20 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Transkript
B Ý L Ý M S E L Y A Y I N O R G A N I TMSF yýl:4 sayý:20 Ocak-Þubat-Mart 2009 TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU TBTF - TOO BIG TO FAIL EFSANESÝNÝN SONU Erol ORTABAÐ, Sayfa 5te YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞI Sayfa 3te PONZÝ OYUNU Sayfa 28de ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE ABNÝN EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ Sayfa 43te TÜRKÝYEDEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN TEMEL PARAMETRELER SORULAR ve CEVAPLAR SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI FAÝZ ORANLARI (%) 31.12.2008 31.11.2008 31.12.2007 Gecelik 13 16,25 15,75 Mevduat Faizleri* **18,81 18,51 16,86 TRLIBOR (O/N) 15 16,24 15,77 Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **30.10.2008 BORSA ENDEKSÝ ÝMKB Sýnai Mali Kaynak: ÝMKB Aralýk 2008 26.864 19.781 38.054 Kasým 2008 25.715 19.447 35.686 YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ Son Deðer 1 ay öncesine (31.12.2008) göre (%) ÝMKB Dolar Altýn (TL/gr) Altýn (Usd/Ons) DÝBS Endeksi (3 aylýk)* Aralýk 2007 55.538 40.567 83.822 1 yýl öncesine göre (%) 26.221 1,534 41,30 839,42 8,45 -2,02 2,63 8,34 -52,57 31,23 35,27 4,61 1.047,38 1,52 17,96 DÝBS Endeksi 1.070,37 Kaynak: ÝMKB,Reuters (12 aylýk)* 1,52 14,94 *ÝMKB DIBS performans endeksi GSYÝH 2008 (3.çeyrek) 2007 (3.çeyrek) (milyar YTL) 266.474 234.272 853.636 GSYIH (Büyüme)* %0,5 %3,3 4,6 GSYÝH 2007 (yýllýk) Kaynak: TÜÝK *Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir. Avrupa Hesaplamalar Sistemine (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%) Ekim 2008 Eylül 2008 Aralýk 2007 Ýstihdam Oraný* 43,7 44,3 41,2 Ýþsizlik Oraný 10,9 10,3 10,6 Kaynak: TÜÝK *Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus Ýmalat Sanayi Kapasite Kullaným Oraný Aralýk 2008 %64,7 Kasým 2008 Aralýk 2007 %72,9 %81,1 ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ) (milyon USD) Kasým 2008 Ekim 2008 Aralýk 2007 Cari Ýþlemler Hesabý -38.861 - 38.233 -38.217 Dýþ Ticaret Dengesi -66.274 -48.932 -46.661 Toplam Ýhracat 124.253 122.331 115.364 Toplam Ýthalat 190.527 171.263 162.025 Ýhracat/Ýthalat %77,4 %71,4 %71,2 Kaynak: TCMB (Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.) Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve katýlým fonu sigorta sistemine dahildir? BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Nisan 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve Bank. Bank. Yatýrým Bank. Banka sayýsý 32 4 13 Yurtiçi Þube 8.529 529 49 Yurtdýþý Þube 51 1 1 Yurtiçi Personel 165.623 11.024 5.381 Yurtdýþý Personel 559 4 2 BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Kasým 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve milyon TL Bank. Bank. Yatýrým Bank. Toplam Aktifler Toplam Krediler Konut Kredileri Kredi Kartlarý Takipteki Alacaklar Menkul Kýymet Mevduat/Kat.Fon. Özkaynak Toplam Bilanço Dýþý Ýþlemler -Gayrinakdi Kredi ve Yükümlülükler -Taahhütler YPNGP* Toplam 49 9.107 53 182.028 565 Toplam 673.014 340.757 37.649 32.992 11.874 187.049 420.361 70.410 25.259 18.047 1.651 626 863 24 18.782 3.655 22.450 11.393 115 184 2.189 10.403 720.724 370.197 39.415 33.618 12.921 189.263 439.143 84.468 464.655 30.455 9.926 505.036 104.483 360.172 -176 20.033 10.422 113 4.257 5.669 6 128.773 376.263 -56 MEVDUAT VE KATILIM FONU milyar TL Kasým 2008 MEVDUAT HESABI 420,361 Dth oraný %34,86 KATILIM FONU 18,78 Dth oraný %43,15 TOPLAM 439.143 Dth oraný %35,22 milyar TL Kasým 2007 327.897 %35,26 14,39 %48,40 342,289 %35,81 Hesap Adedi (milyon) Eylül 2008 Eylül Mudi Adedi* 2007 (milyon) Sigorta kapsamýndaki mevduat 114,89 Dth oraný %27,1 Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu 6,84 Dth oraný %26,9 TOPLAM 121,74 Dth oraný %27,1 *Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr. 94,1 1,8 95,9 102,09 %31,1 5,44 %30,7 107,53 %33,5 61.94 1.09 63.03 BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%) % Kasým 2008 Aralýk 2007 Kasým 2007 Mevduat Bankalarý 16,12 17,37 17,50 Katýlým Bankalarý 14,63 16,13 15,45 Kalk. ve Yat.Ban. 59,62 64,74 65,69 Bankacýlýk Sektörü 17,53 18,94 19,05 SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI Milyon TL Eylül 2008 Mevduat Bankalarý 165.621 Katýlým Bankalarý 10.330 TOPLAM 175.951 2007 567.079 27.898 594.977 Eylül 2007 147.438 6.804 154.242 TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57 Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur. NOTLAR Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Kasým 2008 tarihi itibariyle 720.7 milyar TL seviyesindedir. Toplam aktiflerin %51,5ini krediler, %27sini menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr. Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 439,1 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %35,2si YP, %64,8i TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr. Aralýk 2007 1,168 1,714 2,309 *Serbest Piyasa Aralýk 2007 190.36 204.07 -13.71 35.05 Kasým 2008 193.76 202.03 -8.27 40.52 Kaynak: BDDK Kasým2008 1,570 1,996 2,403 KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ) (milyar TL) Aralýk 2008 Gelirler 208.89 Harcamalar 225.96 Bütçe Dengesi -17.06 Faiz Dýþý Denge 33.59 Kaynak: Maliye Bakanlýðý Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir. Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir. *Yabancý Para Net Genel Pozisyonu- DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ* Aralýk 2008 USD 1,534 EURO 2,143 GBP 2,271 Kaynak: REUTERS Aralýk 2007 219.2 67.1 286.3 Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý nedir? Kaynak: BDDK milyon USD FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Aralýk) Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre ÜFE -3,54 12,72 8,11 TÜFE -0,41 10,44 10,06 Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.) (*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný) MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ (milyar USD) Aralýk 2008 Kasým 2008 Ýç Borç Stoku 181.7 175.3 Dýþ Borç Stoku 69.6 67.7 Toplam 251.3 243.0 Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý Kaynak: BDDK GENEL EKONOMÝK VERÝLER Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým fonlarý sigorta sistemine dahildir. Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri kim tarafýndan ödenir? Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir. Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden cinsinden; a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn, b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarýn, 50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta kapsamýndadýr. Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr. Türkiye'de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý sigorta kapsamýna dahil midir? Türkiyede faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir. Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi hariç) sigorta kapsamýnda deðildir. Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigortaya tabi midir? Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda deðildir. Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul edebilirler mi? Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr.. Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi olmayan diðer hesaplar hangileridir? 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339 sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan Sigortaya Tabi Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair Yönetmeliðin 5 inci maddesi uyarýnca; a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir. Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir. Serbest bölgelerde kurulu kredi kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr. TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine devam etmekte olan bir kredi kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme yapýlýr mý? TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki kýsmýný öder. ÝÇÝNDEKÝLER B Ý L Ý M S E L Y A Y I N O R G A N I TMSF yýl:4 sayý:20 Ocak-Þubat-Mart 2009 TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU TBTF - TOO BIG TO FAIL EFSANESÝNÝN SONU Erol ORTABAÐ, Sayfa 5te 2. EDÝTÖRDEN Dr. Yusuf Adýgüzel 3. YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞ Ahmet Ertürk 5. TBTF -Too Big To Fail EFSANESÝNÝN SONU Erol ORTABAÐ 9. ULUSLARARASI FÝNANSAL KRÝZ: AHLAK VE FÝNANS Çevirenler: Biyçe KUÞHAN, Çaðdaþ EKÝCÝ, Egemen EROÐLU 13. 2008 NOBEL EKONOMÝ ÖDÜLÜ Yrd. Doç. Dr. Bekir GÖVDERE YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞI Sayfa 3te ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE ABNÝN EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ PONZÝ OYUNU Sayfa 28de Sayfa 43te 18. ÝSLAMÝ FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARININ VE ESNEKLÝÐÝNÝN GELÝÞTÝRÝLMESÝ Fatih Deniz 23. Geliþmekte olan Piyasalarda Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri ve RÝSK YÖNETÝMÝNDE CALPERS ÖRNEÐÝ Yrd. Doç. Dr. Kadir TUNA 28. PONZÝ OYUNU Biyçe KUÞHAN 31. AVRUPA MEVDUAT SÝGORTA SÝSTEMÝNDE GÜNCEL GELÝÞMELER Egemen EROÐLU 33. YURT DIÞI TEBLÝGAT USULLERÝ Av. Þerife ENGÝN 38. Türkiyede Uygulanan Açýk Enflasyon Hedeflemesi Döneminde TÜKETÝCÝ KREDÝLERÝNDEKÝ GELÝÞMELER Arþ. Gör. Nihat ALTUNTEPE : H. Bayram Babacan Yayýn Yönetmeni : Dr. Yusuf Adýgüzel Sorumlu Yazýiþleri Müdürü : Kamil Oðuz Danýþma Kurulu : Doç. Dr. Cüneyt KOYUNCU - Dumlupýnar Üniversitesi, Doç. Dr. Fuat ERDAL - Adnan Menderes Üniversitesi, Y A Y I N TMSF Adýna Sahibi Prof. Dr. Halil Seyidoðlu - Doðuþ Üniversitesi, Doç.Dr. Muhsin Kar - Kahramanmaraþ Sütçü Ýmam Üniversitesi, Doç. Dr. Rahmi B Ý L Ý M S E L O R G A N I 43. ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE ABNÝN EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ Ahmet Yücel VURAL Muðla Üniversitesi, Doç. Dr. Yusuf Bayraktutan - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Zekai Özdemir - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. A. Kadir Deniz Özbay - Marmara Üniversitesi, Doç. Dr. Rasim Yýlmaz - Dumlupýnar Üniversitesi, Prof. Dr. Recep Tarý - Kocaeli Üniversitesi, Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE Süleyman Demirel Üniversitesi Yayýn Kurulu : Dr. Rýdvan Çabukel, Fethi Çalýk, H. Bayram Babacan, Haluk Ersoy, Ahmet Yýlmaz, Ali Göçer, Ýsmail Güler, Nizamülmülk Güneþ Yayýn Türü : Yerel Süreli Yayýn Periodu : 3 Aylýk - Ocak - Þubat - Mart 2009 Görsel Tasarým : 1111 Adam Yapým &Tanýtým Adres : Büyükdere C. No:143 34394 Esentepe/ istanbul E-posta : [email protected] Tel : 0 212 340 16 11 Faks : 0 212 288 53 35 Baský : FSF Printing House Baský Tel : 0 212 690 89 89 TMSF Çatý Basýn ve Halkla iliþkiler Müdürlüðü tarafýndan hazýrlanmaktadýr. Telif haklarý TMSF'ye aittir. Yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. TMSF 20 EDÝTÖRDEN Merhaba Dergimizin 20. sayýsýný elinizde tuttuðunuz bugün, TMSF, ayrý bir tüzel kiþilik olarak yapýlandýrýlmasýnýn 5. yýlýný geride býraktý. 29 Ocak 2004 tarihinde Ahmet ERTÜRK ve Fon Kurulunun göreve atanmasýyla baþlayan sürecin ülke gündemine oturacak bu kadar büyük iþler baþaracaðýný kimse tahmin edemezdi. Yeni yönetimin göreve baþlamasýndan sadece 15 gün sonra Uzan Grubunun 225 þirketinin yönetimi TMSFye geçti. Ýletiþim, medya ve çimento sektörlerinde Türkiyenin önde gelen þirketlerinin varlýklarý, mali yapýlarý daha da düzeltilerek bir kaç yýl içinde satýldý. Banka hakim ortaklarýndan borcunu iyi niyetle ödemek isteyen ve ödeme kabiliyeti olanlarla protokoller yapýlýrken, TMSFden ve devlet hazinesinden mal kaçýrmak isteyen, bu amaçla türlü dolambaçlý yollar deneyen hakim ortaklarýn ise varlýklarýna el koyularak, kararlýlýkla üzerlerine gidildi. TMSF göreve yeni baþladýðýnda 4-5 milyar dolar gibi bir tahsilat hedefinden bahsedilmekteydi. Bankalara el koyulmasýndan 2004 tarihine gelene kadar sadece 1 milyar dolara yakýn bir tahsilat yapýlmýþtý. Herkesin bildiði gibi üzerinden zaman geçtikçe, alacak tahsilatý zorlaþýyordu. Dr. Yusuf Adýgüzel Yayýn Yönetmeni TMSF Basýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü 2 TMSF, Baþkaný, üyeleri, yöneticileri ve tüm çalýþanlarý ile birlikte 5 yýllýk sürede kendilerinden beklenin kat kat fazlasýný ortaya koydular. 2008 sonuna gelindiðinde tahsilat miktarý 18 milyar dolarý aþtý. Yapýlandýrýlan borçlar ve protokollerden gelecek 5 milyar dolarlak tahsilatla bu rakam 23 milyar dolarý aþacak. Sayýn Baþkanýn zaman zaman ifade ettiði gibi, Türk kamuoyu TMSFnin kendi haklarýný cesaretle, hakkaniyetle ve özveriyle savunduðunu, kamu alacaðýnýn tahsili için büyük fedakarlýklarý göze aldýðýný her fýrsatta dile getirmektedir. Bizler de bu güvenin hakkýný verebilmek için var gücümüzle çalýþmaya devam ediyoruz, edeceðiz... Saygýlarýmýzla. KONFERANS YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞI * Son yýllardaki geliþmelere baktýðýmýz zaman, bu krizi tetikleyen en önemli geliþmelerden birinin, finans sektörünün bizatihi bu aracýlýk sektörünün dýþýna çýkarak, kendisinin ekonominin tek deðer yaratan, deðer üreten kesimi haline gelmiþ olmasýndan kaynaklandýðý tespiti yapýlabilir. Küresel finans krizi olarak tanýmlayabileceðimiz bir kriz yaþýyoruz. Bu tanýmlama aslýnda krizin iki çok önemli özelliðini de gösteriyor. Birisi küresel oluþu, diðeri küresel þartlarýn daha çok finans alaný, finans sektörü ile ilgili olmasý. Her iki özellik de bu krizin þiddetini ve kapsayýcýlýðýný artýran iki özelliktir. Küreselleþme son 35-40 yýldýr yüzyüze olduðumuz bir süreçtir. Küreselleþme bu sürece katýlan ülkelere bir refah artýþý, kalkýnma ve büyümede bir avantaj saðlamýþ gibi görünse de, kriz ile birlikte bu defa tersine iþleyerek bir merkezde ya da bir finansal piyasada ortaya çýkan dengesizliði büyük bir hýzla bütün finansal piyasalara yaymýþtýr. Krizin baþlamasýyla, geliþmiþ piyasalardaki sadece finansal rakamlara iliþkin dengesizlikler deðil, ayný zamanda o piyasalardaki kurumsal iþleyiþlerin zaaflarý da, küreselleþmeye katýlan diðer ülkeleri etkilemeye baþlamýþtýr. Bugün Amerika Birleþik Devletleri'nde baþlayan küresel kriz Güneydoðu Asya'da, Çin'de, Türkiye'de ya da Balkan ülkelerinde þiddetli bir þekilde hissedilmeye baþlanmýþtýr. Bu küresel krizin ikinci belirgin özelliði finansal piyasalarla iliþkin olmasý, daha doðrusu önce orada baþlayýp daha sonra diðer bütün sektörleri etkileme gücü kazanmasýdýr. Tahminim, finans sektörünün bugünkü sempozyumda, konuþmacýlarýn çok üzerinde duracaðý bir konu olacaktýr. Finans kurumlar, tanýmý gereði ekonomiye fon saðlayan, kaynak sahipleri ile kaynaða ihtiyaç duyanlar arasýnda aracýlýk fonksiyonu gören kurumlardýr. Finansal sektör, reel sektöre, mal ve hizmet üreten kesimlere kaynak saðlama fonksiyonu üstlendiði için deðerli bir faaliyet alanýdýr. Son yýllardaki geliþmelere baktýðýmýz zaman, bu krizi tetikleyen en önemli geliþmelerden birinin, finans sektörünün bizatihi bu aracýlýk sektörünün dýþýna çýkarak, kendisinin ekonominin tek deðer yaratan, deðer üreten kesimi haline gelmiþ olmasýndan kaynaklandýðý tespiti yapýlabilir. Geliþmiþ ülkelerdeki Finans sektörünün inanýlmaz büyük çaplara ulaþmasýna bakarak, ekonomiyi etkileme gücünün ne kadar þiddetli olduðunun, bu sektördeki bir sarsýntýnýn ekonomide nasýl vahim sonuçlar doðurabileceði öngörülmeliydi, ama öngörülemedi. Finans sektöründeki bu fonksiyonel kayma, aslýnda bugünlerde çokça konuþulan finansal mimari denen þeyin belki de en temel sorunlarndan biri olacaktýr. Finans sektörünü asýl aracýlýk tarafýna yeniden nasýl göndereceðiz? Ekonomiye hizmet eden, ekonominin diðer sektörlerine katký saðlayan, onlarý tahrip eden deðil onlara hizmet veren ekonomik bir faaliyet alaný haline nasýl dönüþtüreceðiz? Yeni finansal mimari arayýþlarýn en temel sorunlarýný bunlar oluþturacak. Bugün finans sektörünün bir risk taþýmadýðý, asýl riskin önümüzdeki süreçte reel sektörde yaþanacaðý söylenmektedir. Ekonominin, finans sektörünün fonksiyonunu yapamaz duruma geliþi gerçekten reel sektörü çok þiddetli bir biçimde etkileme iþaretleri vermektedir. Bu fonksiyon, bugün Türkiye'de de yaþadýðýmýz, bütün dünyanýn da yaþadýðý kredi mekanizmasýnýn çökmesidir. Biraz önce söylediðim gibi asli fonksiyonu olan bu mekanizma çalýþmadýðý için, bankalar finans piyasasý da dahil ihtiyaç sahibi reel sektöre kredi verme iþlevlerini azaltmýþ bulunmaktadýrlar. Bankalara ya da diðer finansal kurumlara dönerek, neden böyle yapýyorsunuz? diyerek suçlamak, hýrpalamak doðru deðildir. Kamu yönetimine, bize ve herkese düþen, bankalarý anlamaya çalýþmaktýr. Onlarýn pozisyonunda hangi ekonomik aktör olsa ayný reaksiyonu gösterecektir. Öyle bir piyasa þartý oluþmuþtur ki hiçbir ekonomik birim, ünite kendi geleceðini öngöremez bir duruma düþmüþtür. Ekonomideki bütün parasal, fon akýmlarýnýn durduðu aksadýðý bir dönemde banka sektörünün bunu dikkate alarak çok ihtiyatlý bir biçimde çalýþmasý þarttýr. Bu biraz önce bahsedilen Türkiye bankacýlýk sektörünün gücünün birazdan geçmiþte bu ihtiyatsýzlýklarý yapmasýnýn hangi sonuçlara yol açtýðýný görmüþ olmasýndandýr. Düzenleyici kuruluþlar düzeyinde, hem de bizzat bankacýlar düzeyinde bu vahim sonuçlar çok þiddetli bir biçimde yaþandýðýndan bugün herkes çok daha dikkatli davranmak zorundadýr. Bunun topluma ve ekonomiye çok ciddi bir maliyeti vardýr. Ahmet ERTÜRK TMSF Baþkaný * Ýstanbul Üniversitesi Bankacýlýk Araþtýrma Merkezinin 04 Kasým 2008 tarihinde düzenlemiþ olduðu küresel riskler ve bankalarda sermaye yönetiminde yeni arayýþlar sempozyumu konuþmasýndan özetlenmiþtir. 3 20 20 KONFERANS Türkiye finans sektörü, bu yaþanan krizin benzerini, belki biraz daha küçüðünü ama fazlasýyla yolsuzluða bulaþmýþ olanýný geçmiþte yaþadý. Sistemin kötü iþleyiþi, sistemin enstrüman düzeyindeki kötü iþleyiþleri deðil ama bizzat bu kurumlarýn sahiplerinin kaynaðý kendilerine aktarmasý gibi daha yolsuzluða bulaþýk bir durumdu yaþanan. Onun için o dönemde alýnan tedbirler ve bizim TMSF olarak sonralarda yaptýðýmýz çalýþmalar, biraz buna göre þekillenmiþti. O halde bu maliyeti aþaðýya çekmenin bankacýlarý suçlamak dýþýndaki yollarýný bulmamýz gerekir. Bu bütün dünyanýn baþvurduðu kurtarma paketleri olarak tanýmlanan çözüm yollarýnýn hangisinin uygun olduðunu, hangisinin bizim sorunlarýmýza cevap verdiðini incelenerek bulunan bir yolla olacaktýr. Bu finansal krizin önemli bir özelliði de aslýnda büyük ölçüde öngörülemezliði olmuþtur. Finansal kuruluþlar, düzenleyici denetleyici kuruluþlar ve finansal sektörün çok temel aktörleri bu geliþmeleri finans piyasalarýnda oluþan yeni ürünlerin ve piyasalarýn hangi geliþmeleri tetikleyeceðini öngörememiþlerdir. ABD Merkez Bankasý Baþkaný Greenspan bir kaç yýl önce türev piyasalarý ile ilgili bir konuþmasýnda, türev piyasalarýnýn ekonominin ve finans sektörünün stepnesi rolü oynadýðýný, bankacýlýk sektöründe oluþacak bir aksamanýn, krizin ekonomiyi etkilemesine engel olup ekonomiyi canlý bir biçimde ayakta tutacaðýný söylüyordu. Þimdi ayný türev piyasalar, bankacýlar da dahil, ekonominin tümünü tahrip eden bir dengesizliðin kaynaðý oldular. Ve yine hatýrlýyoruz 8-10 sene önce bu piyasalarýn denetlenmesi, düzenlemesi ile ilgili çok ciddi tartýþmalarda yine o günün finansal yöneticileri, ABD Hazine Bakaný Rubin dahil burada denetime ihtiyaç yok diyorlardý. Bu öngörememe, bu kiþilerin ekonomik finansal yeterlilikleri ile ilgili bir sorun deðildi. Ama bu öngörüsüzlük, sektörün iki temel özelliðini bilerek ya da bilmeyerek gözardý etmekten kaynaklanan bir durumdu. Ýki temel hastalýktan bir tanesi Ahlaki Riziko dediðimiz bir durumdur. Bu durum hem düzenleyici kuruluþlarýn yaptýklarý düzenlemeden hem de o düzenlemelere maruz kalan, o düzenlemelere konu olan birimlerin davranýþlarý ile ilgili bir ahlaki zaaf durumudur. Düzenlemelerden yararlanarak bir finansçýnýn, bir finansal kuruluþun yapmayacaðý, üstlenmeyeceði iþlere girmiþ olmasý düzenlemelerin getirdiði avantajlarý kazanma amacýyla normalde yapýlmayacak alýnmayacak risklerin alýnmýþ olmasý bu ahlaki zaafý ortaya çýkaran ve finansal durumu olumsuz etkileyen bir durumdur. Ýkincisi ters seçim dediðimiz bir olgudur. Bu da bugün Mortgage krizinin de çok temel iþleyiþ m e k a n i z m a l a r ý n d a n b i r i d i r. B a n k a l a r ý n hakedebileceklerinin üstünde kredilerle sistemi ve kendi kurumlarýný önemli bir riskin altýna sokmuþ olmalarýdýr. Burada bütün bunlarýn temelinde asimetrik enformasyon dediðimiz karþýlýklý bilgi sahipliðindeki dengesizlik yatmaktadýr. Burada kredi kullanan taraf ile kredi veren taraf arasýnda sahip olunan bilgi ve deðerleme faktörlerindeki farklýlýk, dengesizlik ya da kasýtlý olarak buradaki bilgi ve deðerleme kaynaklarýnýn zayýflatýlmasý 4 bütün bu hadiselerin, krizlerin temel sebebleri arasýnda yer almýþtýr. Þimdi bütün bu sonuçlar hepimizin bildiði ve yakýndan izlediði sonuçlardýr. Bütün dünya bu arada bir kurtarma paketi süreci yaþýyor. Herkes kendi paketini ilan ediyor ve artýk bu Türkiye'de de bir beklenti halinde. Türkiye'de kamu otoriteleri, finansal otoritelerin ne yapacaklarýnýn beklentisi içerisinde. Türkiye finans sektörü, bu yaþanan krizin benzerini, belki biraz daha küçüðünü ama fazlasýyla yolsuzluða bulaþmýþ olanýný geçmiþte yaþadý. Sistemin kötü iþleyiþi, sistemin enstrüman düzeyindeki kötü iþleyiþleri deðil ama bizzat bu kurumlarýn sahiplerinin kaynaðý kendilerine aktarmasý gibi daha yolsuzluða bulaþýk bir durumdu yaþanan. Onun için o dönemde alýnan tedbirler ve bizim TMSF olarak sonralarda yaptýðýmýz çalýþmalar, biraz buna göre þekillenmiþti. Ama bugünkü mücadele biçimi, bugünkü çözüm tarzlarý biraz daha farklýlýk taþýmak durumundadýr. Özellikle Türkiye'de bu durum daha belirgindir. Çünkü Türk bankacýlýk sisteminin gerek düzenleme, denetleme tarafýyla, gerekse bankacýlýk risk yönetimi açýsýndan geçmiþten ders aldýklarý açýkça görülüyor. Bugünkü bütün olumsuz þartlara raðmen, hala yönetilebilir durumda olmasý bunu göstermektedir. Ama bu iyimserlik, hiçbir þey yapýlmamasý, krizin Türkiye'ye etki etmeyeceði, Türkiye'nin emniyetli, güvenli bir liman olduðu gibi bir yargýya da yol açmamalýdýr. Bugünkü finansal geliþmeler bu tip lükslere izin verecek durumda deðildir. Gerçekten çok ciddiye alýnmasý gereken þartlar yaþýyoruz ve Türkiye için bunun en önemli sonuçlarý gelecek dönemde kredi mekanizmasýnýn iþlemeyiþinin reel sektöre olan olumsuz etkileri þeklinde olacaktýr. Onun için bugün alýnmasý gereken tedbirler bankacýlýk sisteminin kredi mekanizmasýný yeniden çalýþtýrmasýnýn saðlayacaðý rahatlýða onlarý kavuþturmaktýr. Bu hiçbir zaman banka sistemine kamu kaynaðý aktarmak ya da bankacýlýk sistemini kurtarmak gibi deðil, ekonominin tümünü tekrar normal fonksiyonlarýný kazandýrmak, bu fonksiyonlarý yapar hale getirmektir. Onun için bu paketlere karþý kamu algýlamasý çok önemlidir. Özellikle Türkiye kamuoyunun bu konudaki algýsýnýn düzgün kurulmuþ olmasý bizi de etkileyen bir olgu olacaktýr. Kamu, banka sistemini kendi kusurlarýndan dolayý deðil, dünyada olan bu geliþmeler nedeniyle iþlemez hale geldiðini görmek durumundadýr. Alýnacak tedbirlerin yapýlacak iþlemlerinde bu fonksiyonlarý yeniden iþletmeye baþlatmak þeklinde ve o amaçlý olduðunun görülmesi gerekmektedir. Eðer böyle görülürse bu paketlerin hazýrlanma ve uygulanma þartlarý çok daha kolay olacaktýr. MAKALE TBTF Too Big To Fail * EFSANESÝNÝN SONU TBTF terminolojisi genel olarak yanlýþ anlaþýlmýþtýr. TBTF uygulamasýnýn kuruluþlarýn büyüklükleri ile yakýn iliþkisi olduðu varsayýmý bize gerçeði tam olarak yansýtmaz. Bunun yanýnda söz konusu kuruluþun finansal piyasalarda oynadýðý rol ve gösterdiði etkinlik ile ödeme sistemi içindeki yeri ve siyasi otoritenin kararý önemli diðer unsurlardýr. TBTF Uygulamasý Nedir? Banka iflaslarý bütün ülkelerde yaygýn olarak görülmektedir. Bu tür iflaslar mevduat sahiplerinin ve diðer kredi veren kuruluþlarýn kazançlarýný etkilemekte, ödeme sistemlerini aksatmakta, yurt içi ve dýþý bankalarda, finansal kurumlarda ve piyasalarda domino etkisi yaparak yayýlmakta ve güven krizine neden olmakta, hatta makroekonomiyi etkilemektedir. Sonuçta, banka iflaslarý diðer firma iflaslarýndan çok daha farklý olarak bulaþýcý bir etkiye veya sistemik risk yaratma özelliðine sahiptir. TBTF söz konusu etkileri engellemek veya bu etkilerin ortaya çýkaracaðý zararlarý minimize etmek amacýyla politika yapýmcýlarý tarafýndan uygulanan finansal destek programýdýr. Büyük banka iflaslarýnda uygulanan TBTF bankacýlýk sektöründe yapýlan düzenlemelerdeki eksikliklerin bir sonucudur 1 . Bankalar birçok ülkede kendi özel kanunlarýna sahiptirler. Ve bu tür düzenlemelerde tasfiye süreçlerini geciktirmektedir. Ancak bankalar özel kurumlardýr ve finansal sistemdeki rolleri önemlidir. TBTF terminolojisi genel olarak yanlýþ anlaþýlmýþtýr. TBTF uygulamasýnýn kuruluþlarýn büyüklükleri ile yakýn iliþkisi olduðu varsayýmý bize gerçeði tam olarak yansýtmaz. Bunun yanýnda söz konusu kuruluþun finansal piyasalarda oynadýðý rol ve gösterdiði etkinlik ile ödeme sistemi içindeki yeri ve siyasi otoritenin kararý önemli diðer unsurlardýr. Mevduat sigortasý mevduat sahiplerini yanlýþ seçim ve yönlendirme içine sokmadan sistemik riskin meydana gelmesini önler. Çünkü mevduat sigorta sisteminin varlýðý bile mevduat sahipleri için çok büyük bir önem taþýr. Mevduat sigortasý TBTF uygulamasý ile etkileþim içerisindedir. TBTF ayrýca çözümleme politikalarý ile de yakýndan ilgilidir. Mevduatý sigorta eden kuruluþ özel sigorta kurumundan farklýdýr. Kuruluþun elinde kullacaðý fon veya rezerv kalmayabilir ancak iflas edemez. Eðer kuruluþun sahip olduðu fon yapacaðý ödemeleri karþýlamýyor ise aradaki fark elbette vergi mükelleflerinden karþýlanacaktýr. sonucunda Þili Merkez Bankasýnýn bankalar üzerindeki denetimi zayýflamýþtý. Bankacýlýk sektöründe büyük bir bankanýn yaþadýðý krizi Merkez Bankasýnýn saðladýðý destekler önlemiþti. Mevduat üzerinde devlet garantisi olmamasýna raðmen mevduat sahiplerinin paniklememesinin nedeni devletin bankalara doðrudan müdahale edebileceðini göstermesiydi. Böylelikle TBTF ilk kez risk yönetimi terminolojisine girmiþ oldu. Diðer önemli bir deneyim ise 1980lerde Arjantin Merkez Bankasý krizin eþiðine gelen üç büyük bankadaki tüm mevduatý faizleri ile birlikte ödemeyi üstlenerek TBTF uygulamasýný gerçekleþtirmesidir. A.B.D. de ise TBTF uygulamasý eski yýllara dayanmakla birlikte ilk belirgin ve önemli örnek 1984 yýlýnda Continental Illinoisin tasfiye sürecidir2. Söz konusu yýlda yapýlan incelemeler sonucunda bankanýn TBTF olduðuna karar verildi. (Ancak bunun karþýtý görüþlerde mevcuttur. Söz konusu bankanýn TBTF deðil de tasfiye edilemeyecek kadar büyük olduðu görüþü de vardýr.) TBTF Uygulamasýnýn Etkileri ve Diðer Faktörler Büyük banka iflaslarýnýn ekonomiye doðrudan ve dolaylý etkileri vardýr. Ödeme mekanizmasýný etkilemesi, piyasada önemli bir oyuncunun iflasýndan dolayý piyasanýn etkilenmesi ve bundan dolayý yaþanan aktif fiyatlarýndaki düþüþler ile mevduat sahiplerinin kendi hesaplarýna ulaþamama riski direkt etkilerdir. Dolaylý etki ise bulaþma etkisi ve genel güven kaybýnýn oluþmasý olarak sýnýflanabilir. Bu tür etkilerin olmamasý için; 1. Çok büyük bankalarýn oluþmasýna izin verilmemeli, 2. Bireysel piyasalarda aþýrý yoðunlaþmaya engel olunmalý, 3. Daha iyi bir risk yönetimi uygulanmalý, 4. Ýflastan önceki süreçte sorunlarý çözebilecek bir Acil Eylem Planýna sahip olunmalý3, Kýsa Bir Tarihçe 5. Ýnterbank sistemi gözden geçirilerek sýký kontrol edilmelidir4. 1970li yýllarda Þilide finans sektöründe hýzlý büyüme 1970 ve 1980li yýllarda ABDde uygulanan TBTF 1 Robert L.Hetzel, Too Big to Fail: Origins, Consequences, and Outlook, Federal Reserve Bank of Richmond, 1991. 2 http://www.riskcenter.com.tr/kredirisk/kredifiles/CV/casestudy5.pdf 3 David G.Mayes, Bridge Banks And Too Big To Fail/Systemic Risk, University of Auckland. 4 Walker F.Todd-James B.Thomson, An Insiders View of The Political Economy of The Too Big To Fail Doctrine, Cleveland State University, Working Paper 9017, 1990. Erol ORTABAÐ Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi *Batmayacak 5 kadar büyük 20 20 MAKALE Büyük banka iflaslarýnýn ekonomiye doðrudan ve dolaylý etkileri vardýr. Ödeme mekanizmasýný etkilemesi, piyasada önemli bir oyuncunun iflasýndan dolayý piyasanýn etkilenmesi ve bundan dolayý yaþanan aktif fiyatlarýndaki düþüþler ile mevduat sahiplerinin kendi hesaplarýna ulaþamama riski direkt etkiler. Dolaylý etki ise bulaþma etkisi ve genel güven kaybýnýn oluþmasý olarak sýnýflanabilir. rekabeti bozduðu için eleþtirilmektedir. TBTF uygulamasýnýn ilk eleþtirilerinden birisi TFTBli bankalarýn sermaye artýþý yapmaksýzýn yüksek riskli yatýrýmlara yönelerek yüksek kar elde etmeyi hedeflemiþ olmalarýdýr. Ýkinci önemli eleþtiri ise büyük bankalara verilen garantinin küçük bankalara göre fonlama maliyetlerini göreceli olarak düþürerek onlarýn karlarýnýn artmasýný saðlamýþ ve bankalar için ucuz mevduatla, kalitesi düþük riskli aktiflerle hýzlý bir büyüme saðlanmýþ olmasýdýr. Aþaðýdaki þekilde bu durumu inceleyebiliriz5. Þekilde SL ve SD tam rekabet koþullarýnda bankacýlýk sektöründe kredi ve mevduat arzýný gösterirken D ise fon talebini göstermektedir. Bu koþullar altýnda denge Mde i1 kredi faiz oraný ile i0 mevduat faiz oranýnda kurulmaktadýr. Bu iki oran arasýndaki fark ise bankanýn karýný vermektedir. TBTF uygulamasýndan sonra fonlama maliyetinin SL Faiz Oraný SD1 Ý1 SD2 Ý0 TT* Ý2 D M Miktar düþmesi ile mevduat arz eðrisi SD2 kaymaktadýr. Þekilden de görülebileceði gibi, diðer herþey sabitken, fonlama maliyetinin düþmesi bankanýn normal olmayan bir kar *elde etmesine yol açmaktadýr. H.M.Ennis ve H.S. Malek, TBTF uygulamasýnýn, özellikle sadece risk çarpýklýðýna yol açmadýðýný ayný zamanda firma büyüklüklerinde de bozulmalara yol açtýðýný belirtmektedirler6. Ayrýca iflas eden bankalarýn bilançolarýnda yer alan özkaynak deðerinin piyasa deðerlerinden yüksek olduðu hatta birçok bankanýn sermaye piyasasýndaki deðerinin onlarýn sermaye deðerinden daha az olduðu gözlenmiþtir. TBTF, ABDde bankanýn batamayacaðýný deðil tasfiye edilemeyecek (too big to liquidate) kadar büyük olduðu anlamýnda kullanýlmaktadýr. Ayný yönde görüþü FED eski Baþkaný Alan Greenspanda desteklemektedir. TBTF sýk sýk içsel istikrarsýzlýðý giderdiði þeklindeki söylem geçerli görünmemektedir. Gerçekte, tam tersine TBTF bankacýlýk sektöründe istikrarsýzlýða yol açmaktadýr. Uygulama finansal sistemde bir kanser gibi ahlaki çöküntüye yol açmaktadýr. Buna sebep olunmamasý ve mevduat sigorta kuruluþunun gelecekte karþýlaþacaðý zararlarý azaltmak amacýyla; 1. Düzenleyici kurumlar büyük bankalarýn iflas etmelerine izin vermeli 2. Ayrýca banka risk limitlerinin sýnýrlarýný çok iyi çizmelidirler. Ahlaki çöküntü yaratmamak için yukarý sayýlan önlemlere ek olarak kiþi baþýna milli gelirin iki katýndan daha yüksek koruma saðlanmamasý tavsiye edilmektedir7. Stern ve Feldmana göre TBTF siyasetçilerin büyük bankalara verdikleri taahhüdü tutmamalarýndan doðmaktadýr8. Problemin azatýlmasý için bunun önüne geçilmesi gerekmektedir. Örneðin, ABD'de 1980'li yillarda, yuzlerce bankanin iflas etmesine neden olan "Savings and Loan" krizi patlak vermisti. Milyarca dolar zarara uðrayan tasarruf ve borç finans kuruluþlarýnýn sayýsý 1 Ocak 1986'dan 1995 yýlý sonuna gelindiginde 3,234'ten 1,645'e düþmüþtü. Federal devlet güvencesi altýndaki tasarruflarýn devlete 200 milyar dolara yakýn külfeti olmuþtu. Bu süreç içerisinde Amerikan Kongresi 1991 senesinde FDICIA kanununu geçirdi. Bu kanun içerik olarak Amerikan Federal Mevduatý Sigorta Kurumu "FDIC"e artan oranda yetkiler ve güç verdi. En önemlisi bundan böyle herhangi büyük denebilecek finans kuruluþu sýkýntýya girmesi durumunda FDIC en ucuz maliyetli çözüm yöntemine baþvurma yetkisine sahip oldu. Bu adeta o güne kadar uygulanmakta olan ve büyük bankalarý küçük bankalara kýyasla haksýz bir þekilde kayýran "iflas edemeyecek kadar büyük" (Too-big-tofail, kýsaca TBTF) politikasýnýn deðiþtiðinin bir gostergesiydi. Yani TBTF olarak addedilen ilk 30 büyük bankanýn bundan böyle finansal sýkýntýya düþmeleri durumunda küçük bankalara ne uygulanýyorsa onlarýn da benzer þekilde koruma altýna girmeyeceði ve kurtarýlmayacaðý ile ilgili bir göz daðý idi. Yani kendi baþlarýna olacaklardý. Ne var ki siyasi güç bu kanunun arkasýnda tam olarak hiç bir zaman duramadý ve birçok yatýrýmcý devletin batma riski altýna girecek büyük bir bankanýn muhakkak kurtarýlacaðýna dair inançlarýný sürdürmeye devam ettiler. Ýnançlarýnýn doðrulanmasý çok uzun sürmedi. 1998 senesinde Long-Term Capital Management (LTCM) isimli yatýrým iþtiraki 5 milyar dolarlýk bir sermaye ile 100 milyar dolarýn üzerindeki bir tasarrufu yönetiyordu ve yanlýþ alýnan riskler ve 1997'deki Doðu Asya ve Rusya krizleri sonrasýnda 1998 senesinde 4 ay gibi kýsa sürede sermayesi 4 milyar dolarlýk kayýp verdi. Devlet 1991'deki FDICIA kanunundaki bütün taahhütlerine raðmen kayýtsýz kalamadý ve 4.6 milyar dolarlýk bir sermaye enjekte ederek müdahale etmek zorunda kaldý. Bu, büyük finans kuruluþlarýnýn hala devletin ayýrýmcý güvencesi altýnda olduðunun en büyük delili oldu ve FDICIA kanunun kredibilitesini büyük oranda azalttý. LTCM'da yatýrým yapan iþtirak sahipleri büyük oranda tasarruflarýný kurtardýlar.9 5 Farouk Soussa, Too big to fail: Moral Hazard and Unfair Comptetion?, (Selected Issues For Financial Safety Nets And Market Discipline), 2000. 6 ENNIS, H.M-MALEK.H.S.,Bank Risk Failure and Too-Big-To-Policy, Federal Reserve Bank of Richmond Economic Quarterly, Volume 91/2, Spring 2005. 7 ALTINTAÞ, M.Ayhan. Bankacýlýkta Risk Yönetimi ve Sermaye Yeterliliði, Turhan Kitabevi,Ankara, 2006, s.488. 8 Frederic S.Mishkin, How Big A Problem Is Too Big To Fail?, National Bureau of Economic Research, Working Paper 11814, 2005. 9 http://www.ekonomig.com/2008/09/iflas-etmelerine-izin-verilemeyecek.html 6 MAKALE TBTF uygulamasý ilk olarak bankalarý akla getirdiði halde uygulama her zaman bankalarý kapsamayabilir. Örneðin Güney Kore, 2000li yýllarda Hynix Semiconductor (daha önceki ismi Hyundai Electronic) firmasýnýn yeniden yapýlandýrýlmasý için 7,1 milyar dolar tutarýnda fon saðlamýþtý10. Bunun sebebi ise açýktýr: ödeme güçlüðü içine giren finansal olmayan büyük firmalarýn limitleri ve riskleri bulunan bankalar tarafýndan sýkýþtýrýlmamasýdýr. Ancak ABD, Hynix Semiconductorýn iflastan kurtarýlmasýný, böyle bir müdahalenin serbest piyasa ilkelerini ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarýnýn ihlali olduðu gerekçesiyle eleþtirmiþti. Ayrýca banka birleþmeleri nedeniyle büyük bankalar daha da büyümekte ve onlarýn iflasý durumunda da sistemik risk daha büyük olmaktadýr. Teknoloji kurumlara ödeme sistemlerinde önemli bir rol sahibi olmadan iþlem yapabilmelerine olanak saðlamakta, bu kurumlarýn birisinin iflasý ödeme sistemini etkileyerek sistemik etki yaratmaktadýr. Teknoloji ayný zamanda bilgi kalitesini artýrarak sermaye piyasalarýnýn geliþmesi saðlamýþ, ayný zamanda bankalarýn sigortasýz mevduatlarýný ve diðer kullandýklarý kredileri de artýrmýþtýr. Fon kaynaklarýna olan baðýmlýðýnýn artmasý bankalarý olasý krizlere karþý daha dayanýksýz bir yapýya sürüklemiþtir. Bankacýlýk operasyonlarýnýn kompleks hale gelmesi nedeniyle iflas etmiþ bankanýn tasfiyeside zor olmaktadýr (too complex to fail). Günümüzde uygulanan TBTF geçmiþ uygulamalardan farklý olmasýna raðmen temel felsefe deðiþmemiþtir. TBTF sadece ahlaki çöküntüye (moral hazard) yol açmaz ayný zamanda doðrudan doðruya zenginlik etkisi (wealth effect) yaratýr. Zenginlik etkisinin yönü küçük bankalardan büyük bankaya doðrudur. Ödedikleri prim ayný olmasýna raðmen artan koruma uygulamasýnýn getirilerinden faydalanamazlar11. Diðer yandan ahlaki çöküntü, politik uygulamalardan kaynaklanmaktadýr. Yukarýda belirtildiði gibi siyasetçiler ekonomide faaliyet gösteren büyük finansal birimlere zararla karþýlaþmalarý durumunda destek saðlayacaklarý, toplumda genel olarak inanýlan bir olgudur ve bu da açýk bir þekilde ahlaki çöküntüyü ihtiva etmektedir. Bu sebeple finansal güvenlik aðlarý kurulurken ahlaki çöküntüyü en aza indiren bir sistem göz önünde bulundurulmalýdýr. TBTF uygulamasýnda mevduat sahipleri bankadan deðil artýk devletten alacaklý duruma geçmiþlerdir. Bunun finansmanýný ise vergi mükellefleri saðlayacaktýr. Ancak ahlaki çöküntü iyi kurumsal yönetim, güçlü bir risk yönetimi ve etkili piyasa disiplini ile düzenleme ve denetim faaliyetlerinin etkin ve etkili olmasýyla azaltýlabilir. Alan Greenspan ahlaki çöküntü konusunda þunlarý söylemektedir: ..Buhran döneminde oluþan zararlar incelendiðinde bankalardan kaçýþlar beni mevduat sigortasýnýn mevduat miktarýnýn yüksek seyrettiði dönemlerde olumlu olduðu konusunda düþünmeye sevk etti. Öte yandan, devletin verdiði mali güvence ahlaki zaafiyeti artýrýr. Ahlaki zaafiyet, normal olarak insanlarýn dikkatsiz davranýþlarýnýn sonuçlarýna karþý sigortalýyken dikkate almayacaklarý önlemleri, sigortalý olmadýklarý zaman neden dikkate aldýklarýný açýklayan bir sigortacýlýk terimidir. Dolayýsýyla, kredi ve mevduat iþlemlerinde düzenlemeler, bu iþlemlerin ister istemez yarattýðý ahlaki zafiyeti asgariye indirecek þekilde, dikkatli bir þekilde tasarlanmalýdýr. Demokrasilerde her açýdan bakmak ve önlem almak þarttýr.12 Stern ve Feldmana göre TBTF siyasetçilerin büyük bankalara verdikleri taahhüdü tutmamalarýndan doðmaktadýr. Problemin azatýlmasý için bunun önüne geçilmesi gerekmektedir. Bankacýlýk sektöründeki birleþmeleri etkileyen faktörler arasýnda TBTF uygulamasý da yer almaktadýr. Birçok araþtýrmacý içinse hala ABDde ki 1990lý yýllardaki banka birleþmelerinin en önemli nedenlerinden biri sayýlmaktadýr. Konsolidasyon sonrasý bilanço ve sektör payýndaki artýþ küçük bankalara göre büyük bankanýn risk iþtahýný daha da artýrmaktadýr. Yapýlan ampirik çalýþmalar bu görüþü destekler niteliktedir. TBTF uygulamasý yanýnda too many to fail-TMTF uygulamasý da vardýr. TMTF büyük bankalardan çok küçük bankalar için söz konusudur ve konu TBTF kadar incelenmemiþtir. TMTF birçok bankanýn iflas etmesi ve onlarý kapatma maliyetinin yardým maliyetinden daha fazla olduðu durumudur. TMTF uygulamasý büyük bankalardan daha fazla küçük bankalarý etkilemektedir. 13,14 Günümüzde sýnýr ötesi bankacýlýk düzenlemeleri ayrý bir önem kazanmýþtýr15. Yabancý bir ülkede faaliyet gösteren banka kendi ülkesinde iflas ederse ne olacaktýr? TBTF uygulanmasý durumunda ne gibi sonuçlar elde edilecektir? Sýnýr ötesi faaliyet gösteren bankalar koruma (too large to save-TLTS) için faaliyet alanlarý geniþ midir? Eðer sýnýr ötesi bankacýlýk faaliyetinde bulunan grup diðer ülkede yoðun bir þekilde faaliyette bulunuyor ise bu durumda faaliyette bulunulan ülke karþýlaþýlan herhangi bir krizde bankayý desteklemeye istekli olmayabilir. Norges Bankýn bu konuda görüþü yabancý kaynaklý bankanýn finansal güçlüðünü orjininden saðlamasý ve gerekiyor ise orjin ülke otoritelerinin desteklenmesi þeklindedir. TBTF uygulamasý artýk ülke sýnýrlarýndan çýkmýþ ve TLTS þeklini almýþtýr. Bununla birlikte doðan zararýn nasýl paylaþýlacaðý ve ortaya çýkan hukuksal uygulamalarýn farklý olmasý bu tür faaliyetleri gerçekleþtirmede birçok kez zorluklara neden olmaktadýr. Tartýþma Finansal krizler birbirinden farklýdýr. Ancak bu krizlere getirilecek çözümlerin çerçevesi yukarýda sayýlan 10 The Asian Wall Street Journal, Breaking South Koreas Too Big To Fail Doctrine, Monday, April 11, 2005. 11 Farouk Soussa, Too big to fail: Moral Hazard and Unfair Comptetion?, (Selected Issues For Financial Safety Nets And Market Discipline), 2000. 12 GREENSPAN, Alan. Türbülans Çaðý, Boyner Yayýnlarý, Mayýs 2008, s.380. 13 Viral Acharya-Tanju Yorulmazer, Too many to fail-an analysis of time-inconsistency in bank closure policies, Bank of England, Working Paper no.319, February 2007. , 14 Craig O.Brown-I.Serdar Dinç, Too Many To Fail? Evidence of Regulatory Reluctance in Bank Failures When Banking Sector is Weak, 2007. 15 Thorvald Grung Moe, Market Discipline Issues In Cross-Border Banking, Norges Bank, 2006. 7 20 20 MAKALE Kaynaklar 1. A.Hakan Atik, Finansal Güvenlik Aðýnýn Bir Unsuru Olarak Mevduat Sigortasý, Türkiye Kalkýnma Bankasý, 2004. 2. Alan Greenspan, Türbülans Çaðý, Boyner Yayýnlarý, 2008. 3. Antje Hildebrandt, Too many to fail? Inter-enterprise arrears in transition economies, Bank of Finland, Institute for Economies in Transition, BOFIT Discussion Papers No.11, 2002. 4. BusineesWeek, Too Big To Fail, February 4, 2008. 5. Cevat Bilgin, Finansal Ýstikrarsýzlýk Sorunu ve Ýktisat Politikasý Baðlamýnda Türkiye Örneði, Çukurova Üniversitesi, 2007. 6. Charles W.Calomiris, The Postmodern Bank Safety Net, The AEI Press, 1997. 7. Craig O.Brown-I.Serdar Dinç, Too Many To Fail? Evidence of Regulatory Reluctance in Bank Failures When Banking Sector is Weak, 2007. 8. Dailyfx.com, Lehman Deemed Not Too Big To Fail.Who Will Get Hurt By Their Bankruptcy Filing?, 15 September 2008, http://www.dailyfx.com/story/market_alerts/fundamental _alert/Lehman_Deemed_Not__Too_Big_1221486738790 .html 9. David G.Mayes, Bridge Banks And Too Big To Fail/Systemic Risk, University of Auckland. 10. Elijah Brewer III-Julapa Jagtini, How Much Would Banks Be Willing to Pay to Become Too-Big-To-Fail and to Capture Other Benefits?, The Federal Reserve Bank of Kansas City, RWP 07-05, 2007. 11. Farouk Soussa, Too big to fail: Moral Hazard and Unfair Comptetion?, (Selected Issues For Financial Safety Nets And Market Discipline), 2000. 12. FDIC, Continental Illinois and Too Big To Fail, An Examination of the Banking Crisis of the 1980s and Early 1990s, Volume I. 13. Frederic S.Mishkin, How Big A Problem Is Too Big To Fail?, National Bureau of Economic Research, Working Paper 11814, 2005. 14. Gary H.Stern-Ron j.Feldman, Managing Too Big To Fail by Reducing Systemic Risk: Some Recent Developments, Federal Reserve Bank of Minneapolis, 2006. 15. George G.Kaufman, Depositor Liquidity and LossSharing in Bank Failure Resolutions, Federal Reserve Bank of Chicago, WP 2003-02. 16. George G.Kaufmann, Too Big To Fail In U.S. Banking: Quo Vadis?, January 10, 2003. 17. George G.Kaufman-Steven A.Seelig, Post-Resolution Treatment of Depositors at Failed Banks: Implications for the Severity of Banking Crises, Systemic Risk, and Too-Bigto-Fail, IMF Working Paper WP/01/83, 2001. 18. http://www.ekonomig.com/2008/09/iflas-etmelerineizin-verilemeyecek.html 19. Huberto M.Ennis-H.S.Malek , Bank Risk of Failure and Too-Big-to-Fail Policy, Federal Reserve Bank of Richmond, Economic Quarterly, Volume 91/2, Spring 2005. 20. Janet Mitchell, Strategic Creditor Passivity, Regulation, and Bank Bailouts, The William Davidson Institute, Working Paper Number 46, 1997. 21. Jason Thomas, Problems at Freddie Mac and Fannie Mae: Too Big To Fail?, September 9, 2003. 22. John H.Boyd-Mark Gertler, The Role of Large Banks in the Recent U.S. Banking Crisis, Federal Reserve of Minneapolis Quarterly Review, Vol.18 No.1, Winter 1994. 23. Kevin Dowd, Too Big To Fail? Long-Term Capital Management and Federal Reserve, Cato Institute, Briefing Papers, September 23, 1999. 24. Lazarus Angbazo-Anthony Saunders, The Effect of TBTF Deregulation on Bank Cost of Funds, Wharton Financial Institutions Center, 1996. 25. M.Ayhan Altýntaþ, Bankacýlýkta Risk Yönetimi ve Sermaye Yeterliliði, Turhan Kitabevi, 2006. 26. NewYork Times, http://www.nytimes.com/2008/10/20/business/20views.r eady.html?_r=1&ref=business&oref=slogin. 27. Nicholas J.Ketcha Jr., Deposit insurance system design and considerations, http://www.bis.org/publ/plcy07o.pdf. 28. RiskCenter, Continental Illinois, http://www.riskcenter.com.tr/kredirisk/kredifiles/CV/cases tudy5.pdf 29. Robert L.Hetzel, Too Big to Fail: Origins, Consequences, and Outlook, Federal Reserve Bank of Richmond, 1991. 30. The Asian Wall Street Journal, Breaking South Koreas Too Big To Fail Doctrine, Monday, April 11, 2005. 31. Thorvald Grung Moe, Market Discipline Issues In CrossBorder Banking, Norges Bank, 2006. 32. Viral Acharya-Tanju Yorulmazer, Too many to fail-an analysis of time-inconsistency in bank closure policies, Bank of England, Working Paper no.319, February 2007. 33. Walker F.Todd-James B.Thomson, An Insiders View of The Political Economy of The Too Big To Fail Doctrine, Cleveland State University, Working Paper 9017, 1990. 8 ögelerden oluþmaktadýr. TBTF uygulamasý sonuçta iktisat teoresinde yer alan tam rekabetten bir sapmayý temsil eder. Bu uygulama ile piyasa koþullarýna göre iflas etmesi gereken finansal kuruluþ siyasi otorite tarafýndan iflas ettirilmemektedir. Bunun nedeni söz konusu finansal kuruluþun iflasýnýn ülkenin özellikle makroekonomik yapýsýnda neden olacaðý olumsuz etkilerdir. Ancak bu uygulama beraberinde yine bazý önemli olumsuzluklarý da getirir. Ahlaki çöküntü böyle bir durumda önem kazanýr ve bunun önlenmesi veya etkilerinin azaltýlmasý için alýnabilecek tedbirler mevcuttur. Bankacýlýk faaliyetleri günümüzde sýnýr ötesine taþýnmýþtýr. Sýnýr ötesi bankacýlýk faaliyetlerinin düzenlendiði hukuksal bir ortam henüz geliþtirilme aþamasýndadýr. Burada TBTF uygulamasýnýn doðmasýna neden olan unsurlardan biriside daha önce belirtildiði üzere yapýlan hukuksal düzenlemelerdir. Hukuksal düzenlemelerdeki eksiklikler TBTF uygulamasý ile giderilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu tespit sýnýr ötesi bankacýlýk faaliyetleri için de geçerlidir. Bu sebeple getirilen hukuksal düzenlemelerin belirli bir zaman diliminde tekrar gözden geçirilmesi yararlý olacaktýr. Politika yapýmcýlarýnýn finansal sistemde yer alan kuruluþlara verecekleri taahhütler ayrý bir önem taþýmaktadýr. ABDde bile getirilen düzenlemeler belli bir zaman sonra bunlarýn dýþýna çýkýlarak finansal kurumlarýn kurtarýlmasýný engelleyememiþtir. TBTF uygulamasý toplumda daima kriz olasýlýðýnda politika yapýmcýlarýnýn firmalarý batmaktan kurtaracaðý inancýný yerleþtirmiþtir. Finansal güvenlik aðý finansal istikrarý hedeflemekte ve bu hedefte finansal istikrarý bir kamu malý niteliðine sokmaktadýr. Ve bu kamu malý artýk küreselleþmiþtir. Banka birleþmeleri sonrasýnda birleþerek daha büyk bir banka haline gelen finansal kurumun küçük bankalara göre daha önce de belirtildiði üzere risk iþtahý artýðýndan dolayý daha fazla olarak riskli yatýrýmlara girip yüksek getiri elde edebilmektedirler. Bu nedenle büyük bankalar denetim otoritesi tarafýndan çok iyi kontrol edilmediði zaman finansal sistem önemli tehlikelere maruz kalabilecektir. Büyük bir bankanýn iflasý sistemde yer alan bankalarýn faaliyetleri konusunda þüphelerin doðmasýna yol açarak ortaya çýkan güven bulanýmý sonucunda mevduat sahiplerinin paralarýný sistemden çekmek istemelerine neden olacaktýr. Bunu önlemek TBTF uygulamasýyla mümkündür. Günümüzde yapýlan uygulamalara baktýðýmýzda ise yine ayný tür çalýþmalarý görmek mümkündür. ABDde ülkenin yaklaþýk 12 trilyon dolar deðerindeki ev mortgagelerinin yarýsýna güvence veren Fannie Mae (the Federal National Mortgage Association) ve Freddie Mac (the Federal Home Loan Mortgage Association)ýn kurtarýlmasýnýn nedeni, bu iki kuruluþun iflas etmesi durumunda Amerikan konut piyasasýnýn çökmesine, daha sonra da bunun bankalarý etkileyerek krizin küresel çapta yayýlmasýna neden teþkil edebileceðidir. Ayrýca Çin ve Japonyanýn elinde de bulunan yüz milyarlarca dolar deðerindeki Fannie ve Freddie hisse senetlerini ve Amerikan mortgagelarý ile baðlantýlý Güney Koreden Ýsveçe kadar pek çok ticari bankanýn yatýrýmlarýný da gözardý etmemek gerekiyor. Küreselleþme, firmalarý kaçýnmalarý gereken riskler konusunda cesaretlendirmiþtir. Ayný zamanda Çin ve Japonyaya ise ABDye ödünç verdikleri servetleri biriktirme olaðaný saðlamýþtýr. Sonuçta kurtarýlan firmalar deðil ABDnin ta kendisidir. ABD, TBTF konumundadýr ve batmasýna izin verilmeyecektir. Bu sebeple kriz için açýkladýðý paketin kaynaðýnýn uluslararasý piyasa olmasý þaþýrtýcý deðildir. Þaþýrtýcý deðildir çünkü; Amerikalý tüketici Asyadan Latin Amerikaya pek çok ülkedeki fabrikalarda üretilen mallara sahip olabilmek için kredi kullanarak yýllarca dünya ekonomisinin lokomotifi olmuþtur. Eðer Amerikalý tüketicinin alýþveriþi durursa, bunun etkisi çok geniþ bir þekilde hissedilecektir. Ancak Fed Baþkaný, Lehman gibi banka dýþý finansal kurumlarýn iflasýnda uygulanacak açýk bir mekanizma istemektedir. (Lehmanýn neden TBTF olmadýðýna iliþkin görüþ için lütfen bakýnýz: http://www.alleyinsider.com/2008/3/lehman_too_ big_to_fail_leh_) Banka iflaslarý incelendiðinde tüm ekonomiyi tahrip ettikleri görülmektedir. Ülke ekonomisinde meydana gelebilecek yýkýmýn etkisini azaltmak ve mevduat sahiplerine güvence vermek, krize, devlet tarafýndan müdahale edileceðinin bilinmesi önemli bir unsurdur. Bu nedenle banka krizlerinde býrakýnýz yapsýnlar býrakýnýz geçsinler politikasý iþlememektedir. Ve uygulamalarýn gösterdiði gibi hangi bankalarýn TBTF kapsamýnda olduðu risk gerçekleþmediði sürece daha önce açýklanmamaktadýr. Sonuç olarak, eðer zarar küçük ve hemen karþýlanabilinir ise sigortasýz mevduat sahipleri hükümetten güvenlik aðýný geniþletmesi için politik olarak baský yapmayacak, sistemik bir krizle karþýlaþma olasýlýðý düþecek ve TBTF korumasý uygulamaya konulmayabilenecektir. Büyük bankanýn iflasýnda TBTFnin mevduat sahipleri açýsýndan uygulanmamasý ancak sigortalý ve sigortasýz mevduatýn ne kadar olduðunun hýzlý bir þekilde saptanmasý ile olacaktýr. Bu yapýldýktan sonra çözümleme veya tasfiye süreci diðer bankalar için uygulanan tasfiye süreci ile yürütülebilecektir. TBTF uygulamasý her ne kadar eleþtirilse bile uygulanmasýndan vazgeçilemeyen bir unsurdur. TBTF literatüre buna benzer birçok kavram kazandýrmýþtýr. Too many to fail, too large to save, too fast too fat, too big to liquidate gibi. Sonuç olarak, TBTF bürokrasi gibi istenmemekle birlikte ondan vazgeçilemeyen bir uygulama olarak kalýcý olacaðý tesbiti yapýlabilir. Bankacýlýk hala diðer sektörlerden farklýdýr. Bankacýlýk sektörü, etkin bir þekilde iþlemesini saðlayacak piyasa mekanizmasýna sahip deðildir. Sorunun bu þekilde anlaþýlmasý ve tartýþýlmasý önem taþýmaktadýr. ÇEVÝRÝ ULUSLARARASI FÝNANSAL KRÝZ: AHLAK VE FÝNANS * Baþarýnýn sýrrý dürüstlüktür. Eðer dürüst olmaktan sakýnýrsanýz baþarýlý olursunuz. Groucho Marx. Bu forumda ekonomi ya da finans uzmaný olarak deðil, bir politikacý olarak bulunuyorum. Son bir buçuk gündür tartýþmakta olduðunuz konular üzerinde herhangi bir uzmanlýðým yok. Bizi mevcut uluslararasý finansal krize götüren olaylar zincirini tam olarak anlamayan pek çok insandan biri olarak size hitap ediyorum (ve anladýðým kadarýyla bu kitlenin içinde bir çok Baþkan, üst düzey devlet memurlarý ve bankalarýn yöneticileri de bulunmakta). Ancak bu grup, daha iyisinin nasýl olacaðýný bilen belli kiþilerin, daha iyi þeyler yapmýþ olmalarý gerektiðini ve bu belli kiþi ve kurumlarýn pek çok devlet ve milyonlarca vatandaþ için hoþ olmayan sonuçlar doðuran tehlikeli bir duruma sebep olduklarýný anlamaktadýr. Ben size halihazýrda bildiklerinizi ifade etmek yerine, hem uzmanlarýn hem de uzman olmayanlarýn kafasýný ayný þekilde meþgul eden bazý düþünce dalgalarýný biraraya getirmek için buradayým. Konuþmamda ahlak ve finans konularýna deðinmem istendi ve ben de özellikle saðlýklý, iþleyen ekonomik ve finansal sistemlerin olmazsa olmaz belki de en önemliunsuru olan güven konusuna odaklanmak istiyorum. Þirket ahlaký kavramýnýn, -askeri istihbarat ya da erkek sezgisi gibi- zýt iki kavramý biraraya getiren bir ifade (oxymoron) olduðuna inanan pek çok kiþi bulunmaktadýr. Ahlak ve finansal sistem kavramýyla karþý karþýya geldiðinde, bunun porno endüstrisinde ahlaktan sözetmeye benzediðini ifade etmektedirler. Bu kiþilere göre, gerçek dünyada kiþisel ahlak kurallarýnýzý kapýda býrakýr ve iþinize devam edersiniz. uluslararasý sistemle, uygulamaya yönelik kanunlar, doðru eðitim vb. ile geçtiðimiz aylarda yaþadýðýmýz türde sorunlarý önleyebileceðimize veya daha kontrol edilebilir bir seviyeye indirebileceðimize inanan idealistler vardýr. Sistemde güven olmaksýzýn, ne miktarda olursa olsun hiç bir düzenlemenin finansal kesimin motorunun yeniden sorunsuzca çalýþmasýný saðlamaya yetmeyeceði veya gelecekte olaylarýn tanýk olduðumuz gibi yýkýcý bir þekilde birbirini izlemesini önlemeyeceði açýkça ortadadýr. Hepimiz, daha fazla düzenleme hatta sistemik reformlara ihtiyaç olsa da, salt düzenlemenin getirdiklerinden daha fazlasýnýn gerekli olduðunun farkýndayýz. Eðer güven yoksa, insanlar birbirleriyle iþ yapmayacaklardýr. Bunu bankalarýn birbirine borç vermedeki gönülsüzlüklerinde, kredi olanaklarýnýn azalmasýnda ve tüm bunlarýn ekonomilerimiz üzerindeki olumsuz sonuçlarýnda görüyoruz. Güven, ancak doðruluðunu teyit et, Ronald Reaganýn Mikhail Gorbaçeve tekrar etmeyi sevdiði bir ifadeydi. Bu ifadeyi uyarlamak gerekirse, yalnýzca doðrulamamalý, fakat güven de inþa etmeliyiz. Yalnýzca doðrulamaya dayanan, yani düzenlemelerin çok fazla olduðu bir sistem baþarýlý olamaz. Bir zamanlar temeliniz su alýyorsa duvarlarýnýzda suyu durduran bir malzeme kullanýrdýnýz. Ancak bunun iþe yarar olmadýðý görüldü; çünkü su en zayýf noktayý bulana kadar baþka yere akmaya devam ediyordu. Daha iyi yaklaþýmýn suyun kaynaðýný bularak sorunu orada halletmek olduðu ortaya çýktý. Baþkalarý kaderci bir bakýþ açýsý benimsemektedir. Serbest piyasa sistemi mükemmel deðildir, ancak elimizde olanýn en iyisidir. Bu bakýþ açýsýna göre ani yükseliþ ve düþüþler kaçýnýlmazdýr. Bazýlarýnýn caný yanar, ancak hayat böyledir. Benzer þekilde, istediðimiz kadar düzenleme yapabiliriz, ancak eðer tüm istediðimiz finansal hizmetlerde yapýlacaklar ve yapýlamayacaklarý gösteren bir kurallar kitabý vermek ise, sonuçta kurallar kitabýnýn baþarýsýz olmasý ve finansal hizmetlerdeki kiþilerin baþka zayýf noktalarý suistimal ederek yine hasar yaratmalarýna þaþýrmamalýyýz. Bir de doðru düzenlemeler ve daha iyi bir Bu sebeple, daha fazlasýna ihtiyacýmýz var. Çevirenler: Biyçe KUÞHAN Fon Uzmaný Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi Çaðdaþ EKÝCÝ Fon Uzman Yrd. Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi Egemen EROÐLU Fon Uzman Yrd. Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi *Ýrlanda Senatosunda baðýmsýz olarak görevini sürdüren, ayný zamanda Irish Daily Mailde köþe yazarý olan Senatör Rónán Mullenýn Avrupa Mevduat Sigortacýlarý Forumu (EFDI) ile Federal Mevduat Sigorta Kuruluþu (FDIC) tarafýndan Eylül 2008de Dublinde düzenlenen ortak toplantýdaki Uluslararasý Finansal Kriz : Ahlak ve Finans konulu konuþmasýnýn çevirisidir. 9 20 20 ÇEVÝRÝ Kredi kelimesi, güvenmek anlamýna gelen Latince credere kökünden gelmektedir. Finansal sistemde güven þu an kaybolmuþ durumdadýr. Tüm iþ ve finans dünyasýnda doðruluk temelli ahlaki yaklaþýmýn öncüleri olan gazetecilerden, analistlerden, kredi derecelendirme kuruluþlarýndan, yatýrýmcýlardan, profesyonel kurumlardan, akademisyenlerden ve politikacýlardan oluþan bir toplum oluþturmalýyýz ve bu özellikle büyük finansal kuruluþlarda tepe yönetimden alt kademelere kadar uygulanmalýdýr. Kredi kelimesi, güvenmek anlamýna gelen Latince credere kökünden gelmektedir. Finansal sistemde güven þu an kaybolmuþ durumdadýr. Ýngilterede her yýl yapýlan IPOS/MORI araþtýrmasý, iþ dünyasýnýn önde gelenlerine, gazetecilere ve politikacýlara güven duyulmadýðýný göstermektedir. Bu karamsar bir tablodur. Ancak belki de mevcut ortamda bankacýlarýn hangi noktada olduklarýný görmek için istatistikleri parçalamamamýz da uygundur. Bu güven eksikliði finansal sektör ve toplumun tamamý için ciddi bir endiþe kaynaðýdýr. Güven, týpký oksijen gibidir- varlýðýmýz için hayatidir ve belki de kaybedene kadar farkýna bile varýlmaz. Ancak, inancýn da mihenk taþýdýr. Þu an ise güvenin yeniden tesis edilmesinden daha önemli bir mesele bulunmamaktadýr. Bugün burada yapmakta olduðumuz gibi forumlarýn önemli görevinin hükümetler ve finansal sektörle düzenli çalýþarak, gerekli güvenlik aðlarýnýn yürürlüðe konmasý olduðunu takdir ediyorum. FDIC baþkan yardýmcýsý Martin Gruenberg, Amerikadaki mevcut krize yol açan olaylar zinciri hakkýnda önceki akþam bize bir konuþma yaptý. Bunu daha felsefi terimlerle anlatmaya çalýþayým. Sonuçta bizi bu mevcut finansal krize ahlaki bozulma götürmüþtür. Güven, risk yönetimi ile ahlaki karar alma birbirinden ayrýlmak suretiyle zayýflatýlmýþtýr. Güven, insanlar risk alma eyleminden pervasýzlýða doðru kaydýklarýnda DUR denilmemesinden ötürü zayýflamýþtýr. Güven, kiþiler þeffaf ve dürüst olmamaya ve nasýl olursa olsun üç aylýk dönemler itibarýyla sonuca ulaþmaya teþvik edildiklerinde zayýflamýþtýr. Güven, liderler, politikacýlar, analistler, gazeteciler ve yatýrýmcýlar kendi þirketleri veya sektörün meseleleri hakkýnda aldatýcý açýklamalar yaptýklarýnda zayýflamýþtýr. Bir kaç örnek verelim : Geçtiðimiz Aralýk ayýnda AIG CEOsu Martin Sullivan AIGnin kredi swaplarý portföyündeki kayýp olasýlýðýnýn sýfýra yakýn olduðunu ve herhangi bir krediye karþýlýk ayrýlmasýnýn kontrol edilebileceðini söyledi. Milyarlarca dolarlýk yatýrým taahhütlerinin bilançolarýnda neden yer almadýðý 10 sorulduðunda Citigroup CEOsu Chuck Prince Söz konusu taahhütleri bilançolarýna koymalarýnýn kendilerini, daha çok risk alma eðilimindeki, daha az düzenlemelere tabi yatýrým bankalarýna karþý dezavantajlý hale sokacaðýný ifade etti. Lehman Brothersýn CEOsu Dick Fuld, kurumun geçtiðimiz Nisan ayýndaki yýllýk genel toplantýsýnda: Finansal hizmetler alanýna olan etkinin en kötüsü geride kaldý. dedi. Ýki ay sonra ise Fuldun bankasý çeyrek dönem kaybýný 2,8 milyar dolar olarak açýkladý. Geçtiðimiz hafta hisse senetlerinde bir yýlda meydana gelen %94lük düþüþ nedeniyle, banka iflas baþvurusunda bulundu. Bireylere bedeli 24.000 kiþinin iþsiz kalmasýný içermekte. Bu beceriksizlik miydi, yoksa kibarca belirtmek gerekirse, Fuld gerçek konusunda ekonomik mi davranýyordu? Ve son olarak geçtiðimiz Temmuz ayýndaki G8 toplantýsýnda Amerikan hükümeti, durumun iyiye gittiðine dair güvenceler verdi. Belki de buna inanmýþlardý. Çürüme en üst kademeden baþlar ve kademelerin birbirini takibi yoluyla en üst kademeye yükselen unsurlar, yine üst kademe tarafýndan belirlenen kültür seti tarafýndan belirlenir. Bu çürüme, elbette, tekrar aþaðýya doðru çok hýzlý yayýlýr. Eðer üstten gelen mesaj hangi kanuni yolla olursa olsun üç aylýk dönem gelir hedeflerinin tutturulmasý ise, o zaman neden bir finansal krizle karþýlaþtýðýmýzý görmek zor deðildir. Kazanç ve teþvik paketleri bu mesajý güçlendirdiði zaman, bir güven krizine davetiye çýkarýyoruz demektir. Ekonomi dalýndaki Nobel ödülünün 2001deki sahibi Stiglitzin yazmýþ olduðu gibi, en iyi ve en parlak zekaya sahip olanlarýmýzýn bir kýsmý yeteneklerini, ekonominin etkinliði ve bankacýlýk sisteminin güvenliðini saðlamak üzere tasarlanmýþ standart ve düzenlemelerin etrafýndan dolanmak için kullanýyorlardý. Güven kavramýnýn tanýmlanmasýnýn zor olduðunu kabul ediyorum. Ve tek baþýna güvenin varlýðý da baþarýlý bir uluslararasý finansal sektörün garantisi deðildir. Baþarýnýn sýklýkla, onyýllar boyunca bankalarý ve finansal kuruluþlarý kuran ve devam ettiren, finansal mekanizmalarý yürürlüðe koyarak ülkelerin ve sektörlerin ticari iliþkilere girmelerini, altyapýya yatýrým yapmalarýný ve daha bir çok geliþmeye imkan saðlayan pek çok kiþinin yaratýcýlýðý, metaneti, çalýþkanlýðý ve zekasý sayesinde temin edildiðini biliyoruz. Bunu görmezden gelerek yalnýzca olumsuzluklara odaklanmak adil olmayacaktýr. Ancak þimdi görüyoruz ki güvenin yokluðunda, ÇEVÝRÝ iþler yavaþ yavaþ durma noktasýna gelmektedir. Warren Buffetýn söylediði gibi, ancak dalgalar çekildiðinde kimin çýplak yüzdüðünü öðreneceðiz. Eðer büyük bir yatýrým bankasý veya Enron gibi büyük bir þirketin CEOsunun güvenilirliði kalmamýþsa, o zaman sektördeki diðerlerinin de tüm güvenilirliði ciddi biçimde tehlikeye düþebilir. Tek bir CEO veya sahtekar tüccar da bu zararý verebilir. kanunlarý gibi olmalýdýr. Bunlarý sorgulamayý býrakmalý ve yalnýzca uygulamalýyýz. Eðer bir yönetim kurulu toplantý masasýnda doðrulardan taviz verilirse, eðer analistler, iþ dünyasý habercileri, kredi derecelendirme kuruluþlarý, düzenleyiciler, politik liderler, vb. söylediklerinden taviz verirlerse, o zaman bir güvensizlik kültürü oluþur ve yayýlýr. Ýnancýn terkedilmesi ve güvenin tümüyle yokolmasý için uygun koþullar oluþmuþ olur. Bu bir kuruluþu, sektörü veya ülkeyi çok çabuk sarabilir. Daha açýk olalým: Finansal sektör, daha genel bir ifadeyle iþ dünyasý, düzenleyici makamlar, kurumsal yatýrýmcýlar, politikacýlar ve medya; artýk ahlak ve erdeme dayalý yönetimin deðerini görebilmektedir. Dürüst olmamanýn ve sýnýr tanýmayan açgözlülüðün sebep olabileceði hasarýn artýk hepimiz farkýndayýz. Dürüstlüðün yerinin doldurulamayacaðýný hatýrlayýn. Ruh için bir protez aygýtý yoktur. Dolayýsýyla, güven ve inancýn yeniden inþa edilmesini saðlayacak deðerlerin geliþtirilmesine dönmeliyiz. Yabancý olmadýðýmýz ve kiþisel yaþamlarýmýzda deðer verdiðimiz erdemlerden söz ediyoruz. Doðruluk, dürüstlük, cömertlik ve diðerlerine saygý, saðduyu, cesur ancak ahlaka uygun risk alýmý, adalet ve ayný zamanda ölçülülük algýsý. Akýllý risk yönetimi ile gözü kara kumar oyunculuðu arasýndaki farkýn, çoðunlukla finansal kuruluþlarýn yönetim kurulu masalarýndaki gibi deðerlerin günlük uygulamasýnda yattýðýný öne sürüyorum. Bu büyük ölçüde tepe yönetimden alt kademelere uzanan bir durumdur. Finansal hizmetlerde veya bankada çalýþan sýradan bir kiþi kendi kurumunun kültürünü deðiþtirecek pozisyonda olmayabilir. Ancak yönetim kurulundaki kiþiler bunu yapabilir - yapamasalar bile, vicdanlarýný dinleme kararlarýnýn (kendilerine çok daha büyük sorumluluklar yükleyerek), daha az sancýlý sonuçlarý olacaktýr. Dolayýsýyla liderlik pozisyonunda bulunanlarýn çok büyük bir sorumluluðu vardýr. Bir inþaat mecazýna atýfta bulunursak, evin içindeki iþleri yapmadan önce çatýyý doðru yerleþtirmelisiniz. Aksi takdirde sýzýntý ve dökülmelerin sonucunda kalbiniz kýrýlacaktýr. Finansal dünyada etik, tepede baþlamalýdýr. Ýþ dünyasýndaki liderlerimizin kurallarý belirlemesi gerekir. Ahlak kanunlarý yer çekimi Bu, þu anlama geliyor: Dürüstlüðün yerinin doldurulamayacaðýný hatýrlayýn. Ruh için bir protez aygýtý yoktur. Astýnýza, üstünüzün size nasýl davranmasýný istiyorsanýz o þekilde davranýn. Ýnsan onurunun paha biçilemez olduðunun farkýnda olun. Bu satýn alýnamaz. Ancak, ne yazýk ki satýlabilir. Bu ahlaki prensiplerin deðerini görmeniz ya da onlarý kazanmanýz ve onlarla yaþamaya çalýþmanýz için iman ile inanmanýz gerekmiyor. Ve bu prensiplerin bize kýsa vadede biraz maliyetli olabilir. Karþýlýklý talepleri dengelemek için uðraþýrken ikilemler, karmaþýk finansal karar ve sorunlarla, mücadelelerle karþýlaþýr, hatalar yapar, yanýlýrýz; ama bu prensipler bize, karmaþýk bir finansal sistemde makul bir yol belirlememiz için gerekli ahlaki muhakeme ve etik içgüdüyü veriyor. Gelecekte büyük finansal kuruluþlarýn yönetim kurulu masasýnda ne tür insanlar oturacak? Yöneticilikte erdeme dayalý bir yaklaþýmý olan, kararlarýnda etiði taþýyan kiþilikler mi olacaklarbankalara yeni genel müdür, kurumsal yatýrýmcýlarýn yönetim kurullarýna yönetici alýnýrken bu nitelikler aranacak mý? Kurumsal yatýrýmcýlar bundan sonra yönetim kurullarýnda bu niteliklere sahip, iþle ilgili kararlarýna yön veren etik bir pusulasý olan ve bu kararlarýnda pratik ihtiyatlý bilgelik gösteren adaylara sahip olmak için baský yapacaklar mý? Yoksa daha farklý bir þey mi arýyorlar? Warren Buffet 1980lerde Salomon Brothersa CEO olarak atandýðýnda, bir þirket çalýþanýnýn þirket parasýný kaybettiðini duyarsam, bunu anlayýþla karþýlarým. Fakat, bir çalýþanýn, Salomonun saygýnlýðýný en ufak bir þekilde zedelediðini iþitirsem, acýmasýz olurum. demiþti. Bu, alt kademelere gönderilen ciddi bir mesajdý. Fakat siz de benim kadar gereken deðiþimi biliyorsunuz. Bunu nasýl baþarýrýz? Aslýnda kolay bir çözüm yok. Bu bizim kendimizle baþlamalý ve sistemdeki tüm oyunculara yayýlmalýdýr. Bu, her ne risk alýnýrsa alýnsýn kar etmeye yönelik deðil, etik iþ uygulamalarýna dayalý kar etmeye yönelik yeni bir kültür inþa etmekle ilgilidir. Ýyi bir yatýrým olarak etik! a. Kiþisel aynaya, Peter Druckerin tavsiye ettiði gibi bakýn: kendi dürüstlüðünüzü ve deðerleri nasýl uyguladýðýnýzý inceleyin. Kim olmak istiyorum? Einsteinýn bize söylediði 11 20 20 ÇEVÝRÝ Dünyayý düzene sokmak için, öncelikle ulusu düzene sokmalýyýz; ulusu düzene sokmak için öncelikle aileyi düzene sokmalýyýz; aileyi düzene sokmak için önce kendi hayatýmýzý geliþtirmeliyiz; kalplerimizi doðru kýlmalýyýz. gibi: Baþarýlý bir insan olmaktansa, deðerleri olan bir insan olmaya çalýþýn. b. Liderlik kurallarý tepede belirleyin ve örnek olarak önderlik edin. Ya kendi deðerlerimize göre çalýþýrýz, ya da deðerlerimizi, nasýl çalýþtýðýmýz ya da baþkalarýnýn nasýl çalýþtýðýna göre belirlemek durumunda kalýrýz. c. Yönetim yönetim kurullarýmýzda yönetim ve stratejik kararlarda erdeme dayalý bir yaklaþým aþýlayýn. Bu yaklaþýmýn teþvikler, piyasa raporlamasý, eðitim, paydaþlarýn taleplerinin yönetimi, vb. þeyleri etkilemesine izin verin. Size çok fazla para kazandýrmasalar da, erdemli özellikler gösteren, yüksek etik standartlara uyan çalýþanlarý ödüllendirin. Sadece yasal olup olmadýðýný deðil, doðru olup olmadýðýný da sorun. d. Düzenleyiciler gerekiyorsa düzenlemeleri artýrýn ve iþler kötüye gitmeden uzun süre önce müdahale edin. e. Gazeteciler - haber yapýn. Erdeme dayalý liderlik gösteren örnek liderler hakkýnda daha çok þey duymaya ihtiyacýmýz var. Giysileri olmayan pek çok imparator hakkýnda da daha çok þey duymaya ihtiyacýmýz var, tercihan onlar henüz general iken, imparator olmadan çok önce. Finansal strateji ve uygulamalarýn güçlü yanlarýnýn yaný sýra zayýflýklarý hakkýnda da haber yapýn. f. Politikacýlar - iyi yönetimi teþvik eden ve 12 güvenin zarar görmesine neden olabilecek þirketlerin yatýrýmlarýný teþvik etmeyen politikalar ortaya koyun. Bu çok pratik olmasa da uzun vadede daha çok iþ imkaný yaratmasý mümkündür. g. Akademisyenler - her derste erdeme dayalý yönetimi öðretin. Bunun sektörler üzerindeki etkililiðini araþtýrýn ve iþe yaradýðý yerleri ve diðer olaylarda neden iþe yaramadýðýný vurgulayýn. Bu aþamada aþýrý hýrsýn finansal sektör ya da daha geniþ küresel topluluðu olumsuz yönde etkilediði mesajý güçlü ve açýk olmalýdýr. Aþýrý hýrs bu gibi krizlere neden olur. h. Yatýrýmcýlar - taleplerinizin, kurullarýn nasýl çalýþacaðý üzerinde büyük bir etkisi var. Geçen haftalarda görüldüðü gibi, her üç aylýk dönemde daha yüksek getiriler talep edilmesi ve yönetimlerin bu doðrultuda teþvik paketlerini onaylamasýna izin verilmesi bize kriz olarak geri dönüyor. Þimdi baþka bir yaklaþýmýn zamaný... Bu uluslararasý finansal kriz döneminde, Konfüçyustan bir alýntýyla konuþmamý tamamlayacaðým: Dünyayý düzene sokmak için, öncelikle ulusu düzene sokmalýyýz; ulusu düzene sokmak için öncelikle aileyi düzene sokmalýyýz; aileyi düzene sokmak için önce kendi hayatýmýzý geliþtirmeliyiz; kalplerimizi doðru kýlmalýyýz. Dinlediðiniz için teþekkür ederim. MAKALE 2008 NOBEL EKONOMÝ ÖDÜLÜ Nobel ödülünü alan iktisatçýlarýn yaþ aralýðýna bakýldýðýnda genellikle ileri yaþlarda olduklarý görülmektedir. Nobel ödülünü en genç yaþta alan iktisatçý 1972de 51 yaþýnda ödüle hak kazanan Kenneth Arrowdur (n1). Diðer uçta ise 1996 yýlýnda ödüle 82 yaþýndayken layýk görülen William Vickrey yer almaktadýr. Bilindiði gibi, Ýlk Nobel Ekonomi Ödülünü alanlar 1969 yýlýnda Ragnar Frisch ve Jan Tinbergendir. Son ödül 2008de Paul Krugmana verilmiþtir. Nobel ödülünü alan iktisatçýlarýn yaþ aralýðýna bakýldýðýnda genellikle ileri yaþlarda olduklarý görülmektedir. Nobel ödülünü en genç yaþta alan iktisatçý 1972de 51 yaþýnda ödüle hak kazanan Kenneth Arrowdur (n1). Diðer uçta ise 1996 yýlýnda ödüle 82 yaþýndayken layýk görülen William Vickrey yer almaktadýr. Bu çalýþma öncelikle Nobel Ekonomi Ödüllerine iliþkin bir deðerlendirme ile baþlamaktadýr ve ilk olarak etki yaklaþýmý adýný verdiðimiz konu ele alýnmýþtýr. Bu yaklaþým iktisattaki araþtýrma konularý ve eðilimlerin ödüllere yansýdýðý görüþü ve ödüllerin iktisadýn araþtýrma konularýný ve eðilimlerini yönlendirme amacýyla kullanýlabileceðini içermektedir. Ardýndan, Nobel Ekonomi Ödüllerine iliþkin yapýlan diðer deðerlendirmelere kýsaca deðinilmekte ve 2008 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Paul Krugmanýn katkýlarýna yer verilmektedir (n2). Nobel Ekonomi Ödüllerine Etki Yaklaþýmý Ýktisat bilimi tarihsel geliþiminde araþtýrma konularý ve eðilimler açýsýndan önemli dönüþümler ve kýrýlmalar yaþamaktadýr. Bu dönüþüm ve kýrýlmalarýn Nobel ödüllerine yansýdýðý düþünülmektedir. Ýktisat bilim haline getirilirken Newton fiziðinden etkilenmiþ, bilim felsefesinde pozitivizmden etkilenerek iktisat bilimi kýtlýk-tercih-seçim eksenli tanýmlanmýþ, matematiksel yöntemler iktisada dahil edilmiþ, günümüzde ise yavaþ yavaþ kuantum fiziðindeki geliþmeler iktisada yansýmaktadýr. Ekonomideki ana tartýþma konularý deðiþtikçe ödüllerde bu alanlara kaydýrýlmaktadýr. Örneðin kalkýnma iktisadýnýn ön planda olduðu 19601980 döneminde 3 Nobel Ekonomi Ödülü bu alanda verilmiþtir (Altýntaþ vd, 2007:11). Yine bir baþka geliþme, iktisatta matematiðin ve ekonometrinin yoðun olarak kullanýlmasýyla ilgili olarak yaþanmaktadýr. Nobel Ekonomi Ödüllerinin ortak özelliklerinden bir tanesi matematiksel çalýþmalara dayanmalarýdýr. Tim Harfordun Görünmeyen Ekonomist adlý eserinin giriþ bölümünde belirttiði gibi, Ekonominin esas amacý insanlarý birey, ortak, rakip ve ekonomi diye adlandýrdýðýmýz uçsuz bucaksýz sosyal organizasyonun üyeleri olarak anlamaktýr. Bu esas amaç, Nobel ödülü komitesinin eklektik beðenisinde kendini gösterdi. 1990 yýlýndan beri Nobel Ekonomi Ödülü çok seyrek olarak döviz kuru teorisi, iþ döngüsü gibi doðrudan ekonomik geliþmelere verildi. Daha sýklýkla ekonomiyle doðrudan baðlantýlý olarak düþünmediðimiz insan geliþimi, psikoloji, tarih, seçimler, hukuk hatta neden düzgün ikinci el araba alamadýðýnýzla ilgili ezoterik buluþlar gibi kavramlara verildi. Bir baþka ifade ile 2000li yýllardaki ödüller piyasalarýn iyi iþlemesi ve kaynaklarýn daðýtýmýnda etkinliðin saðlanmasýyla ilgilidir. Bu baðlamda mikro ekonomi daha fazla ödül verilen alanlarýn baþýnda gelmektedir. (Altýntaþ, 2007:17) Nobel Ýktisat Komitesinin baþkanlýðýný yapmýþ olan Assar Lindbeckin ödüller ekonomik analizdeki yeni eðilimleri yansýtýr mý sorusuna getirdiði açýklamayý aktarmakta fayda bulunmaktadýr (Lindbeck, 2007:18-19): - Ödül beþ temel alanda verilmektedir. Bunlar, genel denge kuramý, makro ve mikro ekonomi, çok disiplinli araþtýrmalar ve ekonomi için yeni analiz yöntemleridir. - Ödüllerin daðýlýmý son çeyrek yüzyýlda ekonomik analizlerin bazý temel karakteristiklerini açýk bir þekilde yansýtmaktadýr. Ve söz konusu dönem için ABDnin baskýn bir rolü olduðu görülmektedir. Ödülü alanlarýn Yrd. Doç. Dr. Bekir GÖVDERE Süleyman Demirel Üniversitesi, ÝÝBF, Ýktisat Bölümü. 13 20 20 MAKALE Ödül alan çalýþmalarda yapýlan ekonomik analizlerde tümdengelim yönteminin tümevarým yöntemine göre daha çok kullanýldýðý görülmektedir. Matematiksel formülasyonun artan rolü de ödüllere yansýmaktadýr. %69u Amerikan vatandaþýdýr. Bununla birlikte, önemli bir kýsmý uzun bir süredir Amerikada çalýþmalarýna raðmen, diðer ülkelerde doðmuþ ve eðitimlerini tamamlamýþlardýr. Leontief, Koopmans, Debreu, Harsanyi ve Kahneman bu ikinci gruba örnek olarak gösterilebilir. Dahasý, ödül alanlarýn %70i ödülü aldýklarýnda Amerikan üniversitelerinde çalýþmaktaydý. Amerika dýþýnda, Ýngiltere 7, Norveç 3, Ýsveç 2 Fransa, Almanya, Hindistan, Ýsrail, Hollanda ve Sovyetler Birliði bilim adamlarý 1er ödül almýþlardýr. Birden fazla ödül alan üniversiteler ise þöyledir: Chicago 10 ödül, Berkeley 5 ödül, Harvard, Cambridge Princeton ve Columbia 4 ödül, MIT ve Stanford 3 ödül, Oslo, Yale, New York ve George Mason 2 ödül. - Ödül alan çalýþmalarda yapýlan ekonomik analizlerde tümdengelim yönteminin tümevarým yöntemine göre daha çok kullanýldýðý görülmektedir. Matematiksel formülasyonun artan rolü de ödüllere yansýmaktadýr. Örneðin, Samuelson, Hicks, Arrow, Koopmans, Kantorovich, Debreu, Allaisin çalýþmalarý bu açýdan önemlidir. Benzer þekilde, finans ve oyun teorisinde de bu eðilim görülmektedir. - 20. yüzyýlýn ikinci yarýsý süresince iktisattaki bir diðer karakteristik eðilim ekonometri gibi istatistiksel test ve tahmin içeren sayýsal yöntemlerin gittikçe artan önemidir. Bu geliþmenin büyük ölçüde yansýmasýný bulduðu ödüller Frisch, Tinbergen, Leontief, Klein, Stone, Heckman, McFadden, Engle, Granger, Kydland ve Prescott ve Phelpse aittir. - Ödüller ayný zamanda, ikinci dünya savaþý sonrasýnda makroekonomin artan rolünü de (özellikle; Friedman, Klein, Tobin, Modigliani, Solow, Lucas, Kydland ve Prescott ve Phelps) yansýtmaktadýr. Ekonomik sistemi incelemenin yeni yollarýnýn (bilgi ekonomisi, beþeri sermaye ve oyun teorisi ve ekonomik kurumlarýn rolü gibi) ödüllerde yansýtýldýðý ödül komitesince kabul edilmektedir. Nobel Ekonomi Ödülleri konusundaki ikinci etki türü ödüller iktisatta yeni araþtýrmalarýn yönünü etkilemede bir fýrsat olarak kullanýlmakta mýdýr? sorusunda dile getirilmektedir. A. Soyak, Lindbeckin bu soruya hayýr yanýtý verdiðini yani iktisattaki eðilimlerin Nobel ödüllerine yansýyabileceðini ama ödüllerin iktisattaki eðilimleri etkilemeyeceðini düþündüðünü belirtmektedir (Soyak, 2003). A.Soyak, Nobel Ekonomi Ödülleri üzerine yaptýðý çalýþmada farklý bir bakýþ açýsý 14 getirmektedir. Yazarýn ifadesi ile aktarýrsak; Nobel Ödülünün iktisattaki yeni eðilimleri yansýtmasýnýn yaný sýra, bu disiplindeki yeni yörüngeleri belirlemede bir araç haline dönüþebileceði, hatta egemen iktisadýn gücünü sürdürme ve geniþletmeye hizmet edebileceði þeklindeki savýn, ödül alan bilim adamlarý ve çalýþma konularýndan hareketle anlaþýlabileceðine vurgu yaparak þu sonuca ulaþmaktadýr; maddi motivasyon ve prestij yüklü Nobel Ödülünün yalnýzca iktisat bilimindeki yeni eðilimlerden ne kadar etkilendiðini görmemize vesile olmamakta ayný zamanda bu ödülün hem ortodoks iktisadý güçlü tutmaya hizmet edebilecek hem de ekonomik analizdeki sorunlar ve analiz yöntemlerini doðrudan ya da dolaylý olarak etkileyebilecek bir araca dönüþebileceði izlenimi de yaratmaktadýr (Soyak, 2003:15). Nobel Ekonomi Ödüllerine Ýliþkin Diðer Deðerlendirmeler Ýktisat alanýnda Nobel Ödülü'nün daðýtýmýnda bir haksýzlýk olduðunu düþünen yazarlar da bulunmaktadýr. Ercan Kumcu, 2006 yýlýnda Nobel Ekonomi Ödülü üzerine olan yazýsýnda iki noktada haksýzlýk olduðunu belirtmektedir. Birincisi, hak ettiði halde ödülü alamayanlar ve tek baþýna almayý hak ettiði halde ödülü paylaþmak zorunda kalanlar. Kumcu bu yazýsýnda þu serzeniþte bulunmaktadýr: Ýktisatta Nobel Ödülü alabilmeniz için bir dizi araþtýrmayla iktisatçýlarýn her hangi bir iktisadi konuya bakýþ açýsýný deðiþtirebilmeniz gerekir. Yani, yeni araþtýrma alaný açmanýz lazýmdýr. Bu, bazen çok çabuk olur bazen de iktisatçý yaþamýný yitirdikten sonra yaptýðý katkýlarýn deðeri anlaþýlabilir. Örneðin, 1970 ve 1980'li yýllarda akademik dünyayý sarsan akýlcý bekleyiþler teorisinin 1960'larýn baþýnda temellerini atan John Muth Nobel Ödülü alamadý. Ama onun yaklaþýmýný makro ekonomiye uyarlayýp önemli politika sonuçlarý çýkarak Robert Lucas 1995 yýlýnda Nobel Ödülü almaya hak kazandý. Ýktisadi düþüncenin yakýn tarihine bakýldýðýnda, iktisadi düþünceyi sarsan iktisatçýlar arasýnda Samuelson, Arrow ve Hicks, Hayek, Koopmans, Tinbergen ve Ohlin iktisadýn çeþitli alanlardaki çýðýr açan katkýlarýyla ilk baþlarda yer alýr. Bunlardan yalnýzca, Samuelson ve Friedman tek baþlarýna ödüle layýk görülmüþlerdir. Ödül diðer çýðýr açanlarda bir baþkasý ile paylaþtýrýlmýþtýr, haksýzlýk edilmiþtir (Kumcu, 23 Ekim 2006). Kumcunun ödülün paylaþtýrýlmasýnýn bazý iktisatçýlara haksýzlýk olduðu yolundaki eleþtirisine katýlmakla birlikte, bütün MAKALE paylaþýmlarýn benzer eþitsizliðe yol açtýðýný ileri sürmek kolay deðildir. Bazen birden fazla iktisatçý ayný konuya katkýlar yaptýklarý için ödülü paylaþmýþlardýr. Örneðin, 2001 yýlý ödülü G. Akerlof, M. Spence ve J. Stiglitze asimetrik bilgi konusuna katkýlarý nedeniyle verilmiþtir. Nobel komitesinin bilgilendirme notunda, G. Akerlofun asimetrik bilgiyi keþfetmesi, piyasalarda ne tür aksaklýklara yol açtýðýný göstermesi, M. Spencein ise asimetrik bilgi durumunda hangi mekanizmalar ile piyasalarýn çalýþabileceðini göstermesi ve J. Stiglitze ise daha az bilgiye sahip tarafýn kendi paylarýný arttýrmak için ne yapabilecekleri üzerindeki katkýlarýndan dolayý verildiðini belirtmiþtir. Baþka bir açýdan bakýldýðýnda ise Spence bilgi sahibi kiþinin, bilgi sahibi olmayan kiþinin güvenebileceði þekilde bilgiyi iletebileceðini öne sürerken, Stiglitz probleme tersinden bakmýþ ve bilgisi olmayan kiþinin bunu gizleyebileceði yollar keþfetmiþtir (Harford, 2008: 137). Krugmanla ilgili bir diðer tespit ise, A. Ýnsel tarafýndan yine 2006 yýlýnda yapýlmýþtýr. 1990 baþlarýnda Paul Krugman, bazý sektörlerde kamu yardýmlarýnýn uluslararasý rekabeti engellememesi koþuluyla daha büyük bir verimlilik saðlayabileceðini iddia ettiðinde, dönemin en fazla gelecek vaat eden egemen akým iktisatçýlarýndan biriydi. Krugman temel yasayý kökten reddetmiyor, serbest ticaretin genel olarak yararlý olduðunu vurgularken, sektör içi özellikler nedeniyle birkaç istisnanýn olabileceðini söylüyordu. Dogmanýn bekçilerinden Bhagwati, o zaman 40 yaþýndan genç olan Krugman'ý irrasyonel gençlik taþkýnlýðýyla suçlamakta gecikmedi. Bu saptama, bir iktisatçýnýn ana çizgiden uzaklaþtýðý noktada kendisini eleþtiri oklarýnýn hedefinde bulacaðýný göstermektedir. Kumcunun 2006 yýlýnda kaleme aldýðý yazýsýnda gelecek yýllarda Nobel alabilecek iktisatçýlara örnekler vermekte, geleceðe iliþkin tahminde bulunmaktadýr. Yazarýn Nobel alabileceðini düþündüðü iktisatçýlar; Gene Grossman, Elhanan Helpman, Paul Krugman, Jagdish Bhagwati, Anne Krueger, Thomas Sargent, Neil Wallace ve Paul Romerdir (Kumcu, 25 Ekim 2006). Bilindiði gibi, bu yýl Paul Krugman hedefe ulaþmýþtýr. Son olarak Nobel Ekonomi Ödüllerini alan bilim adamlarýnýn ortak özelliklerine iliþkin Nobel alan ekonomistler arasýnda kadýn yoktur saptamasýný ekleyelim (Altýntaþ vd., 2007: 16). 2008 Nobel Ekonomi Ödülü Uluslararasý Ýktisada 1977 yýlýnda Bertil Ohlin ve J. Meade Uluslararasý ticaret teorisi ve uluslararasý sermaye akýmlarý alanýndaki çalýþmalarý ile 1999 yýlýnda R. Mundell Optimum para alanlarýnýn analizi ve farklý döviz kuru rejimlerinde para ve maliye politikasý analizleri ile ödül almýþlardýr. Krugman uluslararasý iktisat alanýnda ödül alan dördüncü iktisatçýdýr. Krugman Türkiyede dilimize çevrilen iki eseri ile yakýndan tanýnan bir iktisatçýdýr. Bunlar; Bunalým Ekonomisinin Geri Dönüþü ve Politika Taþeronlarý ve Önemsizleþen Refahtýr. Özellikle ikincisi stratejik dýþ ticaret politikasý ve rekabet gücü gibi herkese mantýklý gelen pek çok kavramýn aslýnda öyle olmayabileceðini tartýþan çok ufuk açýcý bir eserdir. Krugmana ödül kazandýran katkýlarý uluslararasý ticaret ve ekonomik coðrafya alanýndaki çalýþmalarýnda belirginleþmektedir. Globalizasyondan nasýl etkileniyoruz? Serbest ticaretin etkileri nelerdir? Niçin kýrsal kesimlerin nüfusu azalýrken insanlar büyük þehirlere akýn etmektedir? Ödül komitesi Krugmanýn bu sorularý cevaplamak için bir teorik temel oluþturduðuna vurgu yapmaktadýr. Bu kýsýmda Paul Krugmanýn hangi katkýlarý ile ödül aldýðý üzerinde durulmaktadýr. Nobel komitesinin ödülü verirken yayýnladýðý kamuoyunu bilgilendirme notundan geniþ ölçüde yararlanýlarak kaleme alýnmýþtýr. Krugmana ödül kazandýran katkýlarý uluslararasý ticaret ve ekonomik coðrafya alanýndaki çalýþmalarýnda belirginleþmektedir. Globalizasyondan nasýl etkileniyoruz? Serbest ticaretin etkileri nelerdir? Niçin kýrsal kesimlerin nüfusu azalýrken insanlar büyük þehirlere akýn etmektedir? Ödül komitesi Krugmanýn bu sorularý cevaplamak için bir teorik temel o l u þ t u r d u ð u n a v u r g u y a p m a k t a d ý r. Ýkinci dünya savaþýndan önceki teoriler niçin bazý ülkelerin belirli mallarý ihraç ve ithal ettiklerini açýklamaya odaklanmýþtýr. Krugman 1979 yýlýndaki çalýþmasýyla, gözlemlenen ticaret kalýplarý için daha iyi bir açýklama getirmiþtir. Yazar daha sonraki çalýþmalarýnda ise uluslararasý ticarette geliþtirdiði modeli ekonomik coðrafyanýn anahtar sorunlarýný aydýnlatmak için kullanmýþtýr. Hem dýþ ticaret hem de ekonomik coðrafya baðlamýnda amaç mallarýn nerede üretildiðini açýklamaktýr. Ekonomik coðrafya teorisi, ayrýca, ilgili güçleri emek ve sermayenin belirli yerlerde yerleþtiði noktasýnda harekele belirlemeye çalýþmaktadýr. David Ricardonun karþýlaþtýrmalý üstünlükler teorisi ve bunun geliþtirilmiþ versiyonu Heckscher-Ohlin teorisi özellikle geliþmiþ ülkeler arasýndaki yeni ticaret kalýplarýný açýklamakta yetersiz kalmýþtýr. Örneðin bir ülkenin ayný malý hem ihraç hem ithal etmesini ifade eden endüstri-içi ticareti, açýklayamamýþtýr. (n3) Krugman 1979 yýlýndaki oldukça kýsa 15 20 20 MAKALE Krugmanýn dýþ ticaret teorisine getirdiði açýlýmlar, Heckscher-Ohlin teorisinin bir alternatifi olarak düþünülmemelidir. HeckscherOhlin teorisi halen dýþ ticaretin önemli bir boyutunu açýklama kabiliyetini sürdürmektedir. çalýþmasýnda endüstri içi ticaretin oluþmasýný açýklarken, biri ölçek ekonomileri diðeri de tüketicilerin ürün çeþitliliðine deðer vermeleri olmak üzere iki temel varsayýmda bulunmaktadýr. Bilindiði gibi, ölçek ekonomileri üretim ölçeðinin artmasýyla birim baþýna üretim maliyetlerini azaltmak yoluyla önemli avantajlar ortaya çýkarmaktadýr. Ölçek ekonomilerinin bir etkisi firmalarý bir bölgeyi seçme ya da seçmeme alternatifine zorlamasýdýr (Fischer ve Dornbusch, 2001:279). Ürün çeþitliliðine önem verilmesi ise yeni bir ürün piyasaya çýktýðýnda çeþitlilik artacaðý için tüketici refahýnýn yükselmesine katký yapmaktadýr. (n4) Krugmanýn dýþ ticaret teorisine getirdiði açýlýmlar, Heckscher-Ohlin teorisinin bir alternatifi olarak düþünülmemelidir. HeckscherOhlin teorisi halen dýþ ticaretin önemli bir boyutunu açýklama kabiliyetini sürdürmektedir. Ödül komitesinin de vurguladýðý gibi, günümüzde, Krugman tarafýndan açýklanan temel mekanizmalarýn geleneksel HeckscherOhlin teorisine önemli bir katký saðladýðý genel olarak kabul edilmektedir. Dýþ ticaretin gerçek görünümü her iki teorinin özeliklerini de kapsamaktadýr. Bu durum, eski teorilerin yeni ticaret teorisine kýyasla dýþ ticaretin ne ölçüde açýklanabileceðine iliþkin limitin belirlenmesine yönelik heyecanlý ampirik araþtýrmalara yol açmýþtýr. Yukarýda deðinildiði gibi, nobel ödülü alabilmek için gerekli koþullardan biri diðer iktisatçýlarýn belirli bir konudaki görüþlerini deðiþtirebilmek, etkileyebilmek ve yeni araþtýrma alanlarý açýlmasýna vesile olmaktýr. Bu son ifadeden hareketle Krugmanýn deðinilen koþulu fazlasýyla yerine getirdiðini söylenebilir. Yeni ekonomik coðrafya Krugman ölçek ekonomileri ve tüketicilerin çeþitliliðe deðer vermesi varsayýmlarýný ekonomik coðrafya alanýna uygulamýþ ve dýþ ticaret teorisi ile ekonomik coðrafya alanýný bir modelde incelemeyi baþarmýþtýr. Ekonomik coðrafya birincisi mallarýn nerde üretildiði, ikincisi ise sermaye ve emeðin ülkeler ve bölgeler arasýnda nasýl daðýldýðý olmak üzere iki temel konuya açýklama getirmeye çalýþmaktadýr. Nobel komitesinin kamuoyunu bilgilendirme notunda deðinildiði gibi, Krugman 1979 ve 1991 yýllarýnda yaptýðý çalýþmalarda bu konuyu incelemiþtir. 1979 yýlýndaki çalýþmasýnda aþýrý ulaþtýrma maliyetleri ve diðer engeller dolayýsýyla dýþ ticaretin imkansýz hale gelebileceðini ortaya koymuþtur. Bu konuya iliþkin açýklamasý þu þekildedir: Ýki ülke tamamen birbirinin benzeri ise refah düzeyleri de benzer olacaktýr. Ancak, benzer özelliklerden bir tanesi farklýlaþýrsa 16 ülkelerden birinin nüfusu diðerine göre artacaktýr. Orada ikamet edenlerin sayýsý yoðun/fazla olan ülkede iþgücünün reel ücreti bir þekilde artacaktýr. Bunun nedeni, daha fazla nüfusa sahip ülkedeki firmalar ölçek ekonomilerinden yararlanabilecektir. Bunun sonucunda da, tüketiciler daha düþük fiyata ve daha çeþitli ürünlere ulaþma imkanýna kavuþacaktýr ve tüketicilerin refahýný yükselecektir. Sonuç olarak, iþgücü ve tüketiciler daha fazla kiþinin ikamet ettiði ülkeye hareket edecekleri için nüfus daha da artma eðiliminde olacaktýr. Reel ücretler ve ürün arzý daha da artmaya devam edeceði için göçün ivme kazanmasýna yol açacaktýr. 1991 yýlýndaki çalýþmasýnda ise yazar, emek ve firmalarýn yerleþim yeri teorisini kapsamlý bir versiyona dönüþtürmüþtür. Bu kapsamda ilk çalýþmasýndaki kavram ve fikirleri yeniden ele almýþtýr. Bu çalýþmasýnda ulaþtýrma maliyetleri bir engel oluþturmakla birlikte ticaretin mümkün olduðunu varsaymaktadýr. Ayrýca, emeðin reel ücretler ve ürün çeþitliliði açýsýndan kendisine daha yüksek refah öneren bölge veya ülkeye hareket edebildiði kabul edilmiþtir. Buna göre, firmalarýn yerleþim yeri kararlarý ölçek ekonomilerinden yararlanma ve ulaþtýrma maliyetlerinden tasarruf etme arasýnda bir deðiþ-tokuþ ima etmektedir. Yeni ekonomik coðrafya modelleri özü itibariyle yýðýnlaþmanýn önemi üzerine kuruludur. Buna göre ülke dýþ ticarete açýldýðýnda merkez-çevre yapýsý oluþacaktýr ve yoðunlaþma artacaktýr. Bu durum merkez lehine, çevrenin aleyhine iþleyecektir. Baþka bir ifade ile bölgesel dengesizlikler oluþacak, nüfus yüksek teknolojinin olduðu merkezde yoðunlaþacaktýr. Sonuç Yerine Son bir deðerlendirme yapmak gerekirse, hem iktisadýn geçirdiði dönüþümün, araþtýrma konularýnýn Nobel ekonomi ödüllerine etkisi, hem de ödüllerin araþtýrma konularýn etkisi bulunmaktadýr. Zira ödüllerin ortak özelliklerini bunu açýkça ortaya zaten koymaktadýr. P. Krugmanýn katkýlarý ise yukarýda deðinildiði gibi, yeni ekonomik coðrafya ve dýþ ticaret alanýndaki çalýþmalarý eksenlidir. Yazar hem doðrudan katkýlarý hem de kendisinden sonraki çalýþmalarý etkileme ve yönlendirebilme kapasitesi ile ödüle hak kazanmýþtýr. Burada belki þunu da belirtmekte fayda bulunmaktadýr. Bu ödül geleneksel iktisat içinde kalan araþtýrmacýlara verilmektedir. Bu anlamdaki eleþtiriler büyük ölçüde haklýdýr. Ancak, Bir diðer ifade ile sadece geleneksel MAKALE iktisadýn konularýný çalýþtýðý için kimseye ödül verilmemiþtir. Mutlaka iktisada, iktisat bilimin geliþmesine önemli katkýlarý olduðu için ödül verilmiþtir. Bu noktanýn gözden kaçýrýlmamasý gerekmektedir. Notlar (n1) Arrowa iliþkin ilginç bir anekdot için sözü T. Harfordýn (2008:89) akýþý kalemine býrakalým: Kenneth Arrow etkinlik ve adalet arasýndaki ikilemi çözmüþtür. Bir genç olarak babasýnýn baþarýlý iþini ve bütün birikimlerini büyük buhranda kaybediþini çaresizce izledikten sonra adaletsizlikle hakkýnda her þeyi öðrenmiþti. Sosyal adalet arzusu Arrowun kalbine yerleþti fakat zihnindeki etkin olma sorusunu gözardý etmedi. Genç ekonomist, serbest piyasasýnýn þaþmaz etkinliði ile bir çeþit adaletin hüküm sürmesi gerektiði esaslarý arasýndaki ikilemle uðraþmayý kafasýna koydu. Çözümü parlaktý. Serbest piyasalar ve etkinlikle ilgili geleneksel düþünceleri kafasýnda yerle bir etti. Sadece bütün mükemmel piyasalarýn etkin olduðunu Kaynaklar deðil, baþlangýç pozisyonunun ayarlanmasýyla rekabetçi piyasa kullanýlarak bütün etkin sonuçlara ulaþýlabileceðini kanýtladý. Arrow, bir ekonomistin elde edebileceði bütün takdirleri kazanarak ilerledi ve Ekonomi Nobel Ödülünü alan en genç kiþi olarak kaldý. (n2) Yazarýn ekonomik katkýlarý, geliþtirdiði modeller bir baþka çalýþmada incelenecektir. Tüketicilerin ürün çeþitliliðine deðer vermeleri günümüzde kabul görmektedir. Ancak, aþýrý seçenek bolluðunun da tüketicileri mutsuz ettiðine iliþkin çalýþmalar mevcuttur. (n3) Geleneksel ve alternatif dýþ ticaret teorileri Türkçe literatürde detaylý þekilde Erdal Ünsalýn uluslararasý iktisat kitabýnda bulunabilir. (n4) Tüketicilerin ürün çeþitliliðine deðer vermeleri günümüzde kabul görmektedir. Ancak, aþýrý seçenek bolluðunun da tüketicileri mutsuz ettiðine iliþkin çalýþmalar mevcuttur. Örneðin Bolluk Paradoksu adlý eserde, kot almak isteyen bir tüketicinin hangisini seçip alýrsa alsýn, bir sürü seçenekten vazgeçmek zorunda kalmakta ve psikolojik açýdan rahatsýz olmakta, piþmanlýk duygusu ortaya çýkmaktadýr. Bu konuya ilgi duyan okuyucular adý geçen esere baþvurabilir. ALTINTAÞ, M. ve diðerleri, (2007), Ekonomi Biliminde Dönüþümün Nobel Ekonomi Ödüllerine Yansýmasý Ekonomik Yaklaþým Dergisi, C.18, S.66, ss.119-153 FISCHER, S. ve DORNBUSCH R., (2001), Mikroekonomi, Alkým Yayýnlarý, Ýstanbul. HARFORD T., (2008), Görünmeyen Ekonomist, (çev. S. Demirel), Pegasus Yay., Ýstanbul. ÝNSEL, A. (2006), Serbest Ticaretin Makbul Ýktisatçýlarý Radikal Ýki, 29 Ocak 2006. KRUGMAN, P., (2001) Bunalým Ekonomisinin Geri Dönüþü, (çev. N. Domaniç), Literatür Yay., Ýstanbul KRUGMAN, P., (2001) Politika Taþeronlarý ve Önemsizleþen Refah, (çev. N. Domaniç), Literatür Yay., Ýstanbul KUMCU, E., (2006), Ýktisatta Nobel Ödülü-1, Hürriyet Gazetesi, 23 Ekim 2006. KUMCU, E., (2006), Ýktisatta Nobel Ödülü-3, Hürriyet Gazetesi, 25 Ekim 2006. LINDBECK, A. (2007) The Sveriges Riksbank Prize in Economic Sciences in Memory of Alfred Nobel 19692007, (by 18 April 1999-updated in December 2007), Eriþim Tarihi: http://nobelprize.org/nobel_prizes/economics/articles/lindbeck/index.html, 1 Ocak 2009 SCHWARDZ, B., (2007), Bolluk Paradoksu, Mediacat, Ýstanbul. SOYAK,A. Nobel Ýktisat Ödülleri Üzerine Bir Yorum Finans&Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Y. 40, S. 256, Ekim 2003, ss. 74-87. The Royal Swedish Academy of Sciences, The Prize in Economics Sciences 2008 -Informaion for The Public, Eriþim Tarihi: www.kva.sc, 15 Aralýk 2008 ÜNSAL, E., (2005), Uluslararasý Ýktisat, Ýmaj yayýnevi, Ankara. 17 20 20 KONFERANS ÝSLAMÝ FÝNANSAL SÝSTEMÝN ÝSTÝKRARININ VE ESNEKLÝÐÝNÝN GELÝÞTÝRÝLMESÝ Ýslami finans konusunda Dünyada epeyce yol alýnmýþ. Ýngiltere, Japonya, Kore, Hong Kong ve Malezya gibi ülkeler Ýslami finansýn merkezi olmak için birbirleriyle rekabet halindeler. Sukuk denen tahvilleri çýkarýyorlar, fetva kurullarý oluþturuyorlar, Merkez Bankalarýnýn desteðini almaya çalýþýyorlar. Türkiye ise bu konuda henüz bir aðýrlýk koyamamýþ görünüyor. Bu yazý Ýslami finans konusunda Malezyada katýlmýþ olduðumuz konferansý sizlere taþýma çabasýnýn bir yansýmasýdýr. 20 Kasým 2008 Perþembe, Açýlýþ: Prof. Rifaat Ahmed Abdel Karim, IFSB, Genel Sekreter: Öncelikle hepinize hoþ geldiniz demek istiyorum. Bu konferans iki sebepten ötürü önemli bir kilometre taþýdýr. Ýlk olarak, Ýslami finansal sistemin yaþamakta olduðumuz küresel finans krizi gibi þoklara karþý ne kadar dayanýklý olduðunu anlamamýzý kolaylaþtýracaktýr. Ýkincisi ise IFSB ile IIF arasýndaki bu türden ilk iþbirliðidir. Geçen zaman içinde Ýslami finansal sistem küresel finans sisteminin bir parçasý haline gelmiþtir. Bu sebeple ekonomik ya da finansal bir krize karþý Ýslami finansal sistemin ne kadar saðlam durabileceðinin anlaþýlmasý açýsýndan bu konferansýn zamanlamasý gayet yerindedir. Geleneksel finans sisteminin tersine, Ýslam hukuku faize dayalý borç vermeyi yasaklamaktadýr. Ýslami finansal sistem ticaret, üretim ve reel sektörle iliþkilidir. Ýslam hukuku sahip olmadýðýnýz bir þeyi satmanýzý veya kiralamanýzý da yasaklamaktadýr. Dolayýsýyla spekülatif satýþlar Ýslami finansal sistemin dýþýnda býrakýlmaktadýr. Yaþamakta olduðumuz krizin ortaya çýkardýðý bir diðer husus finans kurumlarýna yönelik risk yönetiminin etkin bir þekilde yapýlamamýþ olmasýdýr. Bu konferansýn ortaya çýkaracaðý bir diðer fayda Ýslami finansýn özelliklerinin neler olduðu ortaya konurken, içerdiði risklerin de neler olabileceði ve bunlara karþý ne tür tedbirler alýnabileceðinin anlaþýlmasý olacaktýr. Oturumlardan keyif almanýzý ve faydalý bir konferans olmasýný diliyorum. Charles H. Dallara, Fatih DENÝZ Strateji Geliþtirme Dairesi/Fon Uzmaný Ýslami Finansal Hizmetler Kurulu (ÝFSB) & Uluslararasý Finans Enstitüsü (IIF) ortak konferansý 18 IIF, Direktör: Küresel anlamda Ýslami finansal sistemin güçlenmesini destekliyoruz. Küresel finansal sistemi nasýl daha istikrarlý hale getirebileceðimizin yollarýný birbirimizden öðrenebileceðimizi düþünüyorum. Malezya Ýslami finans uygulamalarýna merkez olmak için uygun bir ülkedir. Ýslami finansýn küresel finans içinde bir alt baþlýk olduðunu söyleyebilirim. Ýslami finans Ýslam hukuku prensiplerine dayanarak sorumlu bankacýlýk kavramýnýn içini doldurmaktadýr. Malezya bugün için krizden uzak görünmektedir. Merkez Bankasý ve düzenleyici otorite güçlendirilmiþ durumda ve hükümet onlarla iþbirliði yapýyor. Prof. Rifat ve arkadaþlarý bugün bizim üyelerimizle uyguladýðýmýz prensipler geliþtirdiler. Sizin sisteminizden ve prensiplerinizden öðrendiðimiz þeyler oldu. Malezyaya etkileri az olsa da geçen 6 haftada küresel kriz geliþmekte olan ülkeleri de zor duruma soktu. Likidite ihtiyacý arttý. Amerika, Avrupa ve Japonyadaki durum tüm dünyayý sararsa bundan herkes zarar görür. Küresel finansýn yaþadýðý riskleri Ýslami finans yaþamadý. Küresel finans endüstrisine katkýlarýnýz olacaðýný düþünüyorum. Dr. Zeti Akhtar Aziz, Malezya Merkez Bankasý Baþkan: Öncelikle bu konferansta böyle bir izleyici kitlesine hitap etmekten þeref duyduðumu belirtmek isterim. Küresel finansal sistemin karmaþa içinde olduðu böyle bir dönemde yaþadýðýmýz olaylarýn sebeplerini anlamak ve istikrar için alýnabilecek önlemleri tespit etmek adýna bu konferansýn faydalý olacaðýna inanýyorum. Geçtiðimiz 27 yýlda dünya 124ten fazla bankacýlýk krizi yaþadý. Bu krizlerin sebepleri deðiþmekle birlikte, deðiþmeyen iki sonuç sisteme olan güvenin zedelenmesi ve varlýk fiyatlarýnýn düþmesi oldu. Böylesi bir krizi Asya bölgesi olarak 10 yýl kadar önce biz de yaþadýk. Çýkardýðýmýz dersler ve aldýðýmýz önlemler sayesinde bugünkü krizi nispeten daha hafif atlatýyoruz. O gün, sistemin uðradýðý þoklara karþý esnek olabilmemizi saðlayan kurumlarý güçlendirmiþ olduðumuz için bugün göreceli bir rahatlýk içerisindeyiz. Baktýðýnýz zaman 10 yýl önceki krizle bugünkü arasýnda bazý benzerlikler görebilirsiniz. Her iki örnekte de krizler güçlü bir büyüme periyodu, kredilerin hýzla yayýlmasý ve varlýk fiyatlarýnýn keskin bir þekilde yükselmesinin KONFERANS ardýndan ortaya çýktý. Bunun detaylarý oturumlarda ele alýnacaktýr. Ýslami finansýn kuvvetlenerek büyümesi hem Müslüman hem de gayrimüslim toplumlarýn faydasýna olan bir geliþmedir. Bizlere düþen Ýslami finansta içkin olarak bulunan güçlü yanlarý destekleyecek yapýlar kurmaktýr. Böylece Ýslami finansal sistem küresel finans sisteminin nihai istikrarýna da katkýda bulunmuþ olacaktýr. Küresel krizde ülkeler iþbirliði yapmalýdýr. Bizler kendi tecrübelerimizi anlatmaya istekliyiz. 1. Oturum (Giriþ) Andrew Sheng, Katar Finansal Düzenleme Otoritesi, Kurul Üyesi: Finansal istikrarýn üç sacayaðý vardýr. Makroekonomik þartlar, denetleme ve düzenleme fonksiyonlarý ve piyasa þartlarý. Finansal sistemi düzenleyenler bazý konularý anlamadýklarýný ve hata yaptýklarýný itiraf etmelidirler. Tezgâh üstü piyasasý þeffaf olmadýðý için bugün likidite sýkýntýsý çekmekteyiz. Son 10 yýlda bir gölge bankacýlýðý türedi ve bu alan düzenlenmedi. Dýþ denetim ve muhasebe standartlarý zayýflýklarý gideremedi. Derecelendirme kuruluþlarý bolca AAA verdi. Düzenleyiciler periyodik olmayan zamanlarda da müdahale etmeliydiler. Bu kriz herkesin önünde oldu. Bir de Asyayý þeffaf olmamakla suçluyorlar. Ýslami finans klasik finanstan baðýmsýz deðildir. Onunla hem rekabet hem de iþbirliði içindedir. Ýslami finans piyasasýnýn evrimi halen sürmektedir. Bu kriz ve diðer finansal krizler Ýslami finans piyasasýnýn test edilmesini saðlayacaktýr. Bu gerilim döneminde Ýslami finansýn çeþitli standartlarý, davranýþ kurallarý ve ihtiyatlý konumu meydan okumalarla karþý karþýya gelecektir. Buna cevap verebilmek için akademisyenler, Ýslam hukuku âlimleri, düzenleyiciler ve IFSB gibi standart belirleyiciler arasýnda ciddi bir iþbirliðinin gerçekleþmesi gerekmektedir. Dr. Noureddine Krichene, IMF, Ekonomist: Ýslami sistemde faiz yoktur. Bankalar para yaratmaz ya da yok etmezler. Para çoðaltaný tasarruf oranýna baðlýdýr. Kâr oraný reel ekonomi tarafýndan belirlenir. Sosyal eþitlik vardýr. Enflasyon yoktur. Kriz finansal istikrar konusunu ekonominin odaðýna oturtmuþtur. Minskyye göre istikrarsýzlýk klasik finansal sistemin özünde vardýr. En iyi þekilde düzenlenmiþ sistemde bile finansal istikrarý saðlayamayýz. Ýslami finansal sistemde ise finansal istikrarsýzlýk veya kriz diye bir þey yoktur. Ýslami finans varlýk fiyatlarý balonundan kendisini nasýl koruyabilir þeklinde bir soru sorulacak olursa þunu söyleyebilirim: sistem spekülasyona izin vermediði için balon oluþmaz. Klasik sistemdeki hýzlý kredi geniþlemeleri gerçek tasarruflar tarafýndan desteklenmeyince balonlar ve nihayetinde çöküntüler ortaya çýkmýþtýr. Merkez bankalarýnýn nihai borç mercii olarak rol almalarý ahlâki riski ve finansal istikrarsýzlýðý artýrmýþtýr. Son geliþmeler bize FED, Avrupa, Japonya ve Ýngiltere Merkez Bankalarýnýn banka batýþlarýný önlemek için yaptýklarý müdahalelerin enerji ve gýda fiyatlarýnda yüksek enflasyonun ortaya çýkýþýný, gýda ayaklanmalarýný, protestolarý, reel ekonomilerde büyük çöküþleri ve ekonomik durgunluklarý hýzlandýrdýðýný göstermiþtir. Büyük kurtarma paketleri bankacýlarýn zenginliðini korumak adýna kayýplarýn yükünü toplumun geniþ kesimlerinin omzuna yüklemiþtir. Chicago planýnýn savunucularý bankacýlýk sisteminde Ýslami prensiplere benzeyen kökten deðiþiklikler yapýlmasýný istemiþlerdir. Yatýrým bankacýlýðý ile kýsa vadeli krediler için bankalara ipotek etmelerin birbirinden ayrýlmasýný, para benzeri enstrümanlarýn ve finansal inovasyonlarýn yayýlma hýzýnýn yavaþlatýlmasýný teklif etmiþlerdir. Hatta Maurice Allais hedge fonlarýn tamamen ortadan kaldýrýlmasý gerektiðini ileri sürmüþtür. Klasik sistemin Ýslami prensipler doðrultusunda yeniden yapýlandýrýlmasýnýn istikrara götüren tek yol olduðuna inanýyorum. Ýslami finans klasik finanstan baðýmsýz deðildir. Onunla hem rekabet hem de iþbirliði içindedir. Ýslami finans piyasasýnýn evrimi halen sürmektedir. Bu kriz ve diðer finansal krizler Ýslami finans piyasasýnýn test edilmesini saðlayacaktýr. 2. Oturum (Ön þartlar) Dr. Dadang Muljawan, Endonezya Merkez Bankasý, Araþtýrmacý: Ýslami finans kurumlarýnýn ve endüstrinin büyümesi halen yüksek oranlarda seyretmektedir. Güçlü ve etkili bir Ýslami finansal sistem kamu fonlarýný harekete geçirebilir, kaynak tahsisi sürecini optimize eder, mal ve hizmet iþlemlerini kolaylaþtýrýr, rekabetin adil olmasýný destekler, ürün inovasyonunu ve esnekliðini kolaylaþtýrýr, iyi yönetiþimi ve risk yönetimini teþvik eder ve tüketicilerin yeterli derecede korunmasýný saðlar. Ýstikrarsýzlýðýn iç kaynaklarý rüþvet, verimsizlik, likit olmayan piyasalar, güvenlik aðýnýn olmamasý ve paniktir. Dýþ sebepler ise para ve fiyat kararsýzlýðý ile dýþardan ithal bir enflasyonun varlýðýdýr. Ýstikrarlý ve güçlü bir Ýslami finansal sistem için güçlü kurumlar ve piyasalar, etkili bir altyapý, destekleyici politikalar ve kriz yönetim protokollerinin varlýðý gereklidir. Güçlü kurumlar ve piyasalar için teknik yeterliliðin yükseltilmesi, eðitim standartlarýnýn iyileþtirilmesi, Ýslami finans profesyonelleri için sertifika programlarý düzenlenmesi ve eðitim materyallerinin düzenli olarak gözden geçirilmesi gerekir. Ýyi yönetiþim, risk yönetimi, enformasyon sistemleri, 19 20 20 KONFERANS Mevduat sigortasý kriz zamanlarýnda ödemeler sisteminin çökmesini önler, kamuda güveni tesis eder, sorunlu bankalarý çözümler ve sorunsuz bankalarý destekler. düzenleme, denetleme ve tüketicilerin korunmasý güçlü kurumlar ve piyasalar için gereken diðer faktörlerdir. Etkili bir altyapý için mevduat sigortasýnýn varlýðý, ödemeler sisteminin güvenilir ve etkin olmasý ve bir fetva mekanizmasýnýn varlýðý gerekir. Destekleyici politikalar için piyasaya net sinyaller gönderen bir para politikasý ve Ýslami devlet tahvili veya sukuk çýkaran bir maliye politikasý gereklidir. Kriz yönetim politikalarý açýsýndan ise iþ sürekliliði planlarý, iþbirliði çerçeveleri, erken uyarý sistemleri ve stres testlerinin varlýðý gereklidir. Dr. Douglas Arner, Hong Kong Üniversitesi, Enstitü Direktörü: Küresel kredi krizinden çýkabilmek için saðlam bir finans altyapýsýnýn kurulmasý gerekir. Özellikle ödeme sistemleri yeniden düzenlenmelidir. Þirket yönetiþimi ve risk yönetimi etkin hale getirilmelidir. Þeffaflýk ve açýklýk tesis edilmelidir. Uygun bir þekilde tasarlanmýþ ihtiyati düzenleme sistemleri, likidite temini, sorunlu kurumlarý çözümlemek için mekanizmalarýn geliþtirilmesi ve tüketicilerin korunmasý krizden çýkabilmek için yapýlmasý gereken diðer iþlerdir. G20 aksiyon planýnda bu noktalardan bazýlarýný görebiliriz. Bu planda þeffaflýk ve hesap verebilirlik, düzenleme rejimleri, risk yönetimi, uluslararasý iþbirliði ve uluslararasý finans kurumlarýnýn güçlendirilmesi gereði üzerinde durulmaktadýr. Dr. Sabir Mohamed Hassan, Sudan Merkez Bankasý, Baþkan: Ýçinde bulunduðumuz krizden çýkabilmek için piyasalarda güvenin tesisi ve tüketicilerin korunmasý þarttýr. Düzenleyici çerçevenin etkin bir þekilde iþlemesi, kapsamlý bir hukuki çerçevenin mevcudiyeti, güçlü bir þirket yönetiþiminin varlýðý ve piyasanýn þeffaflýðý, olmasý gereken diðer þartlardandýr. Ýslami finanstaki yatýrým hesaplarýný klasik sistemdeki mevduat hesaplarýyla karþýlaþtýrmak isterim. Yatýrým hesaplarý kâr paylaþýmý (mudaraba) esasýna dayanýr. Prensip olarak kâr paylaþýmlý yatýrým hesaplarýna Ýslami bankanýn yükümlülüðü olarak bakýlamaz. Yatýrým hesabý sahipleri banka varlýklarý üzerinde klasik mudiler gibi öncelikli alacaklý deðillerdir. Bunun yerine, hissedarlar olarak eþit düzeyde sýralanýrlar. Bununla birlikte, pratikte yatýrým hesaplarýný yükümlülük olarak ele alan kararlara rastlanabilmektedir. Ýslami banka ile finansal ortaklarý arasýnda ortaklýk sözleþmesinin yapýsýndan dolayý bazý hukuki sorunlar ortaya çýkabilir. Özellikle muþaraka sözleþmelerinde banka þirketin yönetiminde yer alabilir. Bu 20 durumda bankanýn ortaklara karþý bir mütevelli sorumluluðu doðar. Ýhmal veya hata durumlarýnda banka muþaraka sermayesinden sorumlu olacaktýr. Murabaha ve icara gibi taþýnmaz bir varlýða dayanan sözleþmelerde ise banka bizzat mülk sahibi haline gelir. Ýslami finans açýsýndan yapýlmasý gereken, tasfiye konusunda güçlü prensipler, iyi uygulamalar ve bir alacaklý haklarý rejimi benimsemektir. Ýslami sözleþmelerde normalde yatýrýmcýlar alacaklý konumunda deðillerdir. Rejim düzenlenirken bu durum göz önüne alýnmalýdýr. Ýslami bankalar yaptýklarý finansal iþlemlerin Ýslam hukukuna uygunluðunu garanti etmelidirler. Çünkü bir banka veya ülke için normal olan þey öbürü için normal olmayabilir. 3. Oturum (Ön þartlar - devam) J.P. Sabourin, Malezya Mevduat Sigorta Þirketi, CEO: Küresel finans krizine karþý ülkeler mevduat sigortacýlýðý alanýnda bazý önlemler aldýlar. AB bölgesinde sigorta limitleri yükseltildi ve bazý üyelerde sýnýrlý bir dönem için tam garanti getirildi. 20.000 Avro olan limit önce 50.000 yapýldý bir yýl sonra da 100.000e yükseltilecek. ABD 100.000 Dolar olan sigorta limitini 250.000e yükseltti ve bazý ürünler için sýnýrlý bir süreliðine tam garanti getirdi. Asya ve Avustralyada da limitler yükseltildi ve pek çok ülke sýnýrsýz garanti getirdi. Mevduat sigorta sistemlerini yetki ve sorumluluk açýsýndan üç tipe ayýrabiliriz: minimum yetkiye sahip olan ve yalnýzca mevduat geri ödemesi yapan ödeme sistemleri, banka battýktan sonra minimum maliyetle çözümleme yapmaya çalýþan maliyet azaltýcý sistemler ve önceden tanýmlanmýþ geniþ çözümleme ve müdahale yetkileri olan, sürekli bir þekilde sektör risklerini takip edip deðerlendiren risk azaltýcý sistemler. Mevduat sigortasý kriz zamanlarýnda ödemeler sisteminin çökmesini önler, kamuda güveni tesis eder, sorunlu bankalarý çözümler ve sorunsuz bankalarý destekler. Mevduat sigorta sistemi risk yönetimi uygulamalarýyla, farklýlaþtýrýlmýþ prim sistemiyle, erken müdahaleleriyle ve finansal okur yazarlýðý artýrmasýyla sistemdeki bankacýlýk kurumlarýnýn esnekliðinin kuvvetlendirilmesine katkýda bulunur. Bildiðiniz gibi Malezyada Ýslami mevduat sigortacýlýðý da yapýlmaktadýr ve bu sistem Malezya Merkez Bankasý bünyesindeki Þ e r i a t D a n ý þ m a Ko n s e y i t a r a f ý n d a n desteklenmektedir. Sistem Ýslami bankacýlýðýn geliþmesini desteklemekte, kamuoyunda güveni artýrmakta, Ýslami finansal sözleþmeleri sigortalamakta ve getirdiði sýnýrlý korumayla KONFERANS ahlâki riski azaltýrken rekabeti teþvik etmektedir. Önümüzdeki dönemde politika yapýcýlar finansal inovasyonlarý daha fazla düzenleme ile dengelemelidirler. Son olarak, mevduat sigortacýlýðýnýn politika yapýcýlar tarafýndan önemli kamu politikasý hedeflerini destekleyecek þekilde güçlendirilmesi gerektiðini düþünüyorum. Tariqullah Khan, Ýslam Kalkýnma Bankasý, Ekonomist: Ýslami finansal hizmetlerin ticarete dayanýyor olmasý kaldýraç etkisinin büyümesini ve spekülasyonu engeller. Ýslami finansta sözleþmeler klasik kredi sözleþmelerinden farklýdýr. Ticaret finansmaný, tüketici finansmaný, ekipman veya inþaat finansmaný gibi reel varlýklara ve hizmetlere dayanan deðiþik sözleþme tipleri mevcuttur. Ýslami finansta piyasa disiplini geliþmiþtir. Reel ekonominin performansý Ýslami finans için çok önemlidir. Ýslami finans açýsýndan kriz zamanlarýnda zekât ve evkaf kurumlarýnýn ayrý bir önemi vardýr. Mevcut krizi tetikleyen Amerikadaki ikincil konut kredilerinin ve sorunlu varlýklarýn Ýslami finans üzerindeki etkileri dolaylýdýr ve asgari seviyede kalmýþtýr. Krizin borsalarý etkileyen yönü itibarýyla bakýlacak olursa küçük ölçekli Ýslami finans kurumlarýnýn daha fazla zarar gördüðü, büyük ölçekli olanlarýn ise kâr ve sermaye bakýmýndan daha iyi performans gösterdiði görülebilir. Krizin gözlemlenen son aþamasýnda reel sektörde bir yavaþlamaya sebep olduðu söylenebilir. Dr. V. Sundararajan, Centennial Grup, Direktör: Þeriat üzerine yapýlan deðiþik yorumlar Ýslami para piyasasý enstrümanlarýnýn yapýlandýrýlmasý sýrasýnda deðiþik yöntemlerin kullanýlmasýna yol açtý. Bu enstrümanlarýn çoðunun ticareti yapýlamamaktadýr. Ýslami enstrümanlarýn kullanýldýðý piyasa bazlý para operasyonlarý yeterince geliþmemiþtir. Klasik bankalar ve Ýslami bankalar açýsýndan bankalar arasý para piyasasýndaki getiri farklarý oldukça büyük miktarlardadýr. Ýslami bankalarýn faaliyette bulunduðu birçok ülkede merkez bankalarý kredi ve mevduat desteði vermediði için Ýslami para piyasalarý düzgün bir þekilde geliþememektedir. Rezerv gerekliliklerinde yapýlan deðiþik uygulamalar klasik bankalar ile Ýslami bankalarýn merkez bankalarýndan talep ettikleri desteðin de farklýlaþmasýna yol açmýþtýr. Ýslami para piyasasý enstrümanlarýnýn hükümetin kamu borç ve finansman yönetimi için kullanýlmasý bu piyasayý daha da geliþtirebilir. 4. Oturum (Risk Yönetimi ve Ýslami Finans) Hung Tran, Uluslararasý Finans Enstitüsü, Bölüm Direktörü: ABD konut kredisi piyasasýndaki zayýflýklar aþýrý risk alýmýyla, yüksek kaldýraç etkisiyle, karmaþýk yapýlý ürünlerle ve kötü derecelendirmelerle dünyaya yayýldý. ABDde 1,5 trilyon dolar ve ABde 2,5 trilyon Avro fonlama açýðý var. 2008 Ekim ayýnda Ýngiltere merkez bankasýnýn toplam kriz hasarý tahmini 2,8 trilyon dolar idi. Sigorta þirketleri ve bankalarýn Amerikalar, AB ve Asyadaki kayýplarý bugün 1 trilyon dolar civarýndadýr. Piyasalarý istikrara kavuþturmak, sert bir resesyonu önlemek için finansal sektörde reform yapýlmalý ve bu krizden çýkýþ yollarý aranmalýdýr. Ýslami finans kurumlarýnda kredi, piyasa, operasyonel, itibar vs. gibi klasik bankalarda bulunanlarla ayný riskler vardýr. William Coen, BIS, Genel Sekreter Vekili: Ýslami finansal sistem klasik bankacýlýkta yapýlan hatalardan dersler çýkarabilir. Kriz bize risk yönetiminin zayýf olduðunu, düzenleyici alanda boþluklar bulunduðunu ve standartlarýn birbiriyle uyumsuz bir þekilde uygulandýðýný göstermiþtir. Dr. Hennie van Greuning, Dünya Bankasý, Danýþman: Banka bilânçolarýnýn yapýsý deðiþmiþtir. Ýslami bankalarda þeffaflýk yoktur. Kontratlarýn yapýsý açýklanmamaktadýr. Operasyonel risk yüksektir. Kantitatif model eksikliði bulunmaktadýr. Ýtibar riski mevcuttur. Ýslami bankalardan birisi batacak olsa öbürleri de etkilenecektir. Merkez bankalarý Ýslami bankalara yeterli desteði vermemektedir. Düzenleyici otoritelerin inovasyona ihtiyacý vardýr. Christine Kuo, Moodys, Baþkan Yardýmcýsý: Krizden aldýðýmýz dersler bulunmaktadýr. Finansal ürünler gittikçe karmaþýklaþmýþtýr. Bu da risk yönetiminde yanlýþ fiyatlamalara sebep olmuþtur. Þeffaflýk azalmýþtýr ki bu da riskten kaçýnma þansýný düþürmüþtür. Piyasaya giriþlerde insanlar daha þüpheci hale gelmiþlerdir. Bu da likidite ve sermaye sýkýntýsýna yol açmýþtýr. Son merci borç vereninin güçlü olmasý önemli bir unsurdur. Ýslami finans kurumlarýnda kredi, piyasa, operasyonel, itibar vs. gibi klasik bankalarda bulunanlarla ayný riskler vardýr. Teminatlara aþýrý baðýmlýdýrlar ve piyasa riski onlarý çok etkiler. Türev ürünlere girme þanslarý yoktur. 5. Oturum (Ýslami Finans ve Kriz) Razif AbdelKadir, Malezya Merkez Bankasý, Baþkan Yardýmcýsý: Bankacýlýk sektörü ve ekonomi iç içe girmiþ durumdadýr 21 20 20 KONFERANS Kamunun güvenini saðlamak için tam mevduat garantisi, bankalara likidite desteði ve sermaye enjeksiyonu, sorunlu varlýklarýn bankalardan satýn alýnmasý ve bankalar arasý garantili krediler gibi önlemler alýndý. ve geliþmekte olan ülkelerde bu sektöre baðýmlýlýk daha fazladýr. Kamunun güvenini saðlamak için tam mevduat garantisi, bankalara likidite desteði ve sermaye enjeksiyonu, sorunlu varlýklarýn bankalardan satýn alýnmasý ve bankalar arasý garantili krediler gibi önlemler alýndý. Varlýk fiyatlarýndaki balon Ýslami bankacýlýk kâðýtlarýný da etkilemektedir. Aþýrý kâr güdüsü aþýrý risk üstlenmeyi getirir ama Ýslami bankacýlýk aþýrý risk almaya izin vermemektedir. Malezyada mevduatlar 2010 yýlýna kadar hükümet tarafýndan tam garanti kapsamýna alýnmýþtýr. Ýslami finans reel ekonomik faaliyetlere doðrudan baðlý olduðu için ekonomik krizden tamamen izole vaziyette deðildir. Dr. Alexander von Pock, A.T.Kearney, Yönetici: Ýslami finans piyasalarý 22 þu ana kadar krizden göreceli olarak pek etkilenmedi. Batýda en büyük 30 bankanýn 6sý ortadan kalktý. Sermaye piyasalarý kurudu. Bazý ülkeler resesyona girdi. Deðerler aþýndý. Büyük Ýslami bankalarla Ýslam yatýrým bankalarýnýn bu krizden etkilenmeleri farklý þekillerde gerçekleþti. Uzun vadede yatýrým bankalarýnýn fon kaynaklarý çeþitlendirilmelidir. Bankalar arasý piyasaya olan baðýmlýlýk azaltýlmalýdýr. Ýzlandada merkez bankasý rezervleri 2 milyar dolar olmasýna raðmen ülkenin en büyük üç bankasýnýn döviz yükümlülükleri 400 milyar dolar olunca, ülkenin ulusal iflas ilan etmekten baþka çaresi kalmadý. Likidite þu anda en büyük sýkýntýdýr. Bunun arkasýnda güven krizi vardýr. Bankalar birbirlerine güvenmedikleri için borç vermemektedirler. MAKALE Geliþmekte olan Piyasalarda Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri ve RÝSK YÖNETÝMÝNDE CALPERS ÖRNEÐÝ Kurumsal yatýrýmcýlarýn artan öneminin temelinde, uluslar arasý rekabetin bir sonucu olarak, ülkelerin ve þirketlerin büyüme yönünde gerekli olan fon ihtiyacýný karþýlamadaki rolleri gösterilmektedir I. GÝRÝÞ Kurumsal yatýrýmcýlar, küçük yatýrýmcýlarýn tasarruflarýný kabul edilebilir risk düzeyinde yöneten ihtisaslaþmýþ finansal kurumlar olarak tanýmlanmaktadýr. Kurumsal yatýrýmcýlar bu fonksiyonunu finansal araçlar kanalýyla yatýrýmlar için etkin bir þekilde daðýtýlmasýný saðlayarak uzun vadeli kaynaklarý fon talep eden þirketlere aktarmaktadýr.1 Sigorta þirketleri, emeklilik fonlarý, yatýrým fonlarý ve yatýrým ortaklýklarý ve benzeri kuruluþlar Kurumsal Yatýrýmcý olarak nitelendirilmektedir. * Fiyat istikrarsýzlýklarý sonucu hisse yatýrýmlarýna kurumsal fonlarýn yönelmemesi, borsanýn sýð, spekülatif ve bireysel bir tabana oturmasýna neden olmaktadýr. Kurumsal yatýrýmcýlarýn piyasaya katýlmasý, borsada spekülatif hareketlerden kaçýnan saðlam ve kitlesel bir tabanýn oluþmasýný saðlamaktadýr.2 Kurumsal yatýrýmcýlarýn artan öneminin temelinde, uluslar arasý rekabetin bir sonucu olarak, ülkelerin ve þirketlerin büyüme yönünde gerekli olan fon ihtiyacýný karþýlamadaki rolleri gösterilmektedir Ancak þirketlerin artan ve izlenemeyen risk düzeyleri gerek bireysel gerekse kurumsal yatýrýmcýlarýn sermaye piyasalarýna yönelik fon akýmýný etkilemiþtir. Bu nedenle sermaye piyasasý yoluyla kaynak saðlamanýn ön koþulu olarak þirketler bazýnda kurumsal yönetim uygulamalarý yatýrýmcýlar tarafýndan dikkatle izlenmekte ve karar süreçlerini doðrudan etkilemektedir. 3 Bu kapsamda bu çalýþmada kurumsal yatýrýmcýlarýn yatýrým kararlarýnda etkileyen faktörler ele alýnmakta ve dünyanýn en büyük kurumsal yatýrýmcýlarýndan biri olan Kaliforniya Kamu Çalýþanlarý Emeklilik Sistemi(Calpers)nin geliþmekte olan piyasalardaki risk yönetim stratejisi incelenmektedir. 1. Dünyada Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri OECD ülkelerinde kurumsal yatýrýmcýlarýn toplam varlýklarý 1993 yýlýnda 18,248 milyar dolar gerçekleþirken, 2001 yýlý verilene göre toplam 34,723 milyar dolara ulaþmýþtýr. Bu yatýrýmlar 2001 yýlýnda 11,146 milyar dolar ile sigorta þirketleri ve 11,091 milyar dolar ile Yatýrým fonlarý ve yatýrým ortaklýklarýn en büyük paylara sahip olduklarý gözlenmektedir. Yýllar itibari ile hýzla artan kurumsal yatýrýmlarýn büyüklüðü geliþmiþ ülkelerin gayri safi yurt içi hasýla oraný 1993 yýlýnda %94.7den 2001 yýlýnda %147.2ye ulaþmýþtýr. Dünyada yaþanan krizler ve ortaya çýkan þirket skandallarý, kurumsal yatýrýmcýlarýn artan riskler karþýsýnda bazý önlemler almalarýna neden olmuþtur. Kurumsal yatýrýmcýlarýn beklenmedik piyasa hareketleri ve etkin olmayan riskten korunma yönetimleri karþýsýnda uðradýklarý zararlar oldukça büyüktür. Bu nedenle yatýrýmcý risklerini daha iyi izlenebilir olmasý amacýyla bazý ilkeler belirlenmiþtir. Bu çalýþmalarýn bir sonucu olarak Kurumsal yatýrým yöneticilerinden oluþan Risk Standartlarý Çalýþma Grubu tarafýndan 1996 yýlýnda kurumsal yatýrýmcýlara yardýmcý olmasý için 20 risk standardý açýklanmýþtýr. Söz konusu risk standartlarý riskleri izleme, risklerin ölçümü ve risk yönetimi olmak üzere üç aþamadan oluþmaktadýr.4 1 Türkiye Kurumsal Yatýrýmcýlar Derneði, Kurumsal Yatýrýmcýlar, (Çevrimiçi) http://www.tkyd.org.tr/T/kurumsal_yatirimci.aspx, 13 Aðustos 2007. *Türkiyede Sermaye Piyasasý Kurulunun yetki alaný içinde kurulan ve faaliyet gösteren her çeþit Yatýrým Fonu, Bireysel Emeklilik Fonlarý, Yatýrým Ortaklýklarý, Hayat Sigorta Þirketleri, Gayrimenkul Yatýrým Ortaklýklarý, Risk Sermayesi Yatýrým Ortaklýklarý ve benzeri diðer kuruluþlar Kurumsal Yatýrýmcý olarak nitelendirilmektedir. 2 Targan Ünal, Geliþen Borsalarda Kurumsal Yatýrýmcýlar: Türkiye Örneði ve Çözüm Önerileri, Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý Yayýnlarý No: 7,1995, s.47. 3 Vefa Tahran, Reel Sektör Sermaye Piyasasý Ýliþkisi: Kurumsal Finansman Olanaklarý, Reel Sektörün Finansmanýnda Sermaye Piyasasýnýn Rolü, 4 Ýstanbul, TSPAKP, No:7, 2002, s.43. Risk Standards Working Group, Risk Standards For Instýtutýonal Investment Managers And Institutional Investors, Capital Market Risk Advisors, Inc., 1996, s.3. Yard.Doç. Dr. Kadir Tuna Genel Koordinatör Ýstanbul Üniversitesi Bankacýlýk Araþtýrma Merkezi 23 20 20 MAKALE Dünyada yaþanan krizler ve ortaya çýkan þirket skandallarý, kurumsal yatýrýmcýlarýn artan riskler karþýsýnda bazý önlemler almalarýna neden olmuþtur. 1993 OECD Ülkelerinde Kurumsal Yatýrýmcýlar 1994 1995 1996 1997 1998 (Milyar Dolar) 1999 2000 Kurumsal Yatýrýmcýlar 18,248 20,153 23,141 25,432 27,686 32,435 36,596 Sigorta Þirketleri 6,991 7,822 8,980 9,369 9,702 11,010 11,960 11,519 11,146 Emeklilik Fonlarý 5,332 5,868 6,660 7,545 8,281 9,527 10,337 10,279 9,515 Yatýrým Fonlarý ve Yatýrým Ortaklýklarý 4,050 4,478 5,309 6,200 7,293 9,201 11,168 11,293 11,091 Diðer Kurumsal Yatýrýmlar 1,876 1,986 2,192 2,318 2,409 2,697 3,132 3,143 2,971 39 45 100 112 150 172 6,074 5,301 5,699 5,917 6,192 Riskli Fonlar Geliþmiþ Ülke Banka Varlýklarý Toplamý 4,491 4,798 5,453 61 5,613 36,233 2001 34,723 217 (Kurumsal Yatýrýmcýlarýn Toplam Varlýklarýnýn Yüzdesi) Geliþmiþ Ülke Banka Varlýk Toplamlarý 24.6 23.8 Geliþmekte Olan Ülkeler 15.5 15.5 23.6 14.3 22.1 15.8 21.9 16.3 15.6 16.3 17.8 13.8 11.4 14.5 13.9 14.4 Kapitilizasyon 11.3 10.8 9.6 10.7 9.1 6.6 10.1 9.1 9.0 Afrika 1.0 1.1 1.2 1.0 0.9 0.6 0.8 0.6 0.5 Asya 7.8 7.3 6.5 7.2 5.0 4.2 6.6 5.9 5.8 Avrupa 0.2 0.2 0.2 0.4 0.8 0.3 0.7 0.4 0.5 Orta Doðu 0.0 0.0 0.0 0.2 0.3 0.3 0.5 0.5 0.5 Batý Yarýmküre 0.9 1.3 1.3 1.5 1.6 1.6 1.2 1.3 1.4 Afrika, Avrupa ve Orta Doðu 0.8 0.8 0.8 0.8 0.8 0.6 0.5 0.5 0.6 Toplam Tahviller 4.2 4.6 4.8 5.1 4.7 4.7 4.4 4.8 5.4 Asya 2.4 2.5 2.7 2.8 2.2 2.6 2.7 3.0 3.4 Batý Yarýmküre 0.9 1.3 1.3 1.5 1.6 1.6 1.2 1.3 1.4 Afrika, Avrupa ve Orta Doðu 0.8 0.8 0.8 0.8 0.8 0.6 0.5 0.5 0.6 (Geliþmiþ Ülkelerin Gayri Safi Yurt Ýçi Hasýlalarýnýn Yüzdesi) Kurumsal Yatýrýmcýlar 94.7 97.6 102.0 111.9 124.2 148.5 154.4 151.4 147.2 Sigorta Þirketleri 36.3 37.9 39.6 41.2 43.5 48.7 50.5 48.1 47.3 Emeklilik Fonlarý 27.7 28.4 29.4 33.2 37.1 42.2 43.6 43.0 40.3 Yatýrým Fonlarý ve Yatýrým Ortaklýklarý 21.0 21.7 23.4 27.3 32.7 40.7 47.1 47.2 Diðer Kurumsal Yatýrýmlar 9.7 11.9 13.2 13.1 23.5 24.0 24.7 Geliþmiþ Ülke Banka Varlýklarý Toplamý 23.3 9.6 23.2 9.7 10.2 24.0 24.2 10.8 27.2 47.0 12.6 26.2 Kaynak: IMF, Global Financial Stability Report Market Developments and Issues, , April, Washington D.C, 2004, s.115 Kurumsal Yatýrýmcýlar Ýçin Risk Standartlarý Yönetim 1 Yetki ve sorumluluklarýn tanýmlanmasý 2 Politikalar, tanýmlar, kýlavuzlar ve yatýrým belgelerinin yazýlý olarak onaylanmasý 3 Baðýmsýz risk izleme ve kontrolleri, yazýlý prosedür ve denetimler 4 Açýkça tanýmlanmýþ organizasyon yapýsý, görev ve yetki tanýmlarý 5 Uygun risk politikalarýnýn uygulanmasý 6 Uygun eðitim, kaynak ve sistemler ile yedekleme ve kurtarma planlarý 7 Temel risklerin tanýnmasý ve anlaþýlmasý 8 Risk limitlerinin oluþturulmasý 9 Düzenli raporlama, özel raporlama prosedürleri 10 Deðerleme prosedürleri 11 Deðerleme uzlaþmasý Ölçme 12 Risk ölçümü ve risk-getiriye baðlý analiz 13 Risk ayarlý getiri ölçüleri 14 Stres testi 15 Geçmiþe yönelik test 16 Model riskini deðerlendirme 17 Ýhtiyatlýlýk, politik uyum ve izleme sürecinin ana noktalarý Ýzleme 18 Tazmin ve yatýrým faaliyetleriyle ilgili olarak yönetici karþýlaþtýrmasý 19 Metodolojilerin, model ve sistemlerin baðýmsýz denetimi 20 Yeni faaliyetler için izleme süreci Kaynak: Risk Standards Working Group, Risk Standards For Institutional Investment Managers And Institutional Investors, RSWG,1996, s.9-11. 24 MAKALE Finansal sektörle ilgili pek çok kiþi risk ölçüm sistemleri ve risk yönetim uygulamalarýnýn gözden geçirilmesi ve güncellenmesi konusunda hem fikir olmuþtur. Risk Standartlarý, hem kurumsal yatýrýmcýlar hem de kurumsal yatýrým yöneticileri için risk ölçümü ve yönetimi uygulamalarýnýn planlanmasýnda yararlanabilecekleri bir kýlavuz niteliðindedir. Risk standartlarýnýn uygulanabilirliði kurumsal yatýrýmcýlar ve kurumsal yatýrým yöneticilerinin rollerine baðlý olarak deðiþtiði gibi ayný zamanda kullanýlabilir kaynaklara ve alýnabilir risk tercihlerine göre de deðiþebilmektedir. 2. Geliþmekte Olan Piyasalarda Risk Yönetiminde CALPERS Örneði Kurumsal yatýrýmcýlar yatýrým risklerini en az düzeye düþürmek amacýyla stratejiler belirlemekte ve yatýrýmlarýn büyüklüðünü ve seçimini bu kriterler doðrultusunda yapmaktadýr. Dünyanýn en büyük emeklilik fonlarýndan biri konumunda bulunan Kaliforniya Kamu Çalýþanlarý Emeklilik Sistemi (CalPERS) emeklilik fonu ülkeler bazýnda yatýrým riskleri yönetebilmek amacýyla yatýrým kararlarýnda temkinli strateji izlemektedir. Calpersin 1987 yýlýndan itibaren her yýl düzenli olarak yayýnladýðý ''Ýzin Verilmiþ Piyasalar Listesinde farklý ülkelerdeki sermaye piyasalarýna yönelik yatýrým fýrsatlarý ve riskleri analiz edilmektedir. Daha çok geliþmekte olan piyasalara odaklanan analizleri içeren raporda ülke sýnýflandýrmasýnda Dünya Bankasý tarafýndan belirlenen kriterler kullanýlmaktadýr. Dünya Bankasý geliþmekte olan piyasalarý düþük ve orta düzey ekonomiler olarak sýnýrlandýrmaktadýr. Düþük ve Orta düzey ekonomiler 2005 yýlý baz alýndýðýnda kiþi baþýna gelir düzeyi $10,726 altýndaki ülkeler olarak tanýmlanmaktadýr. Buna göre Geliþmiþ Hisse Geliþmekte Olan Hisse Senedi Piyasalarý Arjantin Brezilya Þili Çin Kolombiya Çek Cumhuriyeti Mýsýr Macaristan Hindistan Endonezya Ýsrail Ürdün Güney Kore Malezya Fas Pakistan Peru Filipinler Polonya Rusya Güney Afrika Srilanka Tayvan Türkiye Venezuella Kaynak: Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets Investment Analysis, The California Public Employees Retirement System, April 2007, s.2. Senedi Piyasalarý ve Geliþmekte Olan Piyasalar olarak iki sýnýflandýrmaya tabi tutulmaktadýr. Analizde ülke ve piyasa faktörleri olmak üzere iki ayrý grupta deðerlendirme yapýlmaktadýr. Deðerlendirmede her kriterin farklý aðýrlýklarý alýnmakta 1.0 ile 3.0 arasýnda yer alan deðerlendirme skalasý kullanýlmaktadýr. Ülke ve Piyasa faktörlerinin %50 aðýrlýðý bulunmaktadýr. Risk standartlarýnýn uygulanabilirliði kurumsal yatýrýmcýlar ve kurumsal yatýrým yöneticilerinin rollerine baðlý olarak deðiþtiði gibi ayný zamanda kullanýlabilir kaynaklara ve alýnabilir risk tercihlerine göre de deðiþebilmektedir. Ülke ve Makro Piyasa Faktörleri Ülke Politik Ýstikrar Þeffaflýk Ýþ Gücü Verimliliði Piyasa Piyasa Likiditesi ve Volalitesi Piyasa Düzenlemeleri Hukuki Sistem Yatýrýmcýlarýn Korunmasý Sermaye Piyasasý Açýklýðý Takas Ýmkaný/Ýþlem Maliyetleri Kaynak:Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets Investment Analysis, The California Public Employees Retirement System, April 2007, s.5 Buna göre ülke faktörü politik istikrar, þeffaflýk ve iþgücü verimliliði olmak üzere üç alt baþlýkta ele alýnmaktadýr. Politik istikrar kapsamýnda kiþisel özgürlükler, yargýnýn baðýmsýzlýðý ve politik risk düzeyi analiz edilmektedir. Þeffaflýk kriterinde basýn özgürlüðü, para ve mali piyasalarda þeffaflýk, muhasebe standartlarý, borsaya kabul þartlarý dikkate alýnmaktadýr. Ýþgücü verimliliði kapsamýnda uluslararasý çalýþma örgütünün kriterlerine uyum, hukuki düzenlemelerin kalitesi, kurumsal kapasite ve uygulama etkinliði ele alýnmaktadýr. Piyasa faktörleri kapsamýnda piyasa likiditesi ve dalgalanmasý, piyasalarýn düzenlenmesi ve yatýmcýlarýn korunmasý, sermaye piyasasýnýn açýklýðý ve iþlem maliyetleri konularýnda alt kriterler bulunmaktadýr. Piyasa likiditesi ve dalgalanmasý kapsamýnda, piyasa deðeri, piyasa deðerinin deðiþimi, ortalama ticari deðer, halka açýk þirketlerin büyüme oraný, piyasa dalgalanmasý ve getiri risk oraný incelenmektedir. Piyasalarýn düzenlenmesi ve yatýrýmcýlarýn korunmasý kapsamýnda, finansal düzenlemelerin yeterliliði, kreditör haklarý, ve hissedar haklarý konularý incelenmektedir. Sermaye piyasalarý kapsamýnda, ticaret politikalarý, yabancý yatýrýmlar, bankacýlýk ve finans ve borsada yabancý sahipliði sýnýrlamasýna iliþkin kriterler ele alýnmaktadýr. Ýþlem maliyetleri kapsamýnda takas imkâný ve iþlem maliyetleri konularý ele alýnmaktadýr. 5 Royal Dutch Shell dünyanýn en büyük ikinci gaz rezervini elinde bulunduran Ýran ile olan aktiviteleri dolayýsý ile Amerikan emekli fonlarý grubu tarafýndan eleþtirilmiþti. Amerikada Kaliforniya Kamu Çalýþanlarý Emeklilik Sistemini (Calpers), New York Devlet Genel Emeklilik Fonlarýný ve New York Þehri Emeklilik Fonlarýný da kapsayan en büyük kamusal emeklilik fonlarý grubu, Shelle Ýran ile iþ yapmanýn risklerini vurgulayan bir mektup yazdý. Fonlar ayrýca Ýran ile iliþkisi olan Fransa- Total, Ýtalya-Eni, Ýspanya-Repsol, Rusya-Gazprom ve Hindistan-ONGC gibi diðer birkaç enerji þirketine de mektuplar göndermiþti. Mektup, fonlarýn Ýran ile baðlarý olan þirketlerin, ünlerinin ve hissedarlarýnýn önemli risklere sahip olduðunu belirterek iliþkilerin kendilerini derinden endiþelendirdiðini açýklamýþtý. Fonlar, Ýran ve Amerika arasýnda artan gerilimin sýký ekonomik yaptýrýmlara sebep olabileceðini ve orada ticaret yapan þirketlere olumsuz etkiler yapabileceðini açýklandý. Mektup, þirketlerden Ýrandaki politikalarýn ve koruma yollarýnýn Ýranda iþletme riskini karþýlayýp karþýlayamayacaðý konusunda açýklama talep ediyor. Amerikan petrol ve gaz þirketleri, Ýrana yatýrým konusunda yasaklandýlar; ama diðer enerji gruplarý kullanýmý mümkün olan büyük gaz rezervleri ile çekici hale gelen ülkeye yatýrým için riske giriyorlar. Kaynak: Financial Times, US funds criticise Shell for Iran activities, www.ft.com July 25 2007. 25 20 20 MAKALE Sermaye piyasalarýnýn etkin þekilde çalýþmasýný saðlayacak temel araç, piyasanýn ihtiyaç duyduðu enformasyonu artýrmaktýr. Calpersin Nisan 2007 tarihli son raporunda yukarýca söz konusu ele alýnan kriterler doðrultusunda deðerlendirmeler yapýlmýþtýr. Buna göre ülke faktörleri dikkate alýnarak yapýlan analizde Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Þili Polonya, Güney Kore ilk beþ sýrada yer alýrken, piyasa faktörleri esas alýndýðýnda Þili, Pakistan, Güney Kore, Ýsrail ve Brezilya ilk beþ sýrada yer almaktadýr. Türkiye ise ülke faktörleri sýrasýnda 13.sýrada, piyasa faktörleri dikkate alýndýðýnda 21. sýrada yer almaktadýr. Türkiyenin 2007 yýlý derecesi incelendiðinde politik istikrar, yatýrýmcýlarýn korunmasý ve iþ verimliliði kriterlerinde 1.7, 1.7 ve 2.0 olduðu ve diðer kriterlere göre düþük gerçekleþtiði görülmektedir. Türkiyeninde özellikle son yýllarda þeffaflýk, piyasa likiditesi ve sermaye piyasalarýnýn geliþim gösterdiði görülmektedir. Geliþmekte Olan Piyasalarda Kurumsal Yatýrýmcý Riskleri Ülke Faktörleri Piyasa Faktörleri Faktörler Aðýrlýklar Alt Toplam Aðýrlýklar (1) 16.7% (2) 16.7% (3) 16.7% Politik Ýstikrar Skoru Þeffaflýk Skoru Ýþgücü Verimlilik Skoru (4) 12.5% (5) 12.5% (6) 12.5% (7) 12.5% Piyasa Takas Sermaye Piyasa Likidite Düzenlemeleri/Hukuki Piyasasýnýn Ýmkaný/Ýþlem ve Volatilite Sistem/Yatýrýmcýnýn Maliyetleri Açýklýðý Skoru Korunmasý 100% 2007 Skoru Genel Toplam 1 Macaristan 2.7 2.7 3.0 2.7 2.3 2.7 2.3 2.7 2 Þili 3.0 2.7 2.3 3.0 2.7 2.7 2.0 2.6 2.7% 3 Güney Kore 2.3 3.0 2.3 3.0 3.0 2.3 2.0 2.6 20.34% 4 Çek Cum. 2.7 2.7 2.7 2.7 1.7 2.7 2.3 2.5 21.06% 5 Polanya 2.3 2.7 2.7 3.0 2.3 2.3 2.3 2.5 22.47% 6 Ýsrail 2.0 2.7 2.7 2.7 2.7 2.7 2.0 2.5 24.48% 7 Tayvan 2.7 2.7 2.0 3.0 2.3 2.7 2.0 2.5 38.76% 8 Güney Afrika 2.0 3.0 2.3 3.0 2.7 2.3 1.7 2.4 49.34% 9 Brezilya 1.7 2.7 1.7 2.7 2.3 2.0 3.0 2.3 61.03% 10 Filipinler 1.7 2.7 1.7 2.7 3.0 2.0 2.3 2.3 61.38% 11 Meksika 2.0 2.7 1.7 2.7 2.0 2.0 2.7 2.2 69.73% 12 Ürdün 2.0 2.3 1.7 3.0 1.0 2.3 3.0 2.2 70.20% 13 Tayland 1.7 2.0 1.7 3.0 2.3 2.0 2.7 2.2 71.20% 14 Türkiye 1.7 2.3 2.0 2.7 1.7 2.3 2.3 2.1 71.50% 15 Hindistan 2.0 2.7 1.0 3.0 2.3 1.3 2.7 2.1 72.86% 16 Peru 1.3 2.3 1.3 2.7 1.7 2.3 2.7 2.1 81.53% 17 Endonezya 1.7 2.3 1.0 3.0 2.3 2.0 2.3 2.1 82.90% 18 Malezya 2.3 2.7 1.3 3.0 2.3 1.3 2.0 2.1 82.20% 19 Fas 2.0 2.0 1.3 2.7 2.0 2.3 2.0 2.0 86.50% 20 Arjantin 1.7 2.3 2.3 2.0 2.0 2.3 1.3 2.0 87.11% 21 Pakistan 1.0 1.7 1.0 3.0 2.7 1.7 3.0 1.9 87.29% 22 Mýsýr 1.3 1.7 1.7 2.7 1.3 2.0 3.0 1.9 88.03% 23 Rusya 1.0 2.0 1.7 3.0 2.0 1.7 2.3 1.9 97.06% 24 Sri Lanka 1.3 2.3 2.0 2.7 1.3 1.7 2.0 1.9 97.11% 25 Kolombiya 1.7 1.7 1.7 2.7 2.0 2.3 1.0 1.9 97.74% 26 Çin 1.3 1.3 1.3 3.0 1.7 1.3 2.3 1.7 99.89% 27 Venezulla 1.0 1.7 2.0 1.7 1.0 1.7 2.0 1.6 100.00% 1.09% Kaynak: Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets Investment Analysis, The California Public Employees Retirement System, April 2007, s.13. SONUÇ Son yýllarda yüksek miktardaki fonlarýn uluslararasý piyasalardaki yönünü önemli ölçüde belirleyen kurumsal yatýrýmcýlar, risklerini yönetmede ve geliþmekte olan piyasalara iliþkin yatýrým kararlarýnda ülkelerdeki kurumsal yönetim düzeyi gösterge niteliði haline gelmiþtir. Türkiye gibi geliþmekte olan piyasalarda daha fazla fon çekebilmenin temel koþulu yatýrýmcý risklerini en az düzeye indirmektir. Bu durum etkin çalýþan sermaye piyasalarýnýn varlýðý kadar siyasi ve ekonomik istikrarý saðlamak ile 26 mümkün olmaktadýr. Bu amaçla, piyasa mekanizmasýna iþlerlik kazandýrmak, sermaye piyasalarýnda açýklýk, güven ve istikrarý saðlamak, büyük önem taþýmaktadýr. Sermaye piyasalarýnýn etkin þekilde çalýþmasýný saðlayacak temel araç, piyasanýn ihtiyaç duyduðu enformasyonu artýrmaktýr. Bunun için izlenecek yöntem piyasanýn ihtiyaç duyduðu düzenlemelerin yapýlmasýdýr. Sermaye piyasalarda açýklýk, güven ve istikrarý saðlamak için: I.Tasarruf sahiplerinin korunmasý amacýyla kamuya yapýlacak açýklama ve duyurulara MAKALE iliþkin kapsamlý düzenlemeler getirmek, II. Kamu aydýnlatma standartlarýný yükseltmek, III. Hissedarlarýn elinde bulunan hisse senetlerinin halka arzýnda saðlýklý fiyat belirlenmesi için tam taahhüt aracýlýðý zorunlu tutmak, IV. Baðýmsýz denetimin kurumsallaþma ve uygulama kapsamýnýn geniþletilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Baðýmsýz denetimin kurumsallaþma ve uygulama kapsamýnýn geniþletilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Kaynaklar - Financial Times, US funds criticise Shell for Iran activities, www.ft.com July 25 2007. - IMF, Global Financial Stability Report Market Developments and Issues, , April, Washington D.C, 2004. - Kaynak: Risk Standards Working Group, Risk Standards For Institutional Investment Managers And Institutional Investors, RSWG, 1996. - Risk Standards Working Group, Risk Standards For Instýtutýonal Investment Managers And Institutional Investors, Capital Market Risk Advisors, Inc., 1996. - Targan Ünal, Finans Kesiminin Reel Sektöre Kaynak Yaratma Kapasitesi, Ýstanbul, ÝTO, 1996. - Targan Ünal, Geliþen Borsalarda Kurumsal Yatýrýmcýlar: Türkiye Örneði ve Çözüm Önerileri, Ýstanbul Menkul Kýymetler Borsasý Yayýnlarý No: 7, 1995. - Türkiye Kurumsal Yatýrýmcýlar Derneði, Kurumsal Yatýrýmcýlar, (Çevrimiçi) http://www.tkyd.org.tr/T/kurumsal_yatirimci.aspx, 13 Aðustos 2007. - Vefa Tahran, Reel Sektör Sermaye Piyasasý Ýliþkisi: Kurumsal Finansman Olanaklarý, Reel Sektörün Finansmanýnda Sermaye Piyasasýnýn Rolü, Ýstanbul, TSPAKP, No:7, 2002. - Wilshire Associates, Permissible Public Equity Markets Investment Analysis, The California Public Employees Retirement System, April 2007. 27 20 20 ÝNCELEME PONZÝ OYUNU 1 1929 Büyük Dünya Bunalýmý patlak vermeden önce, ülkeler arasýndaki posta pulu fiyat farklýlýklarýný kullanarak ilk arbitraj iþlemini yaratan ve bu yöntemle büyük paralar elde eden Charles Ponzi, bir posta merkezinde oluþturduðu gizli bir bölmede kendi saadet zincirini kurmuþ, kendisine parasýný teslim edene 45 gün içinde yüzde 50 kârý ya da 90 gün içinde iki katýný garanti etmiþtir. Nasdaq Borsasý eski Baþkaný Bernard L. Madoff, Ponzi Oyunu adý verilen sistem ile yatýrýmcýlarý 50 milyar USD dolandýrdýðý suçlamasýyla 11 Aralýk 2008 tarihinde FBI tarafýndan tutuklanmýþtýr. ABDnin SPKsý SEC de hakkýnda suç duyurusunda bulunduðu Madoffun þirketi Bernard L. Madoff Investment Securitiesin varlýklarýna el konulmasýný talep etmiþtir. Wall Street tarihinin en büyük yolsuzluðuyla suçlanan 50 yýllýk broker Madoff, dev bir piramit mantýðýyla iþleyen bir nevi 'saadet zinciri' þirketi kurduðunu kabul etmektedir. Kiþisel iliþkileri ve ikna edici hatipliði sayesinde en zengin yatýrýmcýlarý on yýllarca kendisine baðlayan 70 yaþýndaki Madoff'un, zengin ve nüfuz sahibi çevrelere kendisini kabul ettirmeyi baþardýðý söyleniyor. Bir 'para cambazý' olarak da adlandýrýlan Madoff, yatýrým danýþmanlýðý aracýlýðýyla 50 milyar dolarlýk yolsuzluk yapmakla suçlanýyor. Madoff, e-trading konularýnda büyük bir öncü olsa da, yönettiði fonlara müþterilerinin online eriþim saðlamasýný reddetmiþtir. Hesaplara iliþkin bilgileri email aracýlýðýyla müþterilere ulaþtýrmýþtýr. Ýsminin açýklanmasýný istemeyen bir yatýrýmcý Getiriler o kadar yüksekti ki, bu adama on yýllar boyunca güvendik. En önemlisi, paranýzý çekmek istediðinizde, en geç birkaç gün içinde çekiniz elinizde oluyordu. Ýþte bu yüzden çok þaþkýnýz. þeklinde açýklama yapmýþtýr.2 Baþka Ponzi oyunu türünde saadet zincirleri yýllýk %20 gibi bir getiri vaat edip, en geç bir Hazýrlayan : Biyçe KUÞHAN Fon Uzmaný Sigorta ve Risk Ýzleme Daire Baþkanlýðý 28 kaç sene içinde batarken, Madoffun baþarýsý, yatýrýmlarýn çoðu S&P 100 hisse senedi endeksine yoðunlaþtýrýlarak, yýllýk %10,5 civarýnda getiri saðlamasý sayesinde 17 yýl boyunca sürmüþtür. Hatta Kasým 2008de piyasanýn genel çöküþüne baðlý olarak S&P 500 endeksi yaklaþýk %38 düþerken, Madoffun fonu %5,6 artmýþtýr. Kriz döneminde bile çok büyük getiriler sunmasý üzerine dikkatleri ve þüpheleri üzerine çeken Madoffla ilgili olarak, diðer bir çok ihbarýn yaný sýra, 2001 yýlýnda menkul deðer piyasalarýnda faaliyet gösteren bir baþka yönetici olan Harry Markopolos SECe þüphelerini içeren bir yazý yazmýþ ve Madoffun sunduðu getirilerin gerçek olamayacaðýný dile getirmiþtir.3 Ýddiaya göre, Madoffun yatýrýmlarý özellikle Küresel Krizin piyasalarý sallamaya baþladýðý son bir yýlda zarar etmeye baþlamýþtýr. Getiri vaadinin zarar görmesini istemeyen Madoff da yeni yatýrýmcý geliþini mümkün kýlmak için yeni giren yatýrýmcýlarýn paralarýnýn bir kýsmýný kullanarak eskilere sözde yüksek getiriler saðlýyordu. Madoff, 2008 yýlýnda, kriz sebebiyle yatýrýmcýlar toplamda 7 milyar dolara ulaþan miktardaki yatýrýmlarýný geri çekmek istediklerinde ciddi nakit sýkýntýsýna girmiþtir. FBI dedektiflerince tutuklandýktan sonra 10 milyon dolarlýk apartman dairesini ipotek olarak vermesinin ardýndan tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýlan Madoff, 20 yýl hapis ve 5 milyon dolar para cezasý istemi ile yargýlanacaktýr. 4 Madoffun avukatý Dan Horwitz ise Bernard Madoff, finansal hizmetler 1 1929 Büyük Dünya Bunalýmý patlak vermeden önce, ülkeler arasýndaki posta pulu fiyat farklýlýklarýný kullanarak ilk arbitraj iþlemini yaratan ve bu yöntemle büyük paralar elde eden Charles Ponzi, bir posta merkezinde oluþturduðu gizli bir bölmede kendi saadet zincirini kurmuþ, kendisine parasýný teslim edene 45 gün içinde yüzde 50 kârý ya da 90 gün içinde iki katýný garanti etmiþtir. Bu vaatle 400 bin kiþiyi kendine baðlayan ve 162 milyon dolar toplayan Ponzi, ödeme yapamayacak duruma gelince dolandýrýcýlýðý ortaya çýkmýþ ve bir yýl geçmeden tutuklanmýþtý. 3 yýl hapis yattýktan sonra 1924 yýlýnda serbest kalan Ponzi, bu sefer de yükseliþ gösteren emlak sektöründe yatýrým yapmaya baþlamýþ ve kurduðu emlak þirketi ile yatýrýmcýlara yüzde 200'e varan getiriler vaad etmiþtir. Bu sistem daha sonralarý "Ponzi Scheme-Ponzi Oyunu" adý verilen bir saadet zinciri olarak ekonomik hayatýn bir çok alanýnda kendisine yer etmiþtir. Piramit sistemi de denen bu model, herhangi bir ürün veya hizmet almaksýzýn, her bir katýlýmcýnýn, sadece bir defa belli bir para ödeyerek, diðer katýlýmcýlarýn ödediði paralardan üstel olarak artan sürekli bir gelir elde etmesi prensibine dayanmaktadýr. http://en.wikipedia.org/wiki/Ponzi_scheme 2 h t t p : / / w w w. w a s h i n g t o n p o s t . c o m / w p - d y n / c o n t e n t / a r t i c l e / 2 0 0 8 / 1 2 / 1 2 / A R 2 0 0 8 1 2 1 2 0 3 9 7 0 . h t m l ? h p i d = t o p n e w s 3 http://www.boston.com/business/articles/2009/01/08/the_whistleblower/ 4 http://edition.cnn.com/2008/US/12/11/madoff.arrest/?iref=mpstoryview ÝNCELEME sektörünün lideridir. Bu imkansýz iddialarý çürütmek için savaþacaðýz. Madoff, dürüst bir insandýr þeklinde konuþmuþtur.5 ABD'de 50 milyar dolar tutarýnda yolsuzluk yapmakla suçlanan Bernard Madoff, ABD Sermaye Piyasasý Kurulu'na (SEC) nasýl para kazandýðýný "böbürlenerek" anlatmýþ ve ABD hükümetine yatýrýmcýlarý dolandýrýcýlara karþý korumanýn yollarý hakkýnda bilgi vermiþtir. Madoff'un, yine 50 milyar dolarlýk yolsuzlukla suçlandýðý Nisan 2004'te SEC'teki bir soruþturmada dönemin komisyon baþkaný William Donaldson'a aþýrý karlarý konusunda þakalar yaptýðý ve rakiplerine yardýmcý olabilecek herhangi bir tavsiyede bulunmaya niyetli olmadýðýný söylediði belirtilmiþtir6. Eski Nasdaq Borsasý Baþkaný Madoff, Washington'da, yýllarca kendisinden tavsiye isteyen piyasa düzenleyici kurumlar tarafýndan aranan bir uzman olmuþtur. Madoff, 2000 yýlýnda, yatýrýmcýlarý korumak için kurulan Piyasa Enformasyon Danýþma Komitesi'nde hizmet vermiþtir. Finansal uzmanlar, biri 1999 yýlýnýn baþýnda Madoff'un Ponzi Oyunu yönettiði suçlamasýyla SEC'e yazýlan bir mektup olmak üzere, son 10 yýlda Madoff'un faaliyetleri hakkýnda sýk sýk kaygýlarýný dile getirmiþ, ancak SEC, geçen haftaya kadar Madoff'un yatýrýmlarýna iliþkin rutin bir inceleme bile yapmamýþtýr7. SEC'in sorunlarý daha erken tespit edememesi, gelen ihbarlara raðmen konuyu yeterince derinlemesine soruþturmadýðý iddiasýyla eleþtirilere yol açmaktadýr. GLC fonu yöneticisi Steven Bell, "açýkçasý insanlar SEC'e kaygýlarýný iletmiþler, onlarý uyarmýþlar. Bu þöyle bir durum; birisi 'kapý komþum hýrsýz, gidin ve kontrol edin' diyor ve onlar açýkça hiçbirþey yapmýyor" þeklinde ifade etmiþtir. Londra merkezli yatýrým þirketi Alchemy Partners'dan Jon Moulton ise, "1999 yýlý baþýnda bir kiþi SEC'e, 'Madoff Securities, dünyanýn en büyük Ponzi dolandýrýcýsý" diye yazýyor, SEC dikkat çekecek derecede gözetlemeden kaçýnýyor" diye konuþmuþtur. Moulton, Madoff'un, SEC'e iki yýl önce kaydýný yaptýrdýðýný, ancak SEC görevlilerinin Madoff'un þirketlerini hiçbir zaman ziyaret etmediðini de ifade etmiþtir.8 Madoff'a güvenerek yatýrým yapan bazý yatýrýmcýlar sonlarýnýn geldiðini belirtmiþtir. Hatta Access International þirketinin kurucularýndan Thierry de la Villehuchet skandaldan kýsa bir süre sonra ofisinde intihar etmiþ, olay þirketin Madoff un fonlarýna 1,4 milyar USD kaptýrmýþ olmasý ile iliþkilendirilmiþtir9 . Yatýrým fonlarýný izlemekten sorumlu ABD Sermaye Piyasasý Kurulu'nun eski baþkaný Harvey Pitt, her kesimden dolandýrýlan insan bulunduðunu belirterek, sadece büyük yatýrýmcýlarýn deðil, bir çok hayýrsever ve vakfýn da parasýnýn tehlikede olduðunu ifade etmiþtir10. Fonlarýnýn %9'unu Madoff'a yatýran Londra merkezli Bramdean Alternatives'in yöneticisi Nicola Horlick, ABD'li düzenleyici kurumlarýn yetkililerini iþlerini yapmamakla itham ederek, piyasalar tarihinde muhtemel en büyük finansal skandalla karþý karþýya olunduðunu söylemiþtir11. SEC Ýcra Direktörü Linda Thomsen, hükümetin, Madoff'un þirketini yönetmekle sorumlu herkesle görüþmek, varlýklarý korumak ve konuyu tam olarak anlamak için federal savcýlar ve Federal Soruþturma Bürosu (FBI) ile birlikte çalýþtýðýný söylemiþtir. Amerikan mali tarihinin en büyük Ponzi Oyunu ile 50 milyar dolarýn buharlaþmasýna neden olan Madoff þimdi ABD yetkilileriyle enkazdan geriye ne kalmýþsa yatýrýmcýlara aktarýlmasýný saðlayacak anlaþma için masaya oturmuþtur. Ayrýca Menkul Kýymetler Yatýrýmcýyý Koruma Kurumu (SIPC), mahkemeye yaptýðý baþvuruda, Madoff'un þirketi "Bernard L. Madoff Investment Securities" müþterilerinin, "Menkul Kýymetler Yatýrýmcýyý Koruma Kanunu"na göre korunmaya ihtiyaçlarý olduðunu bildirmiþtir. Mahkemenin yatýrýmcýlarýn korunmasý için SPIC'ýn baþvurusunu kabul ettiði ve Madoff'un þirketinin tasfiyesi için Irving Picard'ý kayyum, hukuk þirketi "Baker & Hostetler LLP"yi de Picard'ýn hukuk danýþmaný olarak atadýðý belirtilmiþtir12. ABD Kongresi, aracý kurumlarýn iflas etmesi ve hesaplardaki nakitlerin ve menkul kýymetlerin kaybolmasý durumunda yatýrýmcýlarý korumak amacýyla 1970 yýlýnda SPIC'ý kurmuþtur13. Amerikan emlak devi Lehman Brothers'ýn iflasýnýn üzerinden 2 ay geçtikten sonra patlak veren New Yorklu Bernard Madoff SEC'in sorunlarý daha erken tespit edememesi, gelen ihbarlara raðmen konuyu yeterince derinlemesine soruþturmadýðý iddiasýyla eleþtirilere yol açmaktadýr. 5 http://www.iht.com/articles/reuters/2008/12/12/business/OUKBS-UK-MADOFF-ARREST.php 6 http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1029052&KategoriID= 7 http://www.telegraph.co.uk/finance/financetopics/bernard-madoff/3869934/Bernard-Madoff-how-did-he-get-away-with-it-for-so-long.html 8 http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/7784925.stm 9 http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10633218.asp 10 http://www.forbes.com/2008/12/19/sec-madoff-pitt-biz-wall-cz_cc_1219pitt.html 11 http://www.cnnturk.com/2008/ekonomi/dunya/12/15/madoff.skandali.buyuyor/504729.0/index.html 12 http://www.nytimes.com/2008/12/25/business/25madoff.html?_r=1 13 http://www.dw-world.de/popups/popup_printcontent/0,,3880572,00.html 29 20 20 ÝNCELEME Þu ana kadar zarara uðratýldýklarýný açýklayan bankalar arasýnda: 2,7 milyar USD ile Banco Santander, 2,1 milyar USD ile Avusturya Bankasý Bank Medici, 1,35 milyar USD ile Fortis, 1 milyar USD ile HSBC, 700 milyon USD ile Ýsveç Bankasý Union Bancaire Privee, 554 milyon USD ile Natixis bulunmaktadýr. yolsuzluðuyla ilgili skandal, Amerikada olduðu kadar Avrupa bankalarýnda da deprem etkisi yaratmýþtýr. ABD'nin birçok yerindeki yardým kuruluþunun da Madoff'un yatýrým fonunun çökmesinden doðrudan etkilenmesi beklenmektedir. Þu ana kadar zarara uðratýldýklarýný açýklayan bankalar arasýnda: 2,7 milyar USD ile Banco Santander, 2,1 milyar USD ile Avusturya Bankasý Bank Medici, 1,35 milyar USD ile Fortis, 1 milyar USD ile HSBC, 700 milyon USD ile Ýsveç Bankasý Union Bancaire Privee, 554 milyon USD ile Natixis bulunmaktadýr. Birçok Avrupa bankasý da zararlarýný tespit etmeye çalýþýyor. Þu ana kadar tespit edilen en büyük zarar ise 7,5 milyar USD ile bir yatýrým yönetim þirketi olan Fairfield Greenwich Advisorsa ait. Bunu 3,3 milyar USD ile bir varlýk yönetim þirketi olan Tremont Group Holdings takip ediyor 14 . Madoff'un þirketi Bernard L. Madoff Investment Securities LLC'nin varlýklarý dondurulmuþ durumdadýr15. 14 http://s.wsj.net/public/resources/documents/st_madoff_victims_20081215.html 15 http://www.cnnturk.com/2008/ekonomi/dunya/12/15/madoff.skandali.buyuyor/504729.0/index.html Kaynaklar - http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2008/12/12/AR2008121203970.html?hpid=topnews - http://edition.cnn.com/2008/US/12/11/madoff.arrest/?iref=mpstoryview - http://www.telegraph.co.uk/finance/financetopics/bernard-madoff/3869934/Bernard-Madoff-how-did-heget-away-with-it-for-so-long.html - http://www.iht.com/articles/reuters/2008/12/12/business/OUKBS-UK-MADOFF-ARREST.php - http://en.wikipedia.org/wiki/Ponzi_scheme - http://en.wikipedia.org/wiki/Bernard_Madoff - http://s.wsj.net/public/resources/documents/st_madoff_victims_20081215.html - http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/7784925.stm - http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1029052&KategoriID=3 - http://www.cnnturk.com/2008/ekonomi/dunya/12/15/madoff.skandali.buyuyor/504729.0/index.html - http://www.forbes.com/2008/12/19/sec-madoff-pitt-biz-wall-cz_cc_1219pitt.html - http://www.dw-world.de/popups/popup_printcontent/0,,3880572,00.html - http://www.nytimes.com/2008/12/25/business/25madoff.html?_r=1 - http://www.boston.com/business/articles/2009/01/08/the_whistleblower/ - http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10633218.asp 30 ARAÞTIRMA AVRUPA MEVDUAT SÝGORTA SÝSTEMÝNDE GÜNCEL GELÝÞMELER Avrupa Mevduat Sigorta Kuruluþlarýna Ýliþkin Direktifin kilit yönlerini geliþtirmek amacýyla bir öneri oluþturmuþtur. Bu giriþimin amacý mudilerin Avrupa bankalarýna ve AB finansal güvenlik aðýna olan güvenini sürdürmek olarak açýklanmýþtýr. Amerika Birleþik Devletlerinde baþlayan ve dünya ekonomisini sarsan kriz, Avrupa Birliði ülkelerinde mevduat sigorta sisteminin de sorgulanmasýna neden olmaktadýr. Bazý üye ülkelerin, mevduat garanti sýnýrýný artýrmasý veya kapsama dahil tüm mevduatý garanti altýna almasý, rekabet eþitsizliði yaratmýþtýr. Yapýlmasý planlanan deðiþikliklerle, üye ülkeler arasýnda sigorta sistemlerinin uyumlu hale getirilerek sorunlarýn çözümlenmesi hedeflenmektedir. Avrupa Komisyonunun Avrupa Mevduat Sigorta Kuruluþlarýna Ýliþkin Direktif (94/19/EC)te deðiþiklik önerisi ve Avrupa Parlamentosunun teklifi, bu kapsamda deðerlendirilmektedir. Avrupa Komisyonunun Direktif Deðiþiklik Önerisi Avrupa Komisyonu, 15 Ekim 2008 tarihinde Avrupa Mevduat Sigorta Kuruluþlarýna Ýliþkin Direktifin kilit yönlerini geliþtirmek amacýyla bir öneri oluþturmuþtur. Bu giriþimin amacý mudilerin Avrupa bankalarýna ve AB finansal güvenlik aðýna olan güvenini sürdürmek olarak açýklanmýþtýr. Direktif deðiþiklik önerisi, 7 Ekim 2008 tarihinde bir araya gelen üye ülke maliye ve ekonomi bakanlarýnýn mutabakatlarýna dayanýlarak hazýrlanmýþtýr. Avrupa Komisyonu, önerisini þu þekilde gerekçelendirmektedir: Avrupa Birliði Konseyi 7 Ekim 2008 tarihinde finansal sektörün güveninin ve düzgün iþlemesinin yeniden saðlanmasýnýn bir öncelik olduðuna karar vermiþtir. Konsey, bireysel tasarruf sahiplerinin mevduatlarýný korumak için gereken tüm önlemleri almayý taahhüt etmiþ ve Komisyonun mevduat garanti kuruluþlarýnýn yakýnlaþmasýný teþvik etmek için uygun bir öneriyi acilen sunma isteðini sýcak karþýlamýþtýr. Asgari 20.000 Euro tutarýndaki mevduat sigortasý, 1994 yýlýndan beri deðiþtirilmemiþtir. Tasarruf daðýlýmý ve AB vatandaþlarýnýn mevcut ortalama mevduatýnýn yaklaþýk 30.000 Euro olduðu dikkate alýndýðýnda bu tutar yetersiz kalmýþ, mudilerin güvenini sürdürmek için kapsam seviyesinin ciddi biçimde artýrýlmasý ihtiyacý ortaya çýkmýþtýr. Üç ay olan ve dokuz aya kadar uzatýlabilen mevcut ödeme süresi, mevduat sahiplerinin ihtiyaç ve beklentilerini karþýlamamakta, güvenini sarsmaktadýr. Birçok mevduat sahibinin bir haftadan kýsa bir süre içerisinde ciddi finansal zorluklarla karþýlaþmasý mümkündür. Mevcut Direktif %10a kadar birlikte sigortaya (co-insurance)* izin vermekte olup, bu durumun, mudinin güvenini zedelediði ve sorunlarý aðýrlaþtýrdýðý kanýtlanmýþtýr. Ahlâki istismar savý bireysel yatýrýmcýlarýn, bankalarýnýn finansal saðlamlýðýný genellikle deðerlendiremeyeceði göz önüne alýndýðýnda, kabul edilebilir deðildir. Avrupa Komisyonu, yukarýda belirtilen gerekçelerden ötürü Direktifin temel olarak üç alanda gözden geçirilmesi gerektiðini savunmaktadýr: Asgari garanti sýnýrýnýn yükseltilmesi, Ödeme süresinin azami 3 güne düþürülmesi, Birlikte sigortanýn (co-insurance) kaldýrýlmasý. Komisyon tarafýndan 15 Ekim 2008 tarihinde Direktifte aþaðýdaki deðiþiklikler önerilmiþtir: 20.000 Euroluk asgari garanti tutarýnýn, ilk aþamada 50.000 Euroya, 31 Aralýk 2009 tarihinde 100.000 Euroya yükseltilmesi. Tahminlere göre böylelikle, mevcut durumda yaklaþýk %65 düzeyinde olan sigorta kapsamýndaki mevduatýn sigortaya tâbi olan kýsmýnýn, yaklaþýk olarak %80 (50.000 Euro için) ve %90 (100.000 Euro için)a çýkarýlmasý * Co-insurance uygulamasýnda sigorta kapsamýndaki mevduat sahiplerine yapýlacak ödemelerde mevduatlarýn önceden belirlenen belirli bir oraný tazminat tutarýndan düþülmektedir. Ýnceleme: Egemen EROÐLU Fon Uzman Yardýmcýsý Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi 31 20 20 ARAÞTIRMA Bu aþamadan sonra Direktif deðiþiklik önerisinin AB Konseyi tarafýndan onaylanmasý beklenmektedir. Direktif, AB Resmî Gazetesinde yayýmý takip eden üçüncü gün yürürlüðe girecektir. Daha sonra ülkeler, belirlenen süreler içinde mevzuatlarýný Direktife uyumlu hale getireceklerdir.Direktifte deðiþikliðe gidilmesi, garanti tutarý ve ödeme süresi hususlarýnda, ülkemiz uygulamalarýný AB Direktifleri ile uyumsuz hale getirecektir. mümkün olacaktýr. Mevcut direktife göre, kapsama girecek ödemeler, bir kredi kuruluþunun kesin ve muaccel mevduatlarýný ödeyemeyeceðinin net bir biçimde anlaþýlmasýndan sonraki 21. günde belirlenmekte iken, Avrupa Komisyonunun önerisi bu süreyi 3 güne indirmektedir. 3 günlük süre, ilgili bilgilerin, mevduat sigorta kuruluþu tarafýndan edinilmesinden sonra iþlemeye baþlayacaktýr. Böylece yetkili kuruluþ tarafýndan, ödeme yapýlmasýna karar verildiði takdirde, 21 günlük karar süreci hýzlý ödemeye engel olmamak amacýyla 3 güne indirilecektir. Mevcut direktif uyarýnca 3 ay olan ve 9 aya kadar uzatýlabilen, mevduat sahiplerinin ihtiyacýný karþýlamayacak uzunlukta olan, ödeme süresinin 3 güne indirilmesi. Birlikte sigorta (co-insurance) uygulamasýnýn, mudi açýsýndan güven sorununa yol açabileceðinden, kaldýrýlmasý. Avrupa Parlamentosu Tarafýndan Kabul Edilen Direktif Deðiþikliði Komisyonun önerisi, 18 Kasým 2008 tarihinde Avrupa Merkez Bankasý önerisi alýndýktan ve Aralýk 2008 tarihinde AB Konseyinde tartýþýldýktan sonra, 18 Aralýk 2008 tarihinde Avrupa Parlamentosunda bazý deðiþikliklerle kabul edilmiþtir: Garanti tutarý 30 Haziran 2009 tarihine kadar 50.000 Euroya ve Avrupa Komisyonu, 31 Aralýk 2009 tarihine kadar Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi'ne, böyle bir artýþýn ve böyle bir uyumlaþtýrmanýn uygun olmayacaðý, tüketicinin ve finansal piyasa istikrarýnýn garanti edilmesi ve üyeler arasýndaki rekabet bozulmalarýndan kaçýnýlabilmesi için tüm üye devletlerde uygulanabilir olmayacaðý kararýný içeren karþýt bir deðerlendirme göndermediði sürece 31 Aralýk 2010 tarihine kadar 100.000 Euroya yükseltilecektir. Komisyon, Uyumlulaþtýrýlmýþ Tüketici Fiyatlarý Endeksindeki deðiþiklikleri temel alarak, Avrupa Birliðindeki enflasyon oranýyla uyumlu biçimde bu tutarlarý ayarlayabilecektir. Avrupa Komisyonunun bir kredi kuruluþunun kesin ve muaccel mevduatlarýný ödeyemeyeceðinin net bir biçimde anlaþýlmasýndan sonra, ödenecek tutarýn belirlenmesine kadar geçecek süreyi azami 3 güne indirme önerisi Parlamentoda, üye ülkeler tarafýndan en geç 31 Aralýk 2010a kadar yürürlüðe konmak þartýyla, 5 iþ günü olarak deðiþtirilmiþtir. Ödeme süresi, üye ülkeler tarafýndan en geç 31 Aralýk 2010da yürürlüðe konmak þartýyla, 20 iþ gününe indirilmiþtir. Bu süre sýnýrý, mevduat sahipleri ve mevduatlarla ilgili haklarýn teyidi için gerekli olan tam ve doðru verinin toplanmasý ve iletilmesini kapsar. Tamamen istisnaî durumlarda ve bazý özel durumlarda, mevduat sigorta kuruluþu, ek süre için yetkili otoriteye baþvurabilir. Ancak bu ek süre 10 iþ gününü geçemez. Komisyon, Direktifin yürürlüðe girmesinden iki yýl sonra, ödeme süresinin etkinliði ve ödeme prosedürlerindeki gecikmelere iliþkin olarak, ödeme süresinin 10 iþ günü daha kýsaltýlýp kýsaltýlamayacaðýný deðerlendiren bir rapor sunacaktýr. Birlikte sigorta (co-insurance) kaldýrýlmýþtýr. Yürürlük ve Türkiyeye Etkileri Bu aþamadan sonra Direktif deðiþiklik önerisinin AB Konseyi tarafýndan onaylanmasý beklenmektedir. Direktif, AB Resmî Gazetesinde yayýmý takip eden üçüncü gün yürürlüðe girecektir. Daha sonra ülkeler, belirlenen süreler içinde mevzuatlarýný Direktife uyumlu hale getireceklerdir. Direktifte deðiþikliðe gidilmesi, garanti tutarý ve ödeme süresi hususlarýnda, ülkemiz uygulamalarýný AB Direktifleri ile uyumsuz hale getirecektir. Kaynaklar PreLex, http://ec.europa.eu/prelex/detail_dossier_real.cfm?CL=en&DosId=197503 Deposit Guarantee Schemes, http://ec.europa.eu/internal_market/bank/guarantee/index_en.htm Proposal for a Directive of the European Parliament and of the Council amending Directive 94/19/EC on Deposit Guarantee Schemes as regards the coverage level and the payout delay, http://ec.europa.eu/internal_market/bank/docs/guarantee/dgs_proposal_en.pdf Citizent Summary: Improvement of depositor protection, http://ec.europa.eu/internal_market/bank/docs/guarantee/citsum_en.pdf Deposit-guarantee schemes as regards the coverage level and the payout delay, http://www.europarl.europa.eu/sides/getDoc.do?pubRef=-//EP//TEXT+TA+P6-TA-20080630+0+DOC+XML+V0//EN 32 HUKUK YURT DIÞI TEBLÝGAT USULLERÝ Yabancý devletlerden istinabe talep edilmesi ve yabancý devletlerde bulunanlara tebligat yapýlabilmesi için öncelikle o devlet ile Türkiye arasýnda ikili anlaþma veya çok taraflý sözleþme olup olmadýðýna bakýlýr. Giriþ Genel olarak tebligat hukuksal bir iþlemden ilgili kimsenin haber almasýný saðlamak amacýyla yetkili makamýn yasal biçimde ve yazý veya ilan ile yapacaðý belgeleme iþlemidir.1 Tebligat iþlemi niteliði itibariyle usul ve þekil iþlemi olup, geçerliliði ancak Kanunda belirlenen þekil kurallarýna uyularak yapýlmýþ olmasýna baðlýdýr. Bu konuda iç hukukumuzda özel düzenlemeler yapýlmýþ olup, 7201 sayýlý Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüðü ile amme alacaklarýnda uygulanan Vergi Usul Kanununun tebligata iliþkin hükümlerinde Türkiyeden yurt dýþýna yapýlacak tebligat ile yurt dýþýndan Türkiyeye yapýlacak tebligatlar özel olarak düzenlenmiþtir. Usulî bir iþlem olan tebligat devletlerin yargý yetkisine iliþkin bulunduðundan yurt dýþýnda tebligat, talep edilen ülkenin kanunlarýna göre yapýlmak zorundadýr. Bununla birlikte, uluslararasý geliþen iliþkilere baðlý olarak yabancýlýk unsuru bulunan davalarýn artmasý, milletlerarasý adlî yardým kavramýnýn ortaya çýkmasýna neden olmuþ; devletler, birbirlerinin ülkesinde tebligat ve adlî yardýmýn diðer bir konusu olan istinabeyi gerçekleþtirebilmek için iki ve çok taraflý milletlerarasý sözleþmeler yapmýþlardýr. Yut Dýþý Tebligat Usulleri Kural olarak, yabancý devletlerden istinabe talep edilmesi ve yabancý devletlerde bulunanlara tebligat yapýlabilmesi için öncelikle o devlet ile Türkiye arasýnda ikili anlaþma veya çok taraflý sözleþme olup olmadýðýna bakýlýr. Eðer bir anlaþma veya sözleþme varsa tebligat veya istinabe söz konusu anlaþma veya sözleþme hükümlerine göre yerine getirilir.2 Uygulamada sözleþme hükümleri hakkýnda eksik bilgi nedeniyle tebligat evrakýnýn eksik veya usulsüz düzenlenmesi nedeniyle teblið iþleminin yerine getirilmesi uzun zaman almaktadýr. Adalet Bakanlýðý Uluslararasý Hukuk ve Dýþ Ýliþkiler Genel Müdürlüðünün Türkiyeden Yurtdýþýna ve Yurtdýþýndan Türkiyeye Yapýlacak Tebligat ve Ýstinabe Ýþlemlerinde Uygulanacak Esaslar konulu 01.03.2008 tarih ve B.03.0.UÝG. 0.00.06 /10.06.02/1-1 sayýlý Genelgesinde (Genelge) yurt dýþý tebligat usulleri ile uygulamada yapýlmasý gereken iþlemler ayrý ayrý açýklanmýþtýr. I-Uluslararasý Adli Yardým Ýlkelerine Göre Tebligat Tebligat talebinin iletileceði devlet ile Türkiye arasýnda bu konuda herhangi bir anlaþma veya sözleþme yoksa teblið, uluslararasý adli yardýmlaþmanýn esasýný teþkil eden karþýlýklýlýk ilkesi çerçevesinde 7201 sayýlý Tebligat Kanunu (madde 25/3) ve Tebligat Tüzüðü (madde 36/1) ile Vergi Usul Kanunu (madde 97) hükümlerine göre yapýlýr. Buna göre yurt dýþýnda bulunanlara teblið olunacak evrak, tebligatý çýkaran merciin baðlý bulunduðu Bakanlýk aracýlýðýyla Dýþiþleri Bakanlýðýna, oradan da o yerdeki Türkiye Büyükelçiliðine veya Baþkonsolosluðuna gönderilir. Hukuki konularda adli makamlarca ve noterliklerce yurt dýþýnda bulunanlara tebliði talep edilen evrak Adalet Bakanlýðý aracýlýðý ile diplomatik yoldan, tebliðin yapýlacaðý devletteki yetkili makamlara ulaþtýrýlýr. Uluslararasý adli yardýmlaþma kurallarý çerçevesinde yabancý devlet yetkili makamlarýna gönderilecek tebligat talebine esas olmak üzere Genelge Ek (1)de yer alan tebligat talebi ile eki belgelerin ikiþer takým olarak düzenlenmesi ve yabancý devletin diline tercüme edilmiþ onaylý ikiþer örneðinin de eklenmesi gerekmektedir. Talep yazýsý, talep eden makam 1 E1 Ejder Yýlmaz, Hukuk Sözlüðü, Ankara, 1996, s. 794 2 Adalet Bakanlýðýnýn Türkiyeden Yurtdýþýna ve Yurtdýþýndan Türkiyeye Yapýlacak Tebligat ve Ýstinabe Ýþlemlerinde Uygulanacak Esaslara ait 01.03.2008 tarih ve B.03.0.UÝG.0.00.06/10.06.02/1-1 sayýlý Genelgesi Av. Þerife ENGÝN Tahsilat Daire Baþkanlýðý 33 20 20 HUKUK Türkiye 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleþmesi, 1965 tarihli Hukukî ve Ticarî Konularda Adlî ve Gayrýadlî Belgelerin Yabancý Memleketlerde Tebliðine Dair Lahey Sözleþmesine (1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesi) taraftýr. tarafýndan düzenlenerek imzalanmalý ve bu makamýn resmî mührünü taþýmalýdýr. II- Uluslararasý Adli Yardým Sözleþmelerine Göre Tebligat 1) Yabancý Devlet Ýle Türkiye Arasýnda Çok Taraflý Adli Yardýmlaþma Sözleþmesi Bulunmasý Halinde Yurt Dýþý Tebligat Türkiye 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleþmesi, 1965 tarihli Hukukî ve Ticarî Konularda Adlî ve Gayrýadlî Belgelerin Yabancý Memleketlerde Tebliðine Dair Lahey Sözleþmesine (1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesi) taraftýr. 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinde sadece tebligat konularý düzenlemekte olup bu sözleþme, 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleþmesine de taraf olan Devletler arasýnda özel nitelikte hükümler taþýmasý nedeniyle önceliðe sahiptir. Dolayýsýyla, her iki Sözleþmeye taraf olan devletler bakýmýndan tebligat iþlemleri 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesine göre yerine getirilecektir. a)1965 Tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesine Göre Tebligat Sözleþmeye taraf olan devletler Genelge Ek (3)te sayýlmýþtýr. 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesi yabancý devletlerde teblið edilmek üzere hukuki veya ticari konularda adli veya gayriadli belgelerin gönderilmesi söz konusu olan bütün hallerde uygulanýr (m. 1/1). Ancak muhatabýn adresinin bilinemediði durumlarda uygulanamaz (m. 1/2). 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinin 2nci maddesinde, tebligatýn daha çabuk ve kolay yapýlmasýný saðlamak amacýyla taraf devletlerin teblið taleplerini kabul etmek ve 3 ila 6ncý maddelerinin hükümlerine göre iþlem yapmak üzere bir Merkezî Makam tayin etmeleri öngörülmüþtür. Türkiyede Adalet Bakanlýðý Uluslararasý Hukuk ve Dýþ Ýliþkiler Genel Müdürlüðü Merkezî makam görevini yerine getirmektedir. Sözleþmeye taraf devletlerin Merkezî makamlarý ve yazýþma dilleri Genelge Ek (4)te yer almaktadýr. Merkezi Makam (Adalet Bakanlýðý Uluslararasý Hukuk ve Dýþ Ýliþkiler Genel Müdürlüðü) Aracýlýðý ile Tebligat Usulü Tebligat evraký, Sözleþmenin ekini teþkil eden örneðe uygun olarak Adalet Bakanlýðý tarafýndan hazýrlanan ve uygulamada 184 numaralý form olarak adlandýrýlan talepname ile bu talepnameye eklenen teblið belgelerinden meydana gelir. Dört sayfadan oluþan bu talepnamenin Genelge Ek (5)te yer alan örneðe 34 uygun olmasý gerekmektedir. Genel olarak, talepname ve gerekse ekindeki muhataba teblið edilecek bütün belgeler ikiþer takým olarak düzenlenecektir. Talepnamenin boþ kýsýmlarý gönderileceði devletin dilinde veya Ýngilizce ya da Fransýzca yazýlacaktýr. Talepnamenin ekinde gönderilen ve muhataba teblið edilecek Türkçe belgelere, ayrýca gönderileceði devletin dilinde tercümeleri de eklenecektir. Talepnameye, teblið zarfý ve muhataba tebliði gerekmeyen diðer evrak eklenmeyecektir. Uygulamada 184 numaralý formun eksik veya hatalý düzenlenmesi nedeniyle evrakýn teblið edilemeyerek geri gönderilmesine sýkça rastlanýlmasý nedeniyle Genelgede 184 numaralý formun düzenleme þekli detaylý þekilde açýklanmýþtýr. Buna göre talepnamenin birinci sayfasýna talepte bulunan makamýn adý ve adresi, bulunduðu yer ve dosya numarasý ile yabancý ülke makamýnýn adresi, açýk adresi bilinmiyorsa Ýrlanda Yetkili Adli Makamýna gibi gideceði devletin yetkili adli makamýna ibaresi yazýlacaktýr. Talepnamenin teblið þekline iliþkin kýsmýnda seçenekler yer almaktadýr; (a) bendine göre, talep edilen devletin merkezî makamý, tebliði istenilen belgeleri muhataba, kendi ülkesinde düzenlenmiþ olup yine o ülkede oturan kiþilere yapýlacak tebligatlarda öngörülen usule göre teblið edecektir. (b) bendine göre, talep edilen devletin kanununa aykýrý olmamak kaydý ile talepte bulunan tarafýndan belirtilen özel usul ile tebligat yapýlacaktýr. (c) bendine göre ise, kendi arzusu ile kabul ettiði takdirde muhataba tevdi suretiyle tebligat iþlemi gerçekleþtirilecektir. Talepnamenin evrak listesi baþlýklý kýsmýna, formun ekini teþkil eden ve teblið edilecek olan belgelerin listesi yazýlacaktýr. Talepnamenin sað alt kýsmýnda; teblið belgelerini çýkaran merciin yeri, hâkim, icra müdürü veya noter gibi yetkili kiþinin sicil numarasý, imzasý ile o merciin mührü ve düzenlendiði tarih yer alacaktýr. Talepnamenin arka sayfasýnda bulunan tasdikname kýsmý, tebligat iþlemi talep edilen devlet merciince gerçekleþtirildikten sonra, yine bu devletin yetkili merci tarafýndan doldurulacaktýr. Bu nedenle bu bölüme hiçbir þey yazýlmayacaktýr. Üçüncü sayfasýna teblið edilecek evrakýn özet kýsmý, dördüncü sayfasýnda ise tebligatla ilgili uyarýlar yer almaktadýr. HUKUK Doðrudan Tebligat Usulü 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinde kabul edilen tebligat yöntemi, kural olarak Merkezî makamlar aracýlýðý ile tebligat olup, 8inci madde ile taraf devletlere konsolosluklarý aracýlýðý ile sadece kendi vatandaþlarýna tebligat yapma olanaðý tanýnmýþ bulunmaktadýr. Sözleþmenin 10/a maddesi uyarýnca Genelge Ek (6)da yer alan devletler, ülkelerinde muhataplara doðrudan posta vasýtasýyla tebligat yapýlmasýný kabul etmiþlerdir. Buna göre, tebliði çýkaracak yetkili merci tarafýndan, tebliði istenen belgelerin Türkçesi ile muhatabýn dilinde yapýlmýþ çevirisinin, 184 numaralý form ekinde, Adalet Bakanlýðý aracý kýlýnmaksýzýn iadeli taahhütlü posta yolu ile doðrudan muhatabýn adresine gönderilmesi mümkün bulunmaktadýr. Merkezî makamlarýn sözleþme garantilerine uygunluk denetimini ortadan kaldýrdýðý için, taraflarýn savunma hakkýný kýsýtlamayacak bir biçimde ve azamî özenle kullanýlmasý ve uygulama ile ilgili olarak tereddüt oluþmasý halinde Adalet Bakanlýðýndan bilgi talep edilmesi uygun olacaktýr. Türkiye Tarafýndan 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesine Konulan Çekince ve Beyanlar Türkiye, 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinin 8inci ve 10uncu maddelerine çekince koyarak, diplomatik memurlarýn ve konsolosluk görevlilerinin sadece kendi vatandaþlarýna teblið yapabilme yetkilerini kabul etmiþ, 10uncu maddede belirtilen teblið usullerini ise reddetmiþtir. Türkiye, Sözleþmenin 15inci maddesinin 2nci fýkrasý uyarýnca yaptýðý beyan ile, Âkit devletlerden her birinin, 1inci fýkra hükümlerine raðmen teblið veya teslim keyfiyetini belirten bir teblið tasdiknamesi alýnmamýþ olsa bile, yurt dýþýnda tebligatýn yapýldýðý anlaþýlýr ve gönderme tarihinden itibaren 6 aydan fazla zaman geçmiþ bulunursa, tebligatýn yapýldýðýný resmen bildiren teblið tasdiknamesi elde edilemez ise, mahkeme, Türkiyedeki dava ile ilgili kararýný, teblið tasdiknamesi olmadan da verebilecektir. 1965 tarihli Lahey Tebligat Sözleþmesinin 16ncý maddesine göre, adli bir belgenin teblið edilmek üzere yabancý devlet makamlarýna gönderilmiþ ve mahkemeye gelmeyen davalý aleyhine karar verilmiþ olmasý halinde; davalýnýn kendi kusuru bulunmaksýzýn savunmasýný hazýrlamak üzere, belgeden veya kanun yollarýna müracaat etmek için mahkeme kararýndan zamanýnda haberdar olmamasý ve davalý tarafýndan ileri sürülen defilerin dayanaktan yoksun bulunmamasý halinde hâkim, kanun yollarýna müracaatýný saðlamak üzere, süre aþýmýnýn davalý hakkýndaki sonuçlarýný kaldýrmaya yetkilidir. Türkiye, 16ncý maddenin 2nci fýkrasý uyarýnca yaptýðý beyan ile bu maddede bildirilen taleplerin, kararýn verildiði tarihten itibaren bir sene içinde ileri sürülmemesi halinde kabul edilmeyeceðini açýklamýþtýr. Türkiye bir çok ülkeyle tebligat ve istinabe hükümlerinin yer aldýðý iki taraflý adlî yardým sözleþmeleri akdetmiþtir. Bu sözleþmelerde tebligat ve istinabe taleplerinin yapýlma usul ve þekli, büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. b) 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleþmesi Türkiye, Sözleþmenin 6ncý maddesine koyduðu çekince ile, bu maddede bildirilen teblið usullerini reddetmiþ, ancak diplomatik memurlar veya konsolosluk görevlilerinin, sadece kendi vatandaþlarýna teblið yapabileceðini, 15inci maddesine koyduðu çekince ile de, diplomatik memurlarýn veya konsolosluk görevlilerinin sadece kendi vatandaþlarýna karþý istinabe yapabilme yetkisini kabul etmiþtir. Sözleþmeye taraf olan devletler Genelge Ek (9)da sayýlmýþtýr. Sözleþmenin 1 ilâ 7nci maddelerinde tebligata iliþkin hükümler düzenlenmiþtir. Sözleþme kapsamýnda tebligat evraký, Genelge Ek (1)de yer alan bir talepname ile buna ekli teblið edilecek belgelerden meydana gelir. Talep yazýsý ile ekindeki belgelerin ikiþer takým olarak düzenlenmesi ve buna, yabancý devletin diline tercüme edilmiþ onaylý ikiþer örneðinin de eklenerek Adalet Bakanlýðýna gönderilmesi gerekmektedir. Talep yazýsý, talep eden makam tarafýndan düzenlenerek imzalanmalý ve bu makamýn resmî mührünü taþýmalýdýr. Sözleþme uyarýnca talep edilen devletin dilinde tercümesi bulunmayan evrak, ancak muhatabý kabul ettiði takdirde teblið edilebilmektedir. Bu sebeple, muhatabýn tebliðden kaçýnmasý nedeniyle evrakýn geri çevrilmemesi için o devlet dilinde tercümelerinin eklenmesi gerekmektedir. 2) Yabancý Devlet Ýle Türkiye Arasýnda Ýki Taraflý Adlî Yardým Anlaþmasý Bulunmasý Halinde Tebligat Usulü Türkiye bir çok ülkeyle tebligat ve istinabe hükümlerinin yer aldýðý iki taraflý adlî yardým sözleþmeleri akdetmiþtir. Bu sözleþmelerde tebligat ve istinabe taleplerinin yapýlma usul ve þekli, büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Genel olarak, iki taraflý adlî yardým sözleþmelerine göre yapýlacak tebligat talebinde; evrakýn Türkçe düzenlenmesi ve talep edilen devletin dilinde (veya anlaþmada yazýlý dillerden birine) yapýlmýþ onaylý 35 20 20 HUKUK Türkiye Büyükelçiliði veya Konsolosluðuna baþvurmasýna raðmen evrakýný almaktan kaçýnmasý halinde bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliðin yapýlmýþ sayýlacaðý hükme baðlanmýþtýr. tercümelerinin eklenmesi gerekir. Tebligat evrakýna, talep eden ve edilen makamlar, davanýn niteliði, taraflarýn isim, adres, uyrukluk ve varsa temsilcileri, muhatabýn adý ve adresi ve tebliði istenen belgelere ait bilgileri içeren bir talep yazýsý eklenmeli, talepname talep eden devletin dilinde düzenlenmeli veya bu taraf dilinde yapýlmýþ onaylý tercümesi bulunmalýdýr. III-Yurt Dýþýnda Bulunan Türk Vatandaþlarý, Türk Memurlarý ve Türk Askeri Þahýslarýna Tebligat Usulü a ) Yu r t D ý þ ý n d a B u l u n a n Vatandaþlarýna Tebligat Türk 720l sayýlý Tebligat Kanunu (madde 25/a) hükmü ile Vergi Usul Kanunu (madde 97/2) uyarýnca, yurtdýþýnda bulunan Türk vatandaþlarýna, yabancý devlet makamý aracý kýlýnmadan o yerdeki Türkiye siyasî memuru veya konsolosu tarafýndan doðrudan tebligat yapýlabilir. Bu halde herhangi bir tercüme iþlemine gerek bulunmamaktadýr. Bununla birlikte, Türk vatandaþlarýna tebligatýn iki taraflý anlaþma veya çok taraflý sözleþme hükümleri ya da uluslararasý adli yardýmlaþma kurallarý çerçevesinde yapýlabilmesi de mümkündür. Bu yolla yapýlan tebligatýn mutlaka yabancý devletin yetkili makamý aracýlýðýyla yapýlmasý ve evraka tercüme eklenmesi gerekmektedir. Tebligat Kanununun 25/a maddesinin 3üncü fýkrasýnda, tebliðin konusu ile hangi merci tarafýndan çýkarýldýðý bilgilerinin yer aldýðý ve 30 gün içinde baþvurulmadýðý takdirde tebliðin yapýlmýþ sayýlacaðý ihtarýný içeren bildirimin, muhataba o devletin izin verdiði yöntemle gönderileceði; maddenin 4üncü fýkrasýnda da, bildirimin o devletin mevzuatýna göre muhataba teblið edildiði belgelendirildiðinde, teblið tarihinden itibaren 30 gün içinde Türkiye Büyükelçiliði veya Konsolosluðuna baþvurulmadýðý takdirde tebligatýn 30uncu günün bitiminde yapýlmýþ sayýlacaðý, muhatabýn Türkiye Büyükelçiliði veya Konsolosluðuna baþvurmasýna raðmen evrakýný almaktan kaçýnmasý halinde bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliðin yapýlmýþ sayýlacaðý hükme baðlanmýþtýr. 36 Dýþiþleri Bakanlýðý vasýtasýyla yapýlacaðý; 2nci fýkrasýnda da, yabancý devlette bulunan askerî ataþe, subay, astsubay veya askerî memur gibi askerî þahýslara tebligatýn baðlý bulunduklarý Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri veya Jandarma Genel Komutanlýklarý vasýtasýyla yapýlacaðý belirtilmiþtir. Yabancý devlette bulunan Türk memurlarýna veya askerî þahýslara, adli makamlarca tebligat, Türk vatandaþlarýna yapýlan teblið usulüne göre yapýlacaktýr. Buna göre, Tebligat Tüzüðüne uygun olarak düzenlenecek teblið mazbatalý zarf, içerisine tebliði istenen belgeler konularak, bir takým halinde ilgili makama iletilmek üzere Adalet Bakanlýðýna gönderilecektir. Ayrýca yabancý dilde tercümesine gerek bulunmamaktadýr. IV- Yabancý Devlet Ýle Türkiye Arasýnda Ayný Zamanda Ýkili Adli Yardým Anlaþmasý ve Çok Taraflý Sözleþme Bulunmasý Halinde Tebligat Usulü Bu durumda hangi anlaþma tebligatýn daha kolay ve etkin bir biçimde yapýlmasýna imkan tanýnýyor ise teblið o anlaþmaya göre yapýlacaktýr. Bununla birlikte çok taraflý anlaþmalarla tebligatýn yetkilendirilmiþ makamlar aracýlýðý ile daha saðlýklý ve sistemli bir biçimde yapýlmasý nedeni ile kural olarak çok taraflý sözleþmenin uygulanmasý; ikili anlaþmada tebligatý kolaylaþtýran bir hüküm var ise ikili anlaþma hükümlerinin uygulanmasý; tereddüte düþülmesi durumunda ise yine ikili anlaþmaya göre iþlem yapýlmasý uygun olacaktýr. V- Tebligat Evrakýnýn Tanziminde Uyulmasý Gereken Hususlar b ) Yu r t D ý þ ý n d a B u l u n a n T ü r k Memurlarýna ve Askerî Þahýslara Tebligat Genelgede tebligat evrakýnýn tanziminde uyulmasý gereken hususlar ayrýca düzenlenmiþtir. Buna göre; yurt dýþýna gönderilecek belgelerde silinti, kazýntý bulunmamasýna, örnek, fotokopi ve tercümelerin okunaklý, düzgün þekilde düzenlenmesine, onay, mühür ve imzalarýn evrakýn ilgili kýsýmlarýna düzenli ve okunaklý olarak konulmasýna özen gösterilmeli, tebligatta muhatabýn ad ve soyadýnýn (varsa ana ve baba adý ile doðum yeri ve tarihinin), tam ve açýk adresi ile vatandaþlýðýnýn gösterilmesi ve bunlarýn mutlaka mekanik yazýlýmla düzenlenmesi gerekmektedir. 7201 sayýlý Tebligat Kanununun 27nci maddesinin 1inci fýkrasýnda, yabancý bir devlette resmî bir görevle bulunan büyükelçi, baþkonsolos, konsolos, siyasî memur, idarî ve ticari ataþe gibi Türk memurlarýna tebligatýn, Teblið evrakýnýn tercümesi hukuk terimlerine vakýf bir tercümana yaptýrýlmalý, tercümeyi yapan kiþi tarafýndan adý, soyadý ve unvaný yazýlarak, tercümenin her sayfasý imzalanmalý, tercümenin hangi dilde yapýldýðý belirtilmeli HUKUK ve tercüme metnine, tercümenin yapýldýðý dilde aslýna uygunluk þerhi konulmalýdýr. Tebligat Tüzüðünün 39uncu maddesi uyarýnca, yabancý devletlere gönderilecek teblið evraký duruþma günü gibi ayný zamanda muayyen bir gün bildirimini de içeriyorsa evrakýn, postada olabilecek gecikmeler de dikkate alýnarak tespit edilen günden en az 3 ay önce Adalet Bakanlýðýna ulaþacak þekilde gönderilmesi zorunludur Tebligat Tüzüðünün 37nci maddesi gereðince Adalet Bakanlýðýnca her takvim yýlý baþýnda çýkarýlan ve Resmî Gazetede yayýmlanan Yurt Dýþý Tebligat ve Ýstinabe Taleplerinde Uyulmasý Gereken Usul ve Esaslara Dair Teblið de tebligat yapýlacak ülkeler yönünden ne kadar masraf yatýrýlacaðý ilan edilmekte olup, teblið masrafýnýn belirlenmesinde söz konusu tebliðin esas alýnmasý gerekmektedir. 2009 yýlý için Yurtdýþýna Tebligat ve Ýstinabe Taleplerinde Uyulmasý Gereken Usul ve Esaslara Dair Teblið 23.12.2008 tarih ve 27089 sayýlý Resmi Gazetede yayýmlanmýþtýr. Türk vatandaþlarýna tebligatýn iki taraflý anlaþma veya çok taraflý sözleþme hükümleri ya da uluslararasý adli yardýmlaþma kurallarý çerçevesinde yapýlabilmesi de mümkündür. Kaynaklar Ejder Yýlmaz, Hukuk Sözlüðü, Ankara, 1996 Ejder Yýlmaz/Tacar Çaðlar, Tebligat Hukuku, Ankara, 1999 Adalet Bakanlýðýnýn Türkiyeden Yurtdýþýna ve Yurtdýþýndan Türkiyeye Yapýlacak Tebligat ve Ýstinabe Ýþlemlerinde Uygulanacak Esaslara ait 01.03.2008 tarih ve B.03.0.UÝG.0.00.06/ 10.06.02/1-1 sayýlý Genelgesi 23.12.2008 tarih ve 27089 sayýlý Resmi Gazetede Yayýmlanan Adalet Bakanlýðýnýn 2009 yýlý Yurtdýþýna Tebligat ve Ýstinabe Taleplerinde Uyulmasý Gereken Usul ve Esaslara Dair Teblið. http://www.yayin.adalet.gov.tr/17_sayi%20i%C3%A7erik/Mehlika%20AYTA%C3%87.htm 37 20 20 ARAÞTIRMA Türkiyede Uygulanan Açýk Enflasyon Hedeflemesý Döneminde TÜKETÝCÝ KREDÝLERÝNDEKÝ GELÝÞMELER Genel anlamda iki çeþit enflasyon hedeflemesinden söz etmek mümkündür. Bunlar, örtülü enflasyon hedeflemesi ve açýk enflasyon hedeflemesidir. Esnek veya örtük enflasyon hedeflemesi, merkez bankasýnýn enflasyon hedefinin yanýnda diðer makro ekonomik deðiþkenlerle de ilgilenmesidir. I. GÝRÝÞ Enflasyon hedeflemesi stratejisi ilk defa 1989 yýlýnda Yeni Zelandada uygulanmaya baþlamýþtýr. Ülkemizde de, 2002 yýlýndan itibaren örtülü olarak uygulanmaya baþlanmýþ ve 2006 yýlýndan itibaren de açýk enflasyon hedeflemesine geçilmiþtir. Enflasyon hedeflemesinde fiyat istikrarýnýn saðlanmasý temel amaçtýr. Bunu gerçekleþtirebilmek için de sýký bir para politikasýnýn uygulanmasý gerekir. Bu çalýþmada fiyat istikrarýný saðlamak amacýyla uygulanmaya çalýþýlan sýký para politikasýnýn, açýk enflasyon döneminde tüketici kredilerini nasýl etkilediði ele alýnacaktýr. Bu amaçla öncelikle enflasyon hedeflemesi stratejisi öz olarak ele alýndýktan sonra, bireysel tüketici kredisi kavramý açýklanacak, daha sonra Türkiyede 2006 yýlýndan itibaren uygulamaya geçilen açýk enflasyon hedeflemesi stratejisi dönemlerindeki tüketici kredilerindeki geliþmeler her yýl çeyrek dönemler itibariyle ele alýnarak incelenecek ve aralarýndaki iliþki ortaya konulmaya çalýþýlacaktýr. 1.Enflasyon Hedeflemesi ve Tüketici Kredileri 1.1.Enflasyon Hedeflemesi Frederic S. Mishkin ve Ben S. Bernankenin 1997 yýlýnda birlikte yapmýþ olduklarý çalýþmada enflasyon hedeflemesini, devlet, merkez bankasý veya her ikisinin birlikte hareket ederek, belli bir zaman sonunda gerçekleþtirilmek amacýyla, enflasyon oraný için resmi sayýsal bir hedefin yada hedef aralýðýnýn belirlenerek halka ilan edilmesi olarak tanýmlamýþlardýr (Mishkin, Bernanke,1997:5). Arþ. Gör. Nihat ALTUNTEPE Süleyman Demirel Üniversitesi ÝÝBF Ýktisat Bölümü 38 Fredecik S. Mishkin 2000 yýlýnda yapmýþ olduðu çalýþmada, enflasyon hedeflemesinin beþ temel dayanaðý olduðunu belirtmiþtir. Bu temeller; 1) Enflasyon oranýnýn orta vadeli sayýsal bir hedefinin belirlenerek kamuoyuna açýklanmasý, 2) Merkez bankasýnýn uygulamýþ olduðu para politikasýnýn birinci amacý fiyat istikrarý olmalý, diðer amaçlar ise ikinci derecede önemli amaçlar olmalýdýr. 3) Hedeflemenin baþarýsý deðerlendirilirken sadece parasal büyüklüklerde ve döviz kurunda ortaya çýkan deðiþmeler deðil, ayný zamanda diðer ekonomik deðiþkenler de dikkate alýnmalýdýr. 4) Para otoritesinin planlarý, amaçlarý ve kararlarý hakkýnda kamuoyu ve piyasalarla, para politikasýnýn arttýrýlmýþ þeffaflýðý ile iliþki kurmak. 5) Belirlenen enflasyon hedefine ulaþmak için merkez bankasýnýn hem baðýmsýzlýðýnýn hem de sorumluluðunun arttýrýlmasý gerekir (Mishkin,2000:2). Genel anlamda iki çeþit enflasyon hedeflemesinden söz etmek mümkündür. Bunlar, örtülü enflasyon hedeflemesi ve açýk enflasyon hedeflemesidir. Esnek veya örtük enflasyon hedeflemesi, merkez bankasýnýn enflasyon hedefinin yanýnda diðer makro ekonomik deðiþkenlerle de ilgilenmesidir. Bu tür hedeflemede sadece enflasyon hedefi deðil ayný zamanda döviz kurlarý, faiz oranlarý, üretim ve istihdam gibi deðiþkenler de dikkate alýnýr. Katý enflasyon hedeflemesi de denen açýk enflasyon hedeflemesinde ise merkez bankasýnýn uyguladýðý para politikasýnýn amacý, sadece hedeflenen enflasyon oranýna ulaþmak ya da enflasyonu hedeflenen seviyeye yaklaþtýrmaya çalýþmaktýr. Bunun dýþýnda herhangi bir deðiþken dikkate alýnmaz veya enflasyon dýþýnda hiçbir deðiþkende istikrar saðlamaya çalýþýlmaz(Demirhan, 2002:8). 1.2.Bireysel Tüketici Kredisi Kredi kavramýnýn genel olarak bir tanýmlamasý yapýlacak olursa; belli bir vade sonunda geri ödemek þartýyla, mal, hizmet para cinsinden ifade edilen satýn alma gücünün saðlanmasý ya da mevcut olan satýn alma gücünün belli bir zaman dilimi sonunda geri almak üzere gerçek yada tüzel kiþiliðe devredilmesidir. Kredinin bankacýlýk açýsýndan tanýmý ise þöyledir: ARAÞTIRMA Ekonomik faaliyet içersinde bulunan bankanýn elde edeceði bilgiler sonucunda gerçek ya da tüzel kiþilere, yasalarý, iç kurallarýný ve kendi kaynaklarýný göz önünde tutarak belli bir teminat karþýlýðýnda ya da teminatsýz olarak para, teminat ya da kefalet vermek þeklinde tanýdýðý olanak ya da sýnýrdýr (Parasýz, 2005:219). Dar anlamýyla tüketici kredisini, özel ve tüzel kiþilere ticari amaçlar dýþýnda mal ve hizmet alýmý için tanýnan bir kredi olanaðý olarak tanýmlamak mümkündür. En geniþ anlamýyla tüketici kredisi, piyasadan herhangi bir mal veya hizmet satýn alýmýna baðlý olmaksýzýn, kiþiye kredi olarak verilen parayý ifade eder. Gerçek ve tüzel kiþilerin ticari amaçla kullandýklarý krediler, kurumsal krediler ve kamu kuruluþlarýnýn kullandýklarý krediler tüketici kredisi kapsamý içerisinde yer almaz. Tüketici kredileri ekonomik yansýmalarý açýsýndan hem ticari hem de sýnaî kredilerinden farklý konuma sahiptir. Ticari amaçla alýnan kredide temel amaç, ticaret ve üretim miktarýný artýrarak kâr elde etmektir. Tüketici kredilerinde ise amaç, tüketicilerin ihtiyaç duyduklarý mal ve hizmetlerin anýnda karþýlanmasýdýr. Bu noktadan hareketle tüketici kredileri, tüketim tercihlerinin zaman içerisinde öne alýnmasýný saðlamaktadýr (Ýnað,1990:1-2). Bankalar ticari ve kurumsal kredilerden çok bireysel tüketici kredisi vermeyi tercih etmektedirler. Bankalarýn bu eðilimde olmalarýnýn nedenlerinden biri, tüketici kredilerinin ticari ve kurumsal kredilere göre daha az risk taþýmasýdýr. Konut, otomobil vb. için kullanýlan krediler de, kredi alýnan mal teminat alýnarak kredi verildiði için, daha az bir risk taþýdýðý kabul edilmektedir. Bunun yanýnda tüketici kredilerinin müþteri baþýna kullandýrýlan miktarýnýn düþük olmasý da banka açýsýndan riski azaltan bir unsur olarak deðerlendirilmektedir (Türkan,2000:4). Bankalarýn ekonomik konjonktüre baðlý olarak vermiþ olduklarý tüketici kredilerinin miktarýný artýrmalarý, tüketici kredisi riskinin ortaya çýkmasýna neden olmuþtur. Genel olarak tüketici kredilerinin hem ticari hem de kurumsal kredilerden daha az risk taþýdýðý þeklindeki görüþ, otomobil, konut vb. krediler ve daha az miktarlý krediler için doðru olarak kabul edilmektedir. Bütün bunlara raðmen bu genel yargýya eleþtiri olarak görülebilecek bir takým noktalar da göze çarpmaktadýr. Bunlardan bir tanesi, tüketici kredilerinin tahmin edildiði gibi tamamen taþýt ve konut alýmlarýnda kullanýlmamasýdýr. Bankalardan alýnan tüketici kredilerinin dayanýklý tüketim mallarý, mesleki, eðitim, tatil, gýda ve giyim gibi mal ve hizmet alýmlarý için kullanýlmasýdýr. Konut ve otomobil alýmý dýþýndaki mal ve hizmet alýmlarý için tüketici kredilerinin kullanýlmasý, kredinin geri ödenmemesi halinde, mallarýn haciz edilmesi ve bu suretle elde edilen mallarýn elden çýkarýlarak nakde çevrilmesi güç olmaktadýr. Kullanýlan kredilerin bir kýsmýnýn da hizmet alýmlarýnda kullanýlmasý, alýnan bu hizmetlerin nakde çevrilmesi imkanýnýn olmamasý risk unsurunu daha da artýrmaktadýr. Bütün bunlara baðlý olarak tüketici kredilerinin risksiz ya da düþük riskli olduðunu kabul etmek doðru bir yaklaþým olarak görülmemektedir. Tüketici kredilerinin riskli hale gelmesinde önem arz eden konulardan bir diðeri de, genelde bu tür kredileri ücretlilerin kullandýðý kabul edilirse uygulanacak olan gelirler politikasýdýr (TÜRKAN,2000:4). Bankalarýn ekonomik konjonktüre baðlý olarak vermiþ olduklarý tüketici kredilerinin miktarýný artýrmalarý, tüketici kredisi riskinin ortaya çýkmasýna neden olmuþtur. Genel olarak tüketici kredilerinin hem ticari hem de kurumsal kredilerden daha az risk taþýdýðý þeklindeki görüþ, otomobil, konut vb. krediler ve daha az miktarlý krediler için doðru olarak kabul edilmektedir. 2.Türkiyede Uygulanan Açýk Enflasyon Hedeflemesi Döneminde Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler Türkiyede 2002 ve 2005 yýllarý arasýnda örtülü enflasyon hedeflemesi uygulanmýþtýr. 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren de açýk enflasyon hedeflemesi uygulanmaktadýr. Aþaðýda 20062008 açýk enflasyon döneminde tüketici kredilerinde ortaya çýkan geliþmeler incelenecektir. 2.1. 2006 Yýlýnda Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler Türkiye açýk enflasyon hedeflemesine 2006 yýlýnda geçmiþti. 2006 yýlýnýn ilk çeyreðinde finansal sistemin iyi bir þekilde iþleyebilmesi için gerekli adýmlarýn atýlmýþ olmasý ve makro ekonomik istikrarýn gerçekleþtirilmiþ olmasý bankacýlýk sistemini ve ayný zamanda bireylerin gelecekle ilgili beklentilerini olumlu yönde etkilemiþtir. Bunun bir göstergesi olarak bu dönemde finansal sözleþmelerin vadeleri uzamýþ, sözleþme miktarlarýnda da artýþlar ortaya çýkmýþtýr. Bütün bu geliþmeler ýþýðýnda ayný dönemde likidite fazlasýnda önemli derecede artýþ göstermiþtir. Döviz alým ihale ve müdahaleleri, yabancýlarýn artan ilgisi, hazinenin borç çevirme oranýnýn giderek azalan bir seyir izlemesi, ülke riskinin azalmasýna baðlý olarak bankalarýn yurt dýþýndan borç bulma imkanlarýnýn artmasý gibi nedenler likidite fazlalýðýnýn ortaya çýkmasýna neden olmuþtur. Ekonomide görülen bu tür geliþmeler alýnacak olan kredi miktarlarýný olumlu yönde etkilemiþtir (TCMB,2006a: 40-41). Bankalarýn vermiþ olduðu kredilerdeki artýþ 2006 yýlýnýn ilk yarýsýnda artýþ göstermiþ olmasýna raðmen, 39 20 20 ARAÞTIRMA 2007 yýlýnýn ikinci çeyreðinde piyasada likidite artýþý devam etmiþtir. Bu artýþta, küresel likidite koþullarýnýn iyileþmesine paralel olarak sermaye giriþlerinin artmasý, yabancý finansal kuruluþlarýn TL cinsinden tahvil ihraçlarýnýn artmasý, bankacýlýk sisteminde yabancý ortak ya da satýn alma yoluyla yabancý sermaye giriþinin devam etmesi, TCMBnin döviz alým ihalelerinin sürmesi önemli yer tutmaktadýr. artýþ hýzýndaki yavaþlama devam etmiþtir. Finansal sistem yýlýn son aylarýnda yýl içindeki dalgalanmalardan uzaklaþmýþtýr. Bunun yanýnda yýlýn son çeyreðinde finansman koþullarýndaki sýkýlaþma kredilerin yavaþlamasýna neden olmuþtur. Bu dönemde kredilerde ortaya çýkan yavaþlamanýn nedenleri arasýnda, bankalarýn kredi arzlarýný azaltmalarý, kredi faiz oranlarýnýn yükselmesiyle hem hane halkýnýn hem de firmalarýn kredi taleplerinin azalmasý gelmektedir(TCMB,2007a:50). Ayný dönemde tüketici kredileri ise önceki yýllara göre bir yavaþlama seyrine girmiþtir. Bu durum yýlýn yarýsýnda ortaya çýkan tüketim talebindeki düþüþe baðlý olarak ortaya çýkmýþtýr. Tüketici kredilerindeki artýþýn nedeni; konut ve taþýt kredisi dýþýnda yer alan, daha çok kýsa vadeli ihtiyaç kredisinden oluþan diðer krediler kaleminin yükselmesidir. Tüketicilerin son dönemde ihtiyaç kredisi kullanmalarýnýn nedeni olarak kurban bayramýnýn ve yeni yýl tatilinin ayný ana denk gelmesi olarak öngörülmektedir (TCMB,2007a:51). tüketici kredilerindeki artýþ hýzý önemli derecede azalmýþtýr (TCMB,2006b:53-54). 2006 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde bazý krediler ise durma noktasýna gelmiþtir. Bu dönemde konut kredileri sýnýrlý oranda artarken, taþýt kredilerine olan talep azalmýþtýr. Dönem içersinde tüketici kredilerinde görülen artýþ ihtiyaç kredilerinden kaynaklanmýþtýr. Çünkü ihtiyaç kredileri; konut ve taþýt kredilerine göre daha kýsa vadeli, faiz oranlarý daha yüksek ve miktarý daha düþüktür. Kredi talebinin ihtiyaç kredilerine doðru kaymasýnýn bir diðer nedeni de, yaþanan ekonomik dalgalanma sonucu finansal sistemde ve kredi geliþmelerinde ortaya çýkan deðiþmeler yanýnda aracýlýk faaliyetlerinin de yavaþlamýþ olmasýdýr(TCMB,2006c:46). 2006 yýlýnýn Mayýs-Haziran döneminde ortaya çýkan dalgalanmalar kredi faiz oranlarýnýn artýrmasýna yol açmýþ, bu da bankalarýn vermiþ olduklarý kredi miktarýnýn azalmasýna neden olmuþtur (TCMB,2006c:47). 2006 yýlýnýn dördüncü çeyreðinde kredi faiz oranlarýnýn yüksek olmasýna baðlý olarak kredi Tablo.1. Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler (Reel Üç Aylýk Yüzde Deðiþim) 2007 Yýlý Tüketici Kredileri Konut Kredileri Taþýt Kredileri Diðer krediler I. Çeyrek II. Çeyrek 17.2 29.2 1.9 11.7 20 22.8 5.1 24.3 III. Çeyrek 1.5 0.9 -6.4 6 IV. Çeyrek 3.3 2.0 -5.5 8.7 Kaynak:TCMB,Enflasyon Raporu,2008-I,s.57. Yukarýdaki Tablo.1de 2006 yýlýnýn çeyrek dönemler itibariyle tüketici kredilerinde ortaya çýkan geliþmeler yer almaktadýr. Tüketici kredilerindeki artýþ hýzý dönem baþýnda %17,2 iken, dönemin son çeyreðindeki artýþ hýzý %3,3e kadar gerilemiþtir. Taþýt kredilerindeki artýþ dönem baþýnda %1,9 iken, dönem sonunda %5,5 oranýna gerilemiþtir. Konut kredilerindeki artýþ ise, %29,2den %2ye kadar gerilemiþtir. 2.2. 2007 Yýlýnda Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler 2007 yýlýnýn ilk çeyreðinde kredi artýþ hýzý, 2006 yýlýnda uygulanan sýký para politikasýna baðlý olarak, bir yavaþlama göstermiþtir. Yine tüketici kredilerinin artýþ hýzý da yavaþlamýþtýr. Tüketici kredilerindeki artýþ, daha çok ihtiyaç kredilerini içinde barýndýran diðer krediler kaleminden kaynaklanmýþtýr. Konut kredilerindeki artýþ hýzý çok az olarak ortaya çýkmýþtýr. Taþýt kredileri ise, reel olarak azalýþ sergilemiþtir (TCMB,2007b:43). Tüketici kredilerindeki artýþ hýzýnýn yavaþlamasý 2007 yýlýnýn ilk çeyreðinde 40 de kendisini göstermiþtir. Bu geliþmede ekonomik geliþmelere baðlý olarak tüketicilerin ihtiyatlý davranýþlarýnýn ön plana çýktýðýný ifade etmek mümkündür. Dönem içersinde kredi arz koþullarý olumlu yönde geliþmiþtir. Bu geliþmede, dýþ borçlanma imkanlarýnýn artýþ göstermesi, TCMBnin döviz alým ihaleleri yoluyla piyasadaki para arzýný artýrmasý önemli yer tutmaktadýr (TCMB,2007b:44). Kredi faiz oranlarýnýn yüksek olmasý da tüketici kredilerinin artýþ hýzýný etkilemiþtir (TCMB,2007b:45). 2007 yýlýnýn ikinci çeyreðinde piyasada likidite artýþý devam etmiþtir. Bu artýþta, küresel likidite koþullarýnýn iyileþmesine paralel olarak sermaye giriþlerinin artmasý, yabancý finansal kuruluþlarýn TL cinsinden tahvil ihraçlarýnýn artmasý, bankacýlýk sisteminde yabancý ortak ya da satýn alma yoluyla yabancý sermaye giriþinin devam etmesi, TCMBnin döviz alým ihalelerinin sürmesi önemli yer tutmaktadýr. Bunlara baðlý olarak 2007 yýlýnýn ikinci çeyreðinde tüketici kredilerinde artýþ ortaya çýkmýþtýr (TCMB,2007c:47). Bu artýþ daha çok konut ARAÞTIRMA kredilerinden ve ihtiyaç kredilerini de içinde barýndýran diðer kredilerden oluþmaktadýr. Yine bankalar adý geçen dönemde yoðun kampanyalar düzenleyerek tüketici kredilerini cazip hale getirmeye çalýþmýþlardýr. Taþýt kredilerinde ise ayný dönemde reel olarak azalýþ gerçekleþmiþtir (TCMB,2007c:48). reel bazda artmýþ, tüketici kredileri de az da olsa artýþýný devam ettirmiþtir. Otomobil kredisinde ise azalma devam etmiþtir. Tüketici kredilerindeki artýþý yavaþlatan unsur, uluslararasý finans piyasalarýnda ortaya çýkan geliþmelere baðlý olarak finans imkanlarýnýn daralmasýdýr. Ayrýca bu dönemde sendikasyon kredilerinin artýþ hýzýnýn yavaþlamasý yurt 2007 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde de, bir önceki dýþýndan borçlanmayý azda olsa güçleþtirmiþtir. dönemdeki geliþmelere baðlý olarak bankalarýn Küresel piyasalarda ortaya çýkan belirsizlikler kredi arzýndaki artýþ devam etmiþtir. Bankacýlýk bankalarýn kredi olarak sunacaklarý fonlarýnýn sistemine yabancý sermaye giriþi hem ortaklýk azalmasýna dolayýsýyla kredi arzýnýn yoluyla hem de satýn alma yoluyla devam sýnýrlandýrýlmasýna nende olmuþtur. 2008 yýlýnýn etmiþtir (TCMB,2007d:47). 2007 yýlýnýn son ilk çeyreðinde tüketici kredi faiz oranlarý artýþa çeyreðinde de tüketici kredilerindeki artýþ oraný geçmiþtir. 2008 yýlýnýn ilk dönemlerinde kendini devam etmiþtir. Bu artýþ daha önceki iyice hissettirmeye baþlayan belirsizlik durumuna baðlý olarak bankalarda dönemlerde olduðu gibi hem konut Tablo.2. Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler (Reel Üç Aylýk Yüzde Deðiþim) Fonun bünyesinde bulundurmasý gereken varlýklar deðerlendirilirken; fondaki tutarlar nispeten düþük riskli varlýklara yatýrýlmalý; bu varlýklar, mümkün olduðunca likit olmalý; fon yatýrýmlarý piyasalarda rekabeti bozucu etkilere neden olmamalý ve fon varlýklarýnýn satýþý büyük parasal etkiler yaratmamalýdýr. 2007 Yýlý Tüketici Kredileri Konut Kredileri Taþýt Kredileri Diðer krediler I. Çeyrek II. Çeyrek 2,6 2,7 -8,9 6,6 9,0 7,5 -3,4 14,5 III. Çeyrek 10,0 10,2 -2,0 12,8 IV. Çeyrek 6,6 5,4 -1,4 9,9 Kaynak:TCMB,Enflasyon Raporu,2008-I,s.57. kredilerinden hem de ihtiyaç kredilerini içinde barýndýran diðer krediler kaleminden kaynaklanmýþtýr. Taþýt kredileri ise reel olarak azalýþ göstermeye devam etmiþtir (TCMB,2007d:48). 2007 yýlý içinde konut ve taþýt kredisi ile ihtiyaç kredisi faiz oranlarýnda ortaya çýkan düþüþler dikkat çekmektedir. Bu durumda bankalar arasý rekabetin artmasý ve enflasyon oranlarýndaki düþüþ önemli bir rol oynamýþtýr (TCMB,2007d:49). 2007 yýlýnýn sonlarýna doðru uluslararasý finans piyasalarýnda yaþanan olumsuz havaya paralel olarak finansman olanaklarýnda azalýþlar ortaya çýkmaya baþlamýþtýr. Bu durumun bir göstergesi olarak tüketici kredilerindeki faiz oranlarýndaki düþüþ hýzýný yavaþlatmasý göze çarpmaktadýr (TCMB,2008a:56-57). Yukarýdaki Tablo.2de 2007 yýlýnda çeyrek dönemler itibariyle tüketici kredilerinde ortaya çýkan geliþmeler gösterilmiþtir. Tüketici kredilerindeki artýþ hýzý dönemin baþýnda %2,6 iken, son çeyrekte %6,6 oranýna kadar yükselmiþtir. Ýhtiyaç kredilerininde yer aldýðý diðer krediler kalemi ise; dönem baþýnda %6,6 artýþ gösterirken, son çeyrekte %9,9 artýþ göstermiþtir. Taþýt kredilerindeki artýþ hýzý %8,9dan -%1,4e kadar yükselmiþtir. 2.3. 2008 Yýlýnda Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler 2008 yýlýnýn ilk çeyreðinde tüketici kredilerinde bir yavaþlama ortaya çýkmýþtýr. Konut kredileri pozisyonlarýný bu duruma göre ayarlamýþlar, hem verdikleri kredi miktarýný azaltmýþlar hem de faiz oranlarý artýþýna gitmiþlerdir (TCMB,2008b:64-66). 2008 yýlýnýn ikinci çeyreðinde tüketici kredilerinde artýþ ortaya çýkmasýna raðmen, yurt dýþý piyasalarda devam eden küresel dalgalanmalar kredi konusunda bir takým problemleri de beraberinde getirmiþtir. Tüketici kredilerinde ortaya çýkan artýþýn temelinde yatan nende ise, bankalar arasýndaki kredi arz rekabetinin devam ediyor olmasýdýr. Bu dönemde hem konut kredileri hem de ihtiyaç kredilerini gösteren diðer kredilerde artýþ devam etmiþtir. Otomobil kredisinde de az da olsa bir iyileþme göze çarpmaktadýr. Bunun yanýnda bütün tüketici kredilerinde faiz oraný artýþlarý devam etmiþtir (TCMB,2008c:65-66). 2008 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde tüketici kredilerindeki artýþ hýzý yavaþ da olsa devam etmiþtir. Yurt dýþý piyasalarda ortaya çýkan küresel dalgalanmanýn giderek hýz kazanmasý bankalarýn daha ihtiyatlý davranmasýna neden olmuþtur. Buna raðmen bayram tatilinin olmasý ve hane halkýnýn likidite ihtiyaçlarýnýn sürmesi kredilere olan talebin artmasýna neden olmuþtur. Bu dönemde para ve sermaye piyasalarýndan yabancý çýkýþlarýnýn hýz kazanmasý bankalarýn kredi verme potansiyelini olumsuz yönde etkil emiþtir. Küresel kredi piyasalarýndaki sorunlarýn artarak devam etmesi, bankalarýn kredi arzýna daha ihtiyatlý yaklaþmalarýna neden olmuþtur (TCMB,2008d:61-63). 41 20 20 ARAÞTIRMA Enflasyon hedeflemesine baðlý olarak uygulanan sýký para politikasýna raðmen bankalarýn kredi arzýnda önemli artýþlar gerçekleþmiþtir. Tablo.3. Tüketici Kredilerindeki Geliþmeler (Reel Üç Aylýk Yüzde Deðiþim) 2007 Yýlý I. Çeyrek Tüketici Kredileri 5,6 6,5 -4,5 6,7 II. Çeyrek 4,8 4,2 -1,9 6,7 III.Çeyrek 6,7 4,1 0,2 10,4 Kaynak:TCMB,Enflasyon Raporu,2008-I,s.57. Yukarýdaki Tablo.3de 2008 yýlýnýn ilk üç çeyreðinde tüketici kredilerinde ortaya çýkan geliþmeler gösterilmiþtir. Tabloya bakýldýðý zamanda görülmektedir ki, tüketici kredilerindeki artýþ hýzý azda olsa devam etmiþ ve 2008 yýlýnýn üçüncü çeyreðinde bir önceki döneme göre %6,7 oranýnda artýþ göstermiþtir. Yine bu önemde taþý kredileride reel olarak %0.2 oranýnda artýþ göstermiþtir. En büyük artýþ /10,4 ile ihtiyaç kredilerinin de içinde olduðu diðer krediler kaleminde gerçekleþmiþtir. 3. Sonuç 2006 yýlýnda baþlayan açýk enflasyon döneminden bugüne kadar tüketici kredilerindeki geliþmelere baktýðýmýzda bazý noktalarýn göze çarptýðýný görmekteyiz. Ýlk olarak tüketici kredilerinin dönem içersinde bir artýþ sergilediði dikkati çekmektedir. Bu artýþlarýn özellikle konut kredilerden ve ihtiyaç kredilerini içinde barýndýran diðer krediler kaleminden kaynaklandýðýný ifade etmek mümkündür. Otomobil kredisi ise bu dönemlerde önemli derecede azalýþ göstermiþtir. Yine bu dönemlerde tüketici kredilerinde ortaya çýkan artýþlar kredi arzýndaki artýþla karþýlanmýþtýr. Enflasyon hedeflemesine baðlý olarak uygulanan sýký para politikasýna raðmen bankalarýn kredi arzýnda önemli artýþlar gerçekleþmiþtir. Bankalarýn kredi arzýný artýran unsurlar arasýnda; bankacýlýk sisteminde yabancý ortak ya da satýn alma yoluyla yabancý sermaye giriþinin devam etmesi, ülke riskinin azalmasý, TCMBnýn döviz alým ihalelerinin sürmesi ve sermaye giriþlerinin artmasýný saymak mümkündür. Bu geliþmelere raðmen tüketici Kaynaklar 1- BERNANKE, B. and MÝSHKÝN, Frederic S. (1997). Inflation Targeting: A New Framework For Monetary Policy?, Journal of Economic Perspectives, Vol. 11, Issue 2. 2- MISHKIN, F. (2000), Inflation Targeting in Emerging Market Countries. NBER Working Paper No: 7618. 3- DEMÝRHAN, E., (2002). Para Politikasýnýn Deðiþen Yüzü: Enflasyon Hedeflemesi. Ýstanbul: TBB Yayýnlarý 4- ÝNAÐ, N., (1990), Tüketici Kredileri, TCMB, Araþtýrma Planlama ve Eðitim Genel Müdürlüðü Tartýþma Teblið No:9011, Ankara. 5- TÜRKAN, E., (2000), Enflasyonla Mücadele Programý, Tüketici Kredileri ve Muhtemel Riskler, BDDK, Mali Sektör Politikalarý Dairesi Çalýþma Raporlarý. 42 kredilerindeki artýþ hýzý, 2007 yýlýnýn sonlarýna doðru uluslararasý finans piyasalarýnda yaþanan olumsuz havanýn finansman olanaklarýnda ortaya çýkarmýþ olduðu azalýþlara baðlý olarak yavaþlamýþtýr. Bu dönemde bankalarýn bayram tatili ve yýlbaþý dolayýsýyla düzenlemiþ olduklarý kampanyalarda tüketici kredilerine olan talebin artmasýna neden olmuþtur. 2008 yýlýnda ise; tüketici kredilerindeki artýþ hýzý azda olsa devam etmiþtir. 2008 yýlýnýn ilk yarýsýnda tüketici kredilerinde ortaya çýkan artýþýn nedenlerinden biri bankalararasý yaþanan rekabettir. Bu dönemin ikinci yarýsýnda ise; dünya piyasalarýnda yaþanan küresel krizin hýzlanarak artmasý, para ve sermaye piyasalarýndan yabancý çýkýþlarýnýn hýz kazanmasý bankalarýn kredi verme potansiyelini olumsuz yönde etkilemiþtir. Kýsaca 2008 yýlýndaki tüketici kredilerinin temel belirleyicisi olarak karþýmýza dünya piyasalarýnda yaþanan küresel kriz çýkmaktadýr. Sonuç olarak, açýk enflasyon hedeflemesi döneminde tüketici kredilerinde artýþlarýn ortaya çýktýðýný ifade etmek mümkündür. Bu artýþlarda daha çok konut kredisi ve ihtiyaç kredisi etkili olmuþtur. Dikkati çeken diðer bir nokta ise, otomobil kredilerinin neredeyse tüm dönem içinde reel anlamda azalmasýdýr. Bütün dönem içersinde enflasyon hedeflemesine baðlý olarak uygulanan sýký para politikasýnýn, kredi faiz oranlarý üzerinde etkili olduðunu söylemek mümkündür. Ancak bankalarýn dýþ finansman kaynaklarý yoluyla kredi arzlarýný artýrmalarý tüketici kredilerini olumlu yönde etkilemiþtir. 6- PARASIZ, Ý., (2005), Para, Banka ve Finansal Piyasalar, Ezgi Kitabevi, 8. Baský, Bursa. 7- TCMB, (2006a), Enflasyon Raporu-I, Ocak, Ankara. 8- TCMB, (2006b), Enflasyon Raporu-III, Temmuz, Ankara. 9- TCMB, (2006c), Enflasyon Raporu-IV, Ekim, Ankara. 10- TCMB, (2007a), Enflasyon Raporu-I, Ocak, Ankara. 11- TCMB, (2007b), Enflasyon Raporu-II, Nisan, Ankara. 12- TCMB, (2007c), Enflasyon Raporu-III, Temmuz, Ankara. 13- TCMB, (2007d), Enflasyon Raporu-IV, Ekim, Ankara. 14- TCMB, (2008a), Enflasyon Raporu-I, Ocak, Ankara. 15- TCMB, (2008b), Enflasyon Raporu-II, Nisan, Ankara. 16- TCMB, (2008c), Enflasyon Raporu-III, Temmuz, Ankara. 17- TCMB, (2008d), Enflasyon Raporu-III, Ekim, Ankara. GÖRÜÞ ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE AB'NÝN EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda hýzla yayýlan bölgesel ekonomik bütünleþme hareketleri ise belirli bölgeler ve ülkeler arasýnda imzalanan iþbirliði, tercihli ticaret anlaþmalarýndan serbest ticaret bölgelerine, gümrük birliðinden siyasi bütünleþmeye kadar uzanan bir çeþitlilik arz etmektedir. GÝRÝÞ Ekonomik bütünleþme hareketleri Ýkinci Dünya Savaþýnda sonra hýz kazanmýþ ve bugünkü boyutlarýna ulaþmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý öncesinde Avrupa'da ekonomik bütünleþme alanýnda bir çok çabanýn ortaya çýkmýþ olmasýna raðmen çoðu siyasi nedenlerle baþarýsýz olmuþtur. Savaþ öncesi ekonomik bütünleþme hareketlerine örnek olarak ABD'nin ekonomik bütünleþmesi, Alman Gümrük Birliði (Zollverein) ve Belçika-Lüksemburg-Hollanda (Benelüks) ekonomik bütünleþmeleri örnek olarak verilebilir. Savaþ sonrasý dönemde Ýse Avrupa Kömür ve Çelik Topluluðu (AKÇT) ve Avrupa Ekonomik Topluluðunun (AET) oluþumu, EFTA Serbest Ticaret Alanýn oluþumu artan ekonomik entegrasyon eðilimleri için baþarýlý örnekler olarak sýralanabilir. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda hýzla yayýlan bölgesel ekonomik bütünleþme hareketleri ise belirli bölgeler ve ülkeler arasýnda imzalanan iþbirliði, tercihli ticaret anlaþmalarýndan serbest ticaret bölgelerine, gümrük birliðinden siyasi bütünleþmeye kadar uzanan bir çeþitlilik arz etmektedir.Bu dönemde ortaya çýkan dünya ticaretini serbestleþtirme eðilimleri 21. yüzyýlda da hýzla devam etmekte ve dünya ticaretini serbestleþtirme çabalarý dünyayý tek bir pazar haline getirme amacýna yönelik olarak sürmektedir. Bu kapsamda; Avrupa Birliði (AB), Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA), Asya Serbest Ticaret Anlaþmasý (AFTA- Brunei, Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur, Tayland), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaþmasý, (NAFTAABD, Kanada, Meksika), Asya Pasifik Ekonomik îþbirliði(APEC- Avustralya, Yeni Zelanda, Brunei, Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur, Tayland Japonya, Güney Kore, ABD, Kanada, Meksika;Çin, Hong Kong, Tayvan ve Papua Yeni Gine) ve Güney Ucu Ortak Pazarý (Mercosur-Brezilya, Arjantin, Uruguay, ve Paraguay) günümüzdeki bütünleþmelerin en önemlileridir. Son dönmelerde hýzlanan, ekonomik bütünleþme eðilimlerinin bir diðer boyutunu da siyasi alanda ortaya çýkan motivasyon ile yakýndan iliþkilendirmek mümkündür. AB'nin oluþum süreci deðerlendirildiðinde, amacýn baþlangýçta Fransa ve Almanya arasýndaki savaþý önlemek olduðu söylenebilir. Ancak, bu amaca dönük faaliyetler aþamalý olarak gerçekleþen bir ekonomik bütünleþme temeli baz alýnarak sürdürülmüþtür. Bu doðrultuda siyasi yaþamda ortaya çýkan farklý bir motivasyonun varlýðý ve ekonomik bütünleþmenin siyasi hedeflere ulaþabilmek için bir araç olarak kullanýlmýþ olduðu düþüncesi ortaya çýkmaktadýr. Diðer taraftan, sürdürülen tartýþmalarda ön plana çýkan husus ekonomik bütünleþmeye siyasi ya da ekonomik nedenlerden hangisinin öncülük ettiðinden çok ekonomik bütünleþmenin sonuçlan itibarýyla nasýl etkiler doðurduðudur. Bu doðrultuda son dönemde artan ekonomik bütünleþme eðilimleri ve bölgesel bütünleþme örnekleri ile tartýþma bu yöne kaymaktadýr. Bu tartýþmalarda iki ana görüþten söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki liberal görüþtür. Bu bakýþ açýsýna göre Birinci Dünya Savaþý öncesi hakim olan ticaretin serbestleþtirilmesi akýmlarýna geri dönülmüþ olduðu iddia edilerek ekonomik bütünleþme sadece mal ticaretinin önündeki engellerin kaldýrýlmasý olarak algýlanmýþtýr. Liberal görüþ, bütünüyle piyasa sistemine geçmeden önce bir çok alanda devlet tarafýndan birtakým politikalarýn gündeme getirilmesi gereðini vurgulayan görüþ tarafýndan eleþtirilmektedir. Ekonomide tam istihdamýn saðlanmasý, bölgesel kalkýnmanýn gerçekleþtirilmesi, kartellerin ve tekellerin iþleyiþinin düzenlenmesi doðal olarak devletin ekonomiye müdahalesini gerektirmekte ve ulus devletlerin ekonomilerini bütünleþtiren birçok alanda politikalarýn da Ahmet Yücel VURAL Strateji Geliþtirme Dairesi Fon Uzmaný 43 20 20 GÖRÜÞ Ekonomik anlamda küreselleþme; dýþ ticaret, finansal piyasalar ve üretim surecinin küreselleþmesi olarak üç boyutta ortaya çýkmaktadýr. uyumlaþtýrmasýný zorunlu hale getirmektedir. Bu alternatif görüþe göre piyasa koþullarýný ve piyasanýn serbestleþtirilmesinin göz ardý edilmemesi gereði vurgulanarak, idari ve piyasa dýþý politikalarýn bu süreçteki önemi belirtilmektedir. Ekonomik bütünleþmenin devlet eliyle ticaret yapmak ve ülkeler arasýndaki ticaret engellerini kaldýrmadan ekonomik politikalarýn koordinasyonunu saðlamak suretiyle gerçekleþtirilebileceðini savunulmaktadýr. Bu görüþe örnek olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliðinin ekonomik bütünleþme biçimi verilebilir. Bazý iktisatçýlar ise ekonomide devlet müdahalesinin zorunlu olduðu görüþünü savunmaktadýrlar. Fransýz Ýktisatçý Andre Philipe göre ekonominin yönlendirilmesinden ve ekonomik yaþama devlet müdahalesinden b a þ k a þ a n s y o k t u r. Z i r a , p a z a r ý n geniþletilebilmesi ancak pazara müdahale edilerek ve pazarýn organize edilmesi ile mümkündür. Ekonomik anlamda küreselleþme; dýþ ticaret, finansal piyasalar ve üretim surecinin küreselleþmesi olarak üç boyutta ortaya çýkmaktadýr. Dýþ ticaret alanýnda küreselleþme baþka bir deyimle ülkelerin dýþ ticaret politikalarýnýn ve uygulamalarýnýn yeknesaklaþtýrýlmasý, bütünleþtirilmesi çabalan diðer iki alandan daha eski bir geçmiþe sahiptir. Bu baðlamda gündeme gelen en geliþmiþ bölgesel bütünleþme örneði AB'dir. AB örneðini bir taraftan en iyi ekonomik bütünleþme örneklerinden birisi bir taraftan da bir kalkýnma modeli olarak incelemek mümkündür. AB örneði gümrük birliði temeli üzerine oturmaktadýr. AET kuruluþundan önceki gümrük birliði uygulamalarýnýn (Benelux Ülkeleri) incelenmesi sonucunda 1948 GATT Anlaþmasýnýn XXIV. maddesi ile serbest ticaret alanlarýna ve gümrük birliklerine istisna tanýnmasý, "ekonomik bütünleþme hareketlerine serbest ticaret hedefine yönelik olarak " ikinci en iyi " olarak bakýlmasýný saðlamýþtýr. I950'li yýllarda J. Viner'in makalesinin gündeme geliþinden itibaren 1970'lere kadar "ikinci en iyi" bakýþýnýn korunduðunu söylemek mümkündür. Viner'in gümrük birliðinin ticaret yaratýcý ve ticaret saptýrýcý etkilerinin analizi çalýþmasýndan sonra, Meade(1955) ve Lipsey (1957) gümrük birliðinin üretim tüketim ve ticaret üzerine etkilerinin incelemiþlerdir. 1960'larda ise bütünleþmenin ortaya çýkarmýþ olduðu nedenler üzerinde durulmaya baþlanmýþtýr. Johnson (1965) ve Cooper/Massel (1965), Viner'in teorisini neo-klasik serbest ticaret teorisinin bir geniþ hali olarak 21 44 yorumlamýþlar ve ticaret saptýrýcý etkinin olumsuz sonuçlarýnýn öngörülenden daha önemli olduðu sonuçlarýna ulaþmýþlardýr. Viner'in statik analizi özellikle bazý koþullar altýnda (küçük ülkenin büyük ülke ile bütünleþmesi, rekabetçi yapýlar, bütünleþme öncesi tarifelerin yüksek olmasý) refah kazançlarým net olarak hesaplama imkaný vermiþtir. 1965 sonrasý dönemde tartýþma genel olarak ekonomik bütünleþmelerin dinamik etkileri üzerine kaymýþtýr. Dört farklý alan üzerinde çalýþmalar yoðunlaþmýþtýr: 1. Bütünleþmenin ticaret hadleri üzerine etkileri 2. Ölçek ekonomileri ve eksik rekabetin etkileri 3. Teorinin diðer bütünleþme aþamalarýna geniþletilmesi 4. Tarife dýþý engellerin algýlanmasý Ticaret hadleri üzerine yapýlan analizler bütünleþme alanýnýn nispî büyüklüðünün önemini ve kayýplarýn telafisi ilkesini vurgulayarak dünya refahýna pozitif katký saðladýðýný göstermiþtir. 1970'lerden sonra gündeme gelen ölçek ekonomileri analizi ile yeni bir dýþ ticaret teorisinin gündeme geldiðini söylemek mümkündür. Endüstri içi ticaret ve eksik rekabet kavramlarý ile bölgesel bütünleþmeler daha farklý bir anlam kazanmýþtýr. Krugmanýn ölçek ekonomisi analizi ile birlikte bölgesel bütünleþmenin yoðunlaþmayý ve firma ölçeðini artýrdýðý vurgulanmýþ ve her ülkenin farklý bir üründe tekel gücü kazanmýþ olduðu belirtilmiþtir. Tarife dýþý engellerin analizi ticaret yaratýcý ve ticaret saptýrýcý etkiler üzerine yoðunlaþmýþtýr. Yapýlan çalýþmalardan ortaya çýkan ortak sonuç tarife dýþý engellerin gümrük birliklerinden daha çok ticaret saptýrýcý etki doðurmakta olduðu yönündedir. Günümüzde ise yeni araçlar (ulaþým maliyetleri, bilgi, yeni teknolojiler) ve yeni yaklaþýmlarýn (oyun teorisi ve stratejik yaklaþým) etkisi ile teorik çalýþmalar þekillendirilmeye çalýþýlmaktadýr. Halihazýrda ticaret teorisinin ülkelerin, özellikle büyük ülkelerin ekonomik bütünleþme eðilimlerim tam olarak açýklayamadýðý konusunda görüþler bulunmakta ve uluslarýn ekonomi dýþýndaki amaçlan tartýþma konusu olmaya devam etmektedir. I. EKONOMÝK BÜTÜNLEÞMENÝN ÖZELLÝKLERÝ Ekonomistler tarafýndan iktisadi bütünleþmenin farklý tanýmlan yapýlmakla birlikte üzerinde mutabakata varýlan üç temel unsur GÖRÜÞ bulunmaktadýr. Bu unsurlar þunlardýr: Ýktisadi bütünleþmeler temelde iþbölümüne dayanýr. iktisâdi bütünleþme sürecinde mallarýn, hizmetlerin, kiþilerin ve sermayenin serbest d o l a þ ý m ý n ý n s a ð l a n m a s ý a m a ç l a n ý r, Ýktisadi bütünleþmeler, mal ve hizmetler ile üretim faktörlerinin kaynaðý ve varýþ noktasýna göre farklý uygulama ile karþýlaþmamasý prensibine dayanýr. Ekonomik bütünleþme sürecinin deðiþik aþamalarý vardýr. 1960lý yýllardan bu yana Bela Baiassanýn gündeme getirdiði aþaðýda yer alan aþamalar kapsamýnda incelenmektedir. Tercihli Ticaret Anlaþmalarý. Serbest Ticaret Bölgeleri Anlaþmalarý Gümrük Birliði Ortak Pazar Ekonomik Entegrasyon Ýktisadi Bütünleþmenin Aþamalarý Üye ülkeler arasý ticaret serbestisi Tercihli Ticaret Anlaþmalarý Var (kýsýtlý mal grubunda) Ortak Gümrük Tarifesi Tercihli Ticaret Anlaþmalarý Tercihli ticaret anlaþmalarý en dar kapsamlý ekonomik bütünleþme modelleridir. Bu anlaþma kapsamýnda taraf ülkeler belirli mallar üzerindeki gümrük ve eþ etkili vergileri kaldýrýrlar. .Bu anlaþmalardaki amaç taraflar arasýndaki ticaret hacmini artýrmaktýr. 1032 yýlýnda Ýngiltere ile Common Wealth arasýnda kurulan Common Wealth Ekonomik Ýþbirliði Sistemi bu tip anlaþmalara örnektir. Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarý Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarýnda taraflar birbirlerine karþý gümrük ve eþ etkili vergileri tamamýyla kaldýrýrlar. Ancak üçüncü ülkelere karþý "Ortak Gümrük Tarifesi" (OGT) uygulamak zorunda deðillerdir. Bu alana giren mal ve hizmetler için yaratýlan piyasada üretim faktörlerinin serbest dolaþýmý saðlanmýþ deðildir. Üretim Faktörlerinin Serbest Dolaþýmý Ekonomik Politikalarda Uyum Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarý Var Gümrük Birliði Var Tek Pazar Var Ekonomik Bütünleþme Var Var Var Var Ekonomik ve Parasal Birlik Var Var Var Var Ekonomik ve Parasal Birlik Bazý iktisatçýlara göre bu sýnýflama uygulanan politikalar bazýnda deðerlendirilmekte; ticaret bütünleþmesi, faktör bütünleþmesi ,politika bütünleþmesi ve nihai bütünleþme olarak sýralanabilmektedir. Ticaret bütünleþmesi serbest ticaret alaný anlaþmalarýnda olduðunu gibi üyeler arasýnda ticaretin serbestleþtirilmesini konu almaktadýr. Faktör bütünleþmesi bir ileri aþama olup üretim faktörlerinin de serbest dolaþýmýnýn saðlandýðý ve bütünleþme kapsamýna alýndýðý bir aþamadýr. Politika bütünleþmesinin de saðlanmasýyla ekonomik ve parasal alanda nihai bütünleþmenin gerçekleþmiþ olduðundan söz etmek mümkündür. Ekonomik Bütünleþmenin aþamalarý ve özelliklerine iliþkin tablo aþaðýda verilmektedir: I I . E KO N O M Ý K AÞAMALARI Ticaret bütünleþmesi serbest ticaret alaný anlaþmalarýnda olduðunu gibi üyeler arasýnda ticaretin serbestleþtirilmesini konu almaktadýr. Ekonomik ve Parasal Politikalarda Uyum Var Var BÜTÜNLEÞMENÝN Ekonomik Bütünleþmenin aþamalarý aþaðýda incelenmiþtir. 20 Var Var Bu aþamada uygulanan ekonomik politikalarýn da yeknesaklaþtýrýlmasý beklenmemektedir. Bir diðer önemli özellik ise taraflarýn uygulayacaklarý dýþ ticaret politikasý açýsýndan b i r b i r l e r i n e b a ð ý m l ý o l m a m a l a r ý d ý r. "Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarý" uygulamada bazý olumsuzluklara yol açmaktadýr.Üye ülkelerin uyguladýklarý ticaret politikasý araçlarýnda üçüncü ülkelere karþý birbirlerinden baðýmsýz hareket edebiliyor olmalarý dýþ ticarette ticaret saptýrýcý etkilerin ortaya çýkmasýna neden olmaktadýr. Üçüncü ülkeden yüksek gümrük vergileri ile korunan ülke pazarýna girmeyi hedefleyen ihracatçýlar mallarýný ilk önce düþük gümrük uygulayan, anlaþmaya taraf olan ülkeye göndermektedirler. Sýnýrda düþük gümrük vergisi ödeyen ihracatçý daha sonra bu malý re-export ile yüksek gümrük vergisi ile iç piyasasýný korumaya çalýþan ülkeye göndermektedir. Ýhracatýn bu þekilde dolaylý yollardan yüksek gümrük vergisi ile iç piyasasýný korumaya çalýþan ülkeye yapýlýyor olmasý 45 20 GÖRÜÞ Türkiye ile AB arasýnda GB 1996 yýlýnda gerçekleþtirilmiþ ancak Türkiye üye olmadýðý için AB'nin ortak karar alma mekanizmalarýna dahil edilmemiþtir. Bu durumda bile OGT hadlerinin kaç olacaðýna Brüksel'den karar verilmektedir. Türkiye ise ithalat rejimi ile gümrük birliðinin kapsamýna giren sanayi ve iþlenmiþ tarým ürünleri açýsýndan üçüncü ülkelere karþý AB'nin belirlemiþ olduðu oranlan ithalat rejimi karan ile uygulamaya koymaktadýr. uluslararasý ticaret akýmým olumsuz etkilemektedir. Bu durum ayný zamanda gümrük birliði yükümlülüðü altýna girmek istemeyen ve bu yolla Ýç piyasasýný üçüncü ülkelere karþý daha iyi koruyacaðýný düþünen ülke için bir dezavantaj haline dönüþmektedir. Bunu engellemek için bölge içinde dolaþan mallar Ýçin ilk üretim yerlerini belirleyen menþei belgeleri düzenlenmektedir. Serbest Ticaret Alaný Anlaþmalarýna örnek olarak Latin Amerika Ülkelerinin kurmuþ olduðu LAFTA, EFTA ve Avrupa Ekonomik Alaný (EEA) gösterilebilir. Gümrük Birliði GB de taraflarýn karþýlýklý ticaretlerinde mallar üzerindeki gümrük ve eþ etkili vergileri; gümrük tarifeleri, kotalar, imal ve ihraç yasaklan gibi kýsýtlamalarý kaldýrarak üçüncü ülkelere karþý ortak gümrük tarifesi uygulamalarý gerekmektedir. GB ile temel amaç mallarýn serbest dolaþýmýnýn saðlanmasý olmuþtur. Bu bakýþ açýsýyla mallarýn serbest dolaþýmým engelleyecek her türlü tarife ve tarife dýþý engellerin ve yasaklamalarýn kaldýrýlmasý temel amaç olarak ortaya çýkmýþtýr. 1834 yýlýnda Almanya'nýn kurduðu " Zolverein" ve 1957de kurulan AET gümrük birliði için verilebilecek örneklerdir. AB bir GB temeline oturtulmuþtur. Zaman içerisinde iktisadi bütünleþmenin diðer aþamalarý da AB örneðinde hayata geçirilerek uygulanmýþtýr. GB'leri serbest ticaret alaný anlaþmalarýna göre çok daha geniþ kapsamlýdýr. GB ye dahil ülkelerin üçüncü ülkelere karþý baðýmsýz bir ticaret politikasý izleme þanslarý yoktur. AB örneðinde üçüncü ülkelere karþý uygulanacak ticaret politikasýný belirleme yetkisinin Brüksel'e devredilmiþ olduðu görülmektedir. Türkiye ile AB arasýnda GB 1996 yýlýnda gerçekleþtirilmiþ ancak Türkiye üye olmadýðý için AB'nin ortak karar alma mekanizmalarýna dahil edilmemiþtir. Bu durumda bile OGT hadlerinin kaç olacaðýna Brüksel'den karar verilmektedir. Türkiye ise ithalat rejimi ile gümrük birliðinin kapsamýna giren sanayi ve iþlenmiþ tarým ürünleri açýsýndan üçüncü ülkelere karþý AB'nin belirlemiþ olduðu oranlan ithalat rejimi karan ile uygulamaya koymaktadýr. Gümrük Birliðinin Ekonomik Etkileri Statik Etkileri Statik etkiler, teknoloji ve ekonomik yapýnýn deðiþmeyeceði varsayýmý altýnda üretim faktörlerinin yeniden daðýtýmý nedeniyle ortaya çýkar. GBnin gerçekleþmesi ile taraflar arasýnda dýþ ticaret alanýnda saðlanacak serbesti üretim faktörlerinin nispi fiyatlarýnda deðiþme yol 46 açacak, dolayýsýyla taraf ülkelerdeki üretim, tüketim ve ticaretin yönünü etkileyecektir. Klasik GB teorisine göre, GB'nin üye ülkelerdeki üretim, tüketim,ve dýþ ticaret hadleri üzerine etkileri statik etkiler olarak incelenmektedir. Dinamik Etkileri GB'nin dinamik etkilerini aþaðýda yer alan baþlýklar altýnda incelemek mümkündür.4 Dýþ Rekabetin artmasý Ölçek Ekonomileri Teknolojik Ýlerleme Yatýrýmlarý Özendirme Kaynak Hareketliliði Ortak Pazar ( Tek Pazar) Ekonomik Bütünleþmenin GB'den sonraki aþamasý ortak pazardýr. Ortak Pazar'da GB'nin tüm aþamalarýna ilave olarak sermaye ve iþgücünün gibi üretim faktörlerinin serbest dolaþýmý öngörülmekte, mallarýn serbest dolaþýmýnýn saðlanmasýnýn yanýsýra hizmet sektöründe de serbest dolaþým öngörülmektedir. Bu kapsamda ortak pazar mallarýn, hizmetlerin, sermayenin ve iþgücünün üye ülkeler arasýnda serbest dolaþýmýnýn önündeki tüm engellerin kalktýðý ve üçüncü ülkelere karþý da ortak politikalarýn belirlendiði ekonomik bütünleþme aþamasý olarak tanýmlanabilir. Ortak Pazar içinde yer alan herhangi bir ülkedeki sermaye için en uygun yatýrým alanýna doðru hareket serbest hale gelmekte, benzer bir þekilde iþgücü de kendi becerisine uygun iþ ve ücreti elde edebilmek için serbest dolaþabilmektedir. Gerek mal ve hizmet piyasalarýnda gerekse üretim faktörleri piyasalarýnda serbest dolaþýmýn saðlanmasý "Ortak Pazar" içinde faktör fiyatlarýnýn eþitlenmesini ve kaynaklarýn etkili kullanýmýný saðlayacaktýr "Ortak Pazar" için de en baþarýlý örnek AB'dir. 1993 yýlý itibarýyla AB iç pazarýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý konusunda baþarýlý olmuþtur. Ekonomik Bütünleþme Ekonomik bütünleþme ile taraf olan ülkelerin tam anlamýyla bütünleþmesi hedeflenmektedir. Ekonomik bütünleþmede ortak pazarýn kurulmasýndan ötesinde taraflar arasýnda ekonomi, maliye, para ve sosyal politikalarýn uyumlaþtýrýlmasý ve koordinasyonu zorunlu hale gelmektedir. Baþka bir ifadeyle üye ülkeler makro ekonomik politika uygulamalarýnda ve yönetimlerinde yetkilerinin bir kýsmým oluþturulmuþ olan birliðe devretmektedirler. Mal ve faktör piyasalarýnda saðlanacak GÖRÜÞ bütünleþme, sadece taraflar arasýnda dýþ ticaret önündeki engellerin kaldýrýlmasý ile saðlanamaz. Zira taraflar standartlar, farklý vergi uygulamalarý ve çeþitli alanlarda uyguladýklarý devlet teþvikleri Ýle mal ve faktör piyasalarýndaki uyumu engelleyebilmektedirler. Bu nedenle bu alanlarda da ortak politikalarýn benimsenmesi ve koordinasyonu gereklidir. Fikri sýnai mülkiyet haklarý, çevre, tüketicinin korunmasý gibi etkileri uluslararasý görülebilecek alanlarda da ortak politikalarýn belirlenmesi gereklidir. Büyük Ölçekli bîlim ve teknoloji projelerinde ortak politikanýn izlenmesi ve kaynaklarýn ortak hedefler doðrultusunda harekete geçirilmesi gereklidir. Taraflar arasýnda rekabeti bozan ve tekelleþmeyi ortaya çýkaran uygulamalarý önlemeye dönük politikalarda iþbirliðini gidilmesi gereklidir. AB örneðinde ekonomik birliðe geçiþ öncelikle tek bir pazarýn önündeki engellerin kaldýrýlmasýný kapsamýþtýr. Bu ise farklý ulusal düzenlemeleri ortak bir standartta oturtulmasýný gerektirmiþtir.Bu doðrultuda mallara iliþkin olarak; ortak saðlýk normlarý, teknik özellikler ve çevre standartlarý geliþtirilmiþtir. Hizmet sektöründe ise bankacýlýk finans, sigortacýlýk, taþýmacýlý ve iletiþim gibi alanlarda bir taraftan sektörel liberalleþmeler saðlanýrken diðer bir taraftandan da sektörün için ortak normlar geliþtirmiþtir. Ortak rekabet politikasýnýn oluþturulmasý vergi alanýnda tek düze bir uygulamaya dönük çabalar ve iþletme hukuku alanýnda uyumlaþtýrma bu yönde atýlan diðer adýmlardýr. Bir bütün olarak bakýldýðýnda ekonomik bütünleþme için ekonomik, mali, sosyal ve yasal konularda bütünleþmiþ bir piyasa konumuna gelinmesi gerekmektedir.AB'nin bu yöndeki ilk somut adýmý 1993 yýlý itibarýyla iç pazarýný tamamlamasý olmuþtur. Bu konuda halen aþýlmasýna uðraþýlan problemler vardýr. Günümüzde AB özellikle Maastricht Antlaþmasýndan sonra üyeleri arasýnda mallarýn kiþilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaþýmýný saðlanmasý, ekonomi, maliye ve para politikalarýnda gerçekleþtirmiþ olduðu uyumlaþtýrma ile ekonomik bütünleþmesini gerçekleþtirmiþ sayýlabilir. Ekonomik ve Parasal Birlik Ekonomik ve Parasal birliðin en önemli farký ulusal ekonomik baðýmsýzlýðýn büyük ölçüde uluslarüstü bir otoriteye devredilmiþ olmasýdýr. Birliðe üye ülkelerin paralan arasýnda sabit kur, iliþkisi olup Üyeler arasýnda ulusal para ve maliye politikalarý uyumlaþtýrýlmaktadýr. Ekonomik bütünleþmenin tutarlý olabilmesi için ekonomik ve parasal unsurlar arasýnda uygun bir dengenin saðlanmasý gereklidir.Üyeler arasýnda mal ve faktörlerin serbest dolaþýmýnýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý ekonomik bütünleþme zorunlu olmakla beraber yeterli deðildir. Zira amaç mal ye faktör piyasalarýnda saðlanana dengenin para ve fînansal piyasalarda da saðlanarak ekonomik büyümeyi engellemeyecek ve hatta teþvik edecek bir biçimde uyumlaþtýrýlmasýdýr. Parasal Bütünleþmenin saðlanmasý için aþaðýda yer alan aþamalarýn gerçekleþmesi için; Üye ülkeler arasýnda döviz kurlarýnda birliðin saðlanmasý, Birlik Ýçinde sermayenin serbest dolaþýmýnýn Önündeki tüm engellerin kaldýrýlmasý, Üye Ülkelerin ekonomi politikalarý arasýndaki koordinasyonunu saðlamasý, Ortak bir Merkez Bankasýnýn kurulmasý, Ortak bir paranýn kabulü ve kullanýmý gerekmektedir. Özet olarak parasal birliðin saðlanmasý yoðun ekonomik iliþkiler içinde olan ülkelerin ulusal paralarým sabit kurla birbirlerine baðladýktan sonra tek para ve tek Merkez Bankasýna geçmeleridir. Parasal Birlikte ülkeler baðýmsýz para politikasý uygulama yetkilerini ortak merkez bankasýna devretmektedirler. Günümüzde AB özellikle Maastricht Antlaþmasýndan sonra üyeleri arasýnda mallarýn kiþilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaþýmýný saðlanmasý, ekonomi, maliye ve para politikalarýnda gerçekleþtirmiþ olduðu uyumlaþtýrma ile ekonomik bütünleþmesini gerçekleþtirmiþ sayýlabilir. III. AB EKONOMÝK BÜTÜNLEÞMESÝ Ýktisadi Bütünleþmeler açýsýndan AB'nin özel bir önemi vardýr. AB örneðine baktýðýmýz zaman, gümrük birliði temeline oturan ekonomik bütünleþme hareketinde Avrupa, gümrük birliðini gerçekleþtirdikten sonra, aþamalý olarak ortak pazarý oluþturmuþ, mal ve faktör piyasalarýnda serbest dolaþýmý saðlamýþ ve ekonomik politikalarým da bu doðrultuda uyumlaþtýrmýþtýr. Tüm bu geliþmelerden sonra Maastricht Antlaþmasýnýn öngördüðü kapsamda Avrupa Merkez Bankasý sistemini kurmuþ ve 1 Ocak 1999 tarihinden itibaren "EURO" adýný verdiði tek parayý kaydi para ve hesap birimi olarak yürürlüðe koymuþtur. 2002 yýlý itibarýyla ulusal paralar tamamen yürürlükten kalkmýþ ve "EURO" kullanýma girmiþtir. Tarihsel olarak AB bütünleþmesini Ýncelediðimiz zaman Ýlk oluþunun 1853 tarihinde Alman Gümrük Birliðinin doðuþu ile baþladýðýnýn görüyoruz. Gümrük Birliðinden önce Alman Eyaletleri gümrük sistemleri açýsýndan birbirlerinden baðýmsýz durumda idiler. Bu 47 20 20 GÖRÜÞ Avrupa Birliðinin ekonomik entegrasyon sürecinin geliþiminde AET'nin oluþumundan sonra iki boyut önem kazanmaktadýr. Bunlardan biri mallarýn, kiþilerin sermayenin ve hizmetlerin taraflar arasýnda serbest dolaþýmý önünde zaman içerisinde çýkan engellerin izlenilen derinleþme politikalarý ile bertaraf edilmeye çalýþýlmasýdýr. durum eyaletler arasý ticareti engelleyici bîr rol oynuyor ve Alman Sanayisinin Ýngiltere karþýsýnda rekabet gücünü zayýflatýyordu.Alman Gümrük Birliðinin kurulmasýndan sonra gerçekleþtirilen düzenlemelerle geniþ bir mevzuat halinde olan yasaklar ve kontroller en aza indirgenmiþ ve basitleþtirilmiþtir. Bu durum Alman ekonomisinin hýzla geliþmesinin saðlayan temel unsurlardan bir tanesi olmuþtur. Daha sonra Lüksemburg ve Belçika'nýn 1921 'de imzaladýklarý "Brüksel Konvansiyonu" ile Belçika Lüksemburg Ekonomik Birliði kurulmuþtur. Bu birliðin oluþmasýndan sonra her iki ülke için tek bir Ödemeler dengesi bilançosu hazýrlanmakta ve ayný gümrük tarifeleri uygulanmaktadýr. Birlik Ýkinci Dünya Savaþýndan sonra Hollanda'nýn katýlýmýyla geniþlemiþ ve 1948 yýlý itibarýyla Benelüks sahasý içinde ithalattan alýnan vergiler kaldýrýlmýþ üçüncü ülkelere ortak bir dýþ tarife uygulanmýþtýr. Benelüks'ün geliþimi 1950'lerdeki Avrupa Ekonomik Topluluðu'nun (AET) kurulmasýný teþvik eden bir unsur olmuþtur. EFTA, AET'nin kuruluþ yýllarýnda Ýngiltere ile Kurucu Altýlar (Almanya, Fransa, Ýtalya, Belçika, Lüksemburg, Hollanda) arasýnda oluþan görüþ ayrýlýklarý sonucunda ortaya çýkmýþtýr. Avrupa'daki birleþme hareketinin daha gevþek iliþkiler üzerine oturtulmasý görüþünde olan Ýngiltere AET oluþumuna tepki olarak Topluluk dýþýnda kalan Avusturya, Ýsveç, Ýsviçre, Danimarka, Norveç, ve Portekiz arasýnda 4 Ocak 1960 tarihinde imzalanana Stockholm Anlaþmasý ile EFTA'yý gerçekleþtirmiþtir.1970 yýlýnda EFTA'ya Ýzlanda üye olmuþ, baþlangýçta ortak üye statüsünde olan Finlandiya ise 1986 yýlýnda tam üye olmuþtur. Kuruluþundan sonra üye sayýsý artan EFTA'nýn üye sayýsý Ýngiltere'nin AB'ye tam üye olmasý Kaynaklar Akçay, B ile düþmüþtür. Halen EFTA'nýn Ýsviçre, Norveç, Ýzlanda ve Lihtenþtayn olmak üzere dört üyesi bulunmaktadýr. EFTA'nýn temel amacý anlaþmaya taraf ülkeler arasýndaki ticaretin serbestleþtirilmesidir. Tarým ve Balýkçýlýk ürünleri Anlaþma dýþýnda býrakýlmýþtýr. Üye ülkeler arasýndaki gümrük tarifeleri sanayi ürünleri açýsýndan 1967 itibarýyla tamamen sýfýrlanmýþ, 1970'li yýllarýn sonlarýna doðru Ýse tarife dýþý engeller tamamen kaldýrýlmýþtýr. EFTA kapsamýnda üçüncü ülkelere karþý ortak bir gümrük tarifesi ve dýþ ticaret politikasý uygulamasý yapýlmamakta, bölge içinde sermaye ve hizmetlerin serbest dolaþýmý öngörülmemektedir. Avrupa Birliðinin ekonomik entegrasyon sürecinin geliþiminde AET'nin oluþumundan sonra iki boyut önem kazanmaktadýr. Bunlardan biri mallarýn, kiþilerin sermayenin ve hizmetlerin taraflar arasýnda serbest dolaþýmý önünde zaman içerisinde çýkan engellerin izlenilen derinleþme politikalarý ile bertaraf edilmeye çalýþýlmasýdýr. Bunun için öncelikle belirli 'alanlarda ortak politikalarýn oluþturulmasýna çalýþýlmýþtýr.Ortak tarým politikasý, Ortak Balýkçýlýk Politikasý Ortak Rekabet ve Ulaþtýrma politikalarý gibi, Bu alanda ikinci temel oluþum ise tek pazarýn oluþumunu saðlamak üzere teknik ve mali engellerin kaldýrýlmasýdýr. AB bunu 1993 yýlý itibarýyla baþarmýþtýr. Ýkinci alan ise geniþlemedir. AB geniþleme ile artan üye sayýsý ve ortak politikalarýn daha geniþ bir alan ve nüfus itibariyle uygulanmasý gereði sorunu ile karþý karþýya kalmýþtýr. 1 Mayýs 2004 tarihi itibariyle üye sayýsý 25e, 1 Ocak 2007 tarihi itibariyle de üye sayýsý 27e ulaþmýþtýr. Ortak para birimi olan euro ise bugün itibariyle 16 ülke tarafýndan kullanýlmaktadýr. ATAUM, ABde Ekonomik ve Parasal Birlik Ankara 2007 Akdeniz Üniversitesi, Akdeniz Ülkeleri Ekonomik Araþtýrma Merkezi Avrupa Birlði ve Türkiye Antalya 2003 Gedikkaya, T, Ankara Üniversitesi, Ekonomik ve Parasal Birlik Ankara 2005 Sevinç , D ATAUM, ABnin Entegrasyon Süresi Ankara 2005 www.ikv.org.tr www.abgs.gov.tr 48 TÜRKÝYEDEKÝ TASARRUF MEVDUATI HESAPLARININ SÝGORTALANMASINA ÝLÝÞKÝN TEMEL PARAMETRELER SORULAR ve CEVAPLAR SÝGORTA VE RÝSK ÝZLEME DAÝRE BAÞKANLIÐI FAÝZ ORANLARI (%) 31.12.2008 31.11.2008 31.12.2007 Gecelik 13 16,25 15,75 Mevduat Faizleri* **18,81 18,51 16,86 TRLIBOR (O/N) 15 16,24 15,77 Kaynak: TCMB / TBB *Sektör Ortalamasý/1 aylýk **30.10.2008 BORSA ENDEKSÝ ÝMKB Sýnai Mali Kaynak: ÝMKB Aralýk 2008 26.864 19.781 38.054 Kasým 2008 25.715 19.447 35.686 YATIRIM ARAÇLARININ GETÝRÝLERÝ Son Deðer 1 ay öncesine (31.12.2008) göre (%) ÝMKB Dolar Altýn (TL/gr) Altýn (Usd/Ons) DÝBS Endeksi (3 aylýk)* Aralýk 2007 55.538 40.567 83.822 1 yýl öncesine göre (%) 26.221 1,534 41,30 839,42 8,45 -2,02 2,63 8,34 -52,57 31,23 35,27 4,61 1.047,38 1,52 17,96 DÝBS Endeksi 1.070,37 Kaynak: ÝMKB,Reuters (12 aylýk)* 1,52 14,94 *ÝMKB DIBS performans endeksi GSYÝH 2008 (3.çeyrek) 2007 (3.çeyrek) (milyar YTL) 266.474 234.272 853.636 GSYIH (Büyüme)* %0,5 %3,3 4,6 GSYÝH 2007 (yýllýk) Kaynak: TÜÝK *Büyüme oranlarý sabit fiyatlarla ve çeyrek dönemlere aittir. Avrupa Hesaplamalar Sistemine (ESA95) göre hazýrlanan yeni seri ÝÞGÜCÜ VERÝLERÝ(%) Ekim 2008 Eylül 2008 Aralýk 2007 Ýstihdam Oraný* 43,7 44,3 41,2 Ýþsizlik Oraný 10,9 10,3 10,6 Kaynak: TÜÝK *Ýstihdam/15 ve daha yukarý yaþtaki nüfus Ýmalat Sanayi Kapasite Kullaným Oraný Aralýk 2008 %64,7 Kasým 2008 Aralýk 2007 %72,9 %81,1 ÖDEMELER DENGESÝ ÖZET (BÝRÝKÝMLÝ) (milyon USD) Kasým 2008 Ekim 2008 Aralýk 2007 Cari Ýþlemler Hesabý -38.861 - 38.233 -38.217 Dýþ Ticaret Dengesi -66.274 -48.932 -46.661 Toplam Ýhracat 124.253 122.331 115.364 Toplam Ýthalat 190.527 171.263 162.025 Ýhracat/Ýthalat %77,4 %71,4 %71,2 Kaynak: TCMB (Veriler bir sonraki ayýn 2 inci haftasý açýklanmaktadýr.) Türkiye'de hangi bankalar mevduat ve katýlým fonu sigorta sistemine dahildir? BANKACILIK SEKTÖRÜ VERÝLERÝ ÞUBE ve PERSONEL SAYILARI (Nisan 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve Bank. Bank. Yatýrým Bank. Banka sayýsý 32 4 13 Yurtiçi Þube 8.529 529 49 Yurtdýþý Þube 51 1 1 Yurtiçi Personel 165.623 11.024 5.381 Yurtdýþý Personel 559 4 2 BÝLANÇO BÜYÜKLÜKLERÝ (Kasým 2008) Mevduat Katýlým Kalkýnma ve milyon TL Bank. Bank. Yatýrým Bank. Toplam Aktifler Toplam Krediler Konut Kredileri Kredi Kartlarý Takipteki Alacaklar Menkul Kýymet Mevduat/Kat.Fon. Özkaynak Toplam Bilanço Dýþý Ýþlemler -Gayrinakdi Kredi ve Yükümlülükler -Taahhütler YPNGP* Toplam 49 9.107 53 182.028 565 Toplam 673.014 340.757 37.649 32.992 11.874 187.049 420.361 70.410 25.259 18.047 1.651 626 863 24 18.782 3.655 22.450 11.393 115 184 2.189 10.403 720.724 370.197 39.415 33.618 12.921 189.263 439.143 84.468 464.655 30.455 9.926 505.036 104.483 360.172 -176 20.033 10.422 113 4.257 5.669 6 128.773 376.263 -56 MEVDUAT VE KATILIM FONU milyar TL Kasým 2008 MEVDUAT HESABI 420,361 Dth oraný %34,86 KATILIM FONU 18,78 Dth oraný %43,15 TOPLAM 439.143 Dth oraný %35,22 milyar TL Kasým 2007 327.897 %35,26 14,39 %48,40 342,289 %35,81 Hesap Adedi (milyon) Eylül 2008 Eylül Mudi Adedi* 2007 (milyon) Sigorta kapsamýndaki mevduat 114,89 Dth oraný %27,1 Sigorta kapsamýndaki katýlým fonu 6,84 Dth oraný %26,9 TOPLAM 121,74 Dth oraný %27,1 *Mudiler her bir bankada ayrý ayrý sayýlmýþtýr. 94,1 1,8 95,9 102,09 %31,1 5,44 %30,7 107,53 %33,5 61.94 1.09 63.03 BANKACILIK SEKTÖRÜ SERMAYE YETERLÝLÝK ORANI (%) % Kasým 2008 Aralýk 2007 Kasým 2007 Mevduat Bankalarý 16,12 17,37 17,50 Katýlým Bankalarý 14,63 16,13 15,45 Kalk. ve Yat.Ban. 59,62 64,74 65,69 Bankacýlýk Sektörü 17,53 18,94 19,05 SÝGORTA PRÝM TAHSÝLATLARI Milyon TL Eylül 2008 Mevduat Bankalarý 165.621 Katýlým Bankalarý 10.330 TOPLAM 175.951 2007 567.079 27.898 594.977 Eylül 2007 147.438 6.804 154.242 TMSF - Büyükdere Cad. No:143 Esentepe Ýstanbul Tel: (212) 340 22 00 Faks: (212) 288 53 35 www.tmsf.org.tr Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57 Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi baðlayýcýlýðý yoktur. NOTLAR Bankacýlýk sektörü aktif büyüklüðü Kasým 2008 tarihi itibariyle 720.7 milyar TL seviyesindedir. Toplam aktiflerin %51,5ini krediler, %27sini menkul deðerler cüzdaný oluþturmaktadýr. Toplam mevduat / katýlým fonu büyüklüðü 439,1 milyar TL seviyesindedir. Mevduat / katýlým fonunun %35,2si YP, %64,8i TP mevduat / katýlým fonlarýndan oluþmaktadýr. Aralýk 2007 1,168 1,714 2,309 *Serbest Piyasa Aralýk 2007 190.36 204.07 -13.71 35.05 Kasým 2008 193.76 202.03 -8.27 40.52 Kaynak: BDDK Kasým2008 1,570 1,996 2,403 KONSOLÝDE BÜTÇE (BÝRÝKÝMLÝ) (milyar TL) Aralýk 2008 Gelirler 208.89 Harcamalar 225.96 Bütçe Dengesi -17.06 Faiz Dýþý Denge 33.59 Kaynak: Maliye Bakanlýðý Tasarruf mevduatý ve katýlým fonu sigortasý, mevduat ve katýlým fonu toplamaya yetkili mevduat ve katýlým bankalarýnýn (kredi kuruluþlarýnýn) Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafýndan faaliyet izinlerinin kaldýrýlmasý durumunda, mevduat ve katýlým fonu hak sahiplerinin maruz kalacaðý kayýplarýn devlet veya bu amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir. Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonu'na (TMSF) aittir. *Yabancý Para Net Genel Pozisyonu- DÖVÝZ KURU GELÝÞMELERÝ* Aralýk 2008 USD 1,534 EURO 2,143 GBP 2,271 Kaynak: REUTERS Aralýk 2007 219.2 67.1 286.3 Tasarruf Mevduatý ve Katýlým Fonu sigortasý nedir? Kaynak: BDDK milyon USD FÝYATLAR GENEL DÜZEYÝNDEKÝ GELÝÞMELER (%) (Aralýk) Aylýk 12 aylýk ortalama* Önceki yýlýn ayný ayýna göre ÜFE -3,54 12,72 8,11 TÜFE -0,41 10,44 10,06 Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.) (*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný) MERKEZÝ YÖNETÝM BORÇ VERÝLERÝ (milyar USD) Aralýk 2008 Kasým 2008 Ýç Borç Stoku 181.7 175.3 Dýþ Borç Stoku 69.6 67.7 Toplam 251.3 243.0 Kaynak: Hazine Müsteþarlýðý Kaynak: BDDK GENEL EKONOMÝK VERÝLER Türkiye'de faaliyet gösteren, mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili yerli ve yabancý tüm kredi kuruluþlarý ile merkezi yurt dýþýnda bulunan kredi kuruluþlarýnýn Türkiye'deki þubelerinde bulunan mevduat ve katýlým fonlarý sigorta sistemine dahildir. Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri kim tarafýndan ödenir? Tasarruf mevduatý ve katýlým fonuna iliþkin sigorta primleri ilgili kredi kuruluþu tarafýndan TMSF'ye ödenir. Türkiye'de tüm mevduatlar ve katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Türkiye'de faaliyet gösteren bir kredi kuruluþunun yurt içi þubelerinde gerçek kiþiler adýna açýlmýþ olan ve münhasýran çek keþide edilmesi dýþýnda ticari iþlemlere konu olmayan Yeni Türk Lirasý, döviz ve kýymetli maden cinsinden; a) Tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamýnýn, b) Katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarýn, 50 bin TL'ye (ellibin TL) kadar olan kýsmý sigorta kapsamýndadýr. Yurt dýþýnda yaþayan kiþilerin mevduatlarý veya katýlým fonlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Yurt dýþýnda yaþayan yerli ya da yabancý gerçek kiþilere ait yurt içi þubelerde bulunan tasarruf mevduatý hesaplarýnýn anaparalarý ile bu hesaplara iliþkin faiz reeskontlarý toplamý, katýlma hesaplarý birim hesap deðerleri ve özel cari hesaplarý sigorta kapsamýndadýr. Türkiye'de faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan mevduat, katýlma ya da özel cari hesaplarý sigorta kapsamýna dahil midir? Türkiyede faaliyet gösteren kredi kuruluþlarýnýn yurt dýþý þubelerinde açýlan mevduat, katýlým ya da özel cari hesaplarý sigorta kapsamýnda deðildir. Ticari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Gerçek veya tüzel kiþiler adýna açýlan ticari iþlemlere konu olan hesaplar (münhasýran çek keþide edilmesi hariç) sigorta kapsamýnda deðildir. Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigortaya tabi midir? Kýyý Bankacýlýðý (Off-Shore) faaliyetinde bulunan kredi kuruluþlarýnda açýlan hesaplar sigorta kapsamýnda deðildir. Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý, yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul edebilirler mi? Türkiye'de faaliyet gösteren mevduat ve katýlým fonu kabulüne yetkili bulunan kredi kuruluþlarý yurt dýþýnda kurulu ortaklýklarý, baþka banka veya finansal kuruluþlar adýna Türkiye'de ikamet eden kiþilerden mevduat veya katýlým fonu kabul etmeleri, evrak ya da cüzdan bulundurmalarý, personel istihdam etmeleri, bu kuruluþlarýn reklamýný yaptýrmak suretiyle müþterilerini anýlan kuruluþlara yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler kullanarak yurt dýþýnda kurulu kuruluþlar adýna mevduat ve katýlým fonu kabul etmeleri yasaktýr.. Mevduat ve katýlým fonu sigortasýna tabi olmayan diðer hesaplar hangileridir? 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu'nun 63 üncü maddesinin üçüncü fýkrasý uyarýnca, 07.11.2006 tarihli ve 26339 sayýlý Resmi Gazete'de yayýnlanan Sigortaya Tabi Mevduat ve Katýlým Fonlarý ile Tasarruf Mevduatý Sigorta Fonunca Tahsil Olunacak Primlere Dair Yönetmeliðin 5 inci maddesi uyarýnca; a) Kredi kuruluþunun hakim ortaklarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, b) Kredi kuruluþunun yönetim veya müdürler kurulu baþkan ve üyeleri, genel müdür ve yardýmcýlarý ile bunlarýn ana, baba, eþ ve velayet altýndaki çocuklarýna ait mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar, c) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayýlý Türk Ceza Kanunu'nun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlýðý deðerleri kapsamýna giren mevduat ve katýlým fonu ile diðer hesaplar sigortaya tabi deðildir. Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý sigorta kapsamýnda mýdýr? Kredi kuruluþlarý tarafýndan satýþýna aracýlýk edilen devlet tahvili, hazine bonosu, yatýrým fonu gibi yatýrým araçlarý TMSF'nin sigorta kapsamýnda deðildir. Serbest bölgelerde kurulu kredi kuruluþlarýnda bulunan mevduat, katýlým ya da özel cari hesaplar sigorta kapsamýnda mýdýr? Serbest bölgelerdeki bankacýlýk faaliyetlerinin 5411 sayýlý Bankacýlýk Kanunu kapsamýnda bulunmasýndan hareketle, kredi kuruluþlarýnýn serbest bölgelerdeki þubeleri nezdindeki hesaplarý da sigorta kapsamýndadýr. TMSF tarafýndan bankacýlýk faaliyetine devam etmekte olan bir kredi kuruluþundaki mevduat/katýlým fonu ile ilgili olarak sigorta kapsamýnda ödeme yapýlýr mý? TMSF, 5411 sayýlý Kanunun 63 üncü maddesinin altýncý fýkrasý uyarýnca yalnýzca faaliyet izni kaldýrýlan kredi kuruluþlarý nezdinde bulunan ve doðruluðu hiçbir þüpheye yer vermeyecek þekilde kanýtlanan mevduat ve katýlým fonunun sigorta kapsamýndaki kýsmýný öder. B Ý L Ý M S E L Y A Y I N O R G A N I TMSF yýl:4 sayý:20 Ocak-Þubat-Mart 2009 TASARRUF MEVDUATI SÝGORTA FONU TBTF - TOO BIG TO FAIL EFSANESÝNÝN SONU Erol ORTABAÐ, Sayfa 5te YENÝ FÝNANSAL MÝMARÝ ARAYIÞI Sayfa 3te PONZÝ OYUNU Sayfa 28de ÝKTÝSADÝ BÜTÜNLEÞME VE ABNÝN EKONOMÝK ENTEGRASYON SÜRECÝ Sayfa 43te
Benzer belgeler
krizin çözümü anlamaktan geçiyor
Prof. Dr. Rýdvan Karluk - Anadolu Üniversitesi, Prof. Dr. Sabri Orman - Ýstanbul Ticaret Üniversitesi, Doç. Dr. Selahattin BEKMEZ Tuna - Ýstanbul Üniversitesi, Dr. Bekir GÖVDERE Süleyman Demirel ...
KATILIM BANKACILIĞINDA MEVDUAT SİGORTA SİSTEMİ ve
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
...
krizlere yakalanmadan gelişmeyi sürdürmek
Bilgi ve Önerileriniz için: Sigorta ve Risk Ýzleme Dairesi e-mail:[email protected] Tel: (212) 340 10 57
Kurum içinde baþvuru kaynaðý olarak kullanýlmak üzere derlenmiþ bilgilerden oluþur. Resmi bað...
ortak sorumluluk - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
Kaynak: TÜÝK (Veriler bir sonraki ayýn ilk haftasý açýklanmaktadýr.)
(*Cari ay dahil 12 ay ortalamasýnýn, bir önceki 12 aya oraný)
23 - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
amaçla kurulmuþ özel bir kurum tarafýndan kýsmen ya
da tamamen ödenmesinin garanti edilmesidir.
Türkiye'de mevduatýn ve katýlým fonlarýnýn
sigortalanmasý yetki ve görevi kamu tüzel kiþiliðini haiz
...