Zehirleniyoruz
Transkript
Zehirleniyoruz
\\ www.212haber.com // 15-31 MART 2016 19’DA Yıl:6 Sayı: 97 Fiyatı: 1 Başakşehir Belediyesi söyleşilerine katılan Çerkez asıllı Suriyeli düşünür Cevdet Said, “Dünyanın hak ve hukuk talebine en olumlu cevabın Türkiye’den verileceğine inanıyorum. Dünyanın beklediği çıkış Türkiye’den olacaktır. Kur’an’ı rehber alıp sorumluluk bilincini esas almalıyız. Hakem akıldır, rehber ilimdir.” diye konuştu. SAVAŞI YÖNTEM OLARAK KULLANANLAR CAHİLLERDİR TÜRKIYE’YI çok yakından izlediğini ve Türkiye’den çok umutlu olduğunu dile getiren Said, “Artık savaş bir yöntem olarak kullanılamaz, onu yöntem olarak kullananlar da cahillerdir. Atom bombası bir puttur ve insanlar ona tapmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘dünya beşten büyüktür’ demesi çok anlamlı bir çıkıştır. Avrupa Birliği savaş olmaksızın bir birliktelik sağlamıştır, bizim bundan ders çıkarmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Zehirleniyoruz Bağlamaları ile gönülleri titrettiler KOZMETIK ve temizlik ürünleri üzerine yaptığı araştırmalarda insan sağlığını tehdit eden zararlı kimyasallarla karşılaşan Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, maruz kaldığımız kimyasalların birikmesi sonucu kişi başına düşen katkı maddelerinin yılda 2 kiloyu bulduğunu söylüyor. EL YIKARKEN, DİŞ FIRÇALARKEN… Zeytinburnu’nu profesyonel takımsız 17 bırakmayacağım Öğretmenden öğrencilere VIP mescit BAŞAKŞEHIR Anadolu Lisesi’nin hayırsever öğretmeni, öğrencilerin rahat abdest almaları ve namazlarını uygun bir ortamda kılabilmeleri için özel bir mimar ile anlaşarak erkek ve kız öğrencilere ayrı olmak üzere 2 VIP mescit yaptırdı. 8 ‘Görüyorsan, duyuyorsan sorumlusun’ BALAT’TAKI Derviş Baba Kahvehanesi’ni normal kahvehanelerden ayıran bir özelliği var. Derviş Baba Kahvehanesi’nin kapısı deliler, abdallar, meczuplar ve âşıklara açık. Siyaset konuşmanın yasak olduğu mekânda huzurlu bir ortam sağlanmış. Tüm çalışanların gönüllü olduğu Derviş Baba Kahvehanesi aracılığı ile 423 aileye düzenli olarak yardım yapılırken, 150 öğrenciye ise kitap okuma şartı ile burs veriliyor. 16 Geleceğin önderleri ‘Hafızlık Akademisi’nden çıkacak GELECEĞIN toplum önderlerinin, fikir adamlarının yetiştirilmesinde önemli bir görevi yerine getiren Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi, “Hafızlık Akademisi” projesiyle okuyan, düşünen ve uygulayan eğitim modeli ile yeni bir sorumluluğu daha üstlenmeyi hedefliyor. 7 Yine Sinoplular yine rekor 6 AZ MIKTARDA kimyasala maruz kaldığını düşünenlerin durumun ciddiyetini kavramaları gerektiğini vurgulayan Livaoğlu, gün içerisinde sabahtan akşama kadar el yıkarken, duş alırken, diş fırçalarken defalarca kimyasala maruz kaldığımızı hatırlatıyor. 15 Başakşehir Belediyesi’nin yedi Bilgievinde eğitim alan öğrencilerden oluşan 50 kişilik orkestra, geleneksel sazımız bağlama ile türkü şöleni sundu. Gecenin konuk sanatçısı bağlama ustası Bayram Bilge Tokel, Bilgievi öğrencileri ile birlikte çaldı, söyledi. 4 2 15-31 MART 2016 G Ü N DEM Nefes kesen tatbikat Başakşehir Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde nefes kesen yangın ve kurtarma tatbikatı gerçekleştirildi. B AŞAKŞEHIR Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde nefes kesen yangın ve kurtarma tatbikatı gerçekleştirildi. Gerçeğini aratmayan tatbikat; Başakşehir Belediyesi, İl Sağlık Müdürlüğü desteği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul İtfaiyesi, Başakşehir İtfaiyesi ortaklığıyla gerçekleştirildi. Okul öğretmen ve öğrencilerinin izlediği tatbikat okulun bahçesinde gerçekleştirildi. Tatbikatta okul öğrencileri itfaiye görevlileri tarafından güvenli bir şekilde tahliye edildi. Yaralı olan öğrenciler ise sedye ile aşağı indirildi. Tatbikata okulun öğrencileri de katıldı. Öğrenciler binadan aşağıya iple indi, itfaiyecilerin yangını söndürmelerine yardımcı oldu. Merdiven aracı ile de personel tahliyesi yapılan programda okul öğrencisinin iple inerken açtığı Türk bayrağı alkış aldı. Başakşehir Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Mehmet Lale tatbikatın başarılı geçtiğini belirterek şu bilgileri paylaştı, “Yangında ve depremde öğrencilerimizin nasıl davranmaları gerektiğini gerçekleştirdiğimiz tatbikatlarla anlatmaya çalışıyoruz. Bu tür afetlerde panik yapmamanın önemini vurgulamaya çalışıyoruz. Yangın ve kurtarma tatbikatımız gerçeği aratmayacak şekilde tasarlandı. Kaymakamlık, Belediyemiz, İl sağlık müdürlüğü ile ortak bir çalışma yaptık. Büyükşehir itfaiye teşkilatımıza Başakşehir İtfaiyemizde destek verdi.”// www.212haber.com ‘Kâh imrendim, kâh isyan ettim, VAKIFLAR Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Daire Başkanı Davut Gazi Benli, 2002 Yılında başlayan seyahat dolu iş hayatında 31 Avrupa ülkesi, Amerika, Kuzey Afrika ve Ortadoğu, Asya ve Avusturalya kıtalarındaki ülkelere resmi görevlerde bulunduğu seyahatlerindeki izlenimlerini ve anekdotlarını ‘Dünya Dedikleri’ seyahat hatıraları kitabında topladı. Çanakkaleli Bürokrat-Yazar Benli, “Böyle bir çalışmanın özellikle genç neslin İslam dünyası ve Batı dünyası arasında bir medeniyet kıyaslamasına imkân sağlayabileceğini, İslam dünyasının mevcut sorunlarının kaynaklarına dair fikir edinebilmelerine yardımcı olabileceği kanaatine vardım. Müslüman bir entelektüel sorumluluğu içinde, gezme imkânı bulduğum ülkelerin sosyal ve siyasi yapılarına, insan davranışlarına ve alışkanlıklarına, eşyaya, çevreye ve tabiata bakış açılarına kısaca medeniyet tasavvurlarına dair ipuçları yakalamaya çalıştım. Kendi yetiştiğim iklimle ile gezdiğim farklı iklimleri hep kıyasladım. Ancak vardığım sonuç bundan 150 yıl önce Tanzimat’ın meşhur şairi Ziya Paşa’nın gezilerinin sonunda vardığı sonuçtan farklı değildi” dedi. // 4 G Ü N DEM 15-31 MART 2016 www.212haber.com Bağlamaları ile gönülleri titrettiler Başakşehir Belediyesi’nin yedi Bilgievinde eğitim alan öğrencilerden oluşan 50 kişilik orkestra geleneksel sazımız bağlama ile türkü şöleni sundu. Gecenin konuk sanatçısı bağlama ustası Bayram Bilge Tokel, bilgievi öğrencileri ile birlikte çaldı, söyledi. B AŞAKŞEHIR Belediyesi’nin yedi Bilgievinde eğitim alan öğrencilerden oluşan 50 kişilik orkestra geleneksel sazımız bağlama ile türkü şöleni sundu. Gecenin konuk sanatçısı bağlama ustası Bayram Bilge Tokel, bilgievi öğrencileri ile birlikte çaldı, söyledi. Başakşehir Emin Saraç Kültür Merkezi’nde gerçekleşen bağlama konserinde Başakşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Haluk Dikbaş, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Basri Akdemir, Başakşehir Belediyesi Bilgievi Koordinatörü Zekeriya Özberk’de öğrencileri yalnız bırakmadı. 50 öğrencinin yer aldığı Bilgievi bağlama orkestrası alkışlarla sahne aldı. Öğrenciler gecede türkülerimizin en seçkin örneklerini seslendirdi. Programda solo performanslarsa alkışlarla karşılandı. Gecede Başakşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Basri Akdemir’de sahneye çıkarak saz çaldı. Türkü konserinin konuk sanatçısı Bayram Bilge Tokel ise bilgievi öğrencisi ile birlikte sahne aldı. Tokel, yaptığı selamlama konuşmasında, “Benim için bu akşam çok anlamlı bir gece. Hepsi birbirinden değerli ve başarılı bu genç yavrularımızın huzurlarında olmaktan çok mutluyum. Türkiye'de ve dünyada konser için gitmedim şehir kalmadı Başakşehir belediyemizin bilgievlerinde yapılan çalışmalar ve gençlerimizin performansları gerçekten çok güzel, hepsini tek tek kutluyorum. Asıl tebrik ise belediyemize ait. Bu gençlerimizin ye- Zeytinburnu Belediyesi’nde WhatsApp dönemi ÇAĞIN getirilerine kayıtsız kalmayan Zeytinburnu Belediyesi, çözüm merkezini WhatsApp’a taşıdı. 0552 444 1984 hattından vatandaşların istek, öneri ve şikayetlerini dinleyen çözüm merkezi ekipleri, uygulama sayesinde ilçe sakinlerinin istek ve şikayetlerine anında cevap verebiliyor. Haftanın 7 günü aktif olan WhatsApp hattından sorunlarını hızlı bir şekilde çözüme kavuşturan vatandaşlar ise uygulamadan oldukça memnun. İhbar hattı gibi de çalışan çözüm merkezine, temizlik kurallarına uymayan, çöp çıkarma saatlerinden önce ve sonra dışarıya çöp atan vatandaşlar da ihbar edilebilecek. Yapılan şikayet kanıtlandığı takdirde çöp atma kurallarına uymayan vatandaşlar önce tebligatla uyarılacak, aynı ihlali ikinci kez yaptığı takdirde ise haklarında cezai işlem uygulanacak.// teneklerini sergileyecekleri bir mekan hazırlamışlar. Hepsini tebrik ediyorum. İnşallah bu gençler geleceğin sanatçılar olacak. Biz her şeyimizi sazla sözle ifade eden bir milletiz. Halk Müziği bir eğlence müziği değildir, binlerce yıllık ezgilerimiz çektiğimiz acıları, mutlulukları yansıtır. Türkülerimizi gençlerimiz geleceğe taşıyacaklar” dedi. Bağlama ustası Bayram Bilge Tokel sözleri Köroğlu'na ait bir Bozlak ve Neşet Ertaş'tan bir türkü söyledi. 6 15-31 MART 2016 G Ü N DEM www.212haber.com Yine Sinoplular yine rekor E Esenler Belediyesi ve Sinop Dernekler Federasyonu (SİNDEF)'in Türk Kızılayı ile ortaklaşa düzenlediği ikinci kan bağışı kampanyası yine bir rekora sahne oldu. Türkiye'nin en mutlu insanları olarak gösterilen Sinoplular, verdikleri 1056 ünite kan ile önceki yıl kırdıkları rekoru geliştirdiler. SENLER Dörtyol Meydanı'nda bu yıl ikincisi gerçekleştirilen kampanya kapsamında Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu ve SİNDEF Genel Başkanı Engin Kırmızıgül de kan veren vatandaşlarla bir araya geldi. Kampanyaya destek veren tüm bağışçılara teşekkür eden SİNDEF Genel Başkanı Engin Kırmızıgül,"Bugün ikincisini düzenlediğimiz kampanyada 1020 ünitenin üzerine çıkarak yeni rekor kıracağız. Önümüzdeki yıl ise hedefimiz daha büyük. Sağlık Bakanımız Sayın Mehmet Müezzinoğlu'na söz verdiğimiz üzere 2017 yılında 2017 ünite kan bağışı yapacağız inşallah" dedi. Türk Kızılayı tarafından Dörtyol Meydanı'nda kurulan çadırlar, gün boyu adeta Sinopluların akınına uğradı. Sabah saat 08.00'de başlayan kan bağışı kampanyası, akşam saat 18.00'de sona erdi. Kampanya kapsamında 1056 kişi bağışta bulundu. Böylece Sinoplular, geçen yıl kırdıkları İstanbul kan bağışı rekorunu bu yıl daha da ileriye götürmeyi başardılar. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'in 2014 yılında düzenlediği İl Düzeyinde Yaşam Memnuniyeti araştırmasında "En mutlu il" seçilen Sinop'un mutlu insanları, verdikleri kanlarla başkalarının da mutluluğuna vesile olmanın sevincini bir kez daha yaşadılar. Geçen yıl düzenlenen kampanyada Sinoplular, 1020 ünite kan bağışında bulunarak İstanbul'da yeni rekorun sahibi olmuşlardı. Ruhsatlar adrese teslim BAŞAKŞEHIR Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışma ile ilçede ruhsat işlemlerini tamamlanmış işyerlerinin ruhsatları adrese elden teslim ediliyor. İlçe genelinde devam eden çalışma ile iş yeri sahipleri zamandan kazanmış oluyor. Başakşehir Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürü Dr. Mahmut Yavuz adrese teslim ruhsat uygulamasını şu sözlerle anlattı: “İlçemizin yüz ölçümünün genişliğini göze alarak, vatandaşımızın işlerini kolaylaştırmak, zaman kaybını en aza indirmek için adrese ruhsat uygulamasını gerçekleştirdik. Çoğu esnafımız tek çalışıyor, ruhsatını almak için belediye geleceği zaman dükkânını kapatmak zorunda kalıyordu.” Vatandaşları dolandırıcılık konusunda da uyaran Yavuz, “Belediyemiz esnafların işyerlerine gidip para tahsilâtı yapmıyor. Vatandaşlarımız bu konudaki dolandırıcılara karşı uyanık olmalı. Kişilerin iş yeri açmadan belediyeye danışması gerekiyor, bazen vatandaş iş yeri açıyor ama bizim denetimlerimizde iş yeri uygun olmayabiliyor. İş yeri devralırken bile mağdur olmamaları için iyi araştırmaları gerekiyor. Vatandaşımız ruhsat almanın çok zor olduğunu düşündüğü için aracılar kullanıyor, onlara boş yere para verebiliyor. Hâlbuki ruhsat almak çok kolay, belediyede işlemler çok hızlı bitiriliyor o nedenle aracı kullanmalarına gerek yok” dedi. // www.212haber.com G Ü N DEM Geleceğin önderleri ‘Hafızlık Akademisi’nden çıkacak G HACER TÜRKEL ARSLAN ELECEĞIN toplum önderlerinin, fikir adamlarının yetiştirilmesinde önemli bir görevi yerine getiren Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi, Şubat ayında başlattığı “Hafızlık Akademisi” projesiyle okuyan, düşünen ve uygulayan eğitim modeli ile yeni bir sorumluluğu daha üstlenmeyi hedefliyor. Hafızlık Akademisi’nde hafta içi 07.00-08.30 saatleri arasında verilen hafızlık kursu, vakti müsait olmayanlar için ise 15.30-17.30 saatleri arasında ders imkânı sağlıyor. Kur’an-ı Kerim-i ezberlemiş, onun mesajlarını idrak etmiş yarının yöneticilerini, eğitimcilerini, mimarlarını, mühendislerini, sosyologlarını, fenni ilimlerle birlikte manevi ilmini almış çok yönlü gelişmiş nesiller yetiştirmeyi amaçlayan bir proje olan hafızlık projesi, akademik başarıyı destekleme projesi ile de önemli bir ivme kazanacak. İmam Hatiplilik ruhuna sahip yeni nesiller, bu projeyle Kur’an-ı Kerim’i temiz, duru ve dingin bir kalple okuyup anlayacak ve buna müdrik bir hayat sürmeyi amaçlayacak. Hafızlığın Hz. Peygamberden günümüze kadar asırlar boyu süren bir gelenek olduğunun altını çizen Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Mehmet Lale, “Bu gelenek okulumuz tarafından örgün din eğitimi hizmetleri içerisinde anlam ve önemine uygun bir biçimde sürdürülmekte. Hafızlık eğitiminin sistemli, disiplinli bir şekilde yürütülmesi ve uygulama birlikteliğinin sağlanması amacıyla program çalışmaları yapıldı. Akif İnan Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde yapılan program geliştirme ve takip çalışmaları ile hafızlık yapan öğreticiler arasında bilgi, tecrübe paylaşımı ve uygulama birlikteliği sağlamak amacıyla yapılan eğitimlerde icra edilen atölye çalışmalarında, profesyonel hafız öğreticiler tarafından ortaya konulan eğitim modelinin hafızlık eğitimini olumlu yönde etkileyeceğini düşündük. Komisyon çalışmaları ile hafızlık eğitiminin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesini ve sürecin her kademesinin takip edilmesini hedefliyoruz.” diyor. “Kur’an-ı Kerim’in hıfzı ve usulüne uygun olarak okunması kadar önemli diğer bir husus da yeterli seviyede temel dini bilgilere sahip olmak.” diyen Lale, “Kurum içi, kurum dışı veya serbest olarak çalışan hafızların yeterli dînî bilgiye sahip olmamaları, hafızlık imajını ve müessesesini derinden yaralıyor. Bu sebeple hafızlık eğitim programında dini bilgiler dersini bu eğitimin önemli bir parçası olarak öngördük ve böylece öğrencilerin dini duygu ve bilinçlerinin gelişmesine katkı sağlamayı hedefledik.” ifadelerini kullanıyor. Mehmet LALE DERSLER KUR’AN MERKEZLI IŞLENIYOR Hafızlığı destekleyici dersler olarak Arapça, Tefsir, Fıkıh, Kelam, Hadis dersleri de verildiğini belirten Mehmet Lale, “Dersler mümkün olduğunca Kur’an merkezli olarak işleniyor. Öğrencilere dini değerleri ve din eğitimini sevdirme, onlarda ahlâkî değerlerin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlama, daha ileri okuma ve araştırma merakını uyandırmayı amaçlıyoruz. Bundan hareketle Hafızlık Akademisinde her şey derslerin, interaktif yöntemlerle işlenmesine, öğrencilerin kendilerinde var olan bilgileri kullanmalarına ve bu şekilde yeni bilgiler öğrenmelerine, öğrendikleri bilgileri kendi günlük hayatlarıyla ilişkilendirmelerine zemin hazırlayacak tarzda planlandı.” sözlerine yer veriyor. Geleceğin toplum önderlerinin, fikir adamlarının yetiştirilmesinde önemli bir görevi yerine getiren Akif İnan Erkek Anadolu İmam Hatip Lisesi, “Hafızlık Akademisi” projesiyle okuyan, düşünen ve uygulayan eğitim modeli ile yeni bir sorumluluğu daha üstlenmeyi hedefliyor. 15-31 MART 2016 7 8 G Ü N DEM 15-31 MART 2016 www.212haber.com Öğretmenden öğrencilere VIP mescit Başakşehir Anadolu Lisesi’nin hayırsever öğretmeni, öğrencilerin rahat abdest almaları ve namazlarını uygun bir ortamda kılabilmeleri için özel bir mimar ile anlaşarak erkek ve kız öğrencilere ayrı olmak üzere 2 VIP mescit yaptırdı. 2 Bu bizim kültürümüzde var. Malesef kültürümüz kayboluyor. Evlerimizin içi düzenli dışı düzensiz. Çocuk evinin içine çöp atmıyor ama çıkıyor sokağa çöp atıyor. Öğrencilerim açısından eğitim yönüyle de örnek teşkil ettiğine inanıyorum. Unutulmaya yüz tutmuş bir takım değerlerin hatırlanması içinde fırsat olur inşallah. İbadet mekânları içine girildiği MERVE KALAYCI 8 ŞUBAT döneminin bodrum katlara, izbe yerlere layık gördüğü mescitler şimdilerde okulların en güzel yerlerini süslüyor. Öğrencilerine VIP mescit yaptıran hayırsever öğretmen, eğitim camiası ve öğrencilere örnek teşkil edecek nitelikte. “Hayırlar Allah için yapılıyor, başka şeylerin karışmasından Allah muhafaza etsin.” diyerek isminin yazılmasını istemeyen hayırsever öğretmen, vefat eden anne ve babası için hayır yapma isteğini Okul Müdürü Faris Özek ile paylaşınca mescit fikri ortaya çıkmış. Hayırsever öğretmen, “ Sistemin buna izin vermiş olması ve müdür beyin de destek olması çok büyük bir imkân bizim için. Ben kendilerine çok teşekkür ediyorum. Mescidimizi özenerek yaptırdık. Tadilat izinleri alındı. İnşaat yapıldı. Mimar getirdik ve projelendirdik. Taşıyıcı kolonlara zarar vermeden sadece tuğla olan duvarların yıkılarak düzenlenmesi şeklinde ön bir projeyi yaptırdık. Müdür bey ilçeden ve ilden izinleri aldı. Büyük çapta bir inşaat sonrası istediğimiz gibi bir mescidimiz oldu, içimize sindi.”dedi. “OKULUN DUVARINDA BIR TUĞLASI VAR” Hayırsever öğretmen tarafından okula ve öğrencilere kazandırılan mescidin memnuniyetini yaşayan Okul Müdürü Faris Özek, “Mescidimizin yeri atıl vazi- yetteydi. Biz çok daha iyi şartlara taliptik. İçimize sinmedi. Öğretmenimizde hayır yapacak bir yer arayışındaydı. Okulda bin 250 öğrenci, 80 öğretmen var. Bundan daha güzel hayır olur mu dedim. Kendisi de değerlendirdi ve okulumuz çok güzel bir mescide kavuştu. Bizi rahatsız eden hususlardan biri erkek öğrenciler ile kız öğrencilerin aynı yerden giriş çıkış yapmalarıydı. Uygunsuzluk vardı ve rahatsızlık duyuyorduk. Odalar tamamen dizayn edildi. Lambasından kapısına, boyasından dolabına, kaloriferinden, musluklara kadar tamamen baştan ve özenle yapıldı. Öğretmenimizde her bir detayla ilgilendi. Ben müteşekkirim kendisine, okulun duvarında hocamızın da bir tuğlası var, emeği var.”şeklinde konuştu. NAMAZ KILAN ÖĞRENCI SAYISI ARTMIŞ Mescidin yapılmasının ardından namaz kılan öğrencilerin sayısında da artış olduğunu söyleyen hayırsever öğretmen, “Öğrencilerimiz meğer şartlar yüzünden namaz kılmıyorlarmış.”dedi. Öğretmen, “İnsanlar bulundukları mekânları güzelleştirmek adına maddi ya da manevi bir çaba göstermez oldular. zaman insanın huzur duyacağı içinin rahatlayacağı mekânlardır. Mescidi yaptıktan sonra soğuk su ve uygun olmayan şartlardan dolayı öğrencilerimizin namaz kılmadığını gördük. Mescit doluyor. Biz bu kadar namaz kılan öğrenci olduğunu bilmiyorduk. Meğer öğrencilerimiz kılacakmış ama ortamları uygun değilmiş.”dedi. G Ü N DEM www.212haber.com İkitelli Organize Sanayi Bölgesi seçim sonrası sorunlarına ve yapılacaklarına odaklandı. Bu sebeple bir araya gelen İkitelli’nin önde gelen sanayicileri yemek organizasyonunda buluştu. Sanayi konuşuyor İKITELLI 2’YI KURMAK IÇIN GIRIŞIMLERIMIZ SÜRÜYOR Demokratik bir ortamda gerçekleşen seçimi değerlendiren İOSB Yönetim Kurulu Başkanvekili Şaban Gülbahar, genel kurulda listelerin birleştirilerek oluşan yönetimdeki görevlendirme ve planlanan faaliyetler hak- İKITELLI’NIN GÜVENLIĞI SILAHLI OLACAK İOSB başkanlık binası ile enerji dağıtım merkezinin güvenliğinin daha iyi sağlanabilmesi amacıyla nöbet tutan personelin bundan sonra silahlı olmaları yönünde karar aldıklarını ifade eden Şaban Gülbahar, güvenlik faaliyetleri esnasında milli bir servet olan İOSB’deki kritik yerlerin zarar görmemesinin en büyük dilekleri olduğunu söyledi. İOSB’DEKI FIRMALARLA DOĞRUDAN ILETIŞIM KURACAĞIZ Günümüzdeki en önemli hususlardan birinin hızlı ve güvenilir iletişim olduğunun altını çizen Gülbahar şunları kaydetti: “Muhaberesiz muharebe olmaz derler. Biz de bu prensipten hareketle İOSB’deki firmalarla doğrudan iletişime geçmek, onların sorun, öneri ve taleplerine çok daha hızlı cevap vermek amacıyla bütün firmaların iletişim bilgilerini güncelliyoruz. Bu maksatla İOSB internet sitesinde bir bölüm açtık. Firmalar buraya bakarak iletişim bilgilerini güncellesinler. Ayrıca bundan sonra İOSB’nin elektrik kesintisi, toplantı, duyuru, eğitim, seminer ve diğer planlı faaliyetleri hem bu internet sitesinden hem de SMS yolu ile üyelerimize anında duyurulacak. Bunlara ilaveten internet sitesi ve internet portalımızı geliştirme yönünde gayretlerimizi sürdürüyoruz.” GÖREV YETKI VE SORUMLUKLARIMIZI GÜNCELLEYECEĞIZ İOSB’nin kurumsallığının daha da ileriye götürülmesi amacıyla birimler arası görev yetki ve sorumluklarının günümüz şartlarına uygun olarak revize edilmesi konusunda birtakım yeni düzenlemeler yapmakta olduklarını söyleyen Şaban Gülbahar, “Bunun sonucunda İOSB başkanlığı mevcut teşkilatı azami verimi üreten bir yapıya kavuşacak, böylece işlem ve sorunlara çözüm bulma süreçleri daha da kısalacaktır. Bu çalışılmaların sonuçlarını en kısa sürede sizlerle paylaşacağız.” şeklinde konuştu. Müteşebbis Heyet Başkan Vekili Nihat Tunalı ise kendilerine tevdi edilen görev çerçevesinde görevlerini en iyi şekilde ifa etmeye çalıştıklarını aktararak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu seçimde bizlere burayı beraberce yönetin dediniz. Biz de bu görevi en iyi şekilde yapmak üzere Şaban Gülbahar başkanımızla beraber görevimizi en iyi şekilde yapabilmek adına tüm gayretimizle çalışacağız. Bugüne kadar edindiğimiz tecrübe ve birikimi aktaracağız” 9 Ikitelli Organize KITELLI Organize Sanayi Bölgesi (İOSB) başkanlık binasında bir araya gelen yeni müteşebbis heyet, yönetim kurulu üyeleri, bölgenin kooperatif başkanları ve sanayicileriyle yemek organizasyonunda buluştu. Yönetim Kurulu Başkanvekili Şaban Gülbahar’ın ev sahipliğinde gerçekleşen tanışma ve danışma toplantısına Başakşehir Kaymakamı Kazım Tekin de katıldı. Yapılacak çalışmalara dair görüşlerini paylaşan kooperatif başkanları yeni yönetime başarı dileklerini ilettiler. TÜM GAYRETIMIZLE ÇALIŞACAĞIZ 15-31 MART 2016 kında kısa bilgiler verdi. Katılan başkanlar ve İOSB’nin tüm ileri gelenlerinin fikirlerini alarak yönetime katkı sunmalarını istediğini dile getiren Gülbahar, İkitelli 2’yi kurmak için Cumhurbaşkanı ve Başbakanla görüşmeler yapacaklarını ifade etti. YÜZDE 5 UCUZ ELEKTRIK VERIYORUZ Göreve başladıkları tarihten bu yana geçen 20 günlük süre içerisinde, İOSB başkanlığına bağlı bütün birimlerin katılımıyla bir brifing yaptıklarını belirten Şaban Gülbahar, “Bu brifingde her şube ve ünitenin kendi görev ve sorumluluk alanlarına ilişkin; önce müdürlüklerden kendi görev ve sorumluluklarının yer aldığı geçmişte icra edilen faaliyetler, devam eden faaliyetler, gelecekte yapılması planlanan faaliyetler ve OSB’de sorunlu olan bölgelerle çözüm bekleyen konular hakkında bilgiler aldık. Bu bilgiler ışığında OSB’nin etkinliğini daha da arttırmak yönünde hedeflerimiz var.” dedi. İOSB’nin kendi elektriğini üretmesi konusunda bir çalışma başlattıklarına da değinen Gülbahar, “Bununla ilgili bir İsviçre firması ile görüşme halindeyiz. Güneş enerjisinden üretilecek temiz elektriği İOSB’deki tüketici firmalara çok daha ucuza vermeyi amaçlıyoruz. Elektriğin kilovat saatinde yaklaşık 0.89 kuruşluk indirim yaptık. Bundan böyle tüketicilerimiz elektriği yaklaşık yüzde beş oranında daha ucuza almış olacaklar. İOSB başkanlığında işlerin daha hızlı yürütülmesi amacıyla da bölge müdürümüzün bir kısım yetkilerini arttırdık. Böylece rutin ve ivedi işlem gereken hususların kısa sürede sonuçlandırılmasını amaçlıyoruz.” sözlerine yer verdi. 12 G Ü N DEM 15-31 MART 2016 www.212haber.com Ne yani! Almanya istemiyor diye… MUSTAFA SABRİ BEŞER Peki, Alman Vakıflarının buradaki rolü nedir? Artvin’deki o altınlar Cerattepe’de böyle gömülü mü kalacak? Bu altınlar Almanya’da olsaydı çıkarılmayacak mıydı? Sadece orada yatan altın rezervinin 50 milyarlık bir servet olduğu tahmin ediliyor. Tahmin ediliyor çünkü adamakıllı bu iş tartışılmıyor ki… Ağaçlar kesilecek! Sular kirlenecek! Doğa katledilecek! Bağırtıları Arasında Altın rezervi kaynadı gitti. Alman Vakıfları da bu işin üstüne benzin dökünce, hükumet geri adım atmak zorunda kaldı. Siz bir yandan elin AB ile Mültecilere 3 Milyar verilip-verilmeyeceğini tartışırken, 50 milyarlık altın madeni Cerattepe’nin altından bize gülümsüyor. STRATEJİK MADEN ALTIN Aslında bütün madenler stratejiktir de Altınınki çok farklı… Ülkenizin her hangi bir yerinden altın, petrol, doğalgaz gibi kaynaklar çıkıyorsa ve yeterli bir güce sahip değilseniz..emperyalist ülkeler sizi rahat bırakmazlar. Kaynaklarınıza çökmek için bahane üstüne bahane üretirler. BU İŞ ‘KİYASAL SİLAH ÜRETİYORSUNUZ…’LA BAŞLAR ‘DEMOKRATİK HAKLAR ASKIYA ALINDI’ İLE DEVAM EDER ÇEVRE VE YEŞİLE SAHİP ÇIKIYORUZ DOLMASI İLE… Netice alınır. Bahsettiğimiz kaynaklara sahip olan ülkeler önce bir tartılır. Emperyalistlerin gözü o ülkeyi kesiyorsa fazla uğraşmaya gerek görmeden: ‘’Kimyasal üretiyordun işte! Fazla konuşma…’’ deyip vahşi bir hayvan gibi o ülkeye dalar. Yer altı ve yerüstü ne kadar kaynağı varsa alıp götürürler. Yok, eğer dişli bir ülke ise; bu sefer daha ‘soft’ yöntemlere başvurulur. Bizim Artvin Cerattepe’deki altın madenimiz bu ‘Soft Yöntem’ le durduruldu. ALMAN VAKIFLARI Buraya kadar hiç BAKIR madeninden bahsetmedim. Eylemlerin bakır madeni için yapıldığına bakmayın. Bakır ikinci derecededir. Asıl hedef altın madenidir. Ve Altının Çıktığı her ülkede Emperyalistler; kulaklarını dikerek etrafı koklamaya başlar. Her an saldırmaya hazırdırlar. Neden? ALTIN SİLAHTAN ÜSTÜN Çünkü Altın Silahtan daha üstün bir yaptırım gücüne sahiptir de ondan. Altının üstün stratejik öneminden dolayı emperyalistler; bu madenin kendilerinden başka kimsenin elinde olmasını istemezler. ALMANYA Almanya 1. Ve 2. Dünya savaşında yenilmesine rağmen sırtı yere gelmeyen bir ülkedir. Bunun elbette birçok sebebi vardır. Ancak Konumuzla ilgili Almanya’nın 3 gücünden bahsedebiliriz. Sanayisi ayrı bir konudur. • Alman Vakıfları • BND • Altın rezervi ALTIN REZERVİ Almanya dünyanın ikinci büyük altın rezervine sahiptir. Neden birinci değil? Büyük ihtimalle HİTLER’ in NAZİ altınları ABD nin eline geçmiştir. Birçok filme de konu olan NAZİ ALTINLARI 46 vagonla yola çıkmış ve kaybolmuş. Polonya’da, Macaristan’da vs. bir yerlerde saklı olduğunu söyleyenler var. Ancak 46 vagonluk trenin muhafız ve askerler dışındaki 24 vagon altının nereye gittiği tam olarak bilinmemektedir. Bilinen şey ABD nin bugün en büyük altın rezervine sahip olduğu, arkasından da Almanya’nın ikinci büyük altın rezervine sahip olduğudur. Ayrıca Savaşın sonlarına doğru 2 Alman denizaltısı Arjantin’e 2.511 kilo altın, 4.638 karat elmas kaçırmıştır. ABD nin Irak Merkez Bankasını işgal edip, Irak altınlarını yağmaladığı hafızalardadır. Yani Almanya ile ABD arasında Altın rezervi konusunda kıyasıya bir rekabet var. ABD İşgal ettiği ülkelerdeki altınlara el koyarken, Almanya İşgal edemediği ülkelerin altın rezervlerine çok farklı bir yöntemle el koymaya çalışarak, ABD ile olan rekabetini sürdürmektedir. Bunu için Alman gizli servisi BND ve Alman Vakıflarını sahaya sürer. BND ve Alman Vakıflarına devam etmeden Bizim ALTIN ithalat ve ihracatımıza bakalım. ALTIN İHRACATI İran'a uygulanan ambargolar nedeniyle, Türkiye bu ülkeden ithal ettiği petrol ve doğalgazın parasını Halkbank'ta açtığı TL hesaplarına yatırıyor ve İran da bu parayı altına çevirerek doğrudan ya da Birleşik Arap Emirlikleri veya İsviçre üzerinden ülkesine aktarıyordu. Bu aktarım nedeniyle, Türkiye'nin altın ihracatı 2012 yılında rekor düzeyde gerçekleşti. Türkiye 2012 yılında toplam 13.3 milyar dolar altın ihraç ederken, bu rakam 2013 yılında sert bir düşüşle 3.3 milyar dolara geriledi. Aynı şeyi ithalatta da görüyoruz. [email protected] facebook.com/msbeser twitter.com/msbeser Bu mekânda yeniyiz eski de olmayacağız! EMIN BATUR [email protected] ALTIN İTHALATI 2015 yılında 48.7 ton altın ithal etmişiz. 2012 de 120.78 ton 2011 de 79.7 ton REZA ZERRAB HALKBANK 2012 yılının Altın ithalat ve ihracatında ALTIN yılımız olduğu görülüyor. Altını Külçe alıp mamul hale çevirdikten sonra ihraç edince, ülkemize büyük bir katkı sağlayarak cari açığın kapanmasına vesile oldu. Eğer Cerattepe altın madeni de faaliyete geçerse o zaman altın ithalatımız da azalacak. Bu Almanya için büyük bir kâbus. Adamlar dünyanın ikinci büyük altın rezervini ellerinde bulunduruyor. Türkiye 1 yılda altın rezervinde 11 derece birden atlaması, altın ihracatının patlaması birilerini rahatsız etti. Tam bu sırada Reza Zerrap-Halkbank-Ayakkabı kutusu vs. ortaya çıktı. Altın ihracatımız 13.3 milyar dolardan, 3.3 milyar dolara geriledi. ALMAN VAKIFLARININ ROLÜ Alman Vakıflarını bizim Türk Vakıfları gibi düşünmeyin. Alabildiğine güçlü olan bu vakıflar, Almanya’nın tamamlayamadığı emperyalist emellerine hizmet ederler. Bir örnek vermek gerekirse: SIEMENS, BOSCH gibi dünya çapındaki markalar Alman Vakıflarına ait şirketlerdir. Ve Bu şirketler şu anda dünyanın en büyük 2. Büyük beyaz eşya üreticisidirler. Birinci ABD dir. Yani ABD-Alman rekabeti beyaz eşyada da hız kesmeden sürüyor. Almanya’nın Türk medyası üzerinde de azımsanmayacak bir etkisi var. Hürriyet gazetesinin ortağı Alman Axel Springer adlı dev medya kuruluşunun da bir Alman Vakfına ait olması muhtemeldir. Söz konusu kuruluş Elindeki medya vasıtaları ile mütemadiyen Türkiye’yi karalayan haberler yayımlamaktadır. Gezi olaylarında, PKK ile yapılan mücadele de Ve En son Cerattepe’de bunu gördük. Aynı şekilde Türkiye’deki ortağı Hürriyet Gazetesi de boş durmayıp Artvin Cerattepe’deki gösterilere destek vermiştir. BND Dünyanın en önemli istihbarat teşkilatlarından biri olan Alman İstihbarat Teşkilatı BND ülkemizi karıştıracak her olayda aktif rol almıştır. Sur’da PKK ile yapılan mücadelede BND ajanlarının yakalandığını biliyoruz. PKK militanlarının eğitilmesinde, Kobani olaylarında, Cizre, Nusaybin ve Şırnak’ta bunların çevirdiği dolaplar bini geçti. Ve Büyük ihtimalle sadece Sur’da BND ajanları yakalanmadı… Birçok yerde yakalanıp derdest edildi. Ancak İki ülke arasında sorun büyümesi diye örtbas edildiğini düşünüyorum. Malum Önce tanışmalıyız, tanımalıyız, kendimizi anlatmalıyız, dinlemeliyiz. Şu anda Rusya’dan dolayı Almanya’nın Türkiye’ye, Türkiye’nin Almanya’ya ihtiyacı var. Almanya’nın altın için güçlerini bu şekilde sahaya sürdüğünü gördük. Peki, Bakır için durum nedir? BAKIR ÖNEMSİZ BİR MADEN Mİ? Elektrik Tüm ekonomik faaliyetlerin ana kaynağıdır. Dünya savaşları bunun için yapıldı ve savaşlar bunun için yapılmaya devam ediyor. Peki, Bakır olmadan elektriği kullanmak mümkün mü? Hayır! Elektrik üretilirken (Jeneratör, trafo) iletilirken (enerji nakil hatları) ve kullanırken (Elektrik motorları, elektrikli makinalar) hep bakıra ihtiyaç duyulur. Ayrıca Evlerimizdeki aydınlatmadan, TV ye, buzdolabı, çamaşır, bulaşık makinalarına kadar bakır sayesinde istifade ediyoruz. Demek ki, Bakır da stratejik bir madendir. Ve Ülkemizde üretilen bakır İhtiyacın ancak %10 nu karşılıyor. Gerisi ithal… Cerattepe ve diğer bakır rezervi barındıran bölgelerimizin bir an önce faaliyete geçirilmesinin ne kadar önemli olduğu görülüyor. ALTIN VE ELMAS İÇİN AFRİKA’DA YAPILAN KATLİAMLAR Cerattepe için eylem yapan göstericiler eğer şunu deselerdi belki de bu yazıyı yazmaya hiç gerek kalmazdı. ‘’Artvin’deki madenler ülkemizin önemli kaynaklarından biridir. Ancak biz çevreye ondan daha fazla önem veriyoruz. Bu madenler çıkarılırken kesilen ağaçların yerine misli ile ağaç dikilmesi ve yeraltı yer üstü sularımızın kirletilmemesi garantisini istiyoruz’’ deseler, biz de alkışlar gereken desteği veririz. Ancak Alman vb. goygoycuların gemisine binerek yapılan eylemler bizi rahatsız ediyor. Bunların birçok yerdeki orman katliamına ses çıkarmadıklarını biliyoruz. Neden? Çünkü çevre bunların umurunda değil. Bunların Afrika’daki madenleri ele geçirmek için… Bizim keseceğimiz ağaç kadar zavallı Afrikalı kestiler. Altın ve elmasları ülkelerine getirip o ülkeleri taş devri hayatına mahkûm ettiler. Şimdi kalkmış kesilecek ağaçlardan kirlenecek sularımızdan bahsediyorlar. Rahmetli Hocamızın deyimi ile ‘’Hadi ordan!’’ Samimî olduğumuzu kanıtlayabildi isek O'da bize yaklaşmaya, misliyle yaklaşmaya başlayacaktır. Onu tanımak tek başına yeterli değil, güvenmeliyiz, beğenmeliyiz O'nu, her koşulda O'na inanmalıyız da. Anlatmak yeterli değil, ispat ile ikna etmeliyiz O’nu benimsediğimize. O’nun hâkimiyeti altında yaşamak arzumuzu, kurallarını içtenlikle benimsediğimizi O’na sunmalıyız. Samimiyetimizin tezahürleri olan şeyleri, koşulsuz itaat, beğenme ve güvenme gibi, ona göstermeliyiz ki bize karşılık versin, kale alıp iltifat etsin. Bir düşünün ki kendi öz çocuğunuz sizi tanımayıp ta komşu adama baba diyor! Size göstermesi gereken teveccühü, ilgi ve alâkayı ona sunuyor! Bilmediğimiz bir zaman ve mekâna yolculuk edelim ve misafir olalım. Yabancısı olduğumuz bir zaman ve mekânda yaşamak zorunda olduğumuzu tahayyül edelim. Tanımadığımız insanların arasında yabancı olduğumuz gibi onlar da bize yabancıdır. İstidatlarımızın yeterli olması ve bunları etkin bir şekilde kullanıyor olmamız, yabancılığımızdan dolayı paha etmeyecektir. O yerin ve zamanın şartlarını, gereklerini, ihtiyaçlarını, kurallarını bilmediğimizden donanımlarımızın faydasını göremeyeceğiz. Mekânın ve zamanın ülkesinin sahibini, hâkimi oluğu bu boyuttaki istek ve arzularını bilmek en birincil görevimiz olmalı. Bu ülkenin sahibini tanımak ve beraberinde kendimizi ona gösterme fırsatlarını oluşturmak durumundayız. Neden O’nun ülkesinde olduğumuzu anlayıp, kavrayarak varlığımızı ona sunma çabaları, varlık amacımızın da anlamını belirleyecektir. Öyle değil mi sizce de boşuna mı varız bu ülkede? Tanıdık, güvendik ve inandık. Şimdi isteme vakti. Yürekten çıkan bir istekle ve samimiyetle istediğimizde karşılıksız vermekte tereddüt dahi etmeyecek. Mekânda ve zamanda yeniyiz, eski de olmayacağız. İnandığımıza tabi olmak ve itaat etmek durumundayız. Zamanı ve mekânı yaratan Allah’ın geçici misafirleriyiz sadece. O’nu tanımadan bilmek yeterli olmayacaktır. Günümüz Müslümanlarının özellikle de gençliğimizin farkında dahi olmadığı sorunumuz, Allah’ı biliyor ama tanımıyor oluşumuzdur. Allah’ın varlığını biliyoruz ama güvenmiyoruz, inanmıyoruz! Ve üstelik her bir şeyi isteme cüreti gösterebiliyoruz fütursuzca! “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler (tanısınlar) diye yarattım.” Zariyat/56 Kulluğumuzu hakkıyla yerine getiremiyoruz çünkü O’nu tanımıyoruz. Varlığını biliyor oluşumuz istememize yeterli zannediyoruz. Tanımadan, Ona teslim olmadan hangi hakla istenir ki? Allah’ın istediği kulluk, her anımızı ''Ona göre''ye ayarlamakla olur. İbadet, tanımak, bilmek ve iman etmekle olur. İbadetimiz yani kulluğumuz eksik. Dahası inandık diyoruz ama bundan emin bile değiliz. Herhangi bir zorlukla baş başa kaldığımızda imdat dilendiğimiz O olurken; rahat ve konforumuz yerinde iken hatırımıza gelenler neler olmakta… En temel görevimiz Allah’ı tanımak, inanmak, güvenmek ve kulluğumuzu yerine getirmek. Allah'ı tanımak derken; kendimizi, eşimizi, çocuğumuzu, çok iyi tanıdığımızı düşündüklerimizden daha fazla tanımayı kastediyorum. Kişi en iyi kendini bilir. Peki, kendimizi bildiğimiz gibi biliyor muyuz Rabbimizi? İstemekten önce O’nu kastettiğim anlamda hakkıyla tanıyıp iman etmiş olmamız kulluğumuzu kolaylaştıracaktır. Böylelikle utanmadan istediğimiz gibi sıkılmadan isyana girmemiz ve gazabına muhatap kalmamızda olmayacaktır. G Ü N DEM www.212haber.com 15-31 MART 2016 13 ‘Yazmak bana Birçoğumuz ‘kocasını arayan kadın’ olarak tanıdık Arzu Kadumi’yi. Çaresiz bir halde tek başına eylem yapan kadın, azmiyle ve vefasıyla hafızalarımızda uzun zaman yer almıştı. Şimdilerde ise 21 öyküden oluşan ‘Çal Bahtiyar’ adlı öykü kitabıyla yeniden gündeme gelen Kadumi, yazmanın kendisine şifa olduğunu söylüyor. B HACER TÜRKEL ARSLAN ELKI BIRÇOĞUMUZ, 3 buçuk yıl önce Suriye’ye çekim yapmak için giden ancak bir daha kendisinden haber alınamayan gazeteci eşi Beşar Kadumi için o günden bu yana iki çocuğuyla başvurmadık merci, çalınmadık kapı bırakmayan Arzu Kadumi’yi, kocasını arayan kadın olarak tanıdık… Ağlamaktan ve uykusuzluktan gözlerinde halkalar oluşmuş, çaresiz bir halde tek başına eylem yapan kadın, azmiyle ve vefasıyla hafızalarımızda uzun zaman yer almıştı… Şimdilerde ise ‘Çal Bahtiyar’ adlı öykü kitabıyla yeniden gündeme gelen Kadumi, kaleminden damlayan birbirinden güzel öykülerle adeta yarasına merhem bulmuş ve hayata yeniden tutunmuş durumda. İlk röportajımızda karşılaştığımız o mutsuz ve umutsuz çehreye sanki güneş yüzünü yeniden çevirmiş gibi umudun, sabrın, sükûtun ve tevekkülün yansıdığı ışıl ışıl bir hava hâkim olmuş. Uzun zamandır hüznün gölgelediği yüzünü yeniden tebessümler süslemiş. O tebessümlerin sahibi ise 21 öyküden oluşan ‘Çal Bahtiyar’ kitabı… 2010 yılında başladığı fakat eşinin Suriye’de kaybolması nedeniyle yarım bıraktığı Yazar Ali Ural’ın ders verdiği yazarlık atölyesine 2013 yılında tekrar başlamış ve bir buçuk yılda meyvelerini almış Arzu Kadumi. ama ondan sonra başına ne geldiğiyle ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadık. Üç yılı aşkındır eşim kayıp. En son istihbarat teşkilatına sorduğumuzda akıbetinin ne olduğuyla ilgili bilgilerinin olmadığını söylemişlerdi.” Kitapla alakalı geri dönüşler oldukça olumlu… KALEMIN ŞIFA VERICI GÜCÜNÜ FARK ETTIM Kitaba başlama sebebini, kendisini daha iyi hissedebilmek için bir arayış olduğunu söyleyen Kadumi, “O süreçte ilaç tedavileri gördüm, farklı şeyler denedim ama yazmak ve okumak bana daha çok şifa verdi. Atölyeye başladıktan sonra öyküler yazmaya ve Ali Ural hocamın tavsiye ettiği kitapları okumaya başladım. Daha sonra onların bana bir kapı araladığını fark ettim. Sonrasında da yazmayı bir daha hiç bırakmadım. Allah nasip ederse öykülerin devamı gelecek; çünkü kalemin şifa verici gücünü fark ettim. Başka şeylerle uğraşmaktansa kendimi bu alanda teselli ediyorum ve tedavi etmeye çalışıyorum.” diyor. Öykülerini oluşturan karakterlerin genelde hayatta tutunamamış, yenilmiş insanlardan oluştuğunu kaydeden Arzu Kadumi, “Aslında karakterler etrafımızdan, içimizden, bizden insanlar. Hayatımızın bir yerinde tutunduğumuz dal kırılıyor, yeniliyoruz, bin kere tövbe edip tövbemizi bozuyoruz, yapmak istemediğimiz şeyleri yapıyoruz. Anlattıklarım olması imkânsız şeyler değil. Yaşanıla- HALEP DIYE BIR YER KALMADI bilir, hayatın içinden, hayata dokunan hikâyeler.” şeklinde konuşuyor. Daha önce yazmakla ilgili hiçbir bilgisi olmayan ve her şeyi atölyede öğrenen Kadumi, öykülerin kendisine yapışıp kalmasını istemediği için hikâyelerde genelde erkek karakter kullanmış. Soyut şeylerin anlatımının zor olduğu için de somut olaylar üzerinden duygularını anlatmaya çalışmış. Benzetmelerde hep sıradışı şeyler seçmeye çalışsa da öyküler yazdıkça kendiliğinden oluşmuş. Hikâyelerin kendi hayatıyla, eşiyle veya o süreçle ilgili olabileceği düşünülse de aslında öyle değil. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor Arzu Kadumi: “Her Yaşadığına dair hala bir umudum var Aradan geçen üç buçuk yıllık süreçte çocuklarının kendini toparladığını belirten Arzu Kadumi sözlerini şöyle tamamlıyor: “Çocuklar bizim zannettiğimiz gibi güçsüz değiller. Ben de onların önünde güçsüz bir tablo çizmedim, her zaman dik durmaya çalıştım; çünkü buna mecburdum. Belki de bu sebeple çocuklarımın durumu şu an daha iyi. Babalarının durumunu her ikisi de kabullendi. Oğlum babasının ölmüş olabileceği ihtimalini, kızım da bir gün döneceğini düşünüyor. Dedelere Kur’an sohbeti ESENLER Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü'nün Havaalanı Mahallesi'nde bulunan Dede Torun ve Yaşam Merkezi'nde düzenlediği programda İlahiyatçı-Yazar Mahmut Toptaş, Esenlerli dedeler ile 'Kur'an-ı Kerim'de İman Esasları' başlıklı bir sohbet gerçekleştirdi. İnsanların iyiliklerinin öne çıkarılması gerektiğinin altını çizen Mahmut Toptaş, "Bir insan kötülük yapsa da onun iyiliklerini anlatın ki onun da kulağına gitsin. Size karşı o insanın muhabbeti artar. Herkes en kötü değildir. Kötülük yapan adamın iyilikleri de vardır. Hz. Peygamber de 'Arkadaşlarınızın kötülüklerini anlatmayın, içimi karartıyorsunuz' diyor. Kötülükler anlatılmamalı, iyilikler anlatılmalıdır" diye konuştu. // Kızım, “Üç yıldır babamdan haber bekliyoruz, yaşadığını ve öldüğünü bilmiyoruz. Allah bizi çok seviyor ki hep böyle ümit içindeyiz. Bu şekilde durmak beni ölmüş olduğu haberinden daha az üzüyor.” diyor. 8 buçuk yaşında bir çocuğun bu şekilde düşünmesi, kendini böyle teselli etmesi beni de teselli ediyor. Oraya buraya koşturmaktan iki yıl boyunca evimi ve çocuklarımı ihmal etmiştim. Şu an bir sükûnet hali yaşıyorum. Belki beş, belki on yıl sonra gelir kocam… Allah isterse eninde sonunda akıbetini bize bildirecek. O yüzden tevekküldeyim. Yaşadığına dair hala bir umudum var. İnsan görmeden ölmüş olabileceğine inanmıyor.” şeyi basının gözü önünde yaşamış olsam da mahremimdi o duygular ve o yüzden onları yazmadım. Yazdıklarım tamamen kurgusal ve hayatın içinden hikâyeler.” 20 Ağustos 2012’de Halep’e giden eşi gazeteci Beşar Kadumi’yle alakalı henüz hiçbir gelişme yok. Kadumi ise, hayatta cevabını almak istediği tek sorunun kocasına ne olduğu sorusu olduğunu söylüyor. Şu anda devlet yetkilileriyle veya başka kaynaklarla görüşmeleri olmadığını aktaran Arzu Kadumi şunları kaydediyor: “İlk başlardaki hareketlilik azaldı. En son Beşar’ın Halep’te yaralandığını arkadaşından öğrenmiştik “Kocamın başına bu olay Halep’te gelmişti; fakat şimdi Halep diye bir yer kalmadı.” diyen Kadumi, “Suriyeli insanlarla tanıştığımda gördüm ki herkesin ailesinde ölen de var kayıp olan da. Suriye’de kayıp yakını olmak çok normal bir olay. Biz de burada aynı durumu yaşıyoruz. Eşimi aramaya devam ediyoruz ama şu an faal olarak bir arama çalışması yok. Profesyonel bir ekip kurulması, oraya gidip aranması için eşimin çalıştığı Amerika’daki kanalla da görüştük; ancak bununla ilgili hiçbir somut adım atılmadı. Türkiye’deki yetkililerle görüşmenin haricinde eşim Filistinli olduğu için Mahmut Abbas’la görüştük, Ürdün Kralı’na mektup yazdık, Suriye’deki yetkililerle görüşmesi için bir ekip oluşturduk, mahkemeye başvurduk, Amerika’ya gittik, senatörlerle görüştük ama nafile… Çok fazla soru işareti var; fakat tek gerçek şu ki eşimden hala haber yok.” ifadelerini kullanıyor. 14 G Ü N DEM 15-31 MART 2016 www.212haber.com Zayıflama çaylarındaki tehlike M. BAYRAM AYAZ Zayıflamak için çaylardan medet ummayın! Bilinçsizce tüketilen zayıflama çayları karaciğeri çürütebilir Zayıflama çayları karaciğerden kalbe organlara zarar veriyor İÇİNDE METABOLİZMAYI ARTIRAN UYARICI MADDELER VAR Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Akif Vatankulu, •Piyasada ve internette ruhsatsız olan mucize ürün diye geçen bir çok bitkisel zayıflama çayları mevcut. Özellikle ergenlik ve sonraki çağlardaki genç kızların kilolu olma korkusu nedeniyle internetteki bu ürünlere daha çok meyil etmelerine neden oluyor. Bilimsel olarak kullanımı çok sık olan yeşil çay dahil bu tarz zayıflama çaylarının kilo verdirici etkisi ispatlanamamıştır. •İnternetten denetimsiz şekilde satılan bu çayların içerisinde büyük oranda metabolizmayı ve kalori yakımını hızlandıran uyarıcı maddeler; sibutramin, kafein, anfetamin türevleri, laksatifler ve idrar sökücüler bulunmaktadır. Bu maddeler ise kalp ve diğer organlar için zararlıdır. Bu tarz çaylar, normal sağlıklı insanlar da bile ani kalp krizlerine, kalp ritim bozukluklarına ve değişik organ yetmezliklerine neden olabilir. Genetik geçişli kalp rahatsızlıkları olan ritim bozukluklarına meyilli hastalar kullandığında ise kalp krizi, ani ölüm saatler içinde gerçekleşebilir. •İçeriğindeki uyarıcı maddeler nabzı yükseltip baş dönmesi ve sersemlik hissine neden olabileceğinden özellikle sabah içildikten sonra araba kullanırken tehlikeli sonuçlara neden olabilir. iş yerinde içiyorsanız otururken aniden ayağa kalktığınızda baş dönmesi ve denge kaybı sonucu düşmelere neden olabilir. Yine iş yerinde zihin karışıklığı yaparak verimi düşürüp hata yapmanızı kolaylaştırabilir. Çok uzun süreli kullanımında ise hiçbir belirti vermeden sinsice karaciğerin çürümesine neden olabilir. biz bu tabloya hepatotoksisite diyoruz. Altta yatan şeker hastalığı, kalp hastalığı, karaciğer, böbrek, ülser, tansiyon hastaları hamile ve emziren kadınların kesinlikle zayıflama çaylarını kullanmamalılar. •Sonuç olarak zayıflayayım derken daha ciddi sağlık sorunlarına yol açmamak için bu çayları tüketmeye başlamadan önce mutlaka uzman tavsiyesi almak ve üretim yerinin içerdiği maddelerin analizi yapılmalı en ufak bir yan etkide derhal bırakılmalıdır. •Ailesel kalp rahatsızlığı, kalp ritim bozukluğu, tiroid gibi diğer organ hastalıklarına sahip olan kişiler daha fazla risk altındadır. İçerisinde metabolizmayı hızlandırıcı, kalori yakımını artıran maddeler içeren çaylar ve ilaçlar kullanmak yerine diyet, egzersiz yoluyla kilo vermeleri daha sağlıklı ve güvenlidir. KARACİĞERİ ÇÜRÜTEBİLİR Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yard. Doç. Dr. Engin Türkmen; [email protected] twitter.com/mubaay ve ishal, kalp damarlarında kasılmaya yol açarak kalp krizine yol açabilir. Bu nedenle bu tip çaylar içtikten sonra çarpıntı oluyorsa hemen bırakmalısınız. ZAYIFLAMAK İÇİN ÇAYLARDAN MEDET UMMAYIN! Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz Duman, •Her konuda olduğu gibi sağlıkta da ciddiyet azaldı. Bitkisel destekler televizyonlardan, radyodan, internetten kontrolsüzce satılıyor. Hastalığına özellikle de kilo problemine çare arayanlar da bu desteklerden medet umuyor. Üzücü sonuçlarını da üzülerek Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Akif VATANKULU Uzmanı Yard. Doç. Dr. Engin TÜRKMEN Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları İnternetten aldığı zayıflama çayını içtikten birkaç saat sonra okulda fenalaşan lise öğrencisi 15 yaşındaki Belgin Elmalı’nın kalp krizinden ölmesi, zayıflama çaylarındaki tehlikeyi yeniden gündeme taşıdı. Uzmanlara göre zayıflamak için internetten alınan, bilinçsizce kullanılan zayıflama çayları kalp krizinden, karaciğer çürümesine kadar geri dönülemez sonuçlara neden olabilir. izliyoruz. Şifa amacıyla kullanılan tüm bitkisel desteklerin yararı kadar zararı da olabilir. Bir de buna merdiven altı üretimleri eklersek tehlikenin boyutu kat kat ve artıyor. Bu noktada şu bilinci oturtmak zorundayız: Kilo problemi bir hastalık olarak değerlendirilmeli, hekim ve beslenme uzmanı eşliğinde hatta bir fizyoterapist ve psikologla birlikte hasta değerlendirilmeli ve takip edilmelidir. •Beslenme programı kişinin kan parametrelerine göre oluşturulmalı ve sağlıklı makul hedefler konularak bu yolda doğru adımlar atılmalıdır. Kişi bu süreci çok uzun bulduğu ve bir an önce fazla kilolarından kurtulmayı amaçladığı için gözü hiçbir şey görmemekte ve internette karşısına çıkan, hızlı kilo verdirmeyi vaat eden ürünler ile hata yapmaktadır. Burada bu hataya düşmemesi için kişilerin bilinçlenmesi kadar denetimlerin de sıkı tutulması gerekmektedir. MUCİZE BİTKİ VE BESİN YOKTUR •Yakın zamanda yaşadığım bir anımı paylaşmak istiyorum: Bir danışanım elinde bir bitki kapsülü ile geldi, içeriğine baktığınız zaman sadece kiraz sapı yazan bu ürün için "akrabalarım kullanıyor, çok kilo verdiler, hiç acıkmıyorlar ve çok susatıyor" dedi. Bunların yasaklı etken madde olan subitraminin belirtileri olduğunu, kesinlikle kullanmaması gerektiğini belirttim ve nitekim kullanmadı. Üzerinden çok kısa bir süre geçti ki denetimlerde içerisinde subitraminin tespit edildi. Toplatıldı. Ama bu süreçte dilden dile bir sürü insan bu ilacı kullandı. Kişi bir kere şunu bilmeli, mucize bitki, besin, yöntem yoktur. Zayıflama süreci emek ve Zaman isteyen bir süreçtir. Bu noktada danışmanınız önce hekim sonra beslenme uzmanıdır. İnternette orda burada şu kadar kilo verdiriyorum diyen eğitimsiz kişiler gibi eczane dışında satılan ürünlerde tehlikelidir. Sağlık bize sunulan en büyük hazine unutmamalı! Fun Run Series koşusunda erkeklerde 1.’liği Muhammet Karahasan elde ederken, ikinci Eser Akiş, üçüncü Yeryüzünde dolaşan acıların biriktiği bir yerdir İslam coğrafyası. Acı bazen istisna olarak başka yerleri de vurur. Mesela yakın geçmişte Avrupa’da bir savaş acısı yaşandı. Avrupa ve savaş kelimelerinin yan yana gelmesi tuhaftı gerçekten. Bosna’da yaşanan Müslüman kıyımıydı ve çok geçmeden bu tuhaflığın nedeni anlaşılmıtı. Acı bu defa Avrupa’da ki Müslümanları bulmuştu. Planlanmış acıların ve ölümlerin aynı coğrafyada sergilenmesinin bir anlam olmalıydı. Neydi bu anlam? Acı; sabır, merhamet, empati ve şahsiyet dinamiği… Sabır bilincini peygamberlerin hayatından edinmeli. En büyük acıları yaşayan onlardır. Acı onlar için hayatın anlamıydı. Temsil ettikleri dinin mensuplarına önemli bir miras bıraktılar. Başakşehir’den start aldı KAZANANLAR KUPALARINI UYSAL’IN ELINDEN ALDI Acılı haberler, patlayan bombalar, toplu ölümler sıradan bir haber olarak ajanslara geçiyor. Sıradışı bir haber olması için İslam coğrafyasının dışından bir yer olmalıdır. Sabır acı içinde olanın yanı başındadır. Yol arkadaşıdır. Acılı kişi başını sabrın göğsüne dayar. Orada sükün bulur. Kalbi telif olur yumuşar. ‘Fun Run Series’ Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nun yanında bulunan Olimpik Park Atletizm Tesisi’nden başlayan 7.8 Km.’lik koşu yine Olimpik Park Atletizm Tesisleri’nde son buldu. Son defa Allahaısmarladık dediğini bilmeden evinden, yakınlarından ve sevdiklerinden bir gün ayrılır insan. Her ayrılığın ardından acılar kalplerde nöbet tutar. Acının anlamı nedir? Hep gülmek isteyen kişinin boynu neden bükülür bazen? Elbette her şeyin bir manası var. Bir travma karşısında kişinin yüreği yanar. Yüreği yanan her kişiye açılmış bir hayır penceresi vardır. İnsana özgü güzel duygular bazen kitaptan ve kelamdan öğrenilmez. Hayat tecrübesinden öğrenilir. •Zayıflama çayı olarak satılan bitki karışımları; nabzı hızlandırarak kalp ritmini bozukluğuna neden olabilir, aşırı su kaybına yol açarak ciddi halsizlik ve baş dönmesi yapabilir, uykusuzluk, dikkat eksikliği ve zihin bulanıklığı yaratabilir, sindirim bozuklukları, kusma Gençlik ve Spor İşleri Müdürü Selim Çelebi ve sporcular katıldı. Dünyanın sürprizlerinden biri de ölümdür. Her misafir kapıyı çalar, izin ister fakat ölüm meleği hiçbir kayda bağlı olmadan çıkar karşınıza. Emanetini almak için bir anda varolur, verdiğiniz nefesle birlikte can tenden ayrılır. ACI ULVİ DUYGULARIN PENCERESİDİR •Merdiven altı firmalar tarafından kurutularak hazırlanan ve internetten tüketiciye ulaştırılan bitki karışımlarının içeriğinde metabolizmayı hızlandırmak için kafein ve beynin iştah merkezini etkileyen ancak kalbe büyük zararları dokunan sibutramin gibi maddelere rastlanmıştır. Bu çayların tüketilmesi durumunda kafein ve sibutramin zehirlenmesi ve buna bağlı komplikasyon görülebilir. Aşırı kafein çarpıntı, uykusuzluk, kaygılı ruh haline yol açabilir. Yine özellikle yeşil çayın diüretik (idrar söktürücü) etkisiyle fazla tüketilmesi vücutta aşırı su kaybına yol açarak ciddi halsizliklere yol açabilir. İLGILI İlçe Belediyeleri ile işbirliği ile organize edilen Türkiye'deki yol yarışı katılımcılarına alternatif yarış imkânı sunabilmek ve Türk koşucu sayılarını arttırabilmek amacıyla planlanan 6 etaplık Fun Run Series (Yol Yarışı Serisi) Başakşehir’den başladı. Ev sahipliğini Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın yaptığı organizasyona İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor A.Ş Genel Müdürü İsmail Özbayraktar, Başakşehir Kaymakamı Kazım Tekin, Başakşehir Meclis Üyeleri; Sebahattin Kayas, Nurdan Ertuğrul, Veysel Demir, Başkan Yardımcısı Yasin Kartoğlu, Acı coğrafyasında acının anlamı Ayhan Bulut oldu. Kadınlarda ise birinci Lütfiye Kaya olurken, ikinci Tonya Shevchenko, üçüncü de Hülya Tanrıyaşükür oldu. Fun Run Series koşusunda dereceye girenler kupalarını ve ödüllerini Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Spor A.Ş Genel Müdürü İsmail Özbayraktar’ın elinden aldı. 2016 yılında koşulacak olan 6 ayrı yarış serisinden oluşan projede Üsküdar Belediyesi, Pendik Belediyesi ve Başakşehir Belediyesi ile işbirliği ile gerçekleştiriliyor. 13 Mart, Pazar günü Başakşehir Olimpiyat Stadı’ndan başlayan yarışma 30 Ekim’de koşulacak etapla son bulacak. // www.212haber.com İMTİYAZ SAHİBİ Erne Gazetecilik ve Matbaacılık Ltd. Şti. GENEL MÜDÜR Halil Gölve GENEL KOORDİNATÖR Erol Çakır YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Abidin Koçoğlu YAYIN DANIŞMANI Necmettin Çakmak Emre Ustaosmanoğlu Metin Öztürk HUKUK DANIŞMANLARI Av. Adem Yıldırım Av. Ömer Geyik GÖRSEL YÖNETMEN Ümit Atıcı BÖLGESEL SÜRELİ YAYIN Adres: Deposite AVM A-1 Blok Kat: 3 No: 304 Başakşehir/İstanbul • Telefon: (0 212) 486 39 36 Web: www.212haber.com • e-mail: [email protected] Baskı: İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cd. İhlas Plaza No: 11/A41 Yenibosna-Bahçelievler/İSTANBUL Tel: (212) 454 30 00 Gazetemiz basın ve meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Yayınlanan köşe yazılarından yazarları sorumludur. Reklamların sorumluluğu reklam verene aittir. GAZETEMİZ ÜCRETSİZ OLARAK DAĞITILMAKTADIR Kişi bazen payına düşen acıyla şikayet eder, kabullenemez. Ne ki kendisinden daha büyük acı çekeni görünceye kadar. Acılar hayatın gerçekliğine davet ederler. Empati acı çekenle acıya tanık olan arasında bir köprüdür. Bencillik dairesinden kurtarır. ACIYI BEDEL EYLEMEK Bir parantez içindeyiz. Bir yanda acı öte yanda mutluluk. Mutluluk istenirken, istemeden başa gelir acı. Kimse acı çekmek istemez. Hatta mutluluğu arzu edenlerin bir kısmı da kendilerini acının ızdırabın içinde bulurlar. Her şeyin bir anlamı var. Yakıcı da olsa acının da anlamı var. Kimi acısını kalbine gömer, anlamına dokunmadan. Hikmete bakın ki şahsiyetli insanların, tarih yazanların hikayeleri acılarla yoğrulmuştur. Kişilik oluşumunun önemli bir karşılığı yaşanılan acılardır. Kendini bilmenin, kendinde olmanın bedeli acının siciline kayıtlıdır. “Dağlar yeryüzünün kazıklarıdır”. Sağlam şahsiyetler bir milleti ayakta tutan direklerdir. Şahsiyetleri besleyen bedeller vardır. İnsanoğlunun hikmeti acılarla karılmıştır. Sabredenler bir vakte kadar umduklarına vasıl olurlar. G Ü N DEM www.212haber.com 15-31 MART 2016 15 Zehirleniyoruz ‘Kozmetik değil, cadı kazanı’ Kozmetik ve temizlik ürünleri üzerine yaptığı araştırmalarda insan sağlığını tehdit eden zararlı kimyasallarla karşılaşan Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, sabahtan akşama kadar maruz kaldığımız kimyasalların birikmesi sonucu kişi başına düşen katkı maddelerinin yılda 2 kiloyu bulduğunu söylüyor. Z MERVE KALAYCI ARARLI Kimyasallardan Kurtulmak ve Sağlıklı Hayat Kitaplarının yazarı Kimya Yüksek Mühendisi Kudret Livaoğlu, diş macunundan şampuana, sabundan saç boyasına, çamaşır suyundan yumuşatıcıya varana kadar temizlik ve kozmetik sektöründe kullanılan zararlı kimyasalları anlattı. Adeta cadı kazanını andıran temizlik ve kozmetik ürünlerinin içerikleri kullanıcıları dahi şaşırtacak nitelikte. Livaoğlu, kadavra korumak için kullanılan ürünün parfümlerde de kullanıldığını söylüyor. Çocuğunun hastalanması sonucu daha sağlıklı bir hayat yaşamaya karar veren Livaoğlu, sınıf arkadaşı Ayşe Betül Şahin ile birlikte başladığı çalışmaları yazdığı 2 kitap ve markalaştırdığı doğal ünleri ile devam ettiriyor. Kullanılan kozmetik ve temizlik ürünlerinde bulunan zararlı kimyasalların insan sağlığı üzerinde tahmin edilemeyecek tahribatlara sebep olduğunu belirten Livaoğlu, parfümlerin insan DNA’sına hasar verecek içeriğe sahip olduğunun altını çiziyor. ❚❙ Deodorantlardaki alüminyum tümörlerden çıkıyor Yapılan araştırmalar sonucu deodorantların kansere sebep olduğunun tespit edildiğini söyleyen Livaoğlu, “ Bebeğim olunca sınıf arkadaşımla birlikte günlük hayatımızdaki zararlı kimyasallar nelerdir diye 2 yıl kadar araştırma yaptık. Ülkemizde bu konuda 94-96 yılları arasında kaynak bulamadık. Bu sıkıntıyı gördük ve ilk kaynağı biz oluşturduk. Kitap çalışmasından sonra insanlara bunu yapmayın, şu zararlıdır demek bir çözüm olmuyordu. Zaten kendime de ürün alamaz haldeydim. O açıdan ben kendime ürün geliştirmeye başladım. Beni de ilk rahatsız eden deodorantlardı. Çünkü üniversite yıllarından beri bende kullanıyordum. Araştırmalara baktık, koltuk altı ile göğüs tıbbi açıdan beraber çalışıyor. Tümörler İngiltere’de inceleniyor ve hemen hemen hepsinin etrafı alüminyum ile kaplandığı görülüyor. Deodorantlarda da alüminyum kullanılıyor.”dedi. ❚❙ Temizlik sektöründe de hayvansal katkılar kullanılıyor Kimya Mühendisi olmasına rağmen temizlik sektöründeki hayvansal katkılar hakkında kendisinin de bilgi sahibi olmadığını belirten Livaoğlu şunları ekledi; “ Kozmetik de hayvansal katkıların bulunduğu biliniyordu. Kimyacı olmama rağmen temizlik sektöründe de hayvansal katkıların bulunduğunu bilmiyordum. Bulaşık ve çamaşır deterjanlarının hepsinde enzim var. Bu enzimler ya hayvan pankreasından ya da bakterilerin genetikleri değiştirilerek elde ediliyor. Birde üçüncü yöntem var bitkisel. Bitkisel yöntem çok pahalı olduğu için endüstriyel olarak tercih edilmiyor. Türkiye’de en büyük üreticiyi aradım ve enzim kaynaklarını sordum. Bu soru ilk defa geldi bize bilmiyoruz kaynağını denildi. Üretim müdürü ile görüşünce hayvansal katkı kullandıklarını öğrendim. Çok şaşırdım. Hiç bir üretici bu soruyu sormamış. Müslüman toplumun her gün makinede yıkadığı tabakların yüzeyi bu maddelerle kaplanıyor. Deterjan firmalarınca özellikle yüzeyde kalsın ve parlaklık versin diye formüller geliştiriliyor. Bu kalıntılar Müslüman toplumun maneviyatı açısından sıkıntılı. Bu sorunları gördükçe alternatiflerine çalıştık. Doğada böyle bir şey yok pırıl pırıl parlayan tabaklar bardaklar. Reklamların yönlendirmesiyle insanlar bu parlaklık ve beyazlığı yakalamak için ürünleri kullanıyorlar.” ❚❙ Kişi başına yılda 2 kilo katkı maddesi düşüyor Az miktarda kimyasala maruz kaldığını düşünenlerin durumun ciddiyetini kavramaları gerektiğini vurgulayan Livaoğlu, gün içerisinde sabahtan akşama kadar el yıkarken, duş alırken, diş fırçalarken defalarca kimyasala maruz kaldığımızı hatırlatıyor ve ekliyor; “Kimyasalların ürünlerde kullanımıyla ilgili belli sınırlandırmalar söz konusu. Bu az miktarlardaki kullanımın insan sağlığını tehdit edecek miktarda olmadığı söyleniyor. Ancak biz az miktarda kullanmıyoruz. Sabah kalk elini yıka, dişini fırçala, yü- zünü yıka, krem sür, makyaj yap, temizlik yap ve bunların dışında gıda olarak da ye, iç... Gün içerisinde bir sürü kimyasala maruz kalıyoruz. Araştırmalar sonucu elde edilen veriler bir yılda kişi başına 2 kilo katkı maddesi düştüğünü gösteriyor. Bir kısmını boşaltım yolu ile atıyoruz. Karaciğer temizleme görevi yapıyor vücutta ancak onun yetişemediği, baş edemedikleri yağdokularında birikmeye başlıyor. Belli seviyelere ulaşınca astım, alerji, kanser gibi hastalıklarla vücut reaksiyon veriyor. Kozmetik ve temizlik ürünlerinin farkı ten temasıyla kimyasalların vücuda alınıyor olması. Ten temasıyla alınan kimyasallar kana direk karışır. Tübitak’ın yayınladığı makalede, deterjan kalıntılarının, anomali doğumlar, astım, alerji gibi bir çok hastalığa sebep olduğu ve psikolojiye zarar verdiği açıklanıyor. Bunları bilim kabul ediyor. Belki hayat şartları kolaylaşıyor, yeterince temizlik ürünümüz var ve kirleri hemen çıkarıyoruz ama bizden neler gidiyor farkına varalım.” ❚❙ Türkçe içeriği Türkiye’ye biz getirdik Herkesin kimyacı olmak, işin tekniğini bilmek zorunda olmadığını söyleyen Livaoğlu, ürün arkasındaki içerik bilgilendirilmesinin anlaşılır yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Livaoğlu, “ Ben aldığım ham maddelerin Türkçe karşılığını yanına yazdım ki insanlar ne kullandığımı bilsin. Doktor dahi anlamaz. Kimya farklı bir alan. Müşteri anlamadıktan sonra oraya yazmanın anlamı nedir onu da anlamış değilim. O kadar küçük yazılıyor ki. Bakanlık yazma zorunluluğu getiriyor. Neden getiriyor? Okunsun diye ama okunmaz haldeler. Bakanlık bu konuda yaptırım getirmeli, punto belirlemeli.” dedi. ❚❙ Ev içindeki kimyasal kirlilik dışarıdan daha fazla Ev içi kimyasalları kontrollü kullanmak konusunda ev hanımlarını uyaran Livaoğlu, “Amerika’da yapılan araştırmaya göre ev içindeki kimyasal kirlilik dışarıdan daha fazla. Tüm yüzeyleri kimyasal ürünlerle temizliyoruz. Havalandırmıyoruz. Temiz ve hijyenik bir ortam hazırladığımızı düşünüyoruz. Özellikle evde çocuk varsa temizlik yapılan oda havalandırıldıktan sonra oda kullanılmalı. Uçuşan kimyasallarda tepkimeye giriyor ve daha zararlı hale geliyor.” şeklinde konuştu. ❚❙ Yüzey temizleyici ve şampuanda aynı hammadde kullanılıyor Evdeki bütün yüzeylerin kimyasallarla silinmemesi konusunda kullanıcıları uyaran Kudret Livaoğlu, “ Yüzey temizleyici şampuanlarda SLS kullanılır. Hem ucuz hem köpük düzeyi çok iyi hem de temizleme kapasitesi iyi. Doğal olarak üretici tarafından tercih ediliyor. Ama bu madde tahriş edici de bir madde aynı zamanda. Tahriş etmesin diye de plastik türevi bir madde koyuyorlar ki cilde bir koruma tabakası oluşsun. Bu da kayganlık hissi oluşturuyor. Sıvı sabunlarda da aynı şekilde bir kullanım söz konusu.”şeklinde konuştu. Yumuşatıcılar depresyona sokuyor Çağın yaygın hastalığı, halsizlik ve depresyonun çamaşır yıkarken kullanılan yumuşatıcılardan kaynaklanabileceğini belirten Livaoğlu, “Yumuşatıcılar direkt psikolojiyi etkiliyor. Müşterilerin talebi var ancak üretmiyoruz. Bitkisel bir formülü var. Ama bitkisel de olsa çalışma mekanizması olarak insan sağlığına zarar veriyor. Yumuşatıcının çalışma prensibi giysilerin üzerinin pozitif yükle yüklenmesi. Çünkü çamaşırdaki elektriği alacak ve yumuşatacak. Ben kimyacı olarak hesaplayamam ne kadar artıya ihtiyacı olduğunu. Fazladan çamaşır üzerinde kalan artılar bireyin elektronlarını çekiyor. Bu sebeple bitkin ve halsiz hissediyor insanlar kendilerini. Özellikle bebek çamaşırları yumuşak olsun diye böyle kimyasallara maruz bırakılıyor. Bilmeden anne bebeğine zarar veriyor.”diye konuştu. ❚❙ Renkler sadece optik okuyucunun gördüğü bant “Diş macununun arkasında bulunan yeşil, mavi, siyah gibi renkler sadece makinenin görmesi gereken bir banttır” diyen Livaoğlu, “İçeriğe dair bilgi vermez. Bizim ürünümüzün arkası siyahtı. Tepki aldık. En ağır kimyasalı içerdiği düşünülüyordu. Böyle bir şey yok. Bir firma bu şekilde üretmiş ve böyle bir yalanı yaymış. Ama tepkiler üzerine bende yeşil yaptım ve hiçbir kurumdan da izin almadım.”diye konuştu. ❚❙ Duş jelleri ve şampuanlar yüzey temizleyici içeriğine sahip Kullanılan içeriklerin şaşırtıcı ve tahmin edilmeyecek türden benzerlikler barındırdığını söyleyen Livaoğlu sözlerine şunları ekledi; “Yüzey temizleyicide kullanılan SLS, şampuan yapımında da kullanılıyor. Biraz yumuşatıcı maddeler katılıyor ve saç bu yüzden yumuşuyor. Özellikle reklamlarda gördüğümüz o dolgun saçlar katılan silikonlarla elde ediliyor. Saçın dış yüzeyi silikonlarla kaplanıyor. Ayrıca saçın nefes aldığı gözenekleri de tıkıyor. İlk başta parlak ve dolgun görünüyor saçlar ama zamanla yıpranıyor. Çağımızda en büyük sorunlardan biri saç dökülmesi ve seyrek saçlar. En doğal alternatifi zeytinyağlı sabun. Sirkeli su ile durulanınca yumuşaklık veriyor. 1 litre suya yarım çay bardağı sirke koyup durulanınca sabunun verdiği kuruluk engellenebilir. Özellikle elma sirkesi minareleri ile saçı besler, bakterilerden temizler.” ❚❙ Parfümler DNA hasarına sebep oluyor Zaruri ihtiyaçlara alternatif üretme temel prensibiyle çalıştığını belirten Livaoğlu, “Çalışmalar esnasında fark ettim parfümler direk DNA’yı etkileyen katkılar içeriyor. Kalıcılığı sağlamak için plastik konuluyor. Kimyasal içerikli parfümler tenle temas etmese de erkeklerde sperm kalitesini düşürüyor. Bu ürünler çocukların yanında kullanılıyor. Direk DNA hasarına sebep oluyor. Kadavrayı korumak için kullanılan kimyasallar parfüme de konuluyor.”dedi. ❚❙ Saç boyası kalıntıları ceninlerden çıkıyor Saç boyaları kalıntıları ceninlerden çıkıyor diyen Kudret Livaoğlu, "Saç boyanınca anne saçı geri dönüşümsüz kaybediliyor. Bir daha o renk yakalanamıyor. Saç boyası saç kabuğunu açar, içeri girer ve doğal pigmentleri öldürerek kendi pigmentlerini yerleştirir. Saç uzadıkça doğal pigmentler ve bozuk renkler birleşir ve yeni bir renk ortaya çıkar. Hamilelik boyunca dikkat ediliyor. Hemen doğumdan sonra saç boyatılıyor. Bebek emzirirken de dikkat etmek gerek.” şeklinde konuştu. ÇAMAŞIR SUYU, ASTIM VE ALERJI SEBEBI Kudret Livaoğlu, çamaşır suyunun bağımlılık yaptığına ve solunum yolunu olumsuz etkilediğine dikkat çekerek ekliyor; “ Bakterileri öldürüyor ama sağlık için çok sakıncalı. İngiltere de bir üniversite de 7 bin çocuk üzerinde araştırma yapılıyor. Çocuklar hep astım, alerji, hırıltılı nefes alma gibi sorunlarla karşı karşıya. Anneler hamilelik dönemlerinde ve bebeklik dönmelerinde bu çocukları çamaşır suyu ve zirai ilaçlara maruz bırakmış. Çamaşır suyu içerisindeki klor farklı bileşiklerle birleştiği zaman kanserojen maddeler oluşturuyor. Bilim dünyası tarafından da kabul ediliyor. Bilinçli kullanmak gerek. İhtiyaç duyduğumuz yararlı bakterileri de öldürüyor çamaşır suyu. Alternatifi oksijen. Leke çıkarma, beyazlatma ve zararlı bakterileri öldürme özelliği mevcut oksijende de. Sirkenin de dezenfekte etme özelliği vardır. Hijyenik şartlarda daha fazla hastalık gelişiyor. Sünneti seniyyeden uzaklaşıyoruz. Müminin artığı mümine şifadır. Yararlı bakterilere ihtiyacımız var.” DIŞ MACUNU, KORDONDAKI KAN AKIŞINI YAVAŞLATIYOR Vücuda alınan yabancı maddelerin tahmin dilemeyecek sonuçlarına da değinen Livaoğlu, “Diş fırçalarken anne karnındaki bebeğin kordonundaki kan akışının zayıfladığı görülüyor. Triklosen adında bazı diş macunlarında kullanılan bir madde var. Amaç, ağızdaki bakterilerin gelişimini engellemek. Fakat bu madde anne karnındaki bebeğe kan geçişini yavaşlatıyor. Yavaşlayınca da oksijen azalıyor ve beyin gelişimi olumsuz etkileniyor. Bazı diş macunlarının içerisinde florür bulunuyor. Fareler üzerinde yapılan başka bir araştırma, florür verilen farelerin sürekli düşük yaptığını ortaya koyuyor.”dedi. 16 G Ü N DEM 15-31 MART 2016 www.212haber.com DERVİŞ BABA DELİLER, ABDALLAR, MECZUPLAR VE AŞIKLAR KAHVEHANESİ ‘Görüyorsan, duyuyorsan sorumlusun’ Balat'taki Derviş Baba Kahvehanesi'ni normal kahvehanelerden ayıran bir özelliği var. Derviş Baba Kahvehanesi'nin kapısı deliler, abdallar, meczuplar, âşıklara açık. MERVE KALAYCI AY ISTEDIĞI için sopayla kovalanan delileri görünce Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesini kuran Mimar Ali Denizci, kahvehane aracılığı ile bir araya getirdiği gönüllülerle yardıma ihtiyacı olan ailelere ev, gıda ve burs yardımında bulunuyor. ‘Görüyorsan, duyuyorsan, sorumlusun’ diyerek yola çıkan Mimar Ali Denizci, ilginç yaşam hikayesini Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi ile birleştirmiş ve ortaya ilginç bir o kadar da faydalı bir gönüllü oluşum çıkmış. Siyaset konuşmanın yasak olduğu mekânda farklı din, inanç ve ideolojiye sahip insanlar arasında huzurlu bir ortam sağlanmış. Tüm çalışanların gönüllü olduğu Derviş Baba Kahvehanesi aracılığı ile 423 aileye düzenli olarak yardım yapılırken, 150 öğrenciye ise kitap okuma şartı ile burs veriliyor. Dinde tebliğin ancak hal dili ile yapılabileceğini söyleyen Ali Denizci, “ Siyaset ve din konuşmak yasak çünkü din anlatılmaz, yaşanır. Siyaset ise çok yüzlülüktür.”diyor. DIKKATIMI ÇEKEN ILK ŞEY EŞITSIZLIK VE ADALETSIZLIK İlginç bir hayat hikâyesine sahip Mimar Ali Denizci şimdilerde mimarlık yapmadığını, ailesinin geçimini karısının sağladığını ve kendisinin Kahvehane ile ilgilendiğini söylüyor. Hayat hikâyesini anlatan Denizci’nin, yaşamının ilk yıllarında adaletsizlik ve eşitsizlik dikkatini çekmiş. Ali Denizci, “ İstanbul’da Yeniköy’de bir yalıda doğdum. Yaşamın en başında dikkatimi çeken şey adaletsizlik ve eşitsizlikti. Bu düşünce beni yasadışı sol anarşist ve terörist bir örgütte militan yapmaya itti. 3 arkadaşım üniversite sınav harcı olmadığı için sınava giremediler. Benden çok başarılıydılar. 12 Eylül yılları henüz gelmemiş kalp ilacı yok piyasada. Depoyu basıyoruz. Kalp ilacını halka dağıtıyoruz. Camilerden ampul çalıyoruz. Eşitlik kavramının örgütlerin içerisinde olmadığını da bir süre sonra öğrendim. Yakalandım. Diyarbakır cezaevine girdim ve 2 yıl orada yattım. Çıktım geldim okulumu bitirdim. Ailemin bana verdiği temel duygu, çok paran olmalı… İstediğin kadar oku paran yoksa adam değilsin. Ufak işler ufak ihaleler büyük işler… 26 yaşıma geldiğimde ilk milyon dolarımı kazanmıştım ama paraya dokunamıyordum. Çünkü ya para biterse diye biriktirmeye devam ediyorum. Diğer yandan sürekli içiyorum alkol ve uyuşturucu. Temel duygum; boğuluyorum, yaşayamıyorum. Parasız kalırsam ne oluyor görelim dedim evi terk ettim. Rumeli hisarında bir tekneye yerleştim. Sonra sokaklarda yaşamaya başladım ve 3 buçuk sene sokaklarda yaşadım.”şeklinde konuştu. SEVMEK LAZIM, DELİ GİBİ SEVMEK LAZIM Suriyeli misafirlerin kalıcı olduğuna değinen Denizci, onlar için yaptıkları faaliyetleri ise şöyle anlattı; “Şimdi Suriyeliler geldi. Suriyeliler için bir dershane açtık. Şimdiye kadar 150 çocuğu mezun ettik. Kalacaklar galiba, hiç olmazsa dilimizi öğrensinler, iletişim kuralım. 40 öğretmenim var tamamı gönüllü. Deniz feneri olmak için ya gönlünü koyarsın ya da koymazsın. Yani sevmek lazım. Deli gibi sevmek lazım. Çok sevmek lazım. Görüyorsan duyuyorsan sorumlusun. Her zaman önünde iki seçenek vardır. Ya sırtını döner gidersin ya da insan olursun, bir ucundan da sen tutarsın.” SOSYAL SORUMLULUK PROJESI Sosyal sorumluluk projesi olan Derviş Baba kar amacı gütmeden hareket ediyor. Tüm amaçlarının yolda kalmışların yola devam etmelerini sağlayacak araçları temin etmek olduğunu söyleyen Denizci, “Derviş Baba'da karnınızı da doyurabilirsiniz, üstünüze başınıza giysi de alabilirsiniz, İngilizce İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Rusça, Arapça, Almanca, Fransızca'yı ücretsiz öğrenebilirsiniz, Keman, gitar, ney, piyano, perküsyon, şan, solfej dersleri alabilirsiniz. Tüm dersler gönüllüler tarafından veriliyor. Temel hikayemiz yolda kalanın yola devam etmesini sağlayacak araçları temin etmek."dedi.'Karanlık gecede karanlık kuyunun dibindeki ayağı kırık karıncanın rızkından biz sorumluyuz.' Ayeti ile aydınlandığını belirten Ali Denizci yeni projeler için çalışmaya devam ediyor. Denizci, içerisinde anaokulu, aşhanesi, sanat atölyeleri, bulunan bir külliye inşa etmeyi planladıklarını da söylüyor. Yeterli miktara ulaştıklarında külliyenin yapımına hemen başlanacak. Denizci bu konuda herkesten maddi ve manevi destek bekliyor. TÜM ÇALIŞANLAR GÖNÜLLÜ Mimar Ali Denizci, ilginç yaşam hikayesini Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi ile birleştirmiş ve ortaya ilginç bir o kadar da faydalı bir gönüllü oluşum çıkmış. Siyaset konuşmanın yasak olduğu mekânda farklı din, inanç ve ideolojiye sahip insanlar arasında huzurlu bir ortam sağlanmış. Tüm çalışanların gönüllü olduğu Derviş Baba Kahvehanesi aracılığı ile 423 aileye düzenli olarak yardım yapılırken, 150 öğrenciye ise kitap okuma şartı ile burs veriliyor. Üç buçuk sene hiç para harcamadan yaşadım Sıra dışı yaşamında geçirdiği aşamaları özetleyen Denizci, ateist olarak girdiği mezarlıktan sufi olarak çıktığını ve bu süre içerisinde hiç para harcamadığı halde aç kalmadığını anlatıyor. Denizci, “Şunu gördüm aç kalmıyorsunuz. Hangi lokantaya giderseniz gidin. Karnım aç, param yok dediğinizde sizin karnınızı doyuruyorlar.3 buçuk sene hiç para harcamadan yaşadım. Sonra kardeşlerim beni yakaladı. Hastaneye götürdüler. Siroz teşhisi konuldu. İçkiyi, sigarayı bırakmazsam 1 yıl kadar ömrüm varmış. Ölecekmişim. Bende gittim Aşiyan Mezarlığı’nda bir mezar satın aldım. Yaptırdım mezarı, içine girdim ve 8 buçuk ay oradan hiç aşağı inmedim. Sadece içtim okudum ve düşündüm. Hiç aç kalmadım hiç içkisiz kalmadım kim getirdi bilmiyorum. Sadece felsefe ve edebiyat okurdum. Ateist olarak girdiğim mezarlıktan Sufi olarak çıktım. Mezarlık boyunca düşündüm. Nedir bu korkunun sebebi. Aşiyan mezarlığına girdiğimde cebimde 65 lira para vardı. Çıktığımda yine aynı para vardı. Bu coğrafyada açlıktan ölme ihtimalin yok. Korkuları mezara gömdüm ve mezardan çıktım. Benim önümde tek bir engel var, O’da Ben. Kendimi ortadan kaldırdığımda bütün evren benim. Gittim Bakırköy Akıl Hastanesine yattım alkol ve madde tedavisini gördüm. Çıktım. Yaşam benim artık kendi kurallarıma göre oynayacağım dedim. Bir işe girdim battım. Bir daha girdim battım. 18 kere battım çıktım. Para dijital bir rakam.”dedi. Çay isteyen deliyi odunla kovalıyorlar Balat’ta delilerin çay istediği için kovalandığına şahit olan Ali Denizci, onlarla birlikte yemek yiyip çay içmeye başlamış ve neticede ortaya Derviş baba çıkmış. Denizci, “Balat, İstanbul’un en fakir en fanatik en okumamış semtlerinden biri. Orada Yaşar Abi ile tanıştım. 5 yaşındaki bir çocuğun zekâsına sahip ama dünya tatlısı bir adam. Odunla kovalıyorlar çay istediği zaman. Yaşar abiye sahip çıktım. Birlikte çay içiyoruz yemek yiyoruz derken Ercan çıktı. Sevmek lazım dedi. Bende Deliler kahvesini kurdum iki arkadaşımı daha yanıma aldım. Derviş Baba, Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Âşıklar Kahvehanesi. Mahallenin 18 delisini topluyoruz yakaladığımız yerde her hafta hamama götürüyoruz. Günde üç öğün yemek veriliyor. Ayrıca karnım aç, param yok dediğinizde bütün menü serbest. Aralık ayında 33 aile sokakta yatıyordu. Kampanya başlattık 33 aileyi evlere aldık. Gıda yardımı yaptık. Müşteriler yardım etmeye başladı ve bizim ufacık kahvehane kocaman bir organizasyona dönüştü.”diye konuştu. AYDA 5 KITAP OKUYAN ÖĞRENCIYE BURS Yardım organizasyonuna dönüşen Kahvehane’de ücretsiz dil ve sanat kursları gönüllü öğretmenler tarafından veriliyor. İhtiyacı olan öğrencilere ayda beş kitap bitirmek ve özetini çıkarmak şartıyla burs verildiğini söyleyen Ali Denici sözlerine şunları ekliyor; “423 aileye düzenli gıda götürüyoruz. Şirketlerin ramazan kolileri gibi değil. Adam gibi… Gıda mühendisleri hazırladı listeyi. Eti, sütü, beyaz peyniri ne kadar gerekiyorsa o gidiyor. 150 öğrenciye burs veriyoruz. Burs almak için bir koşul var her ay 5 kitap okuyacak yaşına göre. Özetini çıkartacak, anlatacak. Dini kitap yasak, siyasi kitap yasak.” G Ü N DEM www.212haber.com 15-31 MART 2016 17 Zeytinburnu’nu profesyonel takımsız bırakmayacağım Stadyum müjdesi Zeytinburnu Amatör Kulüpler Birliği ile bir araya gelen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, Zeytinburnu Stadyumu ile ilgili Danıştay’da bulunan davanın belediye lehine sonuçlandığı söyleyerek, "Yerel mahkeme konuyu bir kez daha ele alacak. Allah’ın izni ile stadyum yerini geri alıyoruz, görünen şimdilik o" dedi. LÇEDE SPOR yapan gençlerin yetiştiği Eroğlu, Batı Trakya, Damla, Yenidoğan Güneş, Merkezefendi, Telsiz, Tepebağ, Irmak, Selvi, Yıldız, Beştelsiz, Yeşil Ilgaz, Yeşiltepe, Zafer, Hürriyet ve Öz Trabzon Amatör Spor Kulüpleri’ne 200 bin TL’nin üzerinde malzeme yardımının yapıldığı toplantıda Amatör Kulüpler Birliği ile bir araya gelen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, ilçe halkına profesyonel takım sözü verdi. Dönem sonuna kadar stadyumun yerini belirlemeye çalışacaklarını söyleyen Başkan Aydın, "Stadın temelini attığımız gün arayışa geçip profesyonel ligden bir takım alacağız ve o takımın adını da Zeytinburnu Spor koyacağız. İnşallah, Zeytinburnu’nu profesyonel takımsız bırakmayacağım" dedi. DANIŞTAY STADYUMLA İLGİLİ KARARI VERDİ Zeytinburnu Stadyumu ile ilgili Danıştay’daki davanın belediyenin lehine sonuçlandığını müjdeleyen Aydın, "Zeytinburnu Stadyumu ile ilgili karar lehimize sonuçlandı ama süreç devam ediyor. Yerel mahkeme konuyu bir kez daha ele alacak. Ardından idare mahkemeleri ve son olarak hukuk mahkemeleri de konuyu inceleyecek yani iş biraz sürecek gibi ama stadyumun yerini geri alıyoruz, görünen o Allah’ın izniyle" ifadelerini kaydetti. AMATÖR KULÜPLERE OKÇULUK TAVSİYESİ Amatör kulüplerin futbol dışındaki diğer branşlara da eğilim göstermesini tavsiye eden Başkan Aydın, "Geleneksel ata sporumuz olan okçuluk, vücudun koordineli hareket ettiği bir spor dalı. Şayet amatör kulüplerimiz okçulukla ilgilenirse gereken desteği sağlamaya hazırız" diye konuştu. Zeytinburnu’nun profesyonel bir takımı kaldırabileceğini, bunun için taraftar potansiyelinin hazır olduğunu belirten Başkan Aydın, iyi bir yönetim sağlandığı takdirde Zeytinburnu’nun profesyonel bir takıma kavuşabileceğini ifade etti. İlçedeki amatör kulüplere 200 bin TL’nin üzerinde yardımının yapıldığı buluşmada Zeytinburnu Amatör Kulüpler Birliği, Aydın’a desteklerinden dolayı plaket takdim etti. 28 Şubat süreci fotoğraflarla anlatıldı BAŞAKŞEHIR Belediyesi tarafından 28 Şubat panelinde açılışı gerçekleştirilen sergiye ilçe okul öğrencileri yoğun ilgi gösteriyor. Başakşehir Emin Saraç Kültür Merkezi fuaye alanında yer alan 28 Şubat sergisi dönemi fotoğraflarla yeniden gözler önüne seriyor. Gazete haberleri bölümünün de yer aldığı sergide 150 fotoğraf yer alıyor. Her gün ilçe sakinleri ve okul öğrencilerinin ziyaret ettiği sergi Nisan ayı başına kadar açık kalacak. 28 Şubat sergisini gezen öğrenciler düşüncelerini şu sözlerle paylaştı. Şevval Kurnaz: “7. Sınıftayım. Mehmet Emin Saraç İmam Hatip Lisesi’nde okuyorum. 28 Şubat süreci ablalarımızın özgürlüğüne yönelik bir saldırıydı. 28 Şubat sergisi yaşadıkları zulmü olduğu gibi anlatıyor.” Şeyma Kar: “28 Şubat başörtülülere yapılan zulümdür ve ben çok üzülüyorum. O dönemde başörtülü kişiler okullara alınmıyordu, başörtülü öğretmenler derslere giremiyordu. Çok şükür biz başörtümüzle okuyabiliyoruz.” Emirhan Karagöz: “28 Şubat başörtüsüne yapılan eziyetlerdir. Müslümanlığı ortadan kaldırmak için yapılmıştır. 28 Şubatların bir daha yaşanması için insanların inançlarına uygun giyinmelerine izin verilmelidir.”// Istanbul’un ilk yeşil taksi durağı TÜRKIYE’NIN ilk yeşil sertifikalı kamu binasına sahip olan Küçükçekmece, yeşil bir ilçe olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Halkalı’ da bulunan Miss Meydan Taksi, güneş panelleri ile elektrik elde eden İstanbul genelindeki tek taksi durağı olma özelliği taşıyor. Şu anda 60 araçla vatandaşlara hizmet veren Miss Meydan Taksi durağının kulübesinde şoförler güneş panelinden elde ettikleri elektrik ile televizyon, telefon, ocak gibi aletleri çalıştırmanın keyfini yaşıyor. HEM DOĞAYA DOST HEM DE CEBE Taksi durağı sahibi Selman Yücel (54), ihtiyaç dolayısıyla böyle bir şeye kalkıştıklarını belirterek, “Biz 6 yıldır buradayız. Kulübeye elektrik tesisatı döşetmem gerekiyordu. Ancak maliyeti çok fazlaydı. Bu nedenle kulübenin çatısına güneş panelleri koymayı düşündüm. Normalde 350 metre kablo çekmemiz gerekiyordu buraya. Bu panellere o maliyetin 8’de biri fiyatına sahip oldum. Kendi elektriğimizi kendimiz üreterek de doğayı da korumuş oluyoruz” dedi.// Beylikdüzü’ne yeni nesil konteynerlar geliyor BEYLIKDÜZÜ Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, çöplerin daha profesyonel bir sistemle toplanabilmesi için yeni bir uygulamaya geçti. Yer üstü Modüler Konteyner Sistemi’ni ilçenin 155 noktasında hayata geçirmeye başlayan ekipler; Barış, Bizimkent, Büyükşehir ve Cumhuriyet Mahalleleri’nde 54 noktaya 70 konteyner monte etti. İlçe genelinde çalışmalar tamamlandığında 2. Bölge olan Yakuplu ve Marmara Mahalleleri’nde 46 noktada 55 konteyner, 3. Bölge Adnan Kahveci Mahallesi’nde ise 55 noktada tam 57 adet konteyner yerleştirilmiş olacak. Eski konteynerları kaldırdıklarını belirten Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Ersin Temel, çalışma esnasında trafiği engellemediklerini, gürültü kirliliği oluşturmadıklarını belirterek, “Yeni sistemle birlikte hem maliyetlerimizi düşüreceğiz hem de çevre sağlığını koruyacağız. Eski sistemde 4 adet konteynerla 7-8 dakikada topladığımız atıkları, şu an 1 konteyner ile en fazla 2 dakikada toplamış olacağız” dedi.// 18 G Ü N DEM 15-31 MART 2016 www.212haber.com Altınhas Holding, VEGA OKULLARI ile İstanbul' a yeni bir eğitim anlayışı kazandıracak Altınhas Holding, Ebru ARPAÇI yeni eğitim yatırımlarına hazırlanıyor Altınhas Holding, “Türkiye ve Dünya için model alınabilecek bir eğitim anlayışı” vizyonuyla yola çıkan VEGA OKULLARI’NIN eğitim ağını genişletiyor. VEGA OKULLARI, ikincisi bu yıl Beylikdüzü’nde olmak üzere gelecek 3 yıl içinde İstanbul’un yedi noktasında anaokulundan liseye kadar tüm düzeylerde eğitim verecek. A LTINHAS HOLDING, 2014 – 2015 Eğitim-Öğretim yılı ile kapılarını açan VEGA OKULLARI’nı yeni yatırımlarla büyütmeyi hedefliyor. İlk eğitim yatırımını İstanbul Sultanbeyli’de gerçekleştirerek anaokulu, ilkokul ve ortaokul düzeylerinde eğitim veren VEGA OKULLARI, Eylül ayında başlayacak olan yeni eğitim döneminde Beylikdüzü Kampüsü ile eğitim ağını genişletmeye hazırlanıyor. VEGA OKULLARI’nın gelecek yıllardaki yatırımlarını değerlendiren Altınhas Holding Yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş; şunları söyledi: “Ülkemizin geleceğinde fark yaratacak bireyler yetiştirmenin, ancak fark yaratan bir eğitimle mümkün olacağına inanıyoruz. Her gün biraz daha artan ülke nüfusumuzla birlikte çocuklarımızın, iyi bir eğitim almasını amaçlıyor, bu çerçevede eğitim yatırımlarımızı artırarak sürdürüyoruz. Eğitim sektörüne yeni bir vizyon getirmek amacıyla, gelecek üç yıl bancı dil gibi farklı ilgi alanlarına odaklanmış bir genç olarak hayata atılmasını arzuluyoruz.” içinde İstanbul’un yedi noktasında ve Anadolu’ da; anaokulundan liseye kadar farklı düzeylerde eğitim verecek VEGA Okulları açmış olacağız. Sonrasında da VEGA OKULLARI ile her bir öğrencimizin, başarılı eğitim geçmişine sahip eğitimcilerin liderliğinde bilim, sanat, spor ve ya- Türkiye için iyi bir vatandaş dünya için iyi bir insan yetiştirmeyi hedeflediklerini dile getiren VEGA OKULLARI Genel Müdürü Ebru Arpacı; “Öğrencilerimizi Türkiye ve Dünya için model alınabilecek bir eğitim anlayışı ile yetiştiriyoruz. Bu çerçevede de öğrencilerimize iyi bir akademik eğitim verirken bir yandan da yabancı dilden yeteneklerinin keşfine kadar uzanan toplum içine çıktıklarında kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir eğitim anlayışıyla hareket ediyoruz. Ana dilini çok iyi kullanan, en az iki yabancı dilde ana dil yeterliliğinde iletişim kurabilen, uluslararası diploma programlarıyla en az iki diploma sahibi olabilecek, akademik olarak güçlü, sosyal ve sportif alanda donanımlı, çağdaş, değer sistemi gelişmiş, sosyal sorumluluklar üstlenen başarılı bir nesil yetiştirmeyi hedefliyoruz. Deneyimli ve gelecekten beklentisi olan öğretmenler sayesinde, öğrencilerin kişisel gelişimine önem vererek, onların düşüncelerini zorlayıp tatlı bir rekabet ortamı yaratarak ileri bilgi düzeyine ulaşmalarını sağlamak ve yeteneklerini ortaya çıkarmak istiyoruz” dedi. Bahar ÖZÜRÜN İkiSatır’ın İstanbul’daki 4. Şubesi Beylikdüzü’nde açıldı. GLOBAL RESTORAN Yatırımları Genel Müdürü Bahar Özürün 2016 yılında İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir ve Antalya’da yeni şubeler açacaklarını belirtti. İkiSatır’ın İstanbul’un tüm marka caddelerinde açılacağını belirten Genel Müdür Özürün, “Restoran başına 1 milyon TL’lik yatırımla İkiSatır konseptini hayata geçirdik. Amacımız Türk damak tadına uygun ızgara seçenekleri, fiyat politikası ve farklılaşmış konseptteki restoranlarıyla geniş bir tüketici kitlesine erişmek” dedi. ‘İyi et herkesin hakkı’ görüşüyle kaliteli lezzetin yanı sıra keyifli bir mekan alternatifi de sunan İkiSatır artık Beylikdüzü’nde yaşayanlar için de ilk tercih olacak. Birbirinden lezzetli ızgara et ve köfte çeşitlerinden oluşan menüsüyle Beylikdüzü İkiSatır’da açılışa özel tüm menülerde özel indirimler mevcut.// G Ü N DEM www.212haber.com 15-31 MART 2016 19 ‘Dünyanın beklediği çıkış Türkiye’den olacaktır’ D Çerkez asıllı Suriyeli düşünür Cevdet Said, “Dünyanın hak ve hukuk talebine en olumlu cevabın Türkiye'den verileceğine inanıyorum. Dünyanın beklediği çıkış Türkiye'den olacaktır. Kur’an'ı rehber alıp sorumluluk bilincini esas almalıyız. Hakem akıldır, rehber ilimdir.” diye konuştu. Fikri çalışmalarıyla İslam tefekkürüne ümmet bilinci eksenli çağrılar yapan Çerkez asıllı Suriyeli düşünür Cevdet Said, Başakşehir Belediyesi söyleşilerine katıldı. Kur’an-ı Kerim Tilaveti ile başlayan söyleşi programının açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Fethi Güngör, Cevdet Said’in hayatını anlattı: “Üstadımız insanlığın geçmişini anlayabilmek ve Müslümanların bu kadar büyük imkânlara rağmen bu kadar büyük problemlerle uğraşmalarına çözüm üretmek için gayret içerisinde olmuştur. 1950’li yıllardan itibaren yazmaya, anlatmaya başlamıştır. Beş kez hapis yatmak zorunda kalıyor. Öğretmenlik döneminde ise tamamen ihraç ediliyor ve köyüne geri dönüyor. Dünya çapında tanınmış birçok insan kendini ziyaret ediyor, sohbetler yapıyor. Bu sohbetlerin büyük bir kısmı da kitaplaştırılmıştır. Dünyanın pek çok ülkesinde konferanslar vermiştir. Üstadın toplam sekiz eseri Türkçeye kazandırılmıştır” ‘DEĞIŞMENIN YOLU OKUMAKTAN GEÇER’ Gazeteci-Yazar Turan Kışlaklı ise Said’in edebi yönünü ve düşünce dünyasını şu cümlelerle anlattı, “Cevdet Said’i anlamak için Malik Bin Nebi, Muhammed İkbal’i çok iyi tanımak gerekiyor. Cevdet Said'in kitaplarında her ikisinin de etkisini çok açık görebiliriz. Malik Bin Nebi, Muhammed İkbal, Cevdet Said İslam dünyasının değişime ihtiyacı olduğunu savunuyorlardı. Biz değişmedikçe toplum değişmez, biz değişmedikçe dünyaya hükmedemeyiz, diyorlardı. Bu nedenle Müslümanlar değişmeli diyorlardı. Cevdet Said’in kitaplarında en çok üzerinde durduğu konu okumaktır. Bu dinin ilk emri okumaktır, bugün maalesef en çok kitabın yazıldığı ülkeler batı ülkeleridir. Allah (C.C) okuyun, diyor ama Müslümanlar inatla okumuyor, inatla yazmıyor. Değişmenin yolu okumaktan geçer, diyor Cevdet Said. Üstadın, üzerinde durduğu üçüncü konu ise cihattır Cihat, Kuran'ı anlamaktır, İslam'ı yaymaktır. Cevdet Said, Müslümanlar bugün sömürülüyor ise kendi hataları yüzünden sömürüldüğünü dile getiriyor.” Programın onur konuğu Cevdet Said yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Müminlerin günde 40 kez okudukları Fatiha yeterince anlaşılamamıştır. Kur'an’da düşünen insanlar için çok fazla ayet olduğunu görürsünüz. Kuran’da bakmak ve görmek ile ilgili emirler vardır. Biz bakıyoruz ama görmüyoruz. Bakıp görmek baktıklarımız ile bağ kurmak demektir. Yani düşünme eylemidir. Kâinatın kanunlarını bilmemiz gerekiyor. Ona uygun davranmamız gerekiyor. Ümmetin birlik ve beraberliği çok önemlidir. Yeryüzü insanla konuşmaktadır, onun kanunlarına bilirsek bize ne söylediğini de anlayabiliriz.” Türkiye’yi çok yakından izlediğini ve Türkiye’den çok umutlu olduğunu dile getiren Said, katılımcılardan gelen soruları da yanıtladı. “Dünyada artık atom bombası kullanılacağını düşünmüyorum, artık savaş bir yöntem olarak kullanılamaz onu yöntem olarak kullananlarda cahillerdir. Avrupa Birliği savaşı kullanmıyor, çünkü onun yanlış olduğunu anlamıştır. Atom bombası bir puttur ve insanlar ona tapmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘dünya beşten büyüktür’ demesi çok anlamlı bir çıkıştır. Avrupa Birliği savaş olmaksızın bir birliktelik sağlamıştır, bizim bundan ders çıkarmamız gerekiyor. Kur'an şiddeti putlaştırmayı reddediyor. Dünyanın hak ve hukuk talebine en olumlu cevabın Türkiye'den verileceğine inanıyorum. Dünyanın beklediği çıkış Türkiye'den olacaktır. Kur’an'ı rehber alıp sorumluluk bilincini esas almalıyız. Hakem akıldır, rehber ilimdir.” ‘İSLAM’I YENIDEN AYAĞA KALDIRMA ZAMANI GELDI’ Programın sonunda Başakşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Haluk Dikbaş, katılımcılara teşekkür ederek, çiçek ve plaket takdim etti. Dikbaş, yaptığı selamlama konuşmasında İslam dünyasının birleşmesi gerektiğini vurguladı: “Osmanlının yıkılışından beri geri dönüşü konuşuyoruz. 300 yıldan beri bocalamanın içerisindeyiz. Bizden sonra Birleşik Devletler, Amerika Birleşik Devletleri oldu, dünyaya hükmediyor. Avrupa 5060 yıl önce birbirlerini yedi, 25 yıl sonra birlik kurdular, ortak para birimine sahip oldular. Ortak bir bayrağa sahipler, biz ise parçalandık. Suriye olduk sevindik, Mısır olduk sevindik, Libya olduk sevindik. Türkiye olduk övündük. Küçük sınırlarımızda mutlu olduk. Oysa biz bir bütündük ve çok büyüktük, Dünyaya İslam medeniyetini armağan etmiştir. Şimdi nasıl olur da geri döneriz, diye konuşuyoruz. Oysa bizim Peygamberimiz bizim kitabımız nasıl geri dönüleceğini bize göstermişti. Oysa bizim Peygamberimiz bizim kitabımız nasıl geri dönüleceğini bize göstermişti. Dünyada büyük acılar çekiyor, Müslümanlar. İslam’ın kuvvetinin azaldığı yerlerde katliamlar yaşanıyor. Arakan’da Budist rahipler çocuklarımızı diri diri ateşe atıyor. Avrupa’nın gözleri önünde Boşnak Müslümanlar katlediliyor. Rusya, Çeçenistan’da soykırım uyguluyor. Türkistan’da çaresizlik, Filistin’de insanlık ölüyor. Bizim ayağa kalkma ve birleşme zamanımız geldi. İslam'ın rüştünü ispatlama zamanı geldi. Küçük küçük mezheplerle küçük küçük cemaatlerle değil, büyük devletlerle İslam'ı yeniden ayağa kaldırmamızın zamanı geldi.” Yeryüzü Doktorları Azez’de klinik açtı SURIYE’NIN Halep Bölgesi’nden göç ederek Türkiye sınırındaki Haremeyn Kampı’na sığının 10 bin Suriyeli göçmenin imdadına Yeryüzü Doktorları yetişti. Temiz su, altyapı, hijyen ve sağlık hizmetlerinden yoksun kampta Yeryüzü Doktorları, birinci derece sağlık hizmeti veren bir klinik açtı. Yeryüzü Doktorları Kliniği, Haremeyn Kampı’ndaki tek sağlık kliniği olması bakımından çok önemli bir görev üstlenmiş oldu. yaşlılar ve çocuklardan oluşuyor. Suriye’deki son olaylardan sonra Azez bölgesine 50 bin Suriyeli göç etmiş ve 9 kampa sığınmıştı. Haremeyn Kampı Türkiye sınırına en uzak kamp olması nedeniyle, mülteciler, sağlık hizmetlerinden yoksun ve çok zor şartlar altında yaşıyordu. Bölgede açılan tek klinik olan Yeryüzü Doktorları Azez Kliniği, sunduğu sağlık hizmeti nedeniyle bölge haklı için büyük önem taşıyor. Bir doktor ve hemşirenin görev yaptığı kliniğe günde 100 hasta geliyor. Klinikte aynı zamanda ücretsiz eczane hizmeti de sunan Yeryüzü Doktorları, bölgeye ilaç gönderimlerini de sürdürüyor. Azez’deki Haremeyn Kampı’nda yaşayanların çoğunluğu; Kadınlar, YARDIMLAR ARTARAK DEVAM EDECEK Yeryüzü Doktorları Derneği Başkanı Dr. Yahyahan Güney, Azez Kliniği’nin Haremeyn Kampına sığınan 10 Bin sığınmacı için büyük bir önem taşıdığını belirterek, kliniğin çok hızlı bir şekilde hizmete girdiğini söyledi. 2011 yılının Mart ayından itibaren Suriye’ye yardım götürdüklerini ifade eden Güney, “Hem Suriye içinde hem mültecilerin sığındığı bölgelerde hem de Türkiye’deki kamplarda ilk günden beri Suriyelilere sağlık hizmeti götürmeye devam ediyoruz. Türkiye’nin doğusuna ve batısına göç eden mülteciler için devam eden sağlık hizmetlerinin yanı sıra Bayırbucak bölgesindeki Yamadı Hastanemiz de sağlık hizmeti vermeye devam ediyor. Son olarak Azez bölgesindeki Haremeyn kampında ihtiyaç üzerine bu kliniği açtık. Yardım çalışmalarımızı bundan sonra da artırarak sürdüreceğiz” dedi. // UCLG-MEWA Komite Başkanlığı’na seçildi BIRLEŞMIŞ Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) 1. Yerel Yönetişim Komitesi toplantısı, Türkiye´den çok sayıda üye belediyenin yanı sıra UCLG Ortadoğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı üyesi İran, Filistin, Lübnan, Fas, Kuveyt, Ürdün ve Yemen´den belediye başkanlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Dünya Bankası ve uluslararası finansal derecelendirme kuruluşlarından Fitch Ratings’in de katılım gösterdiği toplantının açılış konuşmasını UCLG-MEWA Genel Sekreteri Mehmet Duman yaptı. UCLG-MEWA olarak şehirlerin ortak akıl ile yönetilmesini savunduklarını belirten Duman, “Ortak akıl; katılımcı, saydam ve hesap verebilir bir yönetim anla- yışı ile sağlanabilir. Bugün düzenlemiş olduğumuz UCLG-MEWA Yerel Yönetişim Komitesi toplantımızın da bu anlamda bir mihenk taşı olmasını diliyorum.”dedi. Toplantıda Komite Başkanı seçilen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ise “Deneyim paylaşımı olarak nitelendirdiğimiz şeffaflık ve yerel yönetişim konusunda sık sık bir araya gelerek deneyimlerimizi bilgilerimizi 57. Alay yürüyüş komitesi Çanakkale’ye uğurlandı paylaşarak bu konuda aktif bir rol oynayabiliriz” dedi.Açılış konuşmalarının ardından UCLG-MEWA Yerel Yönetişim Komitesi Toplantısı’na geçildi. Toplantıda Komite Başkanı ve eş başkanlar seçildi. Komite Başkanı Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın seçilirken, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile Lübnan´dan Dannieh Belediyeler Birliği Başkanı Mohamed Saadieh Eş Başkan seçildiler. // lık binası önünde sona eren yürüyüşte, 57.Alay Komitesi, 6 gün sürecek ve 18 Mart'ta Çanakkale'de son bulacak yürüyüş için Tekirdağ’a yolcu edildi. 57. ALAY Yürüyüş Komitesi Beylikdüzü’nden uğurlandı. Çanakkale Savaşı’nda kahramanlıklarıyla destan yazan askerlerin anısına 6 yıldır düzenlenen yürüyüş bu yıl Beylikdüzü’nden start aldı. İstanbul ayağı ilk kez yapılan yürüyüşün ilk ev sahipliğini de Beylikdüzü Belediyesi yap- tı. Beylikdüzü Kültür Merkezi önünden başlatılan uğurlama yürüyüşüne, çok sayıda vatandaşın yanı sıra Beylikdüzü Belediyesi 1. Başkan Vekili Ömer Şatır, Beylikdüzü Belediyesi Başkan Yardımcısı Mehmet Çakılcıoğlu, Belediye Meclis üyeleri, Beylikdüzü İzcilik ve Doğa Sporları Kulübü de katıldı. Belediye Başkan- Tekirdağ Yarkışla Mevkii’nde 1 Şubat 1915 tarihinde kurulan 57.Piyade Alayı anısına yapılan yürüyüşün ilk durağı Tekirdağ’a bağlı İnecik Köyü olacak.5 noktada duraklayarak yürüyecek olan komiteye yine o noktalardan katılımlar gerçekleşecek. Daha sonra Malkara’ya geçecek olan yürüyüşçüler 2 gece orada konaklayacak. Keşan ili Evreşe ilçesine varacak olan topluluk o yıllarda askerlerin yaptığı gibi camide kalacak. 5 gün sürecek yürüyüşün sonunda 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü’nde Gelibolu’ya ulaşılmış olacak. Savaş sırasında 57. ve 27.Alayın bulunduğu siperlerde ve Şehitlik Anıtı’nın olduğu noktada tören yapılacak. Seddülbahir'de ise şehitlerin ruhlarına mevlit okutulacak. //
Benzer belgeler
Başakşehir - 212 Haber
güvenli bir ortamda yaşamalarını
sağlamak amacıyla, İlçe Mülki İdare Amirleri olarak var gücümüzle
çalışıyoruz. Ancak ilçe’nin huzur
ve güvenliği açısından vatandaşlarımıza da büyük görevler düşüyo...