krizin çözümü anlamaktan geçiyor
Transkript
krizin çözümü anlamaktan geçiyor
B Ý L Ý M S E L Y A Y I N O R G A N I TMSF yýl:3 sayý:19 Ekim-Kasým-Aralýk 2008 TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU KRÝZÝN ÇÖZÜMÜ ANLAMAKTAN GEÇÝYOR Ahmet ERTÜRK, Sayfa 3te FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARI ve REEL KESÝME FON AKTARIMINDAKÝ ROLÜ TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU Sayfa 6da EKONOMÝK KÜRESELLEÞMENÝN YOL AÇTIÐI PROBLEMLER: TEORÝK BÝR BAKIÞ MEVDUAT SÝGORTACILIÐINDA AHLAKÝ TEHLÝKE Sayfa 14te Sayfa 27de (MORAL HAZARD) SORUNU TÜRKÝYEDEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN TEMEL PARAMETRELER SORULAR ve CEVAPLAR SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI FAÝZ ORANLARI (%) 30.09.2008 31.12.2007 30.09.2007 Gecelik 16,75 15,75 17,25 Mevduat Faizleri* **17,53 16,86 17,30 TRLIBOR (O/N) 16,74 15,77 17, 22 Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **30.08.2008 BORSA ENDEKSÝ Eylül 2008 36.051 28.573 52.318 ÝMKB Sýnai Mali Kaynak: ÝMKB Aralýk 2007 55.538 40.567 83.822 YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ Son Deðer 1 ay öncesine (26.09.2008) göre (%) Eylül 2007 54.044 41.341 82.731 1 yýl öncesine göre (%) ÝMKB Dolar Altýn(YTL/gr) Altýn (Usd/Ons) DÝBS Endeksi 36.051 1,2500 34,33 869,30 -9,5 6,1 7,8 3,9 -33,3 4,0 19,7 17,5 (3 aylýk)* 1002,15 1,5 17,6 DÝBS Endeksi 1.024,15 Kaynak: ÝMKB,Reuters (12 aylýk)* 1,5 16,3 *ÝMKB DIBS performans endeksi GSMH ve GSYÝH GSMH (milyar YTL) GSYIH (Büyüme)* 2008 (2.çeyrek) 240.867 %1,9 2007 (2.çeyrek) 210.061 %4,1 2007 853.636 4,6 Kaynak: TÜÝK *Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir. Avrupa Hesaplamalar Sistemine (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%) Temmuz 2008 Aralýk 2007 Temmuz 2007 Ýstihdam Oraný* 45,2 41,2 45,2 Ýþsizlik Oraný 9,4 10,6 8,8 Kaynak: TÜÝK *Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus Ýmalat Sanayi Kapasite Kullaným Oraný Eylül 2008 %79,8 Eylül 2007 %83,2 ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ) (milyon USD) Aðustos 2008 Aðustos 2007 Cari Ýþlemler Hesabý -34.838 - 23.737 Dýþ Ticaret Dengesi -41.632 -29.813 Toplam Ýhracat 97.997 72.618 Toplam Ýthalat 139.629 102.431 Aralýk 2007 %81,1 Aralýk 2007 -37.684 -46.661 115.364 162.025 Ýhracat/Ýthalat %70,2 %70,9 %71,2 Kaynak: TCMB (Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.) BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Aðustos 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve Bank. Bank. Yatýrým Bank. Banka sayýsý 33 4 13 Yurtiçi Þube 8.343 483 49 Yurtdýþý Þube 50 1 1 Yurtiçi Personel 163.662 10.701 5.383 Yurtdýþý Personel 557 4 3 BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Aðustos 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve milyon YTL Bank. Bank. Yatýrým Bank. Toplam Aktifler Toplam Krediler Konut Kredileri Kredi Kartlarý Takipteki Alacaklar Menkul Kýymet Mevduat/Kat.Fon. Özkaynak Toplam Bilanço Dýþý Ýþlemler -Gayrinakdi Kredi ve Yükümlülükler -Taahhütler YPNGP* Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve katýlým fonu sigorta sistemine dahildir? Toplam 50 8.875 52 179.746 564 Toplam 604.561 318.109 37.305 31.969 10.496 171.044 380.749 69.334 464.233 22.443 16.881 1.650 573 754 23 17.023 3.211 24.308 20.814 10.207 119 172 2.303 10.022 13.713 647.817 345.198 39.119 32.542 11.422 173.371 397.772 82.567 502.255 96.529 17.668 3.920 118.118 367.704 -773 6.640 26 9.793 10 384.137 -737 MEVDUAT VE KATILIM FONU milyar YTL Aðustos 2008 Aðustos 2007 Hesap Adedi (milyon) 325,31 MEVDUAT HESABI 380,75 91,6 %36,54 Dth oraný %34,55 13,38 KATILIM FONU 17,02 1,8 %49,98 Dth oraný %49,68 338,69 TOPLAM 397,77 93,4 %37,07 Dth oraný %35,20 milyar YTL Sigorta kapsamýndaki mevduat Dth oraný Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu Dth oraný TOPLAM Dth oraný Haziran Haziran Mudi Adedi* 2008 2007 (milyon) 111,41 %28,7 6,56 %32,6 117,97 %28,9 100,27 %32,6 5,22 %39,9 105,49 %32,9 64.38 1.04 65.42 *Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr. BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%) % Aðustos 2008 Aralýk 2007 Aðustos 2007 Mevduat Bankalarý 16,29 17,37 17,06 Katýlým Bankalarý 14,31 16,13 15,97 Kalk. ve Yat.Ban. 62,44 64,74 67,75 Bankacýlýk Sektörü 17,71 18,94 18,67 SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI YTL Haziran 2008 Mevduat Bankalarý 160.643 Katýlým Bankalarý 9.905 TOPLAM 170.548 2007 567.079 27.898 594.977 Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým fonlarý sigorta sistemine dahildir. Haziran 2007 136.670 6.513 143.183 TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Fak: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57 Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur. Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri kim tarafýndan ödenir? Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir. Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Þubat 2008 tarihi itibariyle 594,6 milyar YTL seviyesindedir. Toplam aktiflerin %50,4ünü krediler, %29unu menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr. Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 365,2 milyar YTL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %35,4ü YP, %64,6ü TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr. EYLÜL 2007 1,2009 1,7066 2,4350 *Serbest Piyasa Aralýk 2007 190.36 204.07 -13.71 35.05 Eylül 2007 141.78 153.96 -12.17 30.60 NOTLAR ARALIK 2007 1,1689 1,7144 2,3099 KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ) (milyar YTL) Eylül 2008 Gelirler 160.66 Harcamalar 165.48 Bütçe Dengesi -4.82 Faiz Dýþý Denge 36.52 Kaynak: Maliye Bakanlýðý Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir. Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir. Kaynak: BDDK DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ* EYLÜL 2008 USD 1,2500 EURO 1,7930 GBP 2,2109 Kaynak: REUTERS Aralýk 2007 219.2 67.1 286.3 Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý nedir? *Yabancý Para Net Genel Pozisyonu FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Aðustos) Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre ÜFE -0,90 11,29 12,49 TÜFE 1,45 9,76 11,13 Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.) (*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný) MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ (milyon USD) Eylül 2008 Eylül 2007 Ýç Borç Stoku 216.3 214.4 Dýþ Borç Stoku 70.8 68.9 Toplam 287.1 283.3 Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý Kaynak: BDDK GENEL EKONOMÝK VERÝLER Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden cinsinden; a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn, b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarýn, 50 bin YTL'ye (ellibin YTL) kadar olan kýsmý sigorta kapsamýndadýr. Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr. Türkiye'de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý sigorta kapsamýna dahil midir? Bir gerçek kiþinin birden fazla bankada hesabý bulunmakta ise, her bir bankadaki hesap veya hesaplarýnýn, belirtilen limite kadar olan kýsýmlarý (limitler her bir banka için ayrý ayrý geçerli olmak üzere) garanti kapsamýndadýr. Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi hariç) sigorta kapsamýnda deðildir. Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigortaya tabi midir? Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda deðildir. Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul edebilirler mi? Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr.. Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi olmayan diðer hesaplar hangileridir? 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339 sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan Sigortaya Tabi Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair Yönetmeliðin 5 inci maddesi uyarýnca; a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir. Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir. Serbest bölgelerde kurulu kredi kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr. TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine devam etmekte olan bir kredi kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme yapýlýr mý? TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki kýsmýný öder. ÝÇÝNDEKÝLER EDÝTÖRDEN Dr. Yusuf Adýgüzel 2 KRÝZÝN ÇÖZÜMÜ ANLAMAKTAN GEÇÝYOR Ahmet Ertürk 3 FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARI ve REEL KESÝME FON AKTARIMINDAKÝ ROLÜ Dr. Kadir Tuna 6 LÝNUSA BATTANÝYESÝNÝ GERÝ VERMEK Çevirenler : Yasemin Þenol, Egemen Eroðlu 8 FÝNANSAL ENTEGRASYON ve GÜVENLÝK AÐI Berna Koçer, Erol Ortabað 9 FÝNANSAL ÝSTÝKRAR ve EKONOMÝK KAPSAMA Elif Arýpýnar 11 EKONOMÝK KÜRESELLEÞMENÝN YOL AÇTIÐI PROBLEMLER: TEORÝK BÝR BAKIÞ Fatih Deniz 14 AB Müzakere Süreci 2008 YILI ÝLERLEME RAPORU Ahmet Yücel Vural 24 MEVDUAT SÝGORTACILIÐINDA AHLAKÝ TEHLÝKE (MORAL HAZARD) SORUNU Ýsmail Acar 27 ULUSLARARASI DENETÝM STANDARTLARI ve DENETÝMDE ETÝK KURALLAR Derleyen: Yalçýn Dere 32 TMSFNÝN DIÞ DENETÝMÝNDE SAYIÞTAYIN ROLÜ Av. Ahmet Yýlmaz 38 DÜNYADAN HABERLER Fatih Deniz 45 YEÞÝLÝN HER TONU; UZUNGÖL Ahmet Yýlmaz : H. Bayram Babacan Yayýn Yönetmeni : Dr. Yusuf Adýgüzel Sorumlu Yazýiþleri Müdürü : Kamil Oðuz Danýþma Kurulu : Doç. Dr. Cüneyt KOYUNCU - Dumlupýnar Üniversitesi, Doç. Dr. Fuat ERDAL - Adnan Menderes Üniversitesi, Y A Y I N TMSF Adýna Sahibi Prof. Dr. Halil Seyidoðlu - Doðuþ Üniversitesi, Doç.Dr. Muhsin Kar - Kahramanmaraþ Sütçü Ýmam Üniversitesi, Doç. Dr. Rahmi B Ý L Ý M S E L O R G A N I 46 Muðla Üniversitesi, Doç. Dr. Yusuf Bayraktutan - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Zekai Özdemir - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. A. Kadir Deniz Özbay - Marmara Üniversitesi, Doç. Dr. Rasim Yýlmaz - Dumlupýnar Üniversitesi, Prof. Dr. Recep Tarý - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE Süleyman Demirel Üniversitesi Yayýn Kurulu : Dr. Rýdvan Çabukel, Fethi Çalýk, H. Bayram Babacan, Haluk Ersoy, Ahmet Yýlmaz, Ali Göçer, Ýsmail Güler, Nizamülmülk Güneþ Yayýn Türü : Yerel Süreli Yayýn Periodu : 3 Aylýk - Ekim-Kasým-Aralýk 2008 Görsel Tasarým : 1111 Adam Yapým &Tanýtým Adres : Büyükdere C. No:143 34394 Esentepe/ istanbul E-posta : [email protected] Tel : 0 212 340 16 11 Faks : 0 212 288 53 35 Baský : FSF Printing House Baský Tel : 0 212 690 89 89 TMSF Çatý Basýn ve Halkla iliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmaktadýr. Telif haklarý TMSF'ye aittir. Yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. TMSF EDÝTÖRDEN Mevduat Sigortacýlýðý artýk daha önemli Dergimiz Çatýnýn son sayýsýnýn kapak konusu Global Krizin Risk Yönetimi Perspektifinden Deðerlendirilmesi idi. Amerikadan baþlayarak Avrupaya sýçrayan ve yaklaþýk olarak bir buçuk yýldýr dünyayý etkisi altýna alan kriz, maalesef bizi de etkilemeye baþladý. Geçtiðimiz sayýlarda dünyanýn krizi ile, bir anlamda baþkalarýnýn krizi ilgili yazý ve makaleleri hariçten kiþiler olarak okur iken, bu sayýmýzla birlikte daha kriz odaklý düþünmeye baþladýk. Televizyon ve gazetelerde krizde ilk yapýlacaklar ile ilgili konular iþlenirken, hepimizin gözü de piyasa ekranlarýna odaklandý. Borsa ve dövizdeki hareketler, bir gün sonra ne olacaðýnýn kestirilemiyor olmasý ister istemiz herkesi daha temkinli olmaya zorluyor. Boyutlarýný ve içeriðini bilmediðimiz bir sorunu çözmeye çalýþmak ancak daha fazla karýþtýrmaya sebep olabilir. TMSF Baþkaný ERTÜRK, krizi anlamanýn ve çözmenin yolunun krizi iyi analiz etmekten geçtiðini söylüyor. ERTÜRK krizin saðlýklý bir þekilde deðerlendirilmesi ve çözüme odaklanýlabilmesi için, sistem sorgulamasý, düzenleme/yönetme ve ahlak olarak üç farklý boyutta deðerlendirilmesi gerektiðini ifade ediyor. Dr. Yusuf Adýgüzel Yayýn Yönetmeni TMSF Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü 2 Türk vatandaþý olarak çeþitli kereler krizlere maruz kalmýþ ve þimdi de eski krizlerin enkazýnýn kaldýrýlmasýna çalýþan bir bürokrat olarak Ahmet ERTÜRKün yazýlý basýnda yer alan önemli ropörtajlarý biraraya getirildi. Soygunu Gören Adam adýyla yayýnlanan röportajlar kitabý, krizin doðru algýlanmasý ve çözümleme süreçlerine iliþkin çok þeyler anlatýyor. Hem dünya, hem Türkiye için mevduat sigortacýlýðý artýk daha fazla önem taþýyor. Çatýnýn ilk sayýsýndan itibaren sürekli vurgulanan istiktarda mevduat sigortacýlýðýnýn rolü kriz ile birlikte bir kez daha anlaþýlmýþ oldu. Çatý, mevduat sigortacýlýðýna verdiði özel önem sayesinde, Türkiyede bu konuda önemli bir açýðý kapatýyor ve bilimsel kaynak ihtiyacýný karþýlýyor. Çatýnýn bu sayýsýndaki yazýlar ve makaleler de aðýrlýklý olarak kriz ve mevduat sigortacýlýðý ile ilgili. Ýlerleyen sayfalarda, Küresel Kriz ve Mevduat Sigortacýlýðý, Finansal Ýstikrar ve Ekonomik Kapsama, Küreselleþmenin Yolaçtýðý Problemler, Uluslararasý Kriz: Ahlak ve Finans, Mevduat Sigortacýlýðýnda Ahlaki Tehlike gibi yine mevduat sigortacýlýðý aðýrlýklý yazýlarýn olduðu bir Bilimsel ÇATI ile sizlerleyiz. Gelecek sayýda; daha güzel günlerde görüþmek ümidiyle. Hoþçakalýn. KONFERANS HABER KRÝZÝN ÇÖZÜMÜ ANLAMAKTAN GEÇÝYOR * Türkiye olarak ilk defa kendimizin yaratmadýðý bir krizle uðraþma becerisi göstermek zorunda kalýyoruz. Ýlk olmanýn verdiði acemilikle, biraz zorlandýðýmýzý itiraf etmeliyiz. Toplum, finansal kurumlar ve/veya yönetim olarak hepimiz biraz zorlanmaktayýz. Krizin üç boyutu Geliþmiþ ülkelerde baþlayarak dalga dalga çevre ülkelere yayýlan küresel mali kriz ile ilgili analizleri incelediðimizde sistem sorgulamasý ve düzenleme yönetme sorunlarýnýn teþhisi þeklinde iki temel baþlýk altýnda toplandýðýný görmekteyiz. Bu iki baþlýða bir de ahlaki zaaf veya moral hazard dediðimiz ahlaki sorun boyutunun da eklenmesi gerektiðini düþünüyorum. Krizi bir sistem sorgulamasý olarak ele alan yaklaþým, henüz yüksek sesle dillendirilmeye baþlanmamýþ olsa da, eleþtiriler yavaþ yavaþ uç vermeye baþlamýþtýr. Buradaki sitemden kastýmýz tabi ki kapitalizm, liberalizm veya serbest piyasa rejimidir. Bu adlandýrmayý herkes dilediði gibi yapabilir. Ancak, mevcut sistemin bir sorgulanmaya tabi tutulmasý artýk kaçýnýlmazdýr. Krizi düzenleme yönetme sorunu olarak gören uzmanlar ise, sistemin dýþýnda, sisteme fazla dokunmadan ya da sisteme temel bir kusur atfetmeden, bunu bir yönetim, gözetim, denetim yapýlanma ve düzenleme sorunu olarak görmek istemektedirler. Bu bakýþ açýsý, krizin biraz daha pratik, biraz daha pragmatik ve yerel bir boyutu olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Ama eminim ki bu boyutun daha geniþ anlamda kritik edilmesi durumunda, mutlaka bir sistem tarafýnýn olduðunu, sistemi sorgulamadan, bu sadece bir düzenleme sorunudur demenin mümkün olmadýðýný göreceklerdir. Moral hazard Türkiyede çeþitli kereler krizlere maruz kalmýþ, halen bir önceki krizin enkazýný kaldýrmaya çalýþan bir kurumun baþýnda bulunan biri olarak kirizin analizinde gözardý edilmemesi gereken bir üçüncü boyut olduðuna inanýyorum. Bu da krizin bir ahlaki sorun olarak deðerlendirilmesi. Dikkatli bakýldýðýnda bunun, Moral Hazard dediðimiz ahlaki zaaf boyutunun zaten hem birinci (daha köklü sistem yaklaþýmý) hem de ikinci (daha pratik) yaklaþýmýn vazgeçilemeyen bir boyutu olarak karþýmýza çýkacaðý görülür. Kiþisel olarak özellikle sistem sorgulamasý tarafýný çok ilgiyle izlediðimi, literatürü mümkün olduðu kadar yakýndan takip ettiðimi, acaba nasýl yeni bir açýlým geliþtirilebilir diye konunun bu yönünü büyük bir merakla izlediðimi itiraf etmeliyim. Bu krizin ortaya çýkmasýndan sonra, dünyanýn her yerinde yüzlerce kriz toplantýsý yapýlýyor. Bunlardan birinde bir Güney Amerika ülkesinin (Arjantin) Ekonomi Bakaný kürsüye çýkýp diyor ki; oh, nihayet ilk defa bu krizin sorumlusu biz deðiliz. Bu tabi güzel bir teselli. Türkiye olarak biz de böyle söyleyerek kendimizi teselli edebiliriz. Ama bu teselli sonucu deðiþtirmiyor. Bugün Arjantin bu krizden en çok etkilenen ülkelerden bir tanesi. Bu kriz ister bizden kaynaklansýn, isterse bize dayatýlan, bize ihraç edilen bir kriz olsun, sonuçta bütün ülkeler bu krizi kucaðýnda buldu veya bulacaktýr. Baþkasýnýn krizi! Burada bir analiz daha yaparak krize merkez ve çevre ülkeler baðlamýnda da bakabiliriz. Bu krizin özelliði merkez ülkelerde baþlayarak çevre ülkelere yayýlmasýdýr. Merkez piyasalarda ortaya çýkan, oradan kaynaklanan kriz maalesef çevreyi çok daha þiddetli etkilemektedir. Türkiye olarak ilk defa kendimizin yaratmadýðý bir krizle uðraþma becerisi göstermek zorunda kalýyoruz. Ýlk olmanýn verdiði acemilikle, biraz zorlandýðýmýzý itiraf etmeliyiz. Toplum, finansal kurumlar ve/veya yönetim olarak hepimiz biraz zorlanmaktayýz. Bunun sebeplerini düþündüðümüzde ilk etapta birkaç sebebe baðlayabiliriz. Birincisi bu kriz, bizim kendimizin yaratmadýðý, bize dayatýlmýþ olan bir krizdir. Ýkincisi bu krize yol açan enstrumanlar ve piyasalara çok aþina deðiliz. Aþina olmamak, doðal olarak kontrol etmeme ve tedbir almamayý da beraberinde getirmektedir. Üçüncüsü, tüm dünya da olduðu gibi bu yabancýlýk, krizin niteliðini, sonuçlarýný anlama ve öngörme zaafý da yaratmaktadýr. Ama sonuçta bizim bilmediðimiz, görmediðimiz ve yaþamadýðýmýz bazý enstrümanlar ve piyasalar bu krizde önemli bir rol oynamaktadýr. Bu da bizim için ilave güçlük yaratan bir faktördür. Türev ürünler Çok yakýn geçmiþte büyük finansal yaratýcýlýk eseri olarak görülen, finansal mühendislik harikasý ürünler olarak piyasaya sürülen ürün ve kurumlar, bugünkü kriz ile sadece bu ürünleri kullanan pisasalarýn deðil, herkesin sorunu haline geldiler. Kriz yaklaþýk olarak 2007 Haziranýnda ortaya çýkmaya baþlamasýna raðmen, biz son birkaç aydýr daha sýcak hissetmeye baþladýk. Türkiye olarak, finansal mühendislik ürünü türev ürünleri çok fazla kullanmadýðýmýz için diðer ülkelerden daha iyimser, daha olumlu bir hava içindeyiz. Finans sektörünün bütün oyuncularýnýn kriz konusundaki rahatlýðý, krizin olumsuz sonuçlarýný öngörememekten daha aðýr sonuçlara yolaçabilir. Bugün görüyoruz ki, Ahmet ERTÜRK TMSF Baþkaný * 6 Kasým 2008 Tarihinde Finans Külübünde yaptýðý konuþmadan özetlenmiþtir. 3 KONFERANS HABER Küreselleþme öyle bir mekanizmaydý ki bugüne kadar hep iyi yüzünü bize gösterdi. Hep olumlu tarafý ile algýladýk küreselleþmeyi. Ama bugün ayný mekanizma tersine çalýþmaya baþladý. Küreselleþme, nasýl finansal ürünleri hýzla yaygýnlaþtýrýyorsa, çöküþü de ayný hýzla yaygýnlaþtýran bir mekanizmaya dönüþtü. 4 kriz Amerika Birleþik Devletlerinde ortaya çýkmasýna raðmen, etkileri ABDden Uzakdoðuya, Rusyadan Güney Amerikaya, Avrupaya, Balkan Ülkelerine, Çine,Koreye kadar bütün ülkelere sýçramýþ durumda. Neredeyse krizin kapýsýný çalmadýðý hiçbir ülke ve piyasa kalmadý. Küreselleþme Herkesin az çok bildiði bu konular üzerinde biraz daha sistematik düþünürsek, krizi iki temel özelliðe baðlayabiliriz: Bir tanesi bunun küresel bir kriz olmasý; diðeri bu küreselleþmenin getirdiði ve ilk defa bütün dünyanýn çok vahim bir þekilde yaþadýðý bulaþýcýlýk etkisi. Küreselleþme öyle bir mekanizmaydý ki bugüne kadar hep iyi yüzünü bize gösterdi. Hep olumlu tarafý ile algýladýk küreselleþmeyi. Ama bugün ayný mekanizma tersine çalýþmaya baþladý. Küreselleþme, nasýl finansal ürünleri hýzla yaygýnlaþtýrýyorsa, çöküþü de ayný hýzla yaygýnlaþtýran bir mekanizmaya dönüþtü. Ancak, yayýlmasý kontrol edilebilir bir mekanizma iken, çöküþü kontrol edilemez bir mekanizma olduðu anlaþýldý. Bu krizle dünyanýn iyi yýllarýnda elde edilen birikimlerin hepsi, bir/ bir buçuk yýlda, hatta birkaç ay içinde küreselleþmenin etkisiyle yok olup gitmiþtir. Finansal piyasalarýn bir çoðu bu çöküþü ve yokoluþu ayný zamanda yaþamýþ oldu. Borsadan türev piyasalara her yerde bunun etkileri görülüyor. Balon metaforu Bu küresel ekonomide çok olaðanüstü karlar, bir gecede yok olup gidebiliyor. Tabi olaðanüstü büyük karlar derken, burada bir balon etkisinin varlýðýna da vurgu yapýlmasý gerekiyor. Balon metaforunu biraz açmamýz gerekirse, kýsaca þunlarý söyleyebiliriz. Balonu istediðiniz kadar þiþirebilirsiniz, ama sönmesi için bir toplu iðne temasý kafi gelmektedir. Bu metafora göre, çok büyük hacimleri yok etmek için çok büyük silahlara gerek yok. Ve küçücük bir toplu iðnenin ortaya çýkardýðý yýkýcý etkinin ne boyutlarda olabileceðini dünya ile birlikte hepimiz yaþýyoruz. Balon metaforu, finansal piyasalardaki karlarýn ne kadar sanal olduðunu da daha kolay algýlamamýzý saðlayacaktýr. Finansal inovasyonda çok ileri ülkeler, Türkiye gibi bu konuda fazla geliþmemiþ ülkelere karþý bir deriden bir kaç post çýkarmakla övünüyorlardý. Ýþte bugün bu böbürlenmenin dünyayý getirdiði nokta budur. Aslýnda ortadaki postlardan sadece bir tanesi gerçek idi. Yani bizim elimizdeki post gibi, bir tek gerçek post vardý. Diðerleri sanaldý. Kriz bu sanal postlarýn hepsini alýp götürdü. Burada, geliþmiþ ülkelerdeki finansal inovasyonun gerisinde kaldýðýmýz için kendimizi þanslý saymamýz gerektiðini söylemek istiyorum. Bunu bir teselli olarak da algýlayabiliriz. Öngörülememiþ kriz Tabi postlar sanal olabilir ama ortada gerçek bir kriz var. Bir de þu sorunun sorulmasý gerekiyor: Krizin iþaretleri ne zaman görülmeye baþlandý? Maasef bu sorunun cevabýna uzun bir süre, makul bir süre demek mümkün deðildir. Bu finansal krizin bir diðer önemli özelliði öngörülememiþ olmasýdýr. Çok yakýn bir tarihte bir önceki ABD Merkez Bankasý Baþkaný Greenspan, türev piyasalarýn finansal piyasalarýn stepnesi olduðunu, Bankacýlýk sisteminde oluþabilecek herhangi bir arýzanýn ekonomiyi tahrip etmesini önleyecek, ekonomiyi ayakta tutmaya yol açacak ürünler olduðunu söylemekteydi. Bugün bunun tam tersi çýktý.. Bu türev piyasalar, ekonomiyi ayakta tutmayý saðlayacaðý öngörülen türev ürünler, bugün ekonomiyi tahrip eden baþlýca araçlara dönüþtü. Ve yine biliyoruz ki Greenspan de, o dönemin ABD Hazine Bakaný Rubin de bu piyasalarýn denetlenmesine þiddetle karþý çýkmaktaydýlar. Ýki yýl kadar önce Chicagoda yapýlan uluslar arasý bir konferansta, hedge fonlarýn denetimi ile ilgili bir tartýþma yaþanmýþtý. O günkü hakim görüþ þuydu: Bu fonlar, bir milyon dolar ve üzeri tasarruflarý kabul etmekte ve çok sýnýrlý sayýda yatýrýmcýlarla çalýþýyorlar. Bu yatýrýmcýlar hesap kitaplarýný iyi bilen insanlar. Bunlar için düzenleme yapmaya gerek yok. Böyle bir düzenlemeye iki yönüyle gerek duyulmadýðýna kanaat getirildi. Birincisi bunlar risk getiri hesabýný çok iyi yapýyorlar, ikincisi çok sýnýrlý bir camia. Ama þu öngörülemedi ki buralarda oluþan bir arýza, o hýzlandýrýcý ve çarpan etkisi yaratan mekanizmalar dolayýsýyla, bugün olduðu gibi çok masum piyasalarý da etkisi altýna alýp tahrip edebilir. Bu deðerlendirmeleri 3-4 sene önce yapanlara, ya piyasa düþmaný, yahut da geri kalmýþ, modern ürünlere ve piyasalara yabancý, biraz ilkel-geleneksel bankacýlýktan baþka bir þey bilmeyen insanlar olarak bakýlabilirdi. Hatýrlanacaðý gibi, geçmiþ tarihte bankalarýn hazine departmanlarý ile kredi ve diðer reel faaliyetleri yürüten þube veya departman çalýþanlarý arasýnda bir rekabet vardý. Hazine departmanlarýndan çýkan parlak çocuklar (çocuklar olumsuz anlamda deðil, genç anlamýnda kullanýlmýþtýr) uzun süre bankalarý yönettiler. Ama o çocuklar bankalarý batýrmaya tam baþlamýþlardý ki, (birkaç örneði ortaya çýktý) bu iþlemi onlardan alýp, ak saçlý, kredicilikten yetiþmiþ, þubecilik yapmýþ bankacýlara teslim ettiler. Psikolojik kriz Bir de þöyle bir deðerlendirmenin yapýlmasýný yararlý görüyorum.. Finans dünyasý sadece finansçýlara býrakýlamayacak kadar önemli bir dünyadýr. En azýndan finans dünyasýndaki aktörler sadece ekonomi okumakla ve bu konuda yetiþtirmekle iktifa etmemelidirler. Finansçýlarýn biraz da tarih; felsefe, sosyoloji ve psikoloji bilmeleri gerekiyor. Bugün bu alanlarý tanýmanýn ne kadar önemli olduðunu daha iyi anlýyoruz. Yaþadýðýmýz kriz önemli ölçüde psikolojik boyutu olan bir kriz. Demek ki bankacý dostlarýmýz mevduat-mudi psikolojisini çok iyi analiz etmeliler. Türkiyenin yaþadýðý 80li yýllardaki krizde, 94 ve 2001 krizlerinde mudi psikolojisinin yol açtýðý banka hücümlarýnýn bankalarý çöküþe sürüklediðini hepimiz yaþadýk. Finansçýlar, mudinin ya da piyasa aktörlerinin rahatsýzlýk yaratan unsurlara maruz kaldýklarýnda nasýl bir düþünce tarzý, nasýl bir reaksiyon geliþtirdiklerini öngörebilecek kadar sosyal psikoloji bilmelerinde fayda vardýr. Krizden çýkýþ Krizden çýkýþ çabalarý kapsamýnda en sýk duyduðumuz kavramlardan biri de yeni bir finansal mimari kavramýdýr. Bütün dünya yeni bir finansal mimari arayýþý içinde. Bunun altýnda geçmiþ finansal mimarinin makbul bir þey olmadýðý varsayýmý yatýyor. KONFERANS HABER O halde krizin çözümü için geçmiþ finansal mimari hangi olumsuz özellikler taþýyor da o sonuçlara yol açtý, yeni finansal mimarinin özellikleri ne olabilir? sorularýna cevap bulunmasý gerekmektedir. Burada çözüm yollarýnda etkili olacak birkaç faktörden söz etmek gerekmektedir. Birincisi geçmiþte Merkez Bankalarýnýn faiz politikalarýnýn öngörülemeyen ters etkilerinin ortaya çýktýðý unutulmamalýdýr. Mortgage piyasasý bunun çok belirgin bir örneðidir. Faiz politikalarý genel dengeleri (para piyasasýndaki ya da enflasyonal genel dengeleri) etkileyen bir özellik taþýmakla beraber, piyasalarda hiç öngörülemeyen olumsuz etkiler de yaratmaktadýr. Bunu öngörmekte ve kontrol etmekte büyük zaaflar yaþandýðýný söylemek zorundayýz. Burada mortgage piyasasý ile ilgili, Amerikan Merkez Bankasý FEDin izlediði faiz arttýrým politikalarýnýn mortgage kontratlarýný ödenemez hale getirmesi ile ilgili spekülasyonlara vurgu yapýlmasý gerekiyor. Self-fulfilling prophecy Burada finansal mimaride kritik rol oynayan rating þirketleri unsuru da kritize edilmelidir. 1,5 yýl öncesine dönüp hatýrlamaya çalýþýrsak, faiz arttýrýmlarýnýn, kredi kontratlarýnda default ihtimalini ortaya çýkardýðýný görürüz. Ama bu durum, rating þirketleri ve psikolojik mekanizmalar yüzünden ihtimal olmaktan çýkýp bir gerçeklik haline dönüþtü. Self-fulfilling prophecy dediðimiz, bu kendi kendini gerçekleþtiren kehanet burada iþledi. Mortgage piyasasýnda bir geri dönme sorunu ve bunun o piyasaya baðlý türev ürünlerde bir deðer erozyonuna yol açma ihtimali vardý. Gerçekten bir yönetici olarak kendi kurumumuzu yöneten ya da ekonomide belli bir rol oynayan birileri olarak hepimiz böyle bir ihtimalin o tarihlerde de var olduðunu biliyorduk. Ama bu bir ihtimaldi. O ihtimalin minimuma indirilmesi ve etkilerinin kontrol edilebilmesi ihtimali de her zaman vardý. Ama o zamanki mevcut mekanizmalarla ve bu rating þirketlerinin AAA verdikleri notu bir anda aþaðý çekmeleriyle ihtimal olan þey gerçeklik oldu. Ve bu süreç hýzlandý. Bu bir yönetim sorunu ve tabi ki bu yeni krizin belki de yönetilemezliði ile ilgili bir sorundu. Ve bugün ortada traji komik bir durum var. Bu rayting þirketleri hala bu krizi çok þiddetli biçimde yaþayan ülkelerle ilgili derecelendirmeler yapýyorlar ve hala notlar verebiliyorlar. Bu yeni ulusal/finansal mimarinin sahipleri kim olacaksa bunlarýn herhalde bütün iþini gücünü býrakýp bu konuya eðilmeleri gerekiyor. Yani zaten herkesin psikolojisinin böyle uçlarda olduðu, piyasalarýn bir haberle, bir söylentiyle, bir olumsuz göstergeyle allak bullak olduðu bir dönemde, hala analiz raporlarý adý altýnda reytinglerle bu psikolojiyi olumsuz biçimde etkileme çabalarý görülüyor. Buna hepimizin, bütün finansal mimari sahiplerinin bu iþe ciddiyetle eðilmesi gerekiyor. Paket bütüncül olmalý Geçmiþ finansal mimarinin zaaflarýný yaratan bir baþka önemli unsur da düzenleme, denetleme, gözetleme mekanizmalarýn çalýþmamasý, bu krizi öngörememesi. Bütün dünyada kýyamet koptuktan sonra, kurtarma paketleri açýklanmaya baþladý. Bizim de bir kurtarma paketimiz olmalý mý?. Bu konu bir süredir gündemi iþgal ediyor. Kurtarma paketi oluþturulmasý için de asgari bazý þartlar olmalýdýr. Mesela, önce kurtarýlacak bir þeyler olmalý. Sonra kurtarma yöntemleri ve modelleri üzerinde çalýþýlmalýdýr. Nihayet kurtarma paketinin topluma maliyetleri ile ilgili hesap kitabýn iyi yapýlmasý gerekmektedir. Paket, adýndan anlaþýlacaðý üzere bir dizi tedbiri veya uygulamayý bünyesinde barýndýran bütüncül bir plandýr. Tek tek deðiþik zamanlarda ortaya konulacak tedbirlerin hiçbir faydasý yoktur. Yani bugün þöyle bir tedbir, yarýn bir baþka tedrbir, öbür gün baþka bir uygulama; bunlarýn faydasý yoktur. Eðer bunun yaratacaðý olumlu etkiyi maksimize etmek istiyorsak gerçekten bunun bütüncül bir þekilde, birbirini destekleyen ve beklenen yararý maksimize eden bir paket biçiminde ortaya konulmasý gerekiyor. Bütün bu paketlerin iki tane temel amacý olmalýdýr. Bir tanesi aslýnda bozulmuþ olan, krizin bozduðu piyasa mekanizmasýný tekrar iþletmeye baþlatmak. (Piyasa derken kredi piyasalarý anlaþýlmalýdýr.) Kredi piyasalarý bu mekanizmanýn en fazla tahrip ettiði piyasalardýr. Eðer kredi mekanizmasý yeniden çalýþmaya baþlamazsa (bütün dünya için) ekonomi iþlemez hale gelir. Kredi piyasalarýnýn çalýþmasý, yeni ekonominin can damarýdýr. Kredi piyasasý vurgusu ile sadece kredi kurumuyla krediyi kullanan ya da dar anlamda reel sektörle finans sektörü arasýndaki iliþki deðil, ayný zamanda finans sektörünün kendi içindeki kredilendirme iþlemleri de kastedilmektedir. Dahasý Merkez Bankalarýnýn finans sektörüne iliþkin likidite imkanlarý da buna dahil edilmelidir. Bunu çalýþtýrmaya baþlamak için sadece telkin, tavsiye, rahatlatma önerileri yeterli deðildir. Mevduat Sigortacýlýðý Bankacýlýk eðer kendisini rahat hissetmiyorsa, bankacýyý kredi vermeye zorlayamazsýnýz. Bunun fiyatý da yoktur. Hangi fiyat, hangi faiz olursa olsun, bankacý yüksek risk görüyorsa kredi vermeyebilir. Burada en temel unsur, siteme olan güveni yeniden tesis etmektir. Sisteme olan güveni tesis etmekte de mevduat sigortacýlýðý çok önemli bir rol oynuyor. Mevduat sigortacýlýðý, bildiðiniz gibi finansal güvenlik aðý dediðimiz o büyük mekanizmanýn önemli bir parçasýdýr. Finansal güvenlik aðýnýn diðer parçalarý ise Merkez Bankacýlýðý, Düzenleme Denetleme organý ve kamu maliyesidir. Burada Devlet Hazinesi çok temel bir rol oynayacaktýr. Mevduat sigortacýlýðý sisteme güveni tesis etmekte önemli bir rol oynamaktadýr. Bugün açýklanan paketlerin bir bölümünü mevduat sigortacýlýðýnýn gelecekte ortaya çýkarabileceði þarta baðlý maliyetler oluþturmaktadýr. Türkiye, Bankacýlýk sisteminde on yýl boyunca uygulanan sýnýrsýz güvencenin ahlaki zaaflarýný çok þiddetli biçimde yaþamýþtýr. Bu yüzden bu kavrama karþý çok duyarlýyýz. Mevduat sigortacýlýðýnýn kapsamý sýnýrsýz hale getirilebilir ancak geçici bir süre için uygulanmalýdýr. Sisteme olan güveni yeniden inþa etmenin temel unsurlarýndan biri de budur. Bankacýlýk eðer kendisini rahat hissetmiyorsa, bankacýyý kredi vermeye zorlayamazsýnýz. Bunun fiyatý da yoktur. Hangi fiyat, hangi faiz olursa olsun, bankacý yüksek risk görüyorsa kredi vermeyebilir. Burada en temel unsur, siteme olan güveni yeniden tesis etmektir. 5 MAKALE FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARI ve REEL KESÝME FON AKTARIMINDAKÝ ROLÜ Geliþmiþ ekonomilerde, fon daðýlýmýnýn etkin þekilde gerçekleþtirilmesi son derece önemli bir olgudur. Ekonomide kaynaklarýn verimli þekilde daðýlýmýnda finans piyasalarýnýn, önemli iþlevleri bulunmaktadýr. 1. Finansal Aracýlýk Kavramý Geliþmekte olan piyasalarda ortaya çýkan dalgalanmalarýn küresel ölçekte bir mali krize dönüþmesi, finansal sistemin üstlendiði temel fonksiyonunun önemini tekrar gündeme getirmiþtir. Küresel finans sistemindeki istikrarsýzlýðýn ortaya çýkardýðý en önemli sonuç, reel kesime fon aktarýmýnýn kesilmesi ve ekonominin durgunluða girmesidir. Bu nedenle finansal sistemin ve finansal aracýlarýn dolayýsýyla bankalarýn ekonomideki rolünü ve önemini kýsa bir literatür taramasýyla hatýrlamakta yarar bulunmaktadýr. Finansal sistem, piyasalarýn ve kurumlarýn bir araya geldiði, finansal araçlarýn alým-satým yöntemlerinin ve finansal hizmet sunumunun kurallarýnýn belirlendiði bir yapý olarak ifade edilmektedir. Sistem içinde fon arz eden ve talep eden birimleri bir araya getirme teþebbüsünde bulunan kurumlar da, finansal aracý olarak tanýmlanmaktadýr.1 Finansal aracýlar, vade, miktar ve risk eþleþmesine göre sistem içerisinde taraflar arasýnda dolaylý finansmaný saðlamaktadýr. Baþta bankalar olmak üzere, finansal piyasalarda faaliyet gösteren tüm aracýlar, dolaylý finansman faaliyetlerini; iþlem maliyetlerini düþürme, riskin paylaþýmý ve asimetrik bilginin azaltýlmasý gibi üç temel iþlevi de beraberinde yerine getirmektedir.2 Basit anlamda finansal aracýlar; ekonomi içerisinde iþletme ve bireylerin davranýþlarýna göre iki yönlü iliþki içerisindedirler; Birinci olarak cari harcamalarýn tüketim ve yatýrým gelirlerini aþmasý durumunda, borçlanma ihtiyacý artacak ve finansal aracýlar bu ihtiyacý giderme yönünde harekete geçecektir, Ýkinci olarak bireylerin ve kurumlarýn gelirlerinin mal ve hizmetlere yapýlan harcamalarý aþmasý durumunda, fazla fonlar tasarruf ve yatýrým alanlarýna kanalize olacaktýr. 2. Finansal Sistem Reel Kesime Fon Aktarýmýndaki Rolü Finansal sistem, tasarruf birikimi, servet oluþumu, likidite, kredilendirme, ödeme, piyasa risklerinden korunma ve makro ekonomik politikalara aracýlýk gibi temel fonksiyonlara sahiptir. Temel görevi; ödünç verilebilir fonlarý, mal ve hizmet satýn alanlara, yeni araç ve tesislere yatýrým yapan kiþilere ve firmalara aktarmaktýr.3 Bu çerçevede Dr. Kadir TUNA Genel Koordinatör Ýstanbul Üniversitesi Bankacýlýk Araþtýrma Merkezi sistem bu görevini yaparken iki temel unsuru gözetmektedir; Birinci olarak, bilgi üretmek ve sermaye daðýtmak, Ýkinci olarak risklerin optimal daðýlýmýný saðlamaktýr. Finansal Sistemin bilgi üretimi fonksiyonunu araþtýran Tahkor (1984), Bhattarcharya ve Pfeiderer (1985), Boyd ve Presscott (1986) ve Allen (1990)in geliþtirdikleri modellerde, finansal aracýlarýn bilgi üretmek için ortaya çýktýklarý ve bu bilgileri tasarruf sahiplerine sattýklarý ifade edilmektedir. Sistemin diðer önemli fonksiyonu risklerin optimal daðýlýmýný saðlamaktýr. Ekonomik sistemin büyümesi ile risk paylaþýmý arasýndaki iliþkiyi inceleyen birçok çalýþmada, risk paylaþýmýnýn ekonomik büyüme ve refahý desteklediði ve yatýrým süreçlerinin etkinliðini artýrdýðý ve bu þekilde ekonomik büyümeye hýz kazandýrdýðý savunulmaktadýr.4 Finansal sistemin önemi ekonomik faaliyetlerin etkinliði ile ortaya çýkmaktadýr. Bu nedenle ekonomik kalkýnmanýn kýt kaynaklarla gerçekleþtirilmesinde karþýlaþýlan temel sorunlardan biri, yatýrýmlarýn finansmaný için gereken fon teminidir. Gerek ekonominin finansman ihtiyacýnýn karþýlanmasýnda kaynaklarýn en yüksek ölçüde ve en düþük maliyetiyle kullanýlabilir fonlara dönüþtürülmesi, gerekse mali kaynaklarýn ekonomide en verimli alanlar kanalize edilmesi, ekonomik geliþmeyi teþvik etmekte, hýz kazandýrmaktadýr.5 Geliþmiþ ekonomilerde, fon daðýlýmýnýn etkin þekilde gerçekleþtirilmesi son derece önemli bir olgudur. Ekonomide kaynaklarýn verimli þekilde daðýlýmýnda finans piyasalarýnýn, önemli iþlevleri bulunmaktadýr. Sanayileþme sürecinde ekonomik geliþmeye hýz kazandýrmasýnda; reel kesime düþük maliyetle fon aktarma iþlevine sahip geliþmiþ finans piyasalarýna ihtiyaç duyulmaktadýr.6 Geliþmiþ olan ülkelerde finansal araç sayýsý ve çeþidi ile finansal piyasanýn geliþmiþliði arasýnda önemli bir paralellik bulunmaktadýr.Ekonomik geliþme ile birlikte daha geliþmiþ finansal piyasalara sahip olmak ulusal ve uluslar arasý fonlarýn kalkýnmaya yönelik kullanýmý ve uluslar arasý piyasalarada rekabet gücünü artýrmaktadýr. Bu nedenle büyüme ve finansal sisteminin büyüklüðü arasýndaki korelasyon ekonomistler tarafýndan uzun yýllardýr savunulmaktadýr. Johnston ve Sundarrarajan (2001), istikrarlý ve 1 Robert Hudson, Alan Colley and Mark Largan, The Capital Markets&Financial Management in Banking, USA, Grenlake, 2000, s.86. 2 Frederic Mishkin, The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Seventh Edition, Addison Wesleys, USA, 2004, .29-34. 3 Peter Rose, Money and Capital Markets, 5. Edition, USA, Mc Graw Hill, 2003, s.2-3. 4 Franklin Allen and Hiroko Oura, Sustained Economic Growth and the Financial System Institute For Monetary And Economýc Studies, Bank of Japan Discussion Paper No. E-24, 2004, s.3-4. 5 Targan Ünal, Sigorta Sektörünün Ekonomik Ýþlevi ve Fon Yaratma Kapasitesi, Ýstanbul, ÝTO, No:4, 1994, s.43. 6 Targan Ünal, Finans Kesiminin Reel Sektöre Kaynak Yaratma Kapasitesi, Ýstanbul, ÝTO, 1996., s.9-10. 6 MAKALE etkin bir finansal sistemin uygulanan istikrar politikalarý ve sermaye akýmlarý üzerindeki pozitif etkisinin büyüme sürecine katký yaptýðýný ifade etmektedir.7 Bagehot W.(1873) ve Hicks, J(1969) Ýngilterenin sanayileþme sürecinde sermaye akýmlarýna itici gücü saðlayan finansal sistemin üstlendiði kritik rolü vurgulamaktadýrlar. Schumpeter, J(1912), ise iyi iþleyen bankacýlýk sektörünün giriþimcilere yeni teknolojik icatlar yapmalarý için gereken fon kaynaðýný saðlayarak onlarý teþvik ettiðini ifade etmektedir. Diðer taraftan Robinson J (1952) ve Lucas, R(1988) gibi karþý görüþler ise finansal sistemlerin büyüme ve finansal geliþme için gerekli bir ön koþul olmadýðýný belirtmektedir.8 Bu görüþlerin aksine, Johnston ve Sundarrarajan(2001)nin destekleyici görüþleri açýklayan, Claus, Jacobsen and Jera(2004), finansal sistemin ekonomik büyümeyi, sermaye birikimi(fiziksel ve insan sermayesi) ve teknolojik icatlar olmak üzere iki kanalla etkilediðini ifade etmektedir. Buna göre borç veren ile borç alan arasýndaki fon maliyetini düþürmesi, bireylerin ve hane halkýnýn tasarruf ve tüketim arasýndaki kararýný etkilemesi ve tasarruflarýn getiri oranlarýnýn yüksekliði dolayýsýyla tüketim yapmanýn maliyetini artýrmasý rolü ile tasarruflarýn yatýrýma dönüþmesinde önemli rol oynamaktadýr. Teknolojik icatlara etkisi incelediðinde finansal sistemdeki aracýlar ekonomik sistemdeki yeni firmalara dýþ finansman desteði saðlayarak teknolojik yatýrýmlarýna yardýmcý olabilmektedir. 9 Ancak finansal sistemin ekonomideki büyüme sürecine yapacaðý katkýnýn sonucunun alýnmasýnda ön koþul finansal sistemin nasýl düzenlenmesi gerektiði kabul edilmektedir. Düzenlemenin finansal etkinlik ve finansal istikrar olmak üzere iki temel odak noktasý bulunmaktadýr. 3. Finansal Sistemin Etkinliðini Sýnýrlandýran Faktörler Finansal sistemlerin etkinliði, finansal kaynaklarýn toplanmasý ve daðýtýmýnda ortaya çýkmaktadýr. Finansal istikrar, finansal kurumlarýn yükümlüklerinin deðerini korumasý olarak ifade edilmektedir. Ýstikrar ve etkinlik piyasanýn düzenlenme yapýsý ve kurumsal yönetim yapýsýna baðlý olarak deðiþmektedir. Piyasa tabanlý iç yapýdan güçlendirilen kurumsal yönetimde ekonomik performansýn sonuçlarý büyük önem taþýmaktadýr. Piyasa tabanlý olmayan sistemlerde ise doðrudan kontrol olabilmekte ve kurumsal yönetim kalitesine baðlý olarak deðiþmektedir. Bu nedenle baskýlanmýþ bir finansal sistemde istikrarsýzlýk, etkinsizlik beraberinde ekonomide daha düþük büyüme gerçekleþmesine neden olabilmektedir.10 Özellikle geliþmekte olan piyasalarda çok sýnýrlý olan fonlarý çekebilmesinin ön koþulu finansal istikrarýn ve yeterli kurumsal düzenlemelerin bulunmasýdýr. Bu yapý, öz kaynak yolu ile fon teminini ve uluslararasý piyasalardaki kaynak kullanýmýný daha da kolaylaþtýrmaktadýr. Özellikle kurumsal yatýrýmcýlarýn yatýrýmlarýnda kurumsal yönetim yapýsý güçlü ülkeleri öncelikli olarak tercih etmeleri bu geliþmenin bir sonucudur. Geliþmekte olan piyasalarýn ihtiyaç duyduðu sermaye ihtiyacýnýn karþýlanmasý yabancý yatýrýmlar öncelikle piyasalarda þeffaflýk ve açýklýk ilkelerinin bulunup bakmaktadýr. 1997 yýlýndaki Asya krizinden önemli ölçüde etkilenen, Tayland, Endonezya, Güney Kore, Malezya, Filipinler Singapur gibi ülkelerde krizin derinleþmesinde kurumsal yönetim ve denetim mekanizmalarýndaki eksikliðin önemli rol oynadýðý gösterilmektedir. Geliþmekte olan ekonomilerde crony capitalizm(eþ dost kapitalizmi) problemlerinin ortaya çýkardýðý sorunlar kurumsal yönetiminin önemini daha fazla artýrmýþtýr.11 Bu nedenle þeffaflýk ve açýklýk alanýndaki zayýf kurumsal yönetim standartlarý küresel finans piyasalarýnýn arkasýndaki istikrarsýzlýðýn en önemli nedenleri olarak gösterilmektedir. Bunun en önemli göstergesi 1997 Doðu Asya Krizinde crony kapitalizm ile birlikte makroekonomik dengesizliðin toplam ekonomik büyümenin önünü kesmesidir. Krizlerin yaþandýðý ülkeler de finans kesimindeki kötü yönetimin özellikle kriz dönemlerinde etkileri daha derin þekilde ortaya çýkmaktadýr. Bu geliþmeler kurumsal yönetim ve risk yönetim eksikliðinden kaynaklý skandallarýn piyasalarda ortaya çýkardýðý güvensizliðin bir sonucu olarak, yatýrýmlarýn yönünü finansal ve siyasi istikrarýn olduðu piyasalara yöneltmiþtir. Finansal Sistemin Etkinliðini ve Ýstikrarýný Etkileyen Faktörler Piyasa Tabanlý Baþarýsýz Finansal Reformlar Crony Capitalism Eþ-Dost Kapitalizmi Liberal Döviz Kuru ve Para Sistemleri: Rekabetçi Finansal Piyasalar, Etkin Finansal Kurumlar ve Piyasalar Zayýf Yönetiþim Uzun Süren Doðrudan Kontrolün Kullanýmý Ýyi Yönetiþim Sistemin Doðrudan Kontrolü Baskýlanan Finansal Sistem Piyasa Tabanlý Olmayan 4. Sonuç Özetle ekonomik kalkýnma, büyük miktarlardaki yeni sermaye oluþumlarý ile gerçekleþtirilmektedir. Bu durum tasarruf oranlarýnýn ve yatýrýmýnýn niteliðine uygun ve yeterli oluþuna baðlýdýr. Finansal aracýlar, bir taraftan tasarruf sahiplerine cazip finansal araçlar sunan, diðer taraftan yatýrýmcýlara kredi imkanlarý saðlayan kuruluþlardýr. Finansal aracýlar, reel fiziki yatýrým konusunda çok az etkinlikleri olsa da verdikleri hizmetlerle hem tasarruf oranlarýnýn artmasýna, hem de fonlarýn en verimli yatýrýrým fýrsatlarýna kaydýrýlmasýna katkýda bulunurlar. Bu nedenle reel gelirdeki büyüme ile finansal aracýlýðýn geliþimi arasýnda baðlantý bulunmaktadýr.12 Temel fonksiyonu söz konusu iliþkilere aracýlýk etmek olan bankalar, hizmet üretim süreci içerisinde, harcama fazlasý bireylerin ve kurumlarýn fonlarýný çekerek bu fonlarý kredi olarak harcama açýðý olan bireylere ve kurumlara aktarmaktadýrlar.13 Bankalar iþletmeler için kýsa vadeli sermaye kaynaðý saðlamakla birlikte, son yýllarda iþletmelerin ihtiyaç duyduðu makine ve bina ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý için uzun dönem kredi imkaný da sunmaktadýr. Ödeme sisteminin en önemli parçasý olan bankalar, finansal bilgi ve finansal planlamaya ihtiyaç duyulduðunda iþletmelere danýþmanlýk hizmetleri saðlamakta ve ekonominin istikrarýnýn saðlanmasýnda devletin ekonomi politikasýnýn temel kanalý konumundadýr. 7 R.Barry Johnston and V.Sundararajan, Managing Financial Sector Liberalization Sequencing Financial Sector Reforms, Ed by R. Barry Johnston and V.Sundararajan , IMF, Washington, 1999, s.1. 8 Allen and Oura, Sustained Economic Growth and the Financial System, s.2. 9 Iris Claus, Veronica Jacobsen and Brock Jera, Financial Systems And Economic Growth: An Evaluation Framework For Policy, New Zealand Treasury Workýng Paper 04/17 September New Zealand, 2004, s.6-7. 10 R.Barry Johnston and V.Sundararajan, Managing Financial Sector Liberalization Sequencing Financial Sector Reforms, Ed by R. Barry Johnston and V.Sundararajan, IMF, Washington, 1999, s.2. 11 Oman, Corporate Governance and National Development, s.12. 12 Ünal, Sigorta Sektörünün Ekonomik Ýþlevi ve Fon Yaratma Kapasitesi, s.21. 13 Peter Rose and James Kolari, Financial Institutions, Irwin, 1995, s.152. KAYNAKÇA -Charles Oman, P., Corporate Governance and National Development, Techical Papers No:180, OECD, France, 2001. Franklin Allen and Hiroko Oura, Sustained Economic Growth and the Financial System Institute For Monetary And Economýc Studies, Bank of Japan Discussion Paper No. E-24, 2004, s.3-4. -Frederic Mishkin, The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Seventh Edition, Addison Wesleys, USA, 2004. -Iris Claus, Veronica Jacobsen and Brock Jera, Financial Systems And Economic Growth: An Evaluation Framework For Policy, New Zealand Treasury Workýng Paper 04/17 September New Zealand, 2004. -Peter Rose and James Kolari, Financial Institutions, Irwin, 1995. Peter Rose, Money and Capital Markets, 5. Edition, USA, Mc Graw Hill, 2003. -R.Barry Johnston and V.Sundararajan, Managing Financial Sector Liberalization Sequencing Financial Sector Reforms, Ed by R. Barry Johnston and V.Sundararajan, IMF, Washington, 1999. -Robert Hudson, Alan Colley and Mark Largan, The Capital Markets&Financial Management in Banking, USA, Grenlake, 2000. -Targan Ünal, Finans Kesiminin Reel Sektöre Kaynak Yaratma Kapasitesi, Ýstanbul, ÝTO, 1996. -Targan Ünal, Sigorta Sektörünün Ekonomik Ýþlevi ve Fon Yaratma Kapasitesi, Ýstanbul, ÝTO, No:4, 1994. 7 ÇEVÝRÝ LINUSA BATTANÝYESÝNÝ GERÝ VERMEK Baþkan Bair, Dr Gruenberg, Sayýn Callum McCarthy, IADI üyeleri ve deðerli misafirler, Bu akþam burada bulunmak benim için gerçekten büyük bir þeref ve büyük bir ayrýcalýktýr. Özellikle, Baþkana ve IADI Kurul üyelerine, bu toplantý günlerine katýlmam için gönderdikleri nazik davetiyeden ötürü teþekkür etmek isterim. Öncelikle, EFDI baþkaný ve Ýtalya Bankalararasý Mevduat Sigorta Fonu Genel Sekreteri olarak, EFDInin 54 üyesinin tümünden ve özellikle de EFDI Kurulu üyelerinden en sýcak selamlarý ve bu Yýllýk Toplantýnýn baþarýsý için en iyi dileklerimizi arz etmeme müsaade edin. IADInin, web sitenizde görülen sloganý Mevduat Uzmanlýðýný Dünya ile Paylaþmaktýr. Bu, EFDInin amacý ile aynýdýr. Bildiðimiz gibi, mevduat korumasý ve mevduat uzmanlýðý dünya çapýnda ciddi biçimde farklýlaþmaktadýr. Fakat bu çetin finansal ve ekonomik kriz zamanlarýnda, ortak yaklaþýmlar ve mevduat sigorta kuruluþlarý arasýnda uzmanlýðýn paylaþýmý yaþamsal hale gelmiþtir. Avrupa Merkez Bankasý Baþkaný Jean Claude Trichet, kýsa bir süre önce New York Ekonomi Klübünde, son haftalarýný Avrupa ile Amerika arasýnda mekik dokuyarak geçirmiþ gibi göründüðünü söyledi. Biz Avrupada, merkez bankacýlarýmýzýn, maliye bakanlarýmýzýn ya da baþbakanlarýmýzýn bir haftadan diðerine nerede olduklarýndan asla tam olarak emin deðiliz: Londra'da hükümet binalarýnýn olduðu Downing Streette mi buluþuyorlar? Pariste LElyseede mi? Romada on yedinci yüzyýldan kalma bir sarayda mý? Yoksa Camp Davidde mi? Bütün bu toplantýlar, mevcut krizin aðýrlýðýnýn iþaretleridir. Ve mekik diplomasisi hem IADI ve hem de EFDIyi etkilemiþ görünüyor: bu son birkaç ayda Varþova ve Dublinde buluþmuþtuk ve þimdi Arlingtondayýz. IADI ve EFDI, mevduatý korumak, ya da daha kiþisel hale getirirsek, mevduat sahibini korumak ortak görevlerine sahip olsa da, çok farklý ulusal çevrelerde faaliyet gösteren üyeleri bulunmaktadýr. Çevirenler: Mevduat sigorta sistemleri ve sigorta edilecek mevduatýn miktarý son zamanlara kadar, çoðu ülkenin finansal sistemlerinin en iyi korunan sýrrý olarak görüldü. Ve bu bilgi yoksunluðu, sýradan mevduat sahiplerimizin güven hissini ortadan kaldýrdý. Yasemin ÞENOL Fon Uzman Yrd. Sigorta Risk Ýzleme Dairesi Egemen EROÐLU Fon Uzman Yrd. Sigorta Risk Ýzleme Dairesi Roberto MORETTÝnin konuþmasý FDIC (Finansal Entegrasyon ve Güvenlik Aðý Konferansý) 29 Ekim 2008,Washington DC 8 istiyorduk!!! Pekala, þimdi ona sahibiz!!! Geçtiðimiz aylarda Ýtalya Bankalararasý Mevduat Koruma Fonundaki ofisimizde telefonlarýmýz mevduat garantileri hakkýnda bilgi almak isteyen halkýn ve hatta gazetecilerin sorularýyla her iki dakikada bir çalýyordu. Geçenlerde FDIC web sitesinde sadece bu yýl 100.000in üzerinde bu tür arama aldýðýnýzý gördüm. Geçtiðimiz bir yýl veya daha uzun bir süre içinde, yani oldukça yakýn bir zamanda Avrupa ve Amerikadaki bütün otoriteler mevduat sahiplerinin korkularýný gidermek için sert önlemler almak zorunda kaldý. Daha geçtiðimiz hafta Fed Baþkaný Bernanke, Temsilciler Meclisi Bütçe Kurulu öncesinde; Þu andan itibaren geçerli olmak üzere, Federal Mevduat Sigortasý Kurumu ve Ulusal Kredi Birliði Yönetimi tarafýndan saðlanan mevduat sigortasý sýnýrýný 100.000 Amerikan dolarýndan 250.000 Amerikan dolarýna yükselttik. açýklamasýný yaptý. Ve bize bunun neden gerekli olduðunu anlattý : Sebep, son haftalarda finansal kuruluþlara güven kaybýnýn çok þiddetli olmasý ve ayrýca Baþkan Franklin D. Rooseveltin Pervasýz kiþisel çýkarlarýn kötü ahlak olduðunu hep biliyorduk; þimdi bunun kötü ekonomi olduðunu biliyoruz. sözünü çabuk unutmuþ olmamýzdý. Sayýn Bernanke geçen hafta ayrýca Finansal sistemin global yapýsý ortadayken krizi hedefleyen icraatlar üzerinde uluslararasý danýþma ve iþbirliðinin, güven ve istikrarý yeniden saðlamakta önemli olduðuna iþaret etti. IADI, EFDI ve diðer mevduat sigorta kuruluþlarý, dünya çapýnda milyonlarca banka müþterisinin sakinleþtirilmesi için ilk sýradalar. Daha sonra, fýrtýna karaya ulaþtýðýnda tam ortasýnda olduðunu herkes kadar ve aslýnda çoðumuzdan daha fazla söyleyebileceðimiz Bay Callum McCarthyi dinleyeceðiz. Mevcut kriz finansal ekonomi için gerçek bir krizdi ve þimdi reel ekonomiye de yayýlýyor olabilir. Fakat ayný zamanda güven kaybý ve gelecek hakkýndaki güvensizlik hissi nedeniyle sanal bir krizdir. Ve IADI ile EFDInin Avrupa ve Amerikada, piyasalarý sakinleþtirmek ve mevduat sahiplerinin güvenini tazelemek için ortak yaklaþým ve ortak stratejiler planlamak üzere müþterek toplantýlar düzenlemelerinin sebebi de budur. Mevduat sahiplerimizi, battaniyesi olmayan Linus gibi býraktýk. Atlantikin her iki tarafýndaki mevduat sigorta kuruluþlarý olarak Linusa battaniyesini geri vermeliyiz. Warþovada söylediðim gibi Kamu oyunun ilgisini Teþekkürler bayanlar ve baylar. 1Linus, Snoopy (Charlie Brown) çizgi romanýnda gittiði her yere elinde battaniyesini sürükleyen karakterdir. Onu yanýndan hiç ayýrmaz. Battaniyesi onun için psikolojik bir emniyet unsurudur. TOPLANTI FÝNANSAL ENTEGRASYON ve GÜVENLÝK AÐI Avrupa Mevduat Sigortacýlarý Birliði (European Forum of Deposit Insurers - EFDI) Genel Kurulu Toplantýsý ile EFDI ve Amerika Mevduat Sigorta Kurumu (Federal Deposit Insurance Corporation - FDIC) tarafýndan ilk kez ortak düzenlenen Finansal Entegrasyon ve Güvenlik Aðý konulu uluslararasý konferans 22-23 Eylül 2008 tarihleri arasýnda Ýrlandanýn baþkenti Dublinde gerçekleþtirilmiþtir. Söz konusu toplantý ve konferansa Kurumumuzu temsilen Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL katýlmýþtýr. Ýcra Kurulu üyesi olduðumuz EFDI ile FDIC tarafýndan 22-23 Eylül 2008 tarihleri arasýnda ortak olarak düzenlenen Finansal Entegrasyon ve Güvenlik Aðý konulu konferansa yaklaþýk 120 kiþilik bir katýlým saðlanmýþtýr. EFDI Baþkaný Roberto MORETTInin açýlýþ konuþmasýnýn akabinde, ilk oturumda Avrupa Birliði ve A.B.D. bankacýlýk sektörleri karþýlaþtýrýlmýþtýr. FDIC Uluslararasý Ýliþkiler Daire Baþkaný Jack Reidhill, EFDI ve FDICnin mevduat sigortacýlýðý alanlarýnda daha çok ortak terminoloji oluþturmasý gerekliliðini vurgulamýþ ayrýca, A.B.D. bankacýlýk sistemindeki çeþitli ekonomik göstergelerdeki deðiþimlere vurguda bulunarak, 1980-2007 yýllarý arasýndaki banka iflaslarý hakkýnda bilgi vermiþtir. Trinity Collegetan Prof. Patrick Hohohan Mevduat Sigortasýnýn Politik Ekonomisi- Günümüzdeki Bankacýlýk Krizlerinden Elde Edilen Dersler konulu bir sunum yapmýþtýr. Sunumda mevduat sigortacýlýðýnýn kriz ortamlarýndaki performansýna deðinilmiþ, büyük banka iflaslarýnýn krizlerin ilk safhalarýnda görüldüðü, bankacýlýk kayýplarýnýn dört sýnýfta incelenebileceði, bunlarýn zarar etmiþ olmasýna raðmen batmamýþ olan bankalar, batýp batmayacaðý henüz net olmayan bankalar, riskli alanlara yatýrým yaparak zarar etmiþ bankalar ve kaldýraç etkisi yüksek mortgage kredi kuruluþlarý olduðu belirtilmiþtir. Bu tür bankalarýn sistemik risk yarattýklarý ayrýca, A.B.D. benzeri bir varlýk çözümleme faaliyetinin maliyetli ve politik olarak tartýþmaya açýk bir konu olduðu anlatýlmýþtýr. FDIC Hukuk Dairesinden Douglas Jones, Continental Illinois National Bank and Trust Companynin 1984 yýlýnda gerçekleþtirilen çözümleme süreçlerini anlatmýþtýr. Continential Illinoisin 124 yýllýk eski bir banka olduðu, bu yýlda A.B.Dnin yedinci büyük ticari bankasý olduðunu, 1981 yýlýnda baþlayan sorunlarýnýn bankanýn üç önemli iþtirakinin iflas etmesiyle devam ettiðini, 1984 yýlýna gelindiðinde ise uluslararasý basýnda bankanýn kötü durumda olduðu haberlerinin çýkmasýyla birlikte bir hafta içerisinde 6 milyar USDnin üstünde mevduat çekiliþi olduðu belirtilmiþtir. Bu durumda FEDten yardým isteyen bankaya yaklaþýk 4 milyar USD borç verildiði belirtilmiþtir. Bankanýn çözümleme faaliyeti kapsamýnda FDICnin önünde çeþitli seçeneklerin mevcut olduðu, söz konusu seçenekler deðerlendirildiðinde FDICnin doðrudan doðruya müdahale etmesine karar verildiði belirtilmiþtir. Bankanýn batamayacak kadar büyük olmadýðý ancak tasfiyesi için büyük bir banka olduðu vurgulanmýþtýr. Müdahalenin yaklaþýk 5 yýl sürdüðü ve bu bankanýn çözümleme sürecinin FDIC için hala önemli bir kýlavuz olduðu belirtilmiþtir. ABD kanunlarý ve FDCI uygulamalarý 1984den beri deðiþim i ç e r i s i n d e d i r. G ü n ü m ü z d e F D I C i n tecrübelerinden dolayý banka tasfiyesi konusunda daha esnekliðe sahip olduðu, gelecekte buna benzer bir durumla karþýlaþtýðýnda her banka için ayrý bir çözümleme süreci uygulanabileceðini ifade etmiþlerdir. Ýngiltere Finansal Hizmetler Kurum (Financial Services Authority - FSA) Bölüm Baþkaný Peter Smith Northern Rock örneði ile batamayacak kadar büyük (too big to fail) kavramý ile ilgili bir sunum yapmýþtýr. Northern Rock olayýnda, Ýngiltere Finansal Hizmetler Kurumunun neleri yapýp neleri yapamayacaðýný ve batamayacak kadar büyük kavramýndan ne anlamamýz gerektiði, iflasýn ne olduðu ve konunun gelecekteki açýlýmlarýnýn ne olabileceði konusunda sunum yapmýþtýr. Ayrýca finansal sisteminin istikrarý ve güçlendirilmesi, bankalarýn karþýlabileceði zorluklarýn azaltýlmasý, eðer banka güç durumda durumda ise bunun etkisinin azaltýlmasý, müþterilerin güvenini saðlamak için etkin bir düzenleme yapýlmasýnýn Berna KOÇER Finansman Dairesi Uzmaný Erol ORTABAÐ Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi Uzmaný 9 TOPLANTI TMSFye devredilen bankalara baktýðýmýz zaman süreç içerisinde 26 banka þu anda hâlâ yönetimimiz altýndadýr. Bunlarýn ya tasfiye sürecini yönetiyoruz ya satmaya çalýþýyoruz veya varlýklarýný ortadan kaldýrmaya çalýþýyoruz. Aslýnda krizin büyüklüðü açýsýndan çok önemli. Bugüne kadar 43 milyar dolara ulaþan bir bankacýlýk aktifini kaybetmiþ durumdayýz. saðlanmasý ile Ýngiltere Merkez Bankasýnýn hem ülke içinde hem de ülke dýþýnda yetkili denetim otorileri ile etkin çalýþmasýnýn gerçekleþtirilmesi konu baþlýklarýna deðinilmiþtir. White&Caseden Dr. Henning Berger Garanti Sistemlerindeki Yetersizliðinin Giderilmesi Ýçin Çözümler konulu bir sunum yapmýþ, garanti sistemlerindeki yetersizliklerin günümüzde gittikçe arttýðýný, finansal krizin garanti sistemlerindeki eksiklikleri daha da körüklediði, ancak bu eksikliklerin krizle sýnýrlanmadýðý ve mevzuatta yapýlacak deðiþikliklerle giderilmesi gerektiði vurgulamýþtýr. Denetimleri konulu bir sunumunda, FDICnin deneyimi, sýnýr ötesi uygulamalarý ve sýnýr ötesi banka faaliyetlerinin kontrolünün saðlanmasý konusunda günümüzde yapýlan çalýþmalara deðinmiþtir. Fransa Mevduat Sigorta Kurumu Yönetim Kurulu Baþkaný Charles Cornut, Finansal Güvenlik Aðýnda Bankacýlýk Sektörü ile Denetleyici Otoriler Arasýndaki Görev Daðýlýmýnda Fransa Örneðini anlatmýþtýr. FDIC Sigorta ve Araþtýrma Dairesinden George Hanc, Etkin Mevduat Sigorta Sisteminin Ön Koþullarý konulu bir sunum yapmýþtýr. Sunumda mevduat sigortasýnýn ön koþullarýna ve ahlaki çöküntüye deðinilmiþ, hangi ekonomik koþullarda altýnda hangi mevduat sigorta sisteminin uygulandýðýna iþaret edilmiþ, mevduat sigortasý ve bankacýlýk sektör yapýsý ile FDICýn kuruluþ aþamalarý anlatýlmýþtýr. FDICten Gregory Muse Mevduat Sigortasý Konusunda Kamuoyunun Bilgilendirilmesi konulu bir sunum gerçekleþtirmiþtir. Sunumda FDICnin tanýtýmý için yapýlan yayýn, ilan ve bunun gibi etkinlikler anlatýlmýþtýr. Finansal Güvenlik Aðýnda Mevduat Sigorta Sistemleri ve Ýhtiyat Amaçlý Yapýlacak Düzenlemeler ve Denetlemeler konulu sunumu, Avrupa Banka Federasyonu Bankacýlýk Denetleme Daire Baþkaný Robert Priester gerçekleþtirmiþtir. Sunumda güvenlik aðý ile mevduat sigorta sistemlerinin genel özelliklerine deðinilmiþ, bu sistemlerin bir kurtarma planý gibi iþlev görmediðini, günümüzde ulusal gözüken risklerin aslýnda ülke sýnýrlarýný oldukça aþtýðýný, bu sebeple etkin bir denetim mekanizmasýnýn geliþtirilmesinin gerekli olduðu belirtilmiþtir. TV, internet gibi araçlarla kamuoyu bilincinin arttýrýlmasý gerektiði vurgulanmýþtýr. Avrupada ülkelere göre mevduat sigorta sistemlerinin deðiþtiði, bu nedenle merkez bankalarý ile banka düzenleyici otoritelerinin daha fazla iþbirliði ve bilgi aktarýmý yaparak finansal istikrarýn daha fazla etkin bir biçimde saðlanmasýna katkýda bulunmalarý gerektiðini belirtmiþtir. A.B.D.den Douglas Roeder Büyük ve Kompleks Banka Organizasyonlarýnýn Sýnýrötesi 10 Tayvan Merkez Mevduat Sigortasý Kurumu Uluslararasý Ýliþkiler ve Araþtýrma Daire Baþkaný Yvonne Fan, Kamuoyu Bilincinin Oluþturulmasýnda Bilginin Gücü konulu bir sunum yapmýþtýr. Sunumda geçmiþ tecrübeler çerçevesinde, -Bankalara ve finansal piyasalara güvenin kýrýlgan olduðu, -Etkili bir mevduat sigorta sistemine ihtiyaç duyulduðu, - Kamuoyu bilinçlendirilmesinin zorunlu olduðu belirtilmiþtir. Etkili bir kamuoyu bilgilendirme kampanyasý için hedef kitle seçiminin, verilecek mesajlarýn, iletiþim araçlarýnýn, bütçe ile yeterli kaynaklarýn iyi ve doðru belirlenmesi gerektiði belirtilmiþtir. Hedef kitlenin kurumsal mevduat sahipleri, düzenleyici otorite, medya, kamuoyu ve üye kuruluþlar olduðu belirtilmiþtir. Verilecek mesajlarýn kýsa, öz ancak kapsamlý olmasý, bir çok dilde yayýnlanmasý gerektiði, açýk ve yanlýþ anlaþýlmalara sebebiyet vermeyecek nitelikte olmasý gerektiði belirtilmiþtir. Ayrýca, mevduat sigorta sisteminin özellikleri, kamuoyunun güveninin kazanmak ve güçlendirmek için düzenli olarak yayýnlanmasý gerektiði vurgulanmýþtýr. SEMÝNER FÝNANSAL ÝSTÝKRAR ve EKONOMÝK KAPSAMA Uluslararasý Mevduat Sigortacýlarý Birliði (IADI) tarafýndan düzenlenen 7. yýllýk toplantý ve konferans Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC) ev sahipliðinde 27-30 Ekim 2008 tarihleri arasýnda Washington DC, Amerikada gerçekleþmiþtir. Finansal Ýstikrar ve Ekonomik Kapsama konulu konferans ve toplantýlara Kurumumuzu temsilen Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL ve Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi Uzmaný Elif ARIPINAR katýlmýþtýr. Yýllýk toplantý, konferans ve ilgili toplantýlara yaklaþýk olarak IADI üyesi mevduat sigortasý kuruluþlarýndan 120 kiþi, FDIC temsilcisi 70 kiþi ve üye olamayan kuruluþlardan 50 kiþi katýlým saðlamýþtýr. Konferansta IADI üyelerinden ve diðer kuruluþlardan 42 üst düzey yetkili konuþmacý olarak yer almýþtýr. Üyesi olduðumuz IADI tarafýndan düzenlenen 7. yýllýk toplantý ve seminer IADI komite ve alt komitelerinin toplantýlarý ile baþlamýþtýr. Bilindiði üzere IADInýn Üyelik ve Ýletiþim Komitesi, Eðitim ve Konferans Komitesi, Denetim Komitesi, Araþtýrma ve Yönlendirme Komitesi, Hukuk Komitesi ve Finans ve Planlama Komitesi bulunmaktadýr. Bu komite ve alt komite toplantýlarýnda çalýþmalar deðerlendirilmiþ ve haftanýn ikinci günü gerçekleþtirilecek olan IADI icra kurulu toplantýsý için ön hazýrlýklar yapýlmýþtýr. Bu toplantýlarda Kurumumuz açýsýndan da oldukça önemli olabilecek konular görüþülmüþtür. Bu konulardan biri de uluslararasý birlikler ve kuruluþlarla iþbirliðinin arttýrýlmasýdýr. Bu kapsamda özellikle Merkez Bankalarýnýn Merkez Bankasý olarak kabul edilebilecek, Bank for International Settlements (BIS) ile iliþkiler geliþtirilmiþtir. Eðitim ve Konferans Komitesi, BIS içerisinde yer alan Finansal Ýstikrar Enstitüsü (FSI) ile ortak bir internet tabanlý eðitim programý hazýrlamaktadýr. Buna ek olarak önümüzdeki yýl içerisinde dört seminer ve Mevduat Sigortacýlýðýnýn Temel Prensipleri konulu bir konferans düzenlenmesi planlanmaktadýr. Araþtýrma ve Yönlendirme Komitesi yine BIS ile Mevduat Sigortacýlýðýnýn Temel Prensiplerinin BIS tarafýndan uluslararasý bir standart olarak kabul edilmesi ve bildirge olarak yayýnlanmasý için çalýþmalarý sürdürmektedir. Toplantýda yapýlacak araþtýrma çalýþmalarýnýn daha etkin hale getirilmesi, düzenlenmesi ve geliþtirilmesi hususu da belirtilmiþtir. Haftanýn ikinci günü IADI icra kurulu toplantýsý ile baþlamýþtýr. Bilindiði üzere Türkiye icra kuruluna üyedir ve toplantýda Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL tarafýndan temsil edilmiþtir. Bu toplantýda IADI Sekreterlik çalýþmalarý, genel kurul hazýrlýklarý ve komite ve alt komitelerde görüþülen konular icra kuruluna sunulmuþ, kurul tarafýndan deðerlendirilmiþ ve onay gerektiren konular onaylanmýþtýr. Bu toplantýlarda IADInýn çalýþmalarýný izleme ve katkýda bulunabileceðimiz alanlarý belirleme imkaný olmuþtur. Çalýþmalarýn ana konusu mevduat sigorta kuruluþlarýnýn uluslararasý bilgi, iletiþim ve ortak çalýþma standartlarýna sahip olmasýna yöneliktir. Günün ikinci yarýsýnda bölgesel komite toplantýlarý gerçekleþmiþtir. Kurumumuz bilindiði üzere hem Avrupa bölgesel komitesine hem de Ortadoðu ve Kuzey Afrika bölgesel komitesine üyedir. Toplantýlarýn eþ zamanlý olmasý nedeni ile Avrupa bölgesel komite toplantýsýna katýlým saðlanmýþtýr. Bu toplantýnýn ana konusu IADI ile Avrupa Mevduat Sigortacýlarý Forumunun (EFDI) iliþkilerinin geliþtirilmesi olmuþtur. Özellikle Batý Avrupa ülkelerinin çoðunluðu sadece EFDI üyesidir ve IADIüyesi deðildir. Yeni üye olarak geçtiðimiz sene içerisinde Ýngiltere IADIya üye olmuþtur. Ýliþkilerin geliþtirilmesi için, bu yýllýk toplantýya EFDI Baþkaný (Ýtalya) ve EFDI Baþkan Yardýmcý (Almanya) da davet edilmiþlerdir. Özellikle araþtýrma ve geliþtirme çalýþmalarýnda EFDI ile ortak çalýþýlmasý üzerinde durulmuþtur. Avrupa bölgesel komitesinin baþkanýnýn (Çek Cumhuriyeti) icra kurulunda görev süresinin dolmasý nedeni ile yeni komite baþkaný (Macaristan) seçilmiþtir. Toplantýda üyeler ülkelerinde olan ekonomik ve finansal geliþimleri kýsaca anlatmýþlardýr. Hemen hemen tüm geliþmeler yaþanan mevcut finansaÝ krizle baðlantýlý olduðu için toplantýnýn ana gündemi mevcut finansal kriz olmuþtur. Bu krizin tüm ülkeler için ciddi bir zorluk olmakla birlikte, mevduat sigortacýlýðý açýsýndan farklý bir dönemi baþlattýðý, mevduat sigortacýlarýnýn ve diðer güvenlik aðý üyelerinin konumunun önemini ortaya çýkardýðý belirtilmiþtir. Hazýrlayan: Elif ARIPINAR Fon Uzmaný Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi 11 SEMÝNER Oturumda mevcut krizin bir karmaþýklýk ve yüksek borçlanma krizi olduðuna, yatýrým bankalarýnýn ilk baþta sermayelerinin 12 katý kadar borçlanmasýna izin verilirken oranýn 30 kata kadar çýktýðýna deðinilmiþ, geçmiþin bugünden farklý olduðu ve tam olarak anlaþýlamayan ürünlerden korunmak için daha fazla þeffaflýk gerektiði belirtilmiþtir. Üçüncü gün IADIýn Finansal Ýstikrar ve Ekonomik Kapsama konulu konferansý baþlamýþtýr. Finansal Ýstikrar konusu üçüncü gün Ekonomik Kapsama konusu ise dördüncü gün tartýþýlmýþtýr. Yýllýk toplantý ve konferansýn konusu bir önceki seneden belirlenmektedir. Toplantýlar ve konferanslar bir sene süren çalýþmalar sonucunda gerçekleþmektedir. Burada belirtecek olursak ev sahibi FDICnin toplantý ve konferanslarýn en iyi þekilde gerçekleþmesi için ciddi bir çalýþma gösterdiði gözlemlenmektedir. Toplantý ve konferans yeri olarak FDICnin içinde bir otel de bulunan Washington DCye çok yakýn Arlington, Virginiada yer alan tesislerinin kullanýlmasý da toplantý ve konferansýn yoðun ortamýný sürdürmek açýsýndan yararlý olmuþtur. Toplantý odalarýnýn giriþ bölümünde yer alan tanýtým kiosklarda mevduat sigorta kuruluþlarý ve ilgili kuruluþlar faaliyet raporlarýný ve tanýtýcý yayýnlarýný sergilemiþler, ülkelerinde yapýlan çalýþmalarý tanýtmýþlardýr. Kurumumuzun kioskunda faaliyet raporumuzun yanýsýra Türkiye tanýtýmýný, faaliyet raporumuzu ve Türkiyede gerçekleþen IADI ve EFDI toplantýlarýný içeren DVDlerden oluþan bir set sunulmuþtur. Bilindiði üzere mevcut finansal kriz geçtiðimiz yýlýn ortalarýnda baþlamýþtýr, fakat bugünkü durumuna gelmesi nispeten yenidir, ve Finansal Ýstikrar toplantýnýn konusu olarak seçilirken mevcut gündemle bu derece uyum içerisinde olacaðý bilinmemektedir. Bu nedenle konferans tüm katýlýmcýlar için önemli bir paylaþým ortamý olmuþtur. Konferans IADI Baþkaný ve FDIC Baþkan Yardýmcýsý Martin G. GRUENBERGin baþlangýç konuþmasý ile baþlamýþtýr, daha sonra FDIC Baþkaný Sheila C. BAIR açýlýþ konuþmasý yapmýþtýr. Dünyanýn en güçlü ikinci kadýný olarak seçilen BAIR finans kesiminin mevcut durumu ve FDIC çalýþmalarý hususunda bilgi vermiþtir. Daha sonra yapýlan ilk oturumun konusu mevcut finans piyasasýnda oluþan zorluklar ve bunlarýn finansal kuruluþlara etkileri olmuþtur. Oturum BIS Parasal ve Ekonomik Departmanýnýn eski Baþkaný tarafýndan idare edilmiþ, ve konuþmacý olarak Finansal Ýstikrar Fonu (FSF), Uluslararasý Para Fonu (IMF) üst düzey yöneticileri, yine bir Amerikan düzenleme ve denetleme kuruluþu olan Para Birimi Kontrol Ofisi (OCC) eski Baþkaný ve FDICnin Arlington, Virginiadaki tesislerine de adýný veren FDICnin eski Baþkaný L. William SEIDMAN yer almýþtýr. Oturumda mevcut krizin bir karmaþýklýk ve yüksek borçlanma krizi olduðuna, yatýrým bankalarýnýn ilk baþta sermayelerinin 12 katý kadar borçlanmasýna izin verilirken oranýn 30 kata kadar çýktýðýna deðinilmiþ, geçmiþin bugünden farklý olduðu ve tam olarak anlaþýlamayan ürünlerden korunmak için daha fazla þeffaflýk gerektiði 12 belirtilmiþtir. Öðle yemeðinde konuþmacý olarak Amerika Merkez Bankasý (FED) eski Baþkaný bir konuþma yapmýþ ve uluslararasý iþbirliðinin üzerinde durmuþtur. Konferansýn ikinci oturumunun konusu geçmiþ ve mevcut finasal krizlerde mevduat sigortacýlarýnýn rolü olmuþtur. Bu oturum IADI eski Baþkaný ve Malezya Mevduat Sigorta Kuruluþu Baþkaný Jean Pierre SABOURIN tarafýndan idare edilmiþ, ve konuþmacý olarak Nijerya, Amerika, Türkiye, Japonya, Meksika ve Ýngiltere mevduat sigorta kuruluþlarýnýn üst düzey yöneticileri yer almýþtýr. SABOURIN mevduat sigortacýlýðýnýn finansal krizlerde ne derece önemli bir görev üstlendiðinin yaþanan finansal kriz ile ortaya çýktýðýný belirtmiþtir. Türkiyenin yaþadýðý krizler ve bunlardan edinilen tecrübelerle ilgili sunum Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir. ÇABUKEL Türkiyede geçmiþte yaþanan krizlerin sýnýr ötesi krizler olmadýðýný, fakat bugün yaþanan krizin dünyadaki ekonomik entegrasyon nedeni ile hiçbir geliþmiþ veya geliþmekte olan ülkenin sýnýrlarý dahilinde kalamayacaðýný ifade etmiþtir. Ülkelerden geçmiþte kriz yaþayanlar bu krizlerle de ilgili bilgi verirken Ýngiltere ilk defa karþýlaþtýðý kriz ortamýnda almaya çalýþtýklarý önlemleri belirtmiþtir. Konferansýn üçüncü oturumunda IADI temel prensipleri ve mevduat sigortacýlarý için yeni araþtýrma ve yönlendirmeler üzerinde durulmuþ, burada daha önce komite çalýþmalarýnda da deðinilen konular toplu olarak sunulmuþtur. Ýdareci olarak Macaristan mevduat sigorta kuruluþu üst düzey yöneticisi yer almýþ, Nijerya, Kore ve Kanada üst düzey yöneticileri sunum yapmýþ, bir Loyola Üniversitesi iþ idaresi profesörü ve bir BIS ekonomisti de tartýþmacý olarak oturuma katýlmýþlardýr. BIS ile temel prensipler konusunda çalýþmalarý yürüten David WALKER (Kanada) bu konuda bilgi vermiþ, Nijerya sigorta kapsamý ve Kore fonlama ile ilgili yönlendirmeleri sunmuþtur. Tartýþmacýlar özellikle temel prensiplerin kriz dönemlerinde u y g u l a n a b i l i r l i ð i n i s o r g u l a m ý þ l a r d ý r. Dördüncü gün Ekonomik Kapsama konusu tartýþýlmýþtýr. Ekonomik Kapsama genel anlamý ile kiþilerin ekonomiye katýlýmýný ifade etmekle birlikte toplantýda daha çok Finansal Kapsama üzerinde durulmuþtur. Ekonomik Kapsamanýn içerisinde yer alan eðitime, iþ ortamýna katýlým gibi konulara pek deðinilmemiþ daha çok Finansal Kapsamanýn içerisinde yer alan, kiþilerin banka, finans, para ve borsa sistemine hem borç ve sermaye veren hem de borç ve sermaye alan olarak katýlýmlarý incelenmiþtir. Burada da üstünde durulan konu geliþmiþ finansal ürünlerin henüz mevcut olmadýklarý piyasalarda kullanýmý SEMÝNER deðil, mevduat ve krediden oluþan en temel bankacýlýk ürünlerini kullanmayan kiþilerin finans sistemine dahil edilmesi olmuþtur. Konu mevduat sigortacýlýðý ve ekonomik kapsamanýn birbirlerine karþýlýklý etkisi açýsýndan önemlidir. Dördüncü günün baþlangýç konuþmasý tekrar IADI Baþkaný ve FDIC Baþkan Yardýmcýsý Martin G. GRUENBERG tarafýndan yapýlmýþtýr. Açýlýþ konuþmasýnda Fakirlere Yardým Danýþma Grubu (Consultative Group to Assist the Poor/CGAP) Baþkaný ekonomik kapsama global bir bakýþ konulu konuþmasýný gerçekleþtirmiþ, mikrofinansýn -fakir kesimlere çok az miktarlarda kredi saðlanmasý ve çok az tutarda mevduat toplanmasý- önemi üzerinde durmuþ, pek çok uluslararasý bankanýn mikrofinans departmanlarý kurduðunu belirtmiþtir. Mevcut ekonomik koþullarýn fakir kesimlerin ekonomik kapsama katýlmasýnýn önemini arttýrdýðý vurgulanmýþtýr. Ýlk oturumda Dünya Bankasý ve IFCnin Ekonomik Kapsama konusunda en önde gelen isimlerinden olan Anjali KUMAR ekonomik kapsamanýn ölçülmesi ile ilgili bilgi vermiþtir. KUMAR ekonomik kapsamanýn hem arz hem de talep tarafýnda ölçülebildiðini belirtmiþ, ekonomik kapsamaya eriþimin geliþmiþ ülkelerde %80 ve üzerinde oranlarda olduðunu vurgulamýþtýr. Ýkinci oturumda ekonomik kapsamanýn geliþtirilmesi için yaratýcý yöntemlerden söz edilmiþtir. Michigan Üniversitesinden bir hukuk profesörü oturumu idare etmiþ, Kanada, Güney Afrika, Ýngiltere ve Amerikada ekonomik kapsama konusunda çalýþan üst düzey yöneticiler konuþmacý olarak yer almýþlardýr. Amerikalý konuþmacý, kurucusunun mikrofinans konusunda yaptýðý çalýþmalar nedeni ile Nobel Barýþ Ödülü aldýðý Grameen Foundationýn üst düzey yöneticisi olarak oturuma katýlmýþtýr. Burada öncelikle devletin bu konuda yapabileceði çalýþmalara deðinilmiþ, bu konuda uygulanabilecek yaratýcý politikalar tartýþýlmýþtýr. Öðle yemeði sýrasýnda toplantýya konuþmacý olarak davet edilen fakat gelemeyen Hindistan Mevduat Sigorta Kuruluþu Baþkanýnýn Hindistandaki mevduat sigorta sistemi ile ilgili yaptýðý konuþma video kayýtlarýndan izlenmiþtir. Konferansýn üçüncü oturumunun konusu uluslararasý finansal okuryazarlýk olmuþtur. Burada dünya çapýnda finansal eðitimin mevduat sigortacýlýðý konusunda toplumsal farkýndalýðý ve halkýn finansal sisteme olan güvenini arttýrmasý üzerinde durulmuþtur. Toplantýyý Amerikan Hazinesinin finansal okuryazarlýk konusunda çalýþan üst düzey yöneticisi idare etmiþ, Kanada, Filipinler, Ýrlanda ve Amerikadan bu konularda çalýþan üst düzey yöneticiler panelist olarak katýlmýþlardýr. Oturumda panelistler ülkelerinde finansal okuryazarlýðý arttýrma amaçlý yaptýklarý çalýþmalarý iletmiþ ve bu konuda çektikleri tanýtým filmlerini de göstermiþlerdir. Filipinler özellikle öðrencilerin finansal okuryazarlýðýný arttýrma çalýþmalarýna deðinmiþtir. Konferansýn dördüncü oturumunda ekonomik kapsamanýn geliþtirilmesinde mevduat sigortacýlýðýnýn rolü tartýþýlmýþtýr ve dünya çapýnda toplumsal farkýndalýðý ve kapsamayý arttýrýcý yöntemlere deðinilmiþtir. Toplantý Ürdün Mevduat Sigorta Kuruluþu Baþkaný tarafýndan idare edilmiþ, konuþmacý olarak Malezya, Meksika, Amerika, Nijerya ve Hindistanýn mevduat sigorta kuruluþlarý üst düzey yöneticileri yer almýþtýr. Konuþmacýlar hem ülkelerinde olan mevcut durumu belirtmiþler, hem de konunun geliþtirilmesi için yapýlan çalýþmalar konusunda bilgi vermiþlerdir. Hindistan ekonomik kapsama ve finansal kapsama kavramlarýný açýklamýþ, her iki kavram arasýndaki baðlantýlarý belirtmiþtir. Hindistanýn ekonomik kapsama ve finansal kapsama konusunda önemli bir örnek olduðunu vurgulamýþtýr. Konferansýn beþinci oturumunda IADI Baþkaný Martin G. GRUENBERG ve IADI Genel Sekreteri Donald INSCOE konferansýn amacýný ve önemini özetleyerek toplantýnýn kapanýþýný gerçekleþtirmiþtir. Türkiyenin yaþadýðý krizler ve bunlardan edinilen tecrübelerle ilgili sunum Fon Baþkan Yardýmcýsý Dr. Rýdvan ÇABUKEL tarafýndan gerçekleþtirilmiþtir. ÇABUKEL Türkiyede geçmiþte yaþanan krizlerin sýnýr ötesi krizler olmadýðýný, fakat bugün yaþanan krizin dünyadaki ekonomik entegrasyon nedeni ile hiçbir geliþmiþ veya geliþmekte olan ülkenin sýnýrlarý dahilinde kalamayacaðýný ifade etmiþtir. Beþinci gün AIDI yýllýk genel toplantýsý gerçekleþtirilmiþ, bu genel kurulda tüm ülkelerin temsilcileri tarafýndan oylama yapýlarak alýnacak idari kararlar alýnmýþ, icra kuruluna yeni üyelerin seçimi gerçekleþtirilmiþ, icra kurulunda görev sürelerini tamamlayan üyelere takdir belgeleri verilmiþtir. Toplantýda yýlýn mevduat sigortasý kuruluþu seçimine FDIC ve Malezya mevduat sigorta kuruluþunun aday gösterildiði ve FDICnin yýlýn mevduat sigorta kuruluþu seçildiði açýklanmýþtýr. Toplantýnýn devamýnda IADI Baþkaný Martin E. GRUENBERG tarafýndan yeni icra kurulu üyelerine baþarý dilenmiþ, IADI ve EFDI iþbirliði, IADI ve FSI iþbirliði ve IADI Baþkanýnýn öncelikleri üzerinde durulmuþ, bölgesel komitelerin baþkanlarý bölgelerinde olan geliþmeler konusunda genel kurulu bilgilendirmiþlerdir. Toplantý gelecek sene Basel/Ýsviçre ve Meksikada yapýlacak olan icra kurulu toplantýlarý ve Basel/Ýsviçrede yapýlacak yýllýk toplantý ve konferansýn açýklanmasý ve tekrar görüþme temennileri ile kapatýlmýþtýr. IADI/EFDI ortak idare komitesi yýllýk genel toplantýnýn bitiminde kýsa bir toplantý gerçekleþtirmiþtir. Kurumumuz ve ülkemiz açýsýndan bu toplantýda farklý olan husus, bu þekilde bir dönemde bu toplantýya katýlmak, daha önce bu tarz bir finansal krizle karþýlaþmamýþ olan ülkelerin yaklaþýmlarýný ve çalýþmalarýný görmek, anlamak ve tecrübelerimizi aktarmak olmuþtur. 13 MAKALE EKONOMÝK KÜRESELLEÞMENÝN YOL AÇTIÐI PROBLEMLER: TEORÝK BÝR BAKIÞ Yeni dünya düzeni taraftarlarýna göre, küreselleþme kaçýnýlmaz bir olgu ve bu olgunun gereklerini yerine getirmek her ulus-devletin yapmasý gereken görevlerdendir. Doðal olarak, ulus-devlet kavramýnýn sýkça tartýþýldýðý ve globalleþen dünyada, önceden çizilmiþ maddi sýnýrlarýn anlamlarýný yitirdiði yönünde yeni tezler de ileri sürülmeye baþlanmýþtýr. ÖZET Bu çalýþma, ekonomik küreselleþme kavramýný incelemeye çalýþmaktadýr. Küreselleþme, uzunca bir zaman önce baþlamýþ olan ve halen sürmekte olan bir süreçtir. Günümüz dünyasýnda ekonomi ve politika çok yakýn olarak birbiriyle iliþkilidir. Bu açýdan herhangi biri, televizyon ekranlarýnda Dünya Ticaret Örgütü karþýtlarýný ya da Afrika kýtasýndaki açlýðý rahat bir þekilde gözlemleyebilir. Bu durum ekonomik küreselleþme ile de yakýndan iliþkilidir. Bu makalede ilk önce ekonomik küreselleþmenin teorik ve kurumsal kökenleri üzerinde durulmuþtur. Buna ilaveten yerel ekonomik iliþkiler mercek altýna alýnmýþtýr. Ekonomik karþýlýklý baðýmlýlýk, uluslararasý finansal aðlar ve uluslararasý ticaret de bu baðlamda incelenmiþtir. Son olarak çok uluslu þirketlerin, kâr güdüsü ile büyüme ve rekabet ile saldýrganlýk gibi ikili davranýþ özellikleri ele alýnarak acil problem alanlarý tartýþýlmýþ ve bu konuyla ilgili diðer anlamlara vurgu yapýlmýþtýr. Anahtar Kelimeler: Ekonomik Küreselleþme, Çok Uluslu Þirketler, Uluslararasý Ticaret, Ekonomik Ýliþkiler. 1. GÝRÝÞ 1980lerden beri dünya ekonomisinde meydana gelen geliþmeler, sosyal bilimcilerin küreselleþme kavramý üzerinde yoðunlaþmasýna neden olmuþtur. Aslýnda çok yeni olmayan bu kavram etrafýnda düþünmeyi en fazla artýran olaylar Sovyetler Birliðinin daðýlmasý (1991), Avrupa Birliðinin ilan edilmesi (1994) ve bu yýllarda büyük hýz kazanan iletiþim ve haberleþme alanýnda yaþanan devrimlerdir. Bu kavram etrafýnda meydana gelen kutuplaþmalar, kavramýn önemini artýrmýþ ve bu konudaki tartýþmalar hýz kazanmaya baþlamýþtýr. Yeni dünya düzeni ve liberalleþme kavramlarý da küreselleþme ile paralel olarak ele alýnmaya baþlamýþtýr. Yeni dünya düzeni taraftarlarýna göre, küreselleþme kaçýnýlmaz bir olgu ve bu olgunun gereklerini yerine getirmek her ulus-devletin yapmasý gereken görevlerdendir. Doðal olarak, ulus-devlet kavramýnýn sýkça tartýþýldýðý ve Fatih DENÝZ Strateji Geliþtirme Dairesi/Fon Uzmaný 14 globalleþen dünyada, önceden çizilmiþ maddi sýnýrlarýn anlamlarýný yitirdiði yönünde yeni tezler de ileri sürülmeye baþlanmýþtýr. Bu kapsamda küreselleþmeye, her ulusun geleceðini doðrudan ilgilendiren bir olgu olarak bakmak zorunlu hale gelmiþtir. Küreselleþmeyi bu denli önemli hale getiren diðer geliþmeler ise, yaþanan enformasyon ve teknolojik devrimin son derece hýzlý bir þekilde yol almasý ve büyük bir ekonomik dev olarak görülen Sovyetler Birliðini dahi yutarak büyümesini devam ettirmesidir. Bu çalýþmada, ekonomik küreselleþmenin kuramsal ve kurumsal temeli ile küreselleþme etrafýnda meydana gelen temel sorunlara eleþtirel bir yaklaþýmda bulunularak bu çerçevede ortaya çýkan belli baþlý sorun alanlarýna deðinilmektedir. 2. KURAMSAL ALTYAPI Ekonominin küreselleþmesi, kapitalist serbest piyasa ekonomisinin, rekabetin, üretim ve tüketim iliþkilerinin ulus-aþýrý hale gelmesidir. Ekonomik iliþkilerin uluslararasýlaþmasý ise küreselleþmeyi tarif etmek için tek baþýna yeterli deðildir. Ekonominin neden uluslararasý hale geldiði sorusunun cevabý þu faktörlerde gizlidir: yerel üretimin yetersiz oluþu, uluslararasý fiyat farklýlýklarý ve mal farklýlaþmasý. Yerel üretimin yetersiz kalmasýnýn nedenleri kaynak daðýlýmýnýn dengesizliði, teknik eleman eksikliði ve farklý geliþmiþlik seviyelerinin varlýðýdýr. Fiyat farklýlaþmalarýnýn nedeni ise maliyetlerin farklý olmasýdýr. Mal farklýlaþmasý ise bireysel tatmin ile ilgili bir konudur. Bu sebeplerden dolayý ekonomik iliþkiler uluslararasý hale gelmiþ ve uluslararasý ticaret doðmuþtur. Kapitalist serbest piyasa ekonomisinin veya serbest ticaretin insanoðlunun nihai güvenliði ve özgürlüðünü saðlama iddiasý vardýr. Bu amaca ulaþmak için sahip olduðu öngörüler ise þunlardýr: rekabet yeni buluþlarý teþvik eder, verimliliði artýrýr ve böylece fiyatlar düþer. Ýþ bölümü, uzmanlaþmaya neden olur ve böylelikle yine verimlilik artar ve fiyatlar düþer. Üretim birimi büyüdükçe iþ bölümü ve uzmanlaþma da artar ve daha fazla kâr elde edilir (Morris, 1996: 219). Not: Yazarýn makalesi 2006 yýlýnda Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisinde yayýnlanmýþtýr. Cilt 2, Sayý 3, ss. 163-181. MAKALE Ekonomi uluslararasý hale gelirken bunun düþünsel çerçevesi de Adam Smith ve David Ricardo gibi kuramcýlar tarafýndan çizilmiþtir. Smithin ortaya attýðý mutlak üstünlükler teorisine göre uluslararasý ticaret, her ulus üretiminde mutlak üstünlüðe sahip olduðu, maliyetleri en aza çekebildiði malý üretebildiði sürece tüm devletler için kârlý olabilir. Smithin kafasýndaki modelde liberal ekonomi, yani serbest piyasa kapitalizmi, tekellerin deðil tüm insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak amacý ile ortaya çýkmýþ olan bir mekanizmadýr. A. Smith Milletlerin Zenginliðinde, ekonomideki devlet korumacýlýðýný ve merkantilist yapýlarý eleþtirmiþ, gittikçe tekel niteliði kazanan iþletmelerin hükümetlerce korunmasýnýn, görünmez bir el tarafýndan düzenlenen rekabetçi piyasayý ve onun içindeki küçük ölçekli alýcý ve satýcýlarý olumsuz yönde etkileyeceðini öne sürmüþtür. Smithe göre tam rekabet piyasasý denen bu sistemde çok sayýdaki alýcý ve satýcý fiyatlarý etkileyememekte ve denge noktasýný arz ile talebin kesiþtiði yer belirlemektedir. Görünmez el (invisible hand) adýný verdiði bu sistem her zaman için dengeye ulaþma eðilimindedir. Özetle Smith kapitalist serbest piyasa ekonomisinin ve liberal uluslararasý ticaretin insanoðlunun nihai güvenlik ve özgürlük arayýþýna cevap olabileceðini düþünmekteydi. Ricardonun karþýlaþtýrmalý üstünlükler teorisi ile ortaya çýkmasýnýn nedeni þudur: þayet bir devlet iki veya daha çok sayýda malýn üretiminde mutlak üstünlüðe sahip ise o zaman ne olacaktýr? Uluslararasý ticaret gerçekleþmeyecek midir? Ricardoya göre bir devlet diðer devletlere göre birkaç malýn üretiminde mutlak üstünlüðe sahip olabilir. Bununla birlikte o devlet kendi içinde mallardan birisini ötekilere göre daha düþük maliyet ile üretebilir. Bu durumda o ülke ürettiði mallardan en çok maliyet avantajýna sahip olduðu malýn üretiminde uzmanlaþmalý ve diðer mallarý öteki devletlerden almalýdýr. Böylece kâr elde eder ve uluslararasý ticaret her iki taraf için de fayda saðlar. Uluslararasý ticaret büyüdükçe devletlerin üretim fazlalarý da artar, verimlilik ve etkinlik çoðalýr ve refah artar (Goldsmith, 1996: 172). Geleneksel klasik yaklaþým böyle olmakla beraber, 1990lardan itibaren küreselleþmenin hýz kazanmasýyla iktisadi anlamda küreselleþmenin teorik ve pratik açýdan algýlanmasý konusunda farklý yaklaþýmlar ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. Buna göre ekonomik küreselleþme, artan sýnýr ötesi karþýlýklý baðýmlýlýða, mal, hizmet ve para piyasalarýnýn bütünleþmesine iþaret etmektedir (Narula, 2000: 141142). Ekonomik faaliyetlerde yaþanan sýnýr ötesi geniþleme, uluslararasý ticaret, doðrudan yabancý yatýrýmlar ve sermaye piyasasýnda yaþanan geliþmeler þeklinde ortaya çýkmaktadýr. Ulusal ekonomilerin ihracat oranlarýnýn artmasý ile küreselleþmenin ticaret boyutundaki geliþmeler açýkça gözlenmektedir. Örneðin geliþmiþ ülkelerde (GÜ) uluslararasý ticaretin toplam üretime oraný 1987 yýlýndan 1998e kadar %27den %29a, geliþmekte olan ülkelerde (GOÜ) ise %10dan %17ye yükselmiþtir (The World Bank, 17 Ocak 2001). Küresel ekonomik entegrasyon, üretim faktörlerinin bir kýsmýnýn ya da tamamýnýn uluslararasý ekonomik sisteme entegre olmasýný içermesi ile küresel liberalizasyonla eþ anlý olarak geliþmektedir. Bu konuda oluþmuþ olan geniþ bir ekonomik literatür, farklý tartýþma noktalarýna iþaret etmektedir. Bazý yazarlara göre, bölgesel ekonomik entegrasyon giriþimleriyle karþýlaþtýrýldýðýnda, bütüncül ve küresel bir liberalizasyonun, ekonomik büyüme açýsýndan daha anlamlý sonuçlar doðurduðu ve bu tür politika tercihlerinin daha yüksek büyüme hýzlarýna ulaþmayý saðladýðý (örneðin Vamvakidis, 1999: 42) belirtilmektedir. Þayet finansal sistemde yerinde düzenlemeler yapýlýrsa, finansal liberalizasyonun ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkileri olabileceði de bu baðlamda ileri sürülen tezlerdendir (örneðin Balassa, 199091: 66). Daha sonraki çalýþmalarda (Edison, Levine vd. 2002: 772), finansal küreselleþmenin, farklý açýlýmlarý ile birlikte genellikle açýk ekonomilerde ekonomik baþarýlarý sürükleyeceði üzerinde durulmaktadýr. Bununla birlikte küresel anlamda neo-liberal politikalarýn uygulandýðý geliþmekte olan ülkelerde, gerek büyüme rakamlarý, gerek finansal krizler ve gerekse piyasa geliþmeleri açýsýndan son yirmi yýl içerisinde önemli problemlerin yaþandýðý ileri sürülmektedir. Geçiþ ekonomileri de denkleme dâhil edildiðine, bu ülkeler içerisinde en iyi performans kaydeden ve AB üyeliði elde eden Polonyada bile yoksulluk oranýnýn 1990lardan daha yüksek düzeyde ortaya çýktýðý gözlemlenmektedir (Rodrik, 2002: 1). Küreselleþmenin ekonomiler üzerindeki temel etkisi, kendi ulusal ekonomilerini kontrol etme konusunda ulus-devletlerin gözle görülür bir þekilde aðýrlýklarýnýn azalmasýnda gözlemlenebilir. Artýk iktisat politikalarý, uluslar-üstü kurumlara ve ticaret anlaþmalarýna daha fazla önem vermeye baþlamýþtýr. Bu durum, ulusal organlardan uluslararasý kurumlara doðru kýsmi bir otorite ve güç transferinin yaþanmasýndan da gözlemlenebilir. Küreselleþmenin ekonomiler üzerindeki temel etkisi, kendi ulusal ekonomilerini kontrol etme konusunda ulus-devletlerin gözle görülür bir þekilde aðýrlýklarýnýn azalmasýnda gözlemlenebilir. Artýk iktisat politikalarý, uluslar-üstü kurumlara ve ticaret anlaþmalarýna daha fazla önem vermeye baþlamýþtýr. Bu durum, ulusal organlardan uluslararasý kurumlara doðru kýsmi bir otorite ve güç transferinin yaþanmasýndan da gözlemlenebilir. Bunu doðrulayan pek çok ekonomik gösterge ortaya çýkmakla birlikte, politik açýdan bakýldýðýnda da yaklaþýk olarak ayný þeyler geçerlidir (Levy, 1997: 317). Artýk uluslararasý kurumlar, hem ulusal ekonomik hem de ulusal politik kararlarýn alýnmasýnda etkili olmaya baþlamýþtýr. Küreselleþmenin, uluslararasý ekonomi-politiðin geçirdiði süreç ile de yakýn bir ilgisi vardýr. Çünkü Soðuk Savaþ döneminde yapýlan anti-komünist amaçlý dýþ yardýmlar ve yatýrýmlarýn küresel bir kapitalist ekonominin inþa edilmesi üzerinde yoðun bir etkisi olmuþtur. Thurowa göre (1997: 99), komünizmin sona ermesinden sonra küresel bir kapitalizm yaratmak için gerekli tehditler sona ermesine raðmen, alýnan tarihsel yol büyük bir 15 MAKALE Sanayi devriminden sonra yerel düzeydeki üretim ve tüketim iliþkileri deðiþmeye baþlamýþtýr. Kitle üretimi kavramýnýn gündeme gelmesi, beraberinde nüfusun þehirlerde toplanmasýný ve kentleþmeyi, burjuvazi sýnýfýný ve uluslaþmayý getirmiþtir. Ýnsanlar artýk bir topluluða deðil de, bir topluma ait olduklarýnýn farkýna varmaya baþlamýþtýr. farklýlýk meydana getirmiþtir. Önü dizginlenemeyen bu küresel ekonomi, artýk düþünce biçimlerini deðiþtirerek herkesin dünya görüþüne þekil vermektedir. Baðýmlýlýk artmýþ, eskisine göre farklý bir arz-talep iliþkisi meydana gelmiþtir. Dünya çapýndaki bankalar, çok uluslu þirketler ve uluslararasý kuruluþlar kendilerini ve çevrelerini oluþturan hak ve çýkarlarla birbirine baðlý olmuþlardýr. Sonuçta küresel ekonomi, tam anlamýyla ve fiziki olarak limanlarda, havaalanlarýnda ve haberleþme sistemlerinde sarsýlmaz bir yere sahip olmuþtur. Thurowa göre, en önemlisi de zihinlerde küresel kapitalist bir ekonominin kök salmýþ olmasýdýr. Bu baðlamda ekonomik küreselleþme, geliþmekte olan ülkeler için her zaman sihirli bir deðnek rolü üstlenmese de dünya çapýnda ticaret hacmini artýrmýþtýr. Bu sonucun arkasýnda pek çok faktör vardýr. Ýlk önce, dünya piyasalarýnýn entegrasyonu ve hýzlý teknolojik deðiþme, düþük iþlem ve iletiþim maliyetlerinden ortaya çýkan verimlilik kazançlarýna yol açmýþtýr. Bu geliþmeler, düþük maliyetler, yüksek pazar etkinliði, yüksek verimlilik, düþük ticaret engelleri ve yeni yatýrým fýrsatlarýnýn ortaya çýkmasý aracýlýðýyla rekabeti artýrmýþtýr. Bu sebeple rekabet, hem GÜleri hem de GOÜleri hemen hemen ayný düzeyde etkilemiþtir. Bu noktada GOÜlerin son yirmi yýlda dünya ticaretine ve küresel ekonomiye aktif olarak katýlmaya baþladýklarý söylenebilir. Çünkü coðrafi sýnýrlar, artýk mal ve hizmetlerin tedarikinin sýnýrlanmasýnda bir faktör olmaktan çýkmýþ bulunmaktadýr. Baþta Asya ülkeleri olmak üzere, yeni geliþen ülkelerin (emerging markets) dünya ticaretindeki önemleri gittikçe artmaktadýr. Ýkinci olarak, banka dýþý mali kurumlarýn, finansal aracýlýk sürecindeki önemlerinin gittikçe arttýðý belirtilmelidir. Bu sebeple, daha yüksek uluslararasý rekabet, daha yüksek ekonomik geliþme, daha yüksek gelir düzeyi, daha kaliteli ürünler ve böylece daha yüksek hayat standartlarý küreselleþme süreci ile birlikte görülebilir (Erçel, 2000: 23) Bütün bu geliþmeler, mevcut politik ve sosyal sistemlerin kapasitesini dýþlayarak zorlamaktadýr. Küresel üretim ve pazarlama yapýlarý þimdi artan hýzlýlýk ve yayýlma ile þekillenmektedir. Küresel ürünler ve ulus-aþýrý firmalar tarafýndan üretilmiþ markalar, küresel bir tüketim kültürünü kuþatmaktadýr. Bu uluslararasý kültür, geliþen (ama henüz tam anlamýyla deðil) haberleþme, teknoloji, hizmetler, taþýmacýlýk ve finans piyasalarý tarafýndan desteklenmektedir. Ortaya çýkan bu uluslararasý sistem, yönetimlerin bir uçtan bir uca etkin olmasýný gerektirmekte; ideal anlamda, yalnýzca ticaret ve parasal akýmlarýn deðil, ekonomik ve ekonomik olmayan yapýlarýn da etkileþim içine girmesini teþvik edip düzenleyen bir çatýnýn oluþmasýný talep etmektedir (Rhodes, 1995: 386). Bu durum ulus-devletleri, kendi yasalarýný küresel standartlarla uyumlulaþtýrmasý konusunda zorlamaktadýr (çevreyi koruyucu politikalar ve iþ hayatý düzenlemeleri gibi). 16 3. KURUMSAL ALTYAPI Liberal ticaret mekanizmasý ekonomiye devlet müdahalesini ve yirmi yýl içinde iki dünya savaþýný engelleyemeyince, 1929 dünya ekonomik bunalýmýnýn da etkisi ile ABD, Ýkinci Dünya Savaþýnýn son yýllarýnda yanýna Ýngiltereyi de alarak Bretton Woods sistemini kurmuþtur. Buna göre, dolar altýn karþýsýnda konvertibilite yeteneði kazanmýþ ve amaç uluslararasý iþlemleri hýzlandýrmak ve döviz kurunu kontrol altýnda tutarak fiyat istikrarýný saðlamak olmuþtur. Böylece uluslararasý büyüme saðlanacak ve refah elde edilecekti. Bu sistem birtakým istikrarsýzlýklar ile boðuþarak 1944ten 1973 yýlýna kadar yaþadý ve 1973teki petrol bunalýmýnýn son noktayý koymasý ile çöktü. Amerika savaþ sonrasý dünyasýnda egemenliðinin ekonomik tabanýný oluþturmak amacý ile Bretton Woods ikizleri adý verilen uluslararasý kurumlarý yarattý (Gökçe, cilt: 3, 1996: 1938). Söz konusu örgütlerin gücü, fondan para verilen devlete uygulamasý gereken ekonomik davranýþ þekillerini dayatmalarýndan kaynaklanmaktadýr. Bretton Woods sistemi ekonomik liberalizasyondan ziyade kontrol ve istikrar kavramlarý etrafýnda odaklanan, kuruluþ aþamasýnda Keynesin önerilerini kabul etmese de Keynezyen politikalara benzer þekilde hareket eden bir yapý idi. 1997 yýlýnda patlak verip tüm dünyaya yayýlan Asya krizinin olumsuz sonuçlar yaratmasýndan dolayý Bretton Woods benzeribir yapýya özlem dile getiren çevreler olmuþtur (Gavin, 1997: 185). Bugün ise böyle uluslararasý bir kontrol mekanizmasýndan ziyade Dünya Ticaret Örgütü, GATT ve MAI gibi kurumlar ve giriþimler çerçevesinde uluslararasý ticaretin gittikçe liberalleþtirilmesi yönünde bir eðilim vardýr. Bu geliþmeler þayet istenen noktaya ulaþýrsa, bu durumdan en fazla kâr saðlayacak olan aktörler çok uluslu þirketler olacak ve uluslararasý rekabet ulusal firmalarýn aleyhine olacak bir rotaya doðru yönelecektir. Ýçinde bulunulan ulus-aþýrýlaþma sürecinin ve ufukta görünen çizginin insanoðlunun güvenlik ve özgürlük arayýþýna etkisinin ne olacaðý konusuna eðilmeden önce geleneksel veya yerel ekonomik iliþkilerin sahip olduðu davranýþ özelliklerini incelemek gerekmektedir. Bu þekilde yerel alandan küresel alana geçilirken yaþanan dönüþümün özellikleri ve etkilerini karþýlaþtýrmalý olarak, daha saðlýklý bir þekilde anlamak mümkün olabilir. 4. YEREL EKONOMÝK ÝLÝÞKÝLER Yerel ekonomik iliþkiler tarihsel akýþ içinde incelenirse, sanayi devrimi öncesi ve sonrasý zaman dilimlerine bakýlmalýdýr. Sanayi devrimi öncesinde insanlar için ekonomik faaliyetler bakýmýndan gözetilmesi gereken fayda, öncelikle içinde bulunduklarý cemaatin faydasý idi. Daha üst düzeyde bir siyasal veya sosyal birime aidiyet duygusu henüz geliþmemiþti. Ýnsanlar için, içinde MAKALE yaþadýklarý coðrafya dilimi ve küçük ölçekli topluluklar önemli idi. Bu yüzden, herhangi bir yenilikle karþýlaþýlmasý durumunda bunun o cemaatin refahýný nasýl etkileyeceði araþtýrýlýrdý. Üretim ve tüketim iliþkileri yerel düzeyde gerçekleþtiði için yeniliklere karþý þüpheci bir tutum söz konusu idi. Topluluk, içinde yaþamakta olduðu tabiata karþý da saygý gösterirdi. Toprak, hava, su ve canlýlarýn varlýðý ile kendi varlýklarýný doðru orantýlý olarak algýlarlardý. Topluluk içinde birincil iliþkiler yoðunlukta idi ve komþularýn karþýlýklý yardýmlaþmasýnýn yaný sýra yerel ihtiyaçlarýn yerel kaynaklardan karþýlanmasý söz konusu olurdu (Berry, 1996: 413). Yerel ihtiyaçlar karþýlanmadan komþu kasaba ve þehirlere mal satýlmazdý. Merkezi okullara giderek eðitim almaktan ziyade, çocuklar topluluðun kendi öðretmenleri tarafýndan eðitilirdi. Ayrýca, yaþlýlar ile gençler arasýnda karþýlýklý saygý ve birbirine sahip çýkma âdeti vardý. Gençler yaþlýlardan öðrenirler ve çocuk veya yaþlý bakýmevleri bulunmazdý. Yaþlýlar ile gençler toplulukta iç içe yaþarlardý. Özetlenecek olursa, rekabetçi ve pozitivist bir ekonomik zihniyetten çok, iþbirliðine dayanan ve insancýl normatizmi temel alan bir davranýþ þekli mevcuttu. otokratik olabilmektedir. Bununla birlikte, tarihsel deneyim göstermektedir ki, yerel ekonomiler, merkezileþmiþ ulus-aþýrý þirketler sistemine göre daha istikrarlý, barýþçýl ve demokratiktir. Yerel toplumlarýn birbirleri ile çatýþmalarý durumu ise genellikle dýþ müdahalelerle ortaya çýkmýþtýr. Ülkelerin, içinde bulunduklarý bölge dýþýndaki dünya ile temasý kesmeleri kuþkusuz ki tüm iletiþim ve ulaþým teknolojilerinin terk edilmesi gerektiði anlamýna gelmemektedir (Norberg-Hodge, 1996: 393). Sanayi devriminden sonra yerel düzeydeki üretim ve tüketim iliþkileri deðiþmeye baþlamýþtýr. Kitle üretimi kavramýnýn gündeme gelmesi, beraberinde nüfusun þehirlerde toplanmasýný ve kentleþmeyi, burjuvazi sýnýfýný ve uluslaþmayý getirmiþtir. Ýnsanlar artýk bir topluluða deðil de, bir topluma ait olduklarýnýn farkýna varmaya baþlamýþtýr. Siyasal üst yapýnýn deðiþmesi ve ulus-devletin ortaya çýkmasý, bu hareketin enerjisini seçkin burjuvazi üyelerinden almasý ile birlikte, merkezi bir eðitim, merkezi bir bürokrasi ve genel askerlik hizmeti aracýlýðý ile ulus-devlet öncesi adem-i merkezi iliþkiler artýk ulusal düzeye yükselmiþtir. Ulusdevletler arasýndaki savaþlar yeni teknoloji arayýþlarýný körüklemiþ ve bu yenilikler ekonomik hayata da uyarlanmýþtýr. Devletler olabildiðince fazla üretip, dýþarýdan en az miktarda ithalat yaparak avantajlý konuma geçmeye çalýþmýþ ve korumacý ekonomi politikalarý uygulamýþlardýr. Bu türden merkantilist ve sürekli hükümet desteðine bel baðlayan politikalar, tüketiciye modasý geçmiþ, çekici olmayan ürünler sunan, verimsiz ve hantal þirketlerin ayakta kalmasýna yol açmýþtýr (Gökçe, Cilt 1, 1996: 471). 1995 yýlýnda kurulan Dünya Ticaret Örgütü (WTO), GATTýn yerini almýþtýr. 1994 yýlýnda GATTýn 128 üyesi varken, kuruluþunun daha ilk gününde 76 ülke WTOya üye olmuþtur (Gökçe, Cilt 1: 469). 1 Ocak 2002 tarihi itibarýyla ise 144 ülke Dünya Ticaret Örgütüne üye bulunmaktadýr (wto, 2002). Artýk WTOnun çekici motor rolünü üstlendiði dünya ekonomisinde ulusal ekonomiler artan bir hýzla uluslararasý ticaret, sermaye ve iþgücü akýmlarý ile etkileþimde bulunmakta bir tür uluslararasý entegrasyon süreci yaþanmaktadýr. Yeni enformasyon teknolojilerinin geliþmesi, uluslararasý ekonomik iþbirliðinin ve ticaretin serbestleþmesi sürecinin hýzlanmasý ve yoðun bir üretim artýþý ile ortaya çýkan küresel düzeydeki özel ve çok uluslu þirketler, ekonominin küreselleþmesinin deðiþik boyutlarýdýr. Bu politika, ulusal bir burjuvazi yaratma amacý doðrultusunda desteklenmiþtir. Fakat tüm koruma ve desteklere karþýn fabrikalar kapanmýþ ve insanlar iþlerinden olmuþtur. Pazarlar daralmýþ ve dünyadaki ekonomik etkinlik azalmýþtýr. Geleneksel geniþ aile yapýsý parçalanmýþ ve tüketim toplumunun yapýsýna uyan çekirdek aileler ortaya çýkmýþtýr. Zamanla sosyal refah devleti kavramý önemli bir gereksinim olarak gündeme gelmiþtir. Sonuçta sanayi devrimi öncesi ve sonrasý zaman dilimleri içinde ekonomik zihniyet ve ekonomik kurumlar kesin bir dönüþüme uðramýþtýr. Küreselleþme taraftarlarýna göre, yerel ekonomiler 5. KÜRESEL EKONOMÝK ÝLÝÞKÝLER Dünya ekonomisi Bretton Woods sistemi ve ikiz kurumlarý olan IMF ve Dünya Bankasý ile uluslararasý hale gelmiþ ve bu süreç GATT ile devam etmiþtir. Fakat küreselleþme denen dönüþüm yoðun olarak son yirmi yýlýn ürünüdür ve Uruguay Roundu görüþmeleri ile devam eden ekonomik küreselleþme süreci karþýlýklý baðýmlý bir yapýnýn ortaya çýkmasýna neden olmuþtur. Soðuk savaþýn sona ermesi ise bu süreci hýzlandýrýcý bir etki yaratmýþtýr ve yaklaþýk iki milyar insan daha kapitalist serbest pazar ekonomisinin kurallarýna göre yaþamaya baþlamýþlardýr. Küreselleþme taraftarlarýna göre, yerel ekonomiler otokratik olabilmektedir. Bununla birlikte, tarihsel deneyim göstermektedir ki, yerel ekonomiler, merkezileþmiþ ulus-aþýrý þirketler sistemine göre daha istikrarlý, barýþçýl ve demokratiktir. Yerel toplumlarýn birbirleri ile çatýþmalarý durumu ise genellikle dýþ müdahalelerle ortaya çýkmýþtýr. 5.1. Karþýlýklý Ekonomik Baðýmlýlýk Devletler, bireyler ve sýnýflar arasýndaki karþýlýklý ekonomik iþlemler, hâlihazýrdaki iletiþim ve ulaþým teknolojisinin katkýsý, mesafenin kýsalmasý, mekân ve zaman kavramlarýnýn deðiþmesi ve bilgi kaynaklarýna ulaþmanýn geçmiþ ile kýyaslanamayacak derecede kolaylaþmasý ile birlikte büyük bir hýz kazanmýþtýr. Soðuk savaþýn bitiþi ve ideolojik sýnýrlarýn ortadan kalkmasý, internet gibi bir haberleþme ve bilgi aðý ile birleþince karþýlýklý baðýmlýlýk artmýþtýr. Piyasa küresel hale gelmiþtir ve artýk üretim dünya ölçeðinde düþünülmekte ve gerçekleþtirilmektedir. Sermaye, uluslararasý arenada serbestçe dolaþmakta ve maliyetin en düþük, kârýn en yüksek olacaðý yerde üretim gerçekleþmektedir. Hisse senedi borsalarý, portföy yatýrýmlarý ve elektronik donaným üretimi artýk ulusal düzlemde kontrol edilememektedir. Küreselleþmenin ekonomik aktörleri dünya çapýnda bir að içinde hareket etmektedirler. Bir 17 MAKALE Geliþmiþ nakliyat teknikleri dýþarý ile rekabet edebilmeyi kolaylaþtýrmaktadýr. Yeni bilgi teknolojileri sýnýr aþýrý hareketlerin maliyetlerinin azalmasýný saðlamaktadýr. Ýþlemlerin ve bilgiye ulaþmanýn maliyeti azaldýðý için, bazý hükümetler siyasal ifade özgürlüðünü kýsýtlamak isteseler bile, piyasalar fiyat, kalite ve seçenekler bakýmýndan daha iyi bilgiye sahip olabilmektedir. devletin borsasýndaki istikrarsýzlýk birkaç dakika içinde diðer borsalarda da olumsuz etkilere neden olmaktadýr. Piyasalar siyasal ve ekonomik geliþmelere karþý aþýrý duyarlý hale geldiði için sermeye hareketleri anlýk zaman dilimleri içinde bir ülkeden diðerine yön deðiþtirebilmektedirler (Kapstrein, 1999: 533). Küreselleþmeye eþlik eden iletiþim devrimi ve sanayi devrimi sonrasý döneme verilen isim olan bilgi çaðý, artýk bilgiye dayanan yenilikçi aktivitelerin ve ekonomik bir karþýlýklý baðýmlýlýk ile karþýlaþtýrmalý üstünlükleri kaçýnýlmaz hale getirmiþtir. Bir devletin makroekonomik stratejileri, baþarýlý bir teknolojik geliþmeye dayanmak ve bu teknolojinin, karþýlýklý üstünlükler dünyasýnda optimum þekilde kullanýlmasýný saðlamak için gereken örgütsel yapýyý yaratmak durumundadýr. Çok uluslu þirketler artýk örümcek aðýna benzeyen ve yumurta akýnýn hassasiyetine sahip olan küresel ekonomik alanda karmaþýk teknolojilerin transferi için birer özne olarak faaliyet göstermektedirler. Bununla birlikte, bu sistemin büyük bir oranda, geliþmiþ ve nispeten geliþmekte olan ülkeler arasýnda gerçekleþmekte olduðu da gözden kaçmamalýdýr. Özel ve kamusal sektörlerin rolleri konusunda bazý tartýþmalar halen sürmekle birlikte, ekonomi politikasýnýn sorularýna verilen cevaplar konusunda dünya çapýnda bir anlayýþ birliði vardýr. Bazý hükümetler, ulusal egemenliði çok taraflý kurallar ve kurumlar ile paylaþmak konusunda tereddüt içinde olsalar bile, açýk olan bir geliþme var ki, büyümekte olan uluslararasý ticaret kendi kendine yeterli olan ulusal ekonomileri kuþatmakta ve onlarýn yerini almaktadýr (Cameron, 1998: 450). 5.2. Uluslararasý Finansal Aðlar Ekonomik küreselleþmenin belki de en çarpýcý belirtisi sermayenin hýzla artan hareket kabiliyetidir. Soðuk savaþ sonrasý uluslararasý ortamýn verdiði güvenin bir sonucu olarak finans piyasalarý küreselleþince büyük ölçekli sermaye akýmlarý gerçekleþmeye baþlamýþtýr. Bilgi devriminin de saðladýðý avantajlar sayesinde uluslararasý sermaye için ulusal sýnýrlarýn anlamý azalmýþ ve coðrafyanýn veya mekânýn sonu denebilecek bir geliþme ortaya çýkmýþtýr. 1970lerin baþýnda kur sisteminin dalgalý hale gelmesi ve elektronik ticaretin büyümesi döviz piyasalarýnýn geniþlemesine neden olmuþtur (Keohane vd., 2000: 109). Bugün döviz piyasalarý tüm dünyada inanýlmaz bir hýzla sermaye alýþ veriþlerine sahne olmaktadýr. Bununla birlikte, dalgalý kur sisteminin baþlangýçta düþünülen verimliliði saðladýðý söylenemez. Halen önemli miktarda istikrarsýzlýk öðesi mevcuttur. Uluslararasý sermayenin ulusal vergileme sistemlerinden kaçmasýný önlemek ve kurun dalgalanma aralýðýný belirlemek için devletlerin birbirleri ile olan iþbirliðini artýrmalarý gerekmektedir. 5.3. Uluslararasý Ticaret Tüm geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin uluslararasý ticaret aktivitesi son on yýl içinde 18 büyük artýþ göstermiþtir ama Afrika ülkelerini bunun dýþýnda tutmak gerekmektedir. Teknolojideki geliþmeler, bu sürecin hýzlanmasýna katkýda bulunmuþtur (Smith, 1997: 317). Geliþmiþ nakliyat teknikleri dýþarý ile rekabet edebilmeyi kolaylaþtýrmaktadýr. Yeni bilgi teknolojileri sýnýr aþýrý hareketlerin maliyetlerinin azalmasýný saðlamaktadýr. Ýþlemlerin ve bilgiye ulaþmanýn maliyeti azaldýðý için, bazý hükümetler siyasal ifade özgürlüðünü kýsýtlamak isteseler bile, piyasalar fiyat, kalite ve seçenekler bakýmýndan daha iyi bilgiye sahip olabilmektedir. Adam Smithin düþlediði tam rekabet piyasasý ve onun özelliklerinden biri olan mükemmel enformasyona, piyasadaki tüm aktörlerin sahip olmasýna doðru bir gidiþ mevcuttur. Deniz aþýrý müþterilere hizmet sunmanýn önündeki ulusal, yasal, teknik ve kültürel sýnýrlarýn, enformasyon teknolojisinin geliþmesi ile birlikte, daha geçirgen hale geldiðine tanýk olunmaktadýr. Uluslararasý ticaret hýzla büyümektedir ve bankacýlýk, nakliyat ve sigorta sektörleri bunun motor görevi üstlenen kalemleri olmaktadýr. Gümrükler ve diðer ulusal vergilerin GATT ve WTOnun çabalarý ile kaldýrýlmasý ticareti artýrmaktadýr. Büyüyen özel sektör ve özellikle çok uluslu þirketler bu süreçte önemli bir role sahiptir. 6. ÇOK ULUSLU ÞÝRKETLER VE STRATEJÝLERÝ Çok uluslu þirketler, küreselleþmenin hýz kazandýðý bu dönemde daha etkin olmaya baþlamýþtýr. Bu baðlamda, bu tür kuruluþlarýn faaliyet stratejilerinin incelenmesinde konunun öneminin belirtilmesi anlamýnda yarar bulunmaktadýr. 6.1. Kâr Dürtüsü Þirketler son tahlilde kararlarýný verirken belli bir zaman dilimi içinde elde edebilecekleri kârý hesaplarlar. Kâr düþüncesi toplumun refahý, iþçilerin saðlýðý, kamu yararý, barýþ, çevrenin korunmasý veya ulusal güvenlik fikirlerinden önce gelmektedir. Bu þirketler ulus-devletlerin düþman ilan ettiði ülkelerle bile ticaret yapmanýn yollarýný ararlar. Amerikan þirketlerinin Libya, Ýran veya Küba ile ticaret yapma peþinde olmalarý bu savýn bir kanýtý olarak ileri sürülebilir. Kâr ve büyüme dürtüsü çok uluslu þirketler için temel teþkil eder ve adeta yaþamsal bir içgüdüdür (Spar vd., 1999: 558). Bunun ne kadar önemli bir argüman olduðunu en kapalý ülkelerde bile þubeler açma baþarýsý elde eden McDonalds gibi þirketlerin ulus-aþýrý faaliyetlerine bakarak algýlamak mümkündür. 6.2. Büyüme Dürtüsü Çok uluslu þirketler büyüme süreçlerini sürdürüp sürdüremediklerine göre ya yaþamaya devam ederler ya da varlýklarý sona erer. Büyüme olgusu yatýrýmcýlar, bankalar, kamuoyu ve piyasalar ile olan iliþkilerin temel belirleyicilerinden biridir. Büyüme dürtüsü, þirketlerin dünyanýn gizli köþelerindeki kýt kaynaklarý bulmak ve kullanmak konusundaki isteklerini de kamçýlar. Artýk oldukça MAKALE net bir þekilde görülebilen bu geliþme dolayýsýyla, dünyanýn bozulmamýþ kalan az sayýdaki bölgesi de þirket üretiminin mekâný haline gelmektedir. Bu kaynak zengini bölgelerde yaþayan insanlar eski yaþam þekillerini býrakýp, üretim-tüketim döngüsündeki yerlerini almaya zorlanmaktadýrlar (Moran, 1990/91: 78). sorgulanmaktadýr. Bu baðlamda, Japon þirketlerindeki Þirketlerin planlama görevlileri, geliþme için ve yeni tüketici ve iþçi kadrolarý yaratmak için altyapý oluþturmak amacý ile az geliþmiþ toplumlarý modern dünyanýn içine çekebilmek için bilinçli bir þekilde gayret sarf etmektedirler. Þirketler bunu o insanlarýn yaþam standartlarýný yükseltmek gibi nedenler için yaptýklarýný belirtseler de, bu tür ifadeler inandýrýcý görünmemektedir. hiyerarþik iliþkiler ilgi çekicidir. Üniversiteden mezun olan genç bir Japon yönetici adayý bir þirkete girdiðinde, dikey olarak yükselmeden önce, yatay düzlemdeki farklý bölümlerde yöneticilik yapar ve ondan sonra yükselir (Mazur, 2000: 85). Böylece idari anlamda þirketin tüm parçalarýnýn birbiri ile nasýl bir iliþki içinde olduðunu öðrenmiþ olur. Dikey olarak yükseldikten sonra alacaðý kararlar böylece þirket içindeki uyumu sarsmamýþ olur. Bununla birlikte, þirketlerdeki hiyerarþi anlayýþýnýn, toplumlarda var olan üstünlük iliþkileri ve algýlayýþýnýn bir yansýmasý olduðunu gözden kaçýrmamak gerekir. 6.3. Rekabet ve Saldýrganlýk 6.6. Nicellik Þirketler bir yandan iç yönetimlerinde baþarýnýn yakalanmasý için üst düzey bir iþbirliðine gereksinim duyarken diðer yandan da yönetim mekanizmasýnda yer alan insanlarýn birbirleri ile þiddetli bir rekabete girmelerini teþvik eden bir zemin oluþturmaktadýrlar. Þirket içinde kariyer sahibi olmak ve yükselmek isteyen herhangi bir insan, baþka bir firmaya veya ayný firma içindeki meslektaþýna karþý avantaj saðlamak için en uygun aný sürekli olarak kollamak zorundadýr. Bir çalýþan olarak takýmýn bir parçasý olmanýz beklenir. Diðer þirketlere karþý önde olabilmek için saldýrgan ve uyanýk olmak gerekmektedir. Bununla birlikte, kendi meslektaþlarýnýn önüne geçmek için de her an hazýr bulunmak gerekmektedir (Güvenç, 1998: 43). Bu tür bireysel davranýþlar sonucunda, bazen özellikle geliþmekte olan ülkelerde istikrarsýzlýk meydana getirebilecek sonuçlar meydana gelebilmektedir. Þirketlerin yapýsý öznel olan bilgilerin nesnel bir þekle yani rakamlara dönüþtürülmesini gerektirir (Canada and the World Backgrounder, 1998: 18). Bu durum ise nicelleþtirilemeyen tüm deðerlerin karar alma sürecinin dýþýnda kalmasýna neden olur. Örneðin, ormanlarýn öznel veya manevi yönleri nicelleþtirilemediði için þirket denklemlerinde bir yer iþgal etmez. Kamu saðlýðýný veya refahýný tehdit eden üretim unsurlarýndan zehirli atýklar veya kirlenme, deðer yüklü olmayan nesnel kavramlar çerçevesinde göz önüne alýnýr. Maliyetler ile kâr oraný arasýndaki iliþki bu niteliktedir. Üretim standartlarýnýn ne kadar güvenilir olduðunu ölçmeye çalýþan otomobil üreticileri, her standart seviyesindeki muhtemel kazalarda ölebilecek olan insan sayýsýný araþtýrýrlar ve bu sayý, ölenlerin ailelerinin açacaðý davalar da göz önüne alýnarak, ne kadar bir sigorta maliyetine katlanacaklarýný ortaya çýkarýr. Nesnelleþtirme ve nicelleþtirme dürtüsü þirket faaliyetlerinin her aþamasýna nüfuz etmiþ bulunmaktadýr. 6.4. Ahlak Anlayýþý Ýnsan olmadýklarý için duygulara sahip olmayan çok uluslu þirketlerin ahlak diye bir kaygýlarý da yoktur. Dolayýsý ile toplumun amaçlarý veya çevrenin saðlýðý ile uyuþmayan kararlar herhangi bir duraksama olmaksýzýn alýnabilmektedir. Þirket yöneticileri de objektif kararlar alýnabilmesi için duygusal davranmamak gerektiðine inanýrlar. Bununla birlikte, þirketler, bu yönlerini saklamak ve tersi bir þekilde görünmek isterler. Bu görüntüyü vermek istemelerinin nedeni ise, kamuoyundan gelecek olan herhangi bir olumsuz bakýþýn kârlarýný düþürme ihtimali taþýmasýdýr. Bu amaçla reklâm sektörüne milyonlarca dolar ayrýlýr. Þirketler çevre gibi toplumun önem verip ilgilendiði konulara saygý gösterdiklerini iddia ederler ama ahlaki bir kaygýsý olmayan bu çok uluslu aktörlere inanmak zor görünmektedir (Sakakibara, 1995: 11). 6.5. Hiyerarþi Þirketlerin yapýsý üstler ve astlarýn piramitsel bir merkezi oluþum içinde beraber bulunmalarýný gerektirir. Genel müdürler, müdürler, müdür yardýmcýlarý ve alt bölümlerin baþkanlarý bu yapý içindedirler. Hükümet ve ordu gibi kurumlarda var olan yapýya benzeyen bu mekanizma nadiren Þirketler doðayý ve toplumu nesnelleþtirdikleri gibi, çalýþanlarýný da nesneler haline dönüþtürürler. Yöneldikleri nokta kâr olan þirketler bilinçli bir þekilde çalýþtýrdýklarý insanlarýn performanslarýný kameralar ve bilgisayarlar sayesinde ölçerek üretim sürecinde insan olmanýn önemini yok ederler. 6.7. Gayri Ýnsanilik Þirketler doðayý ve toplumu nesnelleþtirdikleri gibi, çalýþanlarýný da nesneler haline dönüþtürürler. Yöneldikleri nokta kâr olan þirketler bilinçli bir þekilde çalýþtýrdýklarý insanlarýn performanslarýný kameralar ve bilgisayarlar sayesinde ölçerek üretim sürecinde insan olmanýn önemini yok ederler. Bilgisayarlar, her çalýþanýn eylemlerini ve sözlerini diðer çalýþanlar ve þirket standartlarý ile karþýlaþtýrýr. Ýnsanlara bir çarkýn diþlileri gibi davranýlýr. Yavaþ olduðu gözlenen, uyumsuzluk gösteren veya fazla mola veren çalýþanlar basit bir þekilde bulunur, disiplin soruþturmasýna alýnýr ve gerekirse atýlýr. Yönetim kademelerinde olanlar ise karar alýrken duygusal davranmamak zorundadýrlar. 6.8. Sömürü Þirketlerin elde edeceði kârýn basit bir formülü vardýr: çalýþana ödenen miktar ile çalýþanýn ürettiði malýn veya hizmetin ekonomik deðeri arasýndaki fark. Üretimde kullanýlan ham maddelere ödenen miktar ile iþlenmiþ ham maddelerin nihai satýþ fiyatlarý arasýndaki fark da kârý ifade etmektedir. Çalýþan veya ham madde saðlayan bir kiþi emeðinin 19 MAKALE Ýmalat faaliyetlerinin gerçekleþtirildiði tüm toplumlarda tabiat dönüþtürülmektedir. Küresel bir ekonomi içinde kapitalist þirketlerin varlýðý bu süreci hýzlandýrmaktadýr. Çünkü þirketlerin sürekli olarak büyümesi gerekmektedir. Dünyanýn her yerindeki kaynaklarýn doðadan alýnmasý ve iþlenmesi þirketlerin gittikçe artan bir hýzla gösterdikleri faaliyetin konusunu oluþturmaktadýr. karþýlýðýný tam olarak alamamaktadýr. Sermayenin sahipleri, üretilen deðerin kaymaðýný kâr olarak almaktadýrlar. Kârýn dayandýðý temel ise maliyetlerin en aza çekilmesidir. Kapitalizme göre bu dürüst bir iliþkidir; çünkü çalýþanlar veya üçüncü dünya coðrafyasýndaki maden veya çiftlik kaynaklarýný iþleten insanlar emeklerinin karþýlýðýný almaktadýrlar. Oysa bu iliþki dengesizdir; çünkü sermayenin sahibi olan þirket veya banka daima ek bir fayda elde eder. Çalýþan ücretini alýrken, sermayenin sahibi çalýþanýn emeðinin saðladýðý faydaya ilaveten çalýþanýn ürettiði artýk deðerin faydasýný da alýr. Çalýþanlarýn yüksek ücret aldýðý yerlerde de durum farklý deðildir çünkü bu kez çalýþanýn saðladýðý fayda çok daha yüksektir. Formül aynýdýr: kâr eþittir çalýþanlarýn veya kaynaklarýn saðladýðý gerçek deðer eksi onlara ödenen miktar. Sürekli bir sömürü iliþkisi bu þekilde sürüp gitmektedir (Sachs, 1998: 103). Marksist düþünce temelli bir bakýþ açýsý içeren bu yaklaþýmda pek çok þirketin örgütsel yapýlanmasý ile ilgili ipuçlarý bulunmaktadýr. 6.9. Hareket Kabiliyeti Þirketler zaman ve mekân sýnýrlamalarýnýn dýþýndadýr. Çünkü bu kuruluþlar, kâðýt üzerinde var olan tüzel kiþilerdir. Doðal bir ölümleri söz konusu deðildir ve genellikle kurucularýndan daha fazla yaþarlar. Küresel ticaretin yeni kurallarý çerçevesinde yerelliðe, iþçilere veya komþulara karþý baðýmlýlýklarý yoktur. Bu durum çok uluslu þirketleri, önceki yýllarda varlýklarýný müþterileri ve komþularý ile olan iyi iliþkileri sayesinde sürdürebilen bakkal veya fýrýnlardan tamamen farklý hale getirmektedir. Fabrikalar fiziksel varlýklar olsalar da þirketin tamamýný temsil etmezler ve böylece fiziksel bir mekân ile baðlý olmayan þirketler, ücret artýþý isteyen iþçiler, kýsýtlayýcý çevre yasalarý veya yüksek vergiler gibi þartlar ile karþýlaþtýklarý zaman tüm faaliyetlerini hýzla baþka bir yere taþýyabilirler (Mander, 1996: 319). 6.10. Tabiat Düþmanlýðý Þirketler için çalýþan bazý insanlar kiþisel olarak tabiatý sevseler bile, þirketlerin kendileri doðal dünyayý deðiþtirip dönüþtürmeye devam etmektedirler. Þirketler için kâr, ham maddelerin satýlabilir þekle dönüþtürülmesi yolu ile gerçekleþir. Doðadaki metaller otomobillere dönüþtürülür. Aðaçlar tahtalara, mobilyalara ve kâðýda dönüþtürülür. Petrol enerjiye dönüþür. Tüm bu faaliyetlerde bir parça tabiat ait olduðu yerden alýnarak iþlenir ve yeni bir þekle dönüþtürülür. Nadiren doðanýn parçalarý yenilenebilir veya aðaçlar tekrar ekilir; ancak böyle durumlarda bile orijinal þekillerine dönmezler. Ýmalat ile ilgili faaliyetler tabiata müdahale edilmesi ve dönüþtürülmesi temeline dayanýr. Dünyanýn bir parçasýndaki doðal kaynaklarý kullandýktan sonra, þirketler ayný amaçla baþka yerlere giderler (Mander, 1996: 320). Ýmalat faaliyetlerinin gerçekleþtirildiði tüm toplumlarda tabiat dönüþtürülmektedir. Küresel 20 bir ekonomi içinde kapitalist þirketlerin varlýðý bu süreci hýzlandýrmaktadýr. Çünkü þirketlerin sürekli olarak büyümesi gerekmektedir. Dünyanýn her yerindeki kaynaklarýn doðadan alýnmasý ve iþlenmesi þirketlerin gittikçe artan bir hýzla gösterdikleri faaliyetin konusunu oluþturmaktadýr. Döngünün tüketim tarafý da hýzlanmýþtýr. Çünkü þirketler imal ettikleri mallarýn insanlara tatmin saðlayacaðý yolundaki fikirler ile onlarý ikna etmektedirler. Kendi kendine yeterlilik, iç tatmin, doðayý sevme veya sahip olunan þeylere kanaat etme gibi özellikler þirketlerin amaçlarý açýsýndan çok zararlýdýr. Sonuç olarak þirketlerin doðayý tahrip etme süreçleri devam etmektedir. 6.11. Homojenleþtirme Kapitalist söyleme göre, tüketim toplumu diðer toplumlara göre daha fazla çeþit ve seçme fýrsatý sunmaktadýr. Piyasalarda deðiþik niteliklere sahip olan çok çeþitli ürün demetleri mevcuttur. Aslýnda þirketlerin yararýna olan durum, tüm insanlarýn benzer þekilde yaþamasý ve tatmin duygularýný satýn aldýklarý ürünler ile maksimize etmeleridir. Deðiþik þirketler pazarýn deðiþik bölümleri ile ilgilenirler ama tüm þirketlerde ortak olan ekonomik, kültürel ve toplumsal bir bakýþ vardýr ve bu bakýþ açýsýnýn bireyler ve toplum tarafýndan kabul edilmesi sürecini hýzlandýrmak isterler. Emeðin ve mallarýn paylaþýmýný vurgulayan yaþam tarzlarý ve ekonomik sistemler veya manevi deðerleri yüceltenler þirketler için zararlýdýr. Kolektif olarak yaþayan ve çamaþýr makinesi, otomobil gibi mallarý veya diðer aletleri paylaþan insanlar veya bu aletler olmadan yaþayanlar þirketler ve tüketim toplumu için yýkýcýdýr. Çekirdek aile tipi, þirketler için çok daha yararlý bir tarzdýr çünkü üretilen mallarýn satýlacaðý aile sayýsý artar. Kendine özgü manevi deðerleri ile iç içe yaþayan yerel nitelikli topluluklar þirketlere göre aydýnlanmamýþ, geri ve aþaðýdýrlar ve dünya pazarýnýn ve kültürünün homojenleþtirilmesinin önünde birer engeldirler (Werdenbaum, 1995: 40). 7. ORTAYA ÇIKAN SORUN ALANLARI Ekonomik küreselleþme sürecinde, yukarýda genel çerçevesi çizilmiþ olan pek çok sorunlu alan ortaya çýkmaktadýr. Bu alanlarýn geniþ bir yelpazede incelenebilmesi mümkün olmasýna raðmen burada birkaç temel sorunun incelenmesine yoðunlaþýlacaktýr. 7.1. Çevre Ekonomik büyüme ve küresel geliþme, doðal kaynaklarýn yoðun bir þekilde kullanýlmasýný gerektirmektedir. Dünyanýn artakalan hayvan ve bitki türleri þiddetli bir saldýrýya maruz kalmakta, denizler ve karalar zehirli atýk depolarý haline gelmekte ve gezegenin yaþamýný devam ettirme konusundaki doðal yeteneði yok edilmektedir. Þirketlerin kafasýndaki düþünce ise ekonomik geliþme yolu ile ülkeleri daha zengin hale getirdikleri yönündedir. Bununla birlikte, yaratýlan zenginlik az sayýda insana fayda saðlamakta ve genellikle çevre programlarýna harcanmamaktadýr. MAKALE Teorik zenginlik yaratýlana kadar yaþamýn yok olmasý tehlikesi mevcuttur (Goldsmith, 1996: 78). Ýçinde yaþadýðýmýz çevre, ekonomik faaliyetlerin büyüyen etkisine karþý giderek zayýflamaktadýr. Ormanlar yok edilmekte, tarým alanlarý ve meralar tükenmekte, sulak alanlar kurumakta, yeraltý su kaynaklarý erimekte, denizlerdeki balýklar tükenmekte ve tüm kara ve deniz çevreleri kimyasal ve radyoaktif zehirler tarafýndan kirletilmektedir. Atmosfer ise giderek daha hassas hale gelmekte ve iklimsel deðiþiklik tehlikesi baþ göstermektedir. Bu gidiþatý durdurmanýn yolu bu etkilere yol açan faktörleri azaltmaktýr ama ne yazýk ki ekonomik küreselleþmenin hýzlandýrdýðý bir ortamda dünyadaki tüm hükümetler, þirketlerin de yardýmý ile durumun daha da kötüye gitmesi için adeta yarýþmaktadýrlar. Uluslararasý ticaretin artmasý ekonomik geliþmeyi saðlamanýn en etkili yolu olarak görülmüþtür. Ekonomik geliþmenin ise ilerlemeyi ve dünyada bir teknolojik ve maddi cennetin yaratýlmasý için gereken araçlarý saðlayacaðý düþünülmüþtür. Bu durumun insanoðlunun þimdiye kadar karþýlaþtýðý tüm sorunlarý ortadan kaldýracaðý umulmuþtur. Sonuç ise doðal çevre için bir felaket olmuþtur. Bununla birlikte, çok uluslu þirketler ve onlarýn yöneticileri ve sermayedarlarý ölü bir gezegende hiçbir ekonomik geliþmenin ve ticaretin olamayacaðýný anlayacaklarý ana kadar bu durum böyle süreceðe benzemektedir. 7.2. Üçüncü Dünya Batýlý geliþmiþ ülkeler artan bir iþsizlik oraný ile karþýlaþtýklarý zaman, ya göç akýmlarý sebebi ile ya da düþük ücretle iþçi çalýþtýrarak haksýz rekabet yaptýklarý gerekçesi ile üçüncü dünya ülkelerini suçlarlar. Asýl suçlu ise, sömürgeciliðin yeni ekonomik þeklidir. Göçlerin meydana gelmesinin sebebi bu sömürü olduðu gibi, üçüncü dünya ülkelerinin ekonomilerinin çok uluslu þirketlerin kontrolü altýna girmesinin, kaynaklarýnýn istismar edilmesinin ve Kuzeyin endüstrileþmiþ zengin ülkelerine götürülmesinin sorumlusu da bu süreçtir. Küresel ticaretin yeni kurallarý üçüncü dünya ülkelerinin kendilerini korumalarý veya alternatif ekonomik stratejiler üretmelerini engellemektedir (Bonnen vd., 1997: 1423). Çünkü koloniler döneminden ve Batýlý sistemlerin nüfuzundan önce üçüncü dünya ülkelerindeki insanlar göreceli olarak kendi kendilerine yeterli topluluklar içinde yaþýyorlardý. Tarýmla uðraþýp balýk avlýyor, dokumacýlýk yapýp küçük ölçekli endüstriler ve yerel kaynaklarýn kullanýmý yolu ile kendilerine özgü bir ekonomik hayat içinde yaþýyorlar ve çevrelerindeki doða ile uyum içinde bulunuyorlardý. Yeni ekonomik sistemlerin eþliðinde karþýlarýna çýkan koloni yönetimi, sahip olduklarý doðal kaynaklarý alýp götürmüþtür. Buna ilaveten, söz konusu ülkelerin yaþam þekilleri, tüketim alýþkanlýklarý ve yeni teknolojik yapýlara olan baðýmlýlýðý, siyasal baðýmsýzlýklarýn ilanýndan sonra da devam etmiþtir (Tandon, 1999: 90). Çok uluslu þirketlerin temel aktör haline geldiði yeni yapýda, üçüncü dünya ülkeleri edilgen birer pazar haline gelmelerine ek olarak, küresel ticaret, finans ve yatýrým sistemlerine de giderek artan oranda baðýmlý hale geldiler. Endüstrileþmiþ ülkelerin hükümetleri, Dünya Bankasý gibi çok uluslu kurumlar ve ulus-aþýrý bankalar tarafýndan desteklenen altyapý programlarý için yardým politikalarý çerçevesinde, üçüncü dünya ülkelerinin hükümetleri pahalý altyapý projeleri ve sermayeyoðun teknoloji transferi amacý ile milyarlarca dolar borcun altýna girmek zorunda kaldýlar. En baþýndan eþitsiz bir þekilde geliþen ekonomik iliþkinin edilgen tarafý olan üçüncü dünya ülkelerini çeþitli þekillerde suçlayan zengin ülkeleri haklý görmek mümkün deðildir (Khor, 1996: 47). Bu çerçevede üçüncü dünyanýn, küresel ekonomik ve sosyal güvenlik açýsýndan belirsizlik oluþturabilecek bir mecraya doðru gitmekte olduðu ifade edilebilir. Üçüncü dünya ile geliþmiþ kapitalist ülkeler arasýnda var olan iþbirliðinin de bu baðlamda geniþ bir makas haline gelen eþitsizliklerin giderilmesine yönelik olarak daha somut hale gelmesi gerekmektedir. Ekonomik büyüme ve küresel geliþme, doðal kaynaklarýn yoðun bir þekilde kullanýlmasýný gerektirmektedir. Dünyanýn artakalan hayvan ve bitki türleri þiddetli bir saldýrýya maruz kalmakta, denizler ve karalar zehirli atýk depolarý haline gelmekte ve gezegenin yaþamýný devam ettirme konusundaki doðal yeteneði yok edilmektedir. Ekonomik iliþkilerin küresel hale geliþi yerel ekonomiler üzerinde doðrudan doðruya ters bir etki yaparak onlarýn yerini almaya devam etmektedir. Bu süreç hem endüstrileþmiþ ülkelerde, hem de sözde geliþmekte olan ülkelerde nüfusun büyük bölümünün marjinalleþmesine yol açmaktadýr. Ayný süreç içinde doðal hayat tahrip olmakta, kültürler homojenleþmekte, yerel topluluklar yok olmakta ve üyeleri kendi yaþamlarý üzerindeki kontrollerini kaybetmektedirler. Bu sürecin durmasý ve belki de tersine dönmesi bugünün penceresinden bakýldýðýnda zor görünmektedir (Gürbüz, 1998, 476). 7.3. Geleneksel Ýþ Alanlarýnýn Yok Oluþu Küresel ekonomik yapý içinde hemen hemen tüm sektör ve endüstrilerde makineler hýzla insanlarýn yerini almaktadýr. Küresel iþsizlik 1930 Dünya Ekonomik Bunalýmýndan beri en yüksek düzeyine ulaþmýþtýr. Dünya çapýnda 800 milyondan fazla insan iþsizdir ve bu rakam sürekli olarak yükselme eðilimindedir. Þirket yöneticileri ve kapitalist ekonomistler ise artan iþsizliðin kýsa vadeli ayarlamalardan dolayý olduðunu ve güçlü bir pazar ekonomisinin küresel ekonomiyi hýzla iyileþtireceðini düþünmektedirler. Yüksek teknolojili otomasyon ile yapýlan üretim sonucunda küresel ticaretin canlanacaðýný ve görülmemiþ bir maddi zenginliði hayal etmektedirler. Milyonlarca çalýþan bu baðlamda þüphe içindedir. Hayvanlarýn tarýmsal üretimdeki rolleri traktörün ortaya çýkýþý ile nasýl sona erdi ise, bilgisayar destekli yüksek teknolojili otomasyon da ayný þeyi insanlara yapýyor görünmektedir (Marshall, 1994: 72). Kimyasal, biyolojik ve mekanik buluþlar önce tarým iþçilerinin ve çiftçilerin iþlerinden olmalarýna ve 21 MAKALE Küresel ekonomik yapý içinde hemen hemen tüm sektör ve endüstrilerde makineler hýzla insanlarýn yerini almaktadýr. Küresel iþsizlik 1930 Dünya Ekonomik Bunalýmýndan beri en yüksek düzeyine ulaþmýþtýr. Dünya çapýnda 800 milyondan fazla insan iþsizdir ve bu rakam sürekli olarak yükselme eðilimindedir. sanayileþmiþ þehir hayatýnýn içine girerek fabrika iþçileri durumuna gelmelerine yol açmýþtýr. Bilgisayar destekli otomasyon süreci içinde üretimde robotlarýn kullanýlmaya baþlanmasý ise geleneksel fabrika iþçisinin istihdam alanýný yok etmektedir. Çok uluslu þirketlerin temel dürtüsü kâr elde etmek ve büyümek olduðu için, girdi maliyetlerini en aza düþürmek istemeleri ile doðru orantýlý olarak yüksek verim ve düþük maliyetli robotlarý tercih etmektedirler. Tarýmda olduðu gibi demir, çelik, madencilik ve diðer endüstriyel iþ kollarýnda gittikçe artan bir oranda insanlar iþlerini kaybetmektedirler (Rifkin, 1996: 108). Genelde ekonomik iliþkilerin ve özelde çok uluslu þirketlerin küreselleþmesi süreci içinde teknolojik buluþlardan dolayý hýzlý bir þekilde iþlerini kaybeden insanlar geleceðe endiþeli gözlerle bakmaktadýrlar. Genç kuþaklar ise böyle bir ortamda gittikçe anti sosyal davranýþlar sergilemektedir. Yaþlý iþçiler nispeten rahat bir geçmiþ ve bulanýk bir gelecek arasýnda, kontrol edemedikleri toplumsal geliþmeler tarafýndan sýkýþtýrýlmýþ durumdadýrlar. Avrupada artan iþsizlik korkusu geniþ kapsamlý toplumsal huzursuzluklar yaratmakta ve neo-faþist hareketlerin canlanmasýna neden olmaktadýr. Ekonominin küreselleþmesi paralelinde tüm dünyada sonuçlarý henüz kestirilemeyen hýzlý bir deðiþim yaþanmaktadýr. 7.4. Uluslararasý Göçler Küresel düzeyde kaynaklarýn ve zenginliðin Güneyden Kuzeye akmasýnýn söz konusu olduðu bir ortamda nüfus hareketlerinin de ayný rotayý takip etmek istemesine þaþýrmamak gerekir. Ülkeler arasýndaki büyük gelir farklarý insanlarýn yaþadýklarý yerleri kolayca býrakýp, daha iyi bir iþ ve daha iyi bir gelecek için zengin ülkelere göç etmelerine, deyim yerinde ise bir çeþit karanlýða gözleri kapalý olarak atýlmalarýna neden olmaktadýr. Bununla birlikte, en yüksek refah seviyesine sahip ülkelerde dahi istihdam sorunlarý yaþanmaktadýr. Uluslararasý göçler göç alan ülkenin iç dengelerini sarsýcý bir niteliðe sahiptir. Söz konusu ülkelerdeki insanlar arasýnda yabancý düþmanlýðý kolayca yayýlmaktadýr. Çünkü tanýmadýklarý insanlar gelip, çok daha düþük ücretler karþýlýðýnda çalýþarak iþlerini ellerinden almaktadýrlar (Touraine, 1997: 198). Genel olarak niteliksiz olan iþçilerin göçü, göç alan devletler açýsýndan baþlangýçta oldukça yararlý görülmüþtür. Ýþgücünün düþük maliyetle elde edilebilmesi iþverenler açýsýndan kârlý görülürken, kötü iþleri yabancýlarýn yapmasý o ülkenin insanlarý tarafýndan da yadýrganmamýþtýr. Bununla birlikte, ekonomik canlýlýk durgunluða dönüþünce parmaklar göçmen iþçilere yönelmiþ ve göç alan zengin ülkeler bu kez göçü önlemenin yollarýný araþtýrmaya baþlamýþlardýr. Ekonomik küreselleþme süreci içinde insanlar çok daha hýzlý bir þekilde haber alma ve yer deðiþtirme imkânýna sahip olabildikleri için, dünya çapýnda büyümeye devam eden gelir dengesizliði uluslararasý göç olgusunun hýzýný artýrmaktadýr (Yýlmaz-Baþçeri, 1998: 496). Ekonominin küreselleþmesi Güney ülkelerinden 22 Kuzeye doðru bir göç yaþanmasýný iki yolla etkilemektedir. Güneydeki az geliþmiþ ülkelerde yaþayan insanlar genellikle açlýk, kýtlýk, doðal afetler ve etnik savaþlara baðlý olarak göçmektedirler ama Kuzeye deðil de yine en yakýn diðer bir az geliþmiþ ülkeye gidebilmektedirler. Onlar için Kuzeye gidecek yeterli maddi kaynak bulunmadýðý gibi, düþük teknoloji, eðitim ve yetersiz iletiþim onlarýn böyle bir düþünceyi taþýmalarýný zorlaþtýrmaktadýr. Göç, zorunluluk olarak doðmakta ve büyük ölçüde sýðýnmacý statüsünde gerçekleþmektedir. Güneydeki geliþmekte olan ülkelerdeki insanlar ise Kuzey ülkelerindekine yakýn bir eðitim alabilmekte, oraya daha kolay ulaþabilmekte, içine girdikleri yeni topluma daha kolay uyum saðlayabilmektedirler. Ýdeal olan, insanlarýn kendi vatanlarýnda refah içinde yaþayabilmeleridir ama dünya çapýndaki gelir daðýlýmý dengesizliðinin yarattýðý vakum daha uzun süre insanlarý içine çekecek gibi görünmektedir. 8. SONUÇ Küreselleþme, geri dönülmesi oldukça zor bir süreç olarak hem geliþmiþ hem de geliþmekte olan ülkelerde önemli bir problem alaný oluþturmaktadýr. Dünya ticareti bu süreç çerçevesinde sürekli artmakta, buna raðmen net kazançlar baðlamýnda geliþmekte olan ülkeler önemli bir geliþme gösterememektedir. Neo-liberal politikalarýn dünya ekonomilerine tek ve tartýþmasýz bir alternatif olarak sunulmasý ve bunun dýþýnda davranýrlarsa dünya sistemi dýþýna itilecekleri endiþeleri yaratýlmasý bu olumsuz tablonun devam etmesine katkýda bulunmaktadýr. Çok uluslu þirketler, neo-liberal küreselleþmenin uluslararasý temsilcileri olarak geliþmekte olan dünyanýn zaten kýt olan kaynaklarýnýn etkin daðýlýmýný engellemekte ve bölüþüm sorunlarýnýn büyük oranda katlanarak artmasýna yardýmcý olmaktadýr. Tarihsel geçmiþini yadsýmamakla birlikte küreselleþmeyi, özellikle Soðuk Savaþ sonrasý dönemde teknoloji ve bilgi alanýndaki hýzlý dönüþümlerle ve bizzat sermaye aracýlýðýyla þekillenen yeni bir süreci tanýmlamak için ortaya atýlan söylemlerin ideolojik bir kýlýfý olarak deðerlendirmek gerekir. Söz konusu sürecin böyle tanýmlanmasý elbette beraberinde pek çok tartýþmayý getirecektir. Ana kurgusu, sermayenin uluslararasý düzleme taþýnmasýyla biçimlenen küreselleþme olgusu, kapitalizmin doðasýndan aldýðý ilhamla yoluna hýzla devam etmekte ve bu anlamda ekonomik, kültürel ve siyasal mecralarda hýzlý yapýsal dönüþümlere ve tartýþmalý geliþmelere yol açmaktadýr. Çevresel felaketlerin özellikle geliþmekte olan ülkelerin altýndan kalkmalarý çok zor olan bir sorunlar yumaðý haline gelmesi bu anlamda oldukça önemlidir. Yerel kültürlerin evrensel kültür adý altýnda kimliksiz ve tüketim için yaþama sloganýnýn bir aracý haline dönüþmesiyle ekonomik küreselleþme sosyal çözülmenin de bir kaynaðý olmaya doðru evrilmektedir. Uluslararasý emek mobilitesi, yine ayný þekilde sadece geliþmiþ ülkelerin MAKALE beyin deposu iþlevi görmeye baþlayarak geliþen dünyanýn kalkýnma problemlerinin süreklilik arz etmesine yol açmaktadýr. Yakýn zamanlara kadar insanlýðýn büyük bir bölümü geçimlerini saðlamak için yerel ekonomilere dayanmaktaydý. Yerel tüketimin yerel kaynaklar ve yerel üretim ile yerel topluluklarýn kontrolü altýnda, doðanýn sýnýrlarý içinde, yerel ve bölgesel kültürleri yansýtan bir tarz ile yapýlmasýnýn günümüzün sorunlarýný çözeceði keþfedilebilirse; merkezi, hayalci ve yayýlmacý olan küreselleþme süreci geriye dönebilir. Yerel ekonomilerin, üretim ve tüketimin sürekli olarak artmasý ve mallarýn sürekli bir þekilde hareket etmesi teorisine dayanan sistemlere oranla tabiatý daha çok koruyacaðý ve daha istikrarlý ve mutlu topluluklar ortaya çýkaracaðý dikkatli gözlerden kaçmamalýdýr. Uluslararasý rekabet ve ticaretin yerel üretimin niteliðinin artýrýlmasý amacýyla kullanýlmasýnýn büyük yararlar taþýyacaðý açýktýr ama bu konuda korumacý ve açýk politikalar arasýnda, özellikle geliþmekte olan ülkeler açýsýndan ince bir politika izlenmesi zorunluluðu bulunmaktadýr. Küreselleþme, geri dönülmesi oldukça zor bir süreç olarak hem geliþmiþ hem de geliþmekte olan ülkelerde önemli bir problem alaný oluþturmaktadýr. Dünya ticareti bu süreç çerçevesinde sürekli artmakta, buna raðmen net kazançlar baðlamýnda geliþmekte olan ülkeler önemli bir geliþme gösterememektedir. KAYNAKÇA Balassa, B. (199091); Financial Liberalization in Developing Countries, Studies in Comparative International Development, Winter, Vol. 25, No: 4, s. 5670. Berry, W. (1996); Conserving Communities, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 407417. Bonnen, J. T. and Douglas D. H. (1997); Agriculture and the Changing Nation-State: Implications for Policy and Political Economy, American Journal of Agricultural Economics, vol. 79, issue. 5, s. 14191428. Cameron, G. (1998); Economic Growth in the Information Age: From Physical Capital to Weightless Economy, Journal of International Affairs, vol. 51, issue. 2, Spring, s. 447471. Canada and the World Backgrounder (1998); Magna Carta for Multinationals, vol. 64, issue. 2, October. Edison, H. J., Levine, R. vd. (2002); International Financial Integration and Economic Growth, Journal of International Money and Finance, No: 21, s. 749776. Erçel, G. (2000); Globalization and International Financial Environment, Bank of International Settlement Review, No: 79. Gavin, F. J. (1997); The Legends of Bretton Woods, Orbis, vol. 40, issue. 2, Spring. Goldsmith, E. (1996); Global Trade and the Environment, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 7891. Goldsmith, J. (1996); The Winners and the Losers, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 171181. Gökçe, D. (1996); Para ve Finans Ansiklopedisi, Cilt 3, Creative Yayýncýlýk ve Tanýtým Þirketi. Gürbüz, B. (1998); Küreselleþme ve Kalkýnma Krizi: Geliþmekte Olan Ülkeler Açýsýndan bir Deðerlendirmesi, Uluslararasý Politikada Yeni Alanlar Yeni bakýþlar, (ed. Faruk Sönmezoðlu), Der Yayýnlarý, Ýstanbul. Güvenç, N. (1998); Küreselleþme ve Türkiye, BDS Yayýnlarý, Ýstanbul. Kapstrein, E. B. (1999); Distributing the Gains: Justice and International Trade, Journal of International Affairs, vol. 52, issue. 2, Spring, s. 533555. Keohane, R. O. ve Joseph S. N. Jr. (2000); Globalization: Whats New? Whats Not? (And So What?), Foreign Policy, issue. 118, Spring, s. 104119. Khor, M. (1996); Global economy and the Third World, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 4759. Levy, B. (1997); Globalization and Development: Facing the Challenges, The Political Economy of Globalization, (ed. Satya Dev Gupta), Boston: Kluwer Academic Publishers. Mander, J. (1996); The Rules of Corporate Behavior, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 309322. Marshall, R. (1994); Internationalization: Implications for Workers, Journal of International Affairs, vol. 48, issue. 1, Summer, s. 5996. Mazur, J. (2000); Labors New Internationalism, Foreign Affairs, vol. 79, issue. 1, Jan.-Feb, s 7993. Moran, T. H. (1990-91); International Economics and National Security, Foreign Affairs, vol. 69, issue. 5, Winter. Morris, D. (1996); Free Trade: The Great Destroyer, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 218228. Narula, R. ve Dunning J. H. (2000); Industrial Development, Globalization and Multinational Enterprises: New Realities for Developing Countries, Oxford Development Studies, Vol. 18, No: 2, s. 141167. Norberg-Hodge, H. (1996); Shifting Direction: From Global Dependence to Local Interdependence, The Case Against the Global Economy, (ed. Jerry Mander ve Edward Goldsmith), Sierra Club, San Fransisco, s. 393406. Rhodes, M. (1995); Subversive Liberalism: Market Integration, Globalisation and the European Welfare State, Journal of European Public Policy, Vol. 2, No: 3, September, s. 384406. Rifkin, J. (1996); New Technology and the End of Jobs, in The Case Against the Global Economy, (eds.) Jerry Mander and Edward Goldsmith, Sierra Club, San Fransisco, s. 108121. Rodrik, D. (2002); After Neoliberalism, What?, Alternatives to Neoliberalism Conference sponsored by the New Rules for Global Finance Coalition, May 2324, 2002. http://www.new-rules.org/docs/afterneolib/rodrik.pdf (28 Mart 2006). Sachs, J. (1998); International Economics: Unlocking the Mysteries of Globalization, Foreign Policy, issue. 110, Spring, s. 97111. Sakakibara, E. (1995); The End of Progressivism, Foreign Affairs, vol. 74, issue. 5, Sept/Oct (814). Smith, J. G. (1997); Global Free Trade: Is There An Alternative?, International Review of Applied Economics, vol. 11, issue. 2, May, s. 315319. Spar, D. ve Yoffie, D. (1999); Multinational Enterprises and the Prospects for the Justice, Journal of International Affairs, vol.52, issue: 2, Spring, s. 557581. Tandon, Y. (1999); The World Trade Organisation and Africas Marginalisation, Australian Journal of International Affairs, vol. 53, issue. 1, April, s.8394. The World Bank, World Development Indicators 2000, http://www.worldbank.org/data/wdi2000/html, 17 Ocak 2001. The World Trade Organization (2002). http://www.wto.org/english/thewto_e/whatis_e/tif_e/org6_e.htm, 15 Eylül 2002. Touraine, M. (1997); Altüst Olan Dünya, Ümit Yayýncýlýk, Ankara. Vamvakidis, A. (1999); Regional Trade Agreements or Broad Liberalization: Which Path Leads to Faster Growth?, IMF Staff Papers, Vol. 46, No: 1, March, s. 4268. Werdenbaum, M. (1995); A Neglected Aspect of the Global Economy: The International Handicap of Domestic Regulation, Business Economics, vol. 30, issue. 2, April. Yýlmaz-Baþçeri, E. (1998); Uluslararasý Göç, Uluslararasý Politikada Yeni Alanlar Yeni Bakýþlar, (ed. Faruk Sönmezoðlu), Der Yayýnlarý, Ýstanbul. 23 ÝNCELEME Avrupa Birliði-Türkiye Müzakere Süreci 2008 YILI ÝLERLEME RAPORU Avrupa Birliði Devlet ve Hükümet Baþkanlarýnýn 17 Aralýk 2004 tarihli Brüksel Zirvesinde aldýðý karar doðrultusunda, 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'ta yapýlan Hükümetler Arasý Konferans ile Türkiye resmen AB'ye katýlým müzakerelerine baþlamýþtýr. Yine ayný gün Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayýmlanmýþtýr. Böylece, Türkiye ile AB arasýndaki iliþki, çok önemli bir dönüm noktasýný aþarak yepyeni bir sürece girmiþtir. Türkiye aday ülke statüsünden, müzakere eden ülke statüsüne geçmiþtir. Türkiyenin Avrupa ülkeleriyle 1959 yýlýnda baþlamýþ olan bütünleþme hayali, alýnan önemli mesafelere raðmen, 50 yýla yaklaþan bir süredir halen devam etmektedir. Avrupa Birliði Türkiye Müzakere Süreci Avrupa Birliði Devlet ve Hükümet Baþkanlarýnýn 17 Aralýk 2004 tarihli Brüksel Zirvesinde aldýðý karar doðrultusunda, 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'ta yapýlan Hükümetler Arasý Konferans ile Türkiye resmen AB'ye katýlým müzakerelerine baþlamýþtýr. Yine ayný gün Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayýmlanmýþtýr. Böylece, Türkiye ile AB arasýndaki iliþki çok önemli bir dönüm noktasýný aþarak yepyeni bir sürece girmiþtir. Türkiye aday ülke statüsünden müzakere eden ülke statüsüne geçmiþtir. Türkiye ile müzakerelerin açýlmasý, Kopenhag siyasi kriterlerinin yeterli ölçüde karþýlanmasý sonucunda gerçekleþmiþ bulunmaktadýr. Bu sürecin bir diðer önemli yaný siyasi kriterlere ilaveten ekonomik kriterlerin ve özellikle müktesebat uyumunun ön plana çýkmasýdýr. Ekonomik kriterler müzakerelere konu olmamakla birlikte, bu alandaki geliþmeler müzakere süreci boyunca AB tarafýndan yakýndan izlenmekte ve bazý müktesebat baþlýklarýndaki müzakerelerin açýlmasýnda ölçüt olarak kullanýlmaktadýr. Buradaki önemli husus, istikrara yönelik sürdürülebilir bir ekonomi politikasýna devam edilmesi, mali dengesizliklerin azaltýlmasý ve enflasyonla mücadelenin disiplinli bir þekilde yürütülmesidir. Ahmet Yücel Vural Strateji Geliþtirme Dairesi Fon Uzmaný 24 belirlendiði süreçtir. AB Dýþiþleri Bakanlarý ve Türkiye Dýþiþleri Bakanýnýn bir araya geldiði Hükümetlerarasý Konferans, müzakerelerin resmi platformudur. Müzakere sürecinin önemli siyasi kararlarý burada açýklanmakta olup üye devletler ve aday ülkelerin dýþiþleri bakanlarý veya üye devletlerin AB nezdindeki büyükelçileri ile aday ülke baþmüzakerecisi düzeyinde düzenlenmektedir. Bu forumda örneðin; Müzakerelerin resmen açýlmasýna iliþkin bildirimin yapýlmasý, Müzakerelerin hangi müktesebat baþlýklarýnda baþlayacaðýnýn açýklanmasý ve Müzakerelerin sonuçlandýðýnýn ilan edilmesi gibi konular ele alýnýr. Müzakerelerin hangi müktesebat baþlýklarýnda baþlayacaðýnýn ve hangilerinde kapatýlacaðýnýn kararlarý Bakanlar Konseyi tarafýndan oybirliði ile alýnýr. Bu konuda ilgili ülkenin görüþüne de baþvurulur. Fiili müzakereler AB üye devletlerinin Brüksel'deki daimi temsilcileri ve Türkiye'nin Baþ Müzakerecisi baþkanlýðýndaki Müzakere Heyeti arasýnda gerçekleþir. Bu aþamada, Avrupa Komisyonu ile Türk Müzakere Heyeti arasýnda çok yoðun gayri resmi temaslar gerçekleþir. Tarama Süreci Müzakerelerin ilk aþamasý olan Tarama süreci 3 Ekim 2005 tarihinde alýnan karar çerçevesinde 20 Ekim 2005 tarihinde baþlamýþ ve 14 Ekim 2006 tarihinde neticelenmiþtir. AB Müktesebatý, AB Hukuk sistemine verilen genel isimdir. Yaklaþýk 120 bin sayfadan oluþan müktesebat; AB'yi kuran ve daha sonra deðiþikliðe uðrayan antlaþmalarý, aday ülkelerin AB'ye katýlýrken imzaladýklarý katýlým antlaþmalarýný, Konsey, Komisyon, Avrupa Topluluklarý Adalet Divaný gibi Topluluk organlarýnýn çýkardýklarý tüm mevzuatý ifade etmektedir. Bu müktesebatta Katýlým Müzakere Fasýllarý 35 baþlýk altýnda sýnýflandýrýlmýþtýr. Her bir müzakere faslýnýn taramasý bittikten sonra, Komisyon üye ülkelere bir rapor sunmaktadýr. Buradaki deðerlendirme ve öneriler, o fasýlda müzakerelerinin açýlmasýna temel teþkil etmektedir. Komisyon raporlarýnda, ayrýntýlý tarama sýrasýnda ülkemizce verilen bilgilere dayanýlarak ülkemizin müzakerelere hazýr olup olmadýðý deðerlendirmekte ve sonuç kýsmýnda ya faslýn müzakereye açýlmasý önerilmekte ya da bunun için tamamlanmasý gereken ön-þartlar(benchmarks) ortaya konmaktadýr. Katýlým Müzakereleri, Türkiye'nin AB Müktesebatýný ne kadar sürede kendi iç hukukuna aktarýp yürürlüðe koyacaðýnýn ve etkili bir þekilde uygulayacaðýnýn Türkiye, tarama sürecini baþarýyla neticelendirmiþ bulunmaktadýr. Bu 35 fasýldan 8 tanesinde müzakerelerin açýlmasý kararý verilmiþtir. Açýlmasýna ÝNCELEME karar verilen 8 fasýldan 1 tanesinde de (Bilim ve Araþtýrma) müzakerelerin kapanmasý kararý alýnmýþtýr. Bunlar dýþýndaki 2 fasýlda ise herhangi bir açýlýþ kriteri belirlenmemiþ olup müzakerelerin açýlmasý beklenmektedir. Türkiye, Avrupa Birliðine 2005 yýlýnda üye olan 10 ülkeye (Kýbrýs Rum Kesimi dahil) iliþkin olarak Gümrük Birliði anlaþmasýný geniþleten ek protokolü imzalamýþ ve ardýndan bir deklarasyon yayýmlayarak bu protokolü imzalamasýnýn Kýbrýs Cumhuriyetini tanýma anlamýna gelmediðini belirtmiþtir. Bunun üzerine Avrupa Komisyonu, Ek Protokolün Türkiye tarafýndan tam olarak yerine getirilmediðini söyleyerek müzakere fasýllarýndan 8 tanesi için Kýbrýs Ek Protokolünün tam uygulanmasýný açýlýþ kriteri haline getirmiþtir. Bu 8 fasýl, ek protokol tam olarak yerine getirilmediði sürece açýlmayacak ve geçici olarak kapatýlmayacaktýr. Bu 8 fasýlla beraber toplam 12 fasýlda açýlýþ kriteri belirlenmiþtir. Müzakere fasýllarýndan 10 tanesinin görüþülmesine devam edilmekte olup Dýþ Güvenlik ve Savunma Politikasý faslýnda ise tarama sonu raporu henüz ülkemize iletilmemiþtir. Ek Protokolün tam olarak hayata geçirilmesi tüm fasýllar için kapanýþ kriteri haline getirilmiþ bulunmaktadýr. AB Komisyonu 2008 yýlý Türkiye Ýlerleme Raporu AB Konseyinin Aralýk 1997 tarihinde gerçekleþtirmiþ olduðu Lüksemburg Zirvesini takiben, Komisyon tarafýndan Türkiyenin üyeliðe hazýrlanma yönünde yaptýðý ilerleme hakkýnda Konsey ve Parlamentoya düzenli olarak rapor sunulmaktadýr. Rapor, Komisyon tarafýndan toplanmýþ ve incelenmiþ bilgilere dayanmaktadýr. Buna ek olarak, Türk Hükümetinin ve üye ülkelerin katkýlarý, Avrupa Parlamentosu raporlarý ve çeþitli uluslararasý kuruluþlardan ve sivil toplum örgütlerinden gelen bilgiler dahil olmak üzere pek çok kaynak kullanýlmaktýr. Komisyon, bu raporun içerdiði teknik incelemeye dayanarak, geniþleme strateji belgesinde Türkiyeye iliþkin sonuçlara varmaktadýr. AB Komisyonu 2008 yýlý Türkiye Ýlerleme Raporu, Ekim 2007-Ekim 2008 tarihlerini arasýný kapsamaktadýr. 2008 yýlý Ýlerleme Raporunun Genel Deðerlendirmesi 5 Kasým 2008 tarihinde açýklanan Avrupa Komisyonunun Türkiye hakkýndaki ilerleme raporu, Türkiyenin Kopenhag kriterlerine uyum durumunu ortaya koymakta ve geçtiðimiz yýl boyunca gerçekleþen reform ve mevzuat uyumu sürecini ele almaktadýr. Komisyonun Türkiye hakkýnda yayýnladýðý 11. rapor olan söz konusu belge genel olarak dengeli bir yaklaþým göstermektedir. AB Komisyonunda bürokratik ve siyasal düzeyde Türkiyenin AB üyeliðine olan çoðunluk desteði sürmektedir. Raporun nesnel, eksiksiz ve tarafsýz olmasý için gösterilen özen, bu desteðin saygýnlýðý ve etkinliði açýsýndan önemlidir. Bu nedenle Türkiye hakkýndaki eleþtirilerde yýkýcý olmayan fakat, dolambaçsýz bir söylem tercih edilmektedir. Türkiye-AB iliþkilerinin mevcut durumu göz önünde bulundurulduðunda, ilerleme raporundan çok ilerlememe raporu olarak da adlandýrýlabilecek olan belge, Türkiyeye iliþkin gözlemlerde bulunmak ile yetinmektedir. Türkiyede reform sürecinin hýz kaybetmesi, Türkiyenin Komisyonun eleþtirilerine hedef olmasýna yol açmýþtýr. Türkiye, Avrupa Birliðine 2005 yýlýnda üye olan 10 ülkeye (Kýbrýs Rum Kesimi dahil) iliþkin olarak Gümrük Birliði anlaþmasýný geniþleten ek protokolü imzalamýþ ve ardýndan bir deklarasyon yayýnlayarak bu protokolü imzalamasýnýn Kýbrýs Cumhuriyetini tanýma anlamýna gelmediðini belirtmiþtir. Komisyon Türkiyenin ilerleme kaydetmediði ya da sýnýrlý ilerleme kaydettiði alanlarý da belirterek; Türkiyeyi siyasi reform sürecinin yavaþlamasý, sivil anayasada yol alýnamamasý, kamu yönetimi reformunda eksiklikler, ordunun siyasi etkisinin devam etmesi, yolsuzlukla mücadelede sýnýrlý ilerleme, ombudsman kurumunun oluþturulamamasý, iþkence ve kötü muamele vakalarýnda artýþ, sendikal haklar, kadýn haklarý ve cinsiyet eþitliði, azýnlýk haklarý ve kültürel haklar, iþgücü piyasasý ve insan kaynaklarý alanlarýndaki sorunlar gibi konularda eleþtirmektedir. Raporda Türkiyenin siyasal, ekonomik ve mevzuat eksiklerinin iþaret ettiði yalýn bir gerçekte de dikkat çekmektedir. Türkiye, AB üyesi olmak istediði halde bunun gereklerini yerine getirmekte zafiyet göstermektedir. Buna ilaveten, AB üyeliðinin yalnýzca teknik mevzuat uyumundan ibaret olmadýðý unutulmamalýdýr. Yapýlmasý gerekli olan kapsamlý reformlarýn ayný zamanda Türkiyenin 21. yüzyýlda küresel rekabet gücü yüksek bir ülke olmasý için eðitim, kayýtdýþý ekonomi, iþ piyasasý, tarým, bölgesel kalkýnma, bilgi teknolojileri, enerji gibi elzem ilerleme alanlarýný kapsadýðý göz önünde bulundurulmalýdýr. Türkiye, AB üyeliði hedefinde önemli kazanýmlara da sahip bulunmaktadýr. Mevcut baþarýlmýþ reform birikimi, bürokrasi, özel sektör, sivil toplum ve akademik yaþamdaki insan sermayesi, son yedi yýldaki ekonomik atýlýmlar, Kafkasya ve Orta Doðudaki dýþ politika baþarýlarý bu kazanýmlarýn baþlýcalarý olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Önemli olan, küresel deðiþimler, Avrupadaki geliþmeler ve Türk toplumunun dinamizmi dikkate alýndýðýnda göreceli bir zaman kaybýna düþmemektir. Diðer aday ülkeler ve özellikle müzakerelere Türkiye ile ayný zamanda baþlayan Hýrvatistan ile karþýlaþtýrýldýðýnda Komisyonun Türkiyeye kýyasla Hýrvatistana daha olumlu bir yaklaþým sergilediði aþikardýr. Geniþleme stratejisinde Komisyon gerekli koþullarý karþýlamalarý þartý ile Batý Balkanlarýn AB üyeliðine ilerlemesi hýzlandýrýlabilir ifadesini kullanýrken, gerekli hazýrlýk adýmlarýný atarsa Hýrvatistanýn 2009un sonuna kadar katýlým müzakerelerinin son aþamasýna ulaþmasýnýn beklendiði ifadesini de eklenmektedir. Ayrýca, 25 ÝNCELEME Diðer aday ülkeler ve özellikle müzakerelere Türkiye ile ayný zamanda baþlayan Hýrvatistan ile karþýlaþtýrýldýðýnda Komisyonun Türkiyeye kýyasla Hýrvatistana daha olumlu bir yaklaþým sergilediði aþikardýr. Hýrvatistan için katýlým müzakerelerinin son aþamasýna ulaþmasý amacýyla yol haritasý yayýnlanmýþtýr. Öte yandan, Türkiye ile katýlým müzakerelerinin ülkenin ilgili koþullarý yerine getirmesi gerekliliðini ve reformlarý yapma hýzýný yansýttýðýný ifade etmekte, müzakereleri etkileyen diðer faktörlere deðinmemektedir. Kýbrýs sorunu konusunda Türkiyenin çözüm çabalarý ve BMnin söz konusu çabalara verdiði desteði devam ettirmesinin hayati önemde olduðu belirtilirken Ortaklýk Anlaþmasý Ek Protokolünün ayýrýmcýlýk olmaksýzýn tümüyle uygulanmasýnýn beklendiði belirtilmektedir. ABnin Türkiyeye yönelik geniþleme politikasýnda strateji ve vizyon eksikliði ile belirsizlik ve duraðanlýðý bir politika olarak benimseme ve kabul ettirme gayreti gözlemlenmektedir. Aday ülkelerle müzakerelerin yönlendirilmesinde hayati rol oynayan Komisyonun bu gibi konularýn çözüme ulaþtýrýlmasýnda daha yapýcý ve etkin bir tavýr sergilemesi beklenmektedir. Benzer þekilde Türk hükümeti de AB sürecini canlandýrmak konusunda elinden geleni yaparak müzakerelerin makul bir sürede üyelikle sonuçlanmasý konusunda AByi ikna edici bir strateji izlemelidir. Olumlu adýmlarýn her iki tarafça atýlmasý ve AB üye devletleri tarafýndan desteklenmesi gerek AB, gerekse Türkiyenin ortak meselelerini çözüme ulaþtýrma ve geleceðe birlikte yol alma kararlýlýðýný ortaya koyacaktýr. Bu doðrultuda, müzakerelerin 2014-2015 yýllarýnda sonuçlandýrýlmasý için gerekli adýmlarýn atýlmasý Türkiyede AB sürecinin etkin bir þekilde devam etmesi, toplumun tüm kesimlerinin geleceðe yönelik beklenti ve planlarýnýn saðlam bir temele oturtulabilmesi ve ABnin Türkiyenin üyeliðine olan baðlýlýðýný ortaya koymasý açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. 2008 yýlý Ýlerleme Raporu- Mali Hizmetler Faslý Komisyonun 2008 yýlý ilerleme raporunda, Kurumumuzun da yer aldýðý 9. fasýlla ilgili deðerlendirmeler þu þekilde sýralanabilir: Bankalar ve finansal holdinglerle ilgili olarak; düzenli olmamakla birlikte ilerleme saðlandýðý, Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumunun bankalarýn likidite durumlarýnýn güçlendirilmesi amacýyla ilave likidite þartlarý ortaya koyduðu ve yaþanan finansal karmaþa sürecinde bankalara kar daðýtmama önerisi getirdiði belirtilmiþtir. Bu süreçte Türkiyenin BASEL IIye uyum sürecini ertelemiþ olduðu belirtilmektedir. Ayrýca, Kurumun yabancý bankalara yönelik olarak þubelerin ve temsilciliklerinin merkez ülkelerde yer alan ana hissedarlarý ile ilgili herhangi bir deðiþikliði bildirmesi zorunluluðu ile raporlamalarýnda yeni yaptýrýmlar getirdiðini belirtmektedir. Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu, risk esaslý sigorta primi uygulamasýna geçmiþ bulunmaktadýr. BDDKnýn çalýþanlarýna yönelik olarak eðitim faaliyetlerine devam ettiði, üçüncü ülkelerle iliþkiler bazýnda da 16 adet iþbirliði anlaþmasý imzaladýðý 26 belirtilmektedir. Ülkemizin, bankalar ve finansal holdinglerle ilgili olarak müktesebata uyum yönünde önemli adýmlar atmýþ olduðu ancak, uyumun tam olarak saðlanmasý için özellikle kredi kurumlarýnýn ve yatýrým þirketlerinin sermaye gereksinimleri ile mevduat sigortacýlýðý, tasfiye, yeniden yapýlandýrma ve banka hesaplarý ile ilgili direktifler ile de uyum saðlanmasý gerektiði belirtilmiþtir. Sermaye piyasalarý ile ilgili olarak, SPKnýn borsa þirketlerini UMSye ve UFRSye uyumlu olarak yýllýk ve üç aylýk mali tablolarýn ABnde uygulanan formata uygun olarak yayýmlamalarýný zorunlu tuttuðu, SPKnýn baþarýlý bir þekilde Eþleþtirme Projesini tamamladýðý ve bu projenin sermaye piyasasý düzenlemelerinin geliþtirilmesine ve düzenleyici otoritenin idari kapasitesinin artýrýlmasýna katkýda bulunduðu, finansal ürün piyasalarý, yatýmcý tazmini, izahnameler ve piyasanýn kötüye kullanýlmasý konularýnda daha fazla ilerlemenin gerekli olduðu, Menkul kýymet piyasalarý ve yatýrým hizmetleri alanýnda düzenlemelerin daha uyumlu olduðu, finansal alt yapý ile ilgili düzenlemelerin büyük ölçüde uyumlu olduðu hususlarý belirtilmiþtir. Sigortacýlýk ve emeklilik fonlarý ile ilgili olarak önemli ilerlemeler kaydedilmekle birlikte, müktesebata uyumun henüz kýsmi düzeyde kaldýðý belirtilmektedir. Mali piyasalarýn altyapýsý ile ilgili müktesebata uyumun tam olarak saðlanmýþ olduðu vurgulanmaktadýr. Sonuç olarak, mali hizmetler faslý ile ilgili olarak, bankacýlýk ve finansal kurumlarla ilgili olarak önemli düzeyde uyum saðlandýðý, risk bazlý mevduat sigorta sisteminin uygulanmaya baþlandýðý, sermaye piyasalarý ile ilgili olarak makul düzeyde ilerleme saðlandýðý, finansal piyasalarýn altyapýsý ile ilgili olarak uyumun tam olarak gerçekleþtirildiði, sigortacýlýk ve emeklilik fonlarý ile ilgili olarak uyumun henüz saðlanmadýðý ve bu alanda bir baðýmsýz idari otoriteye ihtiyaç duyulduðu belirtilmektedir. Mali hizmetler faslý, Konseyin almýþ olduðu 14/15 Aralýk 2006 tarihindeki karar çerçevesinde, Kýbrýs Ek Protokolü tam olarak yerine getirilene kadar açýlmayacak ve geçici olarak kapatýlmayacak baþlýklardan biri olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bütün bu deðerlendirmeler, yayýnlanan raporlar ve genel manada çizilen olumsuz tabloya karþýn, Türkiyenin 2007-2013 yýllarýný kapsayan bir Ulusal Program hazýrladýðý, bürokraside alt düzeyde teknik uyumun saðlanmasý için çalýþmalarýn devam ettiði, konjonktürel geliþmelerin özellikle enerji politikalarý, dýþ politika ve Kafkaslarda yaþananlarýn Türkiyenin lehine geliþmeler olduðu önemli bir gerçektir. Ekonomik kriterler açýsýndan önemli ölçüde uyum saðlanmýþ bulunulmaktadýr. Bu çerçevede, müzakerelerin ilerlemesi önünde görülen en önemli engellerin siyasi irade eksikliði, toplumsal iletiþim eksikliði ve kendimizi daha iyi anlatmada yaþadýðýmýz sýkýntýlar gibi hususlar olduðu kaçýnýlmaz bir gerçek olarak karþýmýza çýkmaktadýr. MAKALE MEVDUAT SÝGORTACILIÐINDA AHLAKÝ TEHLÝKE (MORAL HAZARD) SORUNU Bankacýlýkta Asimetrik Bilgi Problemi, Ahlaki Riziko ve Mevduat Sigortacýlýðý Ýliþkisi Bu makalede önce ahlaki tehlikenin finans ve bankacýlýðýn önemli bir unsuru olan mevduat sigortacýlýðý içindeki konumunu, daha sonra ülkemizde de 19942000 yýllarý arasýnda tasarruf mevduatýna uygulanan % 100 güvenceyi ve yarattýðý ahlaki tehlikeyi, nihayetinde ise; ahlaki tehlikenin azaltýlmasýna yönelik önlemler ele alýnmýþtýr. I. GÝRÝÞ Ekonomi ve Finans dünyasýnda asimetrik bilginin bulunmasý bir takým sorunlara neden olmakta, bunun baþýnda ise ahlaki tehlike (Moral Hazard) gelmektedir. Bu makalede önce ahlaki tehlikenin finans ve bankacýlýðýn önemli bir unsuru olan mevduat sigortacýlýðý içindeki konumunu, daha sonra ülkemizde de 1994-2000 yýllarý arasýnda tasarruf mevduatýna uygulanan % 100 güvenceyi ve yarattýðý ahlaki tehlikeyi, nihayetinde ise; ahlaki tehlikenin azaltýlmasýna yönelik önlemleri tartýþacaðýz. Asimetrik Bilgi Kavramý Ekonomi dünyasý aktörlerinin birbirlerinden gizlediði veya bilinmesini uygun bulmadýðý çok çeþitli bilgiler olabilir. Günümüzde bilgiye eriþim önceki yýllara kýyasla daha kolay ve daha az maliyetle gerçekleþmektedir. Ancak bilgiye ulaþma kolaylaþmakla birlikte bilgiden eþit þekilde yararlanmak halen mümkün olmamýþtýr.1 Bilginin taraflar arasýnda eþit paylaþýlamamasý durumunda asimetrik bilgi kavramý ortaya çýkmaktadýr. Diðer bir deðiþle bir ekonomik veya finansal iþlemde taraflardan birinin diðerine nazaran daha az bilgiye sahip olmasý durumunda asimetrik bilginin varlýðýndan bahsedilebilir. Finansal istikrarsýzlýðýn temel nedenlerinden birisi de asimetrik bilgi sorunudur. Finansal istikrar iki temel koþula baðlýdýr: a) Finansal sistemde bulunan temel kurumlarýn istikrarlý olmasý, b) Temel piyasalarýn istikrarlý olmasý ve piyasada fiyat istikrarýnýn saðlanmasý Finansal problemler, finansal sistemin bilgi akýþ mekanizmasýný bozarak kaynaklarýn daha verimli yatýrýmlara yönelmesini engellemekte ve bu durum karþýsýnda asimetrik bilgi sorununun ortaya çýkmasý ile de finansal istikrarsýzlýklar ve bankacýlýk krizleri ile oldukça sýk karþýlaþýlmaktadýr.2 Ahlaki Tehlike ( Moral Hazard) Ahlaki tehlike (Moral Hazard) kavramý çoðunlukla sigortacýlýkta kullanýlmakla birlikte baþta bankacýlýk olmak üzere tüm finansal faaliyetlerden dolayý da karþýmýza çýkmaktadýr. Ekonomi dünyasýnda gerçekleþen bir iþlem sonrasýnda asimetrik bilgi nedeniyle oluþabilecek problemler ahlaki tehlikeye neden olabilmektedir. Böylesi durumlarda gerçekleþen iþlem sonrasýnda taraflardan birinin diðer tarafa zarar vermesi mümkündür. Bu durumu zarar görenin önceden tahmin etmesi veya fark etmesi ise mümkün deðildir. Ahlaki tehlikenin finansal bir eylem sonrasýnda ortaya çýkan asimetrik bilgi sorununun sonuçlarýndan biri olduðundan bahsetmiþtik. Bankacýlýkta borç verenlerin, borç alanlarýn yatýrým planlarýný belirlemede söz sahibi olma þansý çok azdýr. Borç alanlarýn borç verene zarar verebilecek riskli ve borç ödeme güçlüðü yaratabilecek durumlarý oluþturma ihtimalleri ise yüksektir. Burada kredi kullananlar kar getirmeyen, sadece kendisinin itibarýný artýrýcý bir kýsým faaliyetlerde bulunabilir veya yatýrýmýn baþarýlý olmasý halinde kendisinin faydalanabileceði baþarýsýzlýk durumunda ise zararý borç verene yüklediði riskli yatýrým yapma niyetinde de olabilirler. Bankalar kredi verirken geri ödeme olasýlýklarý daha fazla olan borçlularý bilmek isterler. Borca sadýk müþterinin tanýmýnýn zorluðu nedeniyle 1Balkýr Demirkan, Sigorta Sektöründe Asimetrik Bilgi Problemi, Sigorta Araþtýrmalarý Dergisi Temmuz 2006, Sayý 2, s.125 ( http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/03EE6DB6-4920-461A-88EC-94F5A9BAD73C/2143/127_142.pdf ) 2 Güler Aras ve A. Müslümov, Kredi Piyasalarýnda Asimetrik Bilgi ve Bankacýlýk Sistemi Üzerindeki Etkileri Ýþletme Ýktisat Finans Dergisi, Yýl 19, Sayý 222, Eylül 2004. s.3 (http://www3.dogus.edu.tr/amuslumov/research/Article/Muslumov%20-%20Asimmetry%20-%20IF%20-%202004.pdf ) Ýsmail ACAR TMSF-Denetim Daire Baþkanlýðý 27 MAKALE Mevduata yüzde yüz garanti verilmesi ahlaki riskin en önemli kaynaklarýndandýr. Mevduata tam güvence verildiði takdirde banka idarecileri aþýrý riskli alanlarda faaliyetlerde bulunmaya niyetlenebilirler. Ayrýca mevduat sahipleri de devlet tarafýndan kurtarýlacaklarýný bildiklerinden bankanýn aþýrý risk alýp almadýðý hususunda herhangi bir özen göstermezler ve yatýrýmýndan daha yüksek getiri saðlamak amacýyla çok riskli bankalara yatýrýmlarýný yönlendirebilirler. bankalar çeþitli eleme yöntemlerine baþvururlar. Bankalarýn bu yönteme baþvurmasýnýn sebebi ise bankaya daha yüksek faiz ödemeye isteklilerin riskliliðinin fazla olmasý ve onlarýn söz konusu krediyi geri ödeme olasýlýðýnýn düþük olmasý ihtimalidir. Çünkü faiz oranlarý yükseldikçe borçlananlarýn ortalama riskliliði artacak, muhtemelen de bankanýn karlýlýðý düþecektir.3 ve bunun sonuçlarý çoðu zaman her iki taraf için de aðýr sorunlara yol açmýþtýr. 7 Çalýþmamýzýn bundan sonraki bölümünde asimetrik bilginin neden olduðu sorunlardan olan Ahlaki Tehlike (riziko) konusunu mevduat sigortacýlýðý çerçevesinde deðerlendireceðiz. Mevduata yüzde yüz garanti verilmesi ahlaki riskin en önemli kaynaklarýndandýr. Mevduata tam güvence verildiði takdirde banka idarecileri aþýrý riskli alanlarda faaliyetlerde bulunmaya niyetlenebilirler. Ayrýca mevduat sahipleri de devlet tarafýndan kurtarýlacaklarýný bildiklerinden bankanýn aþýrý risk alýp almadýðý hususunda herhangi bir özen göstermezler ve yatýrýmýndan daha yüksek getiri saðlamak amacýyla çok riskli bankalara yatýrýmlarýný yönlendirebilirler. Mevduat Sigortasýndaki Ahlaki Tehlike Sistemde bulunan bankalarýn sermayelerinin bir kýsým veya tamamýný kaybetmeleri veya devlet tarafýndan bankaya el konmasý, birleþmeye veya iflasýný istemeye zorlanmasý, mevduatlarýn aþýrý þekilde çekilmeye baþlanmasý bankalarý olumsuz yönde etkiler. Bu tür durumlar bankacýlýk krizlerini çaðrýþtýrýr. 4 Bankacýlýk krizlerinin yükleyeceði fatura ekonomiye çok aðýr gelecektir. Bu durumdan kurtulmak için devleti idare edenler bankacýlýk sektöründe finansal bir emniyet aðý oluþturmak istemektedirler. Bu finansal emniyet aðý içerisinde önemli bir yeri olan faktör, mevduat sigortacýlýðýdýr.5 Mevduat sigortacýlýðý; mevduat sahiplerinin tasarruflarýný muhafaza edecekleri güvenli bir ortam saðlamak, kriz dönemlerine de bankalara hücumlarý önlemek ve bankacýlýk ve finans sektöründeki istikrarý devam ettirmek gibi basit ama önemli roller üstlenen bir sistemdir.6 Mevduat sigortacýlýðýnýn dünya üzerinde yaygýn olarak kullanýlmasýnýn nedeni, sistemin bankacýlýk paniklerinin en düþük harcama ile çözüme kavuþturulmasýna imkan tanýmasýdýr. Ayrýca mevduat sigortasý küçük yatýrýmcýyý korumada ve küçük ölçekli bankalarýn mevduat pazarýnda daha büyük ölçekli bankalar ile rekabet gücünü artýrmada önemli bir rol oynamaktadýr. Mevduat sigortasýnýn sistemde baþarýlý sonuçlar verebilmesi için asimetrik bilgi sorununun en aza indirgenmesi gereklidir. Ancak geçmiþ deneyimler göstermiþtir ki banka ile mudi arasýnda bir asimetrik bilgi problemi yaþanmýþ Mevduat sigortacýlýðýnýn olmadýðý ülkelerde bankalarýn iflas etmesi durumunda bunun sonuçlarýna mudiler ve banka sahipleri katlanmaktadýr. Bu durumlarda bir getiri elde etme amacýyla elindeki parayý bankaya yatýran yatýrýmcý riski kendi baþýna üstlenmek durumunda kalýr.8 Mevduata tam garanti verilmesinin, piyasa disiplini üzerinde olumsuz etkiye sahip olduðu ve bankacýlýk sektöründe ahlaki tehlike sorununa neden olmasý nedeniyle bankacýlýk sektörünün aþýrý risk almasýna ve kaynaklarýn erozyonuna neden olmaktadýr. Bu durumlarda mevduat sigortacýlýðýnda ahlaki tehlike sorununun bankalarda; Sermaye yeterliliðinin azalmasýna, Kredi riskinin artmasýna, Döviz pozisyonu riskinin artmasýna, Likidite riskinin artmasýna, Gelir-gider dengesinin gelirler aleyhine bozulmasýna, Mevduatlara daha yüksek faiz oranlarý ödenmesine, Temsilcilik maliyetinin artmasýna neden olduðu görülmektedir.9 Türkiye ve dünya örneklerinde mevduata tam garanti uygulamasýna finans sektöründe sistemik bir krizi önlemek veya bir an önce sonlandýrmak ve oluþabilecek maliyetleri en aza indirmek amacýyla baþvurulduðu bilinmektedir. Bu nedenle tam mevduat güvencesi, sýnýrlý bir süre için uygulanmasý gereken bir politika seçeneðidir. Tam mevduat 3 Ali Þen, Asimetrik Bilgi-Finansal Kriz Ýliþkisi, Dumlupýnar Üniv., Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2006, Sayý:14, s.5 (http://sbe.dumlupinar.edu.tr/14/1.pdf) 4 Halil Altýntaþ, Bankacýlýk Krizlerinin Nedenleri ve Ekonomik Maliyetleri, Erciyes Üniv. ÝÝBF Dergisi, Sayý:22, Ocak-Haziran 2004, s.40 (http://iibf.erciyes.edu.tr/dergi/sayi22/haltintas.pdf) 5 Gillian G. H. Garcia, Deposit Ýnsurance A Survey of Actual And Best Practices, IMF Working Paper, 1996, s.26 6 Necati Kocaman, Ahlaki Riziko Konulu Yetki Etüdü, Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 2002, s.23 7 Alövsat Müslümov, (2002) Mevduat Sigorta Sistemi ve Ahlaki Tehlike: Türk Bankacýlýk Sektörü Örneði, Banka, Mali ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Sayý 39, s.5 www3.dogus.edu.tr/amuslumov/research/Article/Muslumov%20-%20Deposit%20Insurance%20-%20Banka.pdf, 8 a.g.m., s.6 9 a.g.m., s.7 28 MAKALE güvencesinin bir ülkede uzun süre uygulanmasý ve bu politikanýn geçici nitelikten uzaklaþarak kalýcý bir hal almasý, piyasa disiplinini zayýflatarak ekonomi üzerinde olumsuz etki yaratmaktadýr. Bu durum ülke kaynaklarýnýn verimli yatýrým ve faaliyet alanlarýna kanalize edilmesini önlemekte, tasarruflarýn ülke kalkýnmasýna yapacaðý katkýyý sýnýrlandýrmaktadýr.Tam mevduat güvencesinden sýnýrlý mevduat güvencesine geçilebilmesi için makroekonomik politikalarýn güçlendirilmesi, ekonomik ve mali istikrarýn iyileþtirilmesi, bankacýlýk sektörünün mali yapýsýnýn kuvvetlendirilmesi, sektör üzerinde etkin denetim, gözetim ve düzenleme faaliyetini gerçekleþtirecek kurumsal bir yapýnýn oluþturulmasý gerekmektedir.10 1980 Yýlý Sonrasý Türkiyede Uygulanan Sigorta Kapsamý Uygulamalarýnýn Ahlaki Tehlike Yönünden Deðerlendirilmesi Türkiyede mevduat sigortasýnda mevduat kapsamý yönünden tarihçesine bakarsak özellikle yakýn geçmiþ olarak 1980 sonrasý ekonomide liberal bir bakýþ açýsý kazanan ülkemizde yeterli kontrol ve denetim uygulanmamasý nedeniyle banka iflaslarý söz konusu olmuþ ve bu dönemde sektördeki bazý banker ve bankalarýn iflas etmeleri nedeniyle bankacýlýða güven ve istikrar saðlamak ve tasarruf mevduatlarýný korumak amacýyla Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu (TMSF) kurulmuþtur.11 22 Temmuz 1983 tarih ve 70 sayýlý Kanun Hükmünde Kararname ile tasarruf mevduatýna 3 milyon TLye kadar kiþi baþý garanti getirilmiþtir. 1985 yýlýnda yürürlüðe giren Bankalar Kanunu ile ülkemizde faaliyet gösteren tüm bankalarýn Fona üye olmalarý zorunlu tutulmuþ, ayrýca 3 milyon TLye kadar garanti uygulamasýna devam edilmiþtir. 1986 yýlýnda kiþi baþý 6 milyon TL sigorta kapsamýna alýnýrken, bunun ilk 3 milyon TLsinin tamamý ile bakiye tutarýnýn %60ýna güvence verilmiþtir. 1992 yýlýna gelindiðinde ise döviz tevdiat hesaplarýndaki tasarruf mevduatlarý da sigorta kapsamýna alýnmýþ ayrýca sigorta kapsamý 75 milyar TLye çýkartýlmýþ, 75 milyar TLyi geçmeyecek þekilde 50 milyar TL tutarýndaki kýsmýn tamamý ile aþan kýsmýn %60ý sigorta kapsamýna alýnmýþtýr. 1994 yýlýnda da anaparalar ile faizler de sigorta kapsamýna alýnmýþ ve sigorta kapsamý 150 milyon TL ye yükseltilmiþtir. Ancak ayný yýl 3 bankanýn (Türkiye Turizm ve Yatýrým Bankasý, Ýthalat ve Ýhracat Bankasý ve Marmara Bankasý) bankacýlýk yapma ve mevduat kabul etme izinleri kaldýrýlýnca sistemde bir güven bunalýmý oluþmuþtur. Mevduat çekiliþlerinin diðer bankalarda da artan oranda görülmeye baþlamasý üzerine Bakanlar Kurulunca tasarruf mevduatýnýn tamamýna üst sýnýr olmaksýzýn garanti getirilmiþtir. Bununla beraber o yýl sistem dýþýna çýkan 3 banka bu uygulamaya dahil olamamýþ ve bu bankalardaki mevduat sahipleri ancak 150 milyon TLye kadar tutarlarda ödeme alabilmiþlerdir. Tasarruf mevduatýna tam garanti uygulamasýna 01 Haziran 2000 tarihinde son verilmiþ ve sigorta limiti 100 milyar TL olarak belirlenmiþtir. 01 Ocak 2001 tarihinde ise mevduata verilen sigorta limiti 50 milyar TL olarak deðiþtirilmiþtir. Halen tasarruf mevduatlarýnýn her banka için ayrý ayrý olmak üzere kiþi baþýna 50 milyar TLsi sigorta kapsamýndadýr. Tasarruf mevduatýna tam garanti uygulamasýna 01 Haziran 2000 tarihinde son verilmiþ ve sigorta limiti 100 milyar TL olarak belirlenmiþtir. 01 Ocak 2001 tarihinde ise mevduata verilen sigorta limiti 50 milyar TL olarak deðiþtirilmiþtir. Halen tasarruf mevduatlarýnýn her banka için ayrý ayrý olmak üzere kiþi baþýna 50 milyar TLsi sigorta kapsamýndadýr. 1980 yýlý sonrasýnda mevduat sigortacýlýðýnýn getirdiði garanti uygulamalarýnýn ortaya çýkardýðý ahlaki tehlike yönünden incelendiðinde bu rizikonun arttýðý, hatta aþýrýlaþtýðýnýn görüldüðü durumlarýn tasarruf mevduatýna saðlanan garantinin (güvence) %100 olduðu, yani tam garantinin saðlandýðý dönemlerde olduðu görülmüþtür. Yüzde yüz güvenceli mevduat sigorta sistemine geçilmesinde 1994 yýlýnda baþ gösteren ekonomik kriz sebep olmuþtur. %100 güvenceli tasarruf mevduat sigorta sistemine neden gerek görüldüðünü anlayabilmek için öncelikle söz konusu krizin ana nedenleri incelenmelidir. Ülkemizde 1989 yýlýndan itibaren enflasyonun kontrol altýna alýnmasý hükümetin temel hedefleri arasýna konulmuþtu. Fakat enflasyonun kontrol altýna alýnmasýnda döviz kurlarýnýn baský altýnda tutulmasýnýn tercih edilmesi TLnin yabancý paralar karþýsýnda deðerlenmesi ile sonuçlanmýþtýr. Bu durum Türk ekonomisinin rekabet gücünü kaybetmesine sebep olmuþtur. Sonuçta, ekonominin iç ve dýþ dengeleri bozulmuþ ve bozulan dengeler ise 1994 yýlý baþýnda para, sermaye ve döviz piyasalarýnda ciddi bir krize yol açmýþtýr. Ekonomik krizden çýkýþ için 5 Nisan 1994 tarihinde alýnan önlem planý 10 Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu 28.05.2004 tarihli Basýn Açýklamasý. 11 28 Haziran 1983 tarihli 70 sayýlý Kanun Hükmünde Kararname. 29 MAKALE Yapýlan araþtýrmalar göstermiþtir ki %100 güvenceli doðrudan mevduat sigortasý bankacýlýk sektöründe ahlaki tehlike sorununa, bu sorun ise Türk bankacýlýk sektörünün 1994 sonrasý dönemde kötü performansýna neden olmuþtur. Ekonomide %100 güvenceli mevduat sigorta sisteminin olduðu durumlarda, getiriden faydalanan taraf (mevduat sahibi ve bankalar) ile riski üstlenen tarafýn (devlet ve/veya vergi ödeyici sýfatýyla vatandaþ) farklý olmasý bankacýlýk sektöründe asimetrik bilgi ve sonuçta ahlaki tehlike sorunu doðurmaktadýr. çerçevesinde mali piyasalarda istikrarý saðlayacak ve mali sisteme güveni tesis edecek düzenlemeler arasýnda mevduatý sigortasý düzenlemeleri de yer almýþtýr.12 Baþlangýçta, Türkiyede %100 mevduat sigortasýna geçilmesi, bankalardan mevduat kaçýþýný engellemek için uygun bir yöntem olarak düþünülmüþtür. Fakat 1994 yýlýndan sonra geliþen olaylar, bu sistemin para piyasalarýnda baþlayan krizin ana nedenlerinden biri olduðunu göstermektedir. Bu dönemde bazý bankalarýn iþlevlerini yerine getiremediði görülmüþ, bu gerekçe ile 1999 yýlýndan itibaren Türkiyede bu bankalar Fon bünyesine alýnmýþtýr. Ülkemizde bu dönemde büyüyen bankacýlýk krizinin etkileri sektör sýnýrlarýný aþmýþ ve bankacýlýk sistemine olan güvenin azalmasý gibi unsurlar diðer ulusal finansal kurum ve pazarlara olan güvenin sarsýlmasýna neden olmuþtur. Nihayetinde yabancý sermaye Türkiyeyi kýsa süre içerisinde terk etmiþ ve ekonomi finansal krizle yüzleþmiþtir. Ülkemizde oluþan finansal krizde sýnýrsýz mevduat sigortasý uygulamasýnýn katkýsýnýn önemli olduðu düþünülmektedir. Ýþte bu nedenle 06.01.2001 tarihinde Türkiyede %100 güvenceli tasarruf mevduat sigortasýndan vazgeçilmiþ ve kýsmi güvenceli tasarruf mevduat sigortasýna dönülmüþtür. Yapýlan araþtýrmalar göstermiþtir ki %100 güvenceli doðrudan mevduat sigortasý bankacýlýk sektöründe ahlaki tehlike sorununa, bu sorun ise Türk bankacýlýk sektörünün 1994 sonrasý dönemde kötü performansýna neden olmuþtur. Ekonomide %100 güvenceli mevduat sigorta sisteminin olduðu durumlarda, getiriden faydalanan taraf (mevduat sahibi ve bankalar) ile riski üstlenen tarafýn (devlet ve/veya vergi ödeyici sýfatýyla vatandaþ) farklý olmasý bankacýlýk sektöründe asimetrik bilgi ve sonuçta ahlaki tehlike sorunu doðurmaktadýr. Ahlaki tehlike sorunu ise özellikle, bu soruna yüksek duyarlýlýðý olan küçük ölçekli yerli özel ticaret bankalarýnýn performansýnýn kötüleþmesinin nedenidir.13 Ahlaki Tehlikenin Etkilerinin Azaltýlmasýna Yönelik Alýnabilecek Önlemler Mevduat sigortacýlýðýndaki ahlaki tehlikenin tamamen yok edilmesi mümkün olmamakla birlikte, etkilerini en az seviyede tutmak için bazý çabalarýn gösterilebilmesi mümkündür. Alýnabilecek bazý önlemler ile ahlaki tehlikenin 12 Alövsat Müslümov, a.g.m., s. 3 13 a.g.m., s.12 14 Necati Kocaman, s.64 30 olumsuz etkileri asgari seviyede tutulabilir. Bu amaçla öncelikle sektörde etkin bir kontrol ve denetim sisteminin saðlanmasý gereklidir. Kontrol ve denetim sisteminin baþta sektörün düzenleyici otoritesi olmak üzere tüm finansal ve kamu kuruluþlarý tarafýndan da desteklenmesi gereklidir. Bankalar ve sistem içindeki otoriteler uygulayacaklarý strateji ve politikalarda güven ortamýný sarsmayacak davranýþlar sergilemeli ve toplumun yeterince bilgilendirilmesi saðlanarak asimetrik bilgi probleminin minimumda tutulmasý saðlanmalýdýr. Ayrýca ahlaki tehlikenin etkisinin azaltýlmasýnda mevduat sigortasýnda uygulanacak prim sistemi önemli bir belirleyici olacaktýr. Bilindiði gibi tam koruma saðlandýðý durumlarda güçlüzayýf banka veya riskli-risksiz banka ayrýmý yapýlmamasý nedeniyle mudiler daha karlý yatýrýmlara yöneldiðinden bankalar açýsýndan da rekabet problemi yaþanmaktadýr. Farklý risk taþýyan bankalar ayný güvenceye sahip olduðundan çoðu kez risksiz bankalar daha fazla risk almaya baþlayarak sistemin dengesinin bozulmasýna neden olmaktadýr. Bu açýdan bakýldýðýnda mevduat sigortacýlýðýnda iyi iþletilen bir riske dayalý prim sisteminin uygulanmasý doðru bir tercih olacaktýr. Ahlaki riski önlemeye yönelik diðer tedbirler arasýnda ise: problemli bankalara uygulanacak tedbirlerde piyasa mekanizmasýný bozmayacak yöntemler kullanýlmasý, bankacýlýk faaliyetlerinin iyi gözlemlenerek sigorta kapsamýndaki mevduatla finanse edilen faaliyetlere sýnýrlamalar getirilmesi ve banka sahiplerinin bankalarýndaki risklere göre sorumluluk yükleniminin saðlanmasý sayýlabilmektedir.14 Sonuç ve Öneriler Þu ana kadar anlatýlanlarý özetlersek; bankacýlýk sisteminin en önemli sorunlarýndan birinin asimetrik bilgi sorunu olduðunu, bunun iþ yapan taraflardan birinin bilgi eksikliðinden dolayý kayba uðramasýna neden olduðunu vurguladýk. Bankacýlýk faaliyetlerinde asimetrik bilginin sonuçlarýndan biri de ahlaki rizikodur. Özellikle mevduatlara tam güvence verildiði dönemlerde banka sahipleri veya mudiler bu güvenceden dolayý daha riskli iþlemler yaparak kendilerine daha fazla menfaat saðlamaya niyetlenerek bu güvenceyi istismar edebilirler. Mevduat sigortasýnýn en önemli amaçlarýndan birinin bankacýlýk iþlemlerinde piyasa disiplininin MAKALE saðlanmasýna katkýda bulunmak olduðundan mevduat sigortasý korumasýnýn belirli sýnýrlarý olmasý ahlaki rizikoyu önleyici veya etkisini azaltýcý tedbirler arasýndadýr. Ayrýca bu koruma hesap baþýna deðil mevduat sahibi açýsýndan deðerlendirilmelidir. Geçmiþ deneyimler; bir ülkede yaþanabilecek bankacýlýk krizlerinde mevduatlarýn mudiler tarafýndan hýzla çekildiðini ve buna karþý kýsa dönem tedbiri olarak mevduatlara %100 güvence getirildiðini göstermektedir. Ancak bahsedildiði gibi bu süreç çok uzun sürmemelidir. Aksi takdirde taraflardan biri bu durumu istismar edecek ve ahlaki tehlike ortaya ç ý k a c a k t ý r. Ya n i b u t ü r t e d b i r l e r i n öngörüldüðünün aksine uzun süre uygulamada tutulmasý sistemin istismarýna yol açacaktýr. Sisteme dahil olan ve farklý risk seviyeleri taþýyan bankalardan toplanacak primlerin taþýdýklarý risk derecelerine göre belirlenmesi halinde; sistem, bankalarý gerektiði kadar risk almaya zorlayacaktýr. Bu açýdan bakýldýðýnda Fon tarafýndan belirlenen ve 01 Ocak 2009 tarihinde uygulanmaya baþlanacak olan yeni prim sistemi dikkate deðerdir. Bu makale hazýrlandýðý esnada TBMM gündeminde mevduat güvencesine tam garanti verilme yetkisini 2 yýl süre ile Bakanlar Kuruluna vermek üzere bir kanun maddesi çalýþmasý bulunmaktadýr. Geçmiþ deneyimler; bir ülkede yaþanabilecek bankacýlýk krizlerinde mevduatlarýn mudiler tarafýndan hýzla çekildiðini ve buna karþý kýsa dönem tedbiri olarak mevduatlara %100 güvence getirildiðini göstermektedir. Son Not: 22 Kasým 2008 tarihli Resmi Gazetede yayýnlanarak yürürlüðe giren 5811 sayýlý kanun ile sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatýnýn ve gerçek kiþilere ait katýlým fonlarýnýn kapsamýný ve tutarýný belirlemeye iliþkin Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu Kuruluna verilen yetkiler, bu Kanunun yürürlüðe girdiði tarihten itibaren iki yýl süreyle doðrudan Bakanlar Kurulu tarafýndan kullanýlmasýna hükmedilmiþtir. Kaynaklar: Altýntaþ, Halil, Bankacýlýk Krizlerinin Nedenleri ve Ekonomik Maliyetleri, Erciyes Üniv. ÝÝBF Dergisi, Sayý:22, Ocak-Haziran 2004 (http://iibf.erciyes.edu.tr/dergi/sayi22/haltintas.pdf) Aras, Güler ve Müslümov, Alövsat, Kredi Piyasalarýnda Asimetrik Bilgi ve Bankacýlýk Sistemi Üzerindeki Etkileri Ýþletme Ýktisat Finans Dergisi, Yýl 19, Sayý 222, Eylül 2004 (http://www3.dogus.edu.tr/amuslumov/research/Article/Muslumov%20-%20Asimmetry%20%20IF%20-%202004.pdf ) Demirkan, Balkýr, Sigorta Sektöründe Asimetrik Bilgi Problemi, Sigorta Araþtýrmalarý Dergisi Temmuz 2006, Sayý 2 (http://www.tsrsb.org.tr/NR/rdonlyres/03EE6DB6-4920-461A-88EC94F5A9BAD73C/2143/127_142.pdf ) Gillian G. H. Garcia Deposit Ýnsurance A Survey of Actual And Best Practices, IMF Working Paper, 1996 Kocaman, Necati, Ahlaki Riziko Konulu Yetki Etüdü, Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 2002 Müslümov, Alövsat, (2002) Mevduat Sigorta Sistemi ve Ahlaki Tehlike: Türk Bankacýlýk Sektörü Örneði, Banka, Mali ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Sayý 39 Þen, Ali, Asimetrik Bilgi-Finansal Kriz Ýliþkisi, Dumlupýnar Üniv., Sosyal Bilimler Dergisi, Nisan 2006, Sayý:14 (http://sbe.dumlupinar.edu.tr/14/1.pdf) 28 Haziran 1983 tarihli 70 sayýlý Kanun Hükmünde Kararname Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu 28.05.2004 tarihli Basýn Açýklamasý 31 GÖRÜÞ ULUSLARARASI DENETÝM STANDARTLARI ve DENETÝMDE ETÝK KURALLAR Kamu kesimindeki denetçiler için genel kabul görmüþ denetim standartlarýnýn ve mesleki ahlak kurallarýnýn düzenlenmiþ olmasý ve uygulanmasý, denetçilere ve yaptýklarý iþlere inanç ve güven duyulmasýný saðlar. GÝRÝÞ Günümüzde ekonomik þartlarýn hýzla deðiþmesi ve geliþmesi ekonomik etkinlikleri daha da karmaþýk bir hale getirmiþtir. Bu karmaþýk iktisadi ekonomik etkinliklerin yerine getirilmesi de her geçen gün zorlaþmaktadýr. Zorlaþan ekonomik þartlarda iþ çevrelerinin denetime duyduklarý gereksinim günden güne artmakta ve denetim hem toplumda hem de iþ çevrelerinde gereken önemini ve yerini alan bir husus olarak belirginlik kazanmaktadýr.1 O halde, nedir denetim: çok kabaca denetim tanýmý yaparsak, denetim; klasik anlamda geçmiþe yönelik olarak neler olduðunu, nasýl olduðunu, ya da günümüz risk ve sistem bazlý modern proaktif denetim anlayýþý doðrultusunda geleceðe yönelik olarak neler olabileceðini anlamak ve öngörmek için çok çeþitli ve çok boyutlu olabilecek belirli hususlarý, gözaltýnda bulundurmak, kontrol etmek, murakabe etmektir diyebiliriz.2 Ayný þekilde, denetimde göz önünde bulundurmamýz gereken diðer bir husus da genel kabul edilmiþ etik kurallardýr. Etik kavramý genel olarak, birey veya grubun doðru veya yanlýþ davranýþlarýný yöneten deðerler olarak tanýmlanabilir. Bir baþka tanýmla ise etik, yasal gerekleri aþan ölçüde kendini kontrol edebilme gücüne sahip olan ideal insan özelliðidir. 3 Meslekî Etik kurallarýnýn belirlenmesinin amacý da, kapsamýna giren personelin ve birimlerin performansý, hareket ve davranýþlarý ile ilgili merkezi ve birime özgü standartlarý belirlemektir. Bu kurallar görevlerini yerine getirirken denetim biriminin bütün mensuplarýndan beklenen davranýþ standardýný açýklýða kavuþturmayý hedeflemektir. Bu kurallar, denetim standartlarýna uymasý gereken bütün personeli ve birimleri kapsamaktadýr. Bu çalýþmamýz ile uluslararasý denetim standartlarýnýn belirlenmesi ve bu standartlar çerçevesinde denetimlerini gerçekleþtiren denetim elemanlarýnýn yaptýklarý bu denetimler esnasýnda uymalarý genel kabul gören mesleki etik kural ve ilkelerin belirlenmesi ve özellikle kamu denetçileri açýsýndan öneminin vurgulanmasý amaçlanmaktadýr. 1. DENETÝMÝN TANIMI Derleyen: Yalçýn DERE 1.1. Denetim: Fon Denetçisi Denetim kavramýnýn batý dillerindeki karþýlýðýnýn 32 (audit) kökenini oluþturan Latince audire kelimesi; iþitmek, dikkatlice dinlemek anlamýna gelmektedir.4 Denetimi; klasik anlamda geçmiþe yönelik olarak neler olduðunu, nasýl olduðunu, ya da günümüz risk ve sistem bazlý modern proaktif denetim anlayýþý doðrultusunda geleceðe yönelik olarak neler olabileceðini anlamak ve öngörmek için çok çeþitli ve çok boyutlu olabilecek belirli hususlarý, gözaltýnda bulundurmak, kontrol etmek, murakabe etmektir diye daha önce tanýmlamýþtýk. Diðer bir tanýmla, denetim bir iþletmenin ekonomik faaliyetlerine ve olaylarýna iliþkin açýklanan bilgilerin önceden belirlenmiþ ölçütlere uygunluðunu belirtmek ve raporlamak amacýyla bu ekonomik faaliyetlere ve olaylara iliþkin bilgilerle ilgili kanýtlarýn tarafsýzca toplanmasý, deðerlenmesi ve sonucunun bilgi kullanýcýlarýna raporlanmasýdýr. Baþka bir tanýmda da; denetim, bir ekonomik birim veya döneme ait bilgilerin önceden belirlenmiþ olan ölçülere uygunluk derecesini araþtýrmak ve bu konuda bir rapor düzenlemek amacýyla baðýmsýz bir uzman tarafýndan yapýlan kanýt toplama ve deðerlendirme süreci olarak tanýmlanmýþtýr.5 Ayný þekilde, denetim; örgütsel eylemlerin ve iþlemlerin, öngörülen amaçlar doðrultusunda, benimsenen ilke ve kurallara uygunluðunun belirlenmesi olarak da tanýmlanmaktadýr. Denetimde temel amaç, örgüt amaçlarýnýn gerçekleþtirilme derecelerini saptayarak, örgütün etkililik, ekonomiklik ve verimlilik düzeylerini yükseltmek ve onun geliþtirilmesini saðlamaktýr. 1.2. Ýç Denetim - Dýþ Denetim ve Kamu denetimi Ýç denetim, kuruluþ/þirketteki her birimin, faaliyet, iþ akýþý ile çalýþan sistemlerin her aþamasýndaki tüm kontrollerin yerindeliðini, gerekliliðini, etkinliðini ve performansýný ölçmeyi ve bu kontrollerin daha iyi nasýl olabileceðine ve geliþtirilmesine yönelik deðerlendirmeyi ve zihin jimnastiklerini hedef alan ve sonuçlarý sadece firma içi raporlamak amacýyla yapýlan denetimdir. Ýç denetim özetle iki konuyu kapsar. Ýlki mali kontroldür. Mali kontrol varlýklarýn korunmasýna 1 Dr. Tamer Aksoy, Tüm Yönleriyle Denetim 2006 s.45 2 a.g.e s.46 3 a.g.e. s. 231 4 Ercan Alptürk, Ýç Denetim Rehberi, 2008, s.3 5 Prof. Dr. Hasan Kaval, Muhasebe Denetimi, 2005, s.3 GÖRÜÞ ve muhasebe kayýtlarýnýn güvenilirliðinin saðlanmasýna iliþkin yöntem ve prosedürleri içerir. Ýdari denetim ise faaliyetlerin etkinliðini ve yönetim politikalarýnýn uygunluðunu belirleyen organizasyon planý, yöntem ve prosedürlerdir.6 Ýç denetim/kontrol sisteminin mevcut olmasýna raðmen bilgisizlik, dikkatsizlik, kötü niyet, etki altýnda kalma gibi durumlar isteyerek ya da istemeyerek kullanýcýya yanlýþ bilgi aktarýlmasýna neden olabilir. Çoðu zaman raporlanan bilginin sadece kuruluþ/þirket yönetimince doðruluðunun ve güvenilirliðinin saðlanmasý üçüncü kiþiler açýsýndan yeterli olmayabilmektedir. Ayrýca, iç denetçi/kontrolör her ne kadar tarafsýz görev yapmakta ise de kuruluþ/þirket içerisinde görevli bir kiþi olmasý taraflý davranmasýna neden olabilme olasýlýðýný içermektedir. Bu nedenle, kuruluþ/þirket içerisinde etkili bir iç denetim sistemi olsa da baðýmsýz denetlemeye ihtiyaç duyulur. Dolayýsýyla, bilgiyi finansal kararlarýnda kullanmak isteyen üçüncü kiþiler güvenirliliðin ve doðruluðun tespiti için tarafsýz bir kurum veya kiþiye gereksinim duyabilmektedirler. Ýþte bu amaçla yapýlan denetim dýþ denetimdir. Bu tarafsýz kurum muhasebe uzmanlýðý mesleði ya da ülkemizdeki ismiyle baðýmsýz denetim þirketleri, kiþi de dýþ denetimi (baðýmsýz denetim) yapan denetçi (baðýmsýz denetçi ya da baðýmsýz denetçiler) olacaktýr. Bununla birlikte, iç denetim ve dýþ denetim içerik ve yapýlanma açýsýndan birbirlerinden farklý olsalar bile birbirlerini tamamlayýcý bir niteliðe sahiptirler. Ýç denetimin iyi þekilde düzenlenmiþ olmasý dýþ denetimin bundan geniþ ölçüde faydalanmasýný olanaklý kýlar ve dýþ denetçi için zaman tasarrufu saðlar. Dýþ denetimi yapan dýþ denetçiler baðýmsýzlýk özelliðine sahipken, iç denetçiler kuruluþ/þirketin bir elemaný olup, yöneticilere karþý sorumludurlar. Ancak bu iç denetçilerin çalýþmalarýný çok çekingen ya da hatalý yürüttükleri anlamýna gelmez; zira onlar da baðýmsýzlýðýn önemini kavramýþ düzeyde olmalýdýrlar. Amaç bakýmýndan, iç denetçilerin çalýþmasý, yönetim tarafýndan belirlenirken, dýþ denetçilerin çalýþmalarý statülerden doðan sorumluluktan kaynaklanmaktadýr. Bu farklýlýklar gözardý edilirse her iki denetimde de muhasebe açýsýndan benzer iþlerin yapýldýðý söylenebilir. Her iki denetimde de denetçiler görüþ oluþturmadan önce, kuruluþ/þirketin iç kontrol sistemini inceleyip kontrol etmekte, varlýklarýn doðruluðunu araþtýrmakta, gözlemler, soruþturmalar, teftiþler yaparak yeterli kanýtlar toplamakta ve oluþturduklarý görüþleri rapor etmektedirler. Denetçiler, muhasebe verilerinin kaynaðýndan iþletme dýþý kullanýcýlara aktarýlmasýnda aracý bir rol oynar. Sorumluluðunu yerine getirebilmek için denetçinin, hem bu bilgileri hazýrlayandan hem de bu bilgileri kullanandan baðýmsýz olmalýdýr. Finansal tablolarýn denetiminde denetçinin iliþkide bulunacaðý üç belli baþlý grup vardýr. 1) Yönetim: Denetlenen iþletmede çalýþan memurlar, muhasebeciler ve kilit noktalardaki görevliler 2) Ortaklar: Ortaklar görevi emanet ettikleri yöneticilerin sorumluluklarýný yerine getirme derecesi hakkýnda bilgi sahibi olmak isterler. Denetçinin temel sorumluluðu denetim raporunu kullanan ortaklara karþýdýr. 3) Yönetim Kurulu: Yönetim kurulu iþletme faaliyetlerinin ortaklarýn menfaatleri doðrultusunda yürütülmesinden sorumludur. Ayrýca, ayrý bir tasnif olarak 3. denetim þekli olarak Kamu Otoritesi adýna yapýlan kamu d e n e t i m i d i r. G e n e l d e , k a m u s e k t ö r ü denetimlerinde, mali tablolarýn denetiminin ve mevzuata uygunluðunun yaný sýra kuruluþlarýn faaliyet verimliliðinin ve etkinliklerinin de deðerlendirilmesi yapýlýr. Bu nedenle, kamu sektöründe denetimin kapsamý diðer denetim türlerine göre oldukça geniþtir. Ülkemizde kamu denetimine; Baþbakanlýk Teftiþ Kurulu, Baþbakanlýk Yüksek Denetleme Kurulu, Devlet Denetleme Kurulu, Sayýþtay, BDDKda Bankalar Yeminli Murakýplarý, Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu Denetim Dairesi Denetçileri, Maliye Bakanlýðýnda Maliye Teftiþ, Hesap Uzmanlarý, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri Kurullarý, Sermaye Piyasasý Kurulunda Denetim Dairesi Denetçileri, Ticaret Bakanlýðý Teftiþ Kurulu, Çalýþma Bakanlýðý Ýþ Teftiþ Kurullarýnca yapýlan denetimler kamu denetimlerine örnek olarak verilebilir. Amaç bakýmýndan, iç denetçilerin çalýþmasý, yönetim tarafýndan belirlenirken, dýþ denetçilerin çalýþmalarý statülerden doðan sorumluluktan kaynaklanmaktadýr. Bu farklýlýklar gözardý edilirse her iki denetimde de muhasebe açýsýndan benzer iþlerin yapýldýðý söylenebilir. 1.3.Denetimde Önemlilik Finansal tablolarda açýklanan bilgilerin yanlýþlýðý, bilginin doðru olduðuna güvenen kiþilerin kararlarýný etkileyecekse söz konusu bilgi yanlýþlýðýnýn önemli olduðu kabul edilir. Bu yanlýþlýk hatalarý ve yolsuzluklarý içerir.7 Önemlilik finansal tablo denetiminde yaygýn bir etkiye sahiptir. 2. ULUSLARARASI DENETÝM STANDARTLARI Dünyada uluslararasý yatýrýmlar, küresel sermaye birikimi ve faaliyetler arttýkça, buna paralel olarak getirilen yeni düzenlemeler ve iþlemler zorlaþmakta ve karmaþýk bir hal almaktadýr. Bilgi teknolojilerinin geliþmesi, uluslararasý ticaretin artmasý gibi eðilimler muhasebe ve denetime olan talebi de artýrmaktadýr. Bu geliþim, deðiþim ve eðilimler doðrultusunda mesleðe yönelik olarak denetime, meslek mensubuna yönelik olarak da denetçiye iliþkin belirli standartlarýn ve normlarýn getirilmesi ihtiyacý doðmaktadýr. Denetim çalýþmalarýnýn yeterliliði ve kalitesi ancak bazý kýstaslarýn geliþtirilmesiyle saðlanabilecektir. Dolayýsýyla söz konusu kýstaslarýn subjektif olmamasý için ya yasalarca ya da meslek 6 Dr. Tamer Aksoy, Tüm Yönleriyle Denetim, 2006, s.69 7 Þaban Uzay, Ýþletmelerde Ýç Kontrol Sisteminin Ýncelemenin Baðýmsýz Dýþ Denetim Karar Sürecindeki Yeri ve Türkiyedeki Denetim Firmalarýna Yönelik Bir Araþtýrma,1999, s.53 33 GÖRÜÞ Dünyada uluslararasý yatýrýmlar, küresel sermaye birikimi ve faaliyetler arttýkça, buna paralel olarak getirilen yeni düzenlemeler ve iþlemler zorlaþmakta ve karmaþýk bir hal almaktadýr.Bilgi Teknolojilerinin geliþmesi, uluslararasý ticaretin artmasý gibi eðilimler muhasebe ve denetime olan talebi de artýrmaktadýr. kurumlarýnca belirlenmiþ ve uygulamada genel kabul görmüþ olmasý zorunludur. Baðýmsýz denetim çalýþmalarý için belirlenmiþ ve genel kabul görmüþ esaslara denetim standartlarý denir. Bu kurallar denetim elemanýnýn uymasý gerekli olan kurallar niteliðindedir. Bu standartlarýn amaçlarý arasýnda, denetim çalýþmasýnýn kalitesini üst düzeyde tutma, denetçilerin niteliklerini, sorumluluklarýný, yapmalarý gereken çalýþmalarýn neler olmasý gerektiðini genel düzeyde belirleme ve denetçilere yol gösterme gibi hususlar sayýlabilir. Genel kabul görmüþ denetim standartlarýný baz alarak bütünlüðü, doðruluðu ve tarafsýzlýðý denetlenip doðrulanmýþ bilgi, karar iþlemi, karar aþamasý ve tüm karar alýcýlar açýsýndan güvenilir bilgi olarak kabul edilir.8 Denetim Standartlarý, meslek kuruluþlarý ve kanuni düzenlemelerle oluþturulmaktadýr. Bazý ülkelerdeki uygulamalara bakýldýðýnda denetim ilke ve kurallarý konusunda iki yaklaþýmýn olduðu görülmektedir. Bunlar; ABD ve Ýngiltere yaklaþýmý ile Kýta Avrupasý yaklaþýmýdýr. Bu iki yaklaþým arasýndaki temel farklýlýk devletin denetim alanýndaki rolü noktasýnda kendini gösterir. Buna göre, ABD ve Ýngiltere yaklaþýmýnda denetim ilke ve kurallarý özel muhasebe kuruluþlarý tarafýndan yürütülmekte buna karþýlýk Kýta Avrupasý yaklaþýmýnda bu ilke ve kurallar kamu otoriteleri tarafýndan oluþturulmakta ve vergi kanunlarýnda öngörülen hükümler muhasebe uygulamalarýnda da esas alýnmaktadýr. Denetim standartlarý, ilk defa The American Institute of Certifiad Public Accountants- AICPA (Sertifikalý Kamu Muhasebeciler Enstitüsü) tarafýndan "Genel Kabul Görmüþ Denetim Standartlarý" adý altýnda düzenlenmiþtir. AICPA tarafýndan düzenlenen ilke ve kurallar baðýmsýz denetimin anayasasý olarak kabul edilmektedir.9 Bugüne kadar çeþitli ülkelerde detay bazda pek çok standart oluþmuþ olmakla birlikte; Genel Kabul Görmüþ Denetim Standartlarý; Genel (kiþisel) Standartlar, Çalýþma Alaný Standartlarý (Ýnceleme standartlarý) ve Raporlama Standartlarý olmak üzere üç farklý sýnýflandýrýlabilmektedir. kategoride Sýrasýyla bu standartlara baktýðýmýzda þu ayýrýcý hususlarýn dikkat çektiðini görüyoruz: Genel standartlar, denetim elemanýnýn niteliklerini ve kiþisel özelliklerini ve yaptýðý iþin kalitesini içerir. Bu nedenle literatürde, kiþisel standartlar olarak da adlandýrýlmaktadýrlar. Ýkinci grup çalýþma alaný standartlarýdýr: Denetim incelemesi ve denetimin yürütülmesi sýrasýnda uyulmasý gerekli kurallardan oluþur. Son grup olan raporlama standartlarýnda ise, denetim sonucunda hazýrlanan ve ulaþýlan denetçi görüþünün sunulduðu denetim 34 raporunun içeriði ve düzenine iliþkin esaslar yer alýr. 3. DENETÝMDE ETÝK KURALLAR Denetimde Meslekî Ahlak Kurallarýnýn belirlenmesinin amacý, kapsamýna giren personelin ve birimlerin performansý, hareket ve davranýþlarý ile ilgili merkezi ve birime özgü standartlarý belirlemektir. Bu kurallar görevlerini yerine getirirken denetim biriminin bütün mensuplarýndan beklenen davranýþ standardýný açýklýða kavuþturmayý hedeflemektedir. Bu Kurallar, denetim standartlarýna uymasý gereken bütün personeli ve birimleri kapsar. 3.1. Etik Kavramý Etik, bir insanýn davranýþlarý esnasýnda kullandýðý ahlaki ilkeler bütünüdür. Etik kavramýný baþka þekilde açýklamak da mümkündür: Etik, bir insanýn doðru ile yanlýþý ayýrt ederken kullandýðý kiþisel kriterlerdir. Kiþilerin nasýl davranmalarý gerektiðini gösteren etik; görev ve sorumluluklarý esas alan bir davranýþ kuralý ya da disipline iþaret eder ve bir kiþinin neyi yapýp neyi yapmamasý gerektiði konusunda davranýþ biçimini tanýmlayan kurallarý konu edinir. Daha kýsa ve genel tanýmla etik; bir kiþinin veya toplumun ahlak standartlarýný araþtýran disiplindir, þeklinde tanýmlanmaktadýr. 3.2. Etik ve Ahlak Etik kavramýyla ilgili tanýmlamalar ilk bakýþta ahlak kavramýný çaðrýþtýrmakta ve günlük hayatta çoðu zaman ayný anlamda kullanýlmaktadýr. Oysaki benzer taraflarýnýn çokluðuna raðmen bu iki kavram birbirinden farklýk arz etmektedir. Etik daha ziyade bir felsefe dalý olarak nitelendirilebilmektedir. Etik, ahlaki faziletin doðasýný inceleyen ve insan davranýþlarýný deðerlendiren bir felsefe dalý olarak tarif edilebilmektedir.Yakýn iliþkileri olan etik ve ahlak kavramlarý arasýndaki temel fark, etik kavramýnýn genel olarak ahlaký konu alan disiplini belirtmesidir. Bu anlamda etik, ahlak felsefesiyle eþanlamlý sayýlýr. Etik, iyi veya kötü, doðru veya yanlýþ gibi yargýlarý ve ne olmasý gerektiðini kapsar. Düþünür Epikurus'a göre etik, araþtýrýlan, yapýlan veya kaçýnýlan þeylerle, yaþamýn farklý yönleri ve en temel amacý ile uðraþýr. Concise Oxford Dictionary ile Coilins Cobuild Engiish Dictionary sözlüklerinde ise etik kavramý aþaðýdaki þekillerde tanýmlanmaktadýr; Kiþi eylemlerinin, doðru veya yanlýþ, iyi veya kötü olup olmadýklarý konusunda yargýlanabilmelerini saðlayan moral ilkeleri sistemidir. Kiþi eylemlerinin özel bir grubu anlamýnda tanýmlanan davranýþ kurallarýdýr. Kiþilerin inançlarý doðrultusunda, doðru ve yanlýþ davranýþlar ile ilgili moral ilkeleridir. Moral deðerler çerçevesinde neyin doðru, neyin yanlýþ olduðunu inceleyen bir çalýþma alanýdýr. 8 Tamer Aksoy, s.182 9 Çelik, A., Baðýmsýz Denetim Kuruluþlarýnýn Sorumluluðu, s.163 GÖRÜÞ Etiði kuramsal felsefeden (mantýk, fizik, matematik, metafizik) ayýrarak kendi baþýna bir felsefe alaný olarak ele alan ilk filozof Aristoteles'tir. Pratik felsefeyi etik, ekonomi ve politika olmak üzere üç alana ayýrmýþtýr. Kuramsal felsefenin konusu deðiþen ve deðiþmez varolanla sýnýrlýyken, pratik felsefede insan eylemleri ve onlarýn ürünleri ön plana çýkmaktadýr. Platon'un diyaloglarýnýn çoðunluðunu da etik düþünceler oluþturmaktadýr. Diðer taraftan Sokrates'e göre eðitim, etik üzerine kurulu bir öðrenme sürecidir. Platon'un da etik üzerine araþtýrmalarý söz konusudur ancak O, bu konuyu sistematik olarak ele alýp incelememiþtir. Diyaloglarýnda farklý yoðunlukta etik üzerine düþünceler yer almaktadýr ve bunlar Platon'un evrensel metafizik felsefesi ile iç içedir. Platon, insan pratiðini genelde ideler (idealar) öðretisiyle ayný baðlamda deðiþmez, ebedi varlýk sorununa baðlý olarak açýklamaktadýr. Birey davranýþý gerçekleþtirmeden önce bilinçli ya da bilinçsiz olarak birtakým süzgeçlerden geçirir. Bu süzgeç bireylerin davranýþlarýna etki eden sosyal, kültürel, çevresel, vicdani, dini, ahlaki, psikolojik bir faktör olabilir.10 Hukuk kurallarý genelde formel bir yapýda kanun hâline getirilmiþ kurallardýr. Oysa ahlak kurallarý informel bir biçimde toplum vicdanýnda yaþarlar. Genel anlamýyla ahlak etiðin pratiðidir. Ahlaki deðil etik ilkelerden, etik deðil ahlaki bir davranýþ tarzýndan söz etmek daha doðrudur. Bu itibarla, etik kavramý genel olarak ahlaki davranýþlarý konu alan bir disiplini ifade etmektedir. Sonuçta etik, felsefi bir disiplin adýdýr ve ahlakýn felsefesini yapmaktadýr.11 Dolayýsýyla etik ve ahlak cümle ve kavramlarýný açýkladýktan sonra biz de bundan sonra kavram karmaþasýna yer vermemek için sonraki paragraflarda etik/ahlak kurallarý cümlesini ve kavramýný ayný anlamda kullanarak devam edeceðiz. Ahlak kurallarý tamamen hukuk hâline dönüþebilecek kurallardýr. Örneðin Medeni Kanunun 2. maddesinin temel kuralý "etik" temellere dayanmýþ genel bir kuraldýr. Söz konusu madde haklarýn kullanýlmasý ve borçlarýn yerine getirilmesinde hüsnüniyet kurallarýna uyulmasýný mecburi saymaktadýr. Burada ifade edilen hüsnüniyet daha ziyade ahlakla ilgili "doðruluk ve içtenliði" ifade eder. Bu madde hükmü ile Türk Medeni Kanunu ahlakýn hukuk içindeki yeri ve önemini kabul etmiþ bulunmaktadýr. Ahlaki kurallarýn bu þekilde hukuka konu olmasý hatta yasa tarafýndan bir müeyyideye baðlanmasý, ahlak kurallarýný müeyyideli birer hukuk kuralýna dönüþtürür. Bu anlamda bir hukuk kuralýna aykýrý davranmak ayný zamanda ahlak kurallarýna da aykýrý davranmak anlamýna gelecektir. O hâlde bir hukuk düzeni ahlak ilkeleriyle uyum içinde olmalýdýr. Aksi takdirde, sadece maddesel yaptýrýmlara dayanan ve kendini ahlaktan soyutlamýþ hukuk düzenleri uzun süre devam edemezler. Hukukla ahlak birçok yönden iç içe olmasýna raðmen, aralarýnda farklar vardýr. Ahlak kurallarý baþkalarýnýn haklarýný çiðnememe, baþlarýna yardým ve acýma gibi konularý içerir. Oysa hukuk kurallarýnda bu tarz emirler yer almaz. Hukuk yalnýzca toplumsal düzenin korunmasý için gerekli sosyal ve ailevi baðlar açýsýndan gerekli gördüðü yardýmlarýn yapýlmasý için bazý kurallar koyabilir. Hukuk ve ahlak kavramlarý arasýndaki en önemli fark müeyyide farkýdýr. Müeyyide (hukuki yaptýrým), hukuk kurallarýna uyulmasýný saðlamak için otoriter güç olan devletin (toplumu temsilen) cebir ve zor kullanmasý anlamýna gelir. Dolayýsýyla devlet yaptýrýmýna dayanan bir ahlak kuralý, hukuk kuralýna dönüþür. Örneðin baþkasýna ait malý çalmamak, borçlarý ödemek birer ahlak kuralýdýr. Ancak bu hususlarý hukuk da düzenlediði için yalnýz ahlak kuralý deðil ayný zamanda hukuk kuralýna dönüþmüþlerdir. Nitekim bu kurallara uymayanlara karþý devlet harekete geçer ve yaptýrým gücünü kullanýr. Buna karþýn, ahlak kurallarýna uymayanlara karþý uygulanacak bir devlet yaptýrýmý yoktur. Örneðin, aç olanlarý doyurmayan, otobüste yaþlý ve hastalara yer vermeyen kiþilere devlet tarafýndan uygulanacak bir müeyyide yoktur. Bu tarz davranýþlar toplum tarafýndan kýnama, ayýplama, beðenilmeme, eleþtirilme þeklinde sübjektif yaptýrýmlara maruz kalabilir.12 Etik kavramýyla ilgili tanýmlamalar ilk bakýþta ahlak kavramýný çaðrýþtýrmakta ve günlük hayatta çoðu zaman ayný anlamda kullanýlmaktadýr. Oysaki benzer taraflarýnýn çokluðuna raðmen bu iki kavram birbirinden farklýk arz etmektedir. Etik daha ziyade bir felsefe dalý olarak nitelendirilebilmektedir. 3.3. Dünyada Etik / Meslek Ahlak Kurallarý Küresel ölçekte iç denetime iliþkin standart ve uygulama önerileri; Ýç Denetçiler Enstitüsü IIA (The Institute of Internal Auditors), dýþ denetime iliþkin standart ve uygulama önerileri de Uluslararasý Sayýþtaylar Birliði olarak adlandýrýlan INTOSAI ve AICPA tarafýndan geliþtirilmekte ve güncellenmektedir. 3.3.1.Uluslararasý Ýç Denetçiler Enstitüsünün (IIA) Etik Kurallarý Modern iç denetim, 1941 yýlýnda Ýç Denetçiler Enstitüsü IIAin (The Institute of Internal Auditors) New Yorkta kurulmasýyla gerçekleþmiþtir. Enstitü, ABD dýþýndaki ilk birliðini 1944de Torontoda, Avrupadaki ilk birliðini de 1948de Londrada kurmuþtur. Halen IIA, dünya çapýnda 94 ülkede 249 þube ve enstitüde örgütlenmiþ 100.000 iç denetçiyi temsil etmekte ve mesleðin özyönetiminden sorumlu kuruluþ olarak hizmet vermektedir. IIAye göre iç denetim; kurumun her türlü faaliyetini geliþtirmek ve deðer katmak amacýný güden baðýmsýz ve objektif bir güvence ve danýþmanlýk faaliyetidir. Ýç denetçiler, risk yönetimi ile kontrol ve yönetim süreçlerinin etkililiðini 35 GÖRÜÞ Etik, genel olarak, birey veya grubun doðru veya yanlýþ davranýþlarýný yöneten deðerler olarak tanýmlanabilir. Bir baþka tanýmla etik, yasal gerekleri aþan ölçüde kendini kontrol edebilme gücüne sahip olan ideal insan özelliðidir. deðerlendirmek ve geliþtirmek amacýna yönelik sistemli ve disiplinli bir yaklaþým geliþtirerek kurumun amaçlarýna ulaþmasýna yardýmcý olurlar. IIAin etik kurallarý belirleme amacý, iç denetim mesleðinde ahlaki kültürü oluþturmak ve yaygýnlaþtýrmaktýr. Etik kurallar dört temel prensipten beslenir. Bunlar: Dürüstlük, Tarafsýzlýk, Meslekî Ehliyet ve Sýr Saklamadýr. a. Dürüstlük: Ýç denetçiler, çalýþmalarýný doðruluk, dikkat ve sorumluluk duygusuyla yaparlar, hukuku gözetir ve hukukun ve mesleðin gerektirdiði özel durum açýklamalarýný yaparlar, kanun dýþý bir faaliyete bilerek ve isteyerek taraf olmaz veya iç denetim mesleði ve kurum açýsýndan yüz kýzartýcý eylemlere giriþmezler, calýþtýklarý kurum ya da kuruluþun meþru ve etik amaçlarýna saygý duyar, katkýda bulunurlar. b. Objektiflik: Ýç denetçiler, deðerlendirmelerinin tarafsýzlýðýna zarar verebilecek veya zarar vereceði varsayýlabilecek herhangi bir iliþkiye ve faaliyete katýlmazlar; bu katýlým, kurumun çýkarlarýyla çatýþan iliþki ve faaliyetleri de içerir. Mesleki muhakemelerini zayýflatabilecek veya zayýflatacaðý varsayýlabilecek herhangi bir þeyi kabul etmezler. Tespit ettikleri ve açýklanmadýðý takdirde faaliyetlerinin raporlanmasýný bozacak tüm önemli bulgularý açýklarlar. c. Gizlilik: Ýç denetçiler, görevleri sýrasýnda elde ettikleri bilgilerin korunmasý ve kullanýmý konusunda ihtiyatlý olurlar. Sahip olduklarý bilgileri kiþisel menfaatleri için veya hukuka aykýrý olarak veya kurumun meþru ve etik amaçlarýna zarar verebilecek tarzda kullanmazlar. d. Yetkinlik (Ehil Olma): Ýç denetçiler, sadece görevin gerektirdiði bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olduklarý iþleri üstlenmelidirler, iç denetim hizmetlerini, Uluslararasý Ýç Denetim Mesleki Uygulama Standartlarýna uygun bir þekilde yerine getirirler, kendi yeterliliklerini ve hizmetlerinin etkinlik ve kalitesini devamlý geliþtirirler. 3.3.2. INTOSAI Meslek Ahlak Kurallarý Dýþ denetimde Uluslararasý Sayýþtaylar Birliði olarak adlandýrýlan INTOSAI meslek ahlak kurallarý da var olan ve birbirinden farklýlýklar taþýyabilen mesleki ahlak kavramlarýný ortak bir noktada buluþturmak ve mesleki ahlaka iliþkin temel önermeleri belirlemek amacýyla oluþturulmuþtur. Bu ortak anlama sahip kavramlarýn ve temel niteliðindeki önermelerin ýþýðýnda, üye ülkelerin yüksek denetim kurumlarý kendi meslek ahlak kurallarýný geliþtirecektir. 36 yanlýþ davranýþlarýný yöneten deðerler olarak tanýmlanabilir. Bir baþka tanýmla etik, yasal gerekleri aþan ölçüde kendini kontrol edebilme gücüne sahip olan ideal insan özelliðidir. 1981 yýlýnda yine AICPA (Sertifikalý Kamu Muhasebecileri Enstitüsü) tarafýndan yayýnlanan "Mesleki Etik Yasasý" (Code of Professional Ethics) genel kabul görmüþ denetim standartlarýna uymayý zorunlu kýlmýþtýr. Mesleki Etik (iþ ahlaký) Yasasýnda belirtilen kurallar, denetçilerin uymasý gereken davranýþ biçimlerini düzenlemektedir. Mesleki davranýþ kurallarýnda amaç, denetim hizmetine ve kalitesine ilgili çevrelerin güvenini saðlamak ve denetim mesleðini saygýn duruma getirmektir. Mesleki etik kurallarý ile denetim standartlarý bazý durumlarda ayný konularý kapsadýðý halde, denetim standartlarý genel kural niteliðindedir. Mesleki etik kurallarý ise davranýþýn ne olmasý gerektiðini belirler ve kavram olarak denetim standartlarýndan daha kapsamlý olabilmektedir. Bir baþka anlatýmla, denetçiye denetim çalýþmalarý sýrasýnda kullanacaðý standartlarý geliþtirmektir. Etik kodlar, ülkelerde meslek ahlak kurallarýnýn geliþtirilmesinde yol gösterici olmasý amacýna yönelik olarak hazýrlanmýþtýr. Dolayýsýyla, bu etik kodlarýn aynen yerli hukukta uygulanmasýndan ziyade, bunlarýn yerli hukukun düzenlenme aþamasýnda kýlavuz olmasý ve dikkate alýnmasý istenilmektir. Denetim sürecinde baðýmsýz uzman veya denetçi olarak andýðýmýz kiþinin önemli bir iþlevi vardýr. Denetçi, denetim görevini yürüten, yönlendiren ve sonuçlandýran kiþidir. Dünyada denetçilik mesleði seçkin bir meslek olarak tanýnmakta ve denetçilerin meslek bilgisine ve deneyime sahip, tarafsýz, bilgisini güncelleþtirebilen ve ahlaki düzeyi yüksek kiþiler olmalarýna özen gösterilmektedir. Denetçilerin bu nitelikleri mesleki standartlar olarak kabul edilmekte ve uyulmasý zorunlu kurallar olarak algýlanmaktadýr. Mesleki etik kurallarý üç bölümden oluþmaktadýr. Bu bölümden birinci bölüm temel kavramlarý, ikinci bölüm uzmanýn uymasý gereken kurallarý ve üçüncü bölüm ise kurallarýn yorumunu kapsamaktadýr. Mesleki etik kurallarýnýn ilk iki kavramý, ayný zamanda uluslararasý denetim standartlarýnýn genel standartlarý kapsamý içerisinde deðerlendirilebilir. Uluslararasý Mesleki Etik Yasasýna Göre Mesleki Etik Kurallarýnýn Baþlýca Kavramlarý 1. Baðýmsýzlýk, dürüstlük, bütünlük ve tarafsýzlýk, 2. Mesleki özen, bilgi, beceri, sýr saklama ve teknik standartlara uyum, 3. Denetime tabi tutulan þirkete karþý sorumluluklar, 3.3.3. AICPA Mesleki Etik Kurallarý 4. Diðer denetim þirketlerine iliþkin sorumluluklar ve Etik, genel olarak, birey veya grubun doðru veya 5. Diðer sorumluluklardýr. GÖRÜÞ 4. TÜRKÝYEDE KAMU DIÞ DENETÝM STANDARTLARI 5.2. Kamu Ýç Denetçileri Meslek Ahlak Kurallarý Türk hukukunda da denetim standartlarý ile denetim ilke ve kurallarý büyük ölçüde AICPA tarafýndan oluþturulan denetim standartlarý çerçevesinde oluþturulmaktadýr. Türk hukukunda kamu denetime iliþkin ilke ve kurallar SPK, BDDK vb. kuruluþlar tarafýndan ilân edilmektedir. Denetimle ilgili çevrelerin bu denetim standartlarý ve ilke ve kurallara uymalarý zorunludur. Ayný þekilde, 5018 sayýlý Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun 67'nci maddesinin (k) bendinde iç denetçilerin uyacaklarý etik kurallarýn Ýç Denetim Koordinasyon Kurulunca belirleneceði hükme baðlanmýþtýr. Ayrýca, Ýç Denetçilerin Çalýþma Usul ve Esaslarý Hakkýnda Yönetmeliðin 9'uncu maddesinde iç denetçilerin Kurul tarafýndan belirlenen denetim standartlarýna ve etik kurallara uymakla yükümlü olduðu, bu standart ve kurallarýn da uluslararasý genel kabul görmüþ standart ve kurallar dikkate alýnarak belirleneceði ifade edilmiþtir. ABD'de Enron'la baþlayýp diðer þirketlerle devam eden küresel muhasebe ve denetim skandallarý neticesinde çýkarýlan 30.07.2002 tarihli "SarbanesOxley Yasasý (SOX)", çok geçmeden ülkemize de yansýmýþtýr. SOX ile kýyaslandýðýnda ayný kanunun çoðu noktada benzerlik içeren ve Türkiye "versiyonu" diyebileceðimiz düzenleme, 2 Kasým 2002 tarihli SPK tebliðine konu olmuþtur. Getirilen düzenlemelerin SOX ile karþýlaþtýrýlmasý neticesi Sarbanes-Oxley yasasýna paralel hükümler içerdiði görülmektedir. Ayný þekilde, Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) da, SPK tebliðini takiben 3 ay sonra, SPK tebliði ve Sarbanes-Oxley yasasýna paralel hükümler içeren 31.1.2003 tarihli teblið ile baðýmsýz denetime iliþkin düzenleme getirmiþtir. 5. KAMU ÝÇ DENETÝM STANDARTLARI VE MESLEK AHLAK KURALLARI Yapýlan bu düzenlemelerle iç denetçilerin uymalarý beklenen ilkeler aþaðýda verilmiþtir. 1. Dürüstlük 2. Tarafsýzlýk, Nesnellik, Baðýmsýzlýk 3. Gizlilik 4. Yetkinlik (Ehil olma) SONUÇ Kamu kesimindeki denetçiler için genel kabul görmüþ denetim standartlarýnýn ve mesleki ahlak kurallarýnýn düzenlenmiþ olmasý ve uygulanmasý, denetçilere ve yaptýklarý iþlere inanç ve güven duyulmasýný saðlar. Kamu denetçilerinin: Dürüstlük, Objektiflik, Gizlilik,Yetkinlik (Ehil Olma) þeklinde tasnif edilmiþ genel kabul görmüþ ilkeleri uygulamalarý ve desteklemeleri beklenir. Ülkemizde kamu iç denetim standartlarý, 5018 sayýlý Kanunun 67'nci maddesinin birinci fýkrasýnýn (a) bendi uyarýnca Ýç Denetim Koordinasyon Kurulu (Kurul) tarafýndan belirlenmiþtir. Ýç Denetçilerin Çalýþma Usul ve Esaslarý Hakkýnda Yönetmeliðin 9 uncu maddesinin (1) numaralý fýkrasý uyarýnca da, iç denetçilerin bu standartlara uymalarý zorunlu bulunmaktadýr. Sonuç itibariyle, denetçilerin toplumlarda önemli bir role sahip olmak durumundadýrlar. Yatýrýmcýlar, kredi verenler, iþverenler ve diðer iþ sektörlerine ek olarak hükümet ve kamu, saðlýklý finansal muhasebe ve raporlama, etkili finans yönetimi ve çeþitli iþ ve vergi konularýnda tavsiyeler verme hususlarýnda denetçilere ihtiyaç duymaktadýrlar. Denetçilerin bu hizmetlerin saðlanmasýndaki tutum ve davranýþlarý, hem onlarýn hem de ülkenin ekonomik refahýný etkilemektedir. Buna göre; iç denetim, kamu idaresinin çalýþmalarýna deðer katmak ve geliþtirmek için kaynaklarýn ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarýna göre yönetilip yönetilmediðini deðerlendirmek ve rehberlik yapmak amacýyla yapýlan baðýmsýz nesnel güvence saðlama ve danýþmanlýk faaliyetidir. Bu faaliyetin de, idarelerin yönetim, kontrol ve risk yönetimi süreçlerinin etkinliðini deðerlendirmek ve geliþtirmek yönünde sistematik, sürekli ve disiplinli bir yaklaþýmla ve genel kabul görmüþ standartlara uygun olarak gerçekleþtirilmesi öngörülmüþtür. Denetçiler, kamu güveninin tamamen saðlandýðýný kanýtlayacak bir düzeyde bu hizmetleri sunmalýdýrlar. Bu nedenle genel kabul görmüþ denetim standartlarý ve etik kurallar, denetim hizmetlerinin yüksek kalitede sunulmasýný saðlama amacýný gütmektedir. Ýþte bu çerçevede, denetçilerden beklenen davranýþ tarzýný tanýmlayan bu davranýþ kurallarýn amacý da, dünya ölçeðinde genel kabul gören ilkelerin uygulamaya dökülmesi amacýyla onlara yardýmcý olmak ve denetçilere etik (meslek ahlakýna uygun) davranýþlarý konusunda rehberlik etmektir. 5.1. Kamu Ýç Denetim Standartlarý Sonuç itibariyle, denetçilerin toplumlarda önemli bir role sahip olmak durumundadýrlar. Yatýrýmcýlar, kredi verenler, iþverenler ve diðer iþ sektörlerine ek olarak hükümet ve kamu, saðlýklý finansal muhasebe ve raporlama, etkili finans yönetimi ve çeþitli iþ ve vergi konularýnda tavsiyeler verme hususlarýnda denetçilere ihtiyaç duymaktadýrlar. KAYNAKÇA Aksoy T., Tüm Yönleriyle Denetim, Yetkin Yayýnlarý, Ankara, 2006. Alptürk E., Finans, Muhasebe ve Vergi Boyutlarýnda Ýç Denetim Rehberi, Maliye ve Hukuk Yayýnlarý, Ankara, Ocak 2008. Çelik A., Baðýmsýz Denetim Kuruluþlarýnýn Sorumluluðu, Seçkin Yayýnlarý, Ankara, 2005. Kaval, H., Muhasebe Denetimi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2005. Uzay, Þ., Ýþletmelerde Ýç Kontrol Sistemini Ýncelemenin Baðýmsýz Dýþ Denetim Karar Sürecindeki Yeri ve Türkiyedeki Denetim Firmalarýna Yönelik Bir Araþtýrma, Sermaye Piyasasý Kurumu, Yayýn No:132, Ankara, 1999. Kutlu, H.A., Muhasebe Meslek Ahlaký, Nobel Yayýn Daðýtým, Ankara,2008 37 HUKUK TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONUNUN DIÞ DENETÝMÝNDE SAYIÞTAYIN ROLÜ Ülkemizde siyasi otoriteden baðýmsýz karar üretecek bir kurumun, (yargý organlarýnda olduðu gibi Anayasa'dan kaynaklanan bir üstün konumu da yoksa) idari ve mali özerkliðe kesin ve yasal sýnýrlarla gereksinimi olduðu aþikardýr. Üstelik, özerklik idari ve mali boyutu ile bir bütün olduðundan, bu boyutlardan yalnýzca birinden vazgeçmek bile, fiilen öteki boyutu da kullanýlmaz kýlacaktýr. Fonun Dýþ Denetiminde Sayýþtay 19.10.2005 tarih ve 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanununun1 Fonun hesap ve harcamalarýnýn denetimi baþlýklý 124. maddesinin ilk fýkrasýnda Fonun iç denetimi Fon tarafýndan belirlenecek usûl ve esaslar çerçevesinde, dýþ denetimi ise Fonun yýllýk gider hesaplarý ile harcamalarýnýn Sayýþtay tarafýndan incelenmesi suretiyle gerçekleþtirilir. hükmü yer almaktadýr. Dördüncü Fýkranýn, 5667 sayýlý Kanun2 ile deðiþtirilmeden önce, Fonun iç ve dýþ denetimi hakkýnda, 5018 sayýlý Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri uygulanýr. þeklinde olduðu ve 5667 sayýlý Kanun ile getirilen deðiþikliðin bu Kanunun Geçici 2. Maddesi uyarýnca 2006 yýlý denetimleri için de uygulanacaðýnýn hükme baðlandýðý görülmektedir. 5411 sayýlý Kanunun 5667 sayýlý Kanun ile deðiþtirilen 124. maddesinin ilk fýkrasýnda yapýlan deðiþikliðe iliþkin gerekçede, Kurumun görev alanýnýn geniþlemesi nedeni ile iþ yükünün artmasý bankacýlýk sektörünün dinamik yapýsýna uyum saðlanmasý, Kurumun iç denetimi konusuna açýklýk getirilmesi; Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun kamu hizmetleri teþkilat yapýsý, iþ süreçleri, gelir ve giderleri ve tabi olduðu mali mevzuat yönünden sahip olduðu özel durumlar gözetilerek 5436 sayýlý Kanunun 12 nci maddesinde yer alan düzenleme ile 5018 sayýlý Kanunun ek (III) sayýlý cetvelinden çýkarýlmýþ olmasý karþýsýnda 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu ile 5018 sayýlý Kanuna yapýlan atýf nedeniyle ortaya çýkan çeliþkinin giderilebilmesi ve 5411 sayýlý Kanunun Fonun hesap ve harcamalarýnýn denetimine iliþkin 124 üncü maddesinde bir tereddüde yol açmayacak þekilde açýklýðýn saðlanmasýnýn amaçlandýðý belirtilmektedir. 832 sayýlý Sayýþtay Kanunu kapsamýnda, genel ve katma bütçeli dairelerin gelir ve giderleri ile Av. Ahmet YILMAZ Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu Hukuk Ýþleri Daire Baskanlýðý Grup Koordinatörü mallarýný Türkiye Büyük Millet Meclisi adýna denetlemek ve sorumlularýn hesap ve iþlemlerini yargýlama yolu ile kesin hükme baðlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme baðlama iþlerini yapmakla görevli Sayýþtay 3 , 5411 sayýlý Kanunun 124. maddesinin ilk fýkrasý kapsamýnda verilen yetkiye istinaden, Fonun yýllýk gider hesaplarý ile harcamalarýný incelemek suretiyle Fonun dýþ denetimini gerçekleþtirecektir. Denetim neticesinde hazýrlanacak raporun içeriði ile ilgili düzenlemeler içeren Sayýþtay Kanununun Denetçi raporlarý baþlýklý 48 inci maddesi uyarýnca, Denetçiler kendilerine verilen hesaplarý bu kanunla diðer kanunlarda yazýlý esaslar ve yönetmeliðindeki usuller gereðince inceler ve sonucu gösterir bir rapor düzenler. Bu inceleme sýrasýnda mevzuata uygun bulmadýðý veya noksan gördüðü iþler hakkýnda sorumlularýn yazýlý savunmalarýný almasý ve düþüncesiyle birlikte raporda göstermesi þarttýr. Usulü dairesinde yapýlan bildirime bilgi edinilmesinden itibaren en çok otuz gün içinde cevap vermeyen sorumlularýn savunmalarý beklenmeyerek mevcut bilgi ve belgelere göre rapor düzenlemekle beraber, bunlar hakkýnda ayrýca bu kanun esaslarýna göre disiplin veya ceza kovuþturulmasý isteminde bulunulur. Bu raporlarda hesabýn doðruluðu ve denkliði ve belgelerin tamam olup olmadýðý ve inceleme neticesinde sorumluluðu gerektiren hususlar görülüp görülmediði ve ayrýca 28 inci maddenin birinci fýkrasýnýn (B) ve (C) bentlerinde yazýlý sabit veya döner sermayeli veya fon þeklinde kurulan teþebbüs ve kurumlarýn harcama ve çalýþmalarýnýn kuruluþ gayelerine uygun bulunup bulunmadýðý da raporlarýn sonunda açýklanýr. 1 01 Kasým 2005 tarih ve 25983 [Mükerrer] Sayýlý Resmî Gazetede yayýmlanmýþtýr. 2 30 Mayýs 2007 Tarihli ve 26537 Sayýlý Resmî Gazete de yayýmlanmýþtýr. 3 832 sayýlý Sayýþtay Kanunu Madde 1. 38 HUKUK Sayýþtay Kanununun Bilgi ve belge verme zorunluluðu baþlýklý 49 uncu maddesi ile de denetim kapsamýnda ilgililerin yükümlülükleri düzenlenmekte olup bu madde uyarýnca: Sorumlular veya diðer ilgili memurlar denetçilerin isteyeceði bilgiyi vermeye, kayýtlarla belgeleri geciktirmeksizin göstermeye veya vermeye mecburdurlar. Sorumlularýn yanýnda bulunmayan belgeler ilgili dairelerden istenir. Sorumlular belgelerin asýllarýný ve aslý gösterilemeyen belgelerin ikinci nüshalarýný göstermek zorundadýrlar. Yukarýdaki hükme uymayanlar hakkýnda bu kanun esaslarýna göre ceza veya disiplin kovuþturmasý yapýlýr. Fonun idari ve mali özerkliði Ýdare hukuku literatürümüze baðýmsýz idari otorite adýyla giren üst kurullar, Kamusal yaþamýn hassas teknik alanlarýnda, hem siyasi otoriteden hem de piyasanýn öteki aktörlerinden baðýmsýz biçimde, uzmanlýða dayanan düzenlemeler (regülasyon) yapmak için kurulmuþtur. Günümüzde pek çok ülkede, özellikle de Avrupa Birliði ülkelerinde mali piyasalar, enerji, telekomünikasyon ve rekabet hukuku gibi alanlarda görev yapmaktadýrlar. Baþlangýçta, politik etkilerden arýnmýþ kararlar alabilmek gibi basit bir amaç için düþünülmüþ, ama piyasa ekonomisinin geliþmesiyle müdahalecilikten uzaklaþan ve hakemlik rolüne oturmaya baþlayan devletin bu yeni örgütlenmesinde vazgeçilmez olmuþlardýr.4 Baðýmsýz idari otoritelerin, kamu gücü kullandýklarý alanlar piyasanýn genelinde ya da eskiden kamu tekeli iken sýnýrlý olarak rekabete açýlmýþ olan özel piyasalarda yürüttükleri kural koyma, denetleme ve yaptýrým uygulama faaliyetleri, klasik öðretide birer devlet faaliyetidir. Bu yüzden, üst kurullarýn piyasa aktörlerine karþý güçlü olmalarý yeterli deðildir; iþlevin asýl sahibi olan devlete ve siyasi etkilere karþý da güçlü olmalarý gerekmektedir. Ülkemizde siyasi otoriteden baðýmsýz karar üretecek bir kurumun, (yargý organlarýnda olduðu gibi Anayasa'dan kaynaklanan bir üstün konumu da yoksa) idari ve mali özerkliðe kesin ve yasal sýnýrlarla gereksinimi olduðu aþikardýr. Üstelik, özerklik idari ve mali boyutu ile bir bütün olduðundan, bu boyutlardan yalnýzca birinden vazgeçmek bile, fiilen öteki boyutu da kullanýlmaz kýlacaktýr. Baðýmsýz idari otoritelerin idarî yapý içindeki konumlarý ve merkezî idare ile iliþkileri Özerk Kurumlar Hakkýnda Sayýþtay Raporlarýna da konu edilmiþ ve bu raporlarda da malî özerkliðin, genel idare dýþýnda bir yapýlanmaya imkân saðlayýp saðlamadýðýnýn tartýþma konusu olduðu belirtilmiþ ve bu kurumlar için Anayasa'nýn 123 üncü maddesinde belirtilen "idarenin bütünlüðü" esasýna aykýrýlýk oluþturmayacak bir yönetim düzeninin gerçekleþtirilmesi gerektiði, söz konusu kurumlarýn merkezî idare ile iliþkilerinin kanunla belirlenmesi zaruretine vurgu yapýlmýþtýr. Ýdare hukuku literatürümüze baðýmsýz idari otorite adýyla giren üst kurullar, Kamusal yaþamýn hassas teknik alanlarýnda, hem siyasi otoriteden hem de piyasanýn öteki aktörlerinden baðýmsýz biçimde, uzmanlýða dayanan düzenlemeler (regülasyon) yapmak için kurulmuþtur. 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanununun 111 inci maddesinde yer alan, Bu Kanun ve ilgili diðer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasý amacýyla, mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigorta edilmesi, Fon bankalarýnýn yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapýlandýrýlmasý, devri, birleþtirilmesi, satýþý, tasfiyesi, Fon alacaklarýnýn takip ve tahsili iþlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandýrýlmasý, Fon varlýk ve kaynaklarýnýn idare edilmesi ve Kanunla verilen diðer görevlerin ifasý için kamu tüzel kiþiliðini haiz, idarî ve mali özerkliðe sahip Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu kurulmuþtur. Fon görevini yaparken baðýmsýzdýr. Fonun kararlarý yerindelik denetimine tâbi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kiþi, Fon Kurulunun kararlarýný etkilemek amacýyla emir ve talimat veremez. hükmünde, Fonun kuruluþ amacý ile birlikte, kamu tüzel kiþiliðine haiz olma, idari özerkliðe ve mali özerkliðe sahip olma, yerindelik denetimine tabi olmama gibi özellikleri düzenlenmiþtir. Maddenin Hükümet Gerekçesinde de, Kanun kapsamýnda Fona verilen yetki ve görevlerin madde metninde ayrýntýlý olarak belirtildiði, Fonun kamu tüzel kiþiliðe haiz, idari ve mali özerkliðe sahip bir Kurum olduðu, hiçbir organ, makam, merci veya kiþinin Fon Kurulunun kararlarýný etkilemek amacýyla emir ve talimat veremeyeceði, Fonun yerindelik denetimine tabi tutulamayacaðý ve bir takým mevzuat hükümlerine tabi olmayacaðý belirtilmiþtir. Fon Kurulunun kararlarýný etkilemek amacýyla emir ve talimat verilemeyeceðini hükme baðlayan Kanun merkezi idare ile Fonun "idarenin bütünlüðü" esasýna göre çalýþmasýna iliþkin kurallarý da tâdâdî olarak sýralamýþtýr. Bu kapsamda 5411 sayýlý Kanunun; 4 Hýfzý Deveci: Cumhurbaþkanlýðý Devlet Denetleme Kurulu üyesi 39 HUKUK Özerk kurumlar, yalnýzca idarî açýdan deðil malî açýdan da özerk olarak teþkil edilmiþlerdir. Bu nedenle, söz konusu kurumlarýn gelirlerinin, harcamalarýnýn ve gelir fazlalarýnýn deðerlendirilmesi gibi konularda, özerkliklerini zedeleyecek düzenlemelerden kaçýnýlmasý gerekmektedir. -111. maddesinde yer alan; Fon, görevli ve yetkili olduðu alanýn yoðun olduðu illerde olmak ve sayýsý üçü geçmemek kaydýyla Bakanlar Kurulu kararýyla yurt içi temsilcilik ve tahsilat birimleri açabilir. -124. maddesinde yer alan; Fonun yýllýk faaliyet raporu, mali tablolarý ve bütçe kesin hesabý Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Kesin hesabýn bir örneði de Maliye Bakanlýðýna gönderilir. -113. maddesinde yer alan; Üyeler, yüksek öðrenim sonrasý en az on yýl deneyim sahibi veya yukarýda sayýlan öðrenim dallarýnda en az on yýl öðretim üyeliði yapan kiþiler arasýndan Bakanlar Kurulunca atanýr. -127. maddesinde yer alan; Fon Kurulu Baþkaný ve üyeleri ile Fon personelinin, görevleriyle baðlantýlý olarak iþledikleri iddia edilen suçlara iliþkin soruþturmalar, Fon Kurulu üyeleri için iliþkili Bakanýn, Fon personeli için ise Fon Kurulu Baþkanýnýn izin vermesi kaydýyla genel hükümlere göre yapýlýr. -114. maddesinde yer alan; aðýr hastalýk veya sakatlýk nedeniyle iþ göremeyecekleri, atanmalarý için gerekli þartlarý kaybettikleri, durumlarýnýn 115 inci maddeye aykýrý olduðu anlaþýlan veya görevleri ile ilgili olarak iþledikleri suçlardan dolayý haklarýnda verilen mahkûmiyet kararý kesinleþen Fon Kurulu Baþkan ve üyelerinin görevleri Baþbakan onayý ile sona erdirilir. -115. maddesinde yer alan; Fon Kurulu üyeleri atanmalarýndan itibaren otuz gün içinde bu fýkraya uygun hareket etmezlerse üyelikten çekilmiþ sayýlýr. Bu durum, Fon Kurulu kararý ile tespit edilir ve iliþkili Bakana bildirilir. -116. maddesinde yer alan; Geçerli mazereti olmaksýzýn bir takvim yýlýnda toplam üç toplantýya katýlmayan veya bir toplantýya katýldýðý halde Fon Kurulu kararlarýný süresi içinde imzalamayan veya karþý oy gerekçesini süresi içinde yazýlý olarak bildirmeyen Fon Kurulu üyeleri üyelikten çekilmiþ sayýlýr. Bu durum, Fon Kurulu kararý ile tespit edilir ve iliþkili Bakana bildirilir. -116. maddesinde yer alan; Fon Kurulunun düzenleyici nitelikteki kararlarý tekemmül etmesinden itibaren en geç yedi iþ günü içinde iliþkili Bakanlýða ve yayýmlanmak üzere Baþbakanlýða gönderilir ve gönderildiði tarihten itibaren en geç yedi gün içinde Resmî Gazetede yayýmlanýr. -117. maddesinde yer alan; Fon Kurulu bu Kanun ve diðer mevzuatla verilen görevler yanýnda ayrýca aþaðýdaki görevleri yapar ve yetkileri kullanýr. b) Fonun ana stratejisi ile amaç ve hedeflerine uygun olarak hazýrlanan bütçe teklifini görüþmek ve karara baðlamak, -120. maddesinde yer alan; Hizmet birimleri, bu Kanunda belirtilen faaliyet alaný, görev ve fonksiyonlara uygun olarak Fonun teklifi ve Bakanlar Kurulu kararýyla yürürlüðe konulan yönetmelikle belirlenir. 4 Özerk Kurumlar Hakkýnda Sayýþtay Raporu 2003 5 Özerk Kurumlar Hakkýnda Sayýþtay Raporu 2003 40 hükümleri ile baðýmsýz bir idari otorite olan Fonun merkezi idare ile hukuki ve fiili baðlantýsý kurala baðlanmýþtýr. Bakanlýklarýn kuruluþ ve görev esaslarýný düzenleyen 3046 sayýlý Kanunda Bakanlýk baðlý kuruluþlarý ve Bakanlýk ilgili kuruluþlarý tanýmlandýðý halde iliþkili kuruluþ kavramýna yer verilmemiþtir. Bu kavramýn, özerk kurumlarýn merkezî idare ile iliþkilendirilmeleri, ancak özerkliklerini ve baðýmsýzlýklarýný koruyabilmek bakýmýndan ilgili veya baðlý kuruluþ olarak da tanýmlanmamalarý amacýyla kullanýldýðý anlaþýlmaktadýr.5 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu da, Fonun merkezi idare ile hukuki ve fiili baðlantýsýný belirlerken Ýliþkili Bakan ifadesine yer vermiþtir. Kanun koyucunun baðlý bakan ifadesini kullanmamasýnýn amacý Kurumun merkezi otoriteye karþý baðýmsýzlýðýný vurgulamaktýr. Nitekim Baðýmsýz Ýdari Otoritelerin Kuruluþ ve Görev Esaslarý Hakkýnda Kanun Tasarýsý Taslaðýnda Ýliþkili Bakan ifadesinin, Baðýmsýz idari otoritenin hükümet ile iliþkilerinin yürütmek ve bu kanun çerçevesinde belirlenmiþ yetkileri kullanmak üzere Baþbakan tarafýndan görevlendirilen Bakaný ifade ettiði belirtilmiþ bu taným ile idari vesayetin deðil idari birliðin saðlanmasý amaçlanmýþtýr. Özerk kurumlar, yalnýzca idarî açýdan deðil malî açýdan da özerk olarak teþkil edilmiþlerdir. Bu nedenle, söz konusu kurumlarýn gelirlerinin, harcamalarýnýn ve gelir fazlalarýnýn deðerlendirilmesi gibi konularda, özerkliklerini zedeleyecek düzenlemelerden kaçýnýlmasý gerekmektedir.6 Baðýmsýz bir idari otorite için özerklik; bir kuruluþun ayrý bir yasaya baðlý olarak kendi kendini yönetme hakký olarak tanýmlanmaktadýr. Bir baþka ifadeyle özerklik; HUKUK bir kuruluþa, herhangi bir devlet ya da merkezin müdahalesi olmadan kendi yapýsýný düzenleme konusunda tanýnan yasal yetkidir. Özerklik kesinlikle bir serbesti, keyfi karar alabilme anlamýna gelmeyip, hizmetlerdeki çabukluk, etkinlik ve kaliteyi saðlamak ve daha iyi bir denetim gerçekleþtirmek için verilen bir yetki niteliðindedir. Baðýmsýzlýk ise, bir yandan, baðýmsýz idari otoritelerin hükümete, düzenlenen ve denetlenen sektöre, medyaya, diðer kamu idarelerine ve diðer gerçek ve tüzelkiþilere karþý özerkliði, diðer yandan kurul üyelerinin düþünce ve kanaatlerini serbestçe dile getirip oylarýný özgürce kullanabilmeleri anlamýna gelmektedir.7 5411 sayýlý Kanun ile hükme baðlandýðý þekliyle özerkliði idari ve mali özerlik olarak iki açýdan ele almamýz mümkündür. Ýdari özerklik özerk kuruluþlarýn kendi karar organlarý ile serbestçe karar alabilmelerini ifade ederken, mali özerklik bu kuruluþlarýn ayrý gelir kaynaklarýna sahip olmalarý ve yasal düzenlemeler çevresinde kendi organlarýnýn kararlarýna dayanarak harcama yapabilmelerini öngörür. Özerk bir idare kendi organlarýyla serbestçe aldýðý kararlarý sorumluluklarýyla orantýlý öz gelir kaynaklarýna sahip olmaksýzýn uygulayamaz. Bu nedenle idari ve mali özerklik birbirini tamamlamaktadýr.8 Nitekim, T.C. Sayýþtay Temyiz Kurulunun 04/03/2003 tarih ve 26166 K. Sayýlý kararý incelendiðinde görüleceði üzere, Sayýþtay, Genel Bütçe Kanununa konulan sýnýrlayýcý hükümlerin, kamu tüzel kiþiliðine sahip özel bütçeli kurumlar açýsýndan baðlayýcýlýðý bulunmadýðýný bu kurumlarýn, kendi özel bütçelerine konulan ödenekler kapsamýnda harcama yapabileceðini öngörmektedir. Kaldý ki Fon, Genel Bütçe Kanununa tabi bir kurum vasfýný da taþýmamaktadýr. 5411 sayýlý Kanunun Fonun gelirleri baþlýklý 130. maddesinde, Fonun gelirlerinin; a)Mevduat ve katýlým fonu sigortasý primlerinden, b) 62 nci maddeye göre zamanaþýmýna uðrayan mevduat, katýlým fonu, emanet ve alacaklardan, c) Kuruluþ izni verilen bankalarýn kurucularýnýn, faaliyete geçiþ tarihinden itibaren bir yýl içerisinde, bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen asgari sermayenin yüzde onu tutarýnda Fona yatýracaklarý sisteme giriþ payýndan, d) 18 inci madde hükümleri çerçevesinde, Fona yatýrýlacak tutarlardan, e) Kanun hükümlerine aykýrýlýk dolayýsýyla hükmolunacak adli para cezalarýnýn yüzde ellisi ile verilecek idarî para cezalarýnýn yüzde doksanýndan, f) Fon mevcudunun gelirleri ile sair gelirlerden, g) 20 nci madde uyarýnca Fona gelir kaydedilecek deðerlerden, oluþtuðu, 129. maddesinde de Fon giderlerinin, Fon gelirleri ile karþýlanmasýnýn esas olduðu belirtilmiþtir. Yerindelik denetimi, belli koþullar altýnda alýnan kararlarý, bu koþullardan baðýmsýz olarak irdeleyen ve kiþiden kiþiye deðiþebilen, kamuoyundaki oluþumlardan da etkilenebilen ve denetlenen Kurumun sahip olduðu idari ve mali özerkliði zedeleyebilecek sonuçlara ulaþmasý mümkün bir denetim tarzýdýr. Bu çerçevede, Fonun gelirlerinin Genel Bütçe Kanununa baðlý olmadýðý Bankacýlýk Kanunu ile belirlendiði açýktýr. 5411 sayýlý Kanunun 131 inci maddesi kapsamýnda Hazineden gerçekleþtirilen borçlanmalar ise sadece çözümleme faaliyetleri için kullanýlmaktadýr. 5411 sayýlý kanun ile Fona tanýnan idari ve mali özerkliðin, merkezi idare ile olan hukuki ve fiili iliþkilerde hayata geçmesi ve korunmasý, baðýmsýz ve tarafsýz bir Anayasal kuruluþ olan Sayýþtayýn gerçekleþtireceði denetim ile mümkün olabilecek, bu denetim, aþaðýda yerindelik denetimi ve Baþbakanlýk Genelgeleri ile ilgili açýklamalarýmýz da gözönünde bulundurulduðunda Fonun özerkliðinin teminatýný oluþturacaktýr. Fonun yýllýk gider hesaplarý ile harcamalarýnýn yerindelik denetimine tabi tutulmasý Yerindelik denetimi, belli koþullar altýnda alýnan kararlarý, bu koþullardan baðýmsýz olarak irdeleyen ve kiþiden kiþiye deðiþebilen, kamuoyundaki oluþumlardan da etkilenebilen ve denetlenen Kurumun sahip olduðu idari ve mali özerkliði zedeleyebilecek sonuçlara ulaþmasý mümkün bir denetim tarzýdýr. Nitekim 2577 sayýlý Ýdari Yargýlama Usulü Kanunu da 2. maddesi ile, Ýdari yargý yetkisi, idari eylem ve iþlemlerin hukuka uygunluðunun denetimi ile sýnýrlýdýr. Ýdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen þekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kýsýtlayacak, idari eylem ve iþlem niteliðinde veya idarenin takdir yetkisini kaldýracak biçimde yargý kararý veremezler. hükmüne yer vermiþ ve yargý denetiminde, - yine Anayasa'nýn 125. maddesinde belirtildiði gibi- "idarî eylem ve iþlemlerin hukuka uygunluðunun denetimi ile sýnýrlýdýr." kuralýnýn hukuk alanýnda yürürlük 7 Mehmet ALTUNDÝÞ - Baðýmsýz Ýdari Otoritelerin Türk Hukukunda Ortaya Çýkardýðý Sorunlar ve Türk Hukukuna Etkileri 8 Haktan Sevsay - Ýdari Vesayet-Mali Özerklik Ýliþkisi ve Belediyeler 41 HUKUK Hukukumuzda genelge, üst bir makamýn, idaresi altýndaki memurlara verdiði emir olarak tanýmlanmakta ve kanun ve tüzüklerin tatbikinde yol göstermeye yarayacak hususlarý ihtiva edeceði ve idare edilenler hakkýnda yeni bir hüküm ve kararý tazammun edemeyeceði kabul edilmektedir. kazanmasýnýn önünü açmýþ, Yargýnýn, çeþitli ölçülerde, dolaylý biçimde de olsa, takdir hakkýný sýnýrlasa bile, hiçbir biçimde bu yoldan yerindelik denetimi yapamayacaðýný açýk ve net bir þekilde kurala baðlamýþtýr. Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu karar organý aracýlýðý ile, operasyonel faaliyetlerde bulunan bir kamu tüzel kiþisidir. Üyelerinin baðýmsýz olarak kendi vicdanlarýna, mesleki bilgi ve deneyimlerine dayanarak karar vermeleri esas alýnmýþtýr. Bu bakýmdan Fon Kurulunca alýnan kararlarýn yerindelik denetimine tabi tutulmasý, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen þekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kýsýtlayacak ve idarenin takdir yetkisini kaldýracaktýr. 5411 sayýlý Kanunun 111 inci maddesinde yer alan, Fon görevini yaparken baðýmsýzdýr. Fonun kararlarý yerindelik denetimine tâbi tutulamaz. Hiçbir organ, makam, merci veya kiþi, Fon Kurulunun kararlarýný etkilemek amacýyla emir ve talimat veremez. hükmü ile Fonun kararlarýnýn yerindelik denetimine tabi tutulamayacaðý çok açýk bir biçimde düzenlenmiþtir. Sayýþtay Kanununun 46 ncý maddesinde yer alan; Ýnceleme sýrasýnda; 1. Gelirlerin, alacaklarýn ve her türlü haklarýn kanunlara, tüzüklere ve yönetmeliklere ve bütçedeki tertiplerine uygun olarak tahakkuk, takip ve tahsil edilip edilmediði, 2. Giderlerin, a) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere ve bütçedeki tertibine, ödeneðine ve kadroya uygun olarak harcanýp harcanmadýðý, b) Ödemenin istihkak sahiplerinin veya vekillerinin kimliði araþtýrýlmak suretiyle yapýlýp yapýlmadýðý, hükmü ile, Sayýþtay tarafýndan yapýlacak olan denetimin, kurumlarýn kararlarýnýn yerindeliðine iliþkin olmadýðý, kurumlarýn gelir ve giderlerinin mevzuata uygun olarak, yetkili makamlarca yapýlýp yapýlmadýðýna ve bütün iþlem ve hesaplarýn belgelere ve kayýtlara uygun olup olmadýðýna iliþkin olmasý gerektiði belirtilmektedir. Dolayýsýyla gerek 5411 sayýlý Kanunun 111/2 maddesi hükmü uyarýnca, gerekse de Sayýþtay Kanununun 46 ncý maddesi hükmü uyarýnca Fonun kararlarýnýn yerindeliðinin denetlenemeyeceði açýktýr. Baþbakanlýk tasarruf genelgelerinin hukuki niteliði ve kapsamý Hukukumuzda genelge, üst bir makamýn, idaresi altýndaki memurlara verdiði emir olarak tanýmlanmakta ve kanun ve tüzüklerin tatbikinde yol göstermeye yarayacak hususlarý ihtiva edeceði ve idare edilenler hakkýnda yeni bir hüküm ve kararý tazammun edemeyeceði kabul edilmektedir. 1970'li yýllarýn sonlarýndan itibaren yaþanan bütçe açýðý problemleri nedeniyle, kamu kaynaklarýnýn kullanýmý konusunda mevcut yasal ve idari düzenlemelere ilave olarak, Baþbakanlýk tarafýndan kamu harcamalarýnda tasarruf saðlamaya yönelik "Baþbakanlýk Genelgeleri" çýkarýlmaya baþlanmýþtýr. Baþbakanlýk tarafýndan, 1977 yýlýndan bu yana ihtiyaç duyulan farklý konularda çok sayýda Genelge çýkarýlmýþ, bizzat Baþbakan tarafýndan imzalananlara birbirini takip eden sýra numarasý verilmiþtir. Yine bu Genelgelerin uygulanmasýna ve açýklanmasýna iliþkin Baþbakan veya Baþbakanlýk Müsteþarý tarafýndan da zaman zaman genel emir niteliðinde düzenlemeler çýkarýlmýþ, bunlara belirli bir sýra numarasý verilmemiþtir. Bazý Genelgeler de "GÝZLÝ" kaydý taþýmasý nedeniyle yayýmlanmamýþtýr. 9 3. Taþýnýr ve taþýnmaz mallarýn giriþ, saklanýþ, kullanýþ ve çýkýþlarý ile bunlarýn bulunmasý gerekli olan yerlerde tamamen mevcut olup olmadýðý hususlarýnýn yürürlükteki kanun, tüzük ve yönetmelik esaslarýna göre yapýlýp yapýlmadýðý, Kamu harcamalarýnda tasarruf ve kontrol saðlamaya iliþkin olarak çýkarýlan ayný nitelikteki bir Genelge prensip olarak kendisinden önceki ayný nitelikteki Genelgeyi yürürlükten kaldýrmaktadýr. 18.01.2007 tarihli ve 26407 sayýlý Resmi Gazetede yayýmlanan 2007/3 sayýlý "Tasarruf Tedbirleri" konulu Genelge halen yürürlükte olup bu Genelge, 01.05.2001 tarih ve 2001/23 sayýlý, 04.06.2001 tarih ve 2001/29 sayýlý, 26.06.2003 tarih ve 2003/39 sayýlý 01.08.2005 tarih ve 2005/19 sayýlý Genelgeleri yürürlükten kaldýrmýþtýr. 4. Yukarýdaki fýkralarda yazýlý bütün iþlem ve hesaplarýn belgelere ve kayýtlarýna uygun olup olmadýðý, araþtýrýlýr. TMSF 2006 yýlý hesaplarýnýn incelenmesi sonucunda, Sayýþtay tarafýndan düzenlenen sorgu kaðýdýnda 26.06.2003 tarih ve 2003/39 c) Ýdare hesabýna giren bütün iþlemlerin para ve sair kýymet hareketlerinin kanun, tüzük ve yönetmeliklerdeki hükümlere uygun bulunup bulunmadýðý, 9 Yýlmaz ARSLAN - Ýçiþleri Bakanlýðý Mülkiye Baþmüfettiþi - Kamu Kurum ve Kuruluþlarýnýn Harcamalarýnda Tasarruf Saðlanmasý Amacýyla Baþbakanlýk Tarafýndan Çýkartýlan Genelgeler ve Sonuçlarý Üzerine Bir Ýnceleme 42 HUKUK sayýlý Genelgeye atýf yapýlmýþ olduðundan öncelikle söz konusu Genelgenin incelenmesi yerinde olacaktýr. Bu Genelgenin, 1 nolu bölümünde yer alan kapsam maddesi ile Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teþebbüsleri ve baðlý ortaklýklarý, bütçenin transfer tertibinden yardým alan kuruluþlar, özel bütçeli kuruluþlar, özelleþtirme kapsam ve programýna alýnmýþ hisselerinin yarýsýndan fazlasý kamuya ait olan özel hukuk hükümlerine tabi kuruluþlar, fonlar, döner sermayeler, 4603 sayýlý Kanuna tabi olanlar dýþýndaki kamu bankalarý, kanunlarla veya kanunlarýn verdiði yetkiye dayanýlarak kurulan kurumlar ile kurul/üst kurullar ve diðer tüm kamu kurum ve kuruluþlarý (Cumhurbaþkanlýðý Genel Sekreterliði ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliði hariç) kendi bütçeleri veya tasarruflarýndaki diðer kaynaklardan yapacaklarý yurt içi ve yurt dýþý harcamalarýnda aþaðýdaki tedbirlere uyacaklardýr. þeklinde düzenleme yapýldýðý görülmektedir. Genelgenin kapsamý deðerlendirildiðinde, kanunlarýn verdiði yetkiye dayanýlarak kurulan kurumlar ile kurul/üst kurullar ve diðer tüm kamu kurum ve kuruluþlar ifadesinin TMSFyi de kapsama dahil etmek amacýný taþýdýðý görülmektedir. Ancak, Cumhurbaþkanlýðý Genel Sekreterliði ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliði dýþýnda herhangi bir sýnýrlama getirmeksizin tüm kamu kurum ve kuruluþlarýnýn genelge kapsamýna alýnmasýnýn özel kanunlarda yer alan düzenlemeler karþýsýnda yarattýðý çeliþkinin dikkate alýnmasý gerekmektedir. Nitekim, 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanununun 111. maddesinde yer alan ve açýkça idari ve mali özerklik tanýyan yasal düzenlemenin, lafzý ve ruhu ile baðlayýcýlýk taþýmasý karþýsýnda, hukuk normlarý hiyerarþisinde kanunlara aykýrý hükümler taþýyamayacaðý açýk olan genelgelerin baðlayýcýlýðýnýn bulunmasý ve kanun ile açýkça ortaya konulan kanun koyucunun net eðilimini bertaraf etmesi söz konusu olamayacaktýr. Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun, Baþbakanlýk Tasarruf Tedbirleri Genelgesinde yer alan, idari örgütlenmedeki klasik kamu kurumlarý veya Kamu Ýktisadi Teþebbüsleri gibi asýl amacý karlýlýk, çaðdaþ iþletmecilik anlayýþýyla üretim, pazarlama ve verimlilik olan, piyasa koþullarýný deðerlendirerek devlet adýna üretim ve pazarlama yapan kuruluþlar arasýnda addedilmesi, Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun bankacýlýk sektöründeki fonksiyonu ile de örtüþmemektedir. Nitekim Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun 5018 Sayýlý kanunun ekinde yer alan (III) sayýlý cetvelden 5436 sayýlý Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazý Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Deðiþiklik Yapýlmasý Hakkýnda Kanun 1 0 ile çýkarýlmýþtýr. 5436 sayýlý Kanunun düzenlemesi de, Fonun kanun koyucu tarafýndan merkezi bütçe kapsamýnýn klasik örgütlenmesinin dýþýnda kabul etmekte ve Fonun mali açýdan örgütlenmesinin ve denetiminin kendi özel kanununda yer alan hükümler kapsamýnda gerçekleþmesini hedeflemektedir. Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun, Baþbakanlýk Tasarruf Tedbirleri Genelgesinde yer alan, idari örgütlenmedeki klasik kamu kurumlarý veya Kamu Ýktisadi Teþebbüsleri gibi asýl amacý karlýlýk, çaðdaþ iþletmecilik anlayýþýyla üretim, pazarlama ve verimlilik olan, piyasa koþullarýný deðerlendirerek devlet adýna üretim ve pazarlama yapan kuruluþlar arasýnda addedilmesi, Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun bankacýlýk sektöründeki fonksiyonu ile de örtüþmemektedir. Kanun koyucunun açýk iradesinin baðýmsýzlýðý ve özerkliði vurgulamak ve yasal yetkilerle güçlendirmek yönünde tecelli ettiði bariz iken denetimin kapsamýnýn tasarruf genelgelerine indirgenerek, merkezi idarenin günlük uygulamada karþýlaþtýðýndan çok farklý nitelik ve nicelikte sorunlarla mücadele ederek kamu kaynaklarýnýn geri kazanýmýnýn mücadelesini veren ve bunda baþarýlý olan Fonun þekli prosedürlerle sorgulanmasý hakkaniyete uygun bulunmamaktadýr. Denetimin kapsamýnýn tasarruf genelgeleri esas alýnarak gerçekleþtirilmesi halinde, Türkiye Cumhuriyeti adýna uluslararasý tahkim müesseseleri nezdinde dava ve takip yürüten Fonun, dünya çapýnda yirminin üzerinde ülke nezdinde gerçekleþtirdiði, 40 milyar Dolarýn üzerinde risk taþýyan takip iþlemlerini yurt dýþý görüþmelere açýk tek bir telefonla yapmak zorunda kalmasý gerekecektir. Bu durum, genelgelerde yer alan sýnýrlamalarýn gerçeklerle ve kamu menfaatleriyle çeliþebileceðini ve uygulamada mutlaka esneklik saðlanmasý gerektiðini açýkça ortaya koymaktadýr. Tasarruf Tedbirleri Genelgelerinin nihai amacýnýn kamu harcamalarýnda kaynaklarýn kötüye kullanýmýnýn ve israfýn önlenmesi olduðu gerçeðinden hareketle, Kurumun kendi þartlarýna göre alabileceði tedbirleri uygulamaya yönelik gösterdiði üst düzeyde gayretin göz önünde bulundurulmasý ve kanuna aykýrý olarak genelge kapsamýnda bir sorgulamanýn denetimin kapsamýna dahil edilmemesi gerektiði açýktýr. 10 24 Aralýk 2005 tarih ve 26033 Sayýlý Resmi Gazetede yayýmlananmýþtýr. 43 HUKUK KAYNAKÇA Sonuç AKINCI Müslüm: Baðýmsýz Ýdari Otoriteler ve Ombudsman, Beta Yayýnlarý, Ýstanbul-1999. Ülkemizde kamu kaynaklarýnýn kullanýmýnda etkinliði artýrmak üzere baþlatýlan reform çalýþmalarýnýn önemli bir adýmýný 5018 sayýlý Kanun oluþturmaktadýr. Kanunun, kalkýnma planlarý ve programlarda yer alan politika ve hedefler doðrultusunda kamu kaynaklarýnýn etkili, ekonomik ve verimli bir þekilde elde edilmesi ve kullanýlmasýný, hesap verebilirliði ve malî saydamlýðý saðlamak üzere, kamu malî yönetiminin yapýsýný ve iþleyiþini, kamu bütçelerinin hazýrlanmasýný, uygulanmasýný, tüm malî iþlemlerin muhasebeleþtirilmesini, raporlanmasýný ve malî kontrolü düzenlemek amacýyla11 ihdas edildiði belirtilerek kamu kaynaklarýnýn kullanýmýnda performans esaslýlýðýn gereklerinin altý çizilmiþtir. 12 AZRAK Ülkü: Baðýmsýz Ýdari Otoriteler, RK Yayýnlarý, Yayýn No. 80. DURAN Lûtfî: Türkiyede Baðýmsýz Ýdari Otoriteler, AÝD. C. 30, S. 1. GÖZÜBÜYÜK A.Þeref: Yönetsel Yargý, Turhan Kitabevi, Ankara-2003. GÖZÜBÜYÜK A.Þeref/ TAN, Turgut: Ýdare Hukuku C. I ,Turhan Kitabevi, Ankara-2003. GÖZÜBÜYÜK A.Þeref/ AKILLIOÐLU, Tekin: Yönetim Hukuku, 5. Baský, Turhan Kitabevi Ankara-1992. GÜNDAY Metin: Ýdare Hukuku, 9. Baský, Ýmaj Yayýncýlýk Ankara-2004. GÜNDAY Metin: Baðýmsýz Ýdari Otoriteler, RK Yayýnlarý, Yayýn No.80. ÖZAY Ýl Han: Günýþýðýnda Yönetim, Filiz Kitabevi, Ýstanbul-2004. TAN Turgut: Baðýmsýz Ýdari Otoriteler veya Düzenleyici Kurullar, AÝD. C. 35, S. 2, Haziran 2002. TAN Turgut: Baðýmsýz Ýdari Otoriteler, Perþembe Konferanslarý 4, RK Yayýnlarý, Yayýn No. 55. ULUSOY Ali : Baðýmsýz Ýdari Otoriteler, Turhan Kitabevi, Ankara2003. ULUSOY Ali: Baðýmsýz Ýdari Kurumlar, DD., S. 100, Ankara-1999. ULUSOY Ali: Regülasyon Kurumlarý Hakkýnda Genel Bir Deðerlendirme, ABD, 2000/2 YILDIRIM Turan: Baðýmsýz Ýdari Otoritelerin Yargýsal Denetimi, 2000 Yýlý Ýdari Yargý Sempozyumunda sunulan teblið. 5018 sayýlý Kanun kapsamýndaki kamu kurum ve kuruluþlarý için 9 uncu maddesi ile Stratejik planlama ve performans esaslý bütçeleme sistemini benimsemiþtir. Ancak, 5411 sayýlý Kanun ve ilgili diðer mevzuat ile verilen yetkiler çerçevesinde tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasý amacýyla, mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigorta edilmesi, Fon bankalarýnýn yönetilmesi, mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapýlandýrýlmasý, devri, birleþtirilmesi, satýþý, tasfiyesi, Fon alacaklarýnýn takip ve tahsili iþlemlerinin yürütülmesi ve sonuçlandýrýlmasý, Fon varlýk ve kaynaklarýnýn idare edilmesi ve Kanunla verilen diðer görevlerin ifasý için kurulan13 Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunun, geçmiþten kaynaklanan ve Kurumun iþlemleri dýþýndaki siyasal ve ekonomik sebeplerle büyüyen problemlerle mücadelesinde verdiði hizmeti, hazine alacaðýnýn tahsil edilebildiði oran üzerinden denetlemek sadece kýsýr bir döngü yaratacak, bu sürece gelinmesinde katkýsý olan amilleri perde gerisinde býrakacaktýr. Bu husus 5411 sayýlý Kanunun 124. maddesini deðiþtiren 5667 sayýlý Kanunun ilgili maddesinin gerekçesine de sarih bir þekilde ifade edilmiþtir. Bu sebeple, hesap verme ve denetime açýk olma konusunda önemli mesafelerin alýndýðý ülkemizde, ne yazýk ki denetim dýþý kalmak, bir ayrýcalýk olarak hala bazý kurumlarýn öncelikleri arasýnda yer aldýðý ve bu durumun yasal düzenlemelerin konusu haline getirilebildiði ve TBMMnin kanunla kendisi adýna denetim yapan Sayýþtayýn TMSF konusunda yetkilerini kýsýtlamasýnýn çeliþkili bir durum oluþturduðu zira TBMM adýna denetim yapan ve raporlarýný TBMMne sunan Sayýþtayýn yetkisinin kýsýlmasýnýn, dolaylý olarak TBMMnin konu ile ilgili yetkisinin kýsýlmasý ve bilgi alma kanalýnýn kapatýlmasý anlamýna geldiði iddiasý14 efradýný câmi aðyarýný mâni olamaktan uzak ve subjektif bir deðerlendirme olmaktan öte gidemeyecektir. Nitekim, 5411 sayýlý Kanunun 124. maddesinde yer alan; Fonun yýllýk faaliyet raporu, mali tablolarý ve bütçe kesin hesabý Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Kesin hesabýn bir örneði de Maliye Bakanlýðýna gönderilir. hükmü de bu hususu teyit etmektedir. Hukuk devletinde örgütlerin ve kiþilerin faaliyetleri, haklarý, sorumluluklarý tanýmlanmýþ ve anayasa, yasa, yönetmelik, tüzük ve benzeri mevzuata düzenlemelere baðlanmýþtýr. Örgütlerin; faaliyetlerini hukuk düzenine uygun yürütüp yürütmediðini incelemek, açýkladýklarý bilgilerin ve iddialarýnýn doðru ve güvenilir olup olmadýðýný araþtýrmak ve örgüt yöneticilerinin örgütle çýkar iliþkisi içinde bulunan kiþilere/örgütlere, topluma ve devlete hesap verme yükümlülüklerini (accountability) yerine getirmelerini saðlamak üzere tarafsýz ve baðýmsýz bir kiþi/ kiþiler/ örgüt tarafýndan denetlenmeleri hukuk devletinde zorunlu tutulduðundan15, denetçinin görevini yerine getirmesi, kanun ile belirlenen denetim sýnýrlarý kapsamýnda, kurumlarýn kamu adýna sürdürdükleri faaliyetlerin mutlaka belirli ve basmakalýp standart ve kurallar altýnda deðil, bu kurumlarýn hareket kabiliyetini artýran düzeyde esnek bir yapýda olabileceðini b e n i m s e y e r e k m ü m k ü n o l a c a k t ý r. 11 5018 sayýlý Kanun Madde 1 12 Doç. Dr. Mustafa SAKAL - Elif Ayþe ÞAHÝN - Kamu Kurumlarýnda Performans Ölçümü ve Sayýþtay Denetimi Ýliþkisi: Türkiyedeki Düzenlemeler Bakýmýndan Bir Deðerlendirme 13 5411 sayýlý Kanun 111. Madde 14 Dr. Selami ER - Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlarýn Dýþ Denetimi ve 5018 Sayýlý Kanunda Yapýlan Deðiþiklikler 15 /www.ydk.gov.tr/egitim_notlari/denetim 44 DÜNYADAN HABERLER IADI Ýslami Mevduat Sigortacýlýðý Semineri 18 19 Aðustos 2008 tarihlerinde Malezyanýn Kuala Lumpur kentinde gerçekleþtirilmiþ olup seminere katýlým saðlanmýþtýr. EFDI Yýllýk Genel Kurul Toplantýsý / EFDI FDIC Finansal Entegrasyon ve Güvenlik Aðý konulu ortak konferans; 22 23 Eylül 2008 tarihlerinde Ýrlandanýn Dublin kentinde gerçekleþtirilmiþ olup toplantý ve konferansa katýlým saðlanmýþtýr. Baþbakanlýk Hazine Müsteþarlýðýnda 22 Eylül 2008 tarihinde, ülkemiz dýþ finansman ihtiyacýnýn karþýlanmasý amacýyla Amerikan tahvil piyasasýnda halka arz suretiyle tahvil ihracý gerçekleþtirilmesini teminen, Türkiyedeki ekonomik ve politik geliþmelere iliþkin bilgileri içeren Prospectusun, Amerikan Sermaye Piyasasý Kurulu nezdindeki kayýt iþleminin yenilenmesi amacýyla güncellenmesi için düzenlenen due diligence toplantýsýna katýlým saðlanmýþtýr. garantisi limitinin 20.000 EUROdan 50.000 EUROya çýkarýlmasý yönünde bir karar almýþtýr. Aslý Demirgüç-Kunt, Edward J. Kane ve Luc Laevenin editörlüðünde Deposit Insurance around the World: Issues of Design and Implementation adlý bir kitap 18 Aðustos 2008 tarihinde piyasaya çýkmýþtýr. MIT Press yayýnlarýndan çýkan kitapta dünyadaki mevduat sigorta sistemleri farklý ve sorgulayýcý bir bakýþ açýsýyla ele alýnýyor. Kitapta Thorsten Beck, Mocibo K. Camara, Aslý Demirgüç-Kunt, Kalina Dimitrova, Stephen Haber, Patrick Honohan, Harry Huizinga, Edward J. Kane, Baybars Karacaovalý, Randall Kroszner, Luc Laeven, William Melick, Fernando Montes-Negret ve Nikolay Nenovsky adlý yazarlara ait bölümler bulunmakta. IADI 7. Yýllýk Konferans ve Genel Kurul Toplantýsý IADI 7. Yýllýk Konferans ve Genel Kurul Toplantýsý 27 31 Ekim 2008 tarihlerinde ABDnin Arlington / Washington kentinde gerçekleþtirilmiþ olup toplantý ve konferansa katýlým saðlanmýþtýr. IADI Latin Amerika Bölgesel Komitesi tarafýndan 28 Ekim 2008 tarihinde ABDnin Arlington kentinde Latin Amerika Bölgesinde Mevduat Sigortacýlýðý Profili konulu seminer düzenlenmiþtir. Malezya Merkez Bankasý Bank Negara ev sahipliðinde Ýslami Finansal Hizmetler Kurulu (IFSB) ve Uluslararasý Finans Enstitüsü (IIF) tarafýndan ortaklaþa olarak organize edilen Ýslami Finansal Sistemin Ýstikrarýnýn ve Esnekliðinin Güçlendirilmesi konulu konferans 20 21 Kasým 2008 tarihlerinde Malezyanýn Kuala Lumpur kentinde gerçekleþtirilmiþ olup konferansa katýlým saðlanmýþtýr. AB Ekonomik ve Finansal Ýþler Konseyi ECOFIN 7 Ekim 2008 tarihinde küresel finans krizine karþý bir önlem olarak AB üyesi ülkelerdeki mevduat Amerika Birleþik Devletlerinde sub-prime mortgage piyasalarýnda bir süredir yaþanan çalkantýlarýn tüm dünyadaki finans piyasalarýný etkiler bir duruma gelmesi üzerine; ülkelerin finansal piyasalarda güveni saðlamak için attýklarý adýmlardan biri de mevduat sigorta limitlerini arttýrmak olmuþtur. Bu çerçevede, mevduat sigorta limitleri ABDde 250,000 USD, Ýngilterede 50,000 £, Kanadada 100,000 CAD, ABde 50,000 EUROya yükseltilmiþ, Almanya ve Avustralya ise mevduata sýnýrsýz garanti uygulamasý getirmiþlerdir. Kore Mevduat Sigorta Kurumu KDICden gelen üç kiþilik bir yönetici ekibi 30 Ekim 2008 Perþembe günü TMSFye çalýþma ziyaretinde bulunmuþlardýr. Toplantýda Müflis bankalar ile temerrüde düþen borçlu kiþi ve þirketlerin soruþturulmasý, Türk yargýlama ve hukuk sistemi gibi konular üzerinde durulmuþtur. Fatih DENÝZ Strateji Geliþtirme Dairesi Fon Uzmaný 45 GEZÝ YEÞÝLÝN HER TONU UZUNGÖL Her mevsim ayrý bir güzelliðe bürünen bölgede, son yýllarda kýþ turizmine yönelik faaliyetler de gerçekleþtiriliyor. Çok yaygýn olmasa da kar motoru ile gezi ve helikopterli kayak sporu için bölgeyi tercih eden yerli ve yabancý turistler artmaya baþlamýþ. Yeþilin her tonunun gülümseyerek size kucak açtýðý cennetten bir köþedir Uzungöl. Rize yol ayrýmýndan itibaren 46 kilometrelik yolu giderken daha önce de gitme imkaný bulduðum Uzungöle ulaþmanýn heyecaný kaplýyor beni. Trabzona 99 kilometre olan Uzungöl, Trabzonun Çaykara ilçesine baðlý. Trabzon havaalanýndan 85 km., Çaykara ilçesine ise 19 km. uzaklýkta Karadeniz sahil yolundan ayrýldýktan sonra, Karadenizin daðýnýk bir þekilde yamaçlara serpiþtirilmiþ evleri ve yolun kenarýnda çaðýldayarak akan Solaklý deresi Uzungöle kadar size eþlik eder. Vadinin ortasýnda bulunan ve yamaçlardan düþen kayalarýn Haldizen deresinin önünü kapatmasýyla oluþmuþ göle, Uzungöl adý verilmiþ, göl de çevresindeki beldeye ismini vermiþ. Ladin aðaçlarýnýn yeþili göle de renk vermekte. Ormanýn kucaðýndaki bu serin beldede her Yazý ve Fotoðraflar Ahmet YILMAZ 46 þeyin üstünde size memnuniyet veren insanlarýnýn samimiyeti ve misafirperverliði. Temmuz ve Aðustos aylarýnda bile özellikle geceleri üzerinize bir hýrka almazsanýz üþüyebilirsiniz. Karadenizde yeþilin her tonunu görebilmeniz, yöresel yemeklerini tadabilmeniz, kemençesini dinleyebilmeniz, horonlarýný seyredebilmeniz ve keyifli bir tatil geçirebilmeniz için en ideal konaklama yeri; gölün güneyinde, Haldizan deresi yanýnda yer alan Ýnan Kardeþler Tesisleri. 34 yýldýr hizmet veren Dursun Ali Amca ile GEZÝ çocuklarý Aysel ve Mehmet tarafýndan özveriyle iþletilen bu tesislerde kendinizi evinizde gibi hissetmeniz mümkün. gibi yöresel lezzetleri tatmanýz mümkün. Akþamlarý ise horon gösterileri ve yöresel canlý müzik eþliðinde neþenize neþe katabilirsiniz. 1970li yýllarýn baþýnda Dursun Ali Ýnanýn sýfýrdan baþlayarak, dereden tuttuðu alabalýklarý kendi oluþturduðu göletlerde yaþatmaya çalýþarak baþladýðý, yol ve bugünkü imkanlarýn bulunmadýðý bir dönemde temellerini attýðý konaklama tesisleri ve alabalýk üretimi bugün Uzungölün bütün dünyaca tanýnan bir turizm merkezi olmasýnýn önünü açmýþ. Karadenizi oldum olasý sevmiþimdir hep. Buralarýn güzelliklerini fotoðraf karelerinde ölümsüzleþtirmekten ve baþka insanlara taþýmaktan her zaman en büyük zevki aldým. Deniz seviyesinden yaklaþýk 1100 metre yükseklikte, yeþilin her tonunu barýndýran ormanlarla kaplý Doðu Karadeniz daðlarýnýn dik yamaçlarý arasýnda tarifi imkânsýz, fotoðraflara sýðmayan, dünyada benzerine az rastlanabilecek türden bir güzellik Uzungöl. Yöredeki turizmin Uzungölün nüfus yapýsýný ve kültürel deðerlerini bozan deðil, koruyan bir yoldan geliþtirilmiþ olmasýný saðlayan en önemli unsur Dursun Amcanýn kurduðu tesislerin herkese örnek teþkil etmesi. Her türlü konforu ve eþsiz manzarayý birlikte yaþayabileceðiniz bu tesiste yemeklerin lezzeti de insanlarýn içtenliði gibi sizi mutlaka etkileyecektir. Yörenin özel tadý olan tereyaðýnda piþirilerek ya da sacda kavrularak sunulan alabalýk baþta olmak üzere, muhlama, kuymak, sütlaç, kara lahana sarmasý, turþu kavurmasý, mýsýr ekmeði Vadinin ortasýnda bulunan ve yamaçlardan düþen kayalarýn Haldizen deresinin önünü kapatmasýyla oluþmuþ göle, Uzungöl adý verilmiþ, göl de çevresindeki beldeye ismini vermiþ. Ladin aðaçlarýnýn yeþili göle de renk vermekte. Bir de Dursun Amcanýn peþinde sabahýn beþinde baþlayan bir yürüyüþe katýlma imkaný yakalarsanýz, bir yandan Dursun Amcanýn ibret dolu anýlarý ve bir yandan da güne yeni uyanan doðanýn güzellikleriyle mest olma imkanýna kavuþursunuz. Uzungölün yerleþtiði vadiden baþlayarak yukarýlara doðru týrmandýðýmýz bu yürüyüþlerde bir çoðu endemik türlerden oluþan rengarenk çiçekler, aðaçlar ve çeþit çeþit kelebeklerle iç içe temiz hava ciðerlerimize de bayram ettiriyor. Orman içinden kuþlarýn cývýltýlarý ile ilerlerken, eðer biraz da dikkatli bakarsanýz etrafa, ceylanlarýn ormanýn içindeki küçük çayýrlýklarda otladýklarýný bile görebilirsiniz. Tepelere ulaþtýðýnýzda ise vadilere kurulan bembeyaz bulutlarýn üzerindesiniz artýk. Önünüzde uzanan pamuk gibi bembeyaz bulutlarý görünce, içinizden bulutlarýn üzerine uzanmak geçiyor her zaman. Uzungölün taþýdýðý doðal deðerleri bütünleyen en önemli unsur, yöre koþullarýna uygun bir tarzda yapýlmýþ olan ve kendine özgü bir 47 GEZÝ mimari stili yansýtan eski ahþap evlerin pek çoðunun karakteristik yapýlarý bozulmadan bugüne dek gelebilmiþ olmasýdýr. 1989 yýlýnda Tabiat Parký ve 2004 yýlýnda Özel Çevre ilan edilen bölge, özgün yapýlaþmasýnýn ve doðal çevresinin korunabilmesi amacýyla sit alaný kapsamýnda. Uzungölün çevresindeki, Karester, Veli, Büyükyayla, Küçükyayla, Þekersu, Tabanoz, Limni, Multat, Durnalý, Karimazira yaylalarý gerek zengin otlak alanlarý, endemik bitkileri, kendine özgü çiçek türleri, temiz, bol ve þifalý su kaynaklarýyla doðal hayvancýlýða, saf süt ve süt ürünlerine olanak saðlar. Kiralayacaðýnýz bir ciple çevre yaylalara günübirlik turlar yapmanýz mümkün ya da çadýrýnýzý yanýnýza alýp Aygýr veya Balýk Gölünün kenarýnda kamp yapabilirsiniz. Yaz dönemi Uzungölde bulunursanýz çevredeki yayla þenliklerine uðramayý da ihmal etmeyin. Yöresel sanatçýlarýn söylediði kývrak türküler eþliðinde kurulan horonlarda bir anda kendinize yer bulabilirsiniz. Her mevsim ayrý bir güzelliðe bürünen bölgede, son yýllarda kýþ turizmine yönelik faaliyetler de gerçekleþtiriliyor. Çok yaygýn olmasa da kar motoru ile gezi ve helikopterli kayak sporu için bölgeyi tercih eden yerli ve yabancý turistler artmaya baþlamýþ. Gölü besleyen derenin kenarýndan Bayburta giden yolda Uzungöle dört kilometre mesafede Ýnan Kardeþlere ait bir balýk çiftliði de bulunuyor. Hüseyin Amcanýn iþlettiði bu balýk çiftliðinde yaylalardan kopup gelen Haldizan 48 Deresinin köpüklü sularýný seyrederken mutlaka ýzgarada veya tavada alabalýðýn tadýna bakmalý üzerine de leziz sütlaçtan tatmalýsýnýz. Uzungölün insaný her zaman misafirperliðini göstermeye hazýr. Tabi ki gözü gibi baktýðý Uzungölün doðallýðýnýn bozulmamasý en büyük istekleri. Bir hafta kaldýðýmýz Uzungölden ayrýlýrken bizi uðurlamaya gelen güzel insanlarý geride býrakmak yüreðimize hüznün gölgesini düþürdü ve gözlerimin yaþardýðýný hissettim. Uzungöl her mevsimde güzel ve her ayrýlýk insana erken ayrýldým hissi veriyor... TÜRKÝYEDEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN TEMEL PARAMETRELER SORULAR ve CEVAPLAR SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI FAÝZ ORANLARI (%) 30.09.2008 31.12.2007 30.09.2007 Gecelik 16,75 15,75 17,25 Mevduat Faizleri* **17,53 16,86 17,30 TRLIBOR (O/N) 16,74 15,77 17, 22 Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **30.08.2008 BORSA ENDEKSÝ Eylül 2008 36.051 28.573 52.318 ÝMKB Sýnai Mali Kaynak: ÝMKB Aralýk 2007 55.538 40.567 83.822 YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ Son Deðer 1 ay öncesine (26.09.2008) göre (%) Eylül 2007 54.044 41.341 82.731 1 yýl öncesine göre (%) ÝMKB Dolar Altýn(YTL/gr) Altýn (Usd/Ons) DÝBS Endeksi 36.051 1,2500 34,33 869,30 -9,5 6,1 7,8 3,9 -33,3 4,0 19,7 17,5 (3 aylýk)* 1002,15 1,5 17,6 DÝBS Endeksi 1.024,15 Kaynak: ÝMKB,Reuters (12 aylýk)* 1,5 16,3 *ÝMKB DIBS performans endeksi GSMH ve GSYÝH GSMH (milyar YTL) GSYIH (Büyüme)* 2008 (2.çeyrek) 240.867 %1,9 2007 (2.çeyrek) 210.061 %4,1 2007 853.636 4,6 Kaynak: TÜÝK *Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir. Avrupa Hesaplamalar Sistemine (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%) Temmuz 2008 Aralýk 2007 Temmuz 2007 Ýstihdam Oraný* 45,2 41,2 45,2 Ýþsizlik Oraný 9,4 10,6 8,8 Kaynak: TÜÝK *Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus Ýmalat Sanayi Kapasite Kullaným Oraný Eylül 2008 %79,8 Eylül 2007 %83,2 ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ) (milyon USD) Aðustos 2008 Aðustos 2007 Cari Ýþlemler Hesabý -34.838 - 23.737 Dýþ Ticaret Dengesi -41.632 -29.813 Toplam Ýhracat 97.997 72.618 Toplam Ýthalat 139.629 102.431 Aralýk 2007 %81,1 Aralýk 2007 -37.684 -46.661 115.364 162.025 Ýhracat/Ýthalat %70,2 %70,9 %71,2 Kaynak: TCMB (Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.) BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Aðustos 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve Bank. Bank. Yatýrým Bank. Banka sayýsý 33 4 13 Yurtiçi Þube 8.343 483 49 Yurtdýþý Þube 50 1 1 Yurtiçi Personel 163.662 10.701 5.383 Yurtdýþý Personel 557 4 3 BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Aðustos 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve milyon YTL Bank. Bank. Yatýrým Bank. Toplam Aktifler Toplam Krediler Konut Kredileri Kredi Kartlarý Takipteki Alacaklar Menkul Kýymet Mevduat/Kat.Fon. Özkaynak Toplam Bilanço Dýþý Ýþlemler -Gayrinakdi Kredi ve Yükümlülükler -Taahhütler YPNGP* Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve katýlým fonu sigorta sistemine dahildir? Toplam 50 8.875 52 179.746 564 Toplam 604.561 318.109 37.305 31.969 10.496 171.044 380.749 69.334 464.233 22.443 16.881 1.650 573 754 23 17.023 3.211 24.308 20.814 10.207 119 172 2.303 10.022 13.713 647.817 345.198 39.119 32.542 11.422 173.371 397.772 82.567 502.255 96.529 17.668 3.920 118.118 367.704 -773 6.640 26 9.793 10 384.137 -737 MEVDUAT VE KATILIM FONU milyar YTL Aðustos 2008 Aðustos 2007 Hesap Adedi (milyon) 325,31 MEVDUAT HESABI 380,75 91,6 %36,54 Dth oraný %34,55 13,38 KATILIM FONU 17,02 1,8 %49,98 Dth oraný %49,68 338,69 TOPLAM 397,77 93,4 %37,07 Dth oraný %35,20 milyar YTL Sigorta kapsamýndaki mevduat Dth oraný Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu Dth oraný TOPLAM Dth oraný Haziran Haziran Mudi Adedi* 2008 2007 (milyon) 111,41 %28,7 6,56 %32,6 117,97 %28,9 100,27 %32,6 5,22 %39,9 105,49 %32,9 64.38 1.04 65.42 *Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr. BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%) % Aðustos 2008 Aralýk 2007 Aðustos 2007 Mevduat Bankalarý 16,29 17,37 17,06 Katýlým Bankalarý 14,31 16,13 15,97 Kalk. ve Yat.Ban. 62,44 64,74 67,75 Bankacýlýk Sektörü 17,71 18,94 18,67 SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI YTL Haziran 2008 Mevduat Bankalarý 160.643 Katýlým Bankalarý 9.905 TOPLAM 170.548 2007 567.079 27.898 594.977 Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým fonlarý sigorta sistemine dahildir. Haziran 2007 136.670 6.513 143.183 TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Fak: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57 Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur. Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri kim tarafýndan ödenir? Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir. Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Þubat 2008 tarihi itibariyle 594,6 milyar YTL seviyesindedir. Toplam aktiflerin %50,4ünü krediler, %29unu menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr. Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 365,2 milyar YTL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %35,4ü YP, %64,6ü TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr. EYLÜL 2007 1,2009 1,7066 2,4350 *Serbest Piyasa Aralýk 2007 190.36 204.07 -13.71 35.05 Eylül 2007 141.78 153.96 -12.17 30.60 NOTLAR ARALIK 2007 1,1689 1,7144 2,3099 KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ) (milyar YTL) Eylül 2008 Gelirler 160.66 Harcamalar 165.48 Bütçe Dengesi -4.82 Faiz Dýþý Denge 36.52 Kaynak: Maliye Bakanlýðý Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir. Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir. Kaynak: BDDK DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ* EYLÜL 2008 USD 1,2500 EURO 1,7930 GBP 2,2109 Kaynak: REUTERS Aralýk 2007 219.2 67.1 286.3 Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý nedir? *Yabancý Para Net Genel Pozisyonu FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Aðustos) Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre ÜFE -0,90 11,29 12,49 TÜFE 1,45 9,76 11,13 Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.) (*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný) MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ (milyon USD) Eylül 2008 Eylül 2007 Ýç Borç Stoku 216.3 214.4 Dýþ Borç Stoku 70.8 68.9 Toplam 287.1 283.3 Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý Kaynak: BDDK GENEL EKONOMÝK VERÝLER Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden cinsinden; a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn, b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarýn, 50 bin YTL'ye (ellibin YTL) kadar olan kýsmý sigorta kapsamýndadýr. Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr. Türkiye'de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý sigorta kapsamýna dahil midir? Bir gerçek kiþinin birden fazla bankada hesabý bulunmakta ise, her bir bankadaki hesap veya hesaplarýnýn, belirtilen limite kadar olan kýsýmlarý (limitler her bir banka için ayrý ayrý geçerli olmak üzere) garanti kapsamýndadýr. Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi hariç) sigorta kapsamýnda deðildir. Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigortaya tabi midir? Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda deðildir. Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul edebilirler mi? Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr.. Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi olmayan diðer hesaplar hangileridir? 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339 sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan Sigortaya Tabi Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair Yönetmeliðin 5 inci maddesi uyarýnca; a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir. Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir. Serbest bölgelerde kurulu kredi kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr. TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine devam etmekte olan bir kredi kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme yapýlýr mý? TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki kýsmýný öder. B Ý L Ý M S E L Y A Y I N O R G A N I TMSF yýl:3 sayý:19 Ekim-Kasým-Aralýk 2008 TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU KRÝZÝN ÇÖZÜMÜ ANLAMAKTAN GEÇÝYOR Ahmet ERTÜRK, Sayfa 3te FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARI ve REEL KESÝME FON AKTARIMINDAKÝ ROLÜ TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU Sayfa 6da EKONOMÝK KÜRESELLEÞMENÝN YOL AÇTIÐI PROBLEMLER: TEORÝK BÝR BAKIÞ MEVDUAT SÝGORTACILIÐINDA AHLAKÝ TEHLÝKE Sayfa 14te Sayfa 27de (MORAL HAZARD) SORUNU
Benzer belgeler
20 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE Süleyman Demirel ...
dünya mevduat sigortacıları istanbul`da buluştu
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
KATILIM BANKACILIĞINDA MEVDUAT SİGORTA SİSTEMİ ve
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?
avrupa mevduat sigortacıları forumu 2007
Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE Süleyman Demirel ...
global krizin risk yönetimi perspektifinden değerlendirilmesi
Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý
nedir?