güzeldir, güzel olan Allah, güzel eserler yaratmıĢtır. Çünkü hiçbir insan diğerine tam olarak benzemez, bu sebeple her insan bir baĢka güzeldir. Mevlana ya göre sevgi ve aĢk insanlık vasıflarındandır. Hayvanın bu kavramlardan haberi olmadığı gibi, bu duyguları yaĢaması imkânsızdır. O bu konudaki düĢüncelerinin Ģöyle ifade etmiĢtir: “Sen aĢık olmadıysan, sevgi nedir, bilmiyorsan; Yürü git, ot otla; eĢeksin sen” Tasavvufta Ģükür de önemli bir prensiptir. Ġnsan, onu yarattığı ve verdiği nimetler ve sağlık dolayısıyla Allah’ya Ģükretmelidir. Mevlana Ģükür konusunda Ģunları söylemiĢtir:Hakk’a Ģükretmek herkese vaciptir. Mevlana’ya göre insanın mutluluğu, gösteriĢten uzak, sade bir hayat yaĢamak ve diğer insanlara dost olmakla mümkündür. Mevlânâ’nın hayat hikâyesinde Tebrizli ġems’in özel bir yeri vardır. KarĢılaĢmaları ve birbirlerine olan sevgileri etrafında çok Ģeyler anlatılmıĢ ve yazılmıĢtır. Mevlânâ, Allah’a ve O’nun gönderdiği son elçi olan Hz. Muhammed’e gayet bağlıydı.... SAYFA 7 Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkesi ile teslim olmuştur. Başkent İstanbul, arı kovanı gibidir. Kimse ne yapacağını bilmiyordur. Ve bu karmaşa ortamında, hiç kimse sorumluluk almak da istemiyordur. 10 Kasım akşamında Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, görevden çekildiğini ve İstanbul‟a gelmesinin iyi olacağını, Mustafa Kemal Paşa‟ya bildirir. Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Paşa, görevini Nihat Paşa‟ya bırakarak İstanbul‟a gelir. Gelir de, İngiliz, Fransız ve İtalyan savaş gemilerinden oluşan 61 parçalık işgal donanması da İstanbul‟a gelmiştir. Tarih: 13 Kasım 1918. Mustafa Kemal Paşa, Boğaz‟da demirlemiş olan donanmaya bakar ve yaveri Cevat Abbas‟a şöyle der: “Geldikleri gibi giderler.” Onlar, hiç gitmeyecekmiş gibi gelmişlerdir. İşgal gücünü,İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri oluşturuyordur. En çok İngiltere, en az İtalya asker getirmiştir. İstanbul‟da konuşlanılan yerler, devletlerinin Avrupa politikasındaki önemine göre belirlenmiş ve İstanbul, beş yıl sürecek işgal karanlığına gömülmüştür. MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’A HAREKET ETMEDEN ÖNCE VEDA ZİYARETİ Mustafa Kemal Paşa Samsun‟a hareket etmeden önce Genelkurmay‟a ve Bakanlıklarda tanıdığı Bakanlara veda ziyaretinde bulunur. Bakanlıklar binasına girdiğinde ortalıkta bir telaş, birkoşuşturma vardır. İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey: “Allah Allah bu ne küstahlık, işittiniz mi efendim Yunanlılar İzmir‟e çıkıyormuş!” Bu arada Mustafa Kemal‟in yanına gelen Bahriye Nazırı da haberi doğrular. “Allah Allah” demekten başka bir şey düşünemeyen nazırlara Mustafa Kemal “Peki, ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sorar. “Protesto edeceğiz,” derler. “Protesto neyi halleder? Protesto ile Yunanlılar geri mi çekilecek, İngilizler onları desteklemekten vaz mı geçecekler?” “Yok,” derler. “Ama başka ne yapabiliriz ki?” Mücadele, karşı koyma, savaşma, kimsenin aklına gelmiyordur! ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 8 Bahar bir başka güzel. Yeniden doğuşun canlanışın, ayağa kalkışın mevsimi. Güneş, her geçen gün daha bir ortalığı aydınlatır; ağaçlar tomurcuklanır, erikle başlayan çiçek açmalar, kayısı elma ile devam eder... Göçmen kuşlar geri döner; bazı açık alanlarda leyleklere turnalara rastlanıldığı olur; yerli kuşlar serçeler kargalar martılar daha bir sesini çıkarırlar... Mart ayı ile birlikte kedi sesleri ortalığı çınlatır. Cemreler yere düşecek, gün uzayıp gece kısalacak, derken yayla vakti, deniz vakti, sıla vakti gelecek, bir ömür, bir yılı daha geride kalacaktır. MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. [email protected] Alb. İrtibat: [email protected] DÜŞEN YAPRAKLAR ‘’Düşen bir yaprak görürsen Beni hatırla demiştin. Biliyorsun seni ben Sonbaharda sevmiştim.. ‘’ Bu son baharında, siz tüm okurlarımıza başarı ve sağlıklar getirmesini diliyorum... Bu vesile ile girişte paylaştığımız şarkı gibi sonbahar hakkında yazılmış en güzel şiirlerden birkaç dörtlükle yazımı tamamlamak istiyorum.. Sonbahar Güzel duygulu bir şarkı sözü. Sabah yürüyüşünde park içerisinde yürürken, önümde düşen birkaç çınar yaprağı bu şarkıyı hatırlattı bana. Mırıldanarak bir süre yürümeye devam ettim. Sonbahar, hüzün, duygu yüklü bir mevsim. Sıcak yaz günlerinin ardından, soğuk kış günleri öncesi yaşadığımız kimi güneşli kimi yağmurlu kimi bulutlu bazen üşüten bazen ceket çıkartan bir güzel mevsim... Esen yele savruluyor yapraklar Anlaşıldı demek geldi sonbahar Örtüsünden çıktı kara topraklar Evvel ilkbahardı oldu sonbahar İlkbaharın aksine sonbahar sanki biraz insanın kendisiyle hesaplaşma mevsimi. Koca bir baharı, yazı geride bıraktım, ne yaptım, ne yapmalıydım dendiği mevsim. İnsanın sanki verimli günlerini üretim imkânlarını geride bırakıp, yeniden yeniliklere girme hazırlığında olduğu bir mevsim... Ömür gelir geçer gelmez şakaya İyilik yaparsan kalır bakaya Ölüm denen bilinen şu vakaya Hangi tabip çare buldu sonbahar Sonbahar-Kış eğitiminde yoğun olduğu; okulların öğrencilerle dolduğu, kurların düzenlendiği mevsim. Sonbaharda yapraklar her geçen gün daha da sararıp solacak, nihayet küçük bir rüzgar onları dalından kurtaracak, çoğu zaman toprağa karışmasına vesile olacak.Çimenler, çiçeklerde öyle.. . Gül ise, kar yağana kadar goncasını dalında muhafaza edecektir. Ama çoğu ince yapraklı rengârenk çiçekler erkenden sararıp solacak, çimenlerde eski canlılığını koruyamaz olacaklar; çıplak ağaç dallarında kuşları tek tek sayıyor olacağız... Tabiatta hiç neşe yok dön de bak Her şeye bir ömür biçmiş yüce Hak Bu dünya fanıdır ettin mi idrak Bu güzellik kime kaldı sonbahar Âşık Gürkani DİVRİĞİ, USTASINI BEKLEYEN İŞLENMEMİŞ CEVHER GİBİDİR! ALBERT GABRİ AHMET YOZGATLI Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. DĠVRĠĞĠ ULU CAMĠĠ TANITIMINDA YABANCI LAR Divriği Ulu Camii tanıtımında dolayısıyla Divriği’nin tanıtılmasında etkin rol oynayan bu iki yabancı araĢtırmacıyı beklide bir çoğumuz tanımıyoruz.Bunların Divriği’ye yaptığı katkıları inkar edemeyiz. 19.yüzyılın baĢlarında o günkü Ģartlarda yaptıkları bu çalıĢmaları bizler bu gün dahi yapmıyoruz.Bu kiĢiler o günün Ģartlarında hamurdan kalıplar yaparak Divriğideki Ulu Camii ve bilhassa kümbetlerdeki yazı ve kabartmaların kopyasını bire bir alarak yayınladıkları eserlerde günümüze ulaĢılamayan o eserlerimizdeki ayrıntılara ıĢık tutmuĢlar tarihi eserlerimizdeki kaybolan detaylara da yardımcı olmuĢlardır.Bu eserlerin orjinallerine sahip olamasak dahi hepimizin kütüphanelerinde hiç değilse kopyaları olmasında fayda vardır. Peki bu kiĢilerin yaptıkları bu çalıĢmalara biz Divriğililer nasıl cevap verdik? Bu kiĢilerin yaptıkları bu katkılara birer minnet borcu olarak Divriği de isimlerini gereği gibi yaĢatabildik mi? Sanmıyorum, bunu yapmadığımız gibi bu kiĢiler kadar dahi memleketimize faydalı olamadık. MONUMENTS TURCS D’ANATOLIE AMASYATOKAT-SĠVAS Paris 1934 189 sayfalık kitabın 169-189 sayfalarında DĠVRĠĞĠ ULU CAMĠĠ Fransızca anlatılmaktadır. 1930-40 arasında Anadolu ve Ġstanbul’daki önemli tarihi yapılar hakkında monografiler hazırladı. 1908-1959 yılları arasında ülkemize kırkın üzerinde seyahat düzenleyen Gabriel, Türk hükümetinin isteği üzerine 1925’ten 1960’lara dek tarihi yapıların araĢtırılması, korunması ve restorasyonu üzerine pek çok çalıĢma yapıp raporlar hazırladı. MAX VAN BERCHEM (1863-1921) CORPUS INSCRIPTIONUM ARABICARUM SIWASDIWRIGI Paris 1917 135 sayfalık kitabın 54-110 sayfalar arasında DĠVRĠĞĠ ULU CAMĠĠ Fransızca olarak anlatılmaktadır. Van Berchem 1886-1914 yıllar arası Balkanlar-AnadoluOrtadoğu’ya yaptığı gezilerde sayısız eserleri resim ve yazıt olarak kayıt altına almıĢtır. HANGİ ŞEHİR DİVRİĞİ KADAR ÇOCUKLARINA MUHTAÇTIR? 15 EKİM 2012 SAYI: 35 SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 9 ŞENGÜL DURAN GENÇDAL Divriği ÖDP eski İlçe Bşk. [email protected] HAYALDİ GERÇEK OLDU'' Bir arkadaşım ''hayallerle yaşamak gerçeklerle yaşamaktan inan daha güzel''demişti... Yaşadıklarımıza bakarsak yada geldiğimiz sürece bakacak olursak hayallerimizin uzağında da olsak onlarla yaşamanın çok daha güzel olduğunun farkına vardım. Bence de hayallerle yaşamak daha güzel. Arkadaşım, çünkü hayallerimize biz hükmediyoruz,onlara istediğimiz şekli biz verebiliyoruz,istediğimiz gibi yönlendiriyoruz hayal ettiğimiz sürece daha özgürüz.Ezberletilmiş,dayatılmış,köşeye sıkıştırılıp çaresiz bırakılmış düşüncelerin esiri olmaktan kurtuluyor insan.Her gerçek kusursuz bir cinayete benziyor sevmiyorum artık gerçekleri onlarla yaşamak zorunda olmak canımı acıtıyor... Günümüz iktidarının seçim sloganı vardı''hayaldi gerçek oldu''diye. İnsan yaşanılanları görünce korkuyor gerçeklerden. Şu an yaşadığımız gerçekleri görünce keşke hayalde kalsaydı diyesim geliyor. İktidar eliyle gerçeğe dönüşen hayaller geliyor aklıma.Yoksulluk,gelir dağılımındaki aşırı adaletsizlik,en başta düşünce ve ifade özgürlüklerinin olmadığı özel yaşam alanlarının daraltılması,ucuz iş gücü,sigortasız güvencesiz insan pazarları,namus denilerek hafifletilmeye çalışılan kadın cinayetleri,binlerce ağacın beton ve rant dumanında yok olmuş,bilimsel değil kar amaçlı dinsel eğitim,parasız sanılan maaşlardan kesilen sağlık güvenceleri,hukuka üstünlük tanımayan yargı,insan haklarının ihlali,sosyal ve demokratik hakların günden güne daha çok budandığı gerçekler hiç de teğet geçmiyor, tam da yaşam alanlarımızın ortasından silindir gibi geçiyor.Öyle bir gerçeğe vardık ki hakikatten, en kötü hayallerimizin bile çok ötesinde çok daha kötü gerçeklerle bizi yüz yüze bırakacak olan Savaş...Ne çok şey hayalken gerçek olmuş atlamadan geçeceğim bir hayal daha var o da kardeşim Hrantın ensesine kurşun yağdıran ''Ogün'' ün azmettiricisi Yasin Hayal 'di gerçek oldu... KONUK YAZAR DİVRİĞİ DAHA İYİ OLACAK! Divriği’de güzel şeyler oluyor. Geçtiğimiz Cumartesi günü, daha önce hizmete başlayan Divriği Sadık Özgür Devlet Hastanesi’nin resmi açılış töreni vardı.Başbakan’ın gelmesi konusunda epeyce bir gayret gösterildi ama gelemeyeceği de salim kafalar için malum bir şeydi. 2 Bakan, 5 Milletvekili, Sivas Valisi, Sivas Belediye Başkanı, Rektör, İstanbul’dan Kale Kilit’in iş ve aile çevresi törende hazır bulunanlar arasındaydı. Asıl katılım Divriği ve köylerinden olmuştu. Tek tek saymamız mümkün değildi ama benim gözlemlerim 4 bin civarındaydı. Bu Divriği için çok ciddi bir rakamdı. Ayaküstü sohbet ettiğim Palha Köyü eski Dernek Başkanı arkadaş, Palha’da( Divriği’ye en uzak köylerden biridir) bir kişi kaldığını diğerlerinin minibüslerle törene katıldığını söyledi. Aynı şeyin, Timisi, Anzahar, Mursal,Höbek, Oğulbey vb.köyleri için de söylememiz mümkün. Divriği merkez’den de katılım büyüktü. Kiracımız Karasarlı emekli Hüseyin Bey,” Yeni anjio oldum,kolumda ağrı var ama ne olursa olsun törene geleceğim “demişti.Orta Çarşıda seçkin ve saygın esnaflarımızdan Sevgili Mustafa Sayar,”Gardaş ,Kayseri’de yeni bel fıtığı ameliyatı oldum. Şükürler olsun iyiyim. Dükkâna yeni yeni gelmeye başladım ama yarın törene geleceğim” demişti. İrtibat: [email protected] Matem elbiseli kadınların her gün çoğaldığı bir ülkedeyiz.Her gün analar evlatlarını, kadınlar sevdalarını,çocuklar babalarını toprağa gönderiyor birer,onlar.Mezarlıklar hep yoksula,garibana ya da mecbura nasip olmuş yüksek mertebelerle doluyor.Afyon daki patlama tüm yurda afyon etkisi yarattı.İnsanların gazı kaza denilerek alındı.Geriye yaşanmamışlıklar ve bir daha asla yaşanamayacaklar kaldı (yani gerçekler)..Korku filmini aratmayan bir süreç,anneden ve babadan alınan kan örnekleriyle günler sonra ancak teşhis edilebilen paramparça bedenler..İnsan pazılı parçaları bira raya getir bütünü gör.Korkmam gayrı beterinden dedirten türden.Sonrasında yapılan açıklamalar için tek kelime yazmak istemiyorum.İnsan insanlığından utanıyor. Sadece artık evrensel zorunluluk ve taktiklerin uygulandığı bir dünyadan geçiyoruz. Talihsiz bir tarih yazılıyor bizlerde bir türlü kulluktan kurtulup yurtaşliğa geçememenin acısını çekiyoruz her yerde. Bazı insanların tepki gösterip diğerlerinin göstermemesi var olan düzeni meşrulaştırmaktan başka bir şey değil.Kendi siyasi düşüncesinin etkisinde kalmak,yaşanan sürece normalmiş gibi bakmak birlikte mücadele etme alanlarının önünü tıkıyor.Belleğini yitirmiş bir toplum artık vicdanında yitirmiş demektir.Güzel insanların güzel hayalleri olmalı ki güzel gerçekleri gerçekleştirebilsinler. Realiteye ulaşmak hayal kurmaktan geçer Marcosun dediği gibi'' henüz hayalleri yok edilecek silahı bulamadılar'' GÜZEL GÜNLER hayali ve umudu tükendiği anda bizlerde bu zulmün birer ortakları olacağız farkında olmadan.İnsan çözülmesi zor bir bilmecedir her türlü iyl,kte kötülükte onda gizlidir.Çocuk kalbi taşıyanların hep hazırda bekleyen gözyaşları vardır.Kötülüğe teslim olmadan en büyük kötülüğü yapacağımızı düşünüyorum kötülere..Gerçeğin eşanlamının Kabus olduğu bu dünyada ,en güzel hayalimiz barış olsun,kardeşlik olsun,dolu sofra,tok çocuk, gülen anne baba olsun,aydınlık yarınlar olsun,bütün yaşayanların (insan,hayvan,bitki) dostluğu olsun... EN GÜZEL GERÇEKLER BİZLERİN HAYALLERİYLE GERÇEKLEŞECEK işte o zaman dünya daha güzel olacak... BİRŞEYLER YAP TA ONUN ESERİ DESİNLER... Divriğili herkes ordaydık. Çok güzel bir tören oldu. Divriği için güzel şeyler söylendi. Birlik beraberlik mesajları verildi. Kucaklaşmalar, hal hatır sormalar oldu... Nuri ve Naci Demirağ’lardan sonra en büyük hayırseverimiz Sadık Özgür Beyefendiyi onurlandırmak, Onun vefa duygularını alkışlarımızla okşamak bizim görevimizdi. Bunu yapmaya çalıştık.O bunu hak ediyor ve biz Onu hiç unutmayacağız! Çok güzel konuşmalar oldu: Divriği daha iyi olacak! TOKİ 360 konutun inşaatına başladı. Arapkir yolu seneye en geç bu vakitler bitmiş olacak. Karasar üzerinden Kangal yolunda makine sayısı az olsa bile çalışmalar yürüyor. Sincan üzerinden 40 km. kısalacak olan Sivas yol çalışmaları devam ediyor. İçme Suyumuzun proje çalışmaları tamamlandı, yakında kazma vurulacak. Mahir Tevrüz Hocamız çok daha yeni bir haber verdi. Kısmet olursa yeni hastanenin uygulama hastanesi olduğu, Cumhuriyet Üniversitesi’ne bağlı, 4 yıllık Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu’nun açılması konusunda epey bir mesafe kat edildi. Bu konu huzurda dile getirilerek, Bakanların, Rektörün olumlu görüşleri alındı. Değerli Hemşerilerim, silkinip kendimize gelmeliyiz. Karamsar olmaya gerek yok. Divriği’de ne var ne yok diye sorduklarında lütfen,”Divriği çok güzel, Divriği’de çok güzel gelişmeler oluyor”deyin... Saygılarımla... MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb. NOT:Bu Sayının konuk yazarında bir gecikme olduğundan yazı tarafımızdan kaleme alınmıştır. (MT) DİVRİĞİ’NİN KAYBEDECEK ZAMANI YOKTUR! 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 9 ÜCRETSİZDİR 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 10 İrtibat: [email protected] ATATÜRK VE DİVRİĞİ BELEDİYE SEÇİMLERİ BİR BARIŞ ÇİZ GÖKYÜZÜNE her şey kırık dökük bir rüya sanki bir bahçeden bir bahçeye gülün kokusu değdi sustuklarım büyüdü kapılardan önce ben kapandım içime her şey geceye döndü kolumda fosforlu saat ucu yok karanlığın soluğum kesiliyor göğsümde bir tutam alev yapma İbrahim, içme kardeş kanını kapılar açılsın dünya çocuklarına işte, şurda bir pencere pencerede çocuklar o çocuklar büyüyecek o çocuklar umuttur o çocuklar dağdır o çocuklar sevdadır yarınları çiçek çiçek özlemdir ırmaktır akar karışır denizlere bak gün ağarıyor sanırsın bir kızıl gül düşmüş şafağa gökyüzünde dansediyor maviyle kızıl uzatsam elimi dokunabilirim renklere güneş yavaşça gülüyor evlerin duvarlarına çocuklar geçiyor karşıdan cıvıl cıvıl avuçlarında renk renk bilyeleriyle serçeler ot taşıyor gagalarında kağıttan dağlar yapıyorum dilimde yalnızca barış sözcüğü 14 Ekim 1930 yılında Divriği’de yapılan belediye seçimleri iki aday arasında kıran kırana geçmiştir. Seçim sonucu kaybeden tarafın bir yakını Belediyede kâtiplik yapmaktadır. Seçim yenilgisi üzerine yine belediyede çalışan birini de yanına alarak bir plan hazırlamışlar ve yeni seçilen başkanının görevden alınmasını sağlamak için Ankara Meclis Cumhurbaşkanlığına cumhuriyet devrim ve ilkelerini kabul etmedikleri Cumhuriyet Hükümetini tanımadıkları yönünde ifadeler içeren bir dilekçeyi belediyenin mührü altında ve yeni seçilen başkanın adını ve şehrin müftüsü Hayrullah efendinin de ismini yazarak Ankara’ya yollamışlar. Ankara’ya ulaşan bu yazı Atatürk’e iletilmiş Atatürk durumdan çok hiddetlenerek “ki menemen hadisesinin olduğu dönemlerdir” hemen en yakın bir tabur birliğinin Divriği’ye hareket ederek yerle bir edilmesini emretmiş. Durum bu arada Sivas Valisi Süleyman Bey’e de iletilmiş. Vali apar topar hemen Divriği’ye hareket etmiş şehri gezdiğinde herhangi bir olağanüstü bir durum olmadığını yaptığı araştırmalarda kimsenin böyle bir olaydan haberi olmadığını görmüş. Bunun üzerine soruşturmayı daha da derinleştirince olayın iki kişi tarafından seçim yenilgisi üzerine yapıldığını tespit ederek durumu ivedilikle Ankara’ya ve Atatürk’e bildirmiş. Divriği’ye yapılacak askeri harekâtın zor bela önlenmesini sağlamıştır. Tabii ki bu durum Ankara ve Atatürk nezdinde Divriği için çok kötü olumsuz bir not olarak kayıtlara düşmüştür. çağ döndü sözler karşıya geçti daha dün doğdun bugün ölme çocuk bir barış çiz gökyüzüne bir deniz yüksek yüksek dağlar çiz yüreğinin resmini, düşlerinin ne çizersen çiz işte 2010 Arzu Karaca Ayçiçek 15 EKİM 2012 SAYI: 37 SAYFA 10 ÜCRETSİZDİR
Benzer belgeler
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-5
Sadık Özgür doğduğu
Köyü ve Divriği Halkı
için şimdiye kadar
eğitim başta olmak
üzere birçok yatırım
gerçekleştirmiştir.
Bunun son örneği
açılışını yaptığımız bu
hastanedir.
Bu Hastane bölgeye çok
...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-25
Bizim Amerika’nın isteğiyle savaşa girmemiz
bir cinayet. Ne demiş Mustafa Kemal
Atatürk,” Yurtta barış, dünyada barış”
Barıştan yana olmalıyız. Boş yere gencecik
insanımızı savaş bataklığına sokman...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-35
Bizim Amerika’nın isteğiyle savaşa girmemiz
bir cinayet. Ne demiş Mustafa Kemal
Atatürk,” Yurtta barış, dünyada barış”
Barıştan yana olmalıyız. Boş yere gencecik
insanımızı savaş bataklığına sokman...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-8
TOPRAĞI GÜZEL İNSANLAR, YURTSEVER,
VEFALI, ÇALIŞKAN, DÜRÜST İNSANLAR
YETİŞTİRİR. BUNLARIN EN GÜZEL BİR
ÖRNEĞİ DE SAYIN SADIK ÖZGÜR
BEYEFENDİDİR.
SAĞ OLSUN VAR OLSUNLAR...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-55
Ortadoğu’da Türkiye olarak oyuncak
durumuna düşmememiz lazım. Halkımız
rahat değil. Ha bugün savaşa girilecek, ya
yarın savaşa girilecek diye çok tedirgin.
Savaşçı politikalar terk edilmelidir. Bu ...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-31
büyük gelebileceği ama Divriği de hasta sayısının çok olmasını istemenin de hiç kimse tarafından arzu
edilemeyeceğini esas sorunun Divriği’den göçü terse çevirmek olduğunu vurguladı.
Sadık Özgür kü...
Yeni Divriği Gazetesi SAYI-6
Belediye Başkanı Fadil İsmiroviç ve beraberindeki heyet, bir takım gezi ve
incelemelerde bulundu. Bosnalı heyet, UNESCO'nun dünya miras listesine aldığı
Divriği Ulu Cami'yi de gezerek, namaz kılıp ...